Trump Seattle’da hakimler olduğunu öğrendi.. Mülkün temelinin adalet olduğunu da öğrenecek..

31
Boston Logan Havalimanı.. İn cin top oynuyor..
Reklam

ABD’nin ‘dünyanın en güçlü ülkesi’ olduğundan kuşkumuz var mı? Benim yok.

Sadece askeri güç açısından değil, bilinen hemen her özelliğiyle gücü en önde temsil eden ülkedir ABD. Öyle olduğu içindir ki, dünyanın dört bir köşesinden insanlar, bir yolunu bulursa ona gitme arzusunda.

2015 yılında 11 milyon değişik kişi Amerikan vizesi almış…

İlk kabulümüz, ABD’nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğu…

Trump başkan ve güç kullanmayı da seviyor

Sizleri bir noktayı daha kabule davet ediyorum: ABD başkanlarının, özellikle de yeni başkan Donald Trump’ın, dünyanın en etkili, en dediğini yaptırabilen devlet başkanı olduğuna…

Adı üstünde ‘başkan’ Trump; olağanüstü yetkileri var. Şahsen o yetkileri kullanmaya kararlı ve kullanmayı da seviyor.

Bir kararname ile yalnızca 7 müslüman ülkeden ABD’ye gelme arzusuyla vize almışlara yasak getirmekle kalmadı, aynı kararnameyle Suriye ve Irak’tan mülteci almayı da durduruverdi Başkan Trump

Günlerdir hem ABD, hem de bütün dünya ayakta.

Reklam

Kararnameyi imzaladığı 27 Ocak gününden bu yana, yolunu bulup ABD’nin giriş kapılarına kadar gelenlere geçit verilmiyor; ABD’ye uçak kaldıran havalimanlarında, yerel yetkililer, 7 ülkeden yolcuları, vizeleri olsa bile, uçağa almıyor.

Bu yüzden bir çırpıda binlerce aile bölündü, öğrenciler okullarından uzak kaldı, bazı insanların hayatları söndü.

New York Times’ta hikâyesini okuduğum, İsviçre’de doktora yapmış, Harvard Üniversitesi’nden davet almış İranlı bir bilim kadını, ABD’nin kapısından gerisin geri dönmek zorunda kaldı.

İsviçre vizesi de sona erdiği için İran’a…

Amerikan gazeteleri Başkan’ın kararnamesi yüzünden meydana gelmiş mağduriyet öyküleriyle dolup taşıyor.

Dün Cuma’ydı ve bu durumu protesto etmek üzere New York’taki JFK Havalimanı’na gelen insanlar, otopark alanını büyük bir mescide çevirdiler; müslüman olmayanlar bile cemaate karıştı.

Seattle’da yargıçlar var

Güç ortada, ama ne gördük, ABD’de ‘başkan’ sıfatını taşıyan ve anayasal olarak çok geniş yetkilere sahip insanın gücü de sınırsız değilmiş: Washington eyaletinde bir federal yargıç, James Robart, Başkan Trump’ın kararnamesini geçersiz kılacak bir karara imza attı.

Vizesi olduğu halde yola çıkmasına veya ABD’ye girmesine izin verilmeyen 7 ülkenin vatandaşlarına getirilmiş kısıtlama yargı kararıyla kalkacak… Mülteci kabulünde getirilen azınlık dinleri mensupları sınırlaması geçersiz olacak…

Reklam

Federal yargıç Robart, kararının, bütün ülkeyi bağlayıcı olduğunu da ilân etti.

Bununla Trump’ın kararnamesi geçersiz hale geldi.

Neye dayandı yargıç Robart?

Elbette öncelikle Amerikan anayasasına… Trump’ın yasağının birçok bakımdan anayasaya aykırı olduğu sırıtıyordu.. ve protestocular o yönlere dikkat çekip duruyorlar.. ülkenin bu tür konularıyla ilgilenen sivil toplum örgütleri de avukatlarıyla.. her eyalette kararnamenin iptali için davalar açıyorlardı.

Anayasaya aykırılık bir federal yargıç tarafından onaylanmış oldu.

Kararı veren yargıç, orada, “Başkan’ın hışmını üzerime çekersem acaba başıma bir şey gelir mi?” diye düşünmüş müdür?

Ya da, “Bu kararımla ‘terör’ ile mücadeleyi zayıflattığım ithamlarına maruz kalır mıyım?” endişesine kapılmış mıdır?

“Mağdur olanlar çıkabilir içlerinden; ancak teröristler de bunların içinden çıkmıyor mu; mağdurlardan bana ne, sürünsünler” hissiyatının bir an için esiri olmuş mudur?

Sanmıyorum.

Büyük ihtimalle, Trump’ın verdiği kararı beğenmiş Amerikalılar “Ne yapalım, adaletin kestiği parmak acımaz” diye kendilerini teselli etmiş.. karara baştan beri karşı çıkanlar da “Seattle’da hakimler var” diye övünmüşlerdir…

Trump’ın kararnamesini imzaladığı andan itibaren ABD’de yaşananlar bir gerçeği herkese –bu arada Donald Trump’a da– hatırlatmış olmalı: Sistemin çalıştığını ve yetkilerin devlet organları arasında dağılımının gücü dengede tuttuğunu…

Başkan kararname çıkartıyor, ama halk ve sivil toplum tepkisini veriyor, yargı da çekinmeden devreye giriyor…

Örneklerimiz iç açıcı değil

Kendi ülkemize baktığımızda ne görüyoruz?

Geçmişte İstiklal Mahkemesi, Yassıada Mahkemesi...

Daha sonraları Devlet Güvenlik Mahkemesi ve özel yetkili mahkemeler gibi hukuki açıdan sorunlu deneyimler…

Anayasa Mahkemesi gibi ‘yüce’ sıfatı yakışan bir yargı organı toplumun değerlerine ters düşen kararlar verebildi. e-muhtırayı okuyunca 367 kararı verip şimdilerde içinden çıkmaya çalıştığımız açmazı kendi eliyle oluşturabildi.

Savcılar ve yargıçlar Genelkurmay davetiyle karargâh brifinglerine katıldı ve kararlarını oradaki telkinler istikametinde kaleme alabildi.

Şu yakınlarda…

İsterseniz eski örneklerle yetinip bugünleri değerlendirmeyi, içinde yaşayan sizlere bırakayım.

Herhalde sorunumuzu anladınız: Her ülkede tutunacak dal yargıdır; yargı için de geçerli olan hukuki gerekçelerdir… Yargıçların, günün şartlarına, talimat ve telkinin nereden geldiğine bakmadan, kendilerini yalnızca kara kaplı kitapta yazanlarla sınırlı tutması gerekir…

Önce bu sorunumuzu çözmemiz gerekiyor.

ΩΩΩΩ

NOT (Saat: 12.10):

Kararı veren Washington Eyalet Federal Başsavcılığı resmi hesabından şu Twit’i atmış:

“Kimse yasalardan (hukuktan) üstün değildir- Başkan bile” BF

 

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Bizdeki sorun da bu değil miydi, yani hakimlerimiz anayasada tanımlanan ictihatlara ve evrensel hukuka göre değil, pensilvanya abilerinin emirlerine göre hareket etmiyorlarmıydı. Buna diğer müdahaleleri de ekleyebiliriz. Tuz kokunca ne yapılır. Devleti yönetenlerin yaptıkları da bu, sistemin yapı taşlarını yeniden tanımlamak. Yeni bir sisteme geçmek için, eskinin köküne kibrit suyu dökmek. İşte referandumda evet demek için bir başka sebeb. Oyunun kurallarını değiştirdiğiniz zaman yıllardır eski oyuna göre hazırlığını yapmış örgütler, açığa düşecekler.

  2. 18 Yaşında Millet Vekili.
    Gençlerin her dalda yönetime katılmasından yanayım ve gençlerede her zaman diyaloğumu bir büğük olarak değil arkadaş olarak sürdürüm, benim çocuklarımda dahıl (bezan bana diktatör deselerde) peki ben neden 18 yaşında millet vekili olmalarına pek sıcak bakmiyorum?Onlar bu işi yapamazlarmı?hayır hemde herkesden daha iyi yaparlar.
    Peki neden?
    Politikacılık kutsal değerlere bağli olarak yapılsa”dürüst” olunsa (gençlere) örnek olacak iş arkadaşlarının dürstlükleri ve de onlaraın başarılarından dolayı kendi amirler olan seçmenlerı ve çevresi onlari bu çerçevede taktir etseler hiç bir sorun olmaz.İşte bizde bu yok tam tersi var! Biz millet olarak oylarımızla onları getirdiğimiz makamlarından dolayı el pençe duran esas onların amirleri olan HALK hayata yeni atılmış bir gencın”hele hele bizim ülkemizde” piskolejisini nasıl etkiliyeceğini bildiğimden dolayı pek sıcak bakmiyorum.
    Örnek 80 yaşındaki bir insan 18 yaşındakı millet vekilinin önünden kalkıp ceketini ilklediği zaman o gençde ne gibi etki yapar? Veya seçime girip kazanamiyan sıradan vatandaş olduğunda o 80 yaşındaki insanlar bu kez ondan saygı bekler.O zaman o genç kendni nasıl hiseder veya bunu nasıl kaldıra bilir!
    Birde meclisdeki kavgalarda kendinden büyüklere el kaldırmasına belki terbiyesi musade etmiyebilir, ve bundan dolayı birde meydan dayağı yedimi vekilliğin keyfine diyecek bir şey kalmaz.
    Bence, her hangi kitle hakkında bir kanun çıkacağı zaman o kanuna muhatap olacaklari dinleyip görüşlerini almak en sağlıklı olur.Bu 5 yaşında bir cocukda olabilir 100 yaşında bir büyük de ola bilir fark etmez.

  3. Devletin kanunlarına göre faaliyet gösteren bankaya para yatırdı, Sendikaya üye oldu diye terör örgütü üyesi ilan edilerek bir kişi mesleğinden ihraç olunur ve tutuklanır mı?
    Hangi şeriat kanununda ve hangi uluslararası kanunda bu var?

  4. Sözüne ettiğiniz yargıç Trump a rağmen karar verdiyse başkanlık sisteminden korkmamak gerek demekki. Yirmi sekiz şubatta İnsanlar başörtülü ve ya namaz kılıyor diye eğitim hakları elinden alınıp işlerinden atilirken vs. uygulamalar yapılırken masum ve bağımsız bir yargimiz mı vardı?.
    (Khk ile gerçekten mağdur edilenler henüz mahkeme kararıyla onanmadigi için bunu yargısal değil idari bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Umarım hatalardan kısa sürede dönülür. )

  5. İnternetten edindiğim bilgiye göre ABD Yüksek Mahkemesinin üyeleri başkan tarafından aday gösterilmek ve Senatonun çoğunluğu tarafında onaylanmak suretiyle belirleniyor.Başkan da Senato üyeleri de siyasetçilerdir. Demek ki yüksek mahkeme üyelerini sonuçta siyasetçiler seçiyor. Aynı şey bizde olduğunda yafta hazır: Tek adamlık, yargıyı ele geçirme, güçlerin tek elde toplanması vs…

    Halbuki fiilen siyasetçi olmayan kişilerin de bir siyasi görüşü var. Onlar da içlerinden bir siyasi partiyi desteklemektedirler.

    Türkiye’de yargı çok uzun bir dönem sol siyasi görüşe sahip olanların etkisinde kaldı. Solcu bir adalet bakanı Adalet Bakanlığına aldığı 5 bin kişi için “Kendi yandaşlarımızı değil de MHP’lileri mi alacaktım?” diyebilmişti.

    Türkiyedeki yargı eleştirilirken üzerinde durulması gereken hususlardan biri de yargıda Fetönün hakimiyet kurduğu dönemdir.Öyle ki o dönemde HSYK üyesi olanların bir kısmı bugün içerideler ve etkin pişmanlıktan yararlanma talepleri var.

    Yargıtay’a ve Danıştay’a blok halinde kendi yandaşlarını seçtikleri bir dönemdi o dönem. Tabii yargıda yapılanmaları çok eskilere dayanıyor.

    Ergenekon,Balyoz ve Casusluk davalarında suçsuz kişilerin de mağdur edildiği sonradan anlaşıldı. Onları mağdur edenler bugün mağdur olduklarını söyleyenlerden başkası değildi.

    Ancak bu söylediklerim 1960 yılından beri asker içinde cunta heveslisi bir grubun bulunmadığını göstermez. Ergenekoncuların, Balyozcuların içinde de darbe heveslileri vardı. Ama onların yargılanması sırasında kendi yandaşlarına yer açmak adına bu işlerle alakası olmayanların da davaya dahil edildiği sonradan anlaşıldı.

    Yapılan yorumlarda bugünkü iktidarın arkasında %50 halk desteği olduğu gözardı edilmemelidir. Ayrıca referandumda bir de MHP’nin desteği var. Çoğunluk yanılıyorsa ne olacak? denebilir. Çoğunluğun yanlışta birleşmesi,azınlığın yanlışta birleşmesinden daha zordur. Bu nedenle hiç kimse kendi şahsi görüşünü mutlak hakikatmış, tek doğruymuş gibi sunmamalıdır.

    • Bekir bey hayırlı akşamlar bazı yorumlarınız ilgimi çekti madde madde cevap vermek istedim.

      1. “ABD Yüksek Mahkemesinin üyeleri başkan tarafından aday gösterilmek ve Senatonun çoğunluğu tarafında onaylanmak suretiyle belirleniyor.Başkan da Senato üyeleri de siyasetçilerdir. Demek ki yüksek mahkeme üyelerini sonuçta siyasetçiler seçiyor. Aynı şey bizde olduğunda yafta hazır: Tek adamlık, yargıyı ele geçirme, güçlerin tek elde toplanması vs…” demişsiniz

      aslında yazdıklarınız arasında çok güzel bir detay yatıyor başkanın aday gösterdikleri arasından senatonun onayladıkları atanıyor. bizde nasıl meclis onayı yok direk Cumhurbaşkanı atıyor. Bu da kontrol mekanizmasını azaltıyor ve atanan kişileri atayana bağlıyor. Diğerinde ise çift atama söz konusu olduğu için devlete bağlıyor.

      2. “Türkiye’de yargı çok uzun bir dönem sol siyasi görüşe sahip olanların etkisinde kaldı. Solcu bir adalet bakanı Adalet Bakanlığına aldığı 5 bin kişi için “Kendi yandaşlarımızı değil de MHP’lileri mi alacaktım?” diyebilmişti.” demişsiniz

      cümlenizin her noktasına katılıyorum. Ama bundan sonrada el değiştirip aynı şeyin öc alır gibi karşı tarafa yapılmasınıda doğru bulmuyorum. Aynı mantıkla hareket edilirse yarın bigün tekrar el değiştirir gene benzer sorunlar yaşanır.

      3. “Türkiyedeki yargı eleştirilirken üzerinde durulması gereken hususlardan biri de yargıda Fetönün hakimiyet kurduğu dönemdir.Öyle ki o dönemde HSYK üyesi olanların bir kısmı bugün içerideler ve etkin pişmanlıktan yararlanma talepleri var.” deöişsiniz

      Evet 2010 referandumu sonrasında fetö yargıya hakim oldu. Peki fetö hakim olurken atamalar nasıl oluyordu bi bakalım.

      ESKİ SİSTEM YENİ SİSTEM
      Adalet bakanı ve müsteşar tabi üye = 2 Adalet bakanı ve müsteşar = 2
      Cumhurbaşkanı = 4 Cumhurbaşkanı = 4
      Yargıtay genel kurulu = 3 Meclis = 7
      Danıştay genel kurulunca = 2
      Türkiye adalet akademisi = 1
      adli yargı hakim ve savcılar = 7 (seçimle)
      idari yargı hakim ve savcılar = 3 (seçimle)

      Bu kadar farklı kurumların seçmesinde bile fetö elini sokmuştu. Cumhurbaşkanı bunlarda bizden deyip fetöcüleri atamıştı. O fetöcüler hain çıktığındada yanıldık dediler. İnsandır yanılır elbette. Şimdi karşımıza şu sorun çıkacak gene bizden deyip atamalar yaptığında aynı şekilde sorun çıkarsa ne olcak. Ya da fetö vb. yere aidiyeti olmaması için damarlarına kadar iyi tanıdığı birini atayacak ki o zamanda o kişiler nasıl aleyhte karar verebilecek.

      4. “Ergenekon,Balyoz ve Casusluk davalarında suçsuz kişilerin de mağdur edildiği sonradan anlaşıldı. Onları mağdur edenler bugün mağdur olduklarını söyleyenlerden başkası değildi.” demişsiniz

      bende sizin gibi asıl davalarda hak olmakla beraber belli bir süre sonra bu davaların intikam aracına dönüştüğünü düşünüyorum. Masum insanların sıkıntılar yaşadığı bir dönemdi. Peki o zaman tutuklanan 4-5 bin vardı yoktu. o kadar kişide bile yanlışlar vardı. bugün tutuklanan 50 bini geçti sizce ne kadar yanlışlık yapıldı.

      ayrıca o davadan sorumlu olanların büyük kısmı yurt dışına kaçtı. tutuklananların çoğu esnaf öğretmen emir kulu olan polis (emir veren polisler ayrı onlar suçlu olma ihtimali çok yüksek) vs. bunların adli olayları bilmesi ne derece mümkün. medyadan ne öğreniyorsa ona göre inanıp hareket eden insanlardı.

      Hem sizde farkındasınızki ergenekon vb. davalardaki masumların yüzünden şuan o davalar tamamen bitmiş duruma geldi. tutuklu kimse kalmadı. 3 sene sonra burdaki masumların yüzünden fetönünde aklanmasından korkarım. eski davaların bize ders olması lazım. Ergenekondan tutuklanan herkese darbeci gözüyle baktık sonra aldatıldık özür dileriz dedik. O insanların kaybettikleri yılları daha da önemlisi onurlarını geri verebiliyormuyuz. 4-5 bin kişilik bir davada bu kadar hata yapıldıysa. 50 bin üzeri tutuklu, 100 bin üzeri ihraçta olmaması imkansız. Masumlar bir an evvel Hakkına kavuşsunki asıl suçlular cezasını çeksin.

      • ESKİ SİSTEM
        Adalet bakanı ve müsteşar tabi üye = 2
        Cumhurbaşkanı = 4
        Yargıtay genel kurulu = 3
        Danıştay genel kurulunca = 2
        Türkiye adalet akademisi = 1
        adli yargı hakim ve savcılar = 7 (seçimle)
        idari yargı hakim ve savcılar = 3 (seçimle)

        YENİ SİSTEM
        Adalet bakanı ve müsteşar = 2
        Cumhurbaşkanı = 4
        Meclis = 7

  6. 2010 referandumu ile yargı sistemi FETÖ’ye anahtar teslim bırakılırken böyle kandırdırlar. Yetmez ama evet, hukuk sistemi nihayet vesayetten kurtuluyor vesaire. Şimdi de tüm güçleri tek elde toplayıp, istikrar olacağını iddia ediyorlar. Daha önce kandırıldık dediler. Şimdi de göz göre göre milleti kandırmaya çalışıyorlar. Millet bunu gerçekten görmüyor mu zannediyorlar? Görmüyorsa zaten ne yapılsa yeridir.

    2010 referandumu ile ilgili bir ayrıntıyı hatırlatmakta da fayda var. Bu iflah olmaz CHP’nin günahlarını teslim etmek açısından. Referandum kararına göre HSYK seçimlerinde tek adaya oy verilecek şekilde çıkıyor yasa. Ancak CHP bunu anayasa mahkemesine götürerek iptal ettiriyor ve çarşaf listeye oy vermenin yolunu açtırıyor. Ondan sonra AKP pazarlıkla FETÖ çarşaf listesini oluşturup (son itiraflar) yargıyı güzelce teslim ediyor. Bunun sonunda geldiğimiz yer de hukukun ve adaletin toptan iflası oluyor.

    Değişen bir şey yok. Aynı oyuncular oyunlarını oynamaya ve iktidar savaşlarına devam ediyorlar. Mazlumun hakkını koruyacak ne hakim var ne savcı ne de avukat. Ancak bütün oyunlar üstünde de bir oyun vardır diye dua ediyoruz. Selametle..

  7. Adalet mülkün temelidir. Bir ülkeyi ayakta tutan bağımsız yargıdır. Bağımsız yargı benimseyen bir ülkede kaos çıkmaz, toplum kendini güvende hisseder. Bu yüzden bizim ülkemizde de bağımsız yargı ve cesur özgüveni olan yargıçların olması dileğiyle.
    Sevgiler Saygılar Hocam….

  8. Güzel ülkem içinde geçerli olsaydı keşke bu yazdiklariniz. Tam tersi işler oluyor malesef. ..bir savcının sevk ettiğini bir hakim serbest bırakmıyor bırakamiyor .çünkü aynı dertler onunda başına gelebilir geliyor da…Bu açıklamayı size bir avukat yapıyor ülkemde. …

  9. Hiçbir zaman ABD’ de olmayı veya orada yaşamayı düşünmedim. Özgürlüğümü, adaleti ülkemde yaşamak istiyorum.
    Hele Müslümanlar, kendi yurtlarından kopup, ABD’ li olmaya neden bu kadar can atarlar?

    Evet, bugün ABD her alanda dünyanın en güçlü ülkesi ve bu yüzden, hala her şey ABD için!. Hukuk ve adalet bile…

    Ülkeleri ABD eliyle darmadağın edilen Afgan, Irak ve Suriyeliler veya başka sebeplerle ülkelerinde gadre uğrayan milyonlarca Müslüman, ‘bir anne şefkati’ misali kendilerini, dayağını yedikleri Amerika’nın kucağına atabiliyorlar.

    ABD, kendi ülkesinde hukuk ve refahı tesis ederken dünyanın diğer yerlerinde evrensel hukuka aykırı müdahaleler (savaş ve finansal müdahale v.b) ile bir sistemsizlik ve kaos meydana getirebilmektedir. ABD kendi halk(lar)ına refahı hoş görürken, dünyanın geri kalanına hep ‘kaos ve fakirlik’ reva görmektedir.

    Günümüz ‘dünya ekonomik düzeni’ ne kadar ‘adil’dir. ..‘dünya varlığı’ paylaşımı ne kadar adildir?

    Yani kendi iç sorunları için, kim olduğuna bakmadan, Amerikan kamuoyu, stk’ları, yargısı hemen harekete geçerken, kendi dışındaki gelişmelere çıkarcı yaklaşmaktadır.
    Zerrab davası zamana bırakılırken, göçmenlerin denizin karanlığına gark olmalarına nasıl bir tepki verdi ‘ABD isyan ahlak’ı?

    Şimdi, yargıç Robart’ın davranışına sayın Koru, ’Neye dayandı yargıç Robart?’ diye soruyor, ‘Elbette öncelikle Amerikan anayasasına…’’ diyerek cevap veriyor.
    Pekiyi, Trump ‘’bende Amerika Anayasasını tanımıyorum’’ derse… diyebilir mi?

    ..‘Başkanın hışmını üzerime çekerim korkusunu’’ yargıçlar ABD’de, kamuoyuna yaslanarak bertaraf edebilirler belki, bunun bizde gerçekleşmesine engel, kendimiz…

    Kuvvetler ayrılığını hukuki bir zemine oturtan ABD’de sistem, gücünü sadece kendi halkının refahına adarken biz, oluşturmaya çalıştığımız ‘Başkanlık’ sisteminde kuvveti ‘tek elde’ toplayıp dünyaya nizam vermeyi yeğliyoruz.

    ABD’mi doğru yolda, yoksa ‘bize’ benzemeye çalışan Trump’mı?

    • Zerab davasını burdaki yargiçlar zamana bırakmadı, Trump kazanınca umutlandığı için kendisi istedi. Yalnız Zerab birşeyi anlamiyor ABD emirlerle değil kanunlarla yönetildiğini.
      Türkiye kaç asırlık ülke?
      Her fırsata tarihimizden gurur duyarız, herhangi biri kalkip geçmişdeki ve şimdiki liderlerin yalnışlarını yazacak veya söyliyecek olsa anında vatan haini ilan edılır.
      Halki okumuş olup fakat eğitimsiz olan ülkeler kendi yücelttikleri liderlerine beceriksizliğine toz kondurmamak için ülkelerini, evlatlarını, eş ve dostlarını onlara seve seve kurban ederler.
      Bizde bunlardan biriyiz kendimizin hatalarından suçu birilerine atarak kurtariyoruz.
      Burdaki kanunlar ve halklar hiç kimsey yüceltmezler başkanlari Trumpda olsa, Şimdi o da kendi aldığı kararlarını yargi yolu ile tekrar hayata geçirmek için mahkemeye gidiyor.Peki bu durum bizde olsaidi neler olurdu? Yazmaya gerek yok! Hapishaneleri dolduran hakimimler savucilar, bilim adamlari, dokturlar, askerler, polisler, gazeteciler, politikacilar, of be yazarken başim döndü en iyisi burada nokta koymak.
      Ne kadar çok okumuş yazmış terörist varımış bizde bunlari neden 70/80 yaşlarına gelinceye kadar fark etmemişiz.
      Sağolsun “DÜYA” liderimizin sayesinden farkettik.
      Birde “HAYIR” sever İş adamımızi bu tarfsızlığını yitiren Amerikalı savıcıların elinde kurtara bilsek. Galiba bu çok zor.

  10. OHAL’le birlikte olmayan hukuk gitti zaten bizde. Önerilen ve önümüze teklif olarak getirilen anayasal diktatörlükle birlikte OHAL kalıcı hale gelecek. Başkanlık kararnameleri ile hukuk olmadan memleket yönetilmeye çalışılacak bundan sonra. AKP ve MHP bunun mümkün olabileceğini gerçekten düşünüyorlar mı? Evet çıksa bile bu ne kadar sürdürülebilir? Hangi diktatörlük sürdürülmüş? Tarihi örnekleri pek çok, bunun sürdürülebilir olmadığı konusunda.

    Diğer taraftan iktidarın mevcut durumu ve iktidarını sürdürebilmesi ancak OHAL’in sürekliliğine bağlı. Bunun da tek yolu anayasal diktatörlük. Yargının ve yasamanın tamamen yürütmenin güdümüne girmesi. Yani açıkça savunulan ve şimdi çok bahsedilmeyen “kuvvetler birliği”. Başta türlü denetimden ve hukuksuz uygulamaların cezasını çekmekten kaçışın yolu yok. AKP’yi ve ülkeyi girdiği bu sarmaldan kurtarmanın tek yolu milletin dur demesi. Yoksa faturayı hepimiz çok acı bir şekilde ülke olarak ödeyeceğiz. Mesele o veya bu kişi değil, gerçekten bir rejim meselesi.

    Maalesef milletimizin kahir çoğunluğu parlementer sistem nedir, başkanlık nedir, diktatörlük nedir bilmiyor. O yiyeceği ekmeğin peşinde. Memleketin aydın, seçkin, kanaat önderi diyebileceğiniz kesimleri de ses çıkarak cesarette değil, çıkaranlar da içerde zaten. Herhalde kaderimize razı olup, acı sonu hep beraber tadacağız. HAYIRli olsun.

  11. Sayın koru kaleminize yüreğinize sağlık.

    Bir devleti devlet yapan hukuk sistemine ihtiyacımız olduğunu ve bunun cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar en büyük sorunumuz olduğunu çok güzel özetlemişsiniz.

    Bizim 3y den ilk düzenlememiz gereken yargı ayağıyken biz niyeyse yürütmenin derdine düşüyoruz.

    Sanırım güçlü yasama denendi bir sürede güçlü yargı denensin diye düşünülüyor. Referandum geçerse bir kaç sene sonra yargının güçlü olması gerektiğini anlayacağız.

    Lakin o zaman geç olabilir. Çünkü ohal döneminde bile güçten vazgeçilemiyor. 1 ay yeterle başlandı uzadıkça uzadı. Gücün tadı alındığında o zamanda vazgeçilemiyecek ve yasama elinde olan hangi iktidar olursa olsun bu uygulamadan vazgeçemez.

    Keşke cumhurbaşkanlık sistemini getirirken;
    1. Milletvekili seçimlerine lider karışamazı,
    2. Meclis seçimleri ile başkan seçimini farklı zamanlarda yapmayı,
    3. Yargı mensuplarını başkanın aday gösterdiği adaylardan meclisin onayladiklarinin göreve başlamasini
    4. Seçilen yargı mensuplarına yasama ve yürütmenin hiç karışamaması görevden alamamasıda eklenseydi.

    O zaman 3y de güçlenmiş olurdu.

    Not: Önceden bir lastik reklamı vardı sloganı çok güzeldi.

    ” Kontrolsüz güç güç değildir.”

    • Sanırım güçlü yasama denendi bir sürede güçlü yargı denensin diye düşünülüyor.

      Cümlesinde yargı yerine yürütme olcaktı.

  12. anayasa mahkemelerinden Yargıtaylardan dönen bizdeki kararları yazsak ciltler dolar. oradaki bir karar örnek oluyorsa bizde binlercesi var…
    ama ne oradaki ne buradakiler siyasetten bağımsız değil. vahşi kapitalizmin olduğu yerde paranız varsa iyi bir avukat tutar (size verilmiş bunalmış bir devlet avukatının yerine) adalet ararsınız. binlerce yaşanmış hayat binlerce de bu hayatlardan yola çıkılarak hazırlanmış flimler var.
    yargının bağımsız olması hepimizin arzusu. ama örneğinizde de olduğu gibi siz müdahale etmediğinizde mutlaka müdahale eden birilerinin bulunduğunu çok acı yollardan öğreniyorsunuz…

    • Didem hanım haklısınız yargının verdiği retler bizde kitaplar olur. Ama verdiği retleri hukuka uygun vermiyor. Güç kimdeyse ondan yana veriyor malesef. Eskiden başkasındaydı ona göre veriyordu şimdi başkasında ona göre veriyor.

      İşimize gelince yargı haklı işmize gelmeyince ben bu yargıyı tanımıyorum.

      O yüzden düzeltmeye ilk yargıdan başlanmalı. Tarafsız ve bağımsız olması sağlanmalı.

      Ondan sonra yasama ve yürütme düzenlenmeli.

  13. “Deletin dini adalettir.”sözü Hz.Ali ye izafe edilir.”Adalet mülkün temelidir”der Hz.Ömer.Referanslarımızı ABD veya Batı’dan değil kendi inanç değerlerimizden almalıyız.
    Önce Okumalıyız.
    Okuduğumuzu anlamalıyız.
    Anladığımızı yaşamalıyız.
    Yaşadığımızı tebliğ etmeliyiz.
    En büyük tebliğ yaşanmaktır.
    Dünyevileşerek ne adil olabiliriz nede islamı yaşayabiliriz.
    Hele gayri meşru yöntemlerle meşruiyeti asla tesis edemeyiz ki buda yaratılış anacımıza uygun yaşam tarzı değildir.

  14. Benim, ülkemde malesef adalete güvenim kalmadı. Yedi yıl önce akademisyen olarak başladığım işimde gece gündüz çalıştım. Rektörümden iki adet ödülüm var, yayınlar, projeler…ülkeme hizmet etmek dışında hiç bir gayem olmadı. Ama bir banka hesabı yüzünden ihraç edildim. Rektörüm günahlarına kefaret olur dedi beni gönderirken, bi de ben mutlaka dönermişim ilerde mahkemeyle. Peki neden ben bu en verimli dönemlerimi evde geçireyim? Çok içim acıyor ama Allah büyük diyorum, bir çıkış yolu gösterecek. Ama asıl bu ülke bu kadar hukuksuzlukla ne olacak? Ona üzülüyorum. Bir de beyin göçü başlayacak o da başka bir boyut…

    • “Mağdur”mu dedin? ulul emre itaatsizliğin için hemen tövbe et!. Devletlular herzaman haklı olduğuna ve, “mağdur filan yok” dediklerine göre haksızlığını, yanılgını kabul et..

      Talihsiz genç adam, kendim damdan düşmedimse de senin gibi düşmüşlerin halini yürek yangısıyla anlıyor, yaşıyorum. Bizde de, damdan düşme deyimine uygun bir şekilde önce ekmeğinden, sonra da hürriyetinden olan kazazede var. Büyük oğlum, 4 ay önce Bir kurum Müdürüyken, şimdi cezaevinde bir mahkum..

      Tutuklanmasına karar veren hakim,hukuk literetürüne geçebilecek şu mütela ile mahkumiyet kararı vermiş: Oğlumun, hiçbir suçun sahibi olmadığını, meslek sicilinin tertemiz olduğunu söylemesi üzerine,sözü kısa kesmiş: SUÇLU OLMASAYDIN İHRAÇ EDİLMEZDİN” Vesselam.

      “Uğradığınız haksızlığın hesabını soramadığınızda üzülmeyin, zira bütün hesapları sorma kudret ve kuvveti Allah”a aittir.”
      “Osun be üzülme yaradan vardır-Sanmaki zulmedenin yaptığı kardır.
      Mazlumun ahı indirir şahı-Herşeyin bir vakti vardır.” (Yunus Emre)

  15. Şu an Trump dilini yuttu, Twit falan atmiyor.
    Yalnız hakimin kararına itiraz hakki var, itiraz edebilir. Etse bile kazanamaz, çünkü o kararın arkasında Amerikan halki ve Microsoft, Amazon,ve Boink gibi iş yerleri var.
    Bunlar olmasa bile hakimler yasalara aykırı karar veremezler.
    Burada hakimler Başkanlari alkışlamaz ve önünden kalkmazlar çünkü onların temsil ettiği maka herkesin üstündedir.
    Fehmi bey buranin insanlari politikacilara biyat etmezler emir ederler bunu yaparkende maddi manevi yardım ederler bu mahkeme için 2 gün içinde yirmi miliyon topladılar.
    Bende Seattle’ in bir mahallesinde yaşiyorum.
    Bizim bölge eyalet senetörü göstericilerin hiristiyan olmadığını Twitter hesabından yazmış.Bu gün haftalık yörel gaztede bütün kilise cemaatlari isimlerini yazarak,” Bizler o mitinklerdeyıdik seni 2018 de o makamdan indireceğiz,” diyerek çok büyük tepki veriyorlar, bunlarda Trumpi desdekliyenler o senetörde Cumhuriy partisinin senetörü.
    Bizdede böyle bir halk olsa! Bizim hakimlerimiz kimseden korkarak değil yasalara göre karar verir.
    Bizm halkımız referanduma gidiyor ve yorumlardan ve internetten takip ettiğim kadari ile evetcilerin bir tanesi çıkıp da bizim 18 yaşında ve 600 millet vekiline ihtiyacımızmi varni diye sorgulamiyor
    Hayırcılarında evetcilerden pek farkı yok, onlarda biz bu yasanın bu bu maddelerini beyeniyoruz fakat şu şu maddeleri tehlikeli buluyoruz ondan dolayı, hayır diyiyoruz demiyorlar.Ben bunu sadece örnek olarak verdim,biz çok değişik bir milletiz siyasetcileri korumak için birbirimizi yiyiyoruz.Batlılılarda bu yok.

    • Gerçekten bu memleketin tek ihtiyacı 18 yaşında milletvekili miydi? Bunu açıklayacak bir akıllı bulunsa da açıklama getirse gençlerimize güveniyoruz lafı ne kadar içi boş bir argüman. Bir Fatih Mehmet han namzeti vardı da ben mi göremiyorum? Varsa yoksa slogan! fikri derinlik, ilmi ahlak önce bunlara kuvvet verin bir kitap milyon basılsın okunup tartışılsın takım fanatizmi değil hakikatperestlik tebarüz etsin, isterseniz imam hatip orta sınıfından doğal senatör çıkarın.

    • Nurdan hanim yaş ve sayıdan daha önemli maddeler var. Yaş 18 olsa ne olur olmasa n olur. Partiler kendi seçse hayat tecrübesine dikkat edecek. Oy getirip getirmemesine dikkat edecek.

      550 den 600 e çıksa ne olacak sayı yasamayı zayıflatmazda kuvvetlendirmezde. Sadece ekonomiye 50 vekil külfeti verecek.

      Kuvvetler ayrılığına zarar vermesi daha doğrusu kalkması, yargının zayıflaması gibi önemli maddeler varken. Yaş ve sayının bi anlamı yok.

      O yüzden insanlar o maddeler üzerinde çok konuşulmuyor.

      • Musab bey, ben evetcilere için 18 ve 50yi ekledim.çünkü onlar siz veya sizin gibilerinin mahsurlu gördüğü maddelerin geçmesi için uğraşiyorlar.
        Sizin yazdıklarınızı yassaidim Taha beyi yormuş olurdum, onu için sizlerin yazmasını arzu ettim.
        Allaha emanet olunuz.

    • Nurdan Hanım merhabalar,

      18 yaşında seçilme ile ilgili cümlenize bir kaç yorum geldi. Fırsat bu fırsat, ben de fikirlerimi beyan etmek isterim bu konuda.

      Şahsen “18 yaşında seçilebilme” olayına sıcak bakıyorum. Seçme ve seçilme birbirinin tamlayanıdır, ikisi de büyük sorumluluktur. 18 yaşındaki gence, “ülke hakkında söz söyleyebilirsin, sandıkta oy ver” diyorsak, seçilme hakkını da vermemiz gerekir diye düşünüyorum.

      18 yaşında bir insan ülkeyi yönetebilir mi? Halka sorarsak böyle bir talep çıkacağını düşünmüyorum, tecrübesiz bulunur ve güven vermez. Başbakan olmaları zor. Ama milletvekili olarak zaten yapacağı şey, yürütmede görev almaktan ziyade, 18 yaşındaki insanların sıkıntılarını mecliste gündeme taşımak olur. Üniversite sınavları hakkında konuşur, gençlerin gelecek kaygılarını dile getirir… Siyaset arenasında pişer, geleceğin başbakanı olmaya hazırlanır…

      Siyaset dışından bir insan olarak fikirlerim bunlar. Bu konuda bir ehliyetim yok..

      Gezi eylemleri sırasında, 18 yaşında milletvekillerine çok ihtiyaç vardı bence.. Eylemcilerle diyalog kurabilecek, onları anlayabilecek..

      Saygılarımla.

      • Merhaba taha bey, tesbitleriniz çok doğru, doğru söze diyecek bir sözüm yok.Anca sizin gibilere teşekür ve sizin gibi düşunenlerede dua etmekde başka hiç bir itirazım yok.
        Zaten bende maddeler hakkında tartışma açılması için bu örnakleri verdim, başka örnek vermekden cekindim sizi yormamak için?
        Demokırası insanların öğretmeni olduğu sizin yukardaki yazında?.Allaha emanet olun.

        • Teşekkür ederim Nurdan Hanım. Amacım size itiraz değil, kendi kendime ürettiğim fikirleri paylaşmaktı.

          Maddelerin tartışılmadığı fikrinize katılıyorum. Ehliyetli insanların maddeleri tartışıp aydınlatmasını isterdim. Ama partizan bir çizgide tartışmalardan gayri, en azından benim gibi hukuk konusunda uzman olmayan birisini bile doyuracak bir şeye pek rastlayamadım. Ufak tefek bu konuda fikrini yazan bir avuç insan mevcut. Ancak karşılıklı, sevgi – saygı çerçevesinde tüm detaylarıyla anayasa konuşulmadan seçime gidiyoruz gibi hissediyorum. Kimseyi suçlamak değil niyetim, Ocak Medya’ya da bu konuda işler düşüyordur.

          Anayasa profesörleri, hakimler, avukatlar, siyaset uzmanları… Aydın insanlar… Sesinizi duymaya ihtiyacımız var. Bir cümlelik onay veya itiraz cümleleri değil ama. Hangi madde geçerse, olası olumlu/olumsuz etkileri neler olur? Türkiye’de bu kadar gürültünün arasında, derin bir sessizlik var gibi…

          Saygılar.

          • Hukuki olmayan bir metnin hukuki yorumu mu olurmuş? Tartışmaya bile gerek yok, çünkü siyasidir.

            18 yaşında milletvekili, ilklerden olma özentisinin ürünüdür. Türkiye gerçeklerinde sadece fantezidir.

  16. Toplumu oluşturan bireyler ne ise, onun içinden çıkmışların oluşturduğu kurumlar da odur.Aklı hür, vicdanı hür, adaleti kendisi için istediği kadar başkaları için de isteyen bireylerden oluşan bir toplum olma arzusuyla…İnşallah

Yoruma kapalı.