Ülkemizde görülen asker kılıklı Afganlar ABD yolcusu işbirlikçiler olmalı.. İkinci durak Guam adası…

35
Reklam

Güncel bir konuya açıklık getirmek üzere arşivde aranırken karşıma çıkan şu haberle Los Angeles Times gazetesinde karşılaştım:

‘‘792 kişiden oluşan ilk Kürt sığınmacı kafilesi, Irak’ın kuzeyinde ABD’nin yardım gruplarına bağları yüzünden başlarına bir iş gelebileceği endişesiyle, Pazartesi günü, Amerika’ya ait Guam adasına, oradan da ABD’ye gitmek üzere Türkiye’den uçakla ayrıldı.

‘‘Önümüzdeki birkaç gün içerisinde, 1422 Kürt daha, beş kiralık uçakla Guam’daki Anderson hava üssüne taşınacak. Dışişleri bakanlığı, Türkiye’nin güneydoğu kenti Diyarbakır’dan yapılan taşıma işleminin Perşembe günü tamamlanmasının beklendiğini açıkladı.

‘‘Dışişleri bakanlığı sözcüsü Nicholas Burns ABD ile irtibatlı yardım kuruluşlarıyla çalıştıklarından Irak başkanı Saddam Hüseyin kendilerini ‘cezalandırmaya’ kalkışacağı için, ABD’nin sığınmacılara vefa borcu olduğunu söyledi.’’

17 Eylül 1996 tarihli bu haber daha uzun, isteyen bütününe de göz atabilir, fakat bu kadarı yeterince açıklayıcı.

Birkaç gün süren 1996 yılındaki o tahliye işlemi sırasında önce Guam adasına oradan da ABD’nin iç bölgelerine tam 6600 kişi taşındı.

‘Operation Pacific Haven’ adı verilen bir operasyonla…

Irak’tan önce Adana’daki İncirlik’e, oradan ABD’lilerin de kullandığı Diyarbakır Pirinçlik havaalanına getirildi bu insanlar ve oradan ABD’ye yerleşmek üzere yola çıkarıldılar.

Birinci Körfez Savaşı (1990-91) sırasında ABD’yle dayanışma içerisine girmiş insanları yıllar sonra cezalandırmaya kalkışan Saddam’ın gazabından kurtarmak için girişilmiş bir operasyondu bu.

Bill Clinton yönetimi Ankara ile anlaşarak bu operasyonu gerçekleştirdi.

Guam üzerinden ABD’ye taşınanların bir bölümü hayatlarını artık orada sürdürseler de, bir bölümü İkinci Körfez Savaşı (2003) sonrasında Irak’ın kuzeyinde oluşan yeni yapılanmada görev almak üzere ülkelerine döndü. Bugün Kuzey Irak’ta önemli görevler ABD görmüş ve orada eğitim almış o kafilelerden insanların elinde.

Vietnam’dan çekilirken de…

ABD’nin 1996’daki Irak’tan kendi yandaşlarını kaçırması bu türden ilk operasyonu değildi. 1975 yılında da, Gerald Ford’un başkan olduğu dönemde, ‘Operation New Life’ adı verilmiş bir operasyonla 130 bin yandaşını Vietnam’dan gemilerle ülkesine taşımıştı ABD.

Yine Guam adası üzerinden… 

Vietnam’dan getirilen sığınmacılar sonradan uçaklarla Guam’dan ABD’deki üslere taşındı, oradan da ABD’nin hemen hepsi göçmen kökenlilerden oluşan insanların yoğunluk taşıdığı bölgelerine yerleştirildi.

‘Boat people’ batıyor..

[ABD 1957’de asker gönderdiği Vietnam’dan -şimdi Afganistan’da yaptığı gibi- 1975 yılında askerlerini çekmeye karar verince, Amerikalılar yanında savaşan Vietnamlılar, o tarihten başlayarak 1995 yılına kadar, bir yolunu bulup kapağı ABD’ye atmaya çabaladılar. Teknelerle… O çabalar sırasında tekneleri battığı için çok ölen oldu. Gazeteler o dönemde denizden iltica etmeye çalışanlardan ‘boat people’ (tekne insanları) diye söz ediyordu.]

Benzer bir operasyonla Küba’dan 19 bin yandaşını da kabul etmişti ABD.

Uzatmaya gerek yok, yukarıdaki haber ve ardından verdiğim bilgilerden, şu sıralarda ülkemizde sökün eden asker kıyafetli Afganların kimliğini anlayabiliriz.

ABD askerlerini çekerek Taliban’a terk ettiği Afganistan’dan, orada kaldığı uzun yıllar içerisinde yardımlarını gördüğü yandaş denilebilecek insanları tahliye ediyor. 

Tahliye edilenler arasında Amerikalılara tercümanlık yapanlar ön sırada; onların bir bölümü çoktan ABD’ye götürüldü. Taliban’la savaşta ön saflarda yer almış asker kimliklilerde şimdi sıra ve onların Türkiye üzerinden ABD’ye taşınmasının planlandığı anlaşılıyor.

Bu operasyonun da bir adı vardır, bir süre sonra o adı da öğreniriz.

[Afganistan’da asker bulunduran diğer ülkeler de benzer operasyonlarla kendi işbirlikçilerini ülkelerine taşıyorlar. İngiliz basını Afgan tercümanların kabulü için hükümete sürekli baskı yaptı ve ilk kafile Londra’ya ulaştı bile.

İstanbul’da, Diyarbakır’da toplu halde bulunurken fotoğrafları çekilen asker kıyafetli Afganlar görüntüsü, yeni bir operasyonun habercisi olabilir.

Uzun yıllar süren Afganistan’daki varlığı sebebiyle, ABD’nin işbirlikçisi bilinenlerin sayısının onbinlerle ifade edilebileceği akılda tutulursa, çok sayıda asker kıyafetli Afgan, ara durak olarak Türkiye’ye getirilmiş olabilir.

Büyük ihtimalle Guam’a gitmeyi bekleyen Afgan sığınmacılar onlar.

Mutabakat Brüksel’deki görüşmede mi?

Amerikalı yetkililer Türkiye’nin kendilerine bu konuda yardımcı olduğunu ifade ediyorlar. Avrupalılar da gelişmeden haberdar olmalı ki, değişik ülkelerin yetkilileri de Afgan sığınmacıların ara durağının Türkiye olduğunu ifade etmeye başladılar.

Ne olup bittiğinden habersiz galiba bir tek bizler varız. Ülkemizde birdenbire çok sayıda Afgan görülünce spekülasyon yapılması doğal. Endişeye düşülmesi de. Oysa taşınmada ara durak olarak yine ülkemizin seçildiği ve buna muvafakat verildiği açıklansa, Guam’a gideceklerin kendileri için belirlenen bölgenin dışına çıkmaları engellense herhalde endişeler azalırdı.

Ülkemiz insanı karanlıkta bırakılıyor.

CHP bu konudaki mutabakatın bir süre önce Brüksel’de yüz yüze gerçekleşen Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede sağlandığı görüşünde. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘‘İktidara geldiğimizde bu mutabakata uymayacağız’’ anlamına gelen açıklama bile yaptı.

Vietnamlıları 1975’te, Kuzey Irak’taki Kürtleri 1996’ta kendileriyle yakın işbirliği yaptıkları için bulundukları yerde rahat bırakılmayacaklarını düşünüp ülkesine taşıyan ABD, bu defa günümüzde Afganistan’daki işbirlikçilerine aynı muameleyi yapıyor.

1996’daki operasyon birkaç gün sürmüştü, şimdiki de biz olayın gerçeğine vakıf olana kadar bitebilir.

Affınıza sığınarak şu soruyu sormadan edemeyeceğim: Ülkemizi bu denli yakından ilgilendiren bir konuda neler olup bittiğiyle ilgili haberleri yabancı ağızlardan mı duymalıyız?

ΩΩΩΩ

Reklam

35 YORUMLAR

  1. “yahya özal
    5 Ağustos 2021 At 09:21
    Fatih Tezcanlaştırılanlardan mısınız?”
    Yahya bey sizi çok yıldıray oğurlaştırılanlardan gördüm, ne dersiniz:))))))))

  2. Help Turkey’deki ayrıntı; FETÖ’cüler K-Pop fanı mı oldu?

    Önce K-Pop’un dünyada son yıllarda çok popüler Güney Kore kaynaklı bir müzik akımı olduğunu belirtelim. ABD müzik endüstrisi henüz çoğu şarkılarını İngilizce söylemedikleri için onları tam anlamıyla kabul etmiş değil ama yalnızca Kore ve Asya’da değil Anglo-Sakson dünyada, hatta Türkiye’de bile çok geniş bir hayran topluluğu var K-Pop’un. Dinleyici yaş aralığı 12-20 ve çoğunlukla kızlar. En ünlü grubu da BTS. Topluluğun popüler ve çok sevilen üyesi Jonguk bir canlı yayın başlattığında milyonlar ekran karşısına geçebiliyor.
    Bu ön bilgiyi vermemin sebebi, ülkemize karşı yeniden FETÖ aparatını kullanan ABD’deki küresel merkezlerin nasıl hain ve kötülükte sınır tanımayacak kadar ahlaksız olduklarını, kötülüklerine bir müzik akımı olan K-Pop’a ilgi duyan gençleri istismar etmeye kadar vardırdıklarını anlatmak.
    Ülkemiz ve devletimiz bir yandan orman yangınları ile tüm kahramanlarıyla cansiparane mücadele ederken, altı bakan orada 24 saat mesai yaparken ve şu ana kadar çıkan (çıkarılan) 174 yangının 161’i kontrol altına alınmışken, iki gün önce bir de baktık ki, gece yarısı Help Turkey etiketiyle bir kampanya başlatıldı.
    Help Turkey’in Twitter Trends Topic listelerinde ilk sıraya yerleştiğini gören dünyadaki ve özellikle de Türkiye’deki birtakım ünlü sazanlar hemen üstüne atladı. Ardından Globall Call (Küresel Çağrı) etiketi fırladı öne… Böylece Türkiye, yangınlar karşısında aciz, beceriksiz, yetersiz donanıma sahip bir ülke olarak gösterilmek istendi.
    Paylaşımların ortak özelliği ise içeriğinde “Türkiye yanıyor ve yardıma ihtiyacı var” cümlesinin olmasıydı.

    BU BİR PROVAYDI

    Dış dünyanın, Türkiye’ye bu tür “zor durumlarda müdahale etmesinin yolunu açmak” için ilk denemeydi.
    Fakat sonra ilginç bir şey oldu ve adını ilk kez işittiğimiz Amerikalı Sosyal Medya ağ analizleri ile tanınan Akademisyen Dr. Marc Owen Jones, bu kampanyayı başlatanları didik didik ederek kimler tarafından nasıl manipüle edildiğini tek tek ortaya çıkardı.(*) Oklar küresel merkezin aparatı FETÖ’yü göstermekteydi. Dünyanın dört bir yanındaki FETÖ aparatları, BAE ve MOSSAD desteğiyle uydurma görseller eşliğinde bu paylaşımları desteklemişti. Dr. Marc Owen-Jones’un tespitleriyle FETÖ aparatı bu dezenformasyon kampanyasını şöyle örgütledi:
    -1 Ağustos gecesi saatler 23.30’u gösterdiğinde, bu etiketle birlikte 311 bin, 00.30’da ise 918 bin tweet atıldı.
    -TT çalışması 00.40 sularında Twitter’ın dünya gündemine girdi. Saatler 02.30’u gösterdiğinde ise 2 milyonun üzerinde paylaşım yapıldı. Yani 3 saatte dakikada 11 binden fazla tweet atıldı.
    -Başlatanlar iki gün önce açılmış hesaplardı. En erkeni temmuz ayında açılmıştı.
    -Bu tweetlerden 868 bin tanesinin 14 bin 710 hesaptan atıldığı belirlendi.
    -26 bin 713 hesabın ise 45 dakika gibi bir sürede 945 bin Tweet attığı tespit edildi. Her hesap 33 tweet atmıştı. Böyle bir adanmışlık var yani.
    -Aradan tam 11 saat geçtikten sonra, nihayet Twitter merkezi #HelpTurkey paylaşımlarını spam olarak algıladı ve gündemden sildi. Ama o vakte kadar olan olmuştu bir kez.
    En çok tweeti atan @ege20281770 adlı hesap 2 Ağustos’ta açılmış, yeterince tweet attıktan sonra da ertesi gün kapatılmıştı. Bu hesap kapatılmadan önce tüm tweetlerini sildi.
    Tweet silme bir taktik. Amaç Twitter algoritması sahtekârlıklarını algılamadan ortadan toz olmak. Diğer elebaşları da aynı yöntemi uygulamış ve 7400 hesaptan da 70 adedi (kişi demiyorum dikkat edin) hem kapanmış, hem de tweetleri silinmiş.
    Hatırlayanlarınız olacaktır, École Polytechnique Fédérale de Lausanne, yani İsviçre’nin Lozan şehrinde bulunan doğa bilimleri ve teknolojide uzmanlaşmış araştırma ve teknoloji enstitüsü, geçen haziran ayında yayınladığı araştırmayla Türkiye’deki yerel trendlerin yüzde 47’sinin SAHTE olduğunu, 2015-2019 arasında 108 bin bot (sahte) hesap tespit ettiklerini duyurdu.
    Türkiye için FETÖ’nün nasıl büyük bir tehlike olduğunu anlıyor muyuz?
    Evet, gelelim Help Turkey ve Globall Call trendleri oluşturmaya çalışan FETÖ’cü aparatların K-Pop düşkünlüğüne…
    Dr. Marc Owen Jones şöyle diyor burada:
    “Ayrıca pek çok garip, görünüşte manipüle edilmiş trendlerin yanı sıra, pek çok BTS ve K-Pop hayranının bu mesajı retweetlemesi (paylaşması) da ilginçti. Ama retweetleyen 200 kişi saydım. K-Pop’un popülaritesine rağmen bunların çoğunun gerçek olduğunu hayal bile edemiyorum.”
    Öylesine şeytani bir plan işliyor ki milyonlarca BTS ve K-Pop hayranı fanlar, kendileri gibi K-Pop’sever hesaplar olduğunu sandıkları FETÖ’cü bot hesapların tweetlerine kanarak bu kampanyaya destek versin istediler. Profilinde Jungkook’un resmi olan bir FETÖ’cü bot hesap Help Turkey yazdığında diğerleri de onu paylaşır diye tuzak kurmuşlar anlayacağınız.
    Evet, gerçekten de bu paylaşımı başlatan tüm K-Pop hesapları sahteydi. Ardına takılan gerçek K-Pop fanları ise aldatıldıklarını anlarlar umarım. Bu bile ne denli tehlikeli olduklarını bize anlatıyor.
    İşte bu yüzden ülkemiz aleyhine olabilecek her girişime karşı uyanık olmalıyız.
    …..
    (*)https://twitter.com/marcowenjones/status/1422275280891269124?s=20

  3. ABD Mexico sınırından ABD ye geçenleri Aylarca hatta yıllarca sınırda tutuyor, onlar hırsızmı, casusmu, uyuşturucu’mu kullaniyor, veya bulaşıcı hastalıkmı taşiyor.
    Iyice araştırıp içlerinden hangileri işine yarıyorsa kabul ediyorlar, diğerlerinide sessız sedasız geldikleri yere gönderiyorlar.
    ABD’deye gizlice girmış evlenmiş coluk çocuk sahibi olmuş oturma izini almış fakat onu kesinlikle vatandaş yapmiyorlar.

    ABD her zaman Türkiyeyi kullaniyor.
    1991 ıraktan toplu göçte rahmetlı Özal ABD idi Türkiyeye döner dönmez sınıra yığılan göçmenleri Bush ile görüşüp sınırda koruma altına aldırtı ve 1 miliyondan fazla göçmeni orada tuttu, daha sonra onlar geri döndü, Özalin gelen göçten haberi olmasına rağmen vahametini 3 gün sonra döner dönmez görünce Önledi.
    Fakat o 3 gûn içerisinde sınırı geçenler Türkiyenin anasını ağlattı o bölgedeki köyüler gelenleri evlerinde ağırladılar ve bir senelik yiyecekleri bitti daha sonra kendileri perişan oldu.
    O zaman Türkiye sınırını geçmış göçmenleri sadece Türkiyedeki yakınları kefil olarak kamplardan çıkardılar.
    Diğerlerine Birleşmış milletler Türkiye’deki kamplarda bakmak zorunda kalmıştı.
    15 kişiyede biz kefıl olmuştuk onlardan 7 tansi Kanadaya 1 ABD ye gitti1 side Türkiyede kadı diğerleride Iraka geri gittiler. Tabii ABD ve Kanadaya gidenler’in işlemleri 2 sene sürdü.

    Yalnız her ülkede Zengin ve üşkağatçı olanlar göç ediyorlar, fakirler mahsunlar yerlerinden kıpırdiyamiyorlar.
    O zaman İrana sığınanları iran bir kaç ay sonra geri gönderdi bir tanesini dahi kabul etmemiştı.
    Benim Kayınbiraderim ve görümcemın birisi aileleri ile İrana diğer görümcem ve aileside Türkiyey sığınmıştılar.

    Hakıkatten Göçmenler Türkiyeye çok zarar veriyorlar.

    Zerre kadar vijdanları yok ve çok da nan körler.
    Irakli bir doktor eşinin kuzenleri Türk vatandaşı olmalarına rağmen, onları değıl kaptan çıkarmak evlerine dahi kabul etmediler.
    Ayni doktoru doğuda hamile eşi ile birlikte ikisinide evinde misafir eden Küt aileyi kefil ettirip haftada bir imza şartı ile serbest dolaşım izini alır almaz Ankaraya gelmiş’ti ve kız kardeşi görümcemın gelini olduğu için bende kaliyorlardı. 3 gün sonra. Kefil olan Kürt çocuğun kardeşı geldi o doktor imzaya gitmeyince Kefil olan abisini hapise atmışlar ve bu gitmeden kesinlikle serbest bırakmiyacaklarını sölemişler o çocuk buna ağlayarak yalvadı fakat bu gitmedi.
    Bunlardan habersız ben onada kefil oldum o çocuk hapisten çıktı.
    Bende kalan doktru 6 ay
    içerisinde Avusturalya kabul etti ve oraya gittiler.

    Afganlılar 1980 den butarafa Türkiyeyi çöplük gibi kullaniyorlar.
    ABD, AB, Avusturalya, Kanada onları içinden işlerine yarayanları seçip aliyor. Diğerleride Turkiyede kaliyor.
    Şu an Özal gibi bir lider olsaydı, ABD gizli kapılar arkasında iş çevirebilirmıydi?

    Hiç unutmam Özalın oğlu ABD ‘den bir ev almıştı gazeteler yazdı tepkiler üzerine Semra Özal banka (motgage) kiredisi ile aldıklarını ve ne kadar peşinat verdiklerini Açıklamıştı.

    ABD, kullanılacak adamları iyi biliyor. Özal ABD’ kullanmasını iyi biliyordu vede iyi kullaniyordu.
    Bizim millet bu tiplerden hoşlanmadıkları için, önceden bunu bilmeyp yaşayarak öğrenince. o Türk halkı Türkiyeyi dişarda iyi temsil edip içeridede çağ atlatan özal gibilerini yaşayarak öğrendikten sonra sandığa gömer,ve Rahmetliyde gömdü.

    Biz gizli ABD dostu çakma ABD Düşman’larını her zaman başımıza tacı yaparız.
    Hatırlarsanız Trump iledeşeçilmeden daha aday iken ayne Joe Biden ile olduğ gibi birbirlerine meydan okumuştular. ABD
    Türkiyenin başına Türkiye’ni menfaatlarını koruyanlar’ı yaşatmaz.
    Kim ABD m’ye kul köle olursa onu korurlar.
    Neden koruyorlarAcaba?

  4. Dokuz gündür söndürülemeyen yangınlar devam ederken salgında olduğu gibi onlarca ormanın cayır cayır yandığı felâketin de politikleştirilmesi garabetine bizzat siyasi iktidarca devam ediliyor.

    Bu arada, 28 Temmuz’da Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren orman vasfını kaybetmiş yanan- orman alanlarında yapılaşma yetki ve tasarrufunu Orman Bakanlığı’ndan alıp Turizm Bakanlığı’na veren “rant yasası” karambola getirildi.

    Bir başka garabet, “iktidar cephesi”nden evleri yananlara “TOKİ’nin yirmi yıl vadeli düşük faizli ev yapacağı” propagandası ile yapıldı.

    Bir diğeri, bakanların vatandaşların “yangınların niçin söndürülemediği” sorularına cevap vermek yerine muhalefeti suçlamaları.

    Ve daha önce “çakmak yaksalar haberimiz olur” diyen Orman Bakanı’nın bir yıl içinde sayıları iki bini bulan, son iki haftada dehşet verici boyutlara ulaşan yangınların sebebini bir türlü bulamaması.

  5. Fehmi bey,
    Sizce Kılıçtaroğlunun ve Chp nin yaydığı ve sizin yazınızda belirttiğiniz yalanın gerçegi ortaya çıktığında özür dilerler mi?
    Ve ya siz, Chp böyle demişti, aslında böyle değilmiş gibi bir ifade ilerki yazılarınızda kullanılırmısınız?

    Fehmi beyin gündeme getirdiği bölüm:
    “CHP bu konudaki mutabakatın bir süre önce Brüksel’de yüz yüze gerçekleşen Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede sağlandığı görüşünde.”

  6. Bu güçlü Amerika, Afganistan da kendi istihbaratı için çalıştırdığı 50 bin aileyi niye ortada bıraktı. Niye sıvışıp kaçtılar.
    Bunları kullandır ve boşluğa itelediler.

    Amerika oradan ayrılmadan bu ailelerin tahliyesine niye yapmadı. Herhalde bir daha onları kullanmayacak. Onları Türkiye ye yönlendiriyorlar. Anlıcanız Afganlıları iyi kandırmışlar. (Kemal Sunal ın filmindeki gibi Almanyaya götürüyoruz diye İstanbul’a bırakmak gibi)
    Bir taşla bir sürü kuş vuruyorlar.Afganlılara biz sizi düşünüyoruz diye kandırıyorlar, aynı zaman da Türkiyeyi zora düşürmek. Bir yandan muhalefete sufle vermek, muhalif medyaya malzeme çıkarmak.

    Amerika fonladığı Afganlılara niye sahip çıkmıyor da, Türkiyeden kaçanları el üstünde tutuyor. Demekki onların kullanışlılık süresi bitmedi.

  7. ABD Dışişleri Bakanlığı’ındaki üst düzey yetkili Reuters’e açıklama yapmış:

    Afganistan’da kendileriyle işbirliği yapan 50 binden fazla Afgan’ı aileleriyle birlikte ABD’ye götürüleceğini,
    Bu kişilerin “Pakistan veya İran üzerinden Türkiye’ye göç ederlerse” onları alabileceklerini söylemiş.

    Türkiye’nin buna tepkisi çok yerinde. 

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç de, “ABD, bu kişileri ülkesine almak istiyorsa doğrudan uçaklarla ülkesine nakletmesi mümkün” 

    Bu “İşbirlikçilerini kendin al, götür” demek.

    İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ABD’nin, “ABD tarafından fonlanan proje ve kuruluşlarda çalışan” Afganları göçe teşvik ettiğine dikkati çekti ve “Düzensiz göçü özendirecek böyle bir çağrı kabul edilemez. Türkiye kimsenin bekleme odası değildir” dedi.

    Olay bu iken,

    Fehmi Bey, diyorki:
    CHP bu konudaki mutabakatın bir süre önce Brüksel’de yüz yüze gerçekleşen Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede sağlandığı görüşünde. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘‘İktidara geldiğimizde bu mutabakata uymayacağız’’ anlamına gelen açıklama bile yaptı.
    Affınıza sığınarak şu soruyu sormadan edemeyeceğim: Ülkemizi bu denli yakından ilgilendiren bir konuda neler olup bittiğiyle ilgili haberleri yabancı ağızlardan mı duymalıyız?

    Fehmi bey. Şunu düşünemiyormu. Böyle bir anlaşma olamayacağını. Hayali bir anlaşmanın Chp tarafından dillendirildiğini. Yine kaos peşinde koştuklarını.

    Ne demişti Biden Amca”
    “”Şu an ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi, bir yol haritamız olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.

    Yani çok endişeliyim. Ama bence daha önce benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. “””

    Bu Afgan muhabbeti. Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim alabilmek için, onları daha efektif kullanmak için, onlara verilen yem olamazmı.Fehmi bey.

  8. Yangınlar söndürülür, küle dönen o ağaçların yerine daha fazlası dikilir. Yanan evlerin yenisi yapılır, yaralar sarılır.
    Hepsi hallolur.
    Bunların derdi orman veya ağaç mı?
    Tabiki hayır.
    Kaos çıkartmak!

    Bu sayede toplumu korkutmak, dehşete düşürmek.

    İnsanları umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek.

    Toplum kesimlerini çatışır hale getirmek, ayrıştırmak.

    Zaten, Ender de burda itiraf etmişti. Gezi olayları için. Tabiki ‘mesele ağaç değil’! di demişti. Başka söze ne hacet.

  9. Habertürk teki muhalif yazar bile isyan ediyor.
    Diyor ki Kübra Par:
    Bu tiplere bir de ‘sanatçı’ diyoruz ya ona yanıyorum, oysa hayatları ‘tiyatro’.

    Emre Kınay adındaki hevesli de oturmuş bir kıraathane bahçesine güya iktidarı eleştireceğim diye sallayıp duruyor.

    -Neymiş efendim ihbarlar alıyormuş, iktidar yangınları kasıtlı olarak söndürmüyormuş.

    -Dışişleri Bakanı yangınlar büyüsün diye yabancı ülkelerden gelen telefonlara çıkmıyormuş.

    -“Aptal değiliz, ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz” diyor.

    Sallıyor da sallıyor…

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu videodan haberdar olup Kınay’ı arıyor.

    Sonraki gün bir video daha çekiyor sanatçı kılıklı trolümüz.

    Bu sefer tonu bam başka…

    Dünkü kaplan gitmiş yerine bir kedicik gelmiş.

    Yangınları kasıtlı olarak büyütmekle suçladığı Çavuşoğlu hakkında “Her şeyden önce Mevlüt Bey (Çavuşoğlu) çok kıymetli bir insan” diye söze başlıyor. Ardı ardına iltifatlar sıralıyor.

    “Ülkeler verdikleri sözleri tutmamış. Uluslararası ilişkilerde olur böyle şeyler. Buradaki söylediğim şeylerin karşıtlıkla ilgisi yok. Uçak alacağımızı düşünüyorum” diye 180 derece tornistan yapıyor.

    Peki en küçük bir özür ya da öz eleştiri var mı? Yok.

    “İktidar yangınları kasten büyütüyor diye ihbar alıyorum dedim ama bu doğru değilmiş, halkı galeyana getirdim kusura bakmayın” diye özür dileme var mı? O da yok..

  10. O çok sevdiğiniz Twitter bile açıklama yapıyor:

    “HelpTurkey” etiketi bir spam olarak yayıldı ve bu yüzden de 11 saat sonra silindi.

  11. Bir yanda “dolar”yangını, diğer yanda “orman”
    Dolar biraz düşmeye görsün, derhal ateşe odun, benzin..
    Ya MB başkanı, ya Maliye bakanı değişir. Yada faizin düşürüleceği açıklanır.
    Faizler de düşmez, dolar yükseldiği ile kalır.

  12. Günaydın hala yangın uçağımız neden yok diye yırtınan güzel insanım.

    Senin uçak alamayan hükümetin, Somali’ye 30 milyon dolar hibe yardımı yapmak için anlaşmaya vardı ve bizler uyurken bunu resmi gazetede yayınlandı.

    Bize gelince envanterinizde yangın uçağı yok,
    Bize gelince Türk milleti cömerttir,
    Bize gelince 20 yıl vadeli Toki konutları.
    Siz kimin devletisiniz.
    Herkese var bize mi yok !

    İslama göre öncelik çevren gelir.

    • Hikmet bey somali bizim çevremiz değil de kimin çevresi, yoksa iki günde gavur mu olmuşlar?

  13. Bunlar istilacılar da,
    Yerli ve millî işbirlikçileri kim?
    Atatürk’ün deyimiyle ” müstevlileri” kim?

  14. Afganlı göçmenler konusu yeni değil, sanırım 2-3 yıldır, Afganlı göçü, ülkemizden geçiş güzergahlarını kullanılarak devam ediyor. İran üzerinden Van’a, Van’dan Van Gölünü taka ya da küçük balıkçı tekneleriyle geçip Adilcevaz-Tatvan karayolu üzerinden yaya olarak; Tatvan sonrası ise karayolu araçlarıyla ver elini İstanbul…Sorgusuz sualsiz.

    Tabi yol kazaları da yaşanmıyor değil; Van gölünde, Adilcevaz sahilinde 1 Temmuz 2020’de alabora olan balıkçı teknesinde içişleri bakanının açıklamasına göre 55-60 arası Afganlı göçmen vardı, tekneye de ulaşılamıyordu. Bu, Van gölünde yaşanan kazalardan ilki değildi ama en büyüğü idi. Teknenin de, teknedeki göçmenlerinde akıbeti hala meçhul.

    Şimdilerde yaşanan göç dalgası daha kapsamlı ve devletin bilgisi, kontrolü dahilinde…
    Kontrollü dediğim, öyle düzenli, planlı bir göç olduğu değil, göçmenlerin güvenli şekilde menzile ulaşmalarını sağlayacak devletin zımni (gizli-gizlenmiş) bir tedbirler silsilesidir.

    Bu konuyu dün, Yetkin Reportta Sn. Murat Yetkin kapsamlı bir şekilde işlemişti. Dünkü yazısında ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in 2 Ağustosta basın toplantısında söylediklerini aktarmıştı Yetkin.

    Bilinken özetle şunları söylemişti:
    “Yirmi yıldır bizimle birlikte olan, bize yardım eden Afganlılar var. Bunlar ABD ve müttefik güçlerin çekilmesiyle kendilerini haklı olarak tehlike altında hissediyorlar. Onları yalnız bırakmayacağız.
    Son on üç yılda ABD’ye yardım edenler ve ailelerine 73 bin göçmen vizesi verdik. Bunların 8 bini son yıl içinde verildi, 8 bin ek vize de Kongre onayını bekliyor. Ailelerin bir kısmının sevkiyatına başladık, en son 400 kişi bu sabah ABD’ye ulaştı.
    Ek olarak, biz titiz güvenlik soruşturmalarını yürütürken, uygun Afganların süratle sevk edilip güvenlik içinde beklemelerini sağlamak için üçüncü ülkelerle anlaşma peşindeyiz.
    Bir de vize almaya ehil olmayan, ama bize yardımcı olmuş Afganlar var, ki onlara da yardımcı olacağız”.
    Bir muhabir sormuş: acaba ABD Dışişleri Bakanı “üçüncü ülkeler” derken İran ve Türkiye’yi mi kast ediyor diye.

    Bilinken’in söylediklerinden benim en çok dikkatimi çeken “ABD’ye yardım edenler ve ailelerine 73 bin göçmen vizesi verdik. Bunların 8 bini son yıl içinde verildi, 8 bin ek vize de Kongre onayını bekliyor.” ile “Bir de vize almaya ehil olmayan, ama bize yardımcı olmuş Afganlar var, ki onlara da yardımcı olacağız”. demesi oldu. Burada 73 bin göçmenden sadece 16 binine vize veriliyor/verilecek olması, şu ana kadar ABD’ye sadece 400 göçmenin alınmış olmasına rağmen geri kalan “vizeye ehil olmayan” göçmenlerin akıbetinin ne olacağı. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası ve galiba Sn. Kılıçtaroğlu bu yüzden ‘‘İktidara geldiğimizde bu mutabakata uymayacağız’’ diyor. (Tabi ki ortada olmayan, varlığı resmi olmayan bir mutabakat ve Kılıçtaroğlu iktidara geldiğinde…)

    Anlaşılan, Suriyeli göçmenler gibi sayısı aslında 70 binlerle sınırlı olmayan ve fakat daha fazla olacağına “kalıbımı basarım” sadedinde Biden’in ricası, Erdoğan’ın, onunla (Biden ile) Trampvari yakın ilişki kurabilmesi adına kabulü sayesinde, Afganlı göçmenler de ülkemizde kalıcı olacaklardır.

    Anlamadığım, Türk Dışişleri Bakanlığı ile Sn. Bahçeli’nin göçmenler konusundaki açıklamalarının Sn. Erdoğan’ın pratikteki uygulamalarıyla çelişiyor olması…

    Dışişlerimizin açıklaması şöyle:

    “Ülkemizin yeni bir göç krizini üçüncü bir ülke adına üstlenecek kapasitesi bulunmamaktadır. Türkiye olarak, ABD’nin sorumsuz ve ülkemize danışmadan aldığı kararı kabul etmiyoruz.

    ABD, eğer bu kişileri ülkesine almak istiyor ise doğrudan uçaklarla ülkesine nakletmesi mümkündür.

    “Bölgemizde üçüncü ülkelerin kararları neticesinde yaşanan göç krizlerinin yükünün Türk milleti tarafından üstlenilmesini kimse beklememelidir.”

    Bahçeli ise “Afgan sığınmacılar hakkında yaptığı açıklamada, “Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır” demişti.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hızlı karar alma becerisi, yetisi, Bahçelinin erken seçim resti çekeceği ana kadar Sn. Erdoğan lehine işliyor anlaşılan.

  15. Ben yazıdaki açıklamaları gayet olağan ve doğru bulduğumu belirtmekle yetineceğim , buna bizim haberdar olmayışımız da dahildir !
    Çünkü bizde devlet hala Osmanlı’dan kalma bir alışkanlıkla milletine vatandaş gözüyle bakmaz , bizler evletin kullarıyız ! Devlet-i Alimiz bizim adımıza her şeyin en iyisini, en doğrusnu , en güzelini yapar ; tıpkı son orman yangınlarında olduğu gibi !
    Ve tıpkı Cüppeli amiralin tam dört (4) aylık bir disiplin inceleme ve araştırmasından sonra hiç bir işlem yapılmadan ve bu bu hengame içinde normal yollardan emekli edildiği gibi !
    ‘ En ummadığın keşfeder esrar-ı derûnunu ,
    Sen kendini kör , alemi sersem misanırsın’ Ziya Paşa
    Burada iki ihtimal var : Ya silahlı kuvvetlerdeki ‘paşa dayanışması ‘ nedeniyle veya ve en kuvvetlisi olarak o kşinin mensubu olduğu cemaati rencide etmemek için böyle tereyağından kıl çeker gibi mesele halledilmiştir !
    Başka hiç bir şey diyemeyeceğim: yazıklar olsun !
    Herkese selamlar , saygılar

    • Hepimiz zihnimizde olan önyargilarimizla bakıyoruz olaylara. Reisin Sarıklı amiralin cemaatinden pek hazzetmedigi söyleniyor. Bu işler cemaat işleri değil. Ataturkculerin tepkisi üzerine soruşturma geçirdi amiral. Sarikli amiral özel biri değil, Amirallerden bir amiral sadece.

      Bu amirale niye kiziyorlar anlamadım, adam namaz kılarken sünnet olduğu için sarık takıyor. Başka bir anlamı yokki bunun.

  16. Ben Erdoğanı anlayamıyorum.

    Erdoğan “İtibardan tasarruf olmaz” diyor.
    Erdoğan kendini 19. veya 20. yüzyılda yaşadığını zannediyor birileri Erdoğanı uyarmalı.

    Çünkü Eski devletler Dışarıya çok kuvvetli görünmek için bazı devasa yapılar yapıyordu.

    Ama şimdi 21 yüzyılda yaşıyoruz. Sen nasıl devasa sarayların’la, Makam araçların’la ve saray uçaklarınla dışarıya kuvvetli imajı versen’de onlar her şeyi biliyor.

    Devir uydu devri, Adamlar uydudan bir bakıyor senin Cep Telefon markanı görüyorlar.
    Google earth gibi çok düşük uydu sistemi bile Binanın Çatısında Güneşlendiğini görüyorlar.

    Birileri bunu Erdoğana anlatmalı:)

    Almanın ürettiği makam araçlarla ve Yabancını ürettiği saray uçaklarla’da itibar olmaz:)

    Saray uçaklarla, yeterince bir yangın uçak alabilirdin.

    Ekşi Sözlük, “itibardan tasarruf olmaz” : Tasarruf emekçiden, halktan, meczuptan ve fakirden olur.
    devlet-i erkan tasarruf etmez ki itibarı nice olsun âleme..

  17. Uluslar Arası resmi toplantılarda, resmi tercüman kullanılır bu görevli tercüman bayan resmi olarak mı ülkemizi temsil etti. O zaman gördüğümde bir vatandaş olarak bu kim diye google den araştırma yapmıştım. Bu ülke sizi Cumhurbaşkanı yaptı, Başbakan yaptı komutan yaptı Bakan yaptı milletvekili yaptı. Bu kadar insana, doğaya, hayvana kin düşmanlık nedir. Tüm dünyada ve ülkemizde de şiddetin kinin öfkenin hırsın bitmesini diliyorum. Bu dünyada birakın insanlar hayvanlar doğa huzur içinde yaşasın. Bu hırs öfke şiddet vaaz geçilsin.

  18. İnsanımıza yanlış bilgi verip kafa karışıklığı yapanlara yada hiç bilgi vermeyenlere bakıp öyle bekleme bitti. İnternette herşey var artık! Aç oku! Çevir oku! Döndür yine oku!
    -bir ülkeye yabancı güçler girmişse, zaten sen kendi vatanında özgür değilsin. Belkide esirsin!
    -kendi ülkendeki demokratik yöntemlerle gelmiş herkim olursa olsun mevcut yönetime karşıyım! diye, kefereyle işbirliği yapıp ülken aleyhine çalışmak… (Nedir ben bilemem!).
    -sınırları çizilmiş, seçimle yönetimi gelmiş bir ülkede, komşuna akraba hatta ailene hıyanetlik yapıp, yabancının uzattığı sopayı dost eli sanmak! (Nedir onuda bilemem).
    *Bazı ülkeler jeopolitik konumu nedeniyle hep saldırıya açıktır. Suriye, Afganistan hatta güzel yurdum Türkiye!…
    Suriyelileri denizde! Son defa! Gördük!
    Vietnamlıları yazar yazmış, Afganlıları haber vermiş! Iraklıkların durumunu “kendi haline bırak artık yapacak birşey yok! demiş Dr.”
    **Biz kendi insnımızı bu tuzaklardan koruyalım!!!
    -bizim yapabileceğimiz Afganlılar bizden yardım isterse milliyeti ne dinine inancına bakmadan yabileceğimizi yapmaktır.
    Birilerinin komutu direktifi! İle değil, kendi inisiyatifimizle!.

  19. Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmek lazım. yoksa kimsenin haberi olmayacaktı. böyle bir anlaşma var ise, hükümet yetkililerinin verdiği tepkide gaz almaya yönelik danışıklı dövüş olabilir. yangın konusu şimdilik üzerini kapattı.

    Yangın bölgesinde bir kadın bağırıyor: “Biz su istiyoruz o bizim kafamıza çay atıyor bu ne biçim başkan”

    • Eminim böyle bir anlaşmanın olmadığını adın gibi biliyorsun
      Ama böyle bir kara propagandayı gözün kırpmadan yaymak için herşeyi yapacaksın
      Araştırmana gerek yok vardır yoksa da vardır

  20. ABD ani bir kararla Afganistan’daki askerlerini çekmeye girişince yıllardır bu ülkede işgal güçleri hesabına çalışmış olan insanlar için güvenlik riski ortaya çıktı. Taliban yönetimi bu kişilere hayat hakkı tanımayabilirdi. Bunun için Washington 19 bin Afganistan vatandaşı ile ailelerini ülkedeki askerleriyle birlikte buradan alıp ABD’ye götürmeye karar verdi.

    Ne var ki bu ülkede ABD hesabına çalışan kişilerin sayısı 19 binden çok daha fazlaydı. Onlar ne olacaktı? Taliban’ın merhametine mi terk edileceklerdi? Amerikalılar onlar için de bir formül buldular: “Bu kişiler şimdilik Pakistan’a veya Türkiye’ye geçsinler, imkân bulursak ileride onları da ülkemize getirtebiliriz belki” mealinde bir açıklama yapıldı.

  21. Halk bank davası Haziranda karara bağlanacaktı, fakat ses seda çıkmadı.
    AKP Türkiye’yi AB ve ABD’in şamar oğlanı, Çin, Rusya ve İranın’da emir eri.yapti.

  22. Göçmenler bir ülke için önemli bir zenginlik olabilir. Amerika bunun en iyi örneği. Amerika, tüm dünyadan yıllar içinde çok yüksek göç almış, göçmenlerle büyümüş ve güçlenmiş bir ülke. Bunun değerini bilmek ve göçmenler için uygun bir ortam oluşturmak önemli tabii.

    Almanya gibi yine göçmenlerle büyümüş hatta göçmenlere en iyi şartları sağlamamış bir ülke bile önemli gelişme ve başarı elde edebilmiş. Biontech kurucuları Özlem Türeci ve Uğur Şahin bunun en iyi örneği. Hiç bir eğitim geçmişleri yok. En alttakilerden ailelelerde büyüyorlar. Ama sistem onlara kendilerini geliştirme ve yükselme imkanı verebiliyor.

    Bizde eksik olanlar da belli aslında. Göçmenler için onları entegre edici ve kendilerini geliştirme ve bu ülkeye katkı verme yollarını açan politikalar geliştirilmeli. Bu insanların iş güvencesiz çalışmalarına göz yumarak, eğitimlerini önemsemeyerek, bir gün mucize bir şekilde gidecekleri beklentisine insanları sokarak kendimize zarar veriyoruz.

    Yangınlarda, sellerde, depremlerde olduğu gibi patlama noktasına gelene kadar bir şey yapmıyoruz, sadece sorunları sürüncemede tutuyoruz. Sonra da çay atarak düzeleceğini bekliyoruz.

    Ülkemizin genel acizliğinin, zavallılığının ve beceriksizliğinin asıl resmi budur.

    • Herşey yerinde ve vakti zamanında, meşru yollarla yapılabilinir se eğer!…
      Yapılan iş herşeye değer.
      1koyup 3 alam derken sana giren 5 olursa eğer,
      Sızlanıp durursun sonra böyle gider.
      Siyaset bir sanattır yapmak gerek. Yapamıyorsan gitmen gerek.
      Artık tek başına kimse birşey yapamıyor! Yaptırtmıyorlar! Diyalogla, anlaşmalarla..
      Uzlaşıp anlaşarak doğru olanı bilmiyorsan,
      Halkına sorarak!
      Açıklıkla ve samimiyetle.

  23. Önce Türkiyenin taşınmazları, Araplara, parsel parsel siyasetçileri, İranlılar’a birer, ikişer satıldı.

    ABD için elde birşey kalmayınca, onlarda Başkanı satın aldı.
    Şimdi sıra sarayda.
    ABD’nin işi belli olmaz belkide yarın Afganlılar için ak sarayıde satın alır ve ABD’nin Afkanlı dostlarını orda besler. Türkiyede.

    • Nede Olsa 1150 odalı Erdoğan neden saray yaptığı ortaya çıktı. Mülteci dostu hepsini sarayda konuk eder 🙂

    • Nurdan abla “Önce Türkiyenin taşınmazları, Araplara, parsel parsel siyasetçileri, İranlılar’a birer, ikişer satıldı.” buyurmuşsunuz da;
      hiç fetöcülere “parsel parsel” peşkeş çekilen taşınmazlara da itiraz ettiğinizi duyamadık şurda???

  24. Vesayeti bitireceğim diye gelen Akp’den geriye bir tek adam vesayeti kaldı. Bu sistemde haber almak da, hesap sormak da, herhangi bir soru sormak da mümkün değil. Silivri’yi boylarsınız.

    Tek adam vesayetinde hiç bir şeyden soru sorulamadığı gibi doğru soruları sorabilecek kişi de bırakılmadı elbette.

    Brüksel görüşmesini hatırlayalım. Bu zavallı ülkenin medyası, CB yanında yer alan tercüman kızın başörtüsünü konuşmuştu. Ne konuşulduğu konuşulamadı bile. Hamdolsun o konu (Ermeni soykırımı) konuşulmamış, bir onu öğrendik. Ayrıca bu tercüman nereden çıktı, nerede görevli kimse sormadı bile. Şimdi anlıyoruz ki bir şeyler gözlerden kaçırılıyormuş.

    Öbür taraftan Amerikan başkanlarının yaptıkları tüm görüşmeler kayıt altında. Yıllar sonra bunları da açıklayacaklar. O zaman CB ne alıp ne sattı öğreneceğiz.

    Unutmayalım. Bu halk iradesini bir kişinin vesayetine devretti. Soru sormak ve hesap sormak da ancak hür ve özgür halkların işidir.

Yoruma kapalı.