Umudum ve beklentim: Bir tarafın oyu diğerinden en az yüzde 20 fazla çıksın..

33
Reklam

Referandumda, sandıktan, bir taraf için ‘zafer’ mi çıkacak?

Bu soruyu yalnızca “Oylarımız yüzde 51’e dayandı” diye şimdiden bayram edenler için sormuyorum; daha başarının en ufak ipucu ortada yok iken birilerini ‘İzmir’de denize dökmek’ten söz etmeye başlayanlar için de geçerli sorum…

Sandıktan ‘zafer’ mi çıkacak?

Referandum basit konular için uygundur

Türkiye siyasilerin işgüzarlığıyla sistem değişikliğini halka sormaya karar verdi.

Yanlış bir karar bu. Referandumlar, çok daha masum konularda olur. ABD’de, şu sıralarda, eyaletlerin ‘uyuşturucu’ kapsamı içerisinde bulunan bazı maddeleri yasallaştırıp yasallaştırmaması referandumlara konu oluyor.

Devlet sisteminde köklü değişiklikler için biraz fazla basit kalan bir yöntem referandum.

Ülkelerin sistemleri.. kurucu irade tarafından.. ya bir istiklal savaşı (ABD ve Türkiye), ya bir halk isyanı (Fransa).. ya yabancı bir gücün işgali (Ortadoğu’da pek çok ülke) sonrasında belirleniyor…

Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmek için halka soru sorulduğu (referandum) pek alışılmış bir yöntem değil…

Reklam

“İyi ya, biz daha iyisini yapıyoruz” diyen çıkabilir.

Acaba?

Kuşkum başlarda da vardı ve dile getirmiştim, ama referandum kampanyasını izlerken endişelerim iyice pekişti.

Halka sorma amaçlı referandum yöntemi, kampanyanın aldığı biçimle, kolayca halkı aldatmaya dönüşebiliyor çünkü.

Sandık başına gitmemize sayılı günler kaldı, oyumuzu anayasa değişikliği paketinin içeriğine göre mi vereceğiz, yoksa ‘Evet’ veya ‘Hayır’ kampanyasını yürütenlerin bizleri sürükledikleri tartışma zeminine bakarak mı?

O zeminde neler var? Her şey var da, anayasa değişikliği paketi içerisinde yer alan maddelerin ülkemize sunduğu yeni yönetim biçiminin iyi mi kötü mü olacağına dair görüşler yok.

Sistem yerine kişiler tartışılıyor

Bir taraf CHP liderinin kişiliğini tepe tepe kullanarak.. diğer taraf da niyet okuması yaparak.. oylarımızı kendi istedikleri yönde kullanmamızı bekliyor.

Referandum kampanyası giderek bu iki anlamsız noktada düğümlenmiş görünüyor.

Reklam

Hatta tek: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a güveniyorsak ‘Evet’ oyu vereceğiz, güvenmiyor veya sevmiyorsak ‘Hayır’ oyu kullanacağız…

Sonunda bütün kampanya gelip buna dayandı.

Ne kadar yanlış…

Yanlışlığın temelinde, 150 yıldan beri alışkın olduğumuz, birkaç kez kesintiye uğrasa bile bizi bugünlere taşımış olan ‘parlamenter sistem’den vazgeçmek gibi önemli bir konuda tek söz sarf edilmemesi yatıyor.

Vazgeçelim vazgeçmesine.. ama vazgeçmemizi isteyenlerin.. gerçeklerle hiç teması bulunmayan hayali birkaç eleştiri dışında.. mevcut sisteme getirdikleri.. küçük fırça darbeleriyle düzeltilmesi mümkün olmayan.. fazla bir kusur bulunmuyor…

Tersi de doğru.. Yeni getirilmek istenen sistemin aleyhinde oy kullanmamızı isteyenler de.. bula bula.. ‘tek adam’ gerekçesi etrafında ve Tayyip Erdoğan’ı hedef alan.. gerekçelerle karşımıza çıkıyorlar.

Miting meydanlarında.. kentlerin ortasında kurulan çadırlarda.. basılı malzemelerde.. TV tartışmalarında.. gazete köşelerinde.. konu hep kişiler ekseninde tartışılıyor…

Kör döğüşü gibi bir şey…

Sorun 16 Nisan’dan sonra başlayacak

‘Zafer’ diye konuya yaklaşanlar, asıl sorunun, sandıklar açılıp sonuç ortaya çıktıktan sonra başlayacağını idrak etmeli.

‘Evet’ de çıksa sandıktan, sorun.. ‘Hayır’ da çıksa..

Nedeni, referanduma sunulan konunun gerçekler açısından tartışılmaması…

Öyle tartışılsaydı durum farklı mı olacaktı?

Hiç kuşkusuz.

Bir kere, oylar, anket firmalarının ayrıntılarını açıklamadığı, ancak genel hatlarıyla “Ortada” veya “Bıçak sırtı” bilgisini sunduğundan farklı bir biçimde bölünecek ve yanlışlık halktan destek görmeyecekti.

Yanlışlık?

Tezlerden biri halkın irfanı tarafından yanlış bulunacak ve çoğunluk ondan uzak duracaktı.

Kampanyanın aldatıcı ikliminde bugün bundan emin olmamız mümkün değil.

Basit konularda yapılan referandumlarda çıkacak sonucun birbirine yakın olması o kadar önemli değil; ‘sistem değişikliği’ yapıyoruz.. ve bunun yüzde 50 + 1 ile kabul edildiğini.. veya yüzde 50 + 1 ile reddedildiğini düşünün…

Sözün kısası şu: Referandumun sonucunda hangi tez kabul görürse görsün, bu kimse için bir ‘zafer’ teşkil etmeyecek. Vartayı az zararla atlatmak istiyorsak.. umalım ki.. sandıktan bir tarafın oyu diğerinden bayağı baskın çıksın…

Hangisi olursa.. yüzde 60’ı bulsun…

ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Bu yazı maalesef Fehmi Bey’in bu köşedeki en az başarılı yazılarından birisi.Yazı yorumlarının içerdiği zihinsel yoğunluğun gölgesinde kaldı.

    Acaba Fehmi Bey çevresinden biraz izole mi yaşıyor?Yoksa böylesine karamsar bir yazı klavyesinden sadır olmazdı.

    Bazı yorumlardan anlaşılacağı üzere; maalesef Fehmi Bey de bugüne kadar referanduma sunulan 18 Maddeyi irdeleyen bir yazı yazmadı.Bu yüzden toplumun tamamının popüler argümanlara dayanarak
    tercih yapacağı hatasına düşüyor.

    Kendi çevremde gördüğüm kadarıyla, tercihi ideolojik saplantılardan masun toplum kesimi, kararını çok ciddi
    zihinsel bir çabanın sonucu verecek.İddia ediyorum ki, referandum sonucunu da bu kesim belirleyecek.

    Fehmi Bey çapındaki aydın ve kanaat önderlerimize düşen, toplumda genel kabul görmüş % 50+1 oranının nesnel meşruiyetini zoraki argümanlarla gölgelemeyecek bir tutum sergileme sorumluluğudur.

    Gözlemlediğim referandum sürecinde Fehmi Bey’in endişelerini haklı çıkaracak nesnel şartlar göremiyorum.
    Bilakis süreçte davranış kalıbı olarak demokrasiyi sindirmiş bir toplum gözlemliyorum.

    Fehmi Bey’in bu yazısı halka güvensizliğini adeta ilan ediyor.Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, haklı olarak milletin vereceği meşru bir kararla ilgili olarak bu zorlama endişeler neden sürekli gündemde tutuluyor diye sormak gerekiyor.Daha önce de dile getirmiştim:Büyük Britanya halkı Brexit kararını çok az
    oranda bir sayısal oy fazlalığıyla verdi.Şayet İskoç halkı gidilecek referandumda % 50+1 çoğunlukla Avrupa Birliği içerisinde kalma iradesi gösterirse, Büyük Britanya parçalanma sürecine girecek.Böylesi bir süreci Sn Koru demokratik teamüller açısından yanlış olarak etiketlemeyecektir.Peki Sn Koru, sizce bu iki sonuç doğuracağı muhtemel sonuçlar açısından bizim referandum sonucundan daha mı az önemsizdir?

    Şayet Fehmi Bey referandumdan çıkacak bir tercihin doğuracağı sonuçlar açısından, bizim bilmediğimiz ama kendisince malum kesin bilgilere sahipse, o bilgileri ve haklı endişelerini toplumla paylaşma sorumluluğu taşıdığını kendisine hatırlatmak isterim.

  2. Demokrasi’nin beşiği olarak gördüğümüz Birleşik Krallık’ın Brexit referandumu için ne dersiniz? Sizin söyledikleriniz ve verdiğiniz örneklerle tamamen çelişiyor bence. Çünkü son derece ciddi, önemli ve hayati bir konuda halka sordular ve arada çok küçük bir fark olan bir sonuç aldılar. Şu an da halkın iradesine saygılı bir şekilde gereğini yapmaktalar…

  3. Referandum basit konular için uygundur?! Bu cümle ile halk aşağılanmış olmuyormu? Halbuki tersi doğru olması gerekir basit konuları halka sormaya gerek olmıyabilir, aklın gerektirdiği ölçüler kullanılarak karara varılır, lakin önemli ve hayati konularda halkın kararına başvurmak daha isabetlidir diye düşünüyorum. Yazının devamındaki işlenen içerikte haklısınız tabii…Ama genel olarak evet ve hayır yanlılarının referanduma yaklaştığımız şu günlerde hakkaniyetten ve inanılırlıktan uzaklaştıklarını, muhataplarını etkilemek için kendilerinin dahi inanmadıkları enstrumanları kullanmaya başladıklarını gözlemliyorum acizane. Bu da doğal olarak dürüstlüğün bizde asla bir paye olamayacağı gibi bir düşüncenin doğmasına zemin hazırlıyor. Hasılı ne evetçiler ne hayırcılar ne orta yolcular, bizden adam olmaz, adam çıkmaz. Taraftarlık dürtüsü aklı, dimağı , vicdanı, hissiyatı daima maskeler.

  4. Binlerce insan için,(haşa) kader haline getirilmek istenilen,körolası ByLock konusunda açıklık yok.ErsanŞen ve bazı Hukukçular,bunun hukuki delil olamayacağını söylüyor.Asıl branşının dışında teknolojiyle de ünsiyeti olan Fehmi Koru bey,uzmanlardan da alacağı katkılar ışığında konunun cahiliolan bencileyin kişileri bilgilendirirse memnun ve meteşekkir oluruz.

  5. Taha Koru Bey,
    Dünkü yazı için gönderdiğim bir yorum yayınlanmadı. Bu günkü yazı için de, konuyla ilgili olması nedeniyle, benzeri bir yorum gönderdim. One da yorumlar arasında göremedim. Dünkü yorum belki elinize geçmemiştir diye düşünmüştüm, fakat bu gün de yayınlanmayınca yazayım istedim. Yazdığım yorumda yorum kurallarına uygun olmayan bir durum mu vardı? Teşekkürler.

    • Faruk Bey merhabalar,

      Onayladım bugünkü yorumunuzu.. Gecikme için kusura bakmayın. Hızlıca yorumunuza baktığımda, detaylı okumam gerektiğini hissettim. O yüzden sizin yorumu biraz beklettim. Sonra yayınladım.

      Saygılarımla,

  6. (Fehmi bey bu yorumu yayınlayıp yayınlamamayı size bırakıyorum, isterseniz daha güzel Türkçe ve ifadeyle siz yazınız, önemli olan kimin söylediği değil doğruya hizmet etmek:)
    evetçiler c.b. Erdoğan olmasa evet diyeceklermiydi, hayırcıların Kemalist kısmı iktidarda Atatürk olsaydı hayır mı diyeceklerdi? bu sorunun yanıtı bence kesinlikle hayırdır. o halde radikalleşmemişler hariç taraflar dürüst değil, bir adama oynanıyor, vatana ve millete değil. bu sebeple bu oylama vatanımızın ve milletimizin menfaatine değil. vatan belli de millet kim diyenler olabilir, oluyor da; millet ana gövdesini müslüman türk milletinin ve müslümanların oluşturduğu anadolu milletidir. şimdi bize tuzak üstüne tuzak kuruyorlar, bence Suriye olma yolunda giderken gücü elinde tutanların oyunlarına düşüyoruz. bu konuda Fehmi beye katılıyorum, şu son haftalarda bunu ancak düşünmeye başladığımı da belirteyim, maalesef olaylar o kadar hızla akıyor ki bazen öngörülerimiz tıkanıyor; bu anayasa oylaması toplumu yanlışlar üzerine ayrıştırması yönünden hiç iyi olmadı, gereksiz ve faydasız bir süreç, insanlar gerçek olmayan taraflara çekiliyorlar, cahilliğin kapladığı bir ortamda gerçekler üzerine bina edilmiyor. artık ok yaydan çıktı, benim aciz, cılız çıkışlarımın bir faydası yok ama tarihe not düşelim; bu oylama iptal edilmelidir. ne hayırın ne evetin faydası yoktur, başta evetçilerin keskin ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili ve tavrı olmak üzere sergilenen duruşlar nedeniyle artık iki taraf da sonuca razı olmayacaktır. bu işin sonu Suriyeleşmektir. acizane böyle görüyor ve uyarıyorum. ve şu çağrıyı yapıyorum; evet demenin de hayır demenin de geleceğimizi ciddi ölçüde etkileyeceğini ve her kararımızda olduğu gibi bunun da Allah indinde bir neticesi olacağını bilerek çağrı yapıyorum: hayırda hayr olduğuna kesin kanaat getirdim, çünkü hayırın geri dönüşü vardır ama evetin yoktur. Yüce Rabbimiz milletimiz ve ümmet-i Muhammed hakkında layığını, hayırlısını ihsan eylesin!

  7. Sayın koru

    Yazınızda “Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmek için halka soru sorulduğu (referandum) pek alışılmış bir yöntem değil…” demişsiniz 1958 yılında Fransa’da halka sorulmuşdu (referandum).

    Yine yazınızda “Basit konularda yapılan referandumlarda çıkacak sonucun birbirine yakın olması o kadar önemli değil; ‘sistem değişikliği’ yapıyoruz.. ve bunun yüzde 50 + 1 ile kabul edildiğini.. veya yüzde 50 + 1 ile reddedildiğini düşünün…” şeklinde yazmışsınız.

    1787 yılında yazılan ABD anayasasının 13 eyalet tarafından onaylanmasının zorunlu olduğunu ve söz konusu eyaletler tarafından nasıl güçlük ile onaylandığını incelerseniz göreceksinizdir. Söz konusu anayasanın dünyada yazılı diğer ülke anayasalarına kaynaklık ettiğini ve 228 yıldır da hala yürürlükte bulunduğuna dikkat ederseniz referandumda %50 +1 lik oranın değil % 50,1 lik bir oranın gayet yeterli olduğunu görürsünüz. Demem o ki % 0,1 lik fark yeterlidir.

    Yazınızda “kurucu iradeden” bahsetmişsiniz. ABD’de kurucu irade değil kurucu atalar kabul edilir kurucu atalar üzerinde tam bir mutabakat yoktur, kimisi ABD’nin kurulduğu tarihte yaşayanları kurucu ata olarak kabul ettiği gibi yanlızca 7 adet kurucu ata olduğunu ileri süren tarihçilerde vardır. Bizde Devleti Kuranlardan Kurucu ata olarak bahsedilmez biliçli olarak Kurucu irade olarak bahsedilmektedir. Nedeni ise darbeciler tarafından yapılan anayasanın siviller tarafından değiştirilmesini önlemek için kurucu irade kavramı ortaya atılmıştır.

    Anayasa mahkemesi sizin ileri sürdüğünüz kavrama dayanarak;

    TBMM de 9.2.2008 günlü, 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 42 nci maddesine altıncı fıkradan sonra gelmek üzere eklenen “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir.” Şeklindeki hüküm ile kılık kıyafet serbestisi getiren bir anayasal düzenleme yapılmıştır.

    Anayasa mahkemeleri anayasa değişikliklerinin anayasaya uygun olup olmadığına karar veremezler. Bizim ülkemizdeki düzenlemede Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliklerini esas yönünden değil biçim yönünden anayasaya uygun olup olmadığına karar vermesi gerekmektedir.

    Yukarıda belirtilen ve kılık kıyafetin serbetliğine ilişkin düzenlenmiş olan anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından esasına ilişkin bir inceleme yetkisi olmadığı halde; söz konusu değişikliğe ilişkin Anayasa mahkemesinin 5.6.2008 tarihli açıkladığı gerekçesinde; “….Asli kurucu iktidar ülkenin siyasal rejiminde çeşitli etkenlere dayalı olarak ortaya çıkan kesintilerin ürettiği ve ortaya çıkış biçimi itibariyle hukuksal çerçeve dışında yer alan, yeni hukuksal düzenin temel esaslarının ne olacağını belirleyen anayasa koyucu iradedir. Katılımcı, müzakereci ve uzlaşıyı esas alan demokratik ülkelerde asli kurucu iktidarın sahibi halktır.” Şeklinde belirtmiştir.

    Anayasa mahkemesi 1982 anayasasını yapanları “ortaya çıkış biçimi itibariyle hukuksal çerçeve dışında yer alan” şeklinde belirtmesine ve de “Katılımcı, müzakereci ve uzlaşıyı esas alan demokratik ülkelerde asli kurucu iktidarın sahibi halktır.” şeklinde ifade etmesine rağmen halkı kurucu iktidar olarak kabul etmek yerine “ortaya çıkış biçimi itibariyle hukuksal çerçeve dışında yer alanları asli kurucu iktidar kabul ederek ve 2008 yılında görevli olan TBMM’nin yasama faaliyetinin 1982 anayasasını yapanların öngördüğü anayasal sınırlar içinde kalması gerektiği şeklinde belirtilmiştir.

    Demokrasilerde asli kurucu iktidar milletin bizatihi kendisidir. Milletin dışında asli kurucu bir iktidar aramaya kalkışmak yasama, yürütme ve yargı yetkisinin millete ait olduğu gerçeğini kabul etmemekten başka bir şey değildir. Unutmamak gerekir ki Anayasa Mahkemeleri yetkilerini “hukuksal çerçeve dışında yer alan asli kurucu iktidarlardan” değil “asli kurucu iktidar olan milletten” alırlar.

    Üstelik 1982 Anayasasının 9. Maddesinde; “ Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” denilmiştir. 1982 anayasasını düzenleyenler dahi kendilerini “asli kurucu iktidar” olarak belirtmemiştir.

    09.02.2008 Tarihli sözkonusu anayasa değişikliğini meclis yaptığı halde söz konusu değişiklik yalnızca zamanın iktidar partisinin kapatılma davasının gerekçeleri arasında gösterilmiş ve iktidar partisi hakkında “odak olma şeklinde” aleyhine karar verilmiştir.

    Bir siyasal parti o gün 09.02.2008 tarihli anayasa değişikliği için “İnsanların kılık kıyafeti vatandaşların temel hak ve özgürlükleri” kapsamında olduğunu savunmak yerine Anayasa Mahkemesine başvurarak vatandaşların kılık kıyafet serbestisi engellensin diye 110 milletvekili imzalı 11 sayfalık gerekçe yazmışlardır. Yasaklayıcı şekilde karar veren Anayasa mahkemesinin iptal gerekçesi dahi 6 sayfayı geçememiştir.

    Kısaca demem o ki kurucu irade halkın iradesidir. Başka kurucu irade yoktur.

    • Değerli Bilal Bey,

      Güzel bir konu gündeme getirmişsiniz. Fransa 1958 referandumu. İlk defa duydum sayenizde. Biraz kaynaklara göz attım, bugünkü Fransa anayasası bir tek 1958 referandumuyla kurulmamış (Kaynak linki). Sürecin tamamlanması 1968’e kadar sürmüş. Ancak, haklısınız. İlk ve en büyük adım 1958 referandumu ile atılmış..

      Dikkatimi çeken ise 1958 Fransa Referandumu’na halk desteğinin %80 olması.. Bana da fikirlerimi söylemek için bir fırsat doğmuş oldu.

      Türkiye’de de hemen herkes “yeni anayasa lazım” demekte ve bu fikre sıcak bakmaktayken (anketler öyle söylüyordu geçen senelerde), önümüze çıkarılabilecek teklif en fazla 60% alma potansiyeli olan, ama onu da alamayacak bir anayasa mıydı? Bizim hakkımız bu mu? Yöneticiler “banane, ben istediğim yasayı geçiririm, 51 olsun benim olsun” zihniyetiyle bakıyorlar belli ki. Ama biz evetçiler ve biz hayırcılar birlikte yaşamaya devam edeceğiz… 51’in rızasıyla, ancak 49’a dayatılmış bir “yeni anayasa” ile.. Birbirimizin yüzüne bakmaya devam edeceğiz.. Fehmi Koru’nun, evet ya da hayır da olsa, “en azından bir 60% olsun” temennisi çok yerinde. Bari kötünün iyisi olsun beklentisi.

      Toplumsal mutabakat, ortak karar, konsensus… Ben anlamakta zorlanıyorum. Bu kadar mı taraflar birbirinin görüşlerine, duygularına karşı duyarsız. Evde aile içi bir etkinlik yapmaya karar verecek olsam, ailemin yarısının çok seveceği yarısının hiç hoşlanmayacağı bir teklifi gündeme bile getirmem ben. Huzurumuz kaçar, diye düşünürüm.. 16 Nisan Referandumunu anlamam mümkün değil.

      Saygılarımla

      • Sayın Koru anladığım kadarı ile siz yazılarınızda anayasa değişikliği ile ilgili uzun zamandan beri yorum yazarak katkı sunmaya çalışıyorsunuz.

        Bildiğiniz üzere anayasalar vatandaşların doğuştan gelen, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklerini teminat altına almak için yapılır. Bu hakların içerisinde insanların kişilik hakları da vardır. Anladığım kadarı ile sitenizde yayınlanan yazılar sizin onayınız ile yayınlanmakta dolayısıyla yayınlanan yazıların içeriğinden sorumluluğunuz bulunmamakla birlikte başkalarının kişilik haklarına hakaret içeren yorumlar ile ilgili bir sorumluluğunuzun olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle insanların temel hak ve özgürlüklerini teminat altına alan anayasalar ile ilgili gösterdiğiniz hassasiyeti sitenizde yorum yapan kişilerin temel hak ve özgürlüklerinden olan kişilik haklarının korunmasında da dikkate almanızı temenni ederim.
        Saygılarımla,

        • Değerli okuyucu,

          Kişiliklere saldırı konusunda oldukça hassas olduğumu düşünüyorum.. Eğer, 3. şahıslar hakkında olumsuz bir görüş bildiren yorum görürsem yayınlamıyorum.

          Ancak gözümden kaçanlar olabilir. Takdir edersiniz ki, kendi mesleğimi icra ederken, bir yandan bu sitenin editörlüğünü yapmaya çalışıyorum. Yorumları onaylarken, dikkatimden kaçanlar olabiliyor. Sizi rahatsız eden yorumu bana iletisim@fehmikoru.com‘dan iletirseniz, eğer mahsurlu bir durum varsa müdahele ederim.,

          Saygılarımla

    • hem demokrasiyi savunmak hem sonuçlarını kabul etmemek 2017 nin değil, bütün zamanların yaman çelişkisi. demokrasi olsun ama benim istediğim olursa. dünyanın her yerinde seçimin ve referandumun meşru sonucu % 50+ 1 dir. bu demokrasinin gereğidir. brexit te % 51.9 ile alındı karşı olanlar kabullendi. yeterince önemli bir karar değil mi sadece İngiltere için bile değil bütün kıtayı etkileyen sonuçları olmasına rağmen. % 51.9 böyle önemli bir karara yetmez diyen itiraz eden oldu mu. bu bize mahsus. demokrasiyi içselleştiremeyenlere mahsus.

      bölünme Suriyeleşme radikalleşme bu topluma uymaz. işte sert geçecek denen referandum süreci. toplumda bir kaç ufak tefek tükürme taşlama olayı dışında gayet sakin seyrediyor. millet işinde gücünde. gidip oyunu verecek. evet çıkarsa kabul edeceğiz, hayır çıkarsa yine kabul edeceğiz. işimize gücümüze bakacağız. ohal vatandaşın ruhu duymadan geçip gidiyor, kimseyle derdi olmayana uğramadı. bir zorbalık devletten ne gördük ne duyduk. ohalin tek sıkıntısı evet çıkarsa bir bahane olarak kullanılacak olmasıdır…

  8. Sayin Koru, bence arada buyuk fark olan bir sonuc cikmasin ki bu yanlistan donulebilsin. Bence sizin icinizden gecen de budur. Dediginiz gibi bu buyuk bir degisiklik ve olay sadece kisiler bazina indirgendi. Eger %51 “Evet” cikarsa kisa sure sonra yeterli baski olusabilir dengeleri degistirebilecek. Yok eger “Evet” %60 olursa bu cok daha zor olur.

    Istegimiz daha iyi ve guzel Turkiye, tum vatandaslar mutlu olsun diye. Bunun icin de gene AKP’nin “orijinaline” ihtiyac var.

    Bu arada bu gunku yazisinda Ibrahim Karagul Atlantik/Avrasya cekismesini acikca dile getirmis ve Avrasya’dan yana tavir alinmasi gerektigini ustu kapali belli etmis.

  9. Daha genç sayılabilecek bir yaşta olmama rağmen öyle hissetmiyorum. .hayattan bir beklentim olmadığı gibi insana olan inancımı da yitirdim. Temmuz dan bu yana yaşadık larimin sonucu bu…Anlamak ta güçlük çekiyorum eğitim seviyesi olanda olmayanda ayni şekilde konuşuyor davranıyor. Herkes taraf olmuş malesef takım tutar gibi…hatta bir çok kişi bu oylamayı parti seçimi zannediyor ve öyle davranıyor. Üstüne sevdiğinizin hatasını görmemek gibi bir özellikte çıkınca.Doğru lari görmek için illa canımızın yanması gerek ..yazık

  10. Ben Kuran’a ve tarihi gelişmelere dayanarak tahminde bulunurum. 60 yıldan beri bunu yapıyorum. Ona göre çalışmalarıma yön veriyorum. Aradaki yanılmalar genel akış çizgisini değiştirecek mahiyette olmuyor. Yani varsayımlarımı değiştirmiyor. Sadece uygulamada bazı tedbirlerin alınmasını gerektiriyor. Başta Özal’ın cumhurbaşkanlığına karşı idim. Dayanağım, çok başarılı bir başbakan olan Özal’ın başarılı bir cumhurbaşkanı olma ilmine sahip olmadığı idi. En büyük kötülük başkanları sivilden getirmekti. Gül’ün başkanlığına karşı idim. Ergenekon ve Balyoz olayları onun zamanında oluştu. 17-25 Aralık olaylarına Gül çare bulamadı. Ben Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı idim. Erdoğan on yılı aşan başbakanlık başarısı ile bugünkü başkanlık durumunu karşılaştıranlar benim ne kadar haklı görüşe sahip olduğumu bilirler.
    Benim onların cumhurbaşkanlıklarına karşı oluşum onları sevip saymadığımdan değil, tam tersine onları çok sevdiğim ve saydığım içindi. Başbakan iyi cumhurbaşkanı olamaz. Sivil biri cumhurbaşkanlığını Türkiye’de hiç yapamaz. Bir partinin aktif elemanı cumhurbaşkanı olamaz. Cumhurbaşkanı askerin başkomutanı olamaz. Kuran “İlmin olmadığı yerde önderlik yapma .” diyor.
    Bana göre bu millet %60’a yakın ‘Hayır’ diyecektir. Bu oran %52’den az olmayacaktır. Yanılırsam varsayımlarımı yeniden kurmam gerekecek. Ona da ömrüm yetmeyecektir. ‘Evet’ler en büyük darbeyi benim varsayımlara vurmuş olacaktır. 60 yıllık varsayımlar güme gidiyor demektir.

  11. Merakımın zirvesinde
    Bir Bahçeli bir de Öksüz
    Gündüzümde gecesinde
    Tanıyorum nice yüzsüz

    Yalan dolan harman oldu
    Alem kör ve aptal sayıldı
    Erdem çiçekleri soldu
    Hesap kıyamete kaldı.

    Burası Petagonya mı?
    Çok garip şeyler oluyor
    Acaba paranoya mı?
    Olanı akıl almıyor.

  12. ‘EVET’ çıkması halinde -kıl payı veya daha fazla- zafer kutlamaları yapacaklar bellidir.
    Başta Sn. Cumhurbaşkanı, Ak Parti, MHP, aleni taraf olan herkes ve oyunu ‘EVET’ yönünde kullanan herkes.. Belki bir ‘balkon’ konuşması da görebiliriz. ”Milli irade tecelli etti” diye.. Millet’in Millet’e karşı olduğu, Millet’in yarısına yakınının olmadığı bir ‘Milli İrade’..

    ‘HAYIR’ çıkması halinde kim nerede neyin zaferini kutlayacak. Kılıçtaroğlu’ nu dinlemeye, hangi kalabalıklar hangi meydanda toplanacaklar. Yok böyle bir şey, olmayacak ta..

    Neyin zaferi? Kimin kime karşı zaferi?

    Ülke hainlerden temizlenip, teröristler etkisiz hale getirilmiş veya bir diğerinin işgalcileri denize mi dökülmüş olacak? İnadına tutturup ortaya attığımız ‘sistem değişikliği’.. İşte gelip dayandığı yer burası maalesef!
    Hiç gereği yokken, mevcut sistemini çalıştırma yetisini sergileyemezken, ne getirip götüreceği sonradan belli olacak yeni bir sistem.. ve bunun tescilini bir referandumla sağlamak.

    ‘Halkın irfanı’.. orta yerinden bölündüğü bir hengamda.. yanlıştan dönülmesi adına o irfan ve basirete sığınmak.
    Kutuplaşma olmasaydı belki..

    ‘EVET’ lisi ‘HAYIR’ lısı ile 16 Nisan sonrası zorlu ve sorunlu yeni gündemlere yelken açıyoruz.

    Belki bir erken seçime, belki de..ne bileyim, bilsem söyleyeceğim.
    Yelkenimizi dolduracak rüzgara göre yeni rotalara..

  13. Yanlış hatırlamıyorsam Jean J.Rousseau, anayasa için “sosyal mukavele” diyor. Bir gerçeği ifade ediyor. Türkiye’de uygulanan anayasalar hiçbir zaman geçek bir mukavele ve uzlaşma unsuru olmadı. Taa Osmanlı’nın Tanzimat ve meşrutiyet dönemlerinden beri. Gücü elinde tutan veya aldatmayı en iyi becerenlerin bir manifestosu veya deklarasyonu şeklinde ortaya konulmuştur.
    Halkın nabzını ve iradesini – her şeye rağmen ortaya koyan – en demokratik mekanizma referandumdur. Halk ne kadar az aldatılırsa, iradesini, o nisbette ortaya koymaktadır. Geniş kitleleri ilgilendiren, önemli konularda, sık sık referanduma gitmek, o nisbette demokrat olmaktır.
    Müessisi’nin mahkum edildiği mevcut anayasayı muhafaza etmesi ise, Millet Meclisi için yüz karasıdır
    Mevcut ve gelecek sistemin iyi mi, kötü mü olduğuna karar verebilmek için Cumhuriyetin, ilk yıllarına dönüp bakmak gerekir. Deniz Baykal, bugün bir televizyona verdiği mülakatta (söyleşi)de, ” bir kişiye güven olmaz…”, diyerek Atatürk ve İnönü’ye de hakaret etmiş ve küçük görmüştür. Baykal, ayrıca, Menderes bu halkın hükumeti değil mi idi ? diyor. Evet, Menderes halkın hükumeti idi. Ama ne yazık ki, Halkın hükumetinden hoşlanmadığı, tahammül edemediği için Menderes’i deviren ihtilalcilere ,o tarihte, Başta BAYKAL’ın kendisi – yakasına sarılarak – destek ve arka çıkmıştı. Ogünleri unutmıyan, hayatta, daha çok kişi var. Bazıları o günleri ne de çabuk unutur oldu. Lütfen o günlerin gazetelerine bir göz atın. Sözüm ona, o demokratik anayasayı, başta Baykal olmak üzere kimler meth-ü sena etmemişti ki. Öte yandan, 82 anayasası aldığı yamaları ve tazatlarıyla tam bir UCUBE İHTİLAL anayasasıdır.
    Koru, evet ve hayırcıların propaganda ve söylemlerine bakarak, bizden, nasıl oy istediklerini açıklıyor. Oysa, geçmiş vakıalara (gerçekleşmiş olaylara) bakarak, nasıl oy kullanmamız gerektiğine, ona göre karar vermek lazım.
    Atatürk ve İnönü dönemleri Cumhuriyetin altın dönemleri olarak bilinir. O dönemler ekonomik kalkınmanın ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri(KİT)’nin ve sosyal çevirimlerin en güçlü olduğu dönemlerdir. O dönemler, aynı zamanda, katı Cumhurbaşkanlığı sisteminin hakim olduğu dönemlerdir.
    Baykal gibi, Cumhurbaşkanlığı sistemine, ” ne kadar yanlış ” demek, Atatürk ve İnönü dönemlerini inkar etmek ve zelil görmekle eş anlama gelir.
    (Bülent Ecevit döneminden beri CHP’nin de Başkanlık (Tek adam) esasi ile yönetilmediğini kimse iddia edemez) Halen , Belediyeler de Başkanlık esası ile yönetiliyor. Belediyelerden şikayet eden pek yok.
    Sonra Parlamenter sistem, sn. Korunun söylediği gibi, 150 yılda, birkaç kez mi kesintye uğramıştır. En az 8-10 kez. Neden ? Sistem çalışmıyor, çalıştırılmıyor, alavere, dalavere, çeşitli menfaat hesabları…. CHP nin Güneş Motel ve kumarcı adam arayışları, m.vekili taransferleri, askerin kendini saydırma numaraları… hala hafızalardan silinmiş değil. Demek sistemin özünde hastalık var, her daim.
    Kaldıki Cumhurbaşkanlığı anayasasının da görülecek aksayışları zaman içinde değiştirilebilir.
    Mesele, kaliteli, dürüst, Osmanlı Padişahlarına benzer – sade vatandaş gibi – hakim karşısına çıkabilmeği göze alabilecek adam çıkarabilmek. Bu demokratik sistem, bu haliyle, yozlaşma getirir, adam çıkartmaz z .
    % 50’yi hangi taraf aşarsa – Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi – Neticeye razı olmak var işin sonunda. Unutmıyalım, Özal da hazmetmek durumunda kalmıştı.

  14. İnsanın vucuduna dar gelen elbiseyi. Patlamadan deyiştirmekmi lazım yoksa patladıktan sonramı deyiştirmek lazım

    Bizim ülkemizde geriye yani tek partili dönem ve sonrasına bakıldığında mesela günümüz 2007 den bu tarafa hariç Ülkemiz hep hükümetkurma ve Cumhurbaşkanı seçme oyunlarıyla geçmiş bazı zamanda bu sebepten dolayı askerden tokat yemişiz

    Allah aşkına savunduğunuz parlementer sistemin iğliği bumu iğliği buysa kötülü nasıl acep
    Bir sistemi deyiştirmek için illa savaş veya iç karışıklıkmı çıkması gerek
    Bu tesbitinize şaşırdım doğrusu

    S Koru maddeleri ele alan bir yazınız olmadı şu ana kadar müsbet veya menfi yönde hep yüzeysel karşı çıkmalar zaten toplumun yüzde 90 sanı bu şekilde bakıyor bu deyişikliğe
    Ülkemizde hangi konu olursa olsun 1 yıl da 2 yılda tartışsanız deyişen birşey olmaz her iki tarafta gene bir bahane bulur iş partizanlık veya idolojik olarak ele alınır onun için bu çabalar beyhude olur

    Çünkü sizler yani okumuş yazmış bu işlere kafa yormuş insanlar bile meseleleri tam net bir şekilde aktaramıyosunuz okularınıza veya dinleyicilerinize

    Bizim toplumun yüzde kaçı okuma ve araştırmaya önem veriyorki
    Tv kanallarındaki kısır tartışmalardan aldığı ufak tefek yanlı ve yanlış bilgilerle hareket ediyor
    Son olarak gerçekten Evet veya Hayır yüzde 60 ın üstünde olması iyi olur ama 50 nin üstünede saygı göstermek gerek
    Allah cc yar ve yardımcımız olsun ..

  15. Gerçekten anlamsız bir referanduma gidiyoruz.
    Bu anayasa değişikliği neyi değiştirecek.
    Terör mu ortadan kalkacak , eğer kalkacak idiyse
    neden 15 yıldan beri kaldırmadınız , kim engel oldu size
    ekonomimi düzelecek , eğer sihirli değnek var idiyse elinizde
    neden kullanmadınız. feto bir gecede bitecekse bu fetoyu
    kim destekledi. Elinizde OHAL gibi bir sopa varken neden
    bitiremiyorsunuz. Tum imkanlar iktidarın elinde ancak çözümü
    bunda aramak biraz mazeret aramak gibi birşey.
    Kim garanti edebilir bir generalin bir gece ben darbe yaptım
    diyerek emir komuta zinciri içersinde yönetime el koymasını veya
    bir savcı çıkar da bir gece operasyon yapıp sahaba karşı
    yoneticilerin topunu içeri almayacağını kim garanti edebilir.
    Sorun sistem sorunu değil sorun insan sorunu .Bunu anlamadığımız
    sürece biz çok havanda su döver ve vaktimizi boşa harcarız.
    Birinin kral çıplak demesi lazım ancak böyle cesur birini bulmak biraz daha
    zaman alacak herhalde veya işimize gelmeyecek bu durum .

  16. sayın taha koru bey selam,
    yorum yapın altında bazı yorumcuların isim ve e-mail adreslerini görüyorum. sanırım teknik bir hata var yine. bilgilendirmek istedim. kolay gelsin.

    • Teknik bir hata yok Didem Hanım,

      Sağolsunlar siteyi çökertmeye çalışan hacker takımları var.. Ona karşı aldığım bir takım önlemlerden dolayı böyle bir sorun yaşıyoruz.. Ciddiye almayınız

      Saygılarımla,

      • saldırıları her saldırı gibi esefle kınıyorum. siteyi beğeniyor ve başarılarının devamını diliyorum.
        bugünkü yorumumu ve dünkü yorumuma yazılan yoruma yazdığım yorumu bulmayı umuyorum…

  17. şimdi başkanlık sisteminin daha iyi bir sistem olduğuna inananlar bu basit kaldığı düşünülen referandum seçeneği dışında sistemi değiştirmek için ne yapabilirler. bir istiklal savaşı, bir halk isyanı, ya da bir yabancı işgali mi ummalılar. hiç gerek yok. içinde bulunduğumuz genel konjonktür zaten ima edilen olağanüstü koşulları sağlamıyor mu….
    sayın bahçeli bu değişiklik önerisini 15 temmuz darbe girişiminin ardından verdi. ülkeyi yıkmak bölmek çökertmek amaçlı bu darbe yeterince büyük olay olup referandumu basit olmaktan çıkarıyor değil mi…. dünyada bir proxy savaş gerçeğinin olması mevcut tüm terör örgütlerinin listesinde en üst sıralarda olmamız geçen 2 yıl içinde şiddetli saldırılarına maruz kalmamız yeterince büyük olay değil mi…. tüm dünya da sınırların değişeceği konuşuluyor uzun yıllardır konuşuluyordu şimdi aktif üzerinde çalışılıyor çok yakınımızda milyonlarca insanı en acı şekilde öldürüyorlar ve bizde büyük tehlikedeyiz bunlar yeterince büyük olay değil mi…. 3. dünya savaşından hemen her kademede konuşulur olduğu bir dönemdeyiz. ülkeler birbirini açık tehdit eder haldeler. bir kaç yıl önceki ilişkilerden eser yok. bu da yeterince önemli değil mi. bir çok ülke gibi ciddi terör saldırılarına, ekonomik saldırılara, açık tehditlere maruz bırakılıyoruz daha ne kadar önemli olaylar bekleyelim bilemiyorum. bu önemli olayların hepsi de şu anda türkiye de çıkacak sonucu bekliyor, pazarlıklar bu sonuca göre yapılacak. ya zayıflamış bir hükümet çıkacak üstüne gidecekler ya da güçlenmiş bir hükümet çıkacak oturup müzakere edecekler…evet ve hayırın en büyük etkisi sanılanın aksine içerde değil dışarıda olacak. o nedenle hayıra bastırıyorlar zaten…
    bunun dışında iletişimde herşeyin elimizin altında olduğu bir zamanda bilgi alamadığını ortada bilgi olmadığını kim iddia edebilir. haber kanallarında her türden kimseden bilgi almak mümkünken hemen her siyasetçi alenen görüşünü açıklamış bize de dinleme imkanı vermişken siyasetçilerin bazı siyasi argümanlarına takılmak neden. referandumu mizah dergilerinden takip etmek isteyenler için de ciddi bilgi peşinde olanlar için de her imkan sunulmuşken işi bir kaç siyasi argümana yaftalamak kimseye yakışmaz.

    demokrasinin bir ifade biçimi referandum ise onun meşru biçimi % 50+1 dir. bu evet içinde hayır içinde böyledir ve yeterli olmalıdır… bu sadece bizde böyle değil her yerde böyledir. brexit önemli bir oylama değil mi, % 51.9 ile kabul edildi. meşruiyeti herkesin ortak paydada kabul etmesi gerekir. sonrasında bazı iç ve dış merkezlerden tazyik geleceği ve farklı kutupları hareketlendirmeye çalışacağı bekleniyor elbette. sürekli deniyorlar her olayı kullanıyorlar zaten. ben sağduyunun öne çıkacağına inanıyorum. önümüzde bunca önekler varken kandırılmış ülkelerin hallerini izliyorken kimsenin aptalca bunlara uyacağını sanmam. hepimize düşen ama özellikle yılların yazarlarına düşen kötü senaryolara dikkat çekmekten çok insanlara sağduyuyu işaret etmektir.

    • Sayın okuyucu,

      Terör, dışarıdan gelen baskılar ve çok yakın bir savaş tehditi var diyorsunuz.

      Çözüm insanları 51% – 49% şeklinde kutuplaştıran, birlik beraberlik sağlamayan, mutabakat sağlamayan bir referandum yapmak mıdır? Argümanınızı anlayamadım.. Tamam seçim meşrudur, ama bunun faydası nedir? Fikrinizi açmanız lazım.

      Saygılarımla.

      • Ahmet bey selamlar,
        seçenek varsa kutuplar olur. biri kazanır diğeri kaybeder. bu seçimlerde de böyledir, referandumlarda da. herkesin kazandığı seçimlerde oldu ama o zaman da halk kaybetti. birlik beraberlik sağlanabilseydi bu halkın önüne gelmez mecliste çözülürdü. çok ta iyi olurdu, oturup beraber bir anayasa yapılabilseydi…maalesef uyuşamıyorlar referandum da zaten bu durumlar için var kılınmış bir çözüm- yöntem değil mi…51-49 şu an mevzumuz olamaz bir kurgu sadece. oran meselesi sonraki mesele. sonra
        fehmi bey yazısında sistem değişikliği için önemli olaylar olması gerektiğini ima ettiği için mezkur tehditler sayıldı yani yeterince önemli olay var demek istiyorum…

      • Sn Taha Koru,
        Yorumcu Fehmi Bey’in sistem değişikliğinin hep olağanüstü koşullarda gerçekleştiği iddiasını
        cevaplıyor.
        Bu arada isim vererek eleştirdiğim
        için yorumumu neşretmediniz.Umarım başka bir açıklaması vardır.Nezaket sınırları dahilinde yapılan açık eleştirilere açık olduğumuzu düşünüyorum.

        • Yorumunuzu şimdi onayladım Faysal Bey.

          Kusura bakmayın gecikme için, belki referanduma yaklaşıldığı için, eleştirilere daha kapalı bir ruh haline bürünmüş olabilirim.

          Saygılarımla.

          • Samimi yaklaşımınızdan dolayı teşekkür ederim.

            Olağanüstü bir çaba ve özveriyle
            sürdürdüğünüz göreviniz övgüyü ve
            saygıyı hakediyor.

            Allah (CC) sayinizi meşkur etsin.

            Böyle bir evladı yetiştiren Babanıza hürmetlerimi sunarım!

  18. İntrernet başına otururken, Fehmi beyin bugünkü yazısı elverirse,referandum sürecindeki yanlışlıkları aklımın kestiği,dilimin döndüğü ölçüde yazmak istiyordum.Meğer tam bir tevafuk olmuş. Sayın Koru, düşündüklerimi düşündüğümden de mükemmel olarak nazara verdi. Teşekkür ederim.

    Halk oylaması, deyim yerindeyse halk oyalamasına, hatta kandırmacasına, siyasilerin gayretiyle evrildi.
    Parlamenter sistemin canına okuyup, “dibidüz eden”,yıkımınyerine bambaşka bir yapının inşaası sözkonusu iken mesele,hukuki,sosyal,hatta üniter devletin bekasıyla doğrudan doğruya ilgiliyken,kasten mecrasından saptırılarak popülizme endeklenmesi olacak iş değil.

    Bu,gayritabii bir savruluş değil,bilinçli yapılan saptırmadır.İktidarın bu oyununa gelen muhalefet de AKP.nin değirmenine istemeden su taşımağa başladı.
    Hukuki ağırlıklı, ilmi olan ve Ülke ve millet için hayati önem taşıyan bu konunun sürüklendiği mecrayı esefle,elemle izliyor ve “hayr umulur mu bu gecenin seherinden diyorum.

    Kurulan tuzaklara karşı,Allah”ın(cc) en büyük güvencemiz olduğu inancıyla 16 Nisanın güneşli bir gün olacağı ümidini taşıyorum,Niyet ve akibet hayrola..
    NOT:Balkonuma “hayır”yazılı bir sarı balon indi. Ben ve balon “evet”olsaydık,hemen “göklerden haber var” şiirini okumağa başlardım!..

  19. Evet, anayasa konusundaki tartismalar, Fehmi Bey’in de belirttigi gibi, iki konuya indirgendi. Evet diyenler, iki baslilikdan, istkrarsiliktan kurtulalim ve hukumet kurma isini cozumluyelim diye savunurken, Hayir diyenler de “‘tek adam’ gerekçesi etrafında ve Tayyip Erdoğan’ı hedef alan”, [tek adam ve diktatorluk] gibi.. gerekçelerle karşımıza çıkıyorlar”.
    Sonunda da, yine yazida belirtildigi gibi “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a güveniyorsak ‘Evet’ oyu vereceğiz, güvenmiyor veya sevmiyorsak ‘Hayır’ oyu kullanacağız…”. Dogru teshisler.

    Bu arada, bu yazi bana oylama sonrasi (yani 17 Nisan ve sonraki gunlerde) basinda nelerin konusulacagi hakkinda da ipuclari veriyor.

    SONUÇ “EVET” ÇIKARSA:
    – “Hayır” oyları önde gidiyordu, fakat Hollanda, Almanya, Avusturya ve öteki Avrupa’lıların tutumu oylamanın seyrini değiştirdi. İktidar bunu çok iyi kullandı. “Evet” çıkmasının suçlusu Avrupa’dır.
    – “Hayır” diyenleri vatan hainliği ile suçladılar. Halk korktu ve Olağan Üstü Hal (OHAL) şartları altında, tutuklanırım korkusuyla Hayır” oyu vermekten çekindi.
    – (Eğer “Evet” oranı yüksek olmayıp, %50 nin biraz üzerinde çıkarsa). Ak Partinin çok yüksek oranda “Evet” beklentisi vardı. Halk onlara oy vermedi. Toplam oylar AKP+MHP oylarının çok altında. Bu Tayyip Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin çöküşünün bir ifadesidir.
    – (Eğer “Evet” oranı yüksek olmayıp, %50 bin biraz üzerinde çıkarsa). Bir ülkenin Anayasasınin bu kadar küçük bir oranla belirlenmemesi lazım. Anayasalar tüm halkın benimsemesiyle hazırlanmalı. Halkın yarıya yakını bu anayasayı istemiyor.

    SONUÇ “HAYIR” ÇIKARSA:
    – Türkiye büyük bir tehlikenin eşliğinden dönmüştür. Türkiye diktatörlüğü reddetmiştir.
    – Bu Tayyip Erdoğan’ın istenmediğinin bir ifadesidir. Cumhurbaşkanı meşruiyetini kaybetmiştir ve istifa etmelidir.

    Halbuki, dogru yaklasim, birinci durum oraya cikarsa CHP nin, ikinci durum ortaya cikarsa AKP’nin biz nerede yanlislik yaptik da halk bize inanmadi, bundan sonra ne yapmaliyiz sorusunu kendilerine sormalari lazim. Butun sucu kendinin disinda aramak problemi cozmeye yardimci olmuyor.

Yoruma kapalı.