‘Uygarlığı kurtarmaya’ kararlı bir ekip bölgeyi ateşe vermeye hazır.. Bu üçlüye dikkat…

31
Reklam

Benim doğruluğuna inandığım bir denklem şudur: “Kişinin hangi tür kitaplar okuduğunu söyleyin, ben de size onun nasıl biri olduğunu söyleyeyim.”

Peki ya hakkında kanaat sahibi olmak istenilen kişinin kitaplarla arası yoksa?

Yukarıdaki denklemi şu şekilde değiştirebilirim: “Arkadaşlarının kimler olduğunu söyleyin, size kim olduğunu söyleyeyim.”

ABD başkanı Donald Trump‘ın kitap kurdu olacağını düşünmek abes. Bir keresinde, konu açıldığında, “Benim vaktim mi var ki?” dediği biliniyor. Yine de, her gün attığı sayısız twit mesajları arasında, tavsiye ettiği bazı kitaplara rastlanıyor.

O kitapların başlıklarına bile bakılsa şu sonucu çıkarmak mümkün: Trump kendisini seviyor ve kendisini sevenlerin kitaplarını tavsiye ediyor. Tavsiye ettiği 11 kitaptan 9’u yalnızca onu izlediğini tekrarlayıp durduğu haber kanalının (Fox-TV) sunucu ve yorumcuları…

Tavsiye ettikleri, kendisini öven, rakip gördüklerine söven cinsten kitaplar…

Herhalde ABD ile sorunu olan ülkelerdeki yönetimlere yakın araştırma kurumları ile güvenlik bürokrasisi Trump‘ın kişiliğini çözmek amacıyla tavsiye ettiği kitapları da harıl harıl okuyorlardır.

Trump’ın arkadaşları

Reklam

Onlar okuyadursunlar, ben o listeye bakarak kimlik analizi çıkarmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Trump‘ın tavsiye ettiği kitaplarla kapaklarını görmekten öte bir ilgisi olabileceğini düşünmediğimden…

Bu durumda kala kala arkadaşlarının kim olduğuna bakmak kalıyor…

Donald Trump‘ın en yakın arkadaşları hemen yanında yer alan iki kişi: Biri CIA başkanlığından dışişleri bakanlığına getirdiği Mike Pompeo, diğeri de ulusal güvenlik danışmanı atadığı John Bolton

Şu sıralarda Trump en çok bu ikilinin kendisine yaptığı tehdit analizlerinden etkilendiğini belli ediyor; dahası, o analizlere dayalı politikalar istikametinde tavır aldığı da anlaşılıyor ABD başkanının…

Özellikle Ortadoğu politikalarında…

John Bolton‘u birkaç başka kişiyi denedikten sonra ulusal güvenlik danışmanı olarak yakınlarda atadı Trump. Atamada Pompeo‘un telkinlerinin de rol oynadığı anlaşılıyor. Tercihin sebebinin, vaktiyle ABD’yi büyükelçi olarak Birleşmiş Milletler’de temsil etmiş olan Bolton‘un, Neo-Con bir kuruluş olduğu bilinen American Enterprise Institute‘de çalışırken kaleme aldığı ve yine Neo-Con bir kurum olan Gatestone Institute‘de yayımladığı İran’la ilgili makale olduğunu düşünebiliriz.

Şimdilerde uygulanan, Bolton‘un o makalede çerçevesini çizdiği politikalar çünkü.

Makalenin kısacık ‘Sonuç’ bölümünü okuyalım:

Reklam

“Bu çaba, gerekli bütün zaman, dikkat ve kaynakları kullanması açısından yönetimin en yüksek diplomatik önceliği olmalıdır. İran’dan gelen tehdidi yok etmek için daha fazla bekleyemeyiz. Yönetimin bu alanda alacağı kararın gerekçesi uygarlığımıza dönük tehdidi anladığımızı dünyaya açık seçik göstermelidir. Biz derhal eyleme geçtiğimiz gibi, başkalarını da sorumluluklarını yerine getirmeye teşvik etmeliyiz.”

İngiliz ‘solcu’ Guardian gazetesinin “Dünyanın en tehlikeli kişisi Bolton mu?” diye sorduğu birinden söz ediyoruz. Yukarıdaki birkaç satır bile onun bu kimliğini dışa vurmak için yeterli.

Trump, ulusal güvenlik danışmanı olarak atanmasıyla başlayan süreçte, Bolton‘un ‘İran’la nükleer anlaşmadan nasıl çıkmalıyız?’ başlıklı makalesindeki analiz istikametinde davranıyor.

Barack Obama döneminde İran’la imzalanmış olan nükleer anlaşmayı tanımadığını bir süre önce açıkladı Trump; şimdi de Bolton‘un ‘uygarlığa en büyük tehdit’ olarak gördüğü ülkeyi dize getirmek için çabalar harcıyor.

Hedefi, makalede söylendiği gibi, o tehdidi ortadan kaldırmak…

Irak.. Suriye.. Libya.. Sıra İran’da (mı?)

‘Uygarlık’ sözcüğü kullanılmadan haklarında tehdit değerlendirmesi yapılmış ülkeler yakın geçmişte teker teker ‘tehlikesiz’ hale getirildiler. Irak’ın başına geleni biliyoruz. Libya ve Suriye’nin de. Bu üç ülke ‘savaş’ ile ‘tehdit’ olmaktan çıkarıldılar.

Mısır için ise, ‘tehdit’ olmaktan çıkarılması için, bir başka yöntem uygulandı: Seçimle işbaşına gelmiş yönetim askeri darbeyle devrildi…

Demek ki, şimdi sıra, Bolton‘un ‘en büyük tehdit’ olduğunu ilan ettiği İran’da.

Fakat İran diğer ülkelerden farklı; daha sert ve büyük bir lokma, hazmı güç. Ancak yine de iştah kabartan bir lokma işte.

Beklenen bir kıvılcım. İran rejiminden gelmese de, ondan geldiği biçimde algılanabilecek -hatta o süs verilmiş- bir eylem bile o kıvılcım yerine geçebilecek.

Körfez’de geçen Pazar günü ikisi Suudlu, biri Norveçli, biri de Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait dört gemiye bir sabotaj gerçekleşti; BAE’ye uzak olmayan bir yerde. Suçlayan parmaklar olaydan hemen sonra İran’ı işaret etti. Zaten Körfez’e doğru yola çıkmış olan Amerikan donanmasının hareketliliğine, sonradan meydana gelen ve İran’ın ilgisi olmadığını güçlü biçimde belirttiği Pazar günkü gemilere sabotaj eylemi gerekçe gösteriliyor.

Bolton ile onunla aynı görüşleri paylaşan Pompeo ve onları görevlendiren Trump bu yolla ‘uygarlığı’ kurtaracaklarına inanıyorlar.

Pompeo ile Bolton‘un fazla uzak olmayan geçmişte Türkiye, AK Parti yönetimi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili açıklamalarına da değinecektim; ama yazımı daha fazla uzatmayayım.

Fırsat düşerse onları da yazarım.

Bu ikiliye bakın, Trump‘ın nasıl biri olduğunu ve niyetlerini anlarsınız…

ΩΩΩΩ

[Bu yazının Bernar Kutluğ tarafından yapılmış tercümesi için link:]

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Galatasaray-Başakşehir maçının ilk yarı sonucu 0-1 idi. Fakat GS maçı 2-1 kazandı ve şampiyon oldu.

    Başakşehir yöneticileri maçın 2. yarısının tekrarı için Futbol Federasyonuna (TFF) başvurmuşlar.

  2. Taha Kıvanç ismi Ocak medya yazar listesinin başında durdu uzun bir süre, yazmadan. Sonra kayboldu.
    Haftalarca iç siyaset yazılarından sonra son iki yazıyı okuyunca aklıma acaba iç siyaset konularını Taha Kıvanç yazsa dış konuları da Fehmi Koru yazsa mümkün müdür diye aklımdan geçti.
    Belki başka okurların da aklından geçmiş olabilir. İç siyaset artık baydı çünkü.

  3. Editöre not: tercüme işleri için bernar beyin ingilizcesi gayet yeterli görünüyor ama lütfen bu ingilizce metinleri aynı bölüme koymayın. Sayın korunun türkçe köşe yazılarına ulaşabilmek için 2tık yeterken şimdi 10tıkla ancak yazıyı açabiliyoruz! Sn.bernarın teknik becerisi varsa websayfasına ingilizce seçeneği de eklesin ve yaptığı tercümeleri o kısımda yayınlasın… Hatta isterse bütün sayfa içeriğini de çevirebilir bu şekilde..:)

  4. Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini dikkate almayan hiçbir politika başarılı olamaz. Bu nedenle en kısa zamanda ‘Siyasal İslamcı’ rejimden kurtulmalıyız.

    • Güneydeki sevdiğimiz ülkeyi biz de çok seviyoruz ama neden illaki bizim otoritemizin değişmesi gerekiyor ki? Onlarınki otorite de bizimki bostan korkuluğu mu..? Bak biz türküz, yahudi değiliz; ya özgürüz, ya ölürüz..!

      • Sazan ! Onların otoritesini onlar değiştirsin. Bizim otoriteyi biz değiştirelim.
        Biz Türküz, Hamas değiliz.

  5. Konu iç siyaset özeliklede Erdoğan olunca F Koru sitesi adata işgal ediliyor….
    Konu! Türkiyenin ve cocuklarimizin geleceği olunca kimselerin umurunda değil.
    EFSUNLANMIŞ ve KOMPILEKSLI bir millet ne kadar başarili olur?
    Ben şu an bir ilaci arastiriyorum kas erimesini TEDAVI EDIYORMUŞŞŞ..!!!!! oda Amerkan patentli olunca BIZIM MILLET İÇİN “CAN” KURTARAN OLUYOR.
    Bizde bu kafa ve medya olduğu müddetçe
    ABD olsun AB olsun bizimle her zaman bir sorun çikarir gibi yapar içeriyi kariştirarak bizdeki yetişmiş elamanları bedavadan üstune üstluk parada alarak ithal ederler.
    Su akar Türk bakar misali.

    Dun Karagülle hoca Koruyu okuduğunu yaziyor arkasindanda Korunun diş tehlikeleri yazmadiğindan bahs ediyor..
    Insan el insaf demeden edemiyor.

    Orta doğunun en akilli Devleti İRAN.
    Devlet olarak icindeki etnik kökenli guruplar arasinda kendisi ayrim yapmasina rağmen,Iran halkini birbirlerine dşürmüyor, bölecede hepsi vatanlari için can atiyorlar, ve tüccarlik konusunda müthiş kafalari çalisiyor.
    Batililarin Orta doğuda tek yikamayacaklari devlet Iran devletidir.
    Nedenide halkinin birbirini sevmesidir.
    Oğle bizdeki gibi siyasetcileride pabuc birakmazlar.
    Kadinlaride çok güçlü. Şeriat kanunu verdiği haklari en ince ayrintilarina kadar kullanirlar.
    Bu nedenden dolayi erkekler öğle Araplar veya Somaliler gibi 3 4 kadinla evlenmek şöyle dursu birtane ile zor evlenbiliyorlar.
    Çünkü zengin olmalarina ragmen eşlerinin mehir parasini ödeyecek kadar parayi biraz zor bulurlar.

    Iranlilari ahlaki yonden hiç sevmem fakat beceriklikleri ve cesaretleri taktir şayen bir millet.
    Lisan oğrenmeden iş yeri açiyorlar ve cokta başarili oluyorlar.
    Ne diyelim darisi basimiza.

  6. Sayin Koru,
    Pompeo ile Bolton‘un Akp ve Sayin Cumhur baskaniTayyip Erdogan hakkindaki goruslerini aciklamayi sonraya birakmaniz kotu oldu dogrusu.Simdi gelde uyu…

  7. Her şey olacağına varır . ABD yi Siyonist manyaklar yönetiyor diye korkacak halimiz yok . Zaten her nefis ölümü tadacak , tadıyor . 19 Mayıs 1919 , 100 yıl önceki gibi herşeyimizde mücadele eder , bu cennet vatanı koruruz . Şehadet bir çağrı bizim için , vatan için , bayrak için , namus için , ezanı Muhammed’i için hazırız , gelen kefareyi 100 yıl önce gömdüğümüz gibi , bağımsızlığımıza kasteden kim olursa oldun gömmek için hazırız .

  8. Sayın Koru’nun bugünkü yazısının sonu (“Pompeo ile Bolton‘un fazla uzak olmayan geçmişte Türkiye, AK Parti yönetimi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili açıklamalarına da değinecektim; ama yazımı daha fazla uzatmayayım.”) bana tipik bir F. Koru tarzı olarak göründü.

    Bence bu yazının büyükçe bir bölümü Türkiye üzerine yazılmış bir yazı. Tüm yazısında “Türkiye” sözcüğünü yalınzca bir kez kullanarak bugün Türkiye üzerine yazmış gibi. Muhattabı da, Amerikan Kongresi’nin önemini küçümseyip meselelerini Trump ile çözebileceği yanılgısındaki Erdoğan ve Türk dışışleri bürokrasisi. “Trump’ı boş verin, arkasında duran ve onun izlediği politikaların yapıcısı olan iki isime dikkat kesilin” örtük uyarısının adresi de yine aynı muhttaplar.

    Velhasılı, metin, yazının sona erdiğinin söylediği noktadan itibaren devam ediyor sona ermiş görünse de.

    Benim okumam bu. . .

  9. Bekliyorum
    İstanbul seçimini merakla bekliyorum. Seçim yenileniyor. İstanbullular ne yapacak? Sermaye başarılı olacak mı? Yıldırım geçici olarak başkan yapılacak mı? Sonra onunla neler yapılacak? Sermaye başka çare bulamadığı için Yıldırım’a yöneldi. Yıldırım ne yapacak? Sermaye ile ne kadar zaman geçinecek? Sermaye, Erdoğan’a karşı çıkmasını isteyecek, o zaman ne yapacak? Gül’ün cumhurbaşkanlığını da Sermaye istemişti ama umduğunu bulamamıştı.
    Bunun kadar hatta bundan da fazla merak ettiğim Trump’tır. Rothschildler, Hillary Clinton ile bir yere varamayacağını 15 Temmuz’da öğrenince Trump’u iktidar yaptı. Şimdi Trump ile devrede. Damadı Yahudi, yanındakiler Sermaye’nin adamları. Pentagon ise ABD’yi hakim kılmak istiyor. Ne olacak?
    İran’la savaşılacak mı? Türkiye ile İran’ın arası ne olacak? Rusya ve Çin ne yapacak? Türkiye ne yapacak? Sorunları çözmüş değilim. Türkiye kendisi hazırlık yapmalıdır.
    1- İran’ın yanında yer almalıdır. İran’ın arkasından sırada Türkiye var. İran çözülürse Türkiye kendiliğinden teslim alınmış olacaktır. Hedef İslam ve ordumuzdur. Türkiye devleti yıkılmakla kalmaz, Sevr gerçekleşir. İran’ la bir olursak zafer bizim olur.
    2- Ordumuzu güçlendirmeliyiz. Gülencileri ve HDP liderlerini yanımıza almalıyız. Biz tarihte bazı savaşları, mesela Talas’ı, Malazgirt’i düşmanın yanında bulunan savaşçıların cephe değiştirmesi ile kazandık. Onları yanımıza almalıyız. Bunun çok zor olduğunu biliyorum. İhanet etmiş olanlara nasıl güveneceksiniz? 80 milyonluk Türkiye karşısında 8 milyar düşman var. 1000 yıllık intikamlarını almak için sıradalar. Nasıl yeneceğiz? Çin ile Türkler tarihi hasımlardır. Rusya ile Osmanlılar 500 yıl savaştılar. Şimdi barışma zamanı. PKK’nın düşmanlığı yarım asrı bulmaz. Gülen’in düşmanlığı beş seneyi bulmaz. Biz bunlarla barışmazsak, binlerce yıllık düşmanımız olan Çin’le nasıl barışacağız? Yüzlerce yıldır savaştığımız Ruslarla nasıl anlaşacağız?
    AK Parti, PKK ile uzlaşmaya gittiği zaman yazdım, önce yeneceksin sonra anlaşacaksın. Şimdi yenmiş bulunuyoruz. Uzlaşma zamanıdır. Suriye ile, Irak’la, terör örgütleri ile onları yendikten sonra uzlaşmalıyız.
    Nasıl uzlaşabiliriz? Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası’nda bunların hepsi var. Artık ordumuz bu anayasayı incelemelidir. AK Parti bu anayasayı incelemeli, Meclis bunu ele almalı. Allah ne diyorsa onu yapmalıyız. Kur’an diyor ki “Barışmak isteyenlerle barışınız. Sizi tuzağa düşürmek isterlerse, Allah size yardımcı olur.”
    Ben, acayip gelen önerilerde bulunmuyorum. Ben Kur’an’dan anladıklarımı aktarıyorum.

    • Malazgirt ovasında ordumuzun içinde ermeni birlikleri de vardı ve bizansı öylece yendik. Bizans ordusu içinde paralı askerlik yapan kuzenlerimiz peçenek-uz türkleri de savaş sırasında bize katılmıştı. Ankara ovasında ise osmanlı ordusundaki kimi türk beyleri timurun ordusuna katıldı ve yenildik. Pkk/hdp tüm kürtlerin temsilcisi değildir. Fetö demişsiniz; müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz..! Ama onları koyunlarında besleyen dış güçler gene de dikkatli olsunlar; besle kargayı..:) ayrıca düşmanlarımıza benzeyeceksek neden onlarla savaşalım ki..? Tanrının yardımını haketmek için ise; iha ve siha yapmaya devam diyorum..:)

    • Sn hocam cok guzel yazmissiniz.Peygamber efendimiz amcasini sehid edip sonra musluman olmus vahsiyi bile affetmistir.Bizi yonetenler HASA daha mi buyukler.
      Bu krizden bu sikintidan cikis yolumuz toplumsal barisi saglamak ile olacaktir.
      Ey bizi yonetip de Allah tan af dileyen yoneticilerimiz af edeceksiniz sizde .
      Cikis yolumuz bu ne zaman anlayacaksiniz

      • Eyvallah ahmet bey, ama tam anlaşılmamış gibi yorumum:) şöyle açıkliim; istanbulun sefarad yahudileri özbe öz türk olmuşlardır; değme türkü ceplerinden çıkarırlar..! El kapısından bi parça kemik kapabilmek için 1dolara sılairahimlerini satan haşhaşilerin nesini kim affedecek ki..?

  10. Toplumsal veya uluslararası ilişkileri duygusallıktan uzak değerlendirebilmek için, önce felsefi olarak doğru bir zemin oluşturmak gerekir. Bunun için bir soru sormalıyız. “ Zenginler/güçlüler kötü, fakirler/zayıflar iyi insanlar mıdır ? ”. Bu soruya kesinlikle ‘evet’ cevabı veremeyiz. Zira insanlar yaşam şartlarına göre değiştiklerinden başka şartlarda nasıl davranacaklarını bilemeyiz. Her halükarda iyi kalabilen insanların sayısı ise oldukça azdır.

    Örneğin ABD’nin gücünün onda biri Türkiye’de olsa acaba nasıl davranırdık ? Tabi ki bu felsefi yaklaşım, karşılaştığımız sorunlar karşısında “bu işler böyle olur” diyerek pasif veya kaderci davranmamızı gerektirmez. Fakat nasıl davranmamız gerektiği sorusuna gerçekçi bir zemin oluşturur.

    Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ABD Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini sağlamak için şu politikayı oluşturdu. Tescilli İsrail düşmanı olduğu bilinen ve geçmişte S.S.C.B. şemsiyesi ile korunan Irak, Suriye ve Libya’nın beli kırılmalı daha sonra da tehlike oluşturamaması için bu ülkeler ikiye/üçe bölünmeli. İster beğenin ister beğenmeyin hedef buydu. Türkiye’yi yönetenlerin yapacağı ilk şey ülkemizin menfaatlerine göre politikalar oluşturmaktı. Fakat tam tersine Erdoğan (ve kısmen AKP) Türkiye’nin aleyhine politikalar ürettiler. Hatta gayri-müslimlerden alınan borçlarla ekonomiyi yürüten Erdoğan, gayri-müslimlere karşı İslam Halifesi olmaya heveslendi, (1000 küsur odalı saray bunun için yapılmıştı).

    Yakın geçmişte Suriye lideri Esad ve eşini ağırlayıp iki ülke arasında iyi ilişkileri başlatmıştık. Sonra ne olduysa Esad’ı düşman ilan edip iç savaşa dolaylı destek verdik (Milyonlarca Suriyeliyi topraklarımızda misafir ederek). Şimdi ise PYD/YPG devletçiğini BEKA sorunu ve milletin yarısını illet-zillet ilan ettik.

    Şimdi Ortadoğu meselesinde (sorunsalında) şu soruyu sormak gerekmez mi. Acaba Pompeo ve Bolton mu daha tehlikeli yoksa Türkiye’yi bu duruma düşürenler mi ?

    Türkiye tez zamanda Atatürk’ün dış politikasına dönmelidir. Yani dış politikaya akılcılık ve gerçekçilik hakim olmalıdır.

      • Atatürk Kurtuluş Savaşı’na komuta etmedi mi ? Atatürk’ün politikası sana göre ‘kuyruğunu kıstırıp oturmak’ öyle mi ?
        Sen Kadir Mısıroğlu’nun kitaplarından fazla etkilenmişsin anlaşılan. Erdoğan’ın Mısıroğlu için övücü ifadelerle taziye mesajını da senin bu yazdıklarını da dikkatli gözler takip ediyor elbette. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır, sizin gibilere rağmen.

  11. bu işin odak noktası iranın nükleer güç sahibi olması-oldurulmamasıdır. bizimkisi ise işsiz babanın ramazan kolisinden çıkan hurmayla (cüppeli efsunlamış olursa iyi olur!) çocuklarını mutlu görmek istemesinden ibaret. amrkan aklı kişiler üzerine değil uzun vadeli çıkarları üzerine hesap yapıyor. iran hilal duvarı ile sıkıştırılmış. düştüğü durumdan kurtulmayı bırak şahlar, humyniler, persler gazını üstüden atamamış daha. petrolünü kurtarmayıda bırak birde akdenize çıkmayı hayal ediyor. batının taktiği yavuz midilli hikayesini okumamış bile. komşularıyla ortak hareket etmek yerine komşuları kendine gelsin istiyor sanki. iyi yetişmiş yöneticilerimiz olsa s400 leri heryıl 25 nisanda immlasakmı diye manşetlerde tartışırdı. gelgörki elindeki kozu bilmeyen bölgemizde şahismail le selim savaşını okuyoruz. kendi okumalığımızı yazamadımız için dışgüçler ne yazarsa onu okutuyor, bizde ezberden okumuş gibi yapıyoruz. elimizdeki sıyasilerin kısır çekişmelerle uğraşmasını bıraktırıp bu işin sadece inanç meselesi olmadığı ekonomk, siyasi vb birçok yönü olduğundan hareketle ülkemizi bu yokluktan sıkıntıdan güzel günlere kavuşturmalarını istemeliyiz. etnisite, inanç, küçük çıkarlar kimseye birşey kazandırmaz. ortak akılla üstesinden gelinemeyecek sorun yoktur. aklımızın başına gelmesi için soğanı patatesi, akaryakıtı başka ülkelerin vizesi ile alabilmeyi beklersek allah sonumuzu hayretsin.

  12. SAVAŞLARIN YIKICILIĞINI YAŞAMAMIŞ BİR KUŞAK TARAFINDAN DÜNYA YÖNETİLİYOR.
    Dünyanın bir şehir kadar küçüldüğü dünyamızda artık medeniyetler çatışması değil medeniyetler karışımı olacaktır.
    Bütün medeniyetler birbirini yalından tanıdıkça insan kendi türünün egemenler elinden şekillendiğini daha iyi anlayacaktır.
    Bu koyunlar benim ;mantığı şimdiye kadar geçerliliğini korumaktadır.
    Milliyetçi ve etnik ayrılıkçılar, onları yönlendirenler için başka egemenlerden kurtarıp sürüsünü ayırmak istemeleridir.(Ben koyunlarımı alıp gidiyorum)
    İnsanlar birbirini daha yakından tanıdık ça farklı bir tür olmadığını daha iyi anlar.
    İnsan tabiatı her yerde ve her zaman aynı.
    Yabancılar evlilik,iş,arkadaş olma fırsatı buldukça farklı olmadıklarını daha iyi anlarlar.
    İnsanlar tabiat gereği sadece kendini düşünür.
    Bütün organizmalarda (canlılarda) hayatta kalmanın temel içgüdüsü böyle dizayn edilmiştir.
    İnsanları diğer canlı türlerinden ayıran temel fiziki ihtiyaçlardan başka, ruhunun da ihtiyaçlarının da olmasıdır.
    İnsanlar maddi ve manevi(dini,şan,şöhret,hükmetme arzusu v.b.)ihtiyaçlarını karşılarken aklıyla kısa,orta ve uzun vadeli hesaplar yapar.
    CÖMERTLİK VE YARDIMSEVERLİK ;ALMAK İÇİN VERMEKTİR.
    Yakın gelecekte nükleer silahlara sahip ülkeleri başka ülkelerin savaş ile işgal etmesi imkansız hale gelmiştir.
    Nükleer silahlara sahip ülkelere savaş açılamaz.
    Bir ülke nükleer silahlara sahip olduğu an dış işgallerden kurtulmuş demektir.
    Hiçbir ülke yok olmayı düşünmeden nükleer silahlara sahip ülkeye saldıramaz.
    DEHŞET DENGESİ.
    Gelecekte hangi ülke nükleer silahlara sahipse kendini garantiye almış sayılır.
    Beni yakarsan ,kendimi de seni de yakarım;mantığı.
    Bundan sonra savaş ve işgaller nükleer silahlara sahip olmayan ülkelere karşı yapılacaktır artık.
    Ne kadar çok ülke bu dehşetli silaha sahip olursa ,o kadar az ülke işgal edilebilir.
    Bütün dünya bu çok tehlikeli silaha sahip oldukça ne yazık ki Dünya ancak böyle korku belası barışa kavuşacaktır.
    Dünya tek medeniyete doğru daha hızlı yol alacaktır.
    Şu anda bile sanat,edebiyat,müzik,spor hata hukuk sistemleri hatta dinler dahil ortak alanlar her geçen gün daha çok genişliyor.
    DÜNYAYI GÖREN ,BİLEN ,HER YERDE YAŞAMA,ÇALIŞMA VEYA MESLEĞİNİ İCRA EDEBİLENLER İÇİN DÜNYA VATANDAŞLIĞI PASAPORTUNU ALMIŞ DEMEKTİR.
    Bunun tersi durumda olan bizim gibi acizlerin tek sığınağı, milliyetçilik ve etnik milliyetçilikten başka ne olabilir.
    Kendi toplumunu milliyetçilik gazı vererek kolayca sevk ve idare edenler başı şıkıştığın da ikinci bir pasaportları olduğu ve kendi ve yakın çevresini geçindirecek malı varlıklarını güvenli ülkelerde sakladıklarını bilmek için fazla zeki olmaya gerek yoktur.
    Dünyada aslında, genel hatları ile üç sınıf oluşmuştur.
    1-Dünya vatandaşı statüsünde olanlar.
    2-Dünya vatandaşlığına aday olanlar ve olmak için gayret edenler.
    3-Yakın zamanda dünya vatandaşı olması imkansız veya çok zor olanlar.
    Pratikte dünyayı gezip görenler bunu çok iyi anlarlar.
    Yeni teknolojiler insanlığın yaşam tarzını şekillendirmiştir.
    Günümüzde yeni teknolojiler insanlığın fiziki ve sanal çok yakınlaşmasını sağlamıştır.
    Dünya insanları birbiri ile tanışma fırsatı bulmuştur,fikirleri bu nedenle şekil almaktadır.
    İnsanların değer yargıları birbirine çok yaklaşıyor.
    Yiyecek ve giyecekler bile daha çok birbirine benzemeye başlıyor.
    Yerel mimarı yerel malzemenin ürünü idi.Yüzyıl öncesine kadar yerleşim yapıları her yerde o yerin coğrafi ve iklim nedeniyle farklı farklı iken,şimdi bütün binalar ve şehirler her yerde aynı ve aynı malzemeden yapılıyor.
    Mimari dizayn,hukuk ,teknolojik aletler insan doğasına uygun olarak inşa ediliyor.
    Dünyamız ve halklar yeniden hamur olup yoğrulurken ,özellikle nükleer silahlara sahip gelişmiş ülkelerin savaşın dehşetini yaşamamış bir kuşak tarafından yönetilmesi bizi korkutuyor.
    Bir delilik daha yaparlar mı?
    ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI UMARIZ OLMAZ AMA OLURSA.DÖRDÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI OKLARLA YAPILIR ANCAK DENİYOR.
    Sonuç olarak ya bütün Dünya nükleer silahlardan arındırılmalı,yada her ülke bu silahlara sahip olmalı.
    Nükleer silahların kullanılması ,kullanma izni için önce referandum yapılmalıdır.(komik gelebilir ancak bu silahlar herkesi etkiliyor)
    Gelinen noktada az gelişmiş ülkeler bu ölümcül silaha sahip olmak istemeleri ,onları savunma harcamaları ve dış işgal korkusundan kurtaracağına inanmalarına sebep oluyor.
    Gelişmiş ülkelerde zengin bölgeler ayrılmak ister.
    Gelişmemiş ülkelerde fakir bölgeler ayrılmak ister.
    Dünyada fiziki ülke sınırlarının kalkması ve Dünya devletinin kurulması. Dünya vatandaşlığı Dünyadan en az pay alanlar tarafından daha çok reddedilmesi ne anlama geliyor peki.
    Demek ki toplumun en yoksul kesimlerinin yöneticilerinin şekillendirdiği düşüncelerinin etkisinden kurtulacak kadar akıllı olmamaları.
    Kendilerini aidiyetlerinin kimliği altında daha güvende hissediyorlar ,aidiyetlerinden kurtulmanın onları savunmasız kıldığına inanıyorlar ve bundan çok korkuyorlar.
    Buda (bu koyunlar benim)diyen yöneticilerinin çok işine geliyor.
    DÜNYA KÜÇÜLDÜKÇE SAVAŞ YAPACAK İNSAN BULUNAMAYACAK.
    DÜNYA DA GELİR DAĞILIMI DAHA ADİL HALE GETİRİLDİKÇE DÜNYA BARIŞI O KADAR YAKIN DEMEKTİR.
    BİRİ YER BİRİ BAKAR KIYAMET ONDAN KOPAR.(İŞİN ÖZETİ)

    • Nükleer silah yapmak yetmez. Kıtalararası menzilli güdümlü füzeler, uydu haberleşmesi v.b. birçok teknoloji daha gerekir. Bunlar yoksa ancak komşu ülkeleri vurabilirsin (becerebilirsen).
      ABD’nin bir tarafı Atlas diğer tarafı Pasifik okyanusu. Sadece Rusya ve Çin, ABD için bir tehdit oluşturuyor. Nükleer silahların kullanımı çok zor, o nedenle pratikte konvansiyonel silahlar daha etkili.
      Ayrıca akılcı dış politikalar da silah kadar önemli. Gelişmiş Batı, durduk yerde orta/zayıf güçte bir ülkeye saldırmaz. Bahane yaratmamaya dikkat etmeli.
      Petrol zengini Arap ülkelerinin sorunu ise, o devletleri kendilerinin değil zamanın ABD’si olan İngiltere’nin kurmuş olması. Eğer bilim-teknoloji ile kültür-sanat alanlarında bir şey yapmıyorsan saygı da görmüyorsun.

      • Metal fırtınayı tekrar oku ve unutma; tilki ne kadar yol bilirse, avcı da o kadar hile bilir..:)

  13. J. Bolton’u geçmişi ve ilişkileriyle biraz araştırdım. Tahminimden daha gühankar ve tehlikeli biriymiş, onu öğrendim! Bu tiplerin en yakın vardımcısı oldukları Trump’da anca onlar kadar olur. Zaten şımarık/soytarı bir zenginken, etki altında dindarlaşan biri Trump. “Akıl*İman Sentezi” indeksi çok düşük biri! Bu haliyle taciz ettiği birçok kadının ortaya çıkması hiç sürpriz değil. Kiralık Rus dilberleriyle ilişkileri isbatlandı (hapse giren eski avukatı Kohen yeterince bilgiler vermişti).

    Bolton Irak savaşının en önde destekçilerinden biri. Düzmece raporlarla saldırı gerekçelerinin oluşmasa yardım edenlerden biri. En basitinden, Saddam’ı devirmenin birçok yolları olabilecekken, neticede yüzbinlerçe masum, hatta Saddam’dan nefret eden Iraklı insanları da katletme yolunu seçtiler. ABD depolarında eskimekte olan cephaneliğini Saddam bahanesiyle insanların üzerlerine boşalttılar.

    ABD’de temiz insanlar yok değil. Bu gelişmiş ülke, dünyaya önder olabilecek potansiyelde bir ülke, ancak böyle tehlikeli insanların etkisiyle pek ümit yok. Ümit olmadığı gibi, pek emin oldukları dinlerine göre cenneti ümid ederken cehennemi boylayacaklar, korkarım!… .

  14. Uygarlığı kurtaracağız,vatanı böldürmeyeceğiz,memleketi imar edeceğiz den çok hangi fiilimizle uygarlığı tahrip ettiğimize,hangi nutukla vatanın bölünmesi körüklediği hangi kararlarla zarar verildiğine bakılmalı zararları def ettiğinizde faydalar gelir. Yanlış anlaşılmasın zulmü terk ederseniz yerini adalet doldurur çarpık yapıya mani olursanız düzenli şehirler ortaya çıkar çoğaltabilirsiniz. Bir komutan bir orduyu mağlup ettirebilir ama bir ordu olmadan bir komutan zafer kazanamaz.

  15. Trump ve avanesi her ne kadar “deli” sıfatına haiz olsalar da İran’la savaşacak kadar da deli değiller. İran’la vaziyeti kızıştıracak hamleler yapmak daha mantıklı onlar için. İran’a savaş açmaları halinde bunun bütün Orta Doğu’yu yangın yerine çevireceğinin şimdilik farkındalar.Ancak İsrail gibi bir yaramaz çocukları var ve onun da istekleri bitmek bilmiyor. Markette istediğini aldırmak için annesine olmadık işkenceler yapan bir çocuktan farksız İsrail’in durumu. Trump belanın çoktandır farkında ama ah bu Evangelizm ruhu, peşini bir türlü bırakmıyor işte! Mecburen onu sevindirecek hamleler yapıyorlar.Bu süreç 2020 seçimlerine dek sürecektir.

  16. Irak, Libya, Suriye, …İran son halka mı?..

    Mısır’ı da, savaşa girmeden bir askeri darbe ile çözen ABD; bölgede savaş yoluyla (Bolton ulusal güvenlik danışmanı olmadan önce bile) ülkeleri bir bir dize getirirken, bölge ülkelerinden bazıları, ABD’nin savaş planlarına ne gibi siyasi ve lojistik katkılarda bulundu gibi bir soru; Trump, Pompeo ve Bolton üçlüsünün eline ”uygarlığı kurtarma” gibi saçmalığı tutuşturan elin kimler olduğunu açığa çıkaracaktır. Çoğuna göre de bu zaten açıktır ve bellidir.

    Bir soru da şöyle sorulabilir: Allah aşkına, İran gibi bir ülkenin, üç delinin -Trump, Pompeo ve Bolton’un- kendinden menkul ‘uygarlık’ düzenini, onu yıkacak kadar ne gibi bir tehdidi olabilir ve İran kendi başına bunu becerebilecek bir güce sahip midir?

    İran’ın sahip olmaya çalıştığı nükleer güç, değil ABD’yi, bütün dünyayı tehdit eden Kuzey Kore’nin elinde zaten mevcut ve ABD onunla, Kuzey Kore ile ilişki geliştirme atağına kalktı. Yani uygar ABD sopayı, ancak gücü yetebileceği zayıflara mı gösterebiliyor yoksa egemen güç! bu deli üçlüsünün zaaflarını kullanarak kendi planlarını gerçekleştirmenin peşinde mi?

    Bu soruya ”ne fark eder, ha üç deli eliyle olsun, ha egemen güç eliyle olsun, böyle bir realite mevcut ve işliyor; netice itibariyle bir ‘Batı Uygarlığının’ tehdidi altında yaşıyoruz” diye cevap verenleriniz olabilir.

    Bir kere bunun bir uygarlık olmadığını; aksine, vaktiyle ve yeri geldiğinde halen bizi yaftaladıkları şekliyle bir ‘barbarlık’ olduğunun altını çizmeliyiz değil mi?

    Irak, Libya, Suriye; ABD uygarlığına karşı hangi tehdidi ortaya koyuyordu da milyonlarca cana kıydılar, ülkelerin altını üstüne getirdiler de; yerine ”iyi” olan neyi koydular? Vahşet ve barbarlıktan made…

    Şimdi bunu İsrail’in bölgede güvenliğini sağlamak adına yapıldığını düşünelim ki, bu hep böyle bilinir…

    Başa dönelim ve sorumuzu tekrarlayalım: ABD’nin (İsrail’in) bölgedeki güvenliğini (megalo ideasını) sağlamak adına yapılan operasyonlara (savaşa) bölge ülkelerinden siyasi ve lojistik destek sunan ülkeler hangileridir? Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, BAE, Rusya…Türkiye…

    İran ise dünya kamuoyunda hep İsrail’i haklı çıkaracak siyasi/askeri atraksiyonlarda bulunarak ABD’nin (İsrail’in) operasyonlarına siyasi ve lojistik olmanın ötesinde daha geniş bir zemin hazırlamış olmuyor mu, ne dersiniz?

    Bu soruya cevap ararken, aklınıza; tarihin derinliklerine inip, İran’ın bölgeye sunduğu bir ‘uygarlık-medeniyet’ geçmişi/iddiası var mıdır? sorusu da eşlik etsin.

    Ben de; bölge ülkelerini savaş ve tehdit ile dize getirme ameliyesini başarıyla(!) yürüten ABD’nin, geride kimse kalmasın kabilinden; zaten Mısır’da alanen desteklediği ve sonuç aldığı askeri darbe ile ve 15 Temmuz’da ülkemizde, İncirlik üssünden kalkan jetlerle TBMM’nin bombalanmasını ona; (ABD’ye) ”darbeyi yapan bunlar, bunlar; ahanda sana bavullar dolusu belgeler, onları ortaya çıkar ve bana iade et” diye diye ABD’nin rolünü perdeleme/öteleme ameliyesi üzerine dirsek çürütenlerin başarısını sorgulamaya çalışayım kendimce.

    Yetmedi; elin adamı ”Ekonominizi mahvederim” tehdidiyle (ki, gerçekleşiyor) bizi sıkıştırmaya devam ediyor.

    Demek ki, ekonomimizin güçlü olması, İran’ın sahip olabileceği nükleer güçten daha etkili bir güç.

    Öyleyse savurganlığı- (kamuda) israfı bırakıp (son zamanlar bunu ”üretim ekonomisi” lafını sıkça dile getiren D.Perinçek; yolundan gidilesi olmasa da ömründe bir kez doğruyu söylemiş olan bu zatı dinleyelim bari) ”üretim ekonomisine” geçelim..Bir de ülkemiz insanını ayrıştıran, kutuplaştıran icraatlardan vaz geçelim.

    İyi olmaz mı?

  17. Trump’in kuyruğu sıkıştıkça milletin dikkatini dağitmak için cenesi ile Kuzry Koreye, Çine mültecilere, ve Irana saldiriyor.
    Şu an, yargi ile fena halde başi dertte.
    Trump hiç kimse ile savaşmaz, İran ilede kesinlikle savaşmaz.
    Bölgede Putinin bir numarali dostuna Trump hiç bir zaman dokunmaz.
    Yalniz Şiyi ile Sünnileri birbirleri ile
    savaştirir derseniz o olur çünkü elindeki silahlari onlara satarak para kazanır.

    Sahi bu Müslümanlarin hic akli yokmu 72 buçuk milletten oluşan bir ülkenin parmağinda oynuyorlar?

  18. “Pompeo ile Bolton‘un fazla uzak olmayan geçmişte Türkiye, AK Parti yönetimi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili açıklamalarına da değinecektim; ama yazımı daha fazla uzatmayayım.”
    Sayın Koru değinseymişiniz, yazı aniden bitti, konu bütünlüğü oluşmadı zaten Trump’ın kişiliği tehlikeli. arkadaşları bozuk, bölgeyi ateşe verdiler zaten, o ateşi daha fazla nasıl harlarız fırsatını kolluyorlar, olmamış pazar yazısı…

Yoruma kapalı.