Yeni bir dünya kuruluyor ve bizler dışlanıyoruz.. Farkında mısınız?

28
Reklam

 

ABD’de bütün dünyayı ilgilendiren bir şeyler oluyor.. ve biz.. Türkiye’de.. olan-biteni fazla umursamıyoruz…

Keskin cephelere bölünmüş bir ülkeyiz, ama en kalabalık iki cephe de ilgi alanına ABD’yi ve yeni seçilen başkanının icraatlarını ve planlarını almıyor…

Sanki dışında kalmak mümkünmüş gibi, yaşananları umursamıyoruz…

Cumhurbaşkanı.. Başbakan.. bakanlar.. görevi dünyada ve ülkede ne oluyorsa izlemek ve yorumlamak olanlar…

Hiç kimse…

Bu işte bir yanlışlık var…

Dersini Lenin’den almışlar kadrosu..

Acaba Donald Trump’ın birkaç günlük bir başkan olacağını veya hevesle başladığı icraatlarını bir süre sonra alışılmış zemine oturtacağını düşünüyorlar da mı böyle yapıyorlar?

Mümkündür.

Reklam

Öyleyse yanlış yapıyorlar.

ABD’de başkanlar 4 yıllığına seçilir, popülerliği devam ediyorsa ve partisi de kendisinden memnunsa, bir 4 yıl daha seçilme hakları vardır.

Vahim yanlışlar yaptığı, anayasayla çeliştiği, görevini kötüye kullandığı ya da temsil ettiği devleti küçük düşürdüğü, ihanet ettiği taktirde.. Kongre’nin iki tarafında da mahkum edilirse, görevinden alınması mümkün olur.

Donald Trump en azından 4 yıl iş başında. 4 uzun yıl var önümüzde. Kafasında ‘Amerika’ ve dünya ile ilgili projeler bulunuyor; onları işadamı yaklaşımıyla hayata geçirme kavgası verecek…

Yanında kendisini ‘Leninist’ olarak tanımlayan ve “Lenin gibi ben de devleti yıkmayı amaçlıyorum, yeni düzen peşindeyim” diyebilenlerin de aralarında bulunduğu ilginç bir kadrosu var.

‘Leninist’ Steve Bannon’u kendisine başdanışman yaptığı gibi Ulusal Güvenlik Konseyi’ne üye olarak da atadı Trump

Kendisinin ve yanındakilerin çoğunun İslâm Dünyası hakkında önyargılı, ‘düşmanlık’ boyutuna yakın, aykırı görüşleri var…

Anayasanın kendisine verdiği ‘kararname’ yetkisini ilk olarak halkı müslüman 7 ülkenin vatandaşlarına ABD’ye girme yasağı koyarak kullanması bu bakımdan fazla sürpriz değil.

Reklam

“O 7 ülke içerisinde biz yokuz ya…” rahatlığı.. ülkemiz kanaat önderlerine ve siyasetçilerine hakim…

ABD’de Trump ve kadrosunun açtığı yolun nereye doğru gideceğinin farkında olan insanlar, günlerdir kararnameli hayatı protesto edip duruyorlar… Bizden.. Türkiye’den.. hiç ses çıkmıyor.

Galiba ne olup bittiğini, bu yolun nereye çıktığını anlamıyoruz.

O halde anlatayım.

Bir yerde başlar, başka yerlere sirayet eder

İngiltere’de SkyNews tek soruluk bir anket yaptırdı. Ankete katılanlara yöneltilen soru şuydu: “Müslümanlara ülkeye giriş yasağı getirilmeli mi?”

Halkının yüzde 5’ten fazlası müslümanlardan oluşan bir ülke İngiltere; yaklaşık 3 milyon müslüman nüfusu var.

ABD’de Trump’ın kararnamesi yüzünden başlayan tartışmaları en yakından izleyen ülke orası. Tepki büyük ve 1 milyondan fazla insan, imza vererek, Trump’a iletilen resmi ziyaret davetini Kraliçe’nin iptal etmesini istedi.

Bu ara-girişten sonra anket sonucunu veriyorum: Sorunun yöneltildiği kişilerden yarıya yakını (yüzde 49) “Yasak getirilmemeli” cevabını verdi.

Yalnızca yarıya yakını…

“Getirilsin” diyenlerin oranı yüzde 34 çıktı.

Vahameti anladınız mı, bilmem…

Gorbachev, “Savaşa hiç bu kadar…” diyor

Dünyada akıl almaz gelişmelerin yaşandığı, daha vahimlerinin de yaşanacağının şimdiden belli olduğu bir döneme girildi. Olmaz sanılan, olmaması için tedbirler alınan ne varsa birbiri ardına oluyor.

Her ülke kendi içinde keskin biçimde cepheleşiyor ve aynı türden cepheleşmeler ülkeler arasındaki düzene de sirayet ediyor.

‘Leninist’ yaklaşımla, dünyada var olan düzenin yıkılış aşamasındayız.

Yerine ne getirileceğini bilmiyoruz; tahmin etme yolunda eldeki verileri değerlendirdiğimizde huzursuz oluyoruz.

Görmüş geçirmiş dünya liderlerinden Mikhail Gorbachev, TIME dergisi sayfalarından, “Dünyamız hiç bu kadar savaşa yakın olmamıştı” uyarı mesajını veriyor… Dünyanın dört bir tarafında bir an önce ‘kıyamet kopsun’ çabası verenler, o güne çok yaklaştığımızın hesabını yapıyorlar.

Bu gelişmelerin de farkında değil ülkemiz.

Herhalde bir şeyi görmeye başlamışızdır: Washington ve Moskova, bizi –Türkiye’yi– yakından ilgilendiren, hatta ‘hayat-memat meselesi’ sayılabilecek konularda, arkamızdan temaslar yürütüp kararlar alıyorlar…

Yeni bir dünya doğuyor ve bizler o dünyadaki yerimizi bilmiyoruz…

Hatta galiba yeni bir dünyanın doğmakta olduğunun da tam farkında değiliz.

Farkında olanlarımız arasında sevinenler var mıdır?

Sevinmesinler.

Türkiye bu ayrıştırıcı yeni dalgaya ancak kendini bu gidişten farklılaştırarak karşı çıkabilir.

Yönetenler ile yönetilenlerin, dindarıyla din konusunda lakayt olanının, kendini Türk hissedeniyle farklı alt kimlikleri benimseyeninin.. bu özelliklerini koruyarak.. birlik ve bütünlük içerisinde bulunduğu bir ülkeye dönüşerek…

‘Demokrasi’ genel başlığı altına girebilecek bütün değerlere sahip çıkarak…

Dünyanın iyi insanlarıyla ittifaklar oluşturarak…

Aksi halde?

O ihtimali düşünmek bile istemiyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Kurulan yeni dünyada (daha önce de) kimse kimseye “buyur sende gel, dünyanın yönetiminde söz sahibi ol” demeyecek. Türkiye de kimsenin vermediği bu hakkı, dış politikasıyla, ekonomik ve insan gücüyle, silah ve ordu gücüyle, entelektüel gücüyle elde edecek ve etmeli. En önemlisi de yaptığı işin Hakk namına doğru olması. Savunduğumuz davalarda haklıysak başkalarının, hakkımızdaki olumsuz kanaatleri ikinci derecede önemli.
    Türkiye, tarihin iyi tarafında mücadele ediyor, güçlü ve elinde her türlü imkanları olsa da karşı taraf eninde sonunda kaybedecek. Son yüzelli ikiyüz senede dünyayı kan gölü haline getiren, ülkeleri kendi içinde birbirine kırdıran bu sömürü sistemi miadını çoktan doldurdu.
    Bu sistemin sahiplerinin Türkiyeyi ve İslam dünyasını dışlamaları, kibirlice kullanageldikleri insan hakları, özgürlük, adalet gibi kavramları artık kullanamayacaklarınin tescili ve kendi (sözde)medeniyetlerinin çöküşünün habercisidir.
    Eksikliklerimiz çok, ama çaba da var. Yeterli mi değil mi bilinmez ama aynı tahterevalli gibi, onların düşüşündeki ivme ile bizim yükselişimizdeki ivme aynı oranda olacaktır.
    Çok mu ütopik? Altıyüz sene üç kıtada dünyanın tek süper gücü olmuş Osmanlı torunlarına bu cüreti ve kendine güveni çok görmeyin derim.

  2. Dunya mecburi kaderini yasayacak. kimi vakit dolana kdr ustunde nefes alacak.kimi de kefenini alip çikacak. 2.dunya savasi uzerindn yarim yuzyil gecti neden olmasin 3.su. Ama bu yaziya bu baslik olmamis o bska.

  3. Merhaba Fehmi abi,

    Varsın bizi dışlasınlar bize Allah yeter. Onların bir planı varsa Allahında bir planı var. sizi umutsuz gördüm.. umutlu olacağız. Biz bu coğrafyada dışlanacak bir ülke konumunda değiliz. bize mecburlar bizimle konuşmak zorundalar ha bizim çıkarlarımıza uymuyorlarsa bizde başkalarıyla ittifak yapacağız. Dünyada bizim dışımızda vicdanlı tek bir ülke yok. Bizim dışımızda islamı savunanda yok muslumanlığı savunanda yok ha çok mu güclüyüz belki değiliz ama imanımız var çok şükür. Bugün en çok insani yardım yapan ülke konumundayız. Bu hain fetöcüler çıkmasa şuanda ne durumda olurduk ama bizim içimizde kanı bozuk insanlar mevcut. Devletine düşman olacak kadar şerefsiz insanlar mevcut. Şimdi uzun zamandır başımızda olan bu uzun adamın değerini bilmiyoruz. Neler çektik ah ah imam hatip lisesinde okurken hocalarımın başını zorla açtılar zorla orta kısımları kapattılar.. daha bir çok konu var bunları hepimiz iyi biliyoruz. ama iyilikler çok çabuk unutuluyor. herkes kendi cebini düşünüyor. hep bana hep bana.. Bu uzun adama gazeteciler köşelerinden söylemedikleri ağır saldırıları unutmuyoruz.

  4. “Keskin cephelere ayrılmış bir ülkeyiz”tezine
    katılmıyorum.Halk işinde gücünde; komşusunun hangi siyasi görüşü benimsediğini bile bilmiyor,merak da etmiyor.
    Mahallemizde,çevremizde küçük de olsa siyasi bir çekişme,cepheleşme görmüyorum.

    Ancak halkta Fetöye karşı büyük bir öfke
    olmadığını söyleyemeyiz.Bu öfke var.Bu öfke
    15 Temmuz’dan ve bu örgüt tarafından kandırılmış olmaktan kaynaklanıyor.Bununla
    birlikte bir taşkınlık da yapılmıyor.Suçlular
    yargıya havale edilmiş durumda.Suç üstü
    yakalanan bir örgüte duyulan bu öfkeyi cepheleşme olarak değerlendiremeyiz.

    Türkiye’de keskin bir cepheleşme 1970-1980
    yıllarında yaşanmıştı.Kahvehaneler ayrılmıştı.
    Solcu polislerin Pol-Der’i,sağcı polislerin
    Pol-Bir’i vardı.Öğretmenlerin,doktorların, işçilerin sendika ve dernekleri de öyle idi.
    Hastanelerde hastalara bile ideolojilerine
    göre muamele ediliyordu.

    Özal döneminde bu cepheleşme azalmaya
    başladı.1990’lı yıllarda MHP ve CHP’nin aynı
    hükümette yer almaları cepheleşmeyi daha
    da azalttı.

    Bu gün ise halk kesimleri arasında asla bir
    cepheleşme yok.Cepheleşme,siyasetçilerden
    daha siyasetçi olan medya mendupları arasında var.Belki sosyal medyada da çok küçük bir grup cepheleşme görüntüsü veriyordur.

    Evetçileri ve hayırcıları iki cephe olarak görmek,hem seçim mantığına,hem demokrasinin tabiatına aykırı düşer.Bir olay
    iki şıklı olarak halkın görüşüne sunuluyorsa
    iki tarafın ortaya çıkması işin tabiatı gereğidir.

    Dünyadaki gelişmeler konusunda Türkiye’nin
    hesap dışı tutulduğunu kimse söyleyemez.
    Bugün atılacak adımlarda Türkiye de hesaba
    katılıyor.Acaba Türkiye ne der,ne gibi bir adım
    atar diye düşünülüyor.Türkiye kendi menfeati
    neyi gerektiriyorsa onu yapıyor.Bağımsız bir
    ülkeye yakışan da budur.Bugün dünya halkları nezdinde Türkiye itibarlı bir ülkedir.
    Kendisinden hayır umulan,kalleşlik beklenmeyen bir ülkedir.Sığınılacak bir limandır.

    • bekir abi cephe her yerde var feceye giriyorum akrabam 6 yaşındaki kızının videosunu koymuş güçlü bir türkiye için evet diyorum altına yorum yazıyorum verilen cevap sen ne zaman vatan haini oldun ?
      neden ne oldu ne yaptımda vatan haini oldum hayır dedim bu kadar basit sadece özgür irademle referandumda hayır oyu kullanacagımı belirttim ama hain damgası yedim .senin yaşadıgın yerde yaşamak isterdim 🙂

  5. İngiltere başbakanı Theresa May’ın, Amerika’dan ayağının tozuyla ülkemize gelmesinin nedeni sırf ticari anlaşmalar yapmak değildi herhalde.

    Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve demokrasi endişesini kamuoyu ile paylaşmak ikinci bir konu olsa da asıl Trump’dan Erdoğan’a ne mesaj geldi, ona bakmak lazım.

    Siz bu konuda bir şey biliyor musunuz sayın Koru. Hoş biliyor olsanız da bunu alenen kamuoyu ile paylaşacak değilsiniz ya. Dolaylı anlatımlarınızdan bir şey çıkarabilirsek ne ala.

    Konuyla ilgili olduğunu sandığım Suudi Arabistan’nın, Suriye’de ‘yerleşim bölgeleri’ oluşturulması ile ilgili Trump’la anlaştığı ve Türkiye’nin bu anlaşmanın neresinde olduğunu irdelemekte fayda var. Tabi ki bu, ‘yeni dünya düzeni’ ile ne kadar ilgili olabilir, bunun için de ‘Arap Baharı’nın serencamını yeniden gözden geçirmeli.

    Bugün ki ve yılın ilk MGK’sının birinci gündemi terör ve FETÖile mücadele idi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bugün Arjantin ziyaretinde, yetkililere oradaki FETÖ’cülerin isim listesini sunmuş, ‘’Dünyadaki bütün ülkelerin, bu örgütün tehdidi altında olduğunu ve bu yapının dünyanın neresinde olursa olsu peşini bırakmayacağız’’ demeyi de ihmal etmemiş. Dünyayı biz kurtaracağız!

    15 Temmuz’un tam olarak ne olduğunu ve Rusya’nın darbedeki rolünün de ne olduğunu biraz anlayabilsem Türkiye’nin Amerika ve Rusya arasındaki git-gelini ve şimdi kime daha yakın olduğunu kavrayabileceğim.

    Yani ‘’Yeni bir dünya kuruluyor ve biz dışlanıyoruz’’ un farkındayız! Bir farkla, ‘’eski dünya düzenindeki’’ figüran rolümüzü kiminle oynayacağız, ..o girdaptayız.

    • Bütünüyle isabetli görüş ve hoş bir uslup..Özellikle:”15 Temmuz”un tam olarak ne olduğunu ve Rusya”nın darbedeki rolünün ne olduğunu biraz anlayabilsem Türkiye”nin Amerika ve Rusya git-gelini ve şimdi kime yakın
      olduğunu kavrayabileceğim.”NE OLDUĞUNU”hangimiz anlayabildik ki!..

    • Hasan bey merhaba sizin yukardaki yazınızını bir bölümünde geçen şu cümleleriniz,”Rusyanin darbedeki rolunu bir anliya bilsem” bende sizin gibilerinin 15 Temmuz gerçeğini iyi bildiklerini kânısını uyandırdı. Sağlılcakla kalın.

      • Aslında herkes aşağı yukarı tahmin ediyor kimin ne rolü vardı bu darbede. Ben tahminlerimi (komplo teorimi) yazayım. Aslında bunları Taha Kıvanç’tan beklerdik. Ama yaşlandı yazarımız. Evde oturmak ve dizi/film izlemek hoşuna gidiyor zannediyorum. O da haklı, böyle netameli konulara girmek çok riskli…

        1) Darbenin arkasında anglo-saksonlar (US/UK) var diye düşünmek için çok sebep var (üst akıl). FETÖ sadece taşeronu bu işin. Bunu İncirlik’ten kalkan uçaklardan anlıyoruz. Oradan uçakların kalkması aksi takdirde pek mümkün değil. Tamamen Amerikan yönetimi olmayabilir arkasında, ama yardım eden unsurlar var gibi. En azından biliyorlardı ve uyarı yapmadılar. Aslında uyarı da yaptılar pek çok kez, sadece tarihini vermediler.

        2) Darbeyi hemen öncesinde Ruslar haber verdi deniyor. Pek çok haber çıktı. Ankara’ya gelen Rus istihbaratçılar vb. Ayrıca darbe sırasında Rus uçaklarının Cumhurbaşkanı’nı korumaya aldığı yazıldı çizildi. Bu da güçlü bir ihtimal. Çünkü darbeden sonra iktidarın Ruslarla çok yakınlaşması, batıdan hiçbir yakınlık gösterilmemesi, iktidarın batıya yönelik çok sert mesajları bunu doğruluyor. Halen hiçbir batı ülkesi lideri geçmiş olsuna gelmedi Türkiye’ye, 6 ay geçmiş. Darbecileri teslim etmiyorlar, vb.

        İktidar bu yıkıcı darbeden sonra 180 derece yön değiştirdi ve ülkeyi de yön değiştirmeye zorluyor. Ne yapıyor bakalım:

        1) Rejimi tek adama bağlı, güçler birliği içeren, Türk tipi başkanlık denen bir sisteme dönüştürmeye çalışıyor. Bu Rusya’da ve onun gibi ülkelerde uygulanan anti-demokratik bir sistem. Avrupa ve ABD’den tamamen kopuş demek bu. NATO dahil sorgulanıyor. Yunanistan’a (NATO ve AB partnerimiz) karşı Kardak’ta pozlar veriliyor vs. Çok ciddi bir batıdan kopuş planı yürürlükte. Referandum dananın kuyruğunun kopacağı yer olacak. Ondan sonra tek adam, kararnamelerle istediği gibi sistemi orta asyaya doğru sürecek.

        2) Batı ile temaslar tamamen kesilmiş gibi. Kimse davet etmiyor, kimse gelmiyor. Başbakan Kıbrıs görüşmelerine bile gitmedi. Suriye’de ABD artık kendi ajandasını yürürlüğe koydu, doğrudan Rusya, YPG ve Suudi Arabistan’la çalışıyor, Türkiye’yi muhatap bile almıyor.

        Türkiye’nin batıdan kopması çok zor kanımca. Ekonomik, ticari, siyasi, kültürel bağlarımız çok sıkı. Orta asya tipi bir sistem bu ülkeye dar gelir. Kaldırmaz. Ekonomi sallanmaya başladı zaten. O yüzden bu zorlama değişiklik yapılamayacaktır. Ancak tıkanıklık aşılana kadar problemler devam edecek. Bu da 15 yıllık AKP’nin artık gitmesi ile mümkün görünüyor. Bunu da ancak millet yapacak. O da çok uzak değil gibi. Hadi #HAYIR’lısı.

        Bu arada AKP, artık baştaki AKP de değil (bir AKP’li olarak en üzüldüğüm konu). AKP’nin içi boşaltıldı. Bizim seçim ve partiler kanunlarımız buna zorluyor çünkü. Sistem tek adamı, otoriterliği gerektiriyor. Demokratik bir yönetime izin vermiyor. Bu da otoriteyi kontrolsüz bir dinazora dönüştürüyor zaman içinde. AKP başta ortak akıl, en fazla iki dönem vekillik gibi sistemde gördüğü yanlışlıkları kendi oto kontrolü ile düzeltmeye çalıştı. Ama sistem yanlış olunca, siz ne kadar düzgün yapmaya çalışırsanız çalışın, eninde sonunda sisteme uyum sağlıyorsunuz. AKP’nin de kaderi buymuş, içi boş bir parti artık ve duvara toslamaya doğru gidiyor. Allah milleti ve devleti korusun. Sonumuz HAYIRlı olsun.

  6. “Milletimde ihtilafu tefrika endişesi
    Kuşe-i kabrimde hatta bi-karar eyler beni
    İttihat oldu hucum-ı hasmı def”e çaremiz
    İttihat olmasa daim dağdar eyler beni.”(Yavuz Sultan Selim Han)
    —-
    Evet-hayır diyaloğu
    -Sükut eyledim
    -Kahrın var (dediler)
    -Biraz söyledim
    -Zehrin var (dediler)
    -Sustum
    -Kahrından susuyor(dediler)
    -Biraz konuştum
    -Zehrini kusuyor(dediler)
    —-
    Dünyanın gidişatını ve Türkiye”yi bekleyen tehlikeleri Fehmi bey özetledi,uyarısını yaptı.
    Dışarısını bilemem de,bizi bekleyen enbüyük tehlike,açık uçlu tefrikadır.
    Evet-hayır sürecinde zirveye tırmanması kuvvetle muhtemel olan bu handikap en büyük yakın tehlikedir.
    Dış ve iç konjonktürün son derece olumsuz göründüğü şu süreçte,”başkanlık”projesini ertelemek en isabetil seçenektir.

    • “HA VET” yine dolaşıma girecek gibi;yani ne hayır-ne evet! En doğrusu ikisini de, yani referandumu buzdolabına kaldırmak.

  7. Türkiye uzun yıllardır ABD – Rusya arasındaki çekişmeden yararlanarak ayakta kaldı. Bugün bu çekişmenin bittiği bir dönemde ayakları yere basmayan bir tek adam yönetiminde ayakta kalma şansımız bence son derece düşük. Yıkılmasak bile toprak kayıpları olacaktır. Acilen ortak akla , hukuka , demokrasiye dayalı bir bölgesel soft-power olmamız gerek ama korkarım artık çok geç.

  8. Olsun hiç önemli değil.
    Anayasa değişikliği kabul edilince sıçrama yapacağız ya!
    Bir sıçradık mı dünya devlerinin arasından sıyrılıverir çıkar gideriz!
    Onlar ne hali varsa görsün!

  9. Sermaye üçüncü cihan savaşını çıkarma hazırlığını sürdürüyor. Epeyce yaklaşmıştır. Mahir Kaynak’ın görüşüne göre bu savaş ABD ve Rusya bloku ile, AB ve Çin blokları arasında çıkacaktır. Bu görüşe ben katılmadım. Bugün böyle bir savaş hazırlığı ortaya çıktı. Rusya ve ABD savaş hazırlığında mı yoksa sermayeyi yok etme hazırlığında bilemiyorum. Trump’un 6 ülkeye giriş yasağı koyması normaldir. Ve sermayenin terör kaynağını kurutmak için gereklidir. İran’ı bunların yanına koyması yanlıştır.
    Üçüncü cihan savaşının çıkması, İslam âlemini ikiye bölünmesi ile mümkündür. Türkiye ile İran bir olunca dünya üçüncü savaşa giremez. Çünkü sonunda İslam âlemi hangi tarafta olursa o kazanır. Şimdilik Türkiye hata yapmıyor. İran ile arası iyidir. Rusya ile de anlaşarak Suriye ile gerginliği ortadan kaldırmaya çalışıyor. Türkiye dış siyasetini düzeltmiş durumdadır. ABD ile arasını açmıyor. Türkiye şimdi hemen olağanüstü halı kaldırmalıdır. Cumhurbaşkanı oylanmasından vazgeçmelidir. Cumhurbaşkanı halka gitmemelidir. Onun dışında şu anda yapacakları vardır:
    1- Bu meclis, milli anayasa hazırlamalıdır. Bunun için Partiler %5 oya karşılık birer ilim adamını üye göndererek ilmi komisyonunu oluşturmalıdırlar. Bu komisyon çalışırken, uzlaşarak ittifakla anayasa hazırlanmalıdır. İkili olarak çalışacaklar ve ikililerin anlaşamadıkları konularda hakemlere gitmelidirler. Üçüncü turda beş tane dörtlü oluşur. Dördüncü turda 5 anayasadan biri sıralama usulü ile elenir. Biri devre dışı kalır. dört anayasa son iki turda tek anayasa olmuş olur.
    2- Bu anayasa askerlere gönderilir. Ordu kendi görüşlerini de ekleyerek bu anayasanın alternatifini hazırlar. Cumhurbaşkanına gelir cumhurbaşkanı kendi görüşünü öngören üçüncü alternatifini hazırlar. Anayasa meclis komisyonunda ele alınır. Anayasadaki görüşme usulü ile son şeklini alır ve halk oylamasına sunulur. Ondan sonra yasalaşmış olur.
    3- Bu arada mevcut anayasanın kuralları içinde de değişiklikler yapılır. Bunlar yerinden yönetim ve hakemlerden oluşan yargı sistemlerinde değiştirilerek iç güvenlik sağlanır. Bunun için kanunları değiştirmeye bile gerek kalmaz. Devlet başkanın bakanlar kurulu kararı bunları gerçekleştirir.
    4- Ekonomi bakımından acilen yapılması gereken Merkez bankası yönetimini doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanarak karşılıklı para ve uluslararası altın bonosunu çıkarmalıdır.
    Tekrar ediyorum. Olağan üstü hal devam ederse, cumhurbaşkanlığı oylamasında da evet çıkarsa Türkiye cumhuriyetinin varlığını koruyabilmesi ancak ordunun müdahalesi ile olur. O da müdahale etmezse Türkiye yeniden istiklal savaşı yapmak zorunda kalır. Üçüncü cihan savaşı o zaman kapıdadır demektir. Ben bunların olmasını istemediğim için yukarıdaki maddeleri sıraladım.
    Her vatandaşın düşünerek kendi içtihadına göre hareket etmesi gerekmektedir.

    • Sayın Karagülle,”Türkiye dış siyasetini düzeltmiş durumda” diyor,acaba öyle mi?..

    • süleyman bey, epey merak ettim, sermayenin 3. dünya savaşını çıkarma hazırlığının istihbaratını nerden aldınız? Müthiş ihtihbari bilgilere sahipsiniz.

  10. fehmi bey okuyucu yorumlarını okuyor mu bilmem . yaklaşık 2 aydır burada yorum yazıyorum ve çoğu yorumumda dünyanın bir savaşa evrildiğini, her yana füzelerin yerleştirildiğini, ırkçı partilerin yükselişe geçtiğini, devletlerin düşmanca söylem geliştirdiğini ısrarla defalarca yazdım. bu nedenle göçmenlere hoş geldin diyen kanada terör saldırısına uğruyor. son bir kaç yıldır türkiyede olanların sebebi de zaten budur. bu nedenle ısrarla izlanda değiliz diyorum. yeni ittifaklar kuruluyor bu nedenle pkk hiç olmadığı kadar saldırttılıyor, deaş kuruldu ve işini yapıyor, 2001 den sonra islamafobi işlenirken o nedenle fetöcü the cemaatin dünyanın her yerine gitmesi sağlandı…heryerde Müslümanlara karşı tavır geliştirilmeye çalışırken türkiyenin gayreti ve desteği olsa bile abd başta batı hiç bu okulların böyle yaygınlaşmasına izin verir miydi…din savaşları yavaş yavaş dokunuyor. elbette görünen sebeb ekonomik. ama bunların hepsinin temelinde ise transhümanizm var. bir şeyi yok etmeden yerine bir şey koyamazsınız.
    tabii kimsenin farkında olmadığı konusuna katılmıyorum. bu nedenle her yerde üst akıl( ki bence yanlış isimlendirme kötücül akıl olması gerekir )konuşuluyor zaten. insanlar herşeyi onunla açıklamak ya da onu görmezden gelmek yoluna giderek hakettiği önemi vermekte zorlanıyorlar. kolaycılık kabul edip hükümetin sorumluluğunu azalttığını düşünerek kabul etmemek ne kadar yanlışsa sorumluluğu gerçekten sadece ona yüklemek te o kadar yanlış olur. bunu bir sorun olarak kabul etmeliyiz zira gözümüzü kapatınca yok olmayacak. biz sadece sorunlarımızın önemli bir kısmının buradan kaynaklandığını bilelim, bölmek istedikleri gerçeğini görelim, birlikte yaşama isteğimizi koruyalım. elbette bunu ortak değerlerimizi koruyarak yapabiliriz. demokrasi bir kalkan olursa korunabiliriz ama bize doğrultulmuş silah olmasına izin vermememiz gerekir…bize demokrasi için terör yasalarımızı gevşetmemizi pkk ya yumuşak davranmamızı söylüyorlar…buna izin verilemez…
    bizim dışlanıyor olduğumuz saptamasına kesinlikle katılmıyorum. biz izlanda değiliz. isteseler bile bu mümkün değil. bunu başaramadıklarını gördüler zaten, bölemeyeceklerini anladılar. belki de bu yüzden mrs may amerikadan direk olarak türkiyeye geldi. yeni ilişkiler konuşulmuş olabilir…kurulmuş ta olabilir…bize düşen en az zararla bu işten çıkmak olası kavgaya asla katılmamaktır. bence buna çalışılacaktır…
    skynews teki ankete vurgu bence çok önemli. çok ciddi okuma yapılması gerekiyor değil mi….

    • sizin yorumlarınızı beğenerek okuyorum çok önemli noktalara değiniyorsunuz hocam.

    • Haklısınız Didem Hanım
      Her devirde tekerrür ettiği gibi mazlumdanmi yoksa zalimden mi yanayız imtihanı gelip kapimiza dayandı. Biz istemesek de Suriye ve Filistin ve arakan ve daha nicelerinin karşısındaki tavrimiz cabalarimiz yada görmezden gelmemiz bizi bulacaktır. Dünya düzeninde yerimizi almak uğruna bunlara suskun kalmak imtihanın kaybidir. Allah ne olursa olsun samimiyet hakkaniyetin karşılığını verecektir.

      • maalesef sayın hocam ben size hak veremeyeceğim. vermek istemediğimden değil, mümkün olmadığından… suriye filistin arakan ve daha nicelerine en büyük destek maddi manevi türkiyeden gidiyor. oralardaki türkiye ye sevgi ve sevinci kendim de gördüm. dünyada amerikadan sonra maddi olarak en çok yardım eden 2. ülkeyiz. dünyada en fazla mülteci alan 1. ülkeyiz. bizim cumhurbaşkanımız kadar dünya karşısında ses çıkaran karşı koyan kaç lider var…daha fazlası olabilir mi…iyilik yapmanın bir sonu olur mu…

  11. Fehmi bey sizin Trump hakkında önceden yazdıklarınızın hepsi bir hafta içerisinde gerçekleşti.Putinin kumandasi Trump’in seçildiği günden bu tarafa ABD ye çok pahaliya patladı, ve seçim vadlerini hızlı bir şekilde gerçekleştırıyor. Ben bunlardan bir kaçını sırası ile belirteyim.
    1.Yeni iş alanlari açacağını vad etmişti şu an onu fazlası ile gerçekleştırdı.Bir haftadır güvenlik görevlilerinin işi on kat artti,göstericileri konturol altınada tutmak icin.Camileri kişkırtığı taraftarlarından korumak için camilerin her birine en az 4/5 polis atandı.Bu arada epeyice cami yaktılar, Kanadada Trump hayrani bir öğrenci içlerinde kendi üniversitesinde profösör olanda dahil 6 kişiyi namaz kılarlarken şehit etti.
    2. Hakim,avukat ve savcı, bunlaında sayıları en az güvenlikçiler kadar artırıldı.Trumpun Anayasaya aykırı kararlar alip milleti kışkırtmaktan yargılanmasi için eyaletlerde ona davalar açıliyir.
    3. Önceki başkanların hepisi aileleri ile birlikte beyaz sarayda oturiyorlardı! Devlet sadece oranin güvenliğini sağlardı.Şimdi Trump beyaz sarayda oturiyor hanımı New York daki kendi sarayında küçük oğlu ile birlikde kaliyor. Damadı danışmanı olduğu için birde onun sarayı koruniyor.Bir saray yerine üç sarayin yükünü vergi verenler çekiyor. Zate başkan seçıldığındede bunun gökdeleninin güvenliğinin sağlanması için günlüğü bir miliyon ikiyüzbin doların üzerine mal oldu.Trump gerçekden tam bir piskopat.
    4.Müslümanlari ABDye sokmiyacam dedi onuda yaptti.
    Peki bütün bu olanlara Amerkan ve dğyer batılı “hani bizim vatanımızda gözü olan” batılıların tepkileri nasıl oldu.
    1. Hepsi birden Müslümanlara kucak açarak “İsraillilerde” dahil sokaklara döküldü.
    Yakılan camilerin yeniden inşasi için yardım kampanyaları başlattılar.Son yanan camiye iki gün içinde 900,000 doların üstünde para toplandi.
    2.Yanan camilerin komşulari olan kiliseler cami inşaatı bitinceye kadar büyük salonlarını camiye çevirip Müslümanların ibadetlerini aksatmmalari için onların hızmetine sundular.
    3.Fehmi beyinde yazısında belirtiği gibi Trumpu Ülkelerine sokmamak için imza kampanyaları bşlatarak Müslümanlara desdek lerini onun gözüne sokarcasına gösterdiler.
    Bir Amerkan senetörü konuşma yaparken göz yaşlarına hakim olamayip ağladı ve daha sora Trump o sanetörü taklid edip alay etti.Tabii onu alay ettiğine bin pişman ettirdiler.
    Peki bütün bunlar olurken,bizim Müslüman ülkelerin liderleri ve halki neden sağır ve dilsiz oldular?
    Sizce sağir ve dilsiz olmalarının sebebi ne olabilir?
    Acaba sebebi o listede bulunan devletlerin bir kısmının Şiye olmasimi?
    Ben dünkü yorumumda buralara göçmen olarak gelenlerin üşkağatcılığını yazmıştım.
    O kadar olumsuzluğa rağmen,kendi seçtikleri başkanlaride dahil medyanin ağzından düşmiyen Müslüman teröristi lafini duyup ve kendilerini müslüman diye gösterip zuçsuzlari katledenleri görmelerine rağmen insanlıklarından taviz vermiyen gerçek insanlarlar.
    Bizim Müslümanlar bunlardan insanlığı Müslümanların yöneticilerde Sayin Korudan gelecekde olacak olumsuzluklari öğrenmeleri dileğimle Allaha emanet olunuz.

    .

    • “Yerindelik”diye birşey var ya..Nurdan hanımın kapsamlı ve aydınlatıcı yorumu için ben de o ifadeyi kullanacağım.
      Yerinde, yani,isabetli,sıralı, yerinde,çünkü içerden (Amerika)kaynaklanan gözlem ve izlenimler nazara veriliyor.
      Teşekkür ve dua..

  12. iyi insanlar ile ittifak kurabilmek… keske öyle olabilse.

    Herkes kendisine iyi diyor, fakat ülkemizin kötülügünü istiyor. Ülkenin iyiligini isteyenler de aslinda ülkeye kötülük yaptiklarinin farkinda degiller gibi. Bence biraz sakinlesmeli, ve birbirimizi anlamaya calismaliyiz.

    Size katiliyorum Fehmi bey, devlet OHALi, yavas yavas kaldirmali.

    Insallah Mülüsmanlarinda öldürülmedigi bir dünya kurulur ve Türkiyemizde güclü bir sekilde dünyadaki bu yerini hakki ile alir.

  13. Biz Türkiye olarak hiç düşündük mü ABD’siz ve Rusya’sız bir hayat sürdürmeyi? Biz neden hep güçlü Devletlerin kuyruğu gibi görünüyoruz? neden Büyük Devletlerin en ufak bir sorunu bizim ekonomiyi etkiliyor? Neden? Neden?
    Çünkü biz özgür kalmayı sevmiyoruz yada biz öyle alışa gelmişiz. Türkiye jeopolitik konum açısından bütün dünyayı kendine bağlayabilecek kapasitede ama doğru bir dış siyaset uygulanmadığı için hep biz onların kuyruğu gibi olmaya devam ediyoruz. Medya karşısında onlara laf atıyoruz eleştiriyoruz. Ama Onlarla gizli anlaşmalar ne yazık ki devam etmektedir. tek sebebi var: Biz özgür kalmayı istemiyoruz.

    Sevgiler Saygılar Hocam….

    • Bu sorduğunuz soruların cevabı çok basit. Çünkü biz büyük devlet değiliz. Ve büyük devlet olma yolunda da gerektiği gibi ilerlemiyoruz. Jeopolitik konum ile ülkeler medenileşmiyor. İhracatımız ne kadar? İhracat ettiğimiz ürünler nedir? Demokrasi ve insan hakları bağlamında OECD ülkeleri içerisinde kaçıncı sıradayız? Bu gibi soruların cevapları sizin sıralı ‘neden?’ sorusununda cevabıdır.

  14. Mübalağa ihtilalcidir ve haddinden geçse hayalle, hakikatı birbirine karıştırır tamda burada olmayan vasıflarını hayal edip, rüyasında gördüğü halleri gerçek zannedip kendilerini olmayacak makamata namzet, ehil veya tabi sahip zanneder. Sanki uykusunda ki muazzam hallerini uykusundan uyanıp etrafında ki nevmi dinleyenlere hikaye eden adam gibi uykunun ve gafletin en derin denizindedir de kendini yakazada zanneder. Bu hal uykudaki gafletin binler seviyesinden belki en derinidir. Bunlardan bize ne? Elbette feraset sahibine bir işaret yeter lakin akil o kimsedir ki uhrevi ve dünyevi gafletlerini bilip, tedbir alıp çözmeye gayret edendir.

Yoruma kapalı.