Gazeteyi bayiden alarak okuyanınız var mı?
Bu soruya “Evet” cevabı vereceklerin hayli az olduğunu ben de biliyorum. Bütün dünyada olduğu gibi basılı gazete okuru sayısı bizde de bayağı azaldı. Tahmin edilebilecek sebeplerle, henüz gerçek satış rakamları tiraj raporlarına yansımıyor, ancak en çok satışa mazhar gazetenin bile okuyucu sayısı sözü edilmeyecek kadar az.
Gazete okuyan sayısı azalmadı, gazete satın alan sayısı azaldı.
İnternet üzerinden ulaşılıyor gazetelere ve galiba belli başlı bazı yazarların ne yazdığına göz atılıyor.
Haberler gün boyu ya televizyonlardan izleniyor, ya da yerli-yabancı haber ajanslarının sürekli ilettiği mesajlar haber izleme ihtiyacını karşılıyor.
‘Özel haber’ diye hala varlığını sürdüren bir kavram var, ancak o kavramın gereği bizim medyadan neredeyse gitti gidecek… Bir gazetenin yeni yayın yönetmeni, büyük bir iştahla başlattığı haftalık değerlendirme yazılarının ilkinde, bir önceki hafta öne çıkardıkları haberlerin listesini vermekte zorlanınca, ertesi hafta bu alandaki iştahını kaybetti.
Tek bir özel haber vermemişlerdi o bir hafta boyunca.
Küçük ilanlar.. Vefat duyuruları..
Eskiden belli başlı gazeteler küçük ilanları için alınırdı; günlük ihtiyaçları görecek küçük ilanları takip edenlerin sayısının birkaç yüz bini bulduğu bilinirdi. Şimdi o ihtiyaç internet üzerinden fazlasıyla karşılanıyor. Online satış mağazaları yanında emlak satışlar-kiralamalar için de özel siteler bulunuyor.
Gazeteler küçük ilan okurlarını kaybettiler.
Benim bir iddiam var: Gazetelerde yayımlanan vefat ilanlarını takip edip sıcağı sıcağına duyuran bir internet sitesi devreye girerse, toplam gazete satış rakamlarında ciddi yeni düşmeler yaşanması kaçınılmaz olur.
Yaşlı-başlı tanıdıklarımın bir çoğu, gazeteyi, sırf tanıdıklarından vefat edenler olur da kaçırırlar diye alıyorlar çünkü.
Çizdiğim tabloya bakıp gazeteler varlık sebebini yitirdiler diye gazeteciliğin öldüğünü düşünecekler yanılıyorlar. Tam tersine, gazeteleri ölmeye yatıran yeni teknolojiler, gazetecilerin işini kolaylaştırıyor.
Gazeteler ölüyor, fakat gazetecilik diriliyor…
Nasılını anlatayım
Değişik ülkelerde çıkan haftalık, aylık dergilerin elimize geçmesini günlerce-haftalarca bekler, yabancı günlük gazeteleri bir veya iki gün sonra Hachette’e uğrayarak satın alabilirdik. Kitaplar için ise genellikle yurtdışına çıkmamız gerekirdi.
Bugün öyle mi ya… Yazımı yazmadan önce pek çok yerli-yabancı internet sitesine girip kimler neler yazmış okudum. İsteyen internet üzerinden dünyanın dört bir tarafında yayın yapan her dilden televizyona da erişip en taze haberleri birinci elden edinebiliyor. Onlarca yerli-yabancı gazeteyi sayfalarını da sanki elimdeymiş gibi çevirerek çıktığı ülkenin insanlarından önce okuma imkanına sahibim. Dergiler de öyle. Dün çıkan bir kitabı istersem bugün indirip tabletimden okuyabiliyorum.
Tabletimde bulunan arşiv programlarına kopyaladığım haberler ve yorumlar her zaman elimin altında; yıllar önce arşive attığım bir haber veya yorumdan anında yararlanabilmem mümkün. Bu büyük bir imkan.
Sözün kısası, gazeteciler için yararlanılabilecek sınırsız kaynak ve onlardan yararlanmayı mümkün kılan pek çok teknik imkan var.
Okura erişmek de kolay.
Yazımı tamamladığımda birkaç saniye içerisinde sitemdeki yerine koyacağım ve sizler isterseniz hemen isterseniz günün sizler için en uygun vaktinde yazdığımı okuyabileceksiniz. Sitemde mevcut yazılarımı kaç kişinin, Türkiye’de ve dünyanın dört bir tarafında, hatta hangi ülkenin neresinde, okuduğunu anlık görebiliyorum. Günlük toplam okur sayısını da bilebilecek durumdayım.
TV programcısı ve yorumcular
Bugün pek çok meslektaş, yalnızca yazıyla da yetinmiyor, sosyal medya araçlarının sağladığı platformları kullanarak görüntülü olarak da azımsanmayacak bir kitleye ulaşabiliyor. Vaktiyle TV kanallarında izlenen programlara imza atmış isimler, dışlandıklarında bir köşeye çekilmiyor, açtıkları alternatif kanallardan milyonlarca kişiyle doğrudan ilişki kurabiliyor.
Rekabetten de çekinmiyorlar.
Her gün birkaç kez izleyici karşsına çıkıp görüşlerini paylaşan bir meslektaş, geçenlerde beni arayıp “Neden sen de bize katılmıyorsun?” sorusu eşliğinde beni de kendilerine katılmaya teşvik etti. İstediği, onun ve TV ekranlarında yer verilmeyen diğerlerinin yaptığı gibi, benim de, YouTube üzerinden görüntülü olarak izleyici karşısına çıkmamdı.
Birbirlerinin varlığından destek alan yeni bir medya ortamı var bugün.
Yakınlarımdan birine, kendisiyle aynı araç içerisinde seyahat ederken, uzunca sayılabilecek iki kent arası yolculuğunda yalnızlıktan sıkılıp sıkılmadığı sorusunu yönelttiğimde, bana, “Yok” dedikten sonra ekledi: “Yol boyu sadece müzik dinleseydim herhalde sıkılırdım, ama önemli kişilerin deneyimlerini paylaştıran uzunca podcast’lar dinledim, bir baktım yolculuğum bitivermiş…”
Görüntülü olmayan konuşmaya dayalı programlara ‘podcast’ deniliyor.
Akıl alır gibi değil.
Yeni siyasetin yeni medyası hazır
Siyasetin yeniden ağırlığını hissettireceği günlere doğru hızla yol alıyoruz. Geleneksel medyanın hala güçlü olduğunu varsayan ve bu uğurda destek için milyonlar sarf etmeyi göze alanlara karşılık, birkaç bin liralık bir masrafla okur ve izleyiciye ulaşılabilen alternatif medyanın rekabetine tanıklık edilecek.
Ortamı pisleten ve çirkinleştiren trollere rağmen alternatif medyanın varlığını daha fazla hissettireceği bir döneme hazırlıklı olmak gerekiyor.
Girişteki “İçinizde gazeteyi bayiden alarak okuyan var mı?” anlamsız sorusunu bu yazıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak için sordum.
ΩΩΩΩ