Yoksa Trump mı? Popülizmin ABD’de de yükselişi…

28
Reklam

 

İnternet gazeteciliğinin birkaç alanda kesin üstünlüğü var: en başta, başkalarından en az 12 saat önde olma üstünlüğü… Ben de bugün ABD seçimleri konusunda bu üstünlüğü kullanıyorum.

ABD seçimlerinde, Donald Trump, kendisinden başka kimsenin düşünemediği, kamuoyu yoklamalarının da öngörmediği bir başarıyı şu dakikalarda yakalamış görünüyor.

Sabah (TSİ) 08.00 sularında (ABD’nin doğusunda geceyarısı, 24.00) birçok eyalette önde Trump.

Barak Obama’dan sonraki başkanın o olması pekâlâ mümkün…

Kulaklar, gözler kapalı. "Bitti, değil mi?" sorusu eşliğinde TV'den alınan seçim sonuçları...
Kulaklar, gözler kapalı. “Bitti, değil mi?” sorusu eşliğinde TV’den alınan seçim sonuçları…

2 karikatürle ABD seçimi

Yazımın içerisinde iki karikatür göreceksiniz.

İlkinde, televizyon karşısındaki divanda oturan bir kız çocuğu ve köpeğinin hayret dolu gözlerle baktığı anne-baba, gözlerini ve kulaklarını tıkamış bağırıyorlar: “Tamam, bitti artık, değil mi?”

“Bitti mi?” beklentilerinin ne olduğu TV ekranına yansımış: “2016 başkanlık seçimi…”

Reklam

Diğer karikatürde boşluğa uçan bir otomobil görüyorsunuz; takvim yaprağının üzerinde ‘8 Kasım’ tarihi okunuyor; yani seçimlerin yapıldığı dünün tarihi…

Son bir ay içerisinde Amerikan basınında yer almış bu iki karikatürü bugün için saklamıştım.

Kim kazanmış olursa olsun, ABD’deki hissiyatı en iyi bu karikatürler yansıtıyor…

Aslında bakılırsa ABD’deki seçimi yalnızca Amerikalılar dikkatle izlemiyor; bütün dünya, neredeyse nefesini tutmuş halde, sandıktan başkan olarak kimin çıkacağına kilitlenmiş durumda.

Bu da yeryüzünde huzurdan başka bir şey istemeyen yığınların, Amerikan tarihinin belki de en kritik seçiminin kampanyasını yakından izlemeyi getirdi.

Küfürlü, belden aşağı imalar ve ithamların gündemi belirlediği, işin içine FBI’ın bile girdiği kampanyayı…

Öyle sanıyorum ki, Türkiye gibi kendine özel sebeplerle “Trump kazanmalı” diye düşünülen ve kazanırsa sevinilecek bir-ikisi dışında, hemen her ülkenin halkları, eğer oy kullanma fırsatı kendilerine de tanınsaydı, “Hillary Clinton” diyeceklerdi…

Alınan izlenimler bu yönde.

Reklam
Uçuruma düşmekte olan otomobil... Amerika mı o?
Uçuruma düşmekte olan otomobil… Amerika mı o?
Hillary ancak Trump karşısında kazanabilirdi

Seçimin mimarisini kuranlar ABD’de de durumun son tahlilde öyle olacağı umudundaydılar; bu belli…

Hillary Clinton, Beyaz Saray’ı ‘First Lady’ olarak terk ettiği 15 yıl ve Barack Obama karşısında Demokrat Parti adaylığını kaybettiği sekiz yıl önceki yaşında değil artık; yaşlandığını (26 Ekim 1947 doğumlu) gözle görebiliyorsunuz.

Senatörlük (2001-2009) ve dışişleri bakanlığı (2009-2013) dönemleri bayağı renkli geçmişti…

Renkli ve özellikle dışişleri bakanlığı dönemi hayli tartışmalıydı.

Bugünden geriye bakıldığında, karşısına Cumhuriyetçi Parti (CP) kimi aday gösterseydi, kazananın o aday olacağı anlaşılıyor.

Cruz veya Rubio fark etmez; sandıklar kapandıktan sonraki birkaç saat içerisinde ‘başkan’ olarak tebrikleri kabul etmeye başlayabilirdi CP’li yeni başkan…

Amerikan siyasetini dizayn etme gücüne sahip olanlar, önümüzdeki dört yılı Hillary-Bill Clinton çiftinin ülke yönetiminde olacağı bir dönem olarak belirlediklerini düşündürecek biçimde, CP’nin adayı olarak Donald Trump’ı ortaya çıkardılar.

Defolu Hillary Clinton’ın kazanmasını sağlayacak bir aday aransa, bulunabilecekler arasında en az oy alabilecek kişi herhalde Trump olabilirdi…

Gerçek bu mudur, elbette bizler bilemeyiz de, en başlarda görüntü böyle bir izlenim veriyordu.

Trump yanılttı.

Yanıltmamalıydı aslında.

Batı’da yükselen siyasi çizgi: Popülizm…

Onun gibi insanlar geçmişte ana akım politika arenasında kendilerine ön saflarda yer bulamazlardı; ancak dünya bir süredir Trump-vâri kişiler etrafında toplanılan bir dünyaya dönüştü.

İddialı… Eksiklerini mazhariyet olarak yansıtabilen… Lâfını kimseden sakınmayan… Zenginlik ve para gücünü başkalarına “Sen de benim gibi kazanabilirsin” mesajına dönüştürebilen…

‘Popülist’

Esas bu son sözcük çoktandır Batı ülkelerinde muteber ve ilgi gören politikacıları betimlemekte yaygın kullanıma girmiş bulunuyor.

Fransa’da yapılacak ilk başkanlık seçiminde Marine Le Pen Eliseée Sarayı’na taşınmasını getirecek bir başarıya ulaşabilir; National Front gibi ‘ultra-muhafazakâr’ sayılan, şovenizmin sınırlarında dolaşan bir partinin başında bulunmasına rağmen…

İtalya’da önceleri adını kimselerin bilmediği bir komedyen olan Beppe Grillo ‘5 Yıldız Hareketi’ adıyla sıradan insanları partileştirdi ve 2013’te yapılan ilk genel seçimde onlardan 109’unu parlamentoya sokabildi.

‘5 Yıldız’dan Virginia Raggi bu yıl başkent Roma’nın ilk kadın belediye başkanı seçilmeyi başarabildi.

Macaristan, Yunanistan, Polonya, Slovakya ve İsviçre’de ‘düzen partisi’ denilemeyecek siyasi akımların temsilcileri ülkeleri yönetiyorlar…

Norveç, Litvanya ve Finlandiya’da koalisyon hükümetlerinde yer alıyor benzer partiler…

Özellikle Macaristan özel bir durum: Hem iktidar partisi (Fidetsz) hem de en büyük muhalefet partisi (Jobbik) ‘popülist’ sıfatını hak edecek siyasi çizgiye sahipler…

Sözün kısası, Batı ülkelerinin çoğunda filiz vermiş bir akım ‘popülizm’ son zamanlarda ve Trump da ABD’de onların dilinden konuşarak beklenmedik bir başarıyı yakaladı.

Trump: Süpermen
Trump: Süpermen

İmkânsızı başardı veya başarmanın eşiğine kadar geldi.

Bu yazıyı yazarken bir yandan gözüm CNN International’ın anlık seçim sonuçlarında.

Kanalın yılların tecrübesine sahip politika muhabirleri, bilgisayar uzmanlarının da yardımıyla, muhtemel sandık sonucunu tahmine çalışıyorlar.

Son beklenti ekrana şöyle yansıdı: Trump: 269, Clinton: 268… Trump bir eyaleti daha kazanabilirse, ki bayağı muhtemel, seçilmek için gerekli 270 barajını aşmaya en yakın o görünüyor…

Gelenekçi bir ülke: ABD

ABD dıştan görünenin aksine geleneklerine düşkün bir ülke. Tarım toplumu olduğu dönemde başlayan seçimlerin, harman zamanı olan kasım ayında ve ülke genelinde pazar kurulan salı günü yapılması uygun görülmüştü; 200 yıldan daha uzun bir süredir ve şimdi de seçimler salı günü yapılıyor…

Yine aynı dönemin özellikleri olan, oyların tasnifinin köyden kasabaya, kasabadan kente, oradan da başkente ulaşması aylar sürdüğü için, kasım ayında seçilen başkanın belirlenmesi de zaman alıyordu; şimdi 24 saati bile bulmayan bir sürede sonuçlar belli olduğu halde, başkanın yemini geleneğe uyularak Ocak ayının 20’inci gününde yapılıyor…

Eğer Donald Trump 45. ABD başkanı olmayı başarırsa…

CNN International, sanıyorum böyle bir ihtimal önceden hiç vârid görülmediği için, sonuçları kesinleştirmekte hiç acele etmiyor.

Şu anda (TSİ saat 08.15) kesin sonuç tablosunda şu bilgi var: Trump: 238; Clinton: 209…

Hayırlı olsun, ne diyeyim…

[İnternet gazeteciliğinin bir üstünlüğü de yazıyı gün boyu tazeleme imkânı.]

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Hayatındaki hemen her objeyi para kazanma hırsı ile değerlendiren birisi birden bire gerçekleri görüyor ve halkı için en iyisi olduğuna inanıp Başkan olmaya karar veriyor. Bence bütün dünyanın başı belada. 4,5 Milyar dolar parası olan biri (kendi deyimiyle 10 milyar) neden Başkan olmak ister ? Zannederim ki güç hırsı bunu motive ediyor. Bu kadar hırs ise her türlü manipülasyona açıktır. Önümüzdeki
    Günler zor geçeceğe benziyor.

  2. Fehmi beyi takip ederim hep zekası ve sakinligi bunun sebebi. Yazılarında hep muhalifligi iktar i onun iyiliğini dusundugu için yaptığına yönelik dolaylı anlatımlari ile söylemiştir. Bu da biraz mantıklı idi. Bugün ocak medyaya baktım her nasıl olmuş ise başlıklarda azda olsa muhalif hava esintisi var ben muhalif olun yada olmayın demiyorum ama tek taraflı eleştiri haber sitenizi olumsuz etkiler kanımca bu durumda sadece Fehmi beyin kose yazılarını okumaya devam ederim. Demek istediğim kısaca Avrupa ve ABD turkiyeye karşı çok insafsiz lütfen ülkemize destek olalım

  3. Trump turp gibi adam yahu
    Klasik diplomasi bitti, yeni Amerikan rüyası yani şu eski Amerikan rüyası loading…
    Amerika’da şahinler dönemi.

  4. Popülizm değil izolasyonizm daha doğru olurdu, Britanya’da da ABD de izolasyonistler kazandı

  5. Halkların tercihine saygı göstermeyen, operasyon üstüne operasyon çekip kendi projeleri için her türlü kötülüğü mubah gören zihniyetin düştüğü hale bak(Amerika özelinde bütün dünyadaki sözde demokrasi aşıkları). Trump, Türkiyeye faydalı mı olacak bilinmez ancak Nasreddin hocanın iki ayrı sirkenin birisinin tadını denedikten sonra diğerini tercih etmesi gibi. “Daha kötüsü olması imkansız.” diyebiliriz.
    Önceki yorumumu almadığınız için sizlere teessüf ediyorum.

    • Hasan Bey Merhabalar,

      Yorumlarınızda konudan bahsederseniz, içinde hakaret barındırmazsanız, ne düşündüğünüze hiç bakmadan kolaylıkla yayınlıyorum yorumlarınızı. Bir çok noktada konu dışı (kişisel özelliklerimiz hakkında) yorumlar yapmıştınız geçen sefer, bunun için yayınlamadım.

      Burada duygularınızdan ziyade fikirlerinizle ilgileniyoruz. Fikirlerinizde ise istediğiniz gibi özgürsünüz.

      Saygılar.

  6. ocakmedya.com a goz attim. Bir kac aydir sizden bunun sinyallerini aliyorduk, fakat cok temkinli oldugunuz da gozden kacmiyordu. Bugun o temkinin sebebini anladim. Tek bir sutun yazmak birsey kaliteli olarak tum bir gazete cikartmak baska birsey. Ekonomi, Kultur, Teknoloji, vs. Isin hic kolay olmadigini simdi anladim. Fakat sunu soyleyeyim benim hosuma gitti, sizi ve ekibi tebrik ediyorum. Cok cok zor oldugunu anladim, insallah basarirsiniz. Ozgur ve Kaliteli olmasi cok onemli, ekibi buyutmeniz gerekecek, buda maliyet demek. Devrim otomobillerini anlatan bir film vardi, bu filmde gozumun onunden gitmeyen bir sahne var; arabanin yapilamayacagi, bunun ne buyuk bir hayel oldugu, bizim once toplu igne yapmamiz gerekdigi filan soyleniyor, bunlarin karsisinda Gunduz Bey(Taner Birsel) donup onlara “Ya basarirsak!” der.

    Elinize saglik, cok guzel olmus.

    • Çok teşekkürler iyi yorumlarınız ve dilekleriniz için. Dediğiniz gibi yoğun bir emek gerekiyor. Umarım büyüyerek, gelişerek devam ederiz.

      Hayırlısı olsun..

      Saygılar.

  7. Bence 08/11/2016 tarihli ABD seçimlerinin kilit kavramı, “değişim”…
    Donald Trump’ın kazanma şekline bakılırsa ABD toplumunun cidden “değişim” istediğini düşünüyorum…

    Zaten son yıllarda 4+4=8 yıldan oluşan -Allah’tan fazlası yok- ABD başkanlık seçimlerini iki dönem üst üste aynı başkanlar kazandı.
    Bu 8 yıllık Obama döneminin sonunda Amerikan halkı artık Demokratlardan sıkıldı sanırım…
    Daha da önemlisi eskinin yıpranmış yüzü olarak Hillary Clinton pek istenmedi…
    Aslında aday kim olursa olsun, Demokratların politik olarak talep edilmesini sağlamanın güçlüğü de ortadaydı…

    ABD başkanının bir kadın olması ABD ve küresel dünya düzenine “kadın eli değmesi” yönünden önemliydi…
    Ancak H. Clinton’un başarılı bir avukatlık geçmişine rağmen politik olarak halkın genelince tercih edilmemesi “değişim” isteğinin karinelerinden birini oluşturuyor…
    Bir gün ABD başkanı kadın olacak, ancak şimdilerde ABD’nin sahip olduğu iktidar biçimi halen “eril” yani kaba güç odaklı “erkeksi” olmaya devam eden yapıda…

    Bence Donald Trump, biraz okumuş ama neticede garibanlar – mülksüzler – orta sınıf vs. tarafından hafife alınıyor…
    Sanki dünya akademik bir dille ve basiretle yönetiliyormuş, yönetilmiş gibi…
    Platon’un filozof kralını dünya daha görmedi…
    Bu adamın hayatta başarılı olduğunu yaşadığı süreçten hepimiz biliyoruz…
    Seçim sürecinde her yere neredeyse kendi imkanlarıyla ulaştı, bu şekilde süreci finanse etti…

    Trump, bildiğimiz Sam Amcanın mükemmel bir karşılığı…
    Trump da tercihe şayan olan, “sıradanın basit temsiline” dayanması…
    Zenginliğinin rüküş yansımasının ötesinde, yapı olarak sıradanlığımızın duygudaşlığını, muazzam bir kapital olarak, içinde barındırıyor ve bunu samimi olarak yansıtıyor…
    Zengin ama sen ben gibi…

    Trump kendini yormadan, bizatihi kendi doğasına, çoğumuzun içinde bulunduğu ortalamaya uygun bir kampanya yürüttü…
    Ben bu süreçte eğlendiğini dahi sanıyorum…
    ABD halkının sıradan doğasına, kendi gibiliğe hitap etti ve sempati ile duygudaşlık hasadı yaptı…

    Trump aynı zamanda dünyaya yayılmış bir çıkarlar manzumesi olduğu için ABD yerel ve küresel anlamda daha kapitalist olacak…
    Finans ve meta yeniden baskın hale gelecek…
    Eğer bir savaş çıkarsa bunun için olacak…

    • Haklısınız.. Linkini verdiğiniz yazıyı okudum.. İlginç doğrusu.. Bu sonuç herkesi şaşırttı doğrusu..
      Bu gidişle daha çok şeylere şaşıracağız herhalde.. Yanılmayı çok isterim elbette..
      Gördüğümüz o ki, “Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir..”
      Bizleri yanıltan da bu zaten..
      Olayları ve gelişmeleri “görünen” üzerinden, yani “görüntü” üzerinden değerlendirmemizden dolayı bazen yanılgıya düşüyoruz işte..
      Ben de, bayan Clinton’un kazanacağını düşünüyordum. Hülasa yanıldım..
      …………..
      Biz akmakta olan suyun, sadece akışına ve görünen haline bakıyoruz ya..
      Oysa, suyun derinliklerinde ne olup bittiğini, perde arkasında yapılan pazarlıkları göremiyoruz..
      Yani, “Dip Dalga”yı farkedemiyoruz..
      ………….

      Ne diyelim..?
      Bekleyip göreceğiz..
      Bu işin yansımasından daha ziyade, “sonuçları” çok daha önemli..
      Trump kazandı ya..
      Dünyanın sonu değil..
      Belki, “barış”tan, “hak” ve “hukuk”dan da söz ederiz, kimbilir..?!!
      Yarın ne olacağına dair “öngörü”lerimiz var sadece.
      Zira, yarın ne olacağını ancak Allah bilir..
      Kimin ne üzere ve ne hal üzere olacağını da..
      Bekleyip göreceğiz..
      Kardeşleri tarafından “kuyu”ya atılan ve ölüme terkedilen Yusuf Mısır’a sultan oldu.. Dini metinlerde böyle anlatılıyor..
      …………
      Hayırlısı olsun, diyorum..
      Ayrıntılar üzerinden dikkatiniz için de sizi kutlarım bu vesileyle..
      Selamlar..

  8. Fehmi bey selamlar
    Turkiyedeki tum demokratik yazarlara ve emokrasi savunucukarina ozellikle de CUMHURBASKANI VE DEVLET ERKANINA cagrim
    Eger vataninizi seviyorsaniz ve insanlara sayginiz varsa en az trump kadar demokratik olun ve : amerikan halkinin istegine saygi duyuyoruz, hayirli olsun. Dunyayi hep birlikte baris a daha yakin hissediyorum”
    Diyebilin
    Burada taze bir baslamgic var. Su ana kadar giden duzenden zaten memnun degildi kimse artik yeni gelene bir sans tami vermeyecekler.
    Adam ne soylediyse soyledi, hepsi secimlerden onceydi ve secilmesi icin gerekliydi.
    Yoksa demokrat trump demokrat clintondan oymu alabilirdi cumhuriyetci olarak

  9. Bir zamanlar Turp’un büyügü heybe deniyordu… Herhalde simdi cikti.

    Su andaki durumdan daha kötü olamazdi müslümanlarin durumu. Umalim Trump’in secilmesi müslüman dünyasi icin hayirli olur.

  10. Fehmi Koru tahmininde yanılmadı..
    Donald Trump, ABD’nin yeni başkanı ..
    Herkes şaşkın..
    Trump’un ne zaman ne yapabileceği noktasında kimsenin bir fikri yok..
    Batı bile, düşünmeye başladı..

    …………………..
    “Ne kadar para, o kadar güç..”
    Parolası, bu Amerika’nın..
    Trump gibi, küresel oyuncuları piyasaya süren,
    İşte, bu Amerka..
    Canı cehenneme..!!!
    İyimser değilim..
    Ha Clinton, ha Trump..
    Farketmiyor..
    Yalnız, Türkiye’yi değil, tüm dünya coğrafyasını zor günler bekliyor..
    Hem de çok zor..
    Zira, söylemiştim ya..
    Piyasaya sürülen, “kuvvete dayalı üstünlük”ten başka bir şey değil..
    “Hak” yada “hukuk”tan söz edemiyorsak eğer,
    Hülasa, CANI CEHENNEME..!
    …………..

  11. ERDEMLİLER HAREKETİ 2 ülkemizi seven vatanının huzurlu bir liman olmasını arzu eden herkesin ülkenin gidişatı için ne oluyoruz ve ne oluyor diye sordugu günümüzde farklı bir şey sormak istiyorum
    ak partinin kuruluşu hepimizin bildigi gibi saadet partisinde erbakan hocamın adayının karşısına erdemliler hareketi olarak katılan bu gün ülkemizi yönetten siyasi kadronun sayın ABDULLAH GÜL ÜN adaylıgı etrafında kenetlenen oluşumun kongrede kaybetmesi ile başladı .
    erdemliler hareketinin dogal liderlerinden sayın erdogan kurulan partilerine neden ak parti adını verdiklerini açıklarken vatandaşlarımıza ülkemizin en büyük sorunu nedir diye sorduk vatandaşlarımız iki şeyi üstüne basa basa söyledi ADALET VE KALKINMA eksikligimizin oldugunu söylediler bizde partimizin adını adalet ve kalkınma partisi koyduk dedi.
    şimdi sormak istiyorum
    1) erdemliler hareketi neden başladı
    2 ) hangi gelişmeler üzerine taban buldu
    3 )buldugu tabanı nasıl konsolide etti
    4) herkesin güvenli liman olarak gördügü parti nasıl olduda birleştirici olmaktan uzaklaşıp ayrıştırıcı olmaya başladı
    5) çıkış noktası olan ADALET VE KALKINMA nın çöktüğü noktaya geldi
    6) yeni bir erdemliler hareketi dogmalımı dogarmı dogarsa kime karşı neden dogar

    • Son seçimlere kadar oylarını yükselten, en son %50 oy alan bir parti için, “birleştirici olmaktan çıkıp ayrıştırıcı oldular” denilebilir mi ki. Tokat atana öbür yanağını uzatmak, bizim devlet geleneklerimizde pek yok. Çöken şey, bazı kötü amcaların projeleri olabilir. Yeni hareketler de çıksın kim tutar, yeterki milli olsun.

    • Amerikanin çiçeğı burnunda başkanı Trump konuşmasını şu an bitirdi, çok kibar ve herkesi kucakliyan barışcı bir konuşama yaptı. Hayert ne kadar kibar bir bey diyeceğım ama pek güvenemem çünkü kısa konuştu biraz uzun konuşunca herşeyi kırıp geçiriyor da.

      • Nurdan Hanım bizimkilerin de meşhur balkon konuşmaları var. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” demiş Ziya Paşa. Bilmem anlatabildim mi! :))

  12. Amerika başkanlık seçimlerini hep doğru tahmin eden bir bir dostunuzun “Trump kazancak” dediğini bir ara yazmıştınız diye hatırlıyorum. Evet yine bildi dostunuz ne diyelim tebrikler umarım insanlık için hayırlara vesile olur. Gerçi İslam alemi ve Müslümanlar için pek hayırlı olacağa benzemiyor ama yapacak bir şey yok bekleyip göreceğiz.
    Madalyonu çevirdiğimizde de ben en azından şunu görüyorum. Müslümanların başlarına gelen musibetlerden ne trump ne clinton ne israil ne rusya tek başına sorumlu. Bence ne ediyorsak biz kendi kendimize ediyoruz vesselam

  13. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin (National Intelligence Council, NIC) “Küresel Eğilimler 2030: Alternatif Dünyalar” (Global Trends 2030: Alternative Worlds) Raporu’ndaki şu senaryo bu farkındalığı çok iyi anlatır:
    “2030 yılına gelindiğinde ABD ve Çin gibi büyük ülkeler dahil hiçbir ülke hegemonik güç olarak kalamayacak ve dünya kökten değişecektir. 1750 yılından bu yana Batı’nın tarihsel yükselişi tersine dönecek ve Asya tekrar küresel ekonomisindeki ağırlığını kazanacaktır. Asya, uluslararası ve ulusal düzeyde ‘demokratikleşmenin’ yeni bir çağını yaratacaktır. Bununla birlikte, Avrupa, Japonya ve Rusya ekonomilerinin göreceli olarak yavaşlamaya devam etmesi muhtemeldir. Yani ABD’nin hegemonyası sona erecek, son beş yüzyıllık Batı’nın yükselişi son bulacak ve Asya’nın uluslararasındaki önemi tekrar artacaktır.”
    İktisatçı Thomas Piketty, çok anılan kitabı 21. Yüzyılda Kapital’de bu raporu doğrulayan tahliller yapar: “Tam şimdi yeni bir ‘Doğu Kalkınması’ için, içinde bulunduğumuz krizin üretim açısından da süreci olgunlaştırdığını görürüz. 1900-1980 arasında tüm dünyadaki mal ve hizmet üretiminin % 70’i Avrupa ve Amerika’da yoğunlaşmıştı, bu da rakipsiz bir ekonomik hakimiyet anlamına geliyordu. 1970-1980 yıllarından bu yana bu oran düzenli olarak azaldı. 2010 yılında tam olarak %50’ye indi ki (yaklaşık olarak Avrupa %25, ABD %25) bu yaklaşık olarak 1860 yılındaki seviyedir. Görünüşe bakılırsa, daha da düşmeye devam edecektir ve 21. yüzyılın bir noktasında %20-30 seviyelerine kadar gerileyebilir. 19. yüzyıl başına kadar olan seviye budur ve Avrupa ve Amerika’nın dünya nüfusunda günümüze dek sahip olduğu ağırlıkla daha tutarlıdır. Diğer bir deyişle, Avrupa ve Amerika’nın Sanayi Devrimi sırasında açtıkları mesafe, bu ülkelerin uzun süre üretim terazisinde nüfus bakımından ağırlıklarının iki üç katı fazla çekmelerini sağlamıştır; bunun tek nedeni, kişi başına üretimlerinin dünya ortalamasından iki üç kat daha fazla olmasıdır. Tüm işaretler, dünya seviyesinde kişi başına üretimdeki bu mesafenin artık kapandığını ve bir tür yakınsama evresine girdiğimizi göstermektedir.”

    Bugün ABD seçimleri bu gerçeği değiştirmeyecek.

  14. “Popülist ABD Başkanı” denince akla gelecek ilk isim Barack Obama’dır. Kullandığı beden dili, konuşurken seçtiği sözcükler, çektirdiği fotoğraflar, verdiği röportajlar, katıldığı talk-show programlarındaki skeçlerde rol alması vs. İşte birkaç örnek:

    https://www.youtube.com/watch?v=NdVVJibX5FA

    https://www.youtube.com/watch?v=ziwYbVx_-qg

    https://www.youtube.com/watch?v=XvgnOqcCYCM

    “Popülist ABD Başkan Adayı” denince de akla gelecek ilk isim bence Trump değil, Bayan Clinton’dır. Kendisine destek veren ünlülerin popülerliğinden tutun, yeni jenerasyon iletişim araçlarını daha iyi kullanan insanların Trump aleyhine internette ve medyada yaptıkları belden aşağı saldırılara kadar.

    Bence kriter burada popülizm değil, ahlaki muhafazakarlığa karşı ahlaki liberalizm. Bayan Clinton, Trump’ın aksine; son 10 yılda siyasi gündemde kendine yer bulabilmiş argümanlarla seçim kampanyasını yürüttü. Trump ise ABD’nin kemikleşmiş seçmenlerine oynadı, yeniliktense o eski ihtişamlı günleri vaat etti. Nostaljinin her zaman alıcısı vardır. Ayrıca Trump’ın kadınlar hakkında söylediği sözlerin kasedinin sızdırılması da kendisine zarardan çok yarar verdi bence. Çünkü hem kaset siyaseti bel altı bir siyasettir ve aynı zamanda seçmene hakarettir; hem de ABD’deki ortalama erkek seçmenlerin de kadınlar hakkında Trump’tan farklı düşünmediği aşikar. O yüzden bir dost meclisinde Trump’ın 11 yıl önce söylediği sözleri ortalama erkek seçmenler sempatik bulup bunu Trump’ın aleyhine kullanmayı antipatik bulmuş olabileceklerini düşünüyorum.

    Buna ek olarak; Bayan Clinton, uzun bir süredir ABD’nin siyasi gündeminde ve hem yüzünü hem de adını eskitti. Seçmenler muhtemelen hem eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın eşi olması dolayısıyla hem de son ABD Başkanı Barack Obama döneminde Dış İşleri Bakanlığı yapması yüzünden “Hillary gelse ne değişecek ki? Bill Clinton döneminden Bush dönemine kadar ve son 8 yıldır gerçekleşmeyen neyi gerçekleştirebilir?” diye düşünerek siyasi arenada henüz taze olan Trump’ı tercih ettiler.

    Dünya genelindeki seçmenlerin ortalaması siyasi açıdan pek entelektüel değil. Trump sırf daha tartışmalı (controversial) olduğu için bile kendisine oy veren birçok insan olduğuna eminim; “hele bir de Trump başkan olsun da biraz ortalık şenlensin, bir de ona söz hakkı tanıyalım. Hillary’nin zaten sıkıcı olduğunu biliyoruz, aynı tas aynı hamam” diye düşünerek.

    Ben başından beri Trump başkan olsun istiyordum zaten, şu an sevinçliyim. Tabii gelecek ne gösterir bilinmez.

    Not: Trump yüzünden ABD’de mağdur olabilecek her Müslümanı Türkiye’de ağırlamaktan mutluluk ve gurur duyarız.

    • Önce bir hapishanelerde yer kalıp kaldımadiğına bakıp sonra burdaki Müslümanlari oraya davet etseniz iyi olur. Benim bildiğim kadari ile devlet hapishane yaptıriyormuş dişarda kalan diğer müslümanları oraya t8kmak için. Ha birşey daha var Trump ilk konuşmasında din hüriyetiden bahs etti, öyle başkan oldu diye müslümanlarla uğraşaciğini zannederse onu tepetakla aşaği indirirler.

Yoruma kapalı.