Tarihimize şaşı bakıyoruz, bu sebeple de iyi-kötü ayrımında zorluklar yaşıyor olabiliriz..

37
Reklam

Genç tanışlarla konuşurken, bulunduğumuz yere yakın bir mahallede oturduğunu bildiğim bir tarihçiyi ve onun değerli bir kitabını andım. Yazarla aynı mahallede oturan genç tanış kitabı da tarihçinin adını da duymamıştı, ama kitabın konusu hakkında konuşabilecek genişlikte bir bilgiye sahipti. Kitaba konu teşkil eden tarihi şahsiyeti sağdan-soldan çekiştiren pek çok ayrıntıyı birbiri ardına sıraladı.

Çoğumuz genellikle o gencin durumundayız. Tarihimizle ilgili bilgilere sahibiz; ancak biraz sıkıştırıldığımızda o bilgilerimizin gerçeklerle ne kadar uyum içerisinde olduğunu bilmediğimizi itiraf edecek duruma geliyoruz.

Konuştuğum genç bunu yapacak kadar kendine güvenen ve insaflı biriydi.

Bu konu üzerinde ne zaman düşünsem tarihe yaklaşımımızın genellikle magazinel tarzda olduğu zihnimden geçiveriyor. Hiçbir işimize yaramayacak, herhangi bir somut değer taşımayan pek çok ayrıntıyı hatırlayabiliyoruz; ancak işte o kadar. 

Zihnimizde bazı şablonlar var. Kimi tarihi şahsiyetler için ‘iyi’ bazıları için ise ‘kötü’ damgasını vurmakta hiç zorlanmıyoruz. Hakkında hazır görüşe sahip olduğumuz o tarihi şahsiyetin yaşadığı dönemin şartlarını, üstlendiği görevi yerine getirirken hangi kısıtlamalara tabi olduğunu hesaba katmıyoruz. 

Överken de, yererken de şablonlarımız var.

Sultan 2. Abdülhamit böyle bir şahsiyet. Kimimiz onu ‘Ulu Hakan’ olarak biliyor ve üzerine toz kondurulmasını kabullenemiyoruz. Kimimiz ise adını duymaya bile tahammül edemiyoruz Sultan Abdülhamit’in…

Osmanlı’ya genel bakışta da böyle hazırlop değerlendirmeler revaçta.

Reklam

Tanzimat’a ve onun arkasındaki güç olan Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’ya da bakışlar genellikle şaşıdır. Kimi için ‘Büyük’ sıfatıyla anılacak biridir Reşit Paşa, kimimiz ise onu bir başka ülkenin ajanı görme yanlısıyızdır.

Alfa Yayınları şu yakınlarda ilk kez 1944 yılında üç cilt halinde yayınlanmış olan Mithat Cemal Kuntay’ın Namık Kemal ile ilgili kitabını yeniden ve tek cilt halinde fikir dünyamıza kazandırdı. ‘Vatan’ sözcüğünü dilimize kazandıran, edebiyatın hemen her dalında verdiği eserler yanında gününde ileri düzeyde gazetecilik de yapmış olan bir şahsiyettir Namık Kemal.

Mithat Cemal kitabıyla onu hem bir tarihi şahsiyet hem de içimizden biri olarak tanıtıyor.

Kitabın daha başlarında Namık Kemal’in (1840-1888) yetiştiği dönem anlatılırken beni çok şaşırtan şu paragrafla karşılaştım:

Zaten çocuğun (Namık Kemal’i kast ediyor) şansı olsaydı Reşit Paşa yaşardı. Kitapçısı Cevdet Hoca’yı ‘Kısas-ı Enbiya’ naşiri (yazarı) yapan; kâtip Şinasi Efendi’yi Avrupa’ya göndererek edebiyat inkılapçılığına çıkaran; hafız Şefik Efendi’yi ‘Frenkçe öğren’ deyip muasır bir Mithat Paşa yapan; memur Âli Efendi’yi, hekim Fuad Efendi’yi ellerinden tutup kendi oturduğu yere oturtan Reşit Paşa.” 

Yukarıdaki paragrafı bir kez daha okuyun lütfen ve orada geçen isimlerin kim olduğunu tahmin etmeye çalışın.

Mithat Cemal işimizi kolaylaştırmak için bu sayfaya bir dipnot koymuş, oradan öğrendiğimi aktarıyorum:

‘Kitapçı Cevdet Hoca’ dediği Mecelle ile ismi özdeşleşen o dönemin en önemli hukukçusu, bürokratı ve tarihçisi olan Ahmet Cevdet Paşa’dır (1822-1895). Meğer henüz ‘Paşa’ unvanı almadığı gençlik döneminde kitapçılık yaparmış Cevdet Hoca ve Reşit Paşa onun elinden tutarak önünü açmış. 

Reklam

Gazeteciliğin piri de sayılan şair-yazar Şinasi (1822-1871) sıradan bir bürokratken, birinin tavassutuyla kendisiyle tanışan Reşit Paşa bilgisi görgüsü artsın diye onu Avrupa’ya göndermiş. Şinasi o sayede Şinasi olmuş. 

Bütün tartışılan yönlerine rağmen yine de tarihimizin önemli şahsiyetlerinden sayılan Mithat Paşa (1822-1883) meğer on yaşındayken hafız olmuş; onu da eğitimini ilerletme konusunda Reşit Paşa yönlendirmiş. 

Kendisinin erken sayılacak bir yaşta (58 yaşında) vefatından sonra sadrazamlık makamına gelecek olan Âli Paşa (1814-1871) ile Fuat Paşa’yı (1814-1869) da yetiştiren yine Reşit Paşa’ymış… 

Reşit Paşa’nın vefatından sonra başkent İstanbul’a geldiği için Namık Kemal’i şanssız kabul ediyor Mithat Cemal; böyle bir istidat onun eline geçseydi Namık Kemal’in daha da önemli biri olabileceğini ileri sürüyor.

Çok önemsedim bu kısa paragrafta çizilen Mustafa Reşit Paşa portresini.

Galiba tarihimize şablonlardan kurtularak yeniden bakmak şart.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Osmanlı Devleti, Tanzimat ilan edilse de edilmese de çökecekti. 1920 yılındaki son Osmanlı Meclisi kararında kibrit ithal edilmesine karar verilmiş. Bir kibriti imal etmeyi beceremeyenlerin, 2. Sanayi Devrimi aşamasını yaşayan devletler karşısında hiçbir şansı yoktu.

    Fakat Tanzimat Fermanı ile sembolleşen Osmanlı modernleşmesi çabaları boşuna olmamıştır. Bu dönemde her düzeyde yapılan çalışmalar daha sonra genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve modernleşmesinde önemli roller oynamıştır. Hemen hepsini takdirle anıyorum.

  2. Ben fazla bir okuryazar değilim,fazla tarih de okumuş değilim ,fazla bir okul da okumuş değilim,ortaokul mezunu bir adamım.Yalnız bildiğim tek bir doğru var,birbirimize tahammülsüzlük,topyekün suçlama,biri bir şey söyledği zaman öteki ona cevap verme derdi yok.Topyekün onu suçlama derdinde…Bu sadece tarih için geçerli değil.Her konuda siyasette bilimde ilimde,her alanda topyekün birbirimizi suçlamak.Bu ne zamandan beri var?Bilen biri varsa onu söylese.Dünya demokrasi denilen şeyi kullandı kullandı ömrünü bitirdi oldu.Bizim en iyi yetişmiş siyasetçilerimiz gazetecilermiz,yazarlarımız ve çizerlerimiz birbiriyle hala konuşup tartışmayı beceremiyor.Birbirimizi hala şuculukla buculukla suçluyoruz.

  3. Yaşadıklarindan dolayı herşeye oluşuz yaklaşmak ümitsizlik lfadesi geliyor bana. Yeisin bir batak olduğunda hem fikirizdir. Zaman da dairesel bir döngü Nurdan Hanım. O kadar kızmayın. Herkes görevini yapıyor. Yüzlerce yıldır aynı şeyleri tartışıyoruz. İKİNCİ Meşrutiyette ne tartışılıyorsa aynıları halen gündemde. Bize yeniymis gibi geliyor. Dolap beygiri gibiyiz.

  4. O da tartışmalı biriydi, bu da tartışmalı biriydi, felanca en tartışılan kişiydi. Feşmekancanin hakkında felanca yazarın kitapları daha az tartışmalı…..

    Günümüzde tartışılmayan bir kişi gösterebilir misiniz?

  5. Sayın H. Gayret!
    Tanzimat dönemi ve batılılaşma çabaları Mustafa Reşit Paşa’sız anlatılamaz.
    Bu konulara girersem, edecek kelamı olmayanlar olacağı ve herkesin anlayacağı şekilde yazıyorum.
    Bir de 30 yıllık yazma-yazdırma işime rağmen uzun uzadıya yazma işini başaramadım.Bundan sonra da başaracağımı sanmıyorum.Yani ümitsiz vak’a yım.

  6. Türkiye’de geçmişe yönelik iki temel görüş var.
    1) Osmanlı Devleti, -geleneksel- din yüzünden battı. (Bu görüş sahipleri Tanzimata sahip çıkarken Padişahları eleştiriyorlar)
    2) Osmanlı Devleti dinden uzaklaşıldığı için battı. (Bu görüş sahipleri Tanzimata karşı çıkarken Padişahlara sahip çıkıyorlar)

    Bana kalırsa 1. görüş sahipleri doğruya daha yakınlar, fakat yeterince doğru değiller. 2. görüş sahipleri ise yanlışa daha yakın fakat tamamen haksız da değiller. Buna göre yüz üzerinden bir not versek birincilere 70, ikincilere 30 veririm.

    Pekiyi not vereceğim görüş ise, Osmanlı Devleti’nin bilim ve teknolojide geri kaldığı için yıkılmış olmasıdır. Japonya ve Osmanlı Devletleri hemen aynı tarihlerde (1800’lü yılların başı) Batı’nın geliştiğini ve kendilerinin de buna karşı bir şeyler yapması gerektiğini fark ediyorlar. Japonya Batı’ya mühendislik ağırlıklı kişiler gönderirken, Osmanlı sosyal ağırlıklı kişileri gönderiyor.

    Gözden kaçan çok önemli bir gerçek de şudur. ‘Batı’ gelişme sürecinde krallık ve monarşiler ile yönetilmişti. Bu süreçte rönesans, reform, bilim-teknoloji ve sanayi devrimleri yapılmıştı. Bu treni kaçıran ülkeler ise gelişmelerini çok partili demokratik hayat içersinde yapmak zorunda kalmışlardır. Bu ise pratikte aşılması güç birçok soruna da çözüm bulmayı gerektirmiştir.

    Sorunların çözümünü bilim-teknoloji dışında aramak beyhude bir gayrettir. Tarihimizi doğru bilmek için de çözüm budur, zira ancak pozitif bilimlerin yöntemini benimseyenler tarihe şaşı gözlüklerle bakmazlar, geçmişte her ne olmuşsa onları olduğu gibi bilmek isterler.

    Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir fendir. Allah’tan gayrı hiçbir şeye iman etmek gerekmez. Hatta hiç düşünmeden atalarının dinine iman edenler yerine düşünüp de aklı karışan samimi kişileri tercih ederim.

    • Sn. fkt, devlet buyuklerimizin entellektuel seviyesini begenemediginiz icin burada daha onceleri sn.bernarla birlikte don lastigi cekistirip duruyordunuz; bakiyorum bugunku yazinin konusu ise sizi oldukca asmisa benziyor… Bizim yorumcu safa da bernar hocayi soruyor asagida; hakkaten o yanar donerin yardimina ihtiyaciniz var gibi bugun..!

  7. Encümen-i daniş in İngiliz hayranlığı olduğunu hatırlatmak için baya kalem harcamışsınız..Okuduğum son komplo, amerikancı feto darbesini İngilizlerin Türkiyedeki kuzenleri önlemiş (borisgiller)..Erdoğan sadece aktörmüş ..İpler borisgillerin elinde..Suriye yada Ürdün misali diktatörlük rejimine dönmemiz an meselesi…

  8. “Kütlesel çekim temel kuvvetler arasında en zayıf ama etkili olanı; evrenin dokusu ve dengesi ondan soruluyor. Kuvvet taşıyıcı parçacıkları olan gravitonlar ise henüz bulunamadı. Ancak Higgs bozonunun keşfi, bilim insanlarını heyecanlandırmaya yetti.
    Biliyorsunuz, Higgs bozonu parçacıklara kütle kazandıran sihirli bir parçacık.
    Fizikçiler neden bu konuda ısrarlı derseniz, onlar kütlesel çekim kuvvet taşıyıcılarının bulunması ile evreni karakterize edecek tek bir matematik denkleme ulaşılacağını umuyorlar.
    Tüm evreni tek bir matematik denklemle ifade etmek mümkünse, artık en büyüleyici soruyu sorma zamanı geldi: Her şey bir simülasyon olabilir mi?
    O zaman yaratıcıyı bulmuş olur muyuz? Bulursak onu anlayabilecek miyiz?”
    ( Yukardaki yazı, sayın güneç kıyak hanımın t24 sitesindeki yazısından bir bölüm. )
    – Sadrazamın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu doğru tespit edebilirsek, evreni, yaşamı kavramış olur muyuz?
    – Sadrazaman konusunda tarihi yanlış bilgimiz nedeniyle mi evreni kavrayamıyoruz?
    – Karar da, ibrahim kiraz, şeyh bedreddinin sosyalist olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Bedreddinin sosyalist olmadığını anlarsak, belki o sayede elektrikli araba üretebiliriz.
    – Şu tarihi yanlış bilmemiz yüzünden bir türlü ilerliyemiyoruz. Osmanlının ne kadar büyük adamlar olduğunu anlasak, kesinlikle bilim ve teknolojide büyük mesafeler alırız. evrenin sırrını bile çözeriz!
    – Bu arada, şeyh bedreddin, islam tarihinde önemli bir figür. Mesela “bir kişi, ben Allahım derse yanlış söylemiş olmaz” diyor. Ölülerin gerçekte dirilmeyeceğini söylüyor. Yani, din ile, düşünsel düzeyde ilgilenen herhangi bir kişinin okuması gereken kitaplardan bir tanesi ama ibrahim kirasda nasıl bir kompleks var ki, bütün bunları bırakıp, “nazım hata yaptı, bedreddin aslında sosyalist değil”i kanıtlama çabası içine girdi. Bu tarih fetişizmi ya da tarihin yanlış öğretildiği fetişizmi, islamcı kesimin saplantılarından bir tanesi.
    – Tarihin doğru anlaşılmasından ya da tarihten ders çıkarmaktan ziyade, islamcı kesimin tarih sapkınlığı hakkında konuşmak lazım.
    – Bir ara, tartıştığım islamcı bir arkadaşım. cumhuriyet nedeniyle kendi tarihimizi öğrenemediğini söylemişti. Bir ara dediğim lafın gelişi. sürekli bu tür lafları islamcılardan duyarım. Ben de dedim ki, “bir alfabeyi öğrenmek 1 ay. hadi biraz geç öğreniyor ol, 3 ayda arapça alfabeyi öğrenirsin. 3 ayda öğrenebileceğin alfabe değiştiği için mi geçmişinden koptun?”
    – abdülhamidin aslında çok iyi olduğunu gösteren kaynaklar bulsan ne olur. sonuçta koskoca osmanlı imparatorluğu dağılırken o da bu işin en tepesindeymiş. padişahmış. Yani, “iyiliğini kötülüğünü bilmem ama, en nihayetinde ülke yönetmekten anlasaydı osmanlı dağılmazdı” diyebilirim. abdülhamit hakkında yargıya varmam için başka da bir bilgiye ihtiyacım yok.
    – Hep, tarihten ders alınmasından bahsedilir. Ağzını açan, tarihten ders almaktan bahsediyor. bir de necip fazılın dizelerini yorumlarının sonuna ekliyorlar. tabii bunu, tarihin bize yanlış anlatıldığı tezi ile veriyorlar. tarih doğru anlatılsaydı tarihten ders alacaklarmış?
    – Ben, tarihe baktığımda, bilim, kültür, sanat ve özgürlüklerin kısıtlanması nedeniyle, baskı nedeniyle toplumun çağa göre dönüşümünün gerçekleşmediğini, bilim ve teknolojiden uzak kalındığını bu nedenle de insanların insan gibi yaşayamadığını görüyorum. Tarihten aldığım bu ders nedeniyle de, özgürlüğün, bilimin, düşüncenin, soru sormanın, sorgulamanın önemini biliyorum.
    – Tarihten aldığım ikinci derse gelince; ittihat terakkicilerin ırkçı saplantıları nedeniyle, osmanlıyı diriltme, türkleri şaha kaldırma hayali ile osmanlıyı savaşa sokup, ülkenin mahvına neden olduklarını görüyorum. bu nedenle de “yurtda sulh, dünyada sulh” ya da “barış içinde, insan gibi yaşamak varken, sorunların savaş dışı yöntemlerle çözümü varken, savaş seçeneğini düşünmek akılsız bir tavırdır, insanlara, toplumlara acı, kan ve gözyaşından başka hiçbirşey vermez” dersini alıyorum.
    – Siz, tarihten ders almaya çalışırken, neler görüyorsunuz?…

    • Hamza bey, merhaba!
      ××××××××
      “– Siz, tarihten ders almaya çalışırken, neler görüyorsunuz?…”
      ×××××××
      Sizin bu sorunuza, cevap olarak, bir eksikle! Şunu söyleye bilirim! Yaşadiğimiz bu günleri göruyorum.

      1-Palavra, Savaş, kan, göz yaşi, DIN satanlar, fakir fukara çocuklarinin ölümu ve sakat kalması, kendilerini benim gibi “APTALLARA” MÜSLÜMAN diye yutturan muslamanliğin “M” sini yaşamayan, milletin tepesine tokmak gibi inen ,idarecileri, ve gene, benim gibi…..onları yücelten bir milleti görüyorum.

      2-Eksik olan! Tarihe renk katmiş mozeyiklerden, sanatci ve Tücarlik yapmış gayri Müslimlerin, göçten dolayı yok sayilacak kadar azaldığıni görüyorum.

      3-Cumhurriyet ilanindan sonra önceden Gayri Müslumlerin yapmiş olduklari Sanat, Tüccarlik, bilim, teknoloji,dalinda, savaşlar azalinca onlarin işlerini bizdeki siradan vatandaşlardan yapan, yetişmiş elamanların ve iş yerlerinin son 17 yilda aktif olan OSMANLI OCAKLARINI Kuranlar tarafindan MALLARINA MÜLKLERINE el koyuo, adamlarina peskeş çekmiş sahiplerinide bilim adamlari ile birlikte zindana tikmiş ASRIN OSMANLI SULTANININ MUHTEŞEM YAŞAMINI GÖRÜYORUM…..

      Sağlicakla kalın.

      • Nurdan abla iyi guzel diyorsun da 17yilda butun azinliklarin vakif mallari iade edildi, bi Allah razi olsun hukumetten dediniz mi? Burda yorumcu abdurrahman celebi iki yazisindan birinde yahudi yurttaslarimiza, ermeni kardeslerimize agiz dolusu kufurler ederken bir kez olsun itiraz ettin mi de simdi mulklerine el konulmus da, yok iyi yetismis elemanlarla birlikte mapuslara dolduruluyorlar da diye atip tutuyorsunuz..! Optum…

        • H Gayret! Size zahmet Yazimi birdaha hatta anlayincaya kadar okursaniz herhalde yorum yapmaktan vaz gecersiniz.
          Hoşça kalin.

      • siz de sağlıcakla kalın nurdan hanım.
        ideolojiler, insanları insanlıktan çıkarıyorlar. her yönüyle bu geçerli. yani, hem beynini kullanma noktasında, hem ahlaki olarak, hem duygusal olarak vb.
        ideolojileri ne kadar yaşamımızdan uzaklatırırsak o derece birey olmayı başarabiliriz.
        tarihe bakış da ideoloji penceresinden oluyor. tarihin yanlış yazıldığı düşüncesi de aynı şekilde ideolojik bir bakış açısı. günümüzdeki durum da, yani sizin yazdığınız, ideolojilerin eseri. hem islamcı kesimin ahlaksızlığı, hem islamcı kesimin insanları din ile kandırması, hem islamcıların, farklı düşünceleri baskı altına alması, zülmetmesi ideoloji sayesinde oluyor.
        – daha önceden de defalarca yazdım. bu ülkede iyi birşeyler, ancak birey olabilmiş kişilerin çoğalması ile mümkün. bizde o kadar az ki bu bireyler, çoğalmasından vazgeçtim, birey olmayı başarmış insan bile bulunamıyor. öyle olunca da pek umutvar olamıyorum.
        güneç hanımın yazısını, millet nelerle uğraşıyor biz ne ile uğraşıyoruz babından vermiştim. ama zannediyorum yeterince vurgulayamadım.
        – başka ülkeler bilimle, sanatla, teknoloji ile, iklim değişikliği sorunu ile vb. uğraşıyor, biz ise tarihle uğraşıyoruz.
        yok efendim, bilmem kimin paşası doğru değerlendirilmemiş.
        nerdeyse batmış olan, zulmün sıradanlaştığı bir ülkede bizim sorunumuz bilmem kimin paşasının ya da ölmüş padişahının ya da ölmüş şeyhinin sosyalist olup olmaması mı olmalı?
        – bu eleştiri herkese. binlerce insanın mahkemeye bile çıkmadan tutuklu durumda olduğu ülkede, ölmüş bir paşanın değerinin bilinip bilinmemesinden bahsetmek, evine ekmek götüremeyen, zülme uğrayan insanlara ihanettir. çünkü türkiyenin gerçeği, bilmem ne paşası değil, evine ekmek götüremeyen insanlardır. soğukta üşüyen bebeklerdir. ülkeden kaçarken boğulan bebeklerdir. hapishanede büyüyen çocuklardır. ölmüş bir paşa ya da osmanlı padişahı değil.
        osmanlı padişahı yemiş içmiş, keyfine bakmış. borcunu da türkiye cumhuriyetinin insanları ödemiş.

    • Hamza bey selamlar! Okuduğumuz bu yorum ” esas olan düşünebilmek, düşünmek için bilgiye de ihtiyaç yok, insan bilmeden de düşünebilir. Hepimiz düşünmeyi öğrenmeliyiz” başlıklı çalışmamızın devamı mıydı?:)))

      • Baran ortaokul mezunu bi yorumcumuz daha var yukarda bahri bey… Ikiniz bir olup hamza beyin beyin jimnastiklerine katilin derim, acilirsiniz…

  9. Aydınlanacak
    İkinci bin yıl uygarlığı, birinci Kur’an uygarlığı ömrünü doldurmaya başlamıştır. Faizli işçilik dönemi sona erecek. Kredileşmeli ortaklık dönemi doğacaktır. Yeni doğacak ortaklık medeniyeti, Batı uygarlığı ile İslam uygarlığının sentezinden oluşacaktır. Bu sentezi yapmaya Türkiye görevlendirilmiştir. Osmanlı bir taraftan İslamiyet’i yaşatırken diğer taraftan Batılılaşıyordu. Sonunda imparatorluk yıkıldı. Cumhuriyet kuruldu. Şimdi Adil Düzen’e doğru gidiyoruz.
    Bu uygarlaşmada görev alanlar değişik insanlardır. Cumhuriyette tarihi yazanlar, askı altında idiler. Baskı batıdan geliyordu. Öncelikle cumhuriyet tarihi baştan başa karanlıklar içindedir. Bana göre tarihin en büyük zaferi Lozan zaferidir ama yetişkin yazar Kadir Mısırlıoğlu hezimet olarak göstermektedir.
    Bir gün gelecek Akevler büyük tarihçisini yetiştirecek ve üçüncü bin yıla geçiş tarihi aydınlanacaktır.

  10. kötü para iyi parayı piyasadan kovar. Binlerce bu gün ki idarecilerden daha kaliteli kabiliyetli insanlar, aşırı tarafgirliğin baskısı ile kapalı kasalarda saklanıyorlar. Liranın değeri korunamadığı gibi bu milletin değerli evlatlarının tedavüle çıkıp vatan millete hizmet etmeleri engelleniyor.

    • Dogrudur sayin agaoglu, fetocu mankurtlar piyasada ne kadar 1dolarlik banknot varsa hepsini toplayip sivisip gittiler, ayaktakimi icerde… Bakalim bi dahakine piyasaya kaclik banknot surecekler..? Anlasilan hala hizmete doyamamislar; ne tiyatroymus arkadas yaaa..!

  11. Fehmi bey sizin Enver paşa konusundaki bakışınızda çok ön yargılı.bu konuda Şükrü hanioğlunun ve Nevzat kösoğlunun kitaplarını okumanızı tavsiye ederim

  12. Mithat Cemalin tarihciligi de tartışmalıdır. Bizde dönemlerinde meşhur olmuş isimlere yazdıklarına topluca bakarak değerlendirilmesi gerekir. Bir güzel iş yapmış sonra saçmalama çok yazar var alemde.

  13. Fehmi Bey’deki değişim istikrarlı bir şekilde sürüyor.Ahir ömründe,Emin Çölaşan,Hikmet Çetinkaya,Yılmaz Özdil ve emsali zevatla aynı siyasi hedefe atış yapma,muhalefet etme noktasında birleşti.Tersinden söyleyecek olursak
    adını andığım kişilerle birlikte CHP’nin
    başarısına sevinme noktasına geldi. Halbuki yazarlık hayatının önemli bir kısmı bu şahıslarla mücadele ve polemikle geçmişti.

    Mustafa Reşit Paşa hakkındaki kanaati
    de yukarıdaki değişimle paralellik arz ediyor.Doğrusu bu Paşa hakkında derinlemesine bir okuma yapmış değilim.
    Velakin mütedeyyin çevrelerin hemen hemen bütün kanaat önderlerinin, yazarlarının,mütefekkirlerinin iyi gözle bakmadığı Tanzimat Fermanı’nın hazırlayıcılarından olması beni de hakkında olumsuz bir kanaate sevkediyor.

    • Bekir bey selam, arastirmacilara acik olan ingiliz hariciyesi arsivlerindeki “m.resit pasanin tanzimat fermanini gulhanede bizzat cikip okumasi karsiliginda kendisine bilmem kac ingiliz altini odendigini” gosteren evraki gormus olsaydiniz sayin koruya bakisiniz biraz daha farkli olurdu herhalde… Yani sayin yazar yorumunuzda adi gecen sahislarla ayni kefeye girmis olmaktan cok siyasi arenamizdaki ingiliz muhibleri ve majestelerinin icguveyleriyle bir dayanisma sergiliyor olabilir… Malumunuz yeni olusumlar ve partiler meselesi henuz sicakligini koruyor..! Demek ki our boys yetistirme isleri oldukca eskiymis…

      • Şu evrakın adresini göstersen de biz de bir değerlendirme yapsak!
        Erdoğan da Batı’dan milyarlarca dolar borç aldı, buna göre acaba diyorum …

      • H gayret bayadir sesin çıkmıyordu biz burada sensiz iyiydik. Trollük maaşına zam mı yaptılar ne yaptılarda geri geldin. Madem sen geri geldin keşke Bernar Reis de geri gelse. 🙂

        • Tovbe de safa, en son yaptigini duymadin galiba sn.bernarin: sayin korunun yazilarini ingilizceye ceviriyorum ayagindan butun arsivi goturup bilgisayar korsanlarinin eline teslim edivermis..! Haftalarca ac biilac yorum yazmadan kaldik oylece, daha yeni site toparlaniyor site… Eleman hakkaten buyuk cevirmenmis..:)

  14. HER ŞEYE YENİDEN DAHA GENİŞ BİR ŞABLONDAN BAKMAK…
    Selçuklular’dan başlar ve Osmanlı Devleti’ni de katarsak, bin yıllık bir devlet ve medeniyet…
    Sözü edilen dönem ve o dönemde yaşayan şahsiyetler ise bin yıllık (ikinci binyıl) bu medeniyetin bir taraftan son dönemi ama diğer taraftan bin yıllık (üçüncü binyıl) medeniyetinin başlangıcı…
    Bu merhalede yani tarihin bu döneminde yaşayan bu şahsiyetleri ve insanların günümüze kadar onları değerlendirmelerini işte bu dönemde yaşanıldığını ve halen de bu dönemi yaşamakta olduğumuzu bilerek değerlendirmemiz gerekmekte…
    Adil Düzen Çalışanları olarak bizler, Süleyman Karagülle’nin rehberliğinde, yarım yüzyıldan beri böyle yapmaya gayret ediyoruz…
    Bu konuda bilgi sahibi olmak isteyenlere başta Süleyman Akdemir ve Aif Ersoy olmak üzere, çalışma arkadaşlarımızın akademik çalışmalarını ve diğer arkadaşlarımızın çok yönlü çalışmalarını tavsiye ederiz (www.akevler.org sitemizden önemli bir kısmına ulaşılabilir)…
    Fehmi Koru “Galiba tarihimize şablonlardan kurtularak yeniden bakmak şart.”diyor ya; sadece tarihimize değil, tarih dahil her şeyimize çok hem de çoook geniş bir şablondan bakmak gerekiyor…
    Ve’s-selam…

  15. Hatibi 35 kelime ile hitap eden, muhatabı ise bu hitabı delicesine alkışlayan bir topluluk. Sosyolojik olarak kabile mi, güruh mu denir bilemiyorum.Bu topluluğun “şablon” dışında bir kriteri olabilir mi?

    • Sayin y.k., yukarda sayin RNE halihazirdakilere nazaran daha buyuk bi sablon kullanmayi oneriyordu, aliskanlik iste; sablonsuz da olmuyor demek ki… Iyisi mi siz de bikac numara daha buyuk ya da genisce bi sablona gecin bari, ne biliim iki odali bi even uc odaliya falan gibi…

  16. Resit pasanin devri saadetine namik kemalin yetisememis olmasinin toplumumuz icin ne menem bir kayip olusturdugunu gercekten de bilecek durumda degilim. Ama basbakanlik yapmis koskoca bir pasanin mezarinin nerede oldugunu dahi bilen yok, iyi mi..?

  17. Sayın Koru ,
    Tabi ki yazdığınız şekilde bakmak lazım. Mutlak iyi ya da mutlak kötü yoktur. Her iyinin içinde bir miktar kötü, her kötünün içinde bir miktar iyi, ying ve yang ayırımı. Her insan dünyaya gelirken donatıldığı akli ve bedeni melekelerinin gereği görevini ifa edecek. Siz yazmaya , biz okumaya devam edeceğiz. Tenor olacak ses de yok bende.
    Tarihi şahsiyetleri yüceltmek ya da kötülemek bize bir şey kazandırır mı?
    Onlar birer ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazançları onlara, sizin kazancınız size. Onların yaptıkları sizden sorulmaz.bakara suresi 141 .

  18. Adelina Sfishta hanımın yazdıklarına noktası virgülüne kadar katılıyorum. Akıllılar bu kadar düşününce, atı alan Üsküdar’ i geçti. Geçmiş olsun hepimize.
    Ah minel siyaset, sen nelere kadirsin..

    • Osmanlı yı batiranlar edebiyatçılardir. O devirde yaşamış meşhur bu kadar edebiyatçı varken neden bir matematikçi fizikçi kimyacı yok. O devirde şuan in teknolojisinin temeli atiliyor. Ama bizim yoneticiler habire edebiyatcı yetistirmekle mesguller. Genelleme yaptigimin farkımdayım ama durum o kadar vahim ki durumu böyle ifade etmek gerekiyor. Bi Cahit Arf ile avunuyoruz. Hâlâ da öyle. Bizim yüzlerce nobel ödüllü insanımız olması gerekirken 2 adamla övünüyoruz. Onlarda kendi çabaları ile nobeli aldılar. Bizim ülke olarak bu değerli insanların çalışmalarına hicbir katkımız yoktur. Tanıdığım bir doçent var adam bir mercek için patent başvurusu yaptı. 2 yıl sonrasına patent başvuru sonuçlanacak tabi bu arada kimse bu merceği bulmazsa. Yazık yazık yazık. Bu ülkeye yazık. Şimdi siz olsanız bu ülkeye nasıl katkıda bulunmak istersiniz.
      Sayın koru sizde bir edebiyatcisiniz. Bu durumu görmezden gelerek yazdığınız için yazdıklarınızın hiç bir hükmü yok nazarımda. Bu ülkeye iki mühendis kökenli yönetici geldi onların döneminde bu ülke ilerledi. Gerisinde var olan tüketildi. Çünkü edebiyatçılar analitik düşünmez hep kaprisleriyle düşünüp yazarlar. Yada bi baska edebiyatcinin kaprisini anlatirlar. O zaman da batarsınız.
      Namık kemal bu vatanı seven tek adamdı da gerisi sevmiyordu. Öyle mi? vatanını seviyorsan çalışırsın konuşmazsın. Çok sesi çıkarların kiymetli olduğu ülkelerin durumu ortada.

      Bu arada o kadar okumama rağmen ilk kez buraya yazıyorum.

Yoruma kapalı.