AK Parti geçmişte yapılmış yanlışları günümüze taşımaya kalkarsa…

25
Reklam

Benim dünyada olmadığım 1920’lerde veya doğmuş olsam bile ‘agulu, gugulu’ ilk konuşma talimlerini yapmaya başladığım 1950’lerin başlarında çıkmış kanunlara itiraz edebilmem elbette söz konusu olamazdı; ancak son 50 yıl içerisinde özgürlükleri kısıtlayıcı ne kadar yasal düzenleme girişimi veya yasakçı bir uygulama söz konusu olmuşsa hepsine karşı çıkmışımdır.

Takrir-i Sükun Kanunu (1925), 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu (1951), TCK’nın 163. maddesi halini alacak Vicdan ve Toplanma Hürriyetinin Korunması Hakkında Kanun (1953) hep toplumu galeyana getiren bazı olaylardan sonra çıkartılmıştır.

Demokrat Parti’nin (DP) iktidara geldiği günlerde ona fikri açıdan destek olmak amacıyla kurulmuş, kurucuları o zaman ve sonradan DP ile aynı çizgideki aydınlardan oluşan Milliyetçiler Derneği, nasıl olmuş da Adnan Menderes tarafından kapatılmıştır dersiniz?

Örnek olaylar

Takrir-i Sükun’un hangi şartlarda çıktığını bir ansiklopediden aktarayım:

“Hükûmete olağanüstü yetkiler veren Takrir-i Sükun Kanunu ile Kasım 1924 ortalarında dinsel gericilik tehlikesine karşı Başbakan İsmet İnönü sıkıyönetim ilân edilmesini istedi. Ancak Meclis”te bu isteğini kabul ettiremeyince istifa etti ve yerine ılımlı kişiliğiyle tanınan Fethi Okyar başbakanlığa getirildi. 1925 Şubat ortalarında Şeyh Sait isyanı patlak verince, Doğu Anadolu”da hemen sıkıyönetim ilân edildi. Fethi Bey düşürüldü ve yeni hükümeti 3 Mart’ta İsmet Paşa kurdu.”

Evet, hemen ardından da temel hak ve özgürlükleri biçen Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı.

Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun DP tarafından çıkarılabilmesi için sakallı ve takkeli birilerinin Atatürk heykellerine saldırması, Milliyetçiler Derneği’nin Menderes eliyle kapısına kilit vurulması için de gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast girişiminde bulunulması gerekmişti.

Reklam

DP iktidara gelir gelmez heykel yıkıcılığına başlayan sakallı-takkeliler garip bir tarikatla irtibatlıydılar. 

Yakup Kadri Karaosmanoğlu anı kitabı ‘Politikada 45 Yıl’da sonradan heykel kırıcılığına soyunan tarikatın 1950 seçiminden hemen önce CHP ile işbirliği içerisinde bulunduğunu hayretini gizleyemeyerek yazıyor (s. 178-179). 

[Bu sözde tarikatın liderinin sonu iyi gelmedi.]

Daha sonraları da bu tür etki-tepki düzenlemeleri girişimleri çok oldu. 

Amerikan 6. Filosunun İstanbul’e gelişi aleyhine başlayan protesto tarihimize ‘Kanlı Pazar’ adıyla geçen bir olaya dönüştü (16 Şubat 1969). Olayın hemen ardından dönemin hükümeti ‘Anayasa Nizamını Koruma Kanunu’ adıyla zaten dar olan hak ve özgürlükler alanını daha da darlaştırma girişiminde bulunmaya kalkacaktı. 

[Girişim, o sırada CHP’de genel sekreter olan Bülent Ecevit de karşı çıktığı için akim kalmıştır.]

Turgut Özal’ın 1990’lar başında ‘üç özgürlük’ diye adlandırdığı felsefesini hayata geçirmek için Türk Ceza Kanunundaki sol ve sağ fikirleri yasaklayan 141, 142 ve 163’ncü maddeleri kaldırmaya kalkıştığı sırada da kamuoyunun kafasını bulandırma amaçlı olaylar birbiri ardına meydana gelmişti.

Lafı uzatmayayım: İktidarlara kendilerinin en yakınlarını hedefe koyacak ve sonraları aleyhlerine çalışacak yasal ve uygulamaya dönük düzenlemeleri yaptırmak bu ülkede o kadar zor değil.

Reklam

Türkiye’nin en büyük belası olan terör sorununu çözmek için yola çıkıldığı dönemde olanları hatırlayın yeter. Terörle Mücadele Kanunu’nda düzeltmeler yapılmaya kalkışılmışken, Bursa/İnegöl’de, Ege’nin bazı kasabalarında ‘kalkışma’ görüntüsü verilen saldırılar yaşanmıştı.

O zamanın AK Parti hükümetini köşeye sıkıştırma amaçlı provokasyonlar…

Eskiye ait bu olayları “AK Parti internet medyasını düzenleyecek” haberlerinin çıkması üzerine hatırlatıyorum.

AK Parti ve sosyal medya

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni doğum yapmış kızı ile torununa sosyal medya üzerinden saldırmış biri. Geçenlerde de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçiminde rakip çıkan HDP’nin eski eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşine her kesimce lanetlenen bir çirkin mesaj gönderilmişti.

Yine sosyal medyadan…

Bu iki olay üzerine internet medyasını zapt-u rapt altına alma amaçlı geniş kapsamlı bir yasal düzenleme yapma yoluna gidileceği anlaşılıyor.

Wikipedia’ya erişimi iki yıldan uzun süre yasaklamış bir ülkede Twitter’a, YouTube’a, Instagram’a, Netflix’e de kısıtlamalar getirilebilir.

Getirilir de iyi mi olur?

RTÜK eliyle iki muhalif TV kanalına beşer gün ekran karartma cezası verildi. Birinin programcısı ekrandan Sultan Abdülhamit için “Despottur” demiş, diğerinde de bir konuk hükümetin Ortadoğu politikasını sertçe eleştirmiş…

Tarih ve uluslararası ilişkiler ve ekran karartma…

Yola çıkarken, 2000’lerin başlarında, hak ve özgürlükler alanının darlığını gündeme getirip her alanda özgürlük vaadinde bulunmuş, ilk döneminde o vaadini yerine getirme amacıyla önemli adımlar da atmış olan bir hükümet hala iş başındayken, 2020 yılında, bunlar oluyor.

Ve ben, pek az duyarlılığı bulunan önceki hükümetler döneminde, provokasyon kokulu oldu-bittiler eşliğinde özgürlükleri daraltıcı yasal düzenlemelere kalkışıldığında ne yaptıysam, bugün de onu yapmak zorunda kalıyorum.

Geçmişin yanlış olaylarını bu defa AK Partililere hatırlatıyorum.

Muhtemelen şimdi yapılmak istenen de yarınların hatırlatma listesine dahil edilecek…   

 Ne demişti İstiklal Marşı’mızın şairi tarih için? 

“Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” dememiş miydi?

ΩΩΩΩ

Reklam

25 YORUMLAR

  1. Aynı geleneğe ileri sürülen güncel yasaklarla devam ediliyor. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” ise, bu tür yasaklanma işleriyle “zihniyet” ayna gibi Devletin karşısına çıkıyor, kendini görmesi için! Alelade bi kişiye ait olsa bu “zihniyet”e “hadi yaa, laf” denir, ”lafa bakılmaz” denir geçilir ama Devletin mekanizmasını temsil ediyor. Sözde uzman olan birçok danışmanlar da var. Boşuna (mı) para alıyorlar!? Danışılacak akıl nerede?

    Başlı başına, israf bu israf! İsraf geleneğinde daha önce değindiğim “zaman israfı”na ilaveten bir yenisi! GÜÇ İSRAFI! Bu güçle yapılan iş pire için yorgan yakmaya bir başka örnek. Elektronik çağda yaşanıyor. Daha ne isteniyor, mekanizmayla pireyi kolaycana enselemişsiniz, hak-hukuk-hürriyet çerçevesinde ne gerekiyorsa yapın. Yorgan yakmanın alemi ne? Şayet bu bir güç tezahürünün kanıtlaması ise, güç israfından öte malzeme israfı. Bu misaldeki malzeme, yorgan ve bu milletin ta kendisi, Vatandaş çoğunluğunun hakkı-hürriyeti. “Herşey millet için” ise, “Bundan böyle, milletin dediği olacak”sa bir anket yapın millete sorun. Millet “Evet pire için yorgan yakılmalı” desin hak verelim…

  2. Yasakların tarihi örneklerinden verilen özet bilgiler iyi olmuş. Bazı ayrıntıları öğrenmiş olduk. Misal, heykellere saldırı ve Yakup Kadri’nin anılarında işaret ettiği CHP bağlantısı, ayrıca ilgli tarikat lideri ve sonunun iyi olmaması merak uyandıran ilave noktalar. İlginçtir ki yasağı getirttikleri Menderes’in, yine CHP bağlantılı sonu da iyi olmamış.

    Herbir yasak geri kalmışlığın kabulu ve çaresizliği ile kontrolsüzlüğe karşı alınmış sözde tedbir olurken kutuplaşma ve birer tahakküm aracı olarak kullanılmış. İşin kolayına kaçma, hataları kabul etmeme, yalanlar üreterek örtbas etme bu eski devirlerin önemli birer karakteristiği. Boş işlerle uğraş(tı)ıp vakit kaybettirme ve geri kalmışlığı mümkün mertebe kalıcı bir hale getirme işleri epey başarılı olmuş… Zaman israfı!

    Bazı iyi niyetlerinden şüphem yok. Ancak M.Kemal Atatürk Paşamız kutup başı olarak başlattığı işin, iç dinamikler ve karşılıklı kuvvetlerle, bir kısırlaşma noktasında kördüğüm olabileceğini öngöremedi. Geri kalmışlıkla mücadele edebilmek için ülkede kötü örnek olarak önce gerici üretilmiş gibi bir hal var. Bu kötü örnekler üzerinden potansiyel bütün iyilik ve aydınlıkların tekele alınarak CHP kanalıyla piyasaya sürülmüş olması gibi iddialı bir hal ve plan var, sanki. Pek bir işe yaramadığı görülünce bu hal ve planların “darbe” lerle yardımına koşulmuş gibi bir hal de devam ediyor. Her yasak kendi başına bütüne yapılmış bir nevi darbedir…

  3. Sosyal medyada aşırı hakaret veya terbiyesizlik içeren mesajlar binde biri geçmez. Zaten onlar da bir şekilde tespit edilip tutuklanıyor ve haklarında dava açılıyor. Örneğin Berat Albayrak ve eşine yapılan terbiyesizlikte olduğu gibi.
    O zaman bu “sosyal medyaya bir düzen getirmek lazım” lafı da neyin nesi? Apaçık ki amaçları, binde bir olan ve zaten cezaları verilen münferit olayları bahane ederek sosyal medya muhalefetini bastırmak. Besledikleri havuz medyası ile oraya zaten %90 hakimler.
    Artık o hale geldiler ki faşizan yöntemlerden medet umuyorlar. Fakat bunlar beyhude çabalar.
    Erdoğan ve Bahçeli kaderlerine doğru yürüyorlar. Bizler de bu filmin sonunu hep birlikte izlemenin keyfini yaşayacağız. Popüliste acıyacak değilim herhalde. Ne ekersen onu biçersin, bu Allah’ın emridir.

  4. aslında pek yorum yapmak istemiyorum ama konu ve konuya yaklaşım “illaki yorum yap” diye beni zorluyor. yani konunun ve yaklaşımın kurbanıyım.
    – 1- ak parti ya da Recep Tayyip Erdoğan partisi sosyal medyayı kapatamaz. Kapatamamasının nedeni de öyle dünyada türkiye algısı ya da uluslararası kuruluşlar vb. değil. kapatamaz çünkü iktidarını sürdürmesinin en önemli sacayaklarından birisi sosyal medya ve trol ordusu.
    – Sosyal medya olmazsa, toplumu koyun gibi gütmesi için havuz medyası ve yasal (karar gazetesi, sözcü gazetesi, diken, t24 gibi) kanallara mahkum olacak. bunlardan havuz medyasının havuz kadar kalması gerçeğini gözönüne aldığımızda sosyal medyanın ve muhalif yayın organlarının önemi ortaya çıkar.
    – Onun için akp sosyal medyayı da muhalif medyayı da kapatamaz.
    – Anlamayanlar için, ve akp yöneticileri ve devlet bahçeli için de tekrar edeyim: Sosyal medyayı kapatamazsınız. Muhalif gazete ve televizyonları kapatamazsınız. Sadece bu mecraları istediğiniz kıvama getirmeye çalışacaksınız.
    – Bu mecraları istediğiniz kıvama getirebilir misiniz? sosyal medyayı pek fazla getiremezsiniz. muhalif medyayı ise, istediğiniz kıvam olmasa da o kıvama yaklaştırırsınız. Yani, sizin için, muhalif medya “Allah’ın bir lütfu” değerini bilin.
    – Sosyal medyanın düzenlenmesi kavramındün bahsedenler ya salak, ya da milleti aptal ve salak zannedecek kadar salaklar.
    – akp ve mhpnin derdinin bu ülkenin iyi bir ülke, insanlarının iyi yaşayan insanlar olması gibi bir derdi olmalı ki, böylesine salakça cümleler, salakça cümle olmaktan anlamlı cümle olmaya evrilsinler.
    – akp-mhp iktidarının, bu güne kadar, ülke yararına hangi düzenlemeyi yaptığıını açıklarlarsa, bu salakça ifadeyi ciddiye alıp eleştirebilirim.

    • ilave!
      – Öncelikle kaba dilim nedeniyle herkesten özür dilerim. bu özelliğimi pek sevmiyorum.
      – görüşümü tekrar edeyim: başbakan indirecek kadar sosyal medyadan yararlanan bir iktidarın sosyal medyayı kapatması mümkün değil.
      – pelikan grubuna aktarılan imkan ve para boşuna mı yani.
      – Sosyal medya olmadan, sosyal medyada hakaret etme, küfretme, iftira atma imkanı olmadan, abdullah gül itibarsızlaştırılabilir mi, davutoğlu itibarsızlaştırılıp istifa ettirilebilir mi, babacan itibarsızlaştırılabilir mi, imamoğlu hakkında, yavaş hakkında o kadar iftira, yalan nerde yazılacak. trtde değil herhalde. hürriyette, hatta akitte bile yazamaz. en fazla mason vb. der, kafir der.
      – İktidar, iftira, hakaret, yalan, küfür için sosyal medyaya ihtiyaç duyuyor.
      – muhaliflerini itibarsızlaştırmak için, kendi içinden kopacaklara gözdağı vermek için sosyal medyaya ihtiyaç duyuyor. hem de küfrü, hakareti, yalanı, iftirası ile. bunlar olmadan, yani küfür, iftira, yalan, hakaret olmadan sosyal medya iktidarın işine yaramaz.
      – Küfür olmadan bir sosyal medya iktidarın değil, muhalefetin işine yarar.

      – muhalif basının iktidar için “Allah’ın lütfu” olması meselesine gelince: Zannediyorum bu konuyu da açmam lazım.
      – yandaşlar (tüikinden gazetelerine, televizyonlarına, sosyal medya trollerine kadar) artık iktidarın toplumu ikna etmesine yetmiyor.
      – bu nedenle iktidar, toplumun inanacağı, toplumun takip ettiği kanallara ihtiyaç duyuyor. (seçimlerde apodan mektup getittirmeleri ve kaçak öcalanı televizyona çıkartmaları da bu nedenledir).
      – Bu kanallar: 1- Muhalif organizasyonlar: Parti, sendika, vakıf, dernek vb.
      2- Muhalif kitle iletişim araçları.
      3- Muhalif, toplumda itibar gören kişiler.
      – Bunlardan yararlanmalarının da birkaç yolu var:
      – A: Satın alma
      – B: Korkutma
      – C: bu kesimin kafasının çalışmaması
      – ki her 3 şık için de yeterince örnek var.
      – Fakat burda en önemli olanı, muhaliflerin kafasının çalışmaması ve iktidarın işine gelen şekilde tavır göstermesi.
      – Bu konuda bir yazı yazmayı istiyordum ama fırsatım olmadığı için yazamadım. mesela ankara barosunun diyanet işleri başkanı ile ilgili açıklaması. Bu açıklama, iktidarın yeni bir çatışma fırsatı bulması ve hedef saptırması açısından “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirilebilecek bir çıkıştı.

  5. Evet, erbakan hükümeti kuran kurslarımızı ve ihl okullarını kapattırmıştır ama bu kurumlarımızın, kendilerinin en yakını olduğunu savlamak biraz absürd olur bence…

  6. “Lafı uzatmayayım: İktidarlara kendilerinin en yakınlarını hedefe koyacak ve sonraları aleyhlerine çalışacak yasal ve uygulamaya dönük düzenlemeleri yaptırmak bu ülkede o kadar zor değil.”
    Sayın yazar böyle demiş ama tam tersine bizim ülkemizde olmayacak ve olamayacak tek şey vardır, o da “bir iktidarın kendi yakınlarını hedefe koymasıdır!”
    Şimdi siz düşünebiliyor musunuz ensar vakfı kapatılsın? Kendi iddianıza göre “evet o da kapatılır” diyebiliyor musunuz? Şimdi anlaştık sanırım…

  7. “DP iktidara gelir gelmez heykel yıkıcılığına başlayan sakallı-takkeliler garip bir tarikatla irtibatlıydılar.

    Yakup Kadri Karaosmanoğlu anı kitabı ‘Politikada 45 Yıl’da sonradan heykel kırıcılığına soyunan tarikatın 1950 seçiminden hemen önce CHP ile işbirliği içerisinde bulunduğunu hayretini gizleyemeyerek yazıyor (s. 178-179).

    [Bu sözde tarikatın liderinin sonu iyi gelmedi.]

    Anlaşılan chp eskiden beri tarikatlarla al takke ver külahmış ama bu seferki tarikat liderinin sonu o kadar da kötü gelmiş sayılmaz değil mi? En fazla pensilvanya dolayındaki 400dönümlük malikanesinde inzivaya çekildi, hepsi bu…

  8. Tarihsel bir plan içinde geleceğe de olası bir öngörü içeren neredeyse her cümlesine katıldığım bir yazı.
    Yasaklamalara hayır, düzenlemelere evet.
    Sosyal medyayı yasaklamak zaten olası bir iş değil, ortak bir alan herkesin eşit ve adil kullanımına açık olmalı lakin kişilerin hak ve özgürlüklerine saldirmak, hakaret etmek, incitmek, rencide etmek te cezasız kalmamalı. Herkes arabasıyla sokağa çıkıyor trafik kuralları olmasa halimiz nice olur, bunca kural varken bile uyulmayınca sonuçlar ne kadar ağır oluyor. Sosyal medya da trafik gibi rahat ve güvenli kılacak kurallara ihtiyaç var sadece. İnsan ilişkilerinin artık büyük oranda digital ortamda gerçekleştiği bu pandemi günlerinde sosyal medyaya düzenleyici değilde yasaklayıcı, kısıtlayıcı bir zihniyetle yaklaşılırsa iktidar bu işten tahmin edemeyeceği kadar zarar görür.
    Zaten önümüzde oldukça sıkıntılı bir iki yıl var, pek çok maceralar, toplumsal travmalar bizi bekliyor, fazladan gerginliğe, sıkıntıya lüzum yok. Aklımızı başımıza alalım.

  9. Erdoğan ın kızına hakaret eden eski ortakları fetö(cü) çıkmış.
    Şaşırdım mı? Hiç şaşırmadım.

    • Oturduğum şehrin belediye başkanı AKP,

      Üst geçit yapıyor.

      Mühendislik ve halk gözü ile tam bir facia,

      Mütahit firma kim çıkar sizce fötöcü

      Bir tane şamar oğlan bulmuşlar.

      İyi yapılan işler AKP yaptı,

      Kötü olduysa halk tutmadıysa fetö yaptı.

      • Çok haklısınız.
        Erdoğan seçimi kaybederse demek ki kötü işler yapmış ki kaybetmiş olur. O zaman da kötü iş yapanlar FETÖ’cü olduğuna göre o da RETÖ’cü olmuş olur. Bu yorumuma kızan olursa da insaf etsin, bu denklemi ben kurmadım ki!

  10. Doğru bir saptama Nurdan hanım. Dünya’da artık ulusların sorunları çok önemli değil. İstanbul işgal edilecekken meleklerin cinsiyetini tartışanlardan farkımız yok. Doğa bu yüzden kendini koruma altına alacak anlaşılan; korona ile başladı. Bu günlerde koronanın İran, Irak, Suudi ve Mısır’da artma eğiliminde olduğu söyleniyor haberlerde. Sıradaki ülke hangisi olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yok. Tüm bu ülkelerin tek ortak noktası neyse, TC deki sorunların temel kaynağı da odur. İran’dan İranlılar ve Dünya ne kadar hoşnutsa, Irak’tan Iraklılar ve Dünya ne kadar hoşnutsa, Suudi Arabistan’dan Suudiler ve Dünya ne kadar hoşnutsa, Mısır’dan Mısırlılar ve Dünya ne kadar hoşnutsa TÜRKİYE’DEN DE TÜRKİYELİLER O KADAR HOŞNUT OLACAKTIR. Her tür özgürlüklerin kısılması, yargının siyasallaşması,baroların tüm benzer kurumlar gibi işlevsiz hale getirilmesi, her tür istatistik bilgisinin (haaa unutmadan Milli Piyango’nun arka arkaya iki çekilişinde aynı numaralara ikramiye çıkması) masa başında uydurulmuş olması gibi olaylar tali olaylardır. Bu yüzden dert etmek, şimdi benim yaptığım gibi ahkam kesmek anlamsızdır. Çözüm: maske, mesafe ve temizlik koşullarına uyularak Dünya’da her şey serbest bırakılmalıdır. Önlem almayan geri zekalılar, temizliğe gereken önemi vermeyen pislikler, sosyalleşmek adına kalabalıklara gereksiz karışan zavallılar, uçağa binen, havuza giren velhasıl tüm bunları dikkate almayan safralar bırakalım hastalansınlar ve ölsünler. Buna doğal seleksiyon deniyor. Hem dilerim o kadar çok ölürler ki onlar için harcanan Dünya kaynakları düzgün insanlara kalır.

    • Yahya bey gelişmiş denilen ülkelerin verdiği korona kurbanlarına bakılırsa sayıp döktüğünüz ülkeler her şeye rağmen dimdik ayakta görünüyor; bana kalırsa doğal seleksiyona pek güvenmeyin, yoksa bu zamanda hindistan diye bi memleket olmazdı, okunmuş gazete kağıdına pirinç pilavı koyup veriyordu oralarda lokantacılar…

      • Ha gayret, Türkiye’de durumlardan ve durumundan hoşnut biri olduğun için sizi kutluyorum. Dilerim hep böyle sürer. Size çok basit bir öneride bulunacağım; örnek amaçlı. Biliyorsunuz yerli tank, yerli uçak derken şu sıra en popüler yerli SUV otodan söz ediliyor. 2023 de banttan çıkıp (seri üretim) yollarımızda olacakmış. Banttan çıkmak demek en az 100.000 adet üretim demek olduğunu sanırım biliyorsunuzdur. Benimle bahse var mısınız? 2023 Temmuzda banttan çıkmış yerli otoyu size hediye edebilirim, siz 2023 aralıkta seri üretime geçilememişse 2023 veya 2024 model herhangi bir (en ucuzuna razıyım) SUV otoyu bana hediye eder misiniz? Neden bunu diyorum; bahsi sevdiğim için değil, hayal peşinde koşanlara inanmaktansa elimizde somut bir şeyler olsun, sözler havada kalmasın amaçlıyorum.

      • Kısaca 100.000. oto 2023 de üretilirse 100.001 veya sonrakini size hediye edeceğim. 31.12.2023 de 100.000. SUV üretilememişse siz bana 2023 veya 2024 model herhangi bir SUV otoyu (0 km.de) hediye edeceksiniz.

  11. Troller sosyal medyadan kovulunca; birilerinin çaresiz kalması nedeni ile vatandaşlara biz at oynatamadıktan sonra sizleride sosyal medyadan mahrum edelimde görün der gibi.

    Zaten bizde mağdurları oynamanın en kolay yolu kendi kendine hakaret edip suçu başkalarına atmak, yöntemi.

    • Nurdan hanım hep birilerini karalama kötüleme Nasrettin Hoca gibi bağırasım geliyor hırsızın hiç mi suçu yok…Son üç dört yıldır yaşanan travmalar sıradan bir vatandaş olarak beni çok üzmekte bazen düşünüyorum tüm taraflar biz nerde hata yaptık dese birer geri adım atsa akl-ı selim davransa ..

      • Gelmiş geçmiş hükümetlerin en başarılısına “hırsız” demeyi bırakmanın zamanı gelmedi mi artık aynur hanım? Nurdan abla doğru bildiğinden şer de olsa vazgeçmez, bence dediğiniz gibi siz kendi yanlışlarınıza bakın daha iyi!

        • Sayın Gayretli hükümete hırsız demedim Nurdan hanım çok fanatik cemaat mensubu herhalde cemaatler de hata yapabilir demek istemiştim …Ki bu hatalar pek çok insanın mağduriyetine sebep oldu.

          • Nurdan abla ne kiliseye na camiye sığar, o kendi bildiğini okur aynur hanım… iktidara demedim diyorsunuz ama hemen alttaki yorumcu da mı ifadenizi yanlış anladı acaba? Çünkü kendisi oldukça ikna olmuşa benziyor yani…

      • Aynur hanım! Bu travmaları yaşatanlar kimler?
        İstersenız 18 yıl öncesine bir bakın! Kirada oturan birisi hem hemşrilerini hemde kendisini milyarder yaptı ve Dünya liderleri arasında en zengin liderler arasına ulaştı…
        Şimdi de milletin akli ile adate alay eder gibi bilmem sosyal medyada yakınına hakaret edilmişte????!!!! Siz bunu yutabilirsiniz Hiç kusura bakmayın TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT diyenlerin ciğerini bildiğim için ben bu tip entirikaları yutmam…
        Sanki 18 yıldır Türkiyeyi benim rahmetli babam yönetmiş’te halkın yarısına terõrist diyen birisini temize çıkarmak için menfaatım gereği kırk takla atanlarda olmaktan Allaha sığınırım.
        Peki Suçlu kimler? Bir zamanlar bende dahıl bunlari halen daha destekliyenler…
        Sağlıcakla kalın.

Yoruma kapalı.