Yazılarımdan, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçim sonuçları tahmininde bulunmam gerektiğinde hep ‘AK Parti nasıl olsa bunu da kazanır’ izlenimi aldığını söyleyen bir dostum, uyarı da içeren bir tonla, “Seçime bir ay kaldı, hala aynı görüşte misin?” diye sordu.
Siyaseti benim kadar yakından izleyen bir dost bu. Yazılarımı da aynı yakınlıkta izlediğini öğrenince mutlu oldum.
Görüşümün temelinde yatan sebepler
Normal şartlar altında AK Parti’nin bu seçimi de kazanmaması için bir sebep yok: Bütün belli başlı iller ve ilçelerin çoğu AK Partili başkanlar tarafından yönetiliyor… Bürokrasiye de hakim bir iktidar partisi; “Beka sorunu var” denildiğinde söylenene kulak verilmesi doğal… Yalnız önüne çıkan sorunları çözebilecek yetkilerle donatılmış değil, istenir ve işine yararsa seçim kazandıracak sorunlar çıkarabilecek durumda da… Medyanın neredeyse bütünü AK Parti’nin kazanmasını gönülden arzu ettiğini belli eden yayınlar yapıyor…
Üstelik MHP’yi de yanına almış durumda. İki partinin sözcülerinin tek parti sözcüleri gibi açıklama yaptıkları yetmezmiş gibi, pek çok il ve ilçede ortak aday da belirleyebildi AK Parti ile MHP…
‘Cumhur İttifakı’ bu seçimden başarılı çıkamaz olur mu hiç?
Benim görüşüm bu tür bir akıl yürütmeye dayanıyor.
Tabii, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın canını dişine takarak partisini kazandırmak için seferber olduğunu ve onun bugüne kadar katıldığı bütün seçimleri -hatta kaybettiklerini bile- sonunda kazanma becerisini de bu tabloya eklemem gerekiyor.
Muhalefetin büyük bölümünün bu seçime sanki başarılı olmak istemiyormuş gibi yaklaştığı da bir başka gözlemim. DSP’nin önünü açacak biçimde davranarak kendisine muhalif/rakip bir cephe çıkarmayı bile başardı anamuhalefet partisi.
Daha ne olsun?
Yine de…
Tabloyu bozan görüntüler
Evet, bütün bu tabloya rağmen, iktidarın -parti ve ittifak olarak- işinin beklendiği gibi gitmediğine işaret eden sinyaller her geçen gün güçleniyor.
Uzun yıllar iktidar olmanın getirdiği bir yıpranma etkisi var. AK Parti 17 yıldır ülkeyi yönetiyor, büyük kentlerde ise tam 25 yıldır hep aynı anlayıştan belediye başkanları dümende. Çeyrek yüzyıl uzun bir süre. Yapabilecekleri ne varsa bu süre içerisinde yapmış olmaları gerek; bu seçim kampanyasında sunulan vaatlerin herkesin aklına “Neden bunları 25 yıldır yapmadınız?” sorusunu getirmesi kaçınılmaz.
Ciddi ve cevabı kolay verilemeyen bir soru bu.
Galiba önemli il ve ilçelerde gösterilen ittifak adaylarının bir bölümü partilerin seçmenlerinde bir heyecan, bir şevk de uyandırmadı. Çok deneyimli görünen isimlerin en büyük handikapı, olağanın ötesinde deneyimli olmaları.
Üstlenmediği bir tek cumhurbaşkanlığı makamı kalmış bir kıdemli politikacıyı karşısında belediye başkanlığı için oy isterken gören seçmen nasıl şaşırmasın? Bir başka kentin tam beş dönem belediye başkanlığını yapmış, oradan ülke çapında politik bir figüre dönüşerek bakanlık ve parti yöneticiliğine geçmiş bir ismin, iyi tanımadığı bir ilden belediye başkan adayı olarak karşısına çıkması da o ilin seçmenlerini şaşırtıyor olmalı.
Kamuoyu yoklamaları “AK Parti ve Cumhur İttifakı büyük kentleri kaybedebilir” sinyalini veriyor olmalı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan her TV mülakatında, karşısına çıktığı programcılara, anketlere inanılmaması gerektiğini ısrarla söylüyor.
Dün gece çıktığı programda verdiği mesajı da bir gazete haberinden okuyalım:
“Meydanlar benim için en büyük anket şu anda, bu şekilde yola devam ediyorum. En büyük anket 31 Mart. 31 Mart’ta şaşmayacak bir anket var’ diyen Erdoğan, anketlerde ciddi manada manipülasyonlar olduğunu belirtti.”
Anketlerde ciddi manada manipülasyonlar varmış…
Öyle diyor Cumhurbaşkanı…
Demirel ne demişti?
İyi de, AK Parti’ye iş gören anket şirketleri tarafından yapılmış araştırmalar daha önceki seçimlerde gazeteler ve TV’lerde kendilerine yer bulur, kamuoyunu da etkilerdi. Bu defa neden o araştırmalar yayınlanmıyor?
En önemli konuyu en sona sakladım: Ekonomi…
Tencere bu seçim öncesinde farklı bir dilden konuşuyor. Eve ister fileyle ister 25 kuruş ödenmiş poşetlerle taşınsın, market alışverişleri, kasalarda iniltili sesler çıkartır hale geldi. İki ilde birkaç çadırda yürütülen tanzim satışlar ile o satışlar yapılıyor diye indiği varsayılan fiyatlar bile tencereden gelen iniltileri azaltmadı.
Süleyman Demirel’in “Tencerenin düşüremeyeceği hükümet yoktur” sözü belleğimde dün söylenmiş gibi taze.
Peki de, bu tahlilllerden sonra, dostumun “Mahçup olursun” anlamını taşıyan uyarısına da sebep olan “Ak Parti yine kazanır” beklentim azaldı mı?
Galiba azaldı, ama bütünüyle yok olmadı da.
‘Hainler’ edebiyatı devam eder, trenden indirildiği gündeme her gün taşınan siyaset insanlarının yeni bir parti oluşturacakları görüntüsü bu yolla zihinlere çakılır ve seçmen o umuda göre hareket etmeyi kafasına koyarsa, işte o zaman, görüşümü değiştirebilirim.
ΩΩΩΩ