AK Parti’de köklü değişim beklentisi var, var da bu bana kolay değil gibi geliyor…

21
Reklam

Yazılanlara bakarsanız, Ak Parti genel merkez yönetiminde, il ve ilçe başkanlıklarında ve en önemlisi hükümette köklü değişiklikler yapılacak. Medyada sadece kimlerin görevden alınacağına dair haberler çıkmıyor, gidecek olanların yerine gelebilecek isimler üzerinde de ‘toto’ oynanıyor…

‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ adıyla uygulanmakta olan yeni sistemde bunların hepsi çok kolay. Cumhurbaşkanı istediği kişiyi bakan yapabilir, istediği bakanı da istediği zaman görevden alabilir.

ABD’de bakan düzeyinde bir görev olan ‘ulusal güvenlik danışmanlığı’nın son görevlisi John Bolton bir günde kendisini boşlukta buldu. Donald Trump’ın görevden aldığı üçüncü ulusal güvenlik danışmanıydı Bolton. Trump Beyaz Saray’da bulunduğu kısa süre içerisinde birkaç bakanını daha değiştirmişti zaten.

Başkanlık sistemlerinde hükümette değişiklik yapmak çok kolay.

Yeni sistemde parti teşkilatlarında ve yönetiminde değişiklik gerçekleştirmek de bakan değişikliği yapmaktan daha zor değil. Bizdeki sistemde cumhurbaşkanı seçilen kişi parti genel başkanlığını da uhdesinde bulundurabiliyor. Tayyip Erdoğan hem cumhurbaşkanı, hem de AK Parti genel başkanı. AK Parti genel başkanı sıfatıyla istediği yöneticiyi, il ve ilçe başkanını görevden alabilir.

Medyanın beklentisini gerçekleştirmek, görüldüğü üzere, bir günlük iş.

Değişim bekleniyor ama…

Beklenen türden köklü bir değişim söz konusu mu acaba?

Reklam

AK Parti’ye yakın bilinen, AK Partililerin itibar ettiği gazetelerde köşeleri bulunan muteber yazarlara göre beklenen değişiklik her an gerçekleşebilir. ‘İsim toto’ oynayanlar zaten aynı kişiler. Dolayısıyla, verdikleri habere itibar etmemiz gerekiyor.

Zaten, köklü değişiklikleri gerçekleştirebilecek yetkilere sahip AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın özellikle tekrarlanan İstanbul seçimi sonrasında yaptığı konuşmalar da, aynı beklentileri teyit ediyor.

Öyleyse neden bana bu haberler makul gelmiyor?

Şundan: AK Parti’nin karşı karşıya olduğu sorun görevde bulunan isimlerin değişmesiyle ortadan kalkacak türden değil. Tersine, eğer bu yola gidilecek olur ve şimdi görevde olan il, ilçe ve genel merkez parti yöneticileri ile bakanlar kurulunda yer alan isimler rotasyona uğratılırsa, sorun biraz daha kökleşebilir.

En başta, isimlerin değişmesi AK Parti’nin karşı karşıya bulunduğu temel sorunu ortadan kaldırmayacağı için, rotasyon sonrasında da durumda iyiye gidiş görülmeyeceğinden, daha önce temel sorunun farkında olmayanlar da “Ne oluyoruz?” demeye başlayacaklardır.

Hükümete bu gözle biraz daha yakından bakalım.

Kendi hesabıma, hükümette bakan olarak atanmış olanların en az yarısının ismini bilmediğimi itiraf etmek zorundayım. Gazetelere göz gezdirirken her biri icraatlarıyla karşıma çıkmıyor değil, çıkıyor, ancak hiçbirinin arkasında kişisel bir güç bulunmadığını bildiğim için, ne yaptıklarına, neyi başarıp başarmadıklarına önem vermek içimden gelmiyor.

Yeni sistemde bakanlar eski dönemin müsteşarları gibi. Seçilmiş kişi değiller ve eskinin müsteşarları gibi atanmaktalar.

Reklam

İçlerinden birkaçını veya hepsini görevden alsanız durum değişecek mi?

Yerlerine getirileceklerin onlardan hangi alanda üstünlüğü olacak?

Turizm bakanı başarılı bir turizm şirketinin sahibi. Milli eğitim bakanı velilerin çocuklarını kabul etsin diye kapısında kuyruk oldukları bir özel okulun sahibi. Ticaret bakanı ABD ile ekonomik ilişkilerde payı bulunan biri… [Hiçbirinin isimlerini sormayın, bilmiyorum çünkü.]

Onların yerine getirilebileceklerin özellikleri ne olabilir?

Mahir Ünal mı değişecek, Berat Albayrak mı?

Eski sistemde bakanlar genellikle seçilmişler arasından tercih edildikleri için kişisel olarak da bir güce sahiptiler ve siyasi hesap verme işlemine tabiydiler; bugünün bakanlarının bu iki özelliği de yok. Kendilerini atayan cumhurbaşkanına karşı hesap vermekle yükümlü kişiler onlar.

Bütün bu tablo içerisinde kimsenin açıkça telaffuz edemediği, ancak herkesin zihninde bulunduğu fark edilen bir kişi var: Hazine bakanı Berat Albayrak… Ekonominin bütününden sorumlu olduğu ve ekonomi de son zamanlarda alarm sinyalleri verdiği için bazı muhitler ‘hükümette değişiklik’ faslı açıldığında aslında onun koltuğunu kaybetmesi veya hiç değilse farklı bir koltuğa geçmesi ümidini taşıyorlar.

Kusura bakılmasın, ama bana bu da olabilir bir şey görünmüyor.

Parti yönetiminden Mahir Ünal veya Ömer Çelik mi değiştirilecek?

Zaten yeni atanmış İstanbul, Ankara ve İzmir il başkanları mı görevden alınacak?

AK Parti’de ve yakınlarında, il, ilçe, genel merkez teşkilatlarında, hatta hükümette değişiklik olsun ve kendilerine yer açılsın diye bekleyenler, medyada dostlarını önemli makamlarda görmeyi arzu edenler mutlaka vardır. Ya da çeşitli görevlerde bulunanları beğenmedikleri için değişmesine gün sayanlar da… Ancak, boşuna bekliyorlarmış gibi geliyor bana.

Gerçekten köklü bir değişiklik için düğmeye basıldığı ve taşlar yerinden oynamaya başladığında, ‘temel sorun’ kendini daha fazla belli edeceği için, AK Parti’nin işi işte o zaman daha da zorlaşır.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. İç ve dış borçlanma işleri tek elde toplanarak “Borçlanma Genel Müdürlüğü” kurulmuş. ABD Ticaret Bakanı’nın teamüllere aykırı olarak 6 günlük Türkiye ziyaretinden sonra bu gelişme dikkatimi çekti doğrusu.

  2. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonları sırasında Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, iddialar çok kuvvetli olduğu için istese Başbakan Erdoğan’ı görevden alabilirdi. Anayasa bu yetkiyi ona vermişti. Fakat yolsuzluk iddialarının doğru olduğuna inanmasına rağmen (ben de inanıyorum) bunu yapmadı. Zira uygulanan yöntemi doğru bulmadı ve her şeye rağmen Erdoğan’dan yana tavır aldı.

    Şimdi birileri A.Gül’ü ve A.Babacan’ı ihanetle suçluyorlar. Pes doğrusu, bu kadar pişkinlik ancak dinci-dinbaz takımında görülebilir.

  3. değişir mi değişmez mi bilemem ama insanların pek iyi anmıyacağından eminim.
    Ülkeyi soyup soğana çevirdiler.
    batırdılar. Ülkeyi torunlarımıza kadar borç batağına sapladılar.
    yediler içtiler.
    şatafatlarını, lüks düşkünlüklerini “itiraftan tasarruf olmaz” diyerek millete yutturdular.
    ülkede satılmadık birşey bırakmadılar.
    sonuç itibariyle: değişse de, değişmese de; soygunları, zulümleri, yalanları, dolanları, iftiraları, lüks düşkünlükleri, ahlak yonsunlukları ile anılacaklar.

  4. Fehmi beyın, Arşivlerine bakilirsa bu günleri seneler önce yaziyordu.Yazarkende hakaretler ve müthiş tapkiler aliyordu.

    Yalniz, iykide bazıları başlarını kumdan çıkarmamiş.
    Erdoğan kumcular ve eski dava arkadaşlari sayesinde! Ve Perincek ile Bahcelinin yardimlari ile kendi gerçek yüzünu gösterirkende Türkiyeye bilmeyerek büyük bir iylik yapti.

    Önceden Erdoğanin tuzaklarina düşen CHP ve HDP KILIÇTAROĞLU ve DEMIRTAŞIN’In sayelerinde, bazi tuzakları tutmayinca son çare olark diş mihraplari hikayesini kullaniyor. Bundan sonra onuda kullanamayacak.
    Çünkü bugün onada Demirtaş! HDP nin önunde oturma eylemi yap annelere destek, Mesaji ile öğle bir darbe vurduku erdoğan seksen sene uğraşsa onu lehine çeviremez.
    Şimdi A Gül, A Babacan ve arkadaşlarinin sessız kalmalarina hak veriyorum.
    Eğer onlar A Şener gibi zamanında Erdoğanin neyetlerini soyleselerdi bende dahıl hiç kimseye inandiramazdılar.
    Şimdi Iyi ve Vijdnli siyasetcilerimiz belli oldu.

    • Nurdan abla selamlar! Sen Türkiye’den gittikten beri her şey çok daha netleşti. O Erdoğan’ın gerçek yüzü zannettiğiniz şey aynı zamanda temsil ettiği devletin de gerçek yüzü. İyi ve vijdanli zannettiğiniz siyasetçiler de Erdoğan’ın koltuğuna oturunca O’nun yüzüne bürünecekler.

      • Aleyküm Selam, Baran bey, iyi ve vijdanli siyasetçi olup olmdığndan tam emin değilim, oladabilir olmayada bilir ben onu öğlesine yazdım.
        Oladabilr çünkü, bizim bilmediğimiz fakat tahmin ettiğimiz derinlikler var.
        Onun için, birileri şer ocaklari koruması altinda ise, kolay, kolay onunla başa çıkmayacaklarina eminseler, onu kendi taktiği ile etkisiz hale getirirler.
        Yalniz Türkiyede iyi şeyler olacağa benziyor.InşAllah.
        O iyi şeylerde, Analar vasitasi ile olacak.
        Bizim kadınlarimızda iş yok.
        Çocuklarina sahip çıkamiyorlar.

  5. Didem hm’ın dedikleri tam bir gerçeği yansıtıyor. Yıllardır Belediye
    Meiclisleri ve Başkanları BELEDİYE KANUNUna aykırı Keyfi ve Partililer lehine
    -AÇIKÇA GÖRÜNEN- BÜTÇESİNİ BORÇLANDIRAN Harcama yapıyor, SAYIŞTAY
    ve Kanun YAPICILAR hep beraber olarak SEYREDİYOR; göz yumuyor, bile bile.
    (veya bilmiye bilmiye)
    Didem hm’a bir itirazım var. “kafasızlık kafası” yok, SATILMIŞLIK KAFASI Var.
    Çıkarabılıcek babayiğit varsa, Koru ile beraber çıkalım TV.ye, barutlar mı ,
    dinamitler mi, görelim).
    Türkiyede siyasetin en yumuşak karnı, en mendebur tarafı birilerini bir yerlere
    yerleştirmek veya bir yerlere gelmek, yani haline, bilgisine, tecrübesine bakmadan bir
    “baltaya SAP OLMAK”. Yahut YAĞMA HASAN’ın – parçalanmak istenen – BÖBreğinden bir
    pay kapmak. Gerçekte bir derdi, davası, hizmet aşkı olana rastlamak pek mümkün değil.
    Kesesini yanında taşıyan aşinalara rastlamak da mümkün.

    Bereket ki, bir Tevfik İleri, bir Vehbi Dinçerler, bir Hasan celal … çıkmış. Nerdeyse
    kefen parası bırakarak gitti, gidenler.

    ” Yeni sistemde çoğu BAKANIN arkasında kişi bulunmadığını biliyormuş ” KORU.
    Arkasında MENFAAT ŞEBEKESİ kişiler olsun da , Bakanlar o hinoğlu hinlere mi çalışsın,
    uşaklıketsin, doğrusunu söylemek gerekirse. Ha, yeni bakanların bir kısmı, kendisi şirket,
    kendisi tüccar diyorsa, ona bi şey diyemem. Ama bu gibi sıfatlar dürüst insanlar için bir
    sapma-sapıtma unsuru OLAMAZ. Ali Babacan doğrusu dürüst- güzel bir örnek olmuştur.
    (Partı konusunu karıştırmıyorum, buraya).
    Şunu da belirtmem gerekir ki, ben şahsen, bir Sakıp Sabancı, bir Özdemir
    Sabancı’nın adı geçtiğinde (mesela İstanbul Belediyesi için) çok heyecanlanmıştım.
    Memleketin gün görmüş, bilgi, görgü ve tecrübe sahibi, şahsi menfaat hesabını
    AŞMIŞ kişilere ihtiyacı var. ABD’de, 8 katlı binanın hizasından veya apartmanların altından
    yol geçiren… 5. Caddede trafiğe hiç zarar vermeden inşaat yaptıran Belediyelere
    imrenmiştim. Rusya’da, ABD’de yolların sağına soluna paralel park (yeşil saha)
    – ihtiyaç doğduğunda kısmen yola katılabiliyor – bırakan Belediyeleri takdir etmiştim……
    ” AK Parti’nin karşı karşıya olduğu sorun görevde bulunan isimlerin
    değişmesiyle ortadan kalkacak türden değil “. Koru’nun bi tesbiti çok önemli bir tesbit :
    önemli olan kişilerin, hatta – varsa – yiyenlerin değişmesi değil, ilkelerin, temel
    politikaların değişmesi düzeltilmesi. Vatandaşın istediği bu nokta, nefreti burada.

    MUHAFAZAKARIM diye gelmiş bir Partinin muhafaza ettiği bir tek
    PARTİ LEVHASI kalmış. Bir bakmışsın, 10-17 senede, HAYAT PAHALI’lığı başını
    almış gitmiş (Hükumetleri de hep beraberinde götürmüş, geçmişte).(enflasyon
    ayrı bir mesele)
    Memlekette A İ L E DELİK-DEŞİK edilmiş, namussuzluk, tecavüz,
    zina,…. başını almış gitmiş. Genel ve mesleki AHLAK diye birşey kalmamış.
    Büyüye saygı, küçüğe sevgi, kadına hürmet ve hizmet (otobüste bile)
    kalmamış. Akrabalık, komşuluk, meslek dayanışması kalmamış. (İnanıyorum ki,
    bu konularda Beşiktaş’ın, Kadıköy’ün, Şişli’nin insanları da benzer görüş sahibidir).
    KÖYLER bilerek BOŞALTILMIŞ. Araziyi işliyen kişi bulunmuyor. Her önüne gelen
    BELEŞTEN gelir sağlamak peşinde. Hani o Atatürkçüyüm” diyen, Ata’yı kimseye
    bırakmıyanlar :
    Hani, Atatürk ne diyordu : “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden …..
    yaşamak istiyen milletler, önce….. sonra … kaybederler ve nihayette İstiklallerini.
    Hani müslüman geçinenler, Hz.Peygamber ne buyuruyor : “kişinin
    kazandığı helal rızık elinin emeği ile kazandığıdır”. Nerede imkan ? Nerede çalışan ?

    “Eski sistemde bakanlar genellikle seçilmişler arasından tercih edildği
    için kişisel olarak da bir güce sahiptiler ve siyasi hesap verme işlemine tabiydiler;
    bugünün bakanlarının bu iki özelliği de yok”, diyor Koru.
    Peki sahip oldukları o gücü nerede kullanıyordu, kimler için, o Bakanlar ?
    Seçmeni lehine de kullanmıyordu. Nerde ise, Hesap vereni, hesap vermiye geleni
    bile olmadı, denebilir.
    Şahsi işi veya komisyon için alçalıp, beni arıyan AP ve CHP’li bakanları
    hatırlıyorum. SİSTEM DÜRÜST ADAM YETİŞTİRECEK. ALLAH KORKUSU, hiç
    olmazsa DEVLET KORKUSU, hatta Mahalle Baskısı – hırsızlar, talancılar bundan bile
    kaçınıyor – OLACAK. Atatürkün kurduğu KİTleri – daha Atatürk zamanında bile –
    BATIRAN, iflasa götüren, aynı insanlar, aynı politikacılar. Meclise gireceklerde
    ETİK ŞARTI aranmalı. Kapıcı ararken etik ve nerdeyse tahsil şartı arıyan sistem,
    çeşitli DENETİM kurumlarında aynı etiği ve tahsili aramıyor. Bu mu sistem ?
    BAŞKAN davası, ÇABASI olmıyan, aksıyan veya sulanan yerlerde
    – TRUMP _ gibi gözünü kırpıp, gereğini yapmalı , gerekirse kendini veya
    yakınlarını bile Mancınıktan atmalı
    Bir soru daha var : “Erdoğan”‘ı başka güçler mi yönetmiye başladı acaba ?
    yoksa belli merkezlerin çok baskısı altında mı ?

  6. Asıl sorun Erdoğan’ın bir gün iktidardan ayrılacağına inanmaması.Buna inanırsa çok daha objektif olur,işler normal yolunda gider.Iktidarı kaybetme endişesiyle olaylara telaşla yaklaşıyor.Işte bu durum hem kendisine hem ülkeye zarar veriyor,daha fazla yanlış yapıyor.Oysa iktidarı bir gün kaybedeceği mukadderdir.Bunu kabullenirse,2023 seçiminde şansı daha fazla olur.Kabullenmeden geçirdiği her gün oyu ve sevgisi azalıyor.

  7. Sayın Babacan bize hikâye anlatıyor…

    İki saatlik röportajda, asıl kırılmaya sebep olan; 7 Şubat 2012 MİT krizi yok. 2013 Haziran Gezi kalkışması yok. 17/25 Aralık siyasi darbe teşebbüsü yok, Ocak 2014 MİT tırlarını durdurma ihaneti yok. 15 Temmuz darbe girişiminin silahlı kuvvetlerimizi, emniyet ve yargı yapımızı nasıl zaafa uğrattığı yok. Suriye’de ABD’nin PKK üzerinden düşmanlığı yok. Avrupa’nın FETÖ himayeciliği yok.

    Türkiye güllük gülistanlıkmış da Erdoğan ile kırılma yaşamışlar…

    Röportajı yapanlar “Susamam” şarkısını soruyorlar. Şöyle diyor:

    “Sorunlar ve kaygılar gayet güzel işleniyor. Harekete geçilmezse, bir şey yapılmazsa, susulursa olacaklardan herkesin sorumlu olduğu vurgulanıyor. Etkilendim doğrusu. Biz de susmadık. Susamadık. Karar verdik ve çalışıyoruz…”

    Hâlbuki tam da FETÖ’nün ısmarlayacağı o şarkıda, “susamam” diyenler, PKK terörü karşısında susuyor… FETÖ ihaneti karşısında susuyor… PKK’nın ormanlarımızı, fabrikalarımızı yakması karşısında susuyor… Evlatları kaçırılan anaların feryatları karşısında susuyor…

    Tıpkı, Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu gibi Ali Babacan da susuyor. Ama kayyum konusunda dört isim de HDP’den farklı düşünmüyor.

    Babacan’ın partisinin yolu nereye çıkacak belli değil mi?

  8. Cumhurbaşkanı ne yapmalıdır?
    Bana göre
    1) Önce parti il başkanlarını kendisi atamalıdır. İlçe başkanlarını da il başkanları atamalıdır. Sandık temsilcilerini de il başkanı atamalıdır. Bunlar gelecek seçimlere girmemelidir. Buna göre görev alsınlar. Başkanların dışındaki yönetici kadroları üyeler seçmelidir. Atama listesi yapılmalıdır. Yeter üye sayısını bulan, görev almalıdır. Bu, biat sistemidir. İşleyebilir. Parti başkanı sürekli istişarede bulunmalı. Kendi atadığı başkanlara sormalı onlar da üyelere kadar götürmeli. Üyeler de partiden olmayanlarla istişare etmelidir. Ondan sonra üyeler kendi seçtikleri temsilcilere görüşlerini bildirmeli. Onlar da temsilcilerine bildirmeli, sonunda başkana tüm ülkenin görüşleri tasnif edilerek ulaşmalıdır. Böylece devlet başkanı konuları tüm ulusu ile istişare etmiş olur. Biyolojide de bu böyledir. Atar damarlar vardır, toplardamarlar vardır. Aynı kanaldan gelme gitme olmaz.
    2) Cumhurbaşkanı bu yolla yapacağı istişarede şunları istişare edebilir. Sıra ile birini istişare eder.
    a) Dış borçları nasıl tasfiye edersiniz?
    b) Enflasyonu nasıl durdurursunuz?
    c) Yıllar süren yargıyı nasıl düzenlersiniz?
    d) Yabancılar sorununu nasıl çözersiniz?
    e) Terörü nasıl bitirirsiniz?
    f) İşsizliğe çareniz nedir?
    Benzeri sorular sorar ve sonuç ister. Partinin merkez yönetim kurulunda 20 civarındaki üye başkanla bu istişare sonuçlarını görüşürler ve sonuçta çözümler sıralanır. İlk sırada yer alan on kişinin çözümlerini başkan dinler. Bunlardan aklına yatanı uygulamak üzere o sorunu çözecek kişiyi bakan yapar.
    Yani iktidar çözüm olur. Çözümü uygulayacak en ehliyetli kimse olur. Partide inkılap böyle olur. Yoksa çözümü olmayan kişiler değişse de değişmese de bir etkileri olmaz.

  9. KARA KÖK
    Seçimlerden sonra beklenmeyen sonuçlar alınınca veya seçimlerden önce ak partiden kendi veya yakınları için ikbal bekleyenler yahut mevcut kadrolar ile sorunu olanlar hep değişiklik beklentisinde olmuştur.

    Beklenen değişiklik ya olmaz ya da dağ fare doğurdu cinsinden olur. Sayın Cumhurbaşkanında abartı sınırında bir vefa duygusu var, belki bu vefa kavramı kimsede kalmadığı için günümüzde can sıkıcı bir ayrıntı gibi gözüküyor.

    Doğrusu son yıllara kadar değişiklik beklentisi hep bende de oldu fakat yapılan değişikliklerden sadre şifa bir yarar sağlanamadığından artık beklenti falanda kalmadı.

    Artık iktidarda 17 yılını doldurmuş-doldurabilmiş bir parti nereden baksanız bir başarı öyküsüdür. Hiç boşuna olumsuz eleştirilerde bulunmaya çalışmayın. Ha bundan sonra ne olur; Allahın dediği olur.

    Demek istediğim kadrolarda değişikliğin siyaset hayatımızda hiçbir zaman beklenen sonucları doğurmayacağı, Ak partinin ihtiyacı olan köklü değişiklik değil köklerde değişiklik. Daha doğrusu köklere dönüş. Fayda umudu ile dava çizgisinden uzak kişilerden seçilen yeni kadrolar, açılımlar bozulmalar partinin aleyhine olmuştur.

    Şunu da açık yüreklilikle söyleyeyim köklere dönüş bir başarı getirir mi? sanmıyorum. Ama iktidar için ideallerimizden vazgeçersek siyasete giriş amacımıza ve dünyada ki serüvenimize ihanet etmiş oluruz. Her zaman kazanacağız diye bir şey yok. Seçimleri kaybedelim ama seçkinliğimizi kaybetmeyelim.

    Not defterimden bir yaprak aşağıda umarım beğenirsiniz.
    Ben hep kendim düştüm. Tutunacak bir el bulamayınca da kendim doğruldum. Kendi düşen ağlamaz diyorlar, ben de ağlamadım ama incindim, çok incindim. İnsan kendi düşünce daha çok canı acıyormuş, öğrendim.
    Bundan yıllar önce saman kâğıdına kargacık burgacık harflerle döktüğüm içimi göstermiştim mesleğinin doruklarındaki yazara. Ciddiyetle inceledi, sayfaları tek tek elden geçirdi, bazı yerlerine kırmızı tükenmez kalemle işaretler koydu, çizdi, karaladı. En sonunda hastasına kötü haber verecek doktor gibi ıstırapla baktı yüzüme. “Senin öykünün derinliği yok..”
    Bir hoyrat fırtınanın savurup attığı bu anlamsız zeminde çenesine ancak ulaşan sularda bir balığın çırpına çırpına denizlerini bulma çabası.. Evet benim öykümün derinliği yok, hiç de olmadı.
    Tık nefes yaşatan solungaçlarımı, çırpınmaktan başka işe yaramayan yüzgeçlerimi bırakıp zıp zıp zıplayan kurbağa olabilirdim. Oradan oraya, oradan da daha yukarıya zıplayarak günümü gün edebilirdim. Oysa ben ne yaptım, saklamaya hiç tevessül etmediğim kuyruğumu bu insafsız beton zemine vurup durdum, aramayı hiç bırakmadan.
    Deniz yok! diyorlar, hiç olmadı. Bunu söyleyenler balık değil artık kurbağa da değil. Ağaçların yüksek dallarına doğru tırmanan, birbirine fındık fıstık atarak kahkahalarla gülen şen şakrak maymunlar. Bu sığ sularda, belirip kaybolan suretime bakıyorum.
    Ben var oldukça deniz var olacak.

  10. Bu ülkenin temel sorunu eğitimsizlik, bunun sonucu “rant kafa”. Akp gidip Bkp gelse ülkenin içinde bulunduğu hal değişir mi?
    fehmi beyin medya dünyasının sorunları üzerine sayısız yorumu var. Hemen herkesin kabul ettiği gerçek pek çok kişinin gelip geçtiği dün de medyanın çok sorunlu olduğu. Bugün farklı isimler var bununla beraber daha sorunlu bir tablo var. Büyük ihtimalle çoğunluk hemfikir olacağızdır ki medya yarın da bambaşka isimlerle çok daha sorunlu olma potansiyelini taşıyor. Aynı durumu yargı için, sağlık için neredeyse her şey için söylemek mümkün. Öyleyse kişilerin değişmesi ister akp içindeki kişilerin değişmesi olsun, ister akp nin ve CB değişmesi olsun pratik te faydaya dönük bir anlamı yok. Bugün bütün partilerin yönettiği belediyeler, neredeyse tamamı yolsuzluk, rüşvet ve israfa, neredeyse tamamı borca batmış durumda.
    Cumhurbaşkanlığı sisteminde adam değiştirmek daha kolay diyor fehmi bey, eskiden olsa kulisler, ayak oyunları, pazarlıklar olurdu şimdi git diyor gidiliyor. İyi de kimi getirecek???
    İnsanlar bir yere gelene kadar öyle çok ödün veriyor ki geldiği yerde artık verecek bir şeyi kalmıyor, tek derdi almak oluyor, ne kadar acı.
    Zaten sorun sistem değil, kafa meselesi. Nerden fayda görürüm rantkafası, nasıl oy kotarırım oykafası, üstünü makyajlayalım olsun bitsin makyajkafası, çıkarkafası, tüketmekafası, kafasızlıkkafası. Üstelik pek çok kişi içinde bulunduğu durumun şuurunda bile değil.

    Ben akp de bir iyileşme beklemiyorum. Toplumsal bir iyileşme hareketi umudum ise var, niyet önemli, tarihin seyrini değiştiren konuşmalar var.

  11. Temel Otoyolda ters yöne girmiş.
    Bu sırada radyoda bir anons:
    Sayın sürücüler lütfen dikkatli olun. Otoyolda ters yönde giden bir sürücü var.
    Anonsu duyan Temel:
    Ne bir tanesu hepisu hepisu diye bağırmış.
    Özlem Albayrak Yeni Şafaktan ayrılmış.
    Sebep yazısının sansürlenmek istenmesiymiş.
    O bile yoldan çıktıysa gerisini düşünün artık.

  12. AKP de değişim mümkün değil.
    Değişim için Erdoğanın değişmesi gerekir.Bu iki şekilde olabilir;
    1- Erdoğanın gidip yerine başkası gelmesi. AKP=Erdoğan olduğu için ve buna Erdoğanın asla izin vermeyeceği için bu suretle değişim mümkün değil
    2-Erdoganın yönetim şeklinin değişmesi yani bizzat kendini değiştirip dönüştürmesi. Erdoğanın bu yeteneği olsaydı sorunlar bu aşamaya gelmezdi.Böyle bir değişim olması halinde şu anda AKP yi kısmen ayakta tutan aforoz vs tüm sistemler çöker ve sigortalar atacağından bu suretle de değişim mümkün değil.

  13. Sayın Koru ,

    Kural olarak her değişim içerden ve dışardan mukavemetle , direnç ile karşı karşıya gelir. Resmin bütününe baktığımız da temel sorun başkanlık sisteminde yerel parti teşkilatlarının yönetimdeki etkisinin azalmasıdır. Şöyle ki , bir ilçe de işinin ehli çok iyi çalışan bir başhemşire ile ilgili olarak yerel yönetimden genel merkeze bu kişinin değişmesi için bir talep ulaşıyor. Gerekçe efendim taban rahatsız bu kişi muhalefet partisinden. Tabi bu talep başbakanın önüne gittiğin de üçlü kararname gereği Cumhurbaşkanı nın önüne geliyor ve o da durumu araştırınca bu talebin haksız ,yersiz, gereksiz olduğunu ifade ettiğinde gerilim yaşanıyordu. Daha önceki Cumhurbaşkanları da bu konudan şikayetçi idi. Şimdi oluşturulmak istenen yeni sistem bu tip oluşumların önünü tıkıyor.
    Diğer taraftan kamu yılda 160 bin ihale açıyor. Tabi kurumlar üzerinde yerel parti teşkilatlarının baskısı vardı. Ağabeyim 4 yıl il başkanlığı yaptı. Ona gelen dört tip talep vardı. İşe yerleştirme , tayin, terfi ve ihale .Bu işlerin adamı değildi. Hatta bir seferinde iyi ki hastanenin ihalesini benim tanımadığım adam aldı demişti de ben de piyasa öyle demiyor ama demiştim. Hayretle bana bakakalmıştı. Bir taraftan ekonomik krizin etkisi , diğer taraftan parti taleplerine dönüp bakmayan bakanlar.
    Fikrinize katılıyorum. Ak parti tabandan gelen eski düzen talebine dönemez. Dönemeyince toparlayamaz. Gelecek seçimde seçilecek başkan da eskiye dönmek istemez. Ve toplum evrilir. Gıpta ettiğimiz Avrupa demokrasiler gibi olmaya başlarız. Liyakat esaslı sistem Rahmetli Ecevit zamanın da KPSS sınavları ile başlamıştı ama daha sonra mülâkat ile delinmişti ve bunu yapanlar da bu işten çok memnun değiller.
    Bu fikir de temel argümanım insan odaklı değerlendirmedir. İnsan menfaatine yaşar. Sistemi bunun için zorlar. Sistem buna müsade etmez ise kendince bir çıkış bulmak zorundadır.

  14. Bakanların değişmesi hiçbir şeyi değiştirmez.

    Zira AKP=Erdoğan formülü yürürlüktedir.

    Binaenaleyh Başkan değişmelidir ki Hükümet yenilenmiş olsun.

    Fakat Erdoğan=AKP olduğundan bu durum Hükümetin değişmesi demektir.

    Kısacası “Tek Adam Tipi Başkanlık Sistemi” rejimi tıkamıştır.

    Nedensellik ilkesi ortadan kalkmıştır. Zira sonuç ve nedeni aynı şey olmuştur.

    Bu durumda fizik kanunları çalışmaz, metafizikten medet umulur.

    Metafizik ile felsefe yapılabilir fakat yönetim yapılamaz.

  15. Yazıyı ikinci kez okuduğumda da AK Partide “temel sorun” nedir..değinmiş mi Sn. Koru diye baktım; yok değinmemiş. Kafamı dinledim; acaba Koru’ya göre AK Partide temel sorun neymiş, bulabilir miyim ya da benim kafamdaki AK Partideki temel sorun ile onunki benzer mi diye…nafile!

    Düşünceye daldım…evet, evet; buldum! Bana göre AK Partide temel iki sorun var.

    Birincisi; ahlaki-etik, ikincisi; sistemsel sorun.

    İkincisinden başlayayım: Yeni sistem- Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi; yürümüyor.
    Kendi içinde; her ne kadar bu yeni sistemden vazgeçilmeyecek denilse de tartışılmaya açıldı bile. Tartışılmaya başladığı anda değişiklik sinyalleri de beraberinde gelir. Kısmi olsun tümden olsun…

    Birincisine geleyim: Ahlaki-etik olanı; hem siyasi hem de insani/inanç yönlü temel sorunları içinde barındırıyor bu ve aldı başını gidiyor AK Partide…

    Siyasi olarak; başta kuruluş ilkelerinden vazgeçildi, yerine ikame amaçlı sundukları hiç bir şey onun yerini doldurmuyor. Temel hak ve hürriyetler, adalet ve özgürlükler; adil gelir dağılımı ile kamu malını emanet bilme…Düşünce özgürlüğü…

    3Y; Yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk… Bu ilkelerin de yerinde yeller esiyor değil mi?

    Yerel teşkilatlara ve belediyelere bakınca bu ilkeler babında ne kadar yozlaşıldığı gün gibi aşikar duruyor. Söylemde ayrı, eylemde ayrı, birbirine tam bir zıtlık görüyorsunuz. İsraf ve savurganlık, adam kayırma, ”yandaş” siyaseti…

    Yukarıdaki iki paragraf ahlaki ve inanç temelli sorunu açıklamaya yeter de artar bile.

    3 Y formülüne dördüncüsünü de eklemek lazım aslında. Yalan. Bu siyasetin en temel sorunu.
    Trump’ın günde bilmem kaç kez yalan söylediği tespit edildi-ediliyor. Tramp yapıyor da diğerleri bundan vareste mi sanki.

    Dünya siyasetinin, yerel olsun genel olsun en bariz temel sorunu siyasilerin yalana sıklıkla başvurmaları galiba. “Yalanın” arkasına da diz dizebildiğin kadar “temel sorunları”…

  16. Temelleri ve kolonları çürümüş bir binanın çatısını aktarmak veya pencere pervazlarını değiştirmek binanın yıkılmasına bir engel teşkil eder mi? Elbette etmeyecektir. Teşbihte hata olmasın AKP kökü çürümüş ve dalları, yaprakları parazitler tarafından istila edilmiş bir dut ağacı gibi şu günlerde parazitleri temizleyebilse, ana kök çürümüş halde oraya el atamıyor, ana kökü temizlemeye kalkılsa dalları istila etmiş parazitler can damarları kesilmesin diye iştahla yaprakları kemiriyorlar.

  17. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan , Abdullah Gül den sonra cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağını hemen açıklamamıstı.Daha sonra açıkladığında bir Fransız dergisi şu başlığı atmıştı”Herkesin bildiği büyük sır açıklandı” diye. Aslında Akp de sıkıntının nereden kaynaklandığını efsunlanmıyan herkes bilmekte görmektedir .Halen kralın çıplak olduğunu söyleyen yok. Korkarım bu İslam toplumundaki sürekli bir Mehdi beklentisi anlayışından kaynaklanıyor olabilir.Bir insan her şeyi biliyorsa hiçbir şey bilmiyor demektir. Bilgelik ben bilmiyorum diyebilmektir. Şu an uygulanmakta olan Cumhurbaşkanlığı sistemi Ortadoğu ülkeleri yada Latin Amerika tipi ülke sistemleri ni andırmaktadır. Rahmeti Kürşad Bumin hoca sanıyorum şöyle derdi “Bu ucube sistem başımıza çok şeyler açacak” ironisini yapardı. Herkesin beklediği Damadın ekonominin başından alınması hayali Emevi yönetimini bilmemenin sonucudur. Bir insan hangi din mensubu olursa olsun kişisel gelişimini tam tamamlıyamamışsa ve insanı kamil hadi yeni Türkçeyle olgun insan olamamışsa ,onlardan gücü bırakmalarını beklemek safdillik olur. İnsanin doğasında güce tapınmak var. Hele bu birde siyasetçi olunca iş dahada zor olmaktadır. Bir bünyede hastalıklar nuksetmeye başlamış ise tedavisi doktora gitmektir. Fakat şuan ki durum şöyle ;muhalif olan herkes hain ve hastalıklı habis ruh olarak görüldüğünden korkarım hasta adam kendisi haricinde herkesi hasta görmektedir.En büyük sıkıntı hasta olup hastalığının farkında olamamaktir. AKP de hiç bir şey değişmeyecektir.Değismesi tabanı daha çok sorgulamaya götürür……

  18. Katılıyorum, bana göre de köklü değişiklik yapılamaz. Zaten bu sistemsiz sistemde bakanlar bizim eski bildiğimiz insiyatif kullanabilen bakanlar değildir. Tek yetkilinin emir ve talimatlarını yerine getiren sekreterlerdir. Dolayısıyla burada onlardan beklenen beceri değil sadakattir.

Yoruma kapalı.