Amerika darbeleri destekler mi? Destekler, ama yalnızca başarılı olanları…

13
Reklam

‘Darbe’ dilimizin en çirkin sözcüklerden biri. 15 Temmuz gecesi yaşananlar daha da çirkinleştirdi o sözcüğü.

Şaka gibi bir darbeydi yaşanan, ancak darbe gecesi 250 insanımızın hayatını kaybetmesi hiç de şaka değildi.

İçinde, önünde, arkasında, sağında, solunda yer alanların çelişkili ifadeler vermesi, “İşin içinde şu ülke var” diye suçlandıklarında, o ülkelerden derhal yalanlama sesleri çıkması bu yüzden…

Askerlerin kışlalarına astıkları “Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz” sözü vardır; buna “Özellikle başarısız darbelerin…” diye bir ekleme yapmak yerinde olacak.

School of the Americas, mezuniyet töreni
School of the Americas, mezuniyet töreni
School of the Americas

Sözgelimi Amerikalılar… Darbe gecesi ilk açıklamasında “Bekleyelim, görelim” tarzı bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı John Kerry… Şimdilerde de, “Darbe yüzünden tutuklanan generaller müttefiklerimizdi” sözü ağzından çıktığı için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Sen de kim oluyorsun be” diye terslediği Cent-Com komutanı Gen. Joseph Votel…

Ben, burada, darbeye giden birkaç ay içerisinde, Amerikan medyasında, “Türkiye’de darbe olacak” hatta “Olmalı” diye yazan ‘bilimadamı’ maskeli birkaç Amerikalı’nın ismine yer vermiştim.

Tabii, Washington, sert açıklamalarla, darbeci subaylarla Gen. Votel’in ima ettiği türden bir ilişki içerisinde bulunmadıklarını söyledi; Votel de, zaten, “Yanlış anlaşıldım, Türkiye’de başarısız olmuş darbeyle ne ilişkim olabilir ki…” tarzı bir yalanlama getirdi.

Doğrudur, ABD bugüne kadar ‘başarısız’ kalmış hiçbir darbeyi üstlenmemiştir.

Reklam

ABD’nin desteklediği bilinen bütün darbeler sonuna kadar gitmiş ve başarılı olmuştur.

1961 yılında Ekvador’daki darbeyle başlayıp Honduras’ta, Şili’de, Uruguay’da, Arjantin’de, El Salvador ve Guatemala’da rejim değiştiren bütün askeri müdahalelerde ABD’nin parmağı olduğu bilinir.

Bunu gerçekleştirmek için 1946 yılında Panama’da ‘School of the Americas’ (SOA) adıyla bir okul açmıştır ABD ve orada geleceğin ‘darbeci subaylarını’ yetiştirmiştir.

Yukarıda saydığım ülkelerden gelen okulun öğrencileri, memleketlerine gittiklerinde, ilk fırsatta ‘Washington-yanlısı’ birer yönetim oluşturmak üzere harekete geçmişlerdir.

1984’te Panama’yı terk edip Fort Benning/Georgia’ya taşınan okulda tam 64 bin subay kalkışmaları bastırma, keskin nişancılık, psikolojik savaş, istihbarat ve sorgulama teknikleri konularında eğitildi.

New York Times’ta yazan Kate Doyle ABD’nin yıllar içinde yabancı subayları aynı maksatla eğitmek için başka eğitim merkezleri açtığını da kayda geçirir. Şunlar meselâ: Kansas/ Fort Leavenworth’ta Command and General Staff College, Fort Bragg/New Caroline’da John F Kennedy Special Warfare Center and School ve Arizona’da istihbarat okulu…

Direğin üzerindeki keskin nişancı

Burada bir noktaya dikkatinizi çekeyim: 15 Temmuz gecesinden akıllarımızda kalan görüntülerden biri de, tankların yolu kapadığı köprüde, Jandarmalar trafiği durdurmuşken, kulelerden birinin tepesine yerleşen bir keskin nişancının hedef gözeterek atışlar yapmasıydı.

Ne oldu o gece pek çok kişinin ölümünden sorumlu keskin nişancı?

Reklam

Birisinin aşağıdan açtığı ateşle öldüğü söylendi.

Aslında benzer bir durum 1977’de yaşanmıştı.

Siyasi tarihimize ‘kanlı pazar’ diye geçmiş, 12 Eylül (1980) darbesine ‘gerekçe’ teşkil eden kanlı olaylardan sayılan 1 Mayıs 1977 olayıdır. 34 kişi öldü o gün, 100’den fazla kişi de yaralandı.

Taksim’deki Intercontinental Oteli’nin (şimdiki The Marmara) çatısından aşağıdaki göstericiler üzerine keskin nişancı oldukları düşünülen birileri ateş açarak ölümlere sebep olmuştu.

“Kimdi o keskin nişancılar?” sorusuna “Amerikalı’ydılar” cevabını veren bile çıkmıştı.

Amerikalı olmalarına ihtiyaç olmadığı halde…

SOA’ya Türkiye’nin de 1948 yılında 28 küçük rütbeli subayını gönderdiği, onlardan bir grubun 27 Mayıs’ı (1960) kotaran kadronun içinde yer aldığı çeşitli kitaplarda yer almıştır.

27 Mayıs darbeci heyeti, MGK
27 Mayıs darbeci heyeti, MGK
Bir anı kitabından hareketle…

27 Mayıs darbesini gerçekleştiren ve bir süre ‘Milli Birlik Komitesi’ üyesi olarak Türkiye’yi yöneten kadronun içerisinde yer alanlardan bazısı sonradan anı kitapları çıkardılar. Bunlardan biri de en silik üyelerden Sami Küçük’tür.

‘Rumeli’den 27 Mayıs’a’ başlıklı kitaptaki anıları büyük bir keyifle ve satırların altını çize okumuştum.

Darbeyi yapmışlar, ülkeyi yönetmeye başlamışlar, Sami Küçük bir yerlerden 27 Mayıs’ın arkasında Amerikalılar var” diye duymuş…

“Ben” diyor (s. 156), “İngiliz Harp Akademisi’ni bitirmiş, üç yıl Tokyo’da tüm personelinin Amerikalılar olduğu BM Komutanlığı’nda çalışmış, Türkiye’de Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı protokol şubesinde görev yapmam nedeniyle yabancılarla ve öncelikle Amerikalılarla en sık görüşen MBK üyesiydim. Ben ve İngilizce bilen diğer MBK üyeleriyle yaptığım görüşmelerde, Amerikalıların bizi ihtilale teşvik eden söz ve imalarla karşılaşıp karşılaşmadıklarını sorduğumda hep ‘hayır’ cevabı aldım…”

Ne güzel değil mi? Sormuş ve arkadaşları ‘Hayır, Amerikan parmağı yok’ demişler…

Belki ilginizi çeker diye ana konudan biraz –ama birazcık– ayrılacağım.

Türkeş kurşuna dizilecekti

O günlerin (1960’ların başları) karmaşa ortamında, ‘ihtilâlin güçlü albayı’ olarak bilinen Alparslan Türkeş’in Milli Birlik Komitesi’ndeki arkadaşları tarafından kurşuna dizilmek istenmesi de gündem maddelerinden biridir.

Sami Küçük, anılarında, hiç hoşlanmadığını belli ettiği Türkeş’e karşı böyle bir niyetleri olmadığını kesin bir dille reddeder, “Türkeş’i kurşuna dizme safsatası külliyen yalandır ve uydurmadır” diye yazar (s. 136).

Oysa, MİT’te uzun yıllar çalıştığı bilinen ve memleketlisi de olan CIA’nin o yıllarda Ankara’daki istasyon şefi Ruzi Nazar’ın yakını Enver Altaylı, o günleri de içine alan ‘Büyük Oyundaki Türk: Enver Altaylı’ başlıklı anı kitabında (yazarı: İrfan Ülkü) gerçeği açıklamıştır (s. 131-132)..

Okuyalım: “Nazar’a güvenilir kaynaklardan ulaşan bir haber yüreğini daraltmıştı. Türkeş kurşuna dizilecekti. Hatta karşı grubun lideri Gen. Madanoğlu’nun emriyle onu kurşuna dizecek idam mangası bile özel olarak seçilmişti.”

Ruzi Bey büyükelçiyi de yanına alarak Cemal Gürsel’e çıkar ve ona “Böyle bir şey yaparsanız ya da yapılmasına göz yumarsanız Amerikan hükümeti bunu hiç hoş karşılamayacaktır” der. Gürsel birkaç dakikalığına yanlarından ayrıldıktan sonra ABD Büyükelçisi ile CIA istasyon şefinin yanına döner. “Mesele hallolmuştur; böyle bir ihtimal varsa bile artık tamamen zayi olmuştur” der.

Başarısız darbe... Kabahat samur kürk olmuş, kimse üstüne almamış...
Başarısız darbe… Kabahat samur kürk olmuş, kimse üstüne almamış…

Lâfı uzatmayayım: “15 Temmuz’da Amerikan parmağı vardır” iddiasını seslendirenler biraz kitap okusunlar.

Başarılı darbelerde parmakları olduğuna dair iddialara ABD itiraz etmez; başarısızlara ise…

Unutmayın: “Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.”

ΩΩΩΩ

 

Reklam

13 YORUMLAR

  1. Başarılı darbe, boş kalkınma pedalını çevirmek demektir.

    Türkiye’deki silahlı kalkışma, pasifik ittifakının çöken sky picot yerine, yeni kurmaca anlaşması oluşturma çabasına taraftar, darbe hükumeti kurulması için olduğu apaçık ortada.
    Böylelikle içerideki 50 yıllık kışkırtılmış askeri “gelenek” yara aldı. İktidar bu yaranın kine gareze dönüşmemesi için bütün akli-sivil-milli iradeye dayalı önlemlerini alıyor.Batının asıl kızdığı bu olsa gerek. Fakat duracakları yok.

  2. Sayın koru abd ve fettullah gülen bu darbe tiyatrosunu birliktemi organize etti sizce bunumu anlayalım eğer öyleyse cemat kendi ipinimi çekti yoksa arkada başka hesaplarla bu tiyatroya gözmü yumuldu? Kimlerin yerlerine kimler geliyor cevap burda bence bekliyelim görelim!

  3. Yazı güzeldi ABD’nin gerçek yüzünü ortaya koyan bir yazıydı. Darbe başarılı olsaydı yine “Bizim çocuklar başarılı oldu.” Derlerdi. Ayrıcı MBK Alparsan TÜRKEŞ’i neden öldürmek istemiş olabilir? Yazının genel konusunda olmayan ama ilgi çeken bir başlık. Sorunun cevabı da muhtemelen anlaşmazlıklar olacaktır. Ama hangi konuda anlaşmazlık oldu onu da bilemem komploculuk yapmaya gerek yok.

  4. Fehmi bey, siz okurlarinizi,bizleri yazilariniz ile aydintmakla birlikte çok eğitici bilgiler de veriyorsunuz. Sizden bir ricam olacak, darbe girisiminin sonrasinda yazilanlarda çok çelisik oldugu için videolari da izliyorum fakat tarihler saatlar vb o kadar çeliski ve yalnislik varki adeta bir önceki söylediklerini kendileri yalanliyor. Sizden rica etsek bu konu hakkinda bir yazi yazabilirmisiniz, belki sizin yazinizi okurlar da konusmalarina dikkat ederler. Hic değilse yabancilarin bizlerle alay etmesine engel olur. Bu hatalari yakinda komedyenlerin senaryosu olursa hiç sasirmam.

  5. Benim merak ettiğim şu: Tabanı çok temiz ve samimi olan bir camiayı hangi gerekçelerle ikna ederek darbeye kalkıştırdılar. Bu temiz tabanın bundan ne kadar haberi vardı. Haberleri yoksa hangi gerekçelerle bu darbeyi kamuflaj yapacaklarını düşündüler?

    Birde darbenin Gülen tarafından onaylandığına dair bir maddi kanıt var mı? Varsa hangi gerekçelerle darbeye onay verildi?

    HAMİŞ; Hangi gerekçeleri gösterselerde Erbakan hocanın deyimi ile “fasa fiso”. O kocaman camia ve onun devasa Eğitim sektöründeki çalışmalarını ve itibarını bir anda sıfırlayacak kararı ne akılla ve ne de iyi niyetle bağdaştırabilirim. Bu Akıl tutulmasından öte bir şey olsa gerek.

  6. Darbe’nin bir üst aklın ben arkanızdayım hadi diye yönlendirip öz güven vermeden işlenmiş olması çok da akıl karı degil.. Belliki abd veya bir başka güce inanıp aldanan bir güruh elini kana buladı dünya ve ahiretini mahfetti

  7. sayin koru basarisiz darbeleri darbeciler bile sahiplenmezler (sahiplenmek zorunda kalanlar hariç) kaldiki müttefiklerinin güvenligini sağladıgı fetö lideri bile bu darbecilerle hiçbir bağım yok diyor, bu kadarı dünya tarihinde bir ilktir zannediyorum, darbeciler tarafindan genel kurmay baskanının kendisiyle görüştürülmeye zorlanan liderleri tarafindan da darbecileri yolda görsem tanımam omurgasızlığının cennet hesabıyla sağlamasının yapılabilmesi akıl durgunluğudur bence

  8. Darbe karmaşası içinde şayet bir takım provakatörler de cinayet işlemişlerse bunun sorumluluğu da bu darbeyi organize edenlerin omuzlarındadır.

    Örneğin köprüdeki kuleden ateş eden kişi… Bu şahıs kim olursa olsun. Cinayetlerinin sorumlusu kalkışmayı düzenleyenlerdir.

  9. Sayın Koru, metinde önemsiz bir maddi hata var ancak yine de belirtmek istedim. “Siyasi tarihimize ‘kanlı pazar’ diye geçmiş, 12 Eylül (1960) darbesine…”, kısmı 1980 olacaktı diye tahmin ediyorum. İyi günler.

  10. Fehmi bey teşekkürler, Din hizmet diye peşinden gidilen Hoca görünümlü kişinin kimlerin maşası olduğunu açıkca ortaya koyan bir araştırma yazısı. Samimi insanların uyanmasına nesile olur inşallah.

    • Sayin Özdamlar,yalnis hatirlamiyorsam,Fehmi bey bu konuda yazmisimti.”Darbenin beyni Gülen olabilirmi?Olmasada oldu bile.”17 Temmuz,2016

  11. Saygılar hocam,

    Biz bunlardan ne gibi ders almaliyiz? Stratejimiz nasıl olmalı? Ya da ömür boyu bu baskı altında kader böyle imiş deyip kendi kendimize teselli vermeliyiz!

Yoruma kapalı.