Ayasofya sevdası bir günle sınırlı olanlar muhalifleri sindirme görevlerine döndüler… Alkış!!!

37
Reklam

Ayasofya müze olmaktan çıkarılıp 86 yıl aradan sonra yeniden cami haline getirilmiş…

Böylesine radikal bir kararı alan ve uygulamaya koyanlar bunun bir ‘zafer’ havasında kutlanmasını arzu ediyorlar; buna kuşku yok.

Hükümete yakın duran, AK Parti’nin itibar ettiği yazarların bu büyük olayı bir tek yazıya konu etmelerini ve hemen ardından günlük politika alanına dönüp muhalif kişiler ve partilere karşı yıldırma faaliyetine kaldıkları yerden devam etmelerini nasıl yorumlayabiliriz?

Ayasofya’nın önemini anlamamakla mı?

Göstermeye çalıştıklarının aksine karardan memnun olmamakla mı?

İki ihtimalin ikisi de geçerli olabilir.

Üçüncü bir ihtimal daha var

Şimdilerde iktidara eklemlenen kalem erbabının hiç de ihmal edilmeyecek bir bölümü, AK Parti’nin kuruluş döneminde ve hatta iktidarının ilk birkaç yılında, farklı telden çalıyorlardı. O tiplerin gerçek düşünceleri o günlerde yazdıkları yazılarda ya da o sırada henüz elleri kalem tutmuyor ise değişik mecralara döktükleri iç burkuntularında duruyor.

Reklam

Hayatları boyunca ‘Ayasofya’ diye bir gündem maddeleri bulunmamış kişilerden beklenebilecek olan, camiye döndürüldüğünde birkaç şak şaktan ibarettir.

Onu da yaptılar işte.

Alınan karar ve hayata geçirilmesi onları korkutmuş bile olabilir.

Ayasofya’nın önemini de kavramamış olabilirler, karardan memnuniyet duymamış da…

Benim aklıma üçüncü bir ihtimal daha geliyor: Görev ehli oldukları için her şeyi, ne kadar önemli olursa olsunlar, ana konudan sapma olarak görüp ilk fırsatta yeniden kendilerinden beklendiğini bildikleri görev alanına dönme ihtiyacı…

Kendilerinden beklenen, görev olarak üstlendikleri, iktidarı zora düşüreceği düşünülen muhalif isimleri yıpratmak ise, ne yapsınlar, Ayasofya gibi muhaliflerin bile karşı çıkmadığı bir konu ile neden meşgul olsunlar?

Ahmet Davutoğlu’na “Ayasofya’ya karşı çıkıyorsun” diye saldırmaları beklenemez…

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül karar açıklanır açıklanmaz herkesten önce Ayasofya’nın açılması kararını desteklediğini duyurdu; ona karşı saldırı için de o kapı kapalı.

Reklam

Ali Babacan da kendisine yöneltilen Ayasofya ile ilgili soruya ihtiyatlı bir destek verdi. 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise kararın öncesinde “Yapacaklarsa, durmasın yapsınlar” diyerek teşvikçi bile oldu.

Ayasofya üzerinden muhaliflere saldırının kapısı sımsıkı kapalı olunca onlar da etrafla fazla oyalanmadan esas görev alanlarına dönüverdiler işte. 

Geçmiş zaman olur ki…

Şu sıralarda tanık olunan medya-siyaset ilişkisi bana nedense aktif tarafı olduğum 2000-2005 yılları arasında yaşadıklarımızı hatırlatıyor.

Hem de fena halde.

O dönemde kurulma hazırlığına girişilmiş AK Parti’ye ve kurucu kadrosu içerisinde yer alan isimlere karşı çok ağır saldırılar yürütülüyordu. Kimi ipe sapa gelmez iddialar, niyet okuma ürünü senaryolar, küçültme ve istiskal amaçlı yakıştırmalar medyada gırla gidiyordu.

Aransa o zamanlar AK Partililere yöneltilmiş “Bunlar fırsat bulurlarsa Ayasofya’yı da açarlar” türü saldırılar bile arşivden çıkarılabilir.

Çıkarılırsa, o saldırıları yapanların bazılarının bugünlerde AK Parti’ye hulus çakan tipler olduğu da görülebilecektir.  

AK Parti’nin şimdilerde itibar ettiği kalem erbabının geçmişte en aşırı AK Parti muhalifi olması onlar açısından anlaşılabilir bir durum. Sonuçta o tipler birer görev insanı; iki dönem arasındaki tek fark, o zaman onlara görev verenler ile bugün görev aldıkları yerler…

“Gözlerimi kaparım, görevimi yaparım” anlayışı yüzünden takdir bile ediliyorlardır.

Özellikle de iktidar cephesi tarafından…

İktidar cephesi, hiç kuşkusuz, onlara “Sonunda gerçeği gördüler, hidayete erdiler” gözüyle bakıyor ve bugün yaptıkları muhalifleri sindirme gayretlerinden keyif bile alıyorlardır.

Merak bu ya, şimdilerde en fazla merak ettiğim şu: Muhalifleri sindirme görevini ciddiye alıp bir gün aradan sonra esas alanlarına dönüveren tiplerin ruh hali nasıl acaba?

Hiçbir zaman benimsemedikleri, aralarında karakter uyuşmazlığı bulunan bugünkü iktidarın buna rağmen devamını mı arzu ederler, yoksa yarın başkalarına yaltaklanmak zorunda kalabileceklerini de hesap ediyorlar mıdır?   

Bahse girme adetim yok, zaten böyle bir bahis de yok; olsaydı, ben elimdeki bütün parayı ikinci ihtimal üzerine oynardım.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Danıştay’da görüşülen Ayasofya davası sürecinde mahkeme hukuk kuralları gereğince dava edilen idarenin de (Hükümet) görüşünü almış. Bunun üzerine günümüzde Hükümet yerine geçen Cumhurbaşkanlığı Danıştay Mahkemesine savunma göndererek “Davanın reddedilmesini” istemiş. İnanmayan Danıştay’ın karar metnini bulup daha ayrıntılı okuyabilir, internette var.

  2. Atatürk Havalimanı arazisinin Katarlılara satıldığına dair iddialar ortalıkta dolaşıyor. Hatta mimari projeler üzerinde çalışıldığı da söyleniyor.

    Doğrusu bu iddialara inanmak istemiyor ve ihtimal de vermiyorum. Fakat Erdoğan’ın yakındaki Katar seyahatini anlamsız bulmuştum ve herhalde borç istemeye gidiyor diye düşünmüştüm.

    Umarım bunlar boş söylentilerdir. Eğer bu iddianın gerçek olduğu anlaşılırsa bu sefer arbede çıkar. Bahçeli’nin tehditleri falan da vız gelir.

    • Sayın fkt, eski havaalanı arazisi mi kaldı oraya koskoca bin yataklı pandemi hastanesi yapıldı, hem de 45günde, inşaatın hızından olsa gerek gündemi epey bir geriden takip ediyorsunuz sanki? Eğer yeni yapılan hastane satıldıysa onu bilemem bak…

        • Arazi yok ki orda, bir kısmına çok amaçlı pandemi hastanesi yapıldı, diğer kısmında ise zaten havaalanı ve terminal binası var, hem de hala aktif durumda!
          Satılacak bişey varsa o da hastane veya havaalanı işletmesidir; sizin bahsettiğiniz arazi hangisine ait?
          Hastaneninki olamaz, orası yeni yapıldı; pistler ve terminal binasının arazisi de olamaz çünkü üstünde halen yoğun olarak kullanılan atatürk havaalanı var?

  3. Efendim bu gün yeryüzünde Kur-an’a sadakatle bağlı müslümanların hakim olduğu bir devlet yok. Müslüman devletler var ama hiç birisi bir Osmanlı değil, hiç biri İslam’ın dünyada bayraktarlığını yapmış tarihte yer etmiş devletlerden biri değil. Şayet öyle bir devlet olsaydı bu gün dünyanın süper gücü olurdu herhalde. Ama yok işte! O yüzden size canlı bir örnek veremiyorum.

    Sizin bu konuya çok önem verdiğinizi bildiğim için, sizi de biraz meseleye yaklaştırmak adına iki Kore üzerinden konuşabiliriz diye düşünmüştüm. Kore meselesini çok kısa özetleyen haberler ocak medyada var. Başka kaynaklardan da iki ülkenin hikayesine bir göz atarsanız sonrasında konuşabiliriz sanırım.

    Ayrıca genel eleştirilerinize ben de katılıyorum, sanırım bizi muhalif gibi görünen tarafta buluşturan şey de şikayetinize konu olan meseleler. Ama bunlar şahıslara yöneltilebilecek eleştiriler. Topyekün müslümanlar ya da müslümanlık böyle demek hiç doğru değil. Tanıdığımızda hayran kalacağımız müslüman kimseler var çünkü, hatta tanıdığınız da var.

    İslamda savaşlar zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti sağlamak için yapılır, zulmetmek için değil. Çünkü islamda zulüm haramdır, islamın öğrettiği en büyük günahlardandır.

    Bana gelince birine zulmetmektense zulme uğramayı tercih ederim. Çünkü büyük mahkeme günü ALLAH’ın huzuruna zalim olarak çıkmaktan korkarım ve ALLAH’ın mazlumları sevdiğini bilirim.

    Zulüm konusunu açtığınız iyi oldu. Çok geniş bir kavram zulüm. Üzerinde çok geniş okuma yapmak lazım. Sizin sıradan gördüğünüz şey bana göre zulüm olabilir. Benim adalet dediğim de size zulüm gelebilir. Bence sizinle önce zulüm meselesinde anlaşalım.

    • Hangi islam? Suudi? İran? Mısır? Türkiye? Pakistan? Endonezya? Malaysiya? … İslamın en iyi olduğu ülke neresi söyleseniz de bilsek. İnsan, kadın, çocuk, hayvan haklarına saygılı, çağdaş adalet anlayışı uygulanan ve en önemlisi gelir paylaşımını hakkaniyetle çözmüş, yöneticileri hırsız ve zengin olmayan, halkı mutlu, zenginleri diğer müslüman ülkeleri gezen, fakirleri hayat bulmak için diğer müslüman ülkeleri gitmeye can atan…

    • Baran bey geçmiş olsun; ne zulmüne uğradınız ki? Rüyanda stalini mi gördün, yoksa tatilini güneydeki sevdiğimiz ülkede mi geçirdin, ya da tekpartili chp iktidarının tabutluklarında mı kaldın, ne oldu ki sana?

  4. Dün Ocak Medya’da rastladım. Papa Francis “Ayasofya’yı düşünüyorum ve büyük acı duyuyorum.” demiş. Dünya Kiliseler Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Ioan Sauca, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi kararından üzüntü ve endişe duyduğunu bildirmiş. Ayasofya’nın bütün uluslar ve dinlerden insanları buluşturan, ilham veren, bir açıklık mekanı olduğunu vurguladı (açıklıktan kastedilen müze statüsü herhalde)…. Ve RTE’nin bu kararı tekrardan gözden geçirmesini talep etmiş. 86 yıllık Müze statüsünden sonra bazı reaksiyonların gelmesi doğal. Bizimkiler inşallah meydan okuma tonunda bir cevap yollamazlar. Unutmayalım ki Allah, şahdamarımızdan daha yakın. Tayyip, Devlet ve Perinçek Beylerin şahdamarları buna dahildir. Ben olsaydım nasıl cevap verirdim, onu da aşağı aldım. Bu tonda bir şeyler yazılırsa iyi olabilir…

    *******
    His Excellency, The Pope Francis
    Vatican City,

    Dear Pope, please don’t feel sorrow about the decision regarding the status of Hagia Sophia (or Ayasofya as Turks call it) to switch from the Museum to a Mosque. Turkey is a polarized country. It can switch back and forth from pole to pole both politically and religiously.

    Dear Francis, we are really saddened by the news about your sorrow that you felt about the decision. However, Ayasofya was originally a place of worship to God and after the switch, it will still be a place of worship to God. Have you become too secular or too political to believe in God who is the creator of Heavens and Earth worthy of worship? There is only one God, after all. We take very good care of our places of worship. It is open to all and free of charge. You are welcome to visit it at no cost. The only requirement is that you have to put on galosh not to bring dirt into this place. This is simply a measure of how sensitive we are about cleanliness.

    Dear Pope, we find it difficult to understand your lack of understanding on the matter. You should be happy, not sorrowful because Ayasofya will be used to pray to God, just like the way Abraham used to do. Perhaps you don’t know, Abraham was a holy man with prayers to God just like the Muslims do. We do not doubt that Abraham as well as Moses, David, and Jesus who followed the same path just like Muhammed, would be so happy about the decision for this monumental construction to be used for the worship of God rather than being wasted as a Museum. Turks looked after this building for so many centuries. Please trust that Ayasofya will always be in their good care and attention.

    So, please don’t be sad, be happy. As a final note we urge you to read Quran and ponder about its universal message and sincerely think about God without any influence from any cultural packages, polytheist religious or secular which might mask you to reach out Allah, the One and Only God.

    As described in the revelations of the Quran, Sura “The Iron”, section 1-3: «1) Whatever is in The heavens and on earth,— Let it declare The Praises and Glory of God: For He is the Exalted In Might, the Wise. 2) To Him belongs the dominion Of the heavens and the earth: It is He Who gives Life and Death, and He Has Power over all things. 3) He is the First (i.e., before anything like the Big Bang) and the Last (i.e., after the Universe comes to an end suddenly), The Evident And the Immanent: And He has full knowledge Of all things», Allah is the One and Only God with His clear attributes touching upon the universality, independent of what anybody supposes according to historically lost and found and modified scriptures of the past before the Quran.

    Respectfully yours,
    ….

    *******

  5. Merhaba Uğur bey! Lütfen buraya copiledığm tevsiri TÜRK gözlüklerini çıkararak iyice okuyunuz! Ve benim şu sorumada uygun bir cevap verirseniz memnun olurum.
    Siz önceki yorumunuzda miras bırakilan mumunlerden bahs ediyorsunuz! Bahsını ettiğiniz O “MUMINLER” sizi,ve sizin gibi nice suçsuz günahsızları (bebeklerde dahi) hapisler tıkanlar ta kendileri Değilmi?
    Yani Allah CC Yer yüzünü Diktator, ve Dünyayı ceheneme çeviren Çinin Uygurlara yaptığı soy KIRIMI dahi haklı bulan Kendi vatandaşı gazeteciyi Yakan, yemen ve Suriyede çocukları bombalayanlar, ve senelerdir boblandıklarını haykıran FILISTIN, gibi bir çok müslüman liderler ve onların şak, şakçılar’ınımi Mirascı kildi?
    Sağlıcakla kalın.
    https://www.kuranvemeali.com/enbiya-suresi/105-ayeti-tefsiri

    105: Yemin olsun ki biz Zikir’den sonra Zebûr’da da: “Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olacaktır” diye yazdık.
    Karşılaştır 106: Şüphesiz bu Kur’an’da Allah’a kulluk etmek isteyen kimseler için yeterli bilgi ve öğüt vardır.
    TEFSİR:
    105. âyetteki اَلذِّكْرُ (zikir)den maksat Tevrat’tır. Zebûr ise Hz. Dâvûd’a verilen kitabın ismidir. (bk. Nisâ 4/163) “Arz”ın hangi arz, oraya vâris olacak “sâlih kullar”ın hangi kullar olduğu hususunda şu izahlar yapılabilir:

    › Ayetteki arz ile, “cennet arazisi”, “sâlih kullarım” ifadesi ile de, Allah’a itaat eden mü’minler kastedilmiştir. Buna göre mâna, Allah Teâlâ, peygamberlere indirdiği kitaplara ve Levh-i Mahfûz’a, cennete ancak sâlih kullarını vâris kılacağını yazmıştır.

    Nitekim bu mânaya işaret eden bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

    “Bize verdiği sözü yerine getiren ve cennette istediğimiz yerde oturmak üzere bizi bu ebediyet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun! Sâlih ameller işleyenlerin mükâfatı ne güzel!” (Zümer 39/ 74)

    › Buradaki “arz” ile, yeryüzü kastedilmiştir. Çünkü Hak Teâlâ, ona dünyada mü’minleri vâris kılacaktır. Bu mânada Hak Teâlâ: “Allah, sizlerden iman edip sâlih ameller işleyenlere yeminle şunları va‘detti: Kendilerinden önceki mü’minleri kâfirlerin yerine geçirip hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır…” (Nûr 24/55) buyurmuştur. Yine Hz. Mûsâ’nın dilinden: ““Allah’tan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz bütün yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar” (A‘râf 7/128) müjdesini vermiştir.

    › Bu “arz”, sâlih kulların vâris olduğu arz-ı mukaddestir. Allah Teâlâ buyurur: “Asırlardır hor görülüp ezilmekte olan İsrâiloğulları halkını da, feyiz ve bereketlerle donattığımız o toprakların doğusuna ve batısına vâris kıldık.” (A‘râf 7/137) Nihâyet Hz. İsa indiğinde Cenâb-ı Hak oraya Ümmet-i Muhammed’i mirasçı kılacaktır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXII, 199)

    Hem önceki ilâhî kitaplarda yer alan bu müjdelerde, hem de hepsinin bir hülâsası, tasdik edicisi ve tamamlayıcısı olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm’de, Allah’a kulluk yapmak isteyenler için yeterli bir öğüt, kafî bir ikaz ve umduklarına ulaşmalarını sağlayacak doğru yollar ve müessir çareler yer almaktadır. Bu çareleri kendi hayatında en güzel şekilde tatbik edip tüm insanlığa rahmet olarak sunan da Resûlullah (s.a.s.)’dir:

    Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
    Enbiyâ Sûresi Ayetler:

    • Bacı oradan buradan birer tutam malzemeyi karıştırırsanız yaptığınız gibi tam bir çorba olur. Dedim ya kaynakları 2 defa değil 12 defa okusanız bu anlayış kabiliyetiyle bu iş olmaz. Siz klasik görevinizi bırakıp bu işlere hiç girmeseniz iyi edersiniz.

    • Nurdan hanım merhaba.
      Adım adım gidelim.Yoksa sırf üste çıkmak için konu kaydırmaları oluyor ki ,bu yakışmıyor.Lütfen şu ayete dikkat edin,bire bir konuya cevap veriyor.Başka da var ama dağıtmak istemiyorum.Dikkat edin,tefsire de bakabilirsiniz.Görünmeyecek kadar küçük mü yazıyorum yoksa?

      “Tevbe Suresi 29. “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.”

      • Ne güzel, bu arada uğur bey normal puntolu çıkmış bu yazdıklarınız, yani rahat okunuyor…

      • Uğur bey! Ben Din konusunda pek polemiğe girmem. Onun için şimdiye kadar hep uzak durdum! Yalnız göz gõre göre Dini kullanarak Milletti (siyaseticiler) kandıranlar’a herkesi kandıramadığına dair uyarmakta her insanın görevi olduğuna inandığım için bu tartışmada doğru bildığmı anlatmaya çalıştım.
        Maalesef ben sizi çok iyi anlamama rağme.
        size kendimi anlatamadığma şahit oldum..
        Uğer bey! Cizye’nin meâli vergi oluyor. Yani bildiğin vergi.
        Vergi vermeyenler ile savaş kılınç ve kalkanlami oliyor?
        Türkiyede vergi vermeyenler ile nasıl savaşılıyorsa bunlarlada öğle savışılır.
        Müslümanlar bunu zekat olarak verdiğinden dolayi.
        Bu ayetin iniş nedeni tevsirceri, ve meshep imamlarıni bayağ uğraştırmış. Kura’ni Kerim’de geçen diğer ayetler ve hadislerden yararlana bilmek için bu ayetin esas kimler için indiğine dair anlaya bilmek için bayağ araştırma yapmışlar.
        Bunu anlatan linki okumanız için veriyorum.

        https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Tevbe-suresi/1264/29-ayet-tefsiri

        Not: Allahu Taâla yüce kitabımız Kura’ni Kerim’in 3 ayri ayetinde bizileri şöyle uyariyor
        Biz bu kitabi!
        Öluler için değil Diriler, için okuyup anlamaniz, düşünmeniz ve buna göre amel etmeniz için indirdik.
        Burada dinle ilgili paylaşim yaparken biraz düşunmekte yarar olduğuna inaniyoru.
        Nittekim Hamza bey sizin yorumunuzu adeta tersine çevirmiş.
        Burada en son tartışmaya gireceğim bey efendilerden biride sizsınız.
        Hakkınızı helal edin
        Allaha emanet olun.

        • Nurdan hanım merhaba

          Ben okuyan bir insanım.Dünkü yazıyı bilgilere dayalı olarak yazdım.Maalesef yorum sayfasında bilgi hususu gözardı edilebiliyor.Hamza’ya ise çok kızgınım,şu sitede hiç kimseye kızmadığım kadar kızgınIm hem de.
          Siz de Allah’a emanet olun.

        • Bacı din konusunda polemiğe girmezmişsin öylemi Nerde 4+4lük müslümanlar çıksınlar ortaya şu soruma cevap versinler deyip uluorta polemiği başlatanın kendiniz olduğunu anlamayacak durumdasınız. Bir daha o halinizle kuyuya bir taş atayım demeyin yoksa daha çok hakkınızı helal edin dersiniz sansürlenirsiniz.

  6. Ayasofya Ortodoks Hristiyan dünyası için kutsaldır, dünyanın geri kalanı içinse sadece UNESCO’nun koruma listesindeki bir mimari yapıttır. Nitekim büyük tepki Ortodoks dünyasından (Rusya, Yunanistan v.b.) gelmiştir. Protestan Hristiyanlar daha ortada dururken Katolik Hristiyanlar memnuniyet duymuş bile olabilir.

    TCMB döviz rezervinin net değeri bir hayli negatif. Her an her şey olabilir. Acaba diyorum içinden çıkılamaz bu durumda ABD’ye bir hizmette daha bulunmak mı gerekti? Örneğin Rusya ile ilişkiyi bitirmek için S-400’leri geri de veremiyorlar kullanamıyorlar da. Zaten seçmen ne yapar bunca S-400 muhabbetinden sonra. O zaman kendisini Ortodoks dünyasının önderi ilan eden Rusya’yı zor durumda bırakmak için ABD bir operasyon istemiş olamaz mı? TCMB döviz rezervi oldukça negatifteyken dolar hala 7 TL’yi bile geçmiyorsa yabana atılacak bir fikir değil diye düşünüyorum, hele ki iç siyasette de büyük getirisi varken.

    Mutlaka böyle olmuştur demiyorum fakat böyle olmuş olması da ihtimal dahilindedir.

  7. Kayınpeder ekonomi şahlanacak, damat ikide bir bak burası önemli diyor. Bostancı başı ise Ayasofya’da artık çan sesi duyulmayacak diyor.

    Bu kadar berbat bir orta oyunu olamazdı ama oldu. Bu oyunu beğenenler illet-zillettir.

  8. Fehmi Koru,1934 de Ayasofyanın müzeden camiye çevrilmesini zamanın konjonktürüne göre siyaset, 2020 de tekrar müzeden camiye çevrilmesini de siyaset olarak yorumlamıştı birkaç gün önce.
    Şimdi de iki grubun Ayasofya üzerinden birbirine göndermelerini görüyoruz.Siyaset işte. Bunda ne varki.Karşılıklı olarak iki grubun ben haklıyım denemeleri.Sen de haklısın, o da haklı.
    Sonuç,kim ne derse desin. Ayasofya cami oldu mu oldu.Gerisi boş.Yaptırana bak.

    • Ayasofyada namaz kılmanın sevabı 70 kere daha çok diyenler var. İyi bir fırsat bence. Bu sevapları biriktirip yakındaki döviz büfelerinde dolara kimler çevirecek acaba?

  9. Ülkemiz 1 Sente Muhtaç.

    Dolar 8 TL’yi görebilir.

    Erdoğanın Merkez bankasının Rezervi ile açıklaması Brüt 92 milyar Dolar.

    Dikkat edersiniz brüt ifadesi kullanılıyor biraz konuyu açıklayalım.

    Diğer bankaların zorunlu karşılık olarak merkez bankasında bulunan parası 64 milyar dolar.

    Merkez bankasının 28 Milyar net rezervi var.

    Diğer ülkelerle yapılan SWAP antlaşmalarla(55 milyar dolar) paranın asıl Sahibi ülkelere dağıtılınca Merkez bankasının Rezervi -27 milyar dolar olduğu görülüyor.

    Veriler 1 Ay geriden takip edildiğinide hesaba katın.

    Hükümet doları 6.86 tutmada baya bir ısrarcı. Sabit kur gibi.

    Dalgalı kur adı üstünde, sabit kur olurmu?

    Sabit kurlar patlamaya her zaman meyillidir.

    Ecevit, zamanındaki sabit kur politikası ile ekonomide artçı şokların birikmesi ile Anayasa kitabın atılması ile piyasalar deprem Geçirmişti.

    Ecevit dalga Kur rejimi getirerek Ekonominin ani kırılmaların önüne geçmişti.

    AKP döneminde bu Dalgalı KUR rejimi sayesinde Ekonomide olacak deprem etkisinden bu sayede kurtuldular bu zamana kadar.

    Ama Anlam veremediğimiz Kuru 6.86 sabit tutmalarına anlam verilemiyor.

    Döviz artmasın diye Binlerce ithal ürüne ek vergiler getirildi.

    Sözde yerli malı koruyoruz diye vergi getiriliyor.

    Sen onu benim Külahıma anlat.

    Ülkede Golf sopası üreten firmamı var onada ek vergi getirmişler.

    Cari açık artıyor.

    Avrupa Turist göndermiyor.

    İhracatımızda daralıyor.

  10. Kovanda bal kalmadı, bal tutarak yaladıkları parmaklar şimdi birbirlerinin gözüne sokmak için kullanılıyor. Onun için o tiplerin yazılarını okuyup sinir sistemimi bozmak istemiyorum.

  11. Uğur bey! Kura’ni Kerim’de hangi ayetler gidin memleketleri fet edin ve insanları kılıçla Müslüman edin. Hükmünu bildiriyor?
    Sana zahmet o Ayetleri veya ayetlerin numaraları ve süre isimlerini buraya yazarmisınız.

    İmam Şamil Ruslarla 7 sene kendi toprağını korumak için savaştı.
    Beyliğini ilan etmesine 3 ay kala savaş malzemeleri bitiyor ve Osmanlıdan yardım istiyor! Osmanlı yardım göndermiyor. (neden gõndermediğinin sebeini buraya yazmak istemiyorum)
    ve İmam Şabil hem savaşı hemde toprağını kayįp ediyor.
    İmam Şamilin yardım olayını Türkçe kitaplar gerçeği yazmiyor. Dağistan dilinde ve onun İngilizce tercümesinde gerçeği yaziyor.
    İmam şamil benim dedemin dedesi oluyor.
    Rahmetli dedem kendi babasından olayi dinlemiş.
    Hatta İmam Şamil savaşı kaip ettikten sonra istanbula geliyor o zaman padışah yoluna kirmizi hali seriyor.
    Imim ona ” benim kırmizi haliya değil yardıma ihtiyacım vardi” diye sitem ediyor. Kendisde hacda rahmetli oliyor.
    Haca gidiş ve ordaki bir alimin ruyasinida onun geleceğini görmesi Arapça olarak ayri bir kıtapta yazılmış. Benim dedemin babasıde Hacda vefat etmiş
    Bence Geçmişin yalnışlarını kapatmak yerine tartışmak gelecek nesiller için daha faydalı olur. O zaman İsraile eyy israil diye baģıeanların Çinin Uygurlara yaptıklarına ses çikarmalar şõyle dursun, Türkiyeye sığınanları çine teslim ediyorlar hemde ” ben çinde teröritim” diyede kağıt imzalatarak.
    İslam ırkçılığı yasaklamasına rağmen Arapla, Farslar ve Türkler olsun İrkları ile õvünmeyi hiç ihmal etmiyorlar.
    Allaha emanet olun.
    .

    • Nurdan hanım merhaba.Yazdıklarımı iyi okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız.Her şeyi gayet iyi anlattığımı düşünüyordum,ama size yine ulaşamamışım.Özgüveninize gerçekten hayranım,ancak okumalarınızı çok zayıf görüyorum.Selamlar.

      • Akılsağlınızı korumak için kimseyi okumuyorum diyorsunuz, gelmişsin burda nurdan ablaya laf anlatmaya çalışıyorsun, bence sizin sağlığınız yerinde, fakat nurdan ablaya can dayanmaz yani….

  12. “Bahse girme adetim yok, zaten böyle bir bahis de yok; olsaydı, ben elimdeki bütün parayı ikinci ihtimal üzerine oynardım.”?

    Bunun anlamı Havuzda su bitmiş oluyor! Şimdi sira havuzdaki çamiru nirbirlerine atarak temizelenmek.
    Yalnız bu çsmur öğle 2014 ocak ayında başlayarak muhalefet ve mallarına çöreklendikleri insanlara attikları iftira çamuru değil.
    Bu çamur gerçek çamur atıldığı an layık olana yapişır ve 7 sülalalerine miras olarak geçen bir çamur.

  13. Fehmi beyin bugünkü yazısında bahsettiği tipleri akıl sağlığımı korumak için uzun süredir takip etmiyorum.En güzeli cahiller laf attığında kulağını tıkayıp geçip gitmek diye düşünüyorum;kurbağalar korosuna kulak verirsek sinir sistemimiz bozulduğundan sağlıklı düşünemeyiz.En iyisi o korodan uzaklaşıp,olumlu şeyler yapmaya çalışmakta.
    Bu sebeple dünkü konu için gece yazdığım bir eleştiriyi bugün burada aktarmak istiyorum.

    Burada veya başka yerlerde takip ettiğim yazılarda iki gündür,bir zamanların basketbol spikeri Murat Murathanoğlu’nun karavana atışlar için kullandığı “yok artık!hiç bişeye değmedi.” dediği cinsten çok afaki yorumlar okuyorum.Yorumların doğru bilgiye dayanması çok önemlidir.Sonra eleştirdiklerimizden hiçbir farkımız kalmaz.

    Eskişehir’in Mihalgazi ve Mihalıççık ilçelerine ismini veren Mihail Kosses gibi insanları anlamadan Osmanlı fetihlerini ve anlamlarını anlamak mümkün değildir.Mihail Kosses (Köse Mihal) Müslümanlığı seçmiş bir Bizans soylusu,Rum kumandanıdır.Osman Gazi’nin silah arkadaşıdır.Osman Gazi ile birlikte Bizans’a karşı mücadele etmiş,İznik gibi önemli Rum kentlerinin fetihlerine katılmıştır.Osmanlı’nın en özel birliklerinden olan Akıncı teşkilatının kurucusudur.Akıncılardan Mihaloğulları’nın atasıdır.Oğulları ve torunları da kendisi gibi Rum’lara ve Balkan’larda diğer Hristiyan topluluklarına karşı savaşlara girmiş,Osmanlı’nın fetihlerinde büyük rol oynamışlardır.Şu soru önemlidir:
    Köse Mihal ve benzeri Rum soyluları niçin Osmanlı saflarına geçip,kendi soydaşlarına karşı savaşmışlardır?

    Cevap müslümanlıklarında gizlidir.Tevbe Suresi 29. “Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.” ayeti Müslümanlığı özgür iradeleriyle kabul eden bu ve benzeri insanların mücadelelerinin ve İslam fetihlerinin dayanak noktasıdır.

    Malazgirt savaşı sonrasında Anadolu’ya Türkler göç etmeye başlamıştır.Sonrasındaki zamanların akışı içerisinde Anadolu’nun yerli halklarından Rum ve Ermeni’lerden cizye ödemek suretiyle dinlerini değiştirmeyenler olduğu kadar,Müslümanlığa geçenler de olmuştur.

    Müslümanlığa geçenlerden asker olanlar da Köse Mihal gibi Rum’lara ve diğer Hristiyanlara karşı mücadele edip örneğin İstanbul’un fethine katılmışlardır.

    Askerin gerçekleştirdiği fetihler sonrasında ise Horasan Eren’leri gibi siviller aracılığıyla hem Orta Asya’dan göçen Türkler arasında,hem yerli ahali arasında Müslümanlık eğitimi yerleştirilmiştir.

    Anadolu’da Müslümanlığın hakim dili Türkçe olduğundan Müslümanlığı seçen yerli halklar da Türk diliyle birlikte aynı zamanda (yaklaşık 900 yıllık bir süreci düşünelim) zamanla Türkleşmişlerdir.Müslümanlığı seçmeyenler de ülkenin Rum veya Ermeni vatandaşı olarak Fransız Devrimi’nin sonrasındaki yıllarda gelişen “Milliyetçilik Akımı” etkileri ortaya çıkana dek huzur içinde yaşamışlardır.

    İnsanlık tarihi milletlerin birbirilerine karşı istila,savaş hamleleriyle doludur.Daha 2.Dünya savaşının üzerinden 75 yıl ancak geçti ve son savaş ta buolmadı.
    Balkanlardan Frigler gelir Hititleri yıkar.Kafkasyadan Kimmerler gelir,Frigleri yıkar.Onları Lidyalılar,Asurlular kovalar.Onları da başkaları kovalar…Ve yeryüzü Allah’ındır,iyi kullarını oraya mirasçı kılar;Enbiya 105,Nur 55.

    Yahudiler Mısır’dan çıktıktan sonra Calut’un (Golyat)ın ülkesini savaşla aldılar;Calut’u öldüren Davut Peygamberdi ve kendisine Zebur verildi.

    İslam’ın fetih anlayışı bir istila anlayışı değildir;yeryüzünde sınırlı hayat süren fakat ebediyeti unutan Allah’ın kullarına,o ebedi hayatı kazanmalarının yolunu açacak ortamın sağlanması için Kur’an’ın öğretileri üzerinden savaşlar teklif edilmiştir.Karşı taraf savaşmak isterse savaş yapılmış,savaşmayıp cizye ödemeyi kabul ederse savaşılmamıştır.Savaş sonrasında da halk için İslamı anlatma ve teklif ortamı oluşturulup muhatapların iradesi serbest bırakılır.Bundan sonra dileyen İslam olur,dileyen Yahudi veya Hristiyan olarak kalır.Kimseye zorla din dayatılmaz.
    Osmanlı’nın yaptığı da bundan başka değildir.

    Yeryüzü mirasçılığı ehliyeti yitirildiğinde de mirasçılık statüsü ortadan kalkar;nihai olarak Osmanlıların başına gelen de budur.

    İslam’ın fetih anlayışının özeti budur.İnsanların keyfi ve hatalı savaş uygulamaları da İslam’a mal edilemez (Örnek ;Timur’un savaş uygulamaları gibi,Yoldırım’ın 1.Kosova savaşı sonrasında kardeşi Yakup Çelebi’yi hak etmediği halde öldürtmesi gibi).

    İslam’ın fetih anlayışını bilmeden barbarlık dönemi uygulaması diye nitelemek te cahillikten başka birşey değildir;şeytanın fısıldadığı ” orjinal fikir üretiyorum” kandırmacasına kanmaktır.Yine baskın yanıltıcı gündemin etkisi altında kalınarak tefrite sapmadır.Yine ifadelerde olan her türlü aşırılık ta gerçekleri kamufle eden bir başka yanılgıdır.

    • uğur bey merhaba!
      – savaş ve işgal müslümanlar yaparsa iyi, yahudiler yaparsa kötüdür mü diyorsunuz?
      – masum bir bebeğin babasını müslümanlar kesince çok güzel, aferin, müslüman olmayanlar kesince, “zalim” mi oluyor?
      – kendi toplumuna karşı düşmanları ile işbirliği yapan, hristiyan olunca iyi, müslüman olunca, “kansız”, “ahlaksız”, “hain” mi oluyor?
      – ve islam bunları mı söylüyor? ben ayetlerin ne söylediğini bilmem ama sizin anlatımız bundan başka birşey değil.

        • Hayret yaa… laf ebesi misali polit-büro komiserlik yapıyordunuz. İlk defa şakşakçı bir role soyunmuşunuz. Hayret!

        • Baran bey! kuzey güney kavgasına nerden geldiniz bilmiyorum. Ama takip etmiyorum.
          – bir düşünceniz varsa yazın. kafanızda dolaşanları bilemem.
          – bence konu çoook çook önemli. müslümanları ahlaksız yapan, zalim yapan, çoluk çocuk insan katledilmesine neden olan, her bir naneyi yiyip, cennete gideceğine inanmasını sağlayan bir anlayış var. Sizin de, en temelde, diğer islamcılar gibi, aslında bu anlayışın birer zuhuru olduğunuzu biliyorum.
          – Şunu açık olarak yazın. işin püf noktası burası.
          – İslam ya da ayetler ya da hadisler ya da gülen ya da cübbeli ya da padişahınız, size, zülmetmeyi emrederse, o emri yerine getirir misiniz getirmez misiniz?
          – Bu soruya, bütün namusunuz üzerine, açıkyüreklilikle cevap verebilirseniz, ondan sonrasına devam edelim.
          – Ondan sonra dersiniz ki, “yok islam aslında barıştır”, “yok öyle islam aslında adalettir. adaletsiz bir emri olamaz”. bunları tartışırız.

          • ilave edeyim! ben islamı (aslında sadece islam değil, diğer dinler de aynı şekilde) ayetlerin ötesinde, aslında değerler olarak algılıyorum.
            – eğer eylemi yapan kişinin kimliğine göre birşey haklı veya haksız oluyorsa orda değer olmaz.

          • Hamza bey şunu söylemeliyim; siz bu güne ait düşüncelerinizi ifade ediyorsunuz. Savaş konusunda benim da bu güne ait düşüncem, bundan sonra müslümanların konvensiyonel bir savaşına benim inandığım islam dini müsade etmiyor.

Yoruma kapalı.