Bakın ne güzel bir anayasa teklifi var, boşuna bu yazımı okuyup da enseyi karartmayın

44
Reklam

Her şeyden önce, birbirlerine benzemez altı ayrı partinin 150 sayfayı ve 100 maddeyi bulan bir anayasa metni üzerinde mutabakat sağlamış olmasına duyduğum hayranlığı bildirerek tebrik borcumu ifa edeyim.

Bizde üzerinde partilerce uzlaşılan bir anayasa metni hiç olmadı.

Son 20 yıla damgasını vuran AK Parti, iktidara tutarlı bir anayasa vaadiyle geldi ve hatta ülkenin öndegelen anayasacılarını oluşturduğu komisyonlarda çalıştırarak bu yolda bazı adımlar da attı; sonunda yamalı bohça görüntülü ve toplumun ancak yarısının desteğini alabilmiş bir sistem değişikliğine herkesi razı etti.

Oysa, işte gördük, muhalefetin ana eksenini oluşturan altı partinin liderleri, birkaç ay içerisinde uzmanları tarafından hazırlanan ve birbiriyle tutarlı maddelerden oluşan, ‘yeni bir anayasa metni’ ile karşımızdalar.

Gerçekten bu bir başarı ve tebrik edilmeyi hak ediyor.

Etrafa bakıyorum ve bu tür bir heyecanı paylaşan pek az kişi olduğunu görüyorum.

Herkeste “Ne yapmamızı bekliyorlardı, karşımıza böyle bir metinle çıktılar diye oylarımızı onlara ve onların belirleyecekleri cumhurbaşkanı adayına vermemizi mi?” anlamı taşıyan bir aldırmazlık hali hakim.

Umarım yanılıyorumdur.

Reklam

Türkiye, ülkemiz, AK Parti’nin geride bıraktığımız pazar günü bir stadyumda yaptığı toplantıyla birlikte seçim sath-ı mailine girmiş oldu. İster zamanında yapılsın ister tarihi erkene alınsın, seçim artık ufukta belirdi. İnsanlar oy kullanmak üzere sandık başına gidecekleri güne kadar dikkatlerini siyasete ve siyasilere daha fazla verecekler.

Karşı karşıya kaldıkları sorunların çoğu insan farkında. Sorunların ancak siyasiler -iktidarlar- tarafından çözülebileceği de biliniyor. Sandığa yansıtacakları kararın ülke için olduğu kadar kendileri için de -şahsen- hayati önem taşıdığından da haberdar insanlar…

Sandık başına gittiklerinde hangi partiye oy verecekler?

Ülkeyi 20 yılı aşkın bir süredir yöneten ve doğal olarak bugün karşı karşıya kalınan sorunların da sorumlusu olması gereken AK Parti’ye ve doğru-yanlış her icraatında onu destekleyen iktidar ortağı MHP’ye mi?

Yoksa, topluma tutarlı bir anayasa da hediye etmeye hazırlanan, iktidar partilerine neden oy verilmemesi gerektiğini her fırsatta tekrarladıkları eleştirileriyle herbiri ayrı ayrı hatırlatan altılı masada buluşmuş olanlara mı?

Hangi adayın cumhurbaşkanı olmasını oylarıyla sağlayacaklar?

İki kez yüksek oylarla seçilmesini sağladıkları hal-i hazırdaki cumhurbaşkanına mı, ‘6’lı masa’ bileşenlerinin hala ismini paylaşmadıkları adaya mı?

Ey bu yazıya göz gezdiren okur, sen hangi adayı tercih edeceksin?

Reklam

Gözümden kaçmış, İngiltere’de çıkan etkili Economist dergisini yakın takibimde tutmaya çalıştığım için farkında olmalıydım, atlamışım. Biraz önce Osman Ulagay’ın T24 sitesinde yayımlanan Londra izlenimleriyle ilgili yazısında karşıma çıktı.

Dergi, ‘2023’te Dünya’ başlıklı yıllık özel sayısında, ‘süper-tahminciler’ diye adlandırdığı bazı uzmanlara, dünyada ve çeşitli ülkelerde meydana gelmesi beklenen gelişmelerle ilgili sorular yöneltmiş. Çin ekonomisinin büyüme hızıyla, dünya ekonomisinin ne kadar büyüyeceğiyle, Ukrayna savaşının ne zaman bitebileceği ve Putin’in iktidardaki ömrüyle ilgili sorular yanında, gelecek yıl İngiltere’de seçim olup olmayacağı ile Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti’nin adayının kazanıp kazanamayacağı da sorulmuş uzmanlara.  

Bizi ilgilendiren soru ile verilen cevabı yazıdan aynen aktarıyorum:

“Soru : 2023’de Türkiye’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimini AKP’nin adayı mı kazanır?
Cevap: Evet (yüzde 71), Hayır (yüzde 29).”

Nasıl yani?

Yabancı uzmanlar, yaşadıkları uzak yerlerden bakarak ülkemizde insanların ne kadar zor ekonomik şartlarla boğuşmak zorunda kaldıklarını, ülkenin değerli kaynaklarının kalkınma amacıyla kullanılması yerine başı-sonu belirsiz maceralara tahsis edildiğini, eş-dost kayırmacılığı yapıldığını, yolsuzlukların had safhaya çıktığını her gün tekrarlayan muhalefetin sözlerine seçmenlerin itibar etmeyeceklerini mi düşünüyorlar?

Muhalefet ve muhalefeti destekleyen medya, seçimde kendilerinin -veya desteklediklerinin- iktidara geleceğine ve gösterecekleri adayın cumhurbaşkanı seçileceğine garanti gözüyle bakar ve bu beklentilerinin sandık tarafından onaylanmasını çantada keklik görürken, Economist’in ‘uzman’ bilip soru yönelttiği bir takım yabancılar, nasıl oluyor da farklı bir beklentiye saplanabiliyorlar?

Okurken “Fesüphanallah” dedim mi hatırlamıyorum ama şimdi demiş olayım.

Dünkü yazımı eski bir TV reklamından aklımda kalan görüntüyü aktararak sonlandırmıştım, onu burada da yeniden hatırlatayım:

“Kravatına kadar üzeri düzgün ancak pantolon giymeyi unutmuş bir adam, kapısının önünde, ‘Bir eksiklik var, ama ne?’ diye soruyordu. ‘Pantolonun yok be adam’ diyesim geliyordu o reklamı  her gördüğümde.”

Bugün siyasetimiz, dışarıdan bakanlara, aynen o reklamdaki şaşkın adamın hali gibi görünüyor.

Ne yalan söyleyeyim, ben de bir süredir, kendi ülkeme biraz dışarıdan baktığımı hissediyorum ve bu sebeple de diğer pek çok yorumcudan iyice ayrıştığımı fark ediyorum.

“Oh, nihayet sonunda ülkeme layık çağdaş bir anayasa metniyle tanıştık, ne güzel, bunu sağlayanlar ilk seçimde Meclis çoğunluğunu elde eder, çıkaracakları aday kim olursa olsun cumhurbaşkanı seçilir ve parlak yeni bir dönem başlar” demek dururken, hem de anayasa metnine kavuşturdukları için kendilerini tebrik de ettikten sonra, pişmiş aşa su katmaya kalkışıyorum.

Evet, galiba yaptığım tam da bu.

Siz bana da, Economist dergisinin ‘süper-tahminci’ sıfatını uygun gördüğü yabancı uzmanlara da aldırmayın ve her gün “Geldik, geliyoruz” teranesini tekrarlayanlar gibi, hayallerin kısa süre sonra gerçek olabileceğine inanın.

Rahatlarsınız.  

ΩΩΩΩ

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Az kaldı, sizlerin hayalleri mi yoksa gerçekler mi kazanacak göreceğiz. En başta Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi maddesi zaten o anayasanın çöpe gitmesinin gereğidir. Yüzde 50 + 1 ve üstü oyla gelmiş birinin, yüzde 25 oy almış bir parti başkanının Başbakan olduğu durumda pasif kalacağına inanmak, ancak hayalperestlerin düşüncesi olabilir. Gerçek bir lider ile yönetilmek yerine, partisini bile idare edememiş biri tarafından yönetilmeyi istemek ancak bu memleketi sevmeyen kişilerin düşüncesi olabilir. Allah bu memleketi korusun.

  2. HURRİYET YAZARI YALÇIN BAYER IN IBRETLİK YAZISI
    !!!İBB eski Meclis Üyesi Hüseyin Sağ aradı. 2016 yılında İBB Meclisi’nden bir protokol geçti, ardından imar planı değişikliği karara bağlandı. O dönem muhalefette olan CHP, parti politikaları gereği ret oyu kullandı.
    Bu protokol ile birlikte yapılan plan değişikliğineilişkin olarak Av. Taner Kazanoğlu, Süleyman Nadir Ataman ve Hüseyin Sağ sorunu yasal süresi içinde mahkemeye taşıdı ve tabii masraflar cepten gitti… Sağ diyor ki: “Yerel mahkemede kazandık ancak seçimlerde CHP İBB iktidar oldu ve CHP’li üyeler olarak kazandığımız davaya, bizim gibi CHP’li olan Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘Olur’u ile, kararın aleyhimize bozulması için itiraz ettiler. Ancak Danıştay 6. Dairesi kararı kesin olarak lehimize onayladı. Mahkeme kararlarını uygulamamak suç sayılmadı. Daha sonra ne oldu? 24.11.2022 günü Bakırköy ilçesinin bölge planlarının içine, bizim mahkeme kararı ile iptal ettirdiğimiz protokolü gözden kaçırarak ekleyip tekrar yasal hale getirdiler ve bu karar CHP grubundan oybirliği ile geçti. Sadece Bakırköy Belediye Meclis üyeleri ret oyu kullandılar. Ne gariptir ki CHP İBB Meclis üyelerinin haberi yok, sonradan öğrendiler. En vahimi de CHP Grup Başkanvekili olan Doğan Subaşı 2016 yılında İBB Hukuk Komisyonu üyesi olarak bu karara ret oyu kullanmış, yine İmar Komisyonu üyesi Sedat Özkan, 2016 yılında ret oyu kullanmış, ancak ne olmuşsa aynı kişiler iktidar olduktan sonra 2022 yılında ‘evet’ oyu kullandılar. Bu siyaset midir, emek hırsızlığı mıdır? Ben şahsım adına sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Ayrıca bu karara dava da açacağız.”

    • bir iddia var ve dava açılıyor/açılabiliyor,
      hesap sorulacak
      ne güzel değil mi?
      ya dava açılamayan, soruşturulamayan,
      hesap sorulamayan
      pbinlerce binlerce
      yolsuzluk, hırsızlık ve diğer iddialar???

  3. Üç Aralık günü Millet İttifakı CB adayını açıklayarak seçim kampanyasını başlatacakmış.

    Bu bilgiye göre CB adayı belirlenmiş sadece ilan edilmesi için 3 Aralık tarihi bekleniyor olmalı. Aday kim olursa olsun ister Abdullah Gül ister Kemal Kılıçdaroğlu olsun isterse de benim hiç istemediğim biri olsun benim için farketmez. Ben oyumu her halde de Millet İttifakına vereceğim.

  4. %71 olmasa da % 60 garanti kazanır, Diğer tarafta kah-tı rical var. adam yok adam

  5. Özgürlük vaat eden bir anayasa metniyle kamuoyunun karşısına çıktılar. İP’li Yavuz Ağıralioğlu Kılıçdaroğlu kazanamaz. dediğinde Meral Hanım kulağını çeksin dediler. Özgürlüğe bak!
    Kulağı çekilecek biri varsa Canan Kaftancıoğluna adaylık konusunda Kılıçdaroğluna karşı benimle ol diyen İmamoğlu’dur. Daha geçen ay benimlemisin değilmisin diye mesaj attığında ilk cevap veren imamoğluydu halbuki.

    • İktidara gelirlerse Allah milletin yardımcısı olsun.
      daha başlamadan bu kavgalar ayak oyunlari celmeler kulak cekmeler

      • Bu gün yaşamakta olduğunuz mu daha korkunç yoksa henüz yaşamadığınız ve yaşamanızın da ihtimale kalmış olduğu yarın mı daha korkunç?

        Bu orta okul seviyesinde bir mantık sorusu.

  6. % 422 ARTIŞ
    Ekim ayı dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 422 artmış.
    Yani ithalat ihracat arasındaki fark.
    Bu yılın ilk 10 ayın toplam açık rakamı 91 milyar dolar.
    TL ye çevirirsek merhum Erbakan’ın dediği tren gibi olur.
    İhracat kaplumbağa hızında artarken ithalat jet gibi.
    İthalat içinde tüketim malı kalemi %8. Yanlış okumadınız. Yüzde sekiz.
    Yani asgari ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek ve yine asgari ihracat için de ithalata mecburuz.
    Demek ki neymiş?
    Yaparsa kim yaparmış?

  7. Seçimde altılı masa resmi olarak adayını açıklamadı. Altılı masanın adayının Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunuda hepimiz uzun süredir biliyoruz. Cumhur ittifakı adayı ise Sayın Tayyip Erdoğan vatandaş 14 mayıs günü şapkasını önüne koyacak ve oy verecek. Eğer vatandaş günlük ekonomik sıkıntılara göre oy kullanırsa Sayın Kılıçdaroğlu kazanabilir. Vatandaş gelecek vizyonuna, dış politikaya, Suriye, Irak, Azerbeycan, Libya, mavi vatan, Kıprıs gibi konulara odaklanır ise Sayın Erdoğan seçimi kazanır. Her durumda demokrasi kazansın. Sandık sonuçlarına saygı duyacağız.

    • Vatandaş günlük ekonomik dertlerini unutup olmayan gelecek vizyonuna takıldıysa yandık. Ortada gelecek vizyonu gerçekten var mı? Ülke olarak her alanda sıkışmış vaziyetteyiz. Tüm demokrat ülkeler tarafından dışlanmışız. Kala kala diktatör ülkeler kulübüne aday olmayı bekliyoruz. Ortada sadece bir illüzyon var. Bir gece ansızın gelebilirim vizyonu. Bu sefil vizyona oy vermek de herhalde akılsızlığın zirvesi olur.

      Mavi vatan konusuna gelince, Akdeniz onlarca ülkenin sınır olduğu bir ortak deniz. Orası sizin vatanınız değil. Bu hayalci, ittihatçı ve emperyalist politikalar Osmanlı gibi bir ülkeyi bitirdi. Hala ders alınmadı mı?

  8. Gömleği yanlıṣ düğümleyerek nasıl giyinilirse, ülkenin önemli sorunlarını da öyle çözmeye çalıṣırız.

    Son yılarda Erdoğan bu durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.

    Etnik ve inanç konularına ekonomik ve sosyal konularda ilave edildi.

    Devleti ayakta tutması gereken kurumlar tek adamı ayakta tutma çabasına girdiler.

    Bu durumlar yurt dıṣından çok açık görülüyor.

    Böyle bir ortamda, Türkiye tarihinde belki de ilk defa farklı düṣüncede olan siyasi partiler bir araya gelerek, kavga etmeden çözüm üretmeye çalıṣıyorlar. Bir çok önemli ortak nokta da anlaṣabildier.

    Birleṣtikleri ortak noktalar, hangi parti seçimi kazanırsa kazansın uyulması gereken önemli noktalar.

    Aynı geliṣmiṣ ülklerde olduğu gibi.

    Ümit verici bir durum.

    • tecrübe sayın alamanyalı tecrübe..
      her boş verişte,
      tepelerine indi bir balyoz gibi ihtilal,
      aldılar soluğu hapiste .
      parti gitti ellerinden, gelen arattı gideni.
      beğenmediğin batı dikti bir yönetici tepene!
      faz lobisine çalıştın verdin yediler bunca sene
      şükür ki Rte el koydu, dur dedi bu gidişe.
      yetmedi bak tel örgüler örüyorlar çevrene bağına bahçene. ayağını bile sokamayacan gelecekte akdenize Karadeniz’e bile.
      şimdi biz şu haldeyiz, (denize düştük ise de bilmeyoz) denize düşersek sarılacağımız yılanın engerek yılanı olmaması için!
      tüm uğraşımız, derdimiz tasamız!

  9. Prof Dr. Ersin Kalaycıoğlu makalesinde fakirlik ve sınırlı menfaatin paylaşılması noktasında rekabetin güçlü olduğu toplumlarda la-ahlaki (amoral) bireysellik, siyasette patronaj ve otoriter rejimlerin hızla neşv-ü nema bulduğunu ve kırdan kente hızlı bir geçiş olan Türkiye gibi toplumların değerleri, inanç, tutum ve beklentileri kırsal toplum ve tarım ekonomisine bağlı kalan ancak kentte kısıtlı menfaat paylaşım alanlarından rant devşirmek zorunda kaldıkları için antropolijide “sınırlı mal toplumu” olarak ifade bulan olgunun etkisi ile Foster’ın önermesi “… eğer mal/hizmet genişletilemeyecek kadar sınırlı miktarlarda mevcutsa ve sistem kapalıysa, bir birey veya bir aile ancak başkalarının pahasına kendi konumunu iyileştirebilir…” La-ahlaki (amoral) ahlak anlayışında birey sadece kendisi ve ev halkının çıkarını gözeterek yaşar ve sadece onu / onları gerçekleştirmek için çalışır. Bireysel çıkarcılık temel bir varlık stratejisi halini alır. Bu tip toplumlar toplumun tümüne ait adalet, özgürlük ve refahın tabana yayılması gibi konular veya genel anlamı ile Anayasa vb şeyler ile ilgilenmezler. Sadece kendi menfaatini ve yakın çevresinin nemalanmasını önceler ve bu duruma en çok fayda sağlayacak siyaset veya politik duruşu destekler. Cebinde yüz dolar olan adam 25 tl olacak diye sevinir ilaahir. Kanaatimce yazıdan anlaşılması gereken çok detay olduğu için makale linkini bırakıyorum ancak enseyi karartmak için sebep çok çünkü az gelişmiş kır-kent dönüşümü hızlı olan, varoş kültürü yaygın ülkemiz bu tip seçmen davranışı için oldukça münbit bir zemin teşkil ediyor. Teemmel
    https://www.politikyol.com/la-ahlaki-bireyselligin-yaygin-oldugu-toplumda-siyaset/

  10. Fehmi bey bende şu 50+1’e kafayı taktım, bu rakamı nasıl bulacak mevcut iktidar ve avenesi. Rakamlarla yazarsanız bizde öğrenmiş oluruz. Şu anda %60’a, %40 blok var. Başka yollar uygulanacaksa seçim yapmaya da gerek var mı? Bizim milletin ezici çoğunluğunun anayasa, baba yasa, hukuk, adalet, demokrasi v.b şeylerle işinin olmadığını ve bununla seçim kazanamayalayacağını zaten herkes biliyor. Bu tür haber ve yorumların muhalif seçmen üzerinde umutsuzluk yaratmak için bilinçli olarak yapıldığına inanıyorum. Gelir dağılımı ve alım gücü son derece bozulmuş, yakın vadede de düzelecek gibi gözükmüyor. Orta sınıf sayılan bir öğretmen veya mühendisin temel ihtiyacı olan bir ev ve otomobil alma şansı kalmamış durumda ve çalışanların %70’i asgari ücret düzeyinde maaş alıyor memlekette. Diğerleri ise bu rakamın bir tık üstü. %20-30’luk bir grup ise gelir ve yaşam seviyesi olarak batı standartının üstüne çıkmış durumda. Güreşçiyi bile banka yönetim kurulu üyesi yapıyorlar durumunu düzeltsin, sesi çıkmasın diye. Buna rağmen iktidarın hiç oyu düşmeyecek ve artışla sonuçlanacaksa fazla söze gerek yok. Nasılsanız öyle yönetilirsiniz demekten başka çare de yok. Enseyi karatmayalım.

    • Nuri bey %50+1 oya kafanızı takmanıza gerek yok, o birinci tur için geçerli, biliyorsunuz cb seçimi iki turlu yapılıyor, bir tek oyla bile cb seçilebirsiniz!
      İkinci tura kalan iki adaydan birisi benzetmek gibi olmasın(dersimli kemal gibi) oy sandığını bulup da kendi kendisine bile oy veremezse diğer aday da alacağı tek bir oyla devletbaşkanı seçilebilir, benden söylemesi!
      İtirazı olan:)

      • Yani seçim 2. tura kalacak, % 60 lık kesim terörist sayılan HDP Tayyip Erdoğana oy verecek doğrumu? Sen boş ver benim 50+1′ kafa taktıgımı da yorumumun diğer kısımlarına görüş bildir. Yoksa sizdemi hiç emek vermeden 3- 5 maaş alanlardasınız. maşallah her yoruma alakasız dalış yapıyorsunuz. Vicdanının sesini dinlemeni öneririm. Haksızlık nereden gelirse gelsin kabul etmemek bizim inancimizin gereği. Takım tutar gibi biaat ermeye karşıyım, değişim memlekette şart oldu. Daha Iyi yapamazlarsa oyumuzu degistiririz. o kadar basit. Eleştiren ve sorgulayanı makbul götürürüm. Dersimli Kemal demekle neyi kastediyorsunuz. Açarsanız….

        • Dersimli, yani tek partili chp iktidarında uygulanan soykırımdan sonraki adıyla tuncelili, ok?

          • yine kaçamak dalış yapmışsın, yoruma cevap yazmamış algı peşine düşmüşsün. Velev ki (Tunceli’li) öyle olsun ne olacak. Şimdiki düzen tek adam düzeni değil mi?

  11. KAZANSA NE OLACAK?
    Asıl sorumuz bu?
    “İktidar kazansa ne olacak?”
    Şu anda aylık ortalama “200 milyar TL” olan borç artışı, anında 300 milyar TL’ye çıkar.
    Bu sitede bir trol ” ne yani aylık 10 milyar dolardan fazla bir borç artışı mı var? Atma” türünden bir cevap vermişti.
    Bir ülkenin borcunu sadece “dış borç” olduğunu sanan, sadece makarna ile beslenen birine ne denilebilir ki?
    Anayasa referandumu öncesi çevreme şunu demiştim:
    “–Bu toplumun dışında olsam, sadece yandaşlar olsa da referandumda evet versem de, sadece yandaşlar faturayı ödese”
    Bazıları bu toplumu iyi tahlil etmiş.
    Demokrasi, toplumların hak ettiklerinden daha iyi yönetilmemesini garanti eden yönetim biçimidir.
    Yandaş televizyon dışında hiçbir bilgi kaynağı olmayan biri, iyi bir üniversite mezunu yeğenine şunu demiş:
    “–Yiğen, sen büyük fotoğrafı göremiyorsun”
    O da şu karşılığı vermiş:
    “–Dayı sen büyük fotoğrafı, akşama kadar içinde debelendiğin inek dışkılarının içinde mi gördün?”

  12. Otokrat liderlerin gitme alışkanlıkları olmadığı için öyle tahmin ediyorlar. Otokratlar ve diktatörler gitmiyorlar kolay kolay. Demokrasi olmadığı zaman otokrat lider çok kolay istediği tiyatroyu oynayabiliyor. Dış güçler, içerdeki hainler gibi pek çok bahanesi var. Milyar milyar dolarlık sarayları, uçakları, şatafatı bırakmak da kolay değil. Elinde sınırsız, sorumsuz, denetimsiz de bir güç var. Bu durumda gitmek de çok ama çok zor. Muhalefet söke söke almak zorunda. Kolay olmayacağını da görüyor olmaları lazım.

  13. 🌟Ya sen olmasın ben olayım, o olmasın bu olmalı, öyle değil şöyle, bu böyle gitmez olsun söyle.. ile işte böyle..
    🌟Yada Laik Demokratik Sosyal Hukuk devleti Cumhuriyet ile taçlanmış, halkının yüzde yetmişi sağ sol diye değil, işi düzgün, karnı tok, sırtı pek🤗 insanlardan oluşan!…
    son söz:
    neyi hayal ederseniz, ona ulaşmazsınız,
    onunla uğraşır cebelleşir durursunuz.
    Allah akıl vermiş kullanmayı kula bırakmış.🤔

  14. Bu gün biraz ciddi takılacağım, dalga geçmek yok !
    Burada en büyük eksiklik altılı masanın yaptıkları çalışmaları ve proje veya planlarını halka duyuramaması , anlatamamasıdır !
    Bu önemli ve büyük zaafiyetlerini , profesyonel bir kuruluşla anlaşarak en kısa zamanda ve mutlaka gidermeleri gerekir.
    Ülkedeki basın yayın kuruluşlarından onlara hic bir hayır gelmez , bunlarn hepsi satılmıştır!

    • İlahi mucib bey hiç güleceğim yoktu, allah da size güldürsün emi! Yahu sizin o “profesyonel bir kuruluş” diye bahsettiklerinize demokrasilerde parti deniyor; görevleri de halka dokunmak, halka dayanmak ve onların dertlerine/ihtiyaçlarına tercüman olmaktır!
      Yoksa muhalefetin kendi kendini anlatmasına, bilmem ne planlarına filan karnımız tok!
      Külahıma anlatsınlar:)

  15. ALLAHIN ZİHİN AÇIKLIĞI VERMEDİĞİ ÇOCUKLAR

    “Ülkenin değerli kaynaklarının kalkınma amacıyla kullanılması yerine başı-sonu belirsiz maceralara tahsis edildiğini…” demiş yazar. ne ola ki bunlar

    %17 den %75 e çıkan savunmada millilik oranı mı,
    Hızlı trenler mi
    marmaray mı
    köprüler, viyadükler, tüneller mi
    belki bölünmüş yollardır
    Yok yok macera falan dendiğine göre suriye ve ırakta terör örgütlerine yapılan operasyonlar olabilir
    Son günlerde olmayan fabrikadan üretildiği söylenen Togg da olabilir
    veya karadenizde her seçim öncesi bulunan sahte gazı ülkeye getirmek için filyosa yapılan milyarlarca dolarlık gereksiz yatırımda var
    1,5 milyon toki konutu gerçekten gereksiz mi
    Ya her depremde, selde hemen işi gücü yokmuş gibi bölgeye gidip yeni evler yapan devlet nasıl bir israf içindedir.
    her tarafı gereksiz barajlarla sulama kanalları ile dolduranlar bir yusuf eli barajına kaç savarona kaç kaliteli şampanya alınabileceğini, kaç atatürk heykeli yapılabileceğini bilmiyorlar mı acaba
    neyse çok var böyle maceralı işler

    • 1- Daha yeni Düzce depreminde en çok zarar gören binalar kamu binaları (adalet sarayı vs) bu yüzden TOKİ binalarının suyu yakında çıkacaktır.
      2- Biz yaptık oldu anlayışı yapılan (plansız, programsız) hızlı tren kazasında ölenlerin sorumlusu yıllardır yok, mahkemesi sürüyor.
      3- Soma’nın adaleti sağlanmadan Bartın’da 24 saat gözetim yapılması gereken odada televizyon oluşu ölenlerin öldükleri ile kalacağının göstergesi değilse nedir?
      4- Neredeyse tüm ormanları ve ovaları talanla bina dikenler kimler?
      5- Kavgada bile atacağın yumruğu, tekmeyi saklarsın; daha bu gün Kalın demecinde tepelerine bugün, yarın, belki de bu gece bineceğiz diyor. Sorgusuz sualsiz, denetimsiz içeri buyur ettiklerini geçtik dışarıdaki terör yuvalarında beslenenlere engel olabildiniz mi? ABD yardım konvoylarına tek bir top mermisi gönderebildiniz mi? Çok uzak olmayan bir gelecekte Irak’taki gibi adı konmamış devletçike engel olabilecek miyiz?
      6- Seri üretimden çıkacak TOGG için yıllardır girmeye çalıştığım iddiaya niye birileri yanıt vermiyor acaba? Ölmez sağ kalırsak 2025 te bu konuya döneriz. Araplara peşkeş çekilmezse
      7- On yıllardır kendi uçağımızı yapmaktan söz edildi (Geçmiş seçim afişlerine bakınız) kendi doğalgazımız ne zaman devreye girecek, faturalarımıza yansıyacak acaba?
      8- Bunlar işin hikaye bölümüydü; adalet dağıtan bir hukuk sistemine, adil mahkemelere, hakimlere ne zaman kavuşacağız? Hoşa gitmeyen iki laf etti diye aylarca yıllarca içerde tutulanların yanına hızlı tren kazasında, madenlerde yüzlerce kişinin ölümüne neden olanlar ne zaman gidecekler? Öldüresiye dövdükten hatta öldürdükten sonra adli kontrol şartı ile salıverenlerin haberlerini duymadığımız günler ne zaman gelecek?
      9- İlk depremde büyük hasar görecek devasa kamu binalarında işini doğru dürüst yapan insanlarla ne zaman rastlayacağız? Adliyede, vergi dairesinde, tapu dairesinde, sayısı yüzleri bulan bilmem ne müdürlüklerinde?
      10- TUİK in açıkladığı enflasyona uygun Yeniden Değerleme Oranına hangi yıl uygulayacaklar? 2071 de mi?
      11- Geçilmeyen yol ve köprüler, uçulmayan alanlar için kaç yıl gerekiyor?
      12- O çok beğendiğiniz yerli silahlarla İHA larla teröristleri bitirip artık sıradan haber sayılan günde üç beş askerimizin ölmesine ne zaman son vereceksiniz?
      Aynen dediğiniz gibi neyse! hemen her konuda dökülüyoruz nasılsa; canımızı sıkmayalım.
      Asıl acı olan altılı ganyan masası da bu işleri düzeltemeyecek

      • Yahya bey, van depremi dahil son yıllarda yapılmış tek bir toki evinde hasar görülmüş mü, kayıp yaşanmış mı da bilip bilmeden atıp tutuyorsunuz? Düzce adliye binası ne zaman yapılmış haberiniz var mı?
        Efendim?
        Estek köstek…

        • Van’da depremden sonra TOKİ evleri yapıldı.
          Düzce Adliyesi inşaatı 2006-2008. Açılışı dönemin Adalet Bakanı M.Ali Şahin tarafından yapıldı. Senin atıp tutmayanlarını sana gösteriyorum. Siz benim attıklarımı auta çıkarır mısınız?

  16. A’nin adayı!.. diyor, A yada B partiside beraber demiyor sayın yazar dikkat!
    Anayasa değiştirmek hep diş güçlerin bir fitnesi olarak sokulmaya çalışıldı bu ülkeye..
    eyalete bölüp.. (geldiğimiz dırum : dağdakiyle uğraşmak! bağdakileri hallettikte!…)
    lgbt, kadını saçından sürüklettirip yol ortasında..
    hatta ite köpeğe kadar indirgediler işi, oyunu!!!
    kafa karışıklığı için bir örnek:
    ABD liler Tramp’a mı oy veriyor\vermiyor, partisine mi bakıp oyunu kullanıyor?!?
    öyleyse..
    bunca sağ seçmenin kime oy vereceği değil!,
    “kime oy vermeyeceğini”
    bulmak kimin işi acaba? benim gibi kafası eserse iki satır yazan yorumcular mı🤔🤗?

  17. Sayın Koru, Ülkemize dıştan veya ülke içinde fildişi kuleden değil halkın içinden bakarsanız şaşırmanızı gerektirecek bir durum olmaz. Yeni bir anayasa metni hazırladılar, üzerlerinde çalışmışlar tamam da altılı masanın en büyük handikapı hdp ile işbirliği ve hdpye verilecek bakanlıklar olacak. akpnin en büyük handikapı ise kapsayıcı düzenlemeler yapmaması ve tatmin edilmemiş kesimler olacak. Sözleşmeli personel kadro verilmesinde kit sözleşmeli personelinin kapsam dışı bırakılması gibi.

    • tepeden bakmak kuşbakışı kıyma gözler falan boş işler sevgili vatandaşım.
      bu boş işler yorar insanları.
      bak hdp partisi nin legal bir parti olduğunu dahi görememişsin o bakıp uyuyan👀 gözlerinle daha! şimdi Vatan yada M.yazıcığlunun partisinden bir bakan! seçilse mesela!…
      netcen? oollmaaazzz mı deycen?
      personel sendika sözleşmeli eyt …
      memur asgari ücret…
      bunlarla niye uğraşıyoruz ki mesela???
      enflasyon kur faiz ülkenin borçları???
      geçen yıl yağ soğan patates ekmek kaçliraydı!
      bu yıl kaç lira?!?!?…
      bunlara kim bakçek srnce?
      Avrupa’dan ithal hesaplayıcı mı getirsek, yoksa ımf den hemen bir başgan ithal edip!!!!…

  18. Zillet anayasasına göre cb nin görev süresi 7 yıl oluyormuş, neden üç, dört, beş, altı değil de 7 yıl ki? Bir de sorumsuzmuş, yani sembolik, o zaman bence 2 yıl yeter de artar bile, cb seçimleri 2 yılda bir yapılsın:)

    • Benim anlamadığım sorumsuz, sembolik bir cumhurbaşkanına niye ihtiyaç duyuluyor, fuzuli masraf. Tamamen kaldırsınlar bari bir gerçek değişim yapsınlar.
      Ha atatürkler, kenanlar, özallar, demireller mi diyeceksiniz eminmisiniz onların sembolik olduğuna…

    • 7 yıl bir defa! diyor.
      20 yıl üst üste demiyor!
      muhtemelen CB nı meclis kendi seçer!
      ben vekile yetki verdim, oyumu verdim, vergide veriyoruz,
      ee..
      hesap zamanı da hesabı isteycez haliyle.

      • Halil bey vekile yetkiyi veriyorsun ama öbür gün o da başka bir partiye sıvışıp gidiyor, o zaman ne olacak?
        Meclisi basıp kendi oyunu kullanabilecek misin genelkurul salonunda? Sandığına sahip çık, vekil dediğinin yarın kime neyini vereceği belli olmaz, ok?
        Sayın hd nin de hatırı kalmasın; eğer sembolik yani bostan korkuluğu gibi bir cb seçilecekse görev süresi de 10 yıl olsun, 7 yıl az yani:)

  19. anayasal metinler doğal olarak heyecan uyandıran coşku ile karşılanır metinler değildir, üzerinde konuşulan, tartışılan yorucu metinlerdir,
    halkımız ise tribünleri, gösteriyi, goy goy ve şamatayı sever. güney amerika halkları gibi, yöneticilerin israfıyla fakirleşmiş coğrafyamızda olduğu gibi, ekonomi de ortada zaten.
    metni okuma şansımız olmadı ama dün gazetecilerden aldığım izlenim oldukça başarılı bir metin olduğu kişisel hak ve özgürlüklerden, kurumların ayağa kaldırılmasına kadar geniş ve kapsamlı olduğu.
    sayın korunun da ima etmeye çalıştığı sıkıntı, halka bunu nasıl anlatacaksınız şimdi?
    halkın basit ve temel soruları var,
    lider kim?
    ekonomi nasıl düzelecek?
    ülkenin sıkıntılarının temelinde de bu var zaten, bu sorunlu bakış
    çünkü lider anlayışıyla geldiğimiz yer burası işte;
    sefalet birinciliği, çökmüş kurumlar ve artan otokrasi.
    ekonominin düzelmesi ise bir reçeteye bağlı değil,
    ekonomi = itibar
    bizim ekonomimiz, üreten değil tüketen bir yapıya sahip, son 20 yılda pek çok teşekkül ve fabrikamızı da sattık zaten, o nedenle dışa bağımlı, gelecek sıcak paraya ve yatırımcıya mecbur.
    lakin sürekli alınan yanlış kararlar, gün içinde bile değişen politikalar, yaptım oldu yaklasımlar, kapalı usul ihaleler, israflar nedeniyle içeride ve dışarıda itibarımız kalmadığı için yatırımcı gelmiyor, olan da gitti maalesef. şimdi sağdan soldan alınan yüksek faizli borçlarla ve sürekli para basarak idare ediyoruz bu da enflasyon ve yoksulluk olarak yine halka dönüyor.
    itibar değişmediği sürece ekonomi görüntüsü değişmeyecek ve biz yoksullaşmaya devam edeceğiz.
    bunun önüne geçmenin tek yolu, hak, hukuk adalete dayalı bireysel kazanımlarımız ve kurumların ayağa kalmasıdır, işte hazırlanan anayasa metni bu ihtiyaca cevap veren bir taslak.
    ama bunu bu halka nasıl anlatacaksınız?
    bir yerden başlamak lazım.

    • İngiltere’nin yazılı bir anayasası yok ama adamlar demokratik bir şekilde yaşıyorlar .Bizde 367 diye bir ucube vardı hatırlarsınız bilmem yoruma dayalı bir icad oldu.Ne yazarsanız yazın mutlaka açığı olacaktır.Bu açığı kapatmak insana bağlıdır.O nedenle ýurutecek adam çok daha önemlidir.

      • yazılan metnin açığı elbette olur, katılırım.
        bu açığı kapatmanın ise insana bağlı olmasına katılmam çünkü şahitlik ettiğimiz zaman bize insanların güçle ne denli bozulabildiğini gösterdi değil mi?
        inkar edebilir misiniz?
        öyleyse sistem kendi içinde check_balans mekanizmalarını da ait olduğu toplumlara göre kurgulamak ve çalıştırmak zorunda.
        şimdi bağımsız bir yargınız olsa kapalı usül ihaleler yapılabilir mi?
        israf ve şatafata milletin parası kolayca harcanabilir mi?
        gazeteciler geçimlerini bağımsız sağlayacağı sistem olsa, uçuyoruz kaçıyoruz haberleri okuyabilir miydiniz?
        kurumlar bağımlı olursa işini yapamaz ve her şey çöker.
        yolsuzluk, ahlaksızlık yok edilemez ama iyi bir sistemle minimize edebilirsiniz,
        ingilterede de yolsuzluk da var, ahlaksızlık da var bilip tanıdığım, okuduğum yaşadığım bir ülke ama yazılı olmasa da fren görevi gören bir sistem ve onun check_balans mekanizmaları var, orada da mükemmel değil ama işliyor.

        tek umudumuz hak, hukuk, adalete dayalı bireysel òzgürlük kazanımlarımız ve kurumların ayağa kalkmasıdır, işte hazırlanan anayasa metni bu ihtiyaca cevap verecek, hukuk düzenlemeleri bu mekanizmaları çalıştıracak,
        bu sistem değişikliği eninde sonunda olacak,
        çünkü ülke başka türlüsünü taşıyamayacağı hale geliyor
        ama bunu bu halka nasıl anlatacaksınız?
        bir yorumcu, seçmen için, gelecek vizyonuna odaklanırsa Erdoğana oy verir yazmış,
        5 yıl önce “gelecek vizyonuna odaklanan” seçmen 5 yıldır oy verdiği vizyonun içinde yaşıyor değil mi?
        o vizyondan payına ne düştü?
        sefalet.
        peki, bu seçimde gelecek vizyonuna odaklanırsa önümüzdeki 5 yıl içinde payına ne düşecek dersiniz?

        • Didem hanım “gazeteciler geçimlerini bağımsız sağlayacağı sistem olsa…” falan filan demişsiniz de; onları da mı biz besleyelim? Gasteciler de sabah akşam milletin anasına dinine sövsünler olur mu?

  20. Vay be 3 ayda anayasa hazırlamışlar ne başarı hemen gidip oylarimizi ona verelim.
    Bu taslak 10 yıl 20 yıl öncekinden ne farkı var ki hemen her şeyimizi düzeltip bizi bu sıkıntilarimizdan kurtaracak soruyorum,
    Olay yazılı çizili yasalarda anayasalar da yani sistem de değil onu UYGULAYAnLARDA.Hatirlayin bir 367 garabeti çıkmıştı Cumhurbaşkanı seçiminde biri biryerlerden üfledi 50 yıllık uygulama birden kadük oldu.O nedenle neyi yazarsanız yazın mutlaka yazamadiginiz bir şey olacak buda herşeyi yok sayabilir. O nedenle sisteme değil uygulamaya ve yazılı olmayan etik ve ahlaki değerleri dikkate alalım.

  21. Eh herhalde %71 den çok daha fazla olasılıkla reis kazanır şaşıracak bir şey yokkkkkkkkkkkkkk.

Yoruma kapalı.