Bir sosyal olaya katıldım.. Herkes oradaydı.. Ve kendilerinden emin göründüler…

11
Reklam

Cumhurbaşkanı orada… Başbakan da… Her birinin isminin kenarına çentik atmadım, ama Ankara’da bulunan bütün bakanların, önemli sayıda eski-yeni milletvekillerinden bir grubun da orada bulunduğuna eminim…

Sosyal bir ortamdayız, bir mutluluğu paylaşmak üzere bir araya gelmişiz, tamam, ancak yine de meraklı gözler açısından zihinde dolaşan tilkileri yatıştıracak bir siyasi anket için de uygun bir zemin işte.

Yüzler yalan söylemez

Hepsinin yüzünde gerginliğin en küçük izi yok.

Kim “Anketler ‘Evet’ oyları tehlikede” diyorsa doğru söylemiyor olmalı.

Tam tersi olmalı; yüzlere, tavırlara yansıyan rahatlık.. ‘beka sorunu’ olarak gören bu insanlar açısından.. referandumun sonucu onları mutlu edecek bir beklenti haline gelmişse söz konusu olabilir ancak.

AK Parti MKYK’sının son toplantısına yansıyan havayı aktaran İHA haberi doğru olmalı.

Okuyalım:

“Erdoğan ile Yıldırım’ın sahaya inmesiyle evet oyları arttı. Bunun nedeni yüzde 18-20’ler civarında olan kararsızların ‘Evet’e yönelmesi. MHP tabanında ‘Evet’e doğru yavaş bir yönelişim var. Şimdilik ‘Hayır’ oylarında herhangi bir değişiklik gözlemlenmedi. MKYK’da vatandaşın referandumdaki tercihinin bölgelere göre dağılımına yönelik de bilgi verildi. Buna göre, Doğu ve Güneydoğu’da ‘Evet’ oyları yüzde 60’ı buldu. ‘Evet’ diyen kadınların oranı erkeklerden fazla. İç Anadolu’da ‘Evet’ oylarının oranı yüzde 70’lere ulaştı. Karadeniz’de yüzde 60. Ege bölgesinde ‘Hayır’ oyları çok az farkla önde. Marmara ve Akdeniz’de ‘Evet’ ve ‘Hayır’ oyları eşit seviyede.”

Reklam

AK Parti açısından durum bu…

Peki de, AK Parti’ye yakın çevrelerde, gazeteler ve ekranlarda, kamuoyunu bilgilendiren şahsiyetlerde fark edilen.. gerginliğe dayalı rahatsızlığın sebebi ne?

Neden saldırmaya hazır bir hava var onlarda?

Önemli ve tedbir alınmazsa sandığa düşecek iradeyi olumsuz etkileyebilecek bir durum bu.

Sebebini açıklayayım.

Referandumlar tekin değildir

Referandumlar seçimlerden farklıdır. İnsanlar sandık başına gittiklerinde oy kullandıkları partilerin kendilerinden beklediği gibi davranmaları gerekmediğini bilirler. Çoğu yine parti çizgisinde oy kullansa bile, farklı davranabilecek özgür ruhlar da vardır.

Biz bunu Turgut Özal’ın anlamsız inadı sonucu gidilen ‘siyasi haklar’ referandumunda (1987) gördük.

Halkın yarısının eli ‘Evet’ oyu vermeye gitmedi.

Reklam

Kampanya yüzünden… ANAP ileri gelenlerinden biri, üzerinde ‘NO, NO, NO’ yazan tişörtlerle halkın karşısına çıkarak oy istedi ve halk da.. bundan hiç mi hiç hoşlanmadı.

Tek bir kişinin o hatasının kaç milyon oyu etkilediğini bilmiyoruz; fakat etkilediğine eminiz.

Anlamsız bir konuda yapılan bir referandum.. zamanında fazla önemli görünmeyen bir basit kampanya hatası.. Turgut Özal’ın kendisini cumhurbaşkanlığa atmasını ve partisini bırakmasını getirdi; ANAP’ın da güçlü parti olarak sonunu…

Kaldı ki, bu defa, ülkedeki genel siyasi tablonun değişmeyeceği gerçeği de var. 1987 referandumu Eylül ayında yapıldı, Kasım ayında genel seçim vardı. Bu defa seçimlerin 2 yıl sonra (2019’da) yapılacağını ve anayasa değişikliği halktan da onay alırsa o zamana kadar herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını biliyoruz.

Cumhurbaşkanı yine Tayyip Erdoğan olacak, başbakan da Binali Yıldırım; değişiklikle getirilecek yeniliklerin uygulanması 2019 seçimleri sonrasına bırakıldığı için, eski durum devam edecek.

‘Özgür ruhlar’ dediğim ve parti çizgisinden farklı davranmaya hazır bekleyen AK Parti seçmeni için teşvik edici bir ayrıntı bu.

Yukarıda alıntıladığım habere göre kararsızlar ‘Evet’e dönüyor, ama şimdi ‘Evet’ vereceğini söyleyenlerden ‘Hayır’a kaçacaklar da çıkabilir.

Kampanyada hatasızlık bunun için gereklidir.

Görülen şu: Sandıktan ‘Hayır’ oyunun baskın çıkmasını arzulayan partiler, kurumlar, örgütler ve tek tek kişiler ‘sıfır hata’ için özel bir gayret içerisindeler; sessiz-sakin bir kampanya dönemi geçirtmeye kararlılar.

Sorun AK Parti yöneticileri ve referandumun yanlış sonuç vermesiyle zarara uğrayacak partililerde değil; sorun partizanlarda…

Ne demek istediğimi görmek isteyen, AK Parti’ye yakın bilinen gazetelere ve ekranlara şöyle bir göz atmalı.

Medya ve sosyal medya ‘Hayır’ diyebileceklere müsamahasız yürüttükleri ‘Evet’ kampanyasıyla ‘Hayır’ cephesine harç sağlıyor.

En çok kullandıkları suçlama ‘gizli Hayırcı’ değil mi?

Ne demek ‘gizli Hayırcı’? Birileri ‘Hayır’ diyecek, ama bunu söyleyemiyor…

Aslında ‘Evet’ diyebilecek birilerini ‘Hayır’ oyu kullanmaya itecek yeterli bir sebep bence.

Bu benim görüşüm.

Gizleyecek bir şeyim yok benim. Ben ‘sistem değişikliği’ konusuna da bu referanduma da olumlu bakmıyorum.

Özal pişman olmuştu

O günleri birlikte yaşadığımız kişiler hatırlayacaktır: Rahmetli Özal’ın siyasi hakları referanduma götürmesine.. referandum kararı alındıktan sonra yürütülen kampanyanın biçimine.. en şiddetle karşı çıkanlardan biriydim. Özal’a yakın yaşadım o günleri; sandığa gidilmesine birkaç gün kala, o da, yaptığının yanlış olduğunu algılayabilmişti.

Az bir oyla kaybetmişti Özal ve itiraz etseydi, yeniden sayılabilecek oylarla sonucu değiştirebilirdi.

İçinden gelmedi, itiraz etmedi ve olanı kabullendi Özal

Sosyal bir ortamda gördüğüm yüzler durumun nezaketinin de farkındalar mı acaba?

ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. Ne evetler, ne hayırlar açık ara önde. Bu yüzden referandum tarihine kadar, borsa gibi günlük gelişmelere göre iniş ve çıkışlar olacak gibi görünüyor. Beklenmeyen önemli bir olay, taraflardan birini kızdıracak yanlış bir beyan, yerel yöneticilerin bazı uygulamaları gibi sıradan şeyler bile etkili olabilir. Kürt bayrağı meselesi örneğin… Bu yüzden, önümüzdeki referanduma özgü olarak herhangi bir anket sadece yapıldığı günün sonucunu gösterecektir, ertesi gün ne olacağını kimse bilemez. Tarihimizin en heyecanlı referandumunu yaşayacağız. Sonuç açıklanana kadar da kimse emin olamaz.

  2. Once 1987 referandumu hakkinda gorus belirteyim: Aslinda sonucun kafa kafaya cikmasi Ozal icin buyuk zaferdi. O referandum Ozal’in pozisyonu sarsmamistir.

    Sayon Koru cok guzel bir noktaya parmak basiyor: “Gizli Hayir’ci”. Evet, bu terimin kullanilmasi, akillarda yer etmesi neden “Hayir” denmesinin asil nedeni. Ne yazik ki gostergeler “Biz ne dersek o olur” seklinde dusuncenin hukumette guclendigini gosteriyor. Neden boyle, gercekten anlamak zor. Arkada artli niyetli gruplar var suphesi uyaniyor insanda.

    Sayin Cumhurbaskani’nin iyi niyetinden hic suphem yok ama etrafindaki bir klik tarafindan etki altina alinmis ve yonlendiriliyor oldugunu dusunuyorum.

  3. Beklenmeyen 15 Temmuz darbesi umulmayan bir şekilde son buldu. 1 Kasım seçimlerinde %50 oy alan AK Parti nasıl herkesi şaşırtmışsa, 15 Temmuz zaferi de aynı şekilde herkesi şaşırtmıştır. Ordunun çökmesi gerekirken aksine zaferden zafere koşması da daha başka beklenmedik bir olaydır.
    Bugün Türkiye’de olanları normal akılla açıklamak mümkün değildir. Zaman Gazetesi, Samanyolu TV beni o kadar rahatsız etmişi ki “Okumayın bu gazeteyi, seyretmeyin bu televizyonu.” demiştim. Sonra ne oldu? Burada yazan Koru ve Hüseyin Gülerce kovuldular, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne şimdi hapisteler. Asıl suçluların bir tanesi ne yakalandı, ne de suçlandı. Şimdi hepsi dışarda.
    Olağanüstü hal ile bugün Türkiye’de zulüm yapılmaktadır. Bunu normal akılla izah etme mümkün değildir. Bu yetmiyormuş gibi, hiç bir gerekçesi ve anlamı olmayan bir anayasa ile uğraşmayı açıklamak mümkün değildir. Cumhurbaşkanının yetkileri çoğaltılmıyor aksine kısıtlamıştır. Bugünkü anayasamızda cumhurbaşkanına sağlanan imtiyaz belki dünyada başka hiçbir yerde yoktur. Kaldı ki cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın kalacağı hususunda her hangi bir olumlu işaret de yoktur. Bahçeli diyor mu ki “Ben Erdoğan’a oy vereceğim.” ?
    Bugün yıllık enflasyon %10’u aştı. Bundan sonra bunu durdurmak çok zordur. Birkaç sene sonra %100’lere varacak ve Türkiye Devleti yıkılacak. Üretici enflasyonu %15, tüketici enflasyonu %10. Bunun anlamı şudur; bir yıl içinde tüketici %15’e varacaktır. İki sene sonra uygulanacak bir yasayı bugün canhıraşane savunmanın manası nedir?
    Ben halkıma güveniyorum. İsabetli oy verecek ve ‘Hayır’ çıkacak. Bu ‘Hayır’ % 60’ları bulabilir. Gerek olağanüstü hal gerekse anayasa oylaması ikinci darbe hazırlığıdır. Ben orduma güveniyorum, o da 15 Temmuz gibi devletimin zaferi ile bitecektir. Allah’tan duam budur.

  4. FEHMİ KORU TUTUKLANMALIYMIŞ http://www.yeniakit.com.tr/haber/fehmi-koru-tutuklanmali-285648.html
    İSTİŞARE NEDİR DİYE İNTERNETE BAKTIM
    Sözlükte “birine bir konuyu danışmak, görüşünü sormak” demektir. “Şûra” ve “müşâvere” kelimeleri ile eş anlamdadır.

    İşleri danışarak yapmak İslâm’ın temel ilkelerinden biridir. Kur’ân’da Hz. Muhammed (a.s.)’e, dolayısıyla bütün mü’minlere hitâben; “(Yapacağın) iş (ler) hakkında onlara (ashabına) danış. Azmedip karar verince de Allah’a dayanıp güven…” (Âl-i İmrân, 3/159) buyurulmuştur. Peygamberimiz (a.s.), bu emre uyarak yapacağı işleri ashabı ile görüşmüş, onların fikirlerini almış, alınan kararları uygulamıştır. Mesela Uhud savaşını, müdafaa veya meydan savaşı yapma konusunda arkadaşlarına danışmış, kendi fikri, Medine’de kalıp savunma savaşı yapmak olduğu halde, istişâre sonucu sahâbenin çoğunun görüşüne uyarak Medine dışına çıkılması kararını uygulamıştır. Halifeler de Peygamberin yolunu izlemişlerdir.

    Danışılacak kimsenin; akıllı, tecrübeli, sağlam fikirli, ihlaslı ve dost insan olması gerekir. Akılsız, tecrübesiz, bozuk fikirli, sahtekâr ve düşman insandan danışman olmaz. Kur’ân’ın 42. sûresinin adı da Şûrâ’dır. Bu sûrenin 36-39. âyetlerinde Allah’ın mükâfât va’dettiği insanların 10 özelliği zikredilmiştir. Bu özelliklerden biri de “onların işlerini aralarında danışarak yapmalarıdır.” (Şûrâ, 42/38) İşlerini istişare ile yapan insan, yanılma ve başarısızlığını en alt düzeye indirmiş olur. Atalarımız “işlerini danışarak yapan dağları aşar, danışmayan düz yolda şaşar” diyerek konunun önemini çok güzel dile getirmişlerdir. NE DİYELİM BUDA GEÇER YA HU

    • Uzun yıllar sonra “nirvanaya erip”,nefsi savrulmalarını mal bulmuş mağribi gibi pazarlamağa kalkışan eyyamcılara çok bozuluyorum. Sayın Fehmi Koru, “koro”ya katılmadığı için şimşekleri üzerine çekiyor.
      Mahut koro, akla başka ses topluluğunu getiriyor, sadece mızıkaları noksan!.
      Her devrin adamı olmak makbul bir sanat olup, çıktı.
      İslami(solcuların ifadesiyle islamcı) misyona bu atraksiyon hiç yakışmıyor.
      İkisi,nden birisi seçilmelidir.

  5. Anlamakta güçlük çektiğim şeylerden birisi de,tercihini belli ettikten sonra sayın Korunun benimsemediği karşı görüş “evet”e zarar vereceğini söylediği konularda duyduğu endişedir.Maksat tarafsızlık realitesine sadık kalmak ise,taraf belli etmenin sebebini anlamak zor.Duayen bir gazeteciye,bu halimle akıl verecek değilim. Sayın Koru”nun fikrinin ince ürünlerini özümsemek için çok ince fikirli olmak gerekiyor zahir.
    Nikah kıyan “marifetli”başkanın son orijinal keşfi olan,”Fetocu”mahkumların çıkaracağı isyanda,dışardan ailelerininvereceği destekle,mahkumların cezaevlerinden kaçmaları sağlanacak.”(Fransa Bastil hapishane baskını gibi!) nitelemede güçlük çektiğim bir…bir iddiada bulunmuştu.
    Tenkidi yazım veto edilerek yayımlanmadı.
    Bu bağlamda,kendiniz kadar,bizleri de risklere karşı koruma kaygısı taşıdığınızı bilmekle birlikte,risk almadan olmayacağına inanıyorum.”Hasarsız zafer olmaz”(Demokrasi zaferi..)

    • Evet, Sayın Koru’nun aşağıdaki paragraflarına doğrusu bende pek anlam veremedim.

      …”Peki de, AK Parti’ye yakın çevrelerde, gazeteler ve ekranlarda, kamuoyunu bilgilendiren şahsiyetlerde fark edilen.. gerginliğe dayalı rahatsızlığın sebebi ne?
      Neden saldırmaya hazır bir hava var onlarda?

      …”Önemli ve tedbir alınmazsa sandığa düşecek iradeyi olumsuz etkileyebilecek bir durum bu.” …hele bu ifade, elini ”HAYIR”da açan birinin, ”EVET”e; bakın, ”bu konularda acilen tedbir alınız” demek gibi. …çok centilmence!

      …”Sorun AK Parti yöneticileri ve referandumun yanlış sonuç vermesiyle zarara uğrayacak partililerde değil; sorun partizanlarda…
      Ne demek istediğimi görmek isteyen, AK Parti’ye yakın bilinen gazetelere ve ekranlara şöyle bir göz atmalı.
      Medya ve sosyal medya ‘Hayır’ diyebileceklere müsamahasız yürüttükleri ‘Evet’ kampanyasıyla ‘Hayır’ cephesine harç sağlıyor.
      En çok kullandıkları suçlama ‘gizli Hayırcı’ değil mi?
      Ne demek ‘gizli Hayırcı’? Birileri ‘Hayır’ diyecek, ama bunu söyleyemiyor…

      ”Aslında ‘Evet’ diyebilecek birilerini ‘Hayır’ oyu kullanmaya itecek yeterli bir sebep bence.” …birde bu cümle. Bu da çok centilmence…

  6. Sayın Erdoğanda 2007 referandumunda yapılan seçimlerin 4 yılda bir yapılması maddesinde pişman olmuştu. Bunuda dile getirmişti. Şimdi yeniden 5 yıl olacak. Ayrıca anlaşılan 2010 referandumundanda memnun değilmiş ki şimdide o referandumun en önemli maddelerinden olan hsyk yı değiştiriyorlar.

    Bu referandumda fazla fark olmamakla beraber evet çıkacağını tahmin ediyorum. Rabbim bundan pişman etmesin inşaallah.

    Geçenlerde boş kağıda imza atmak demiştim didem hanım öyle bişey olmadığını söylemişti. Sanırım ne demek istedimi tam olarak anlatamadım. Ak partili kurmaylar referandum sonrası seçim kanununda ve benzeri kanunlarda değişiklikler yapılacağını söylüyor. Bu kanunların ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yok maddeler belli bile değil o yüzden sen referandumda evet de kanunları biz düzenleriz tarzında boş kağıda imzaya benzetmiştim.

  7. 1987 referandumunda benim açımdan süpriz olmadı. Beklentim%50-50 gibiydi ve öylede gerçekleşti.
    16 Nisa’nı tahmin etmek çok zor. Birçok bilinmeyeni var.Şahsen ben hala anlayabilmiş değilim;bu kadar yetki ve sorumluluğun tek bir kişide toplanmasının dayandırıldığı mantığı.
    Mevcut sistemin her türlü açmazlarını hep beraber yaşadık doğru.Vesayetçi bürokratların ve güç odaklarının zulmüne maruz kaldık. Lakin seçilmiş parlementerlerde gönüllü olarak destek oldular.Azda olsa yetkilerin dağıldığı kurumlarda sesimiz vardı.
    Şimdi yetkilerin tek elde toplandığı Cumhurbaşkanı bu kadar ,sorumluluk,bilgi,birikim,basiret ve karizma ya(sayınErdoğan gibi)sahip değilse, mazallah yetersiz biri gelirse bütün bu kazanımlarımız ne olur! düşünmek bile istemiyorum.
    Rabbim hayırlı eylesin.Evette hayırda bizim

  8. Ergenekon’da, FETÖ olayında, çözüm sürecinde, 2010 referandumunda, Suriye’de kısaca dış politikada sürekli yanlış yapan bir iktidar yine yanlış bir hamle yapmış olamaz mı? Doğru olan seçim sistemini değiştirmek barajı yüzde 5’e indirmektir. Yüzde 5 seçim barajı olsaydı. MHP ve HDP bu kadar oy alamazdı.

  9. Özal’ın referandumu yanlış değildi bence. Eski siyasiler yasal olarak yasaklıydı o zaman. Özal onların yasağını mecliste vekillere kaldırtacağına milletin kendisine sorarak kaldırttı. Millet biraz gönülsüzce de olsa yasağı kaldırdı. Yani millete soruldu ve milletin verdiği cevaba göre hareket edildi. Hepsi bu.

    Avrupa’da sık sık referanduma başvuruluyor. Bizim de referandumlara alışmamız gerekiyor. Mecliste halledilemeyen her konuda halka gidebilmeliyiz. Milletin kararına kimsenin diyeceği bir şey de olamaz.

    Özal’ın yaptığı referandumu hatırlatmak, yeni referandumu açıklayıcı olmaz bence. Konuları arasında bir benzerlik yok her şeyden önce.

Yoruma kapalı.