Bu ülkede bir gün de derin düşünülüp farklı tepkiler verildiğini görsek…

45
Reklam

Her gün her yeni gelişmeyle şaşırıyoruz, bir gün de her zamankinden farklı bir şeyler olsa da onlara şaşırsak.

Emekli 104 amiralin gece yarısı bir internet sitesinden yayımladıkları güncel konularla ilgili açıklama, içeriği bakımından, şaşırtıcı mıydı?

Sanmıyorum. Fakat yine de şaşırıldığı tepkilerden belli oluyor.

O açıklamaya imza koyanların orada sözü edilen konularda tıpkı o metindeki gibi düşündüğünü tahmin etmek zor değil. 

İçlerinde iktidar cephesinin itibar ettiği gazetelerin manşetlerinden, televizyon kanallarından görüşlerini bolca ifade imkanı bulmuş olanlar var ve onlar ellerine geçen her fırsatta hangi konularda ne hassasiyetlere sahip olduklarını hep belli edip duruyorlar.  

Ayrıca, askeri okullarda aldıkları eğitim ve meslek hayatları boyunca yaşadıkları ortamlar da onlara dünya ve ülke olaylarına bakışta belli kalıplara sahip olma özelliği getiriyor.

Gece yarısı duyurdukları açıklamaları sonrası rütbelerinin sökülmesi ve emeklilik haklarının ellerinden alınması tepkisini verenlere aslında fazla ters bir bakış açıları olmayan bir grup emekli asker işte.

Libya, Kıbrıs ve Mavi Akdeniz konularında iktidarın politikalarını destekledikleri de biliniyor. İçlerinde o politikalara henüz resmen devlet politikası haline dönüşmeden katkı sunduklarını duyurmuş olanlar da var.

Reklam

Günümüz ortamında benzer görüşlere sahip insanların ortak hareket etmeleri için bir araya gelmeleri gerekmiyor; sosyal medya üzerinden gruplaşarak anlaşmak ve imzaya açılmış metinlere destek çıkmak mümkün.

Emekli amirallerin çıkışlarında, hiç değilse benim açımdan, şaşırtıcı bir nokta görmüyorum.

Çıkışlarının nasıl yorumlanacağını ve şimdi aldıkları tepkilerin geleceğini de herhalde hesap etmişlerdir.

Amiral rütbesine erişmiş askerler olduklarına göre çok yönlü düşünme özelliği kazandıracak kurmay eğitimi görmüş olmaları gerekir.

İktidar cephesinin tepkisine gelince…

Siyasilerin verdikleri tepkide de şaşırtıcı bir yön yok.

İktidarda bulunanların kendilerini oturdukları koltuklarda rahat hissetmedikleri bir ülke burası. Halktan alınan oyu hiçe saymakta beis görmeyen, bir gece ansızın sisteme müdahaleyi görev bilen bir anlayış yüzünden kaç darbe yaşandı, kim bilir kaç darbe de niyet düzeyinde kaldı.

En son örneği 15 Temmuz (2016) hain darbe girişiminde görüldüğü gibi, elinde silah bulunan üniformalı birileri, o gece yayımlattıkları bildiride olduğu türden bahaneler ileri sürerek, sisteme müdahaleyi kendi hakları görebiliyorlar.

Reklam

15 Temmuz’a muhatap edilmiş iktidarın emekli de olsalar askerlerin toplu çıkışlarından rahatsızlık duymaması beklenmezdi.

İşte bu yüzden, emekli amirallerin, açıklamalarını kaleme alıp imzaya açarken, kendilerine verilecek tepkileri de hesaba katmış olacaklarını düşünebiliriz.

Neyin hesabı bu?

Umarım, iktidar cephesi de, tepki verirken bu soruyu kendi kendilerine sorup onların hesabını da değerlendirmelerine katmıştır.

İki açıklamaya farklı tepkiler

Acaba doğru olan davranış tarzı, tepkiyi asgaride tutmak olabilir miydi? 

Yaklaşık iki ay önce, 126 emekli büyükelçi, hemen hemen aynı konularda hassasiyet belirten bir ortak açıklamayla kamuoyu karşısına çıkmışlardı. Konu yine Montrö’ydü. [O metin hazırlanırken TBMM başkanı Mustafa Şentop’un tartışmaları alevleyen konuya ilişkin açıklaması da henüz yapılmamıştı.]

Emekli büyükelçilerin açıklamasına Dışişleri Bakanı mülayim bir üslupla cevap verdi, iktidar cephesi konuyu daha ileriye taşımaktan kaçındı.

Kamuoyu büyük çoğunluğuyla öyle bir açıklama yapıldığından haberdar bile olmadı.

Haberdar olanlar da, o açıklamaya yansıyan görüşleri emekli diplomatların doğal hassasiyetleri olarak gördüler ve açıklamayla ifade edilenlerin üzerinde fazla durmadılar.

Benzer bir metnin altına imza koyanlar emekli de olsalar bir zamanlar sırtlarında üniforma taşıyan birileri olduğu için mi onların açıklamasına farklı tepki veriliyor?

Sanırım öyle.

Yine bir-iki adım ileriyle ilgili muhtemel gelişmeleri aklımda tutarak iktidarın bu tavrı belirlemesini sorunlu buluyorum.

Keşke bu açıklamaya da bir öncekine gösterilen türden sınırlı bir tepki verilseydi diye düşünmeden edemiyorum.

Beni böyle düşünmeye sevk eden ‘muhtemel gelişmelerin’ neler olacağını lütfen bu aşamada bana sormayın.

Değişik senaryolar üzerinde düşünerek sizler de zihninizi zorlamayın. 

Umarım, yanlışta olan benimdir. 

ΩΩΩΩ

Reklam

45 YORUMLAR

  1. Gladyonun a-sı b-si olmaz, bi yoldan yapamadığı darbeyi öbür yoldan dener, a takımının başaramadığını b takımına havale eder ama sonuçta ipin ucu hep aynı puştun elindedir!
    Kimileri de bilinçli ya da bilinçsiz aynı rüzgarın önüne kapılır, karapropagandanın ateşine odun taşıyarak darbecilerin yolunu hazırlar!
    Hangi örgüt ya da grup veya tarikat olursa olsun küfür tek millettir;
    ve bizler, mandacılara karşı tam bağımsız büyük türkiye idealini temsil eden cumhurittifakının yanındayız/içindeyiz.
    Manda ve himaye kabul edilemez!
    Bağımsızlık bizim karakterimizdir!
    Türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!
    Ne mutlu türküm diyene!
    Vatan savunmasında, düşman saflarına cephane taşıyan mankurtlar ilk hedeftir, acımak yok!!!

  2. Benim ihtilaldan sonra yazdığım yorum! O zaman’dan bu tarfa zerre kadar fikir değiştirmedi.
    ××××××
    Nurdan öz
    17 Temmuz 2016 At 15:54
    Ben Fetullahci falan deyilim.Türkiyede Askeriyeden emekliyim 18 yildir yurt disinda yasiyorum vede RTE yi çok beyenen ve taktir eden birisiidim? emin deyilim Faith Altayli olsa gerek bir yazisini okudum hatta birazda o yaziya kizmistimtm, yalnız biraz tarafsiz gözle bakinca o zaman gelecekleri göriyorsunuz,o yaziyi hiç unutmadim,7 sene önce idi ve bu süre zarfinda dedikleri tamamen gerçeklesti.size bir sorum olacak.
    C baskaninin eski dostlari hepisimi ihanetci?
    Rahmetli Erbakan,A L Sener,Abdullah Gül,daha bunlar gibi bir cogu.Lütfen biraz tarafsiz gözle bakin gerçekleri göreceksiniz. Benim fikrim bütün darbelerin bilhassa aileme ve bana çok büyük zararlari oldu.Bu kadar tecrübe sahibi birisi olarak diyiyorumki bu darbe dünyayi kandirmak için bir oyoundu vede aklibaşinda yani tarafsiz analiz ederseniz çok kolay sonuca ulasirsiniz.hosca kalan.

    Not: Bahsını ettiğim o gazeteci: AKP nin içinde erdoğan gücü ele geçirmek için ekip kuruyor,” bu idiasınide bir kaç örnek vererek ! Şöyle yazmıştı!
    “Erdoğan tek adam rejimine doğru ilerliyor ve yakında yol arkadaşları ile birlikte Cemaatide harciyacak.
    Bu gidiş Türkiyeyi iflasa götürür.

  3. Şimdi perinçek, bahçli, ve maşaları Türkiyeyi tamamen ele geçirmek için milleti sokağa dõkme sıtanti verdiler.
    Yoksa bu kader hapishane neden yaptırsınlar. Hemde işkencelerin danıskasını yapabilecek donanımlı birer binalar.
    Umarım bu sefer Din satanlar ile gerçek dindarı bir tutak 2. Bir sef bunları oyunlarına gelmezler.

    Çünkü bu cambazlar şeytana dahi pabucunu ters gidirirler.

  4. KANAL İSTANBUL İLE MONTRONUN NE İLGİSİ VAR
    Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936’da imzalanan ve Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşme. Sözleşme, Türkiye’ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar.
    HADİ GEMİYİ KANALDAN GEÇİRECEKSİN PEKİ ÇANAKKALE DEN NASIL GEÇİRECEN .
    NEDEN BUKADAR APTALIZ ANLAMSIZ İŞLERLE BOŞ BOŞ TARTIŞMALARLA VAKTİMİZİ HEBA EDERİZ. ALLAHIM BU ÜLKEDE AKILLI İNSAN YOK MU ????

    • Ahmet bey sizden başka bir de bizim yorumcu şair H.K vardır heralde;
      Kendisi burda bi açıklayabilirse şu sihirli formülünü, şiirimsilerine başvurmadan ama; mahrumluğundan yakındığınız akıldanesine de kavuşursunuz belki!

  5. Fehmi Koru’nun 19 mart 2009 daki yazısı

    “İnsan şaşırır şaşırmasına, ama bu kadar da şaşkınlık olur mu canım?
    Türkiye”nin Ak Parti iktidarıyla tanıştığı 2002 yılı sonrasında birkaç kez ”darbe” tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bilinmiyor muydu? Biliniyordu tabii… ”Darbe hazırlığının kanıtı mı olur?” diyecekler için sonradan koskoca bir ”günlük” yayımlanmıştı; herhalde bunu hatırlıyor olmalısınız. En üst düzey komutan teşne olsa dönemin bazı üst düzey komutanlarının yönetime el koymakta sabırsızlandığını yazıyordu gerçekliği kanıtlanmış o ”günlük”…

    Böyle bir durumda günlükte yazılanları pekiştirmeye yarayan gazetecinin ”notları” sizleri niye bu kadar şaşırttı?

    Oysa 27 Mayıs (1960) darbesinden beri bildiğimiz gerçekle bir kez daha yüzyüze getirdi bizi o ”notlar”: Önüne ”askerî” sıfatı konulsa bile hiçbir darbe sivillerin kışkırtması ve bazı gazetecilerin desteği olmazsa sonuç alamaz.

    Gazetecinin karargâhta görüştüğü komutanların neler düşündüğünü, mesai arkadaşları olan ”günlük” yazarı, daha içeriden sergilemişti; ”notlar” önceden bildiklerimizi teyit ediyor yalnızca.

    Sergilenen şaşkınlık gerçekse, ortada koyu bir cehalet var demektir; ülkemizde son altmış yılda dört-beş kez tekrarlanmış bir rutin olan ”darbeci-gazeteci” ilişkisi cehalete yer bırakmadığına göre, ”notlar” ortaya çıktığında şaşkınlık yaşayanlar galiba numara yapıyorlar…

    Şaşkınlık numarası…

    Türkiye”de bugüne kadar gerçekleşen hiçbir darbe yalnızca askerlerin kafası bozulduğu için hayata geçmedi. Darbe tablosunun bir yerinde mutlaka ”siviller” bulunur; dırdırlarıyla askerin kafasını şişiren siviller… Tablonun bir başka ucunda da ”gazeteci” diye anılan makûleden birileri mutlaka vardır. Sözgelimi “Sendikamın emrinize amade sekiz trilyonu var” der sivil, en coşkun halinde; ”gazeteci” duyup işittiğini yazmak yerine bazen darbe sonrasının bakanlar kurulu listesine katkıda bulunur.

    Duyup işittiklerinden de ”darbe” girişimine yarayacağına inandığı konuları taşır sütununa, darbeye ortam hazırlayan… Darbeciler, darbe olduktan sonra topluma olanı kabul ettirmekte de ”gazeteci” kılıklı işbirlikçiye güveneceklerini bilirler…

    Konuyla ilgili kitaplara bakılsın, 1960”ta gerçekleşen darbenin öncesinde öğrencileri kışkırtan sivil kılıklı işbirlikçiler ile kışkırtılan öğrencilerin taşkınlıklarından darbeye gerekçe hazırlayan ”gazeteci” kılıklı işbirlikçiler hemen fark edilecektir. 1971 müdahalesinde de, 1980 darbesinde de…

    28 Şubat (1997) ”post-modern darbesi” ile 2007 yılında sivil siyaseti sarsan ”e-muhtıra” öncesi ve sonrasında yaşananların henüz belleklerde taze olması gerekir. Her iki dönüm noktası da aynı üçlü kadro tarafından yaşatıldı Türkiye”ye: Biri kışkırttı, diğeri gerekçe hazırladı, öteki de harekete geçip bekleneni yerine getirdi…

    Konuyla ilgili herhangi bir kitap açıldığında kolayca öğrenilebilecek darbelerin bu ”eş-dost-ahbap çavuş” ilişkisi, yakın dönemin kocaman manşetleriyle zihnimizin bir tarafında her zaman açık tutulan ”utanç galerisi” duvarlarında da yerlerini çoktan almış olmalı.

    Bir tek durumda anlayabilirim sergilenen şaşkınlığı: Bugüne kadar hiçbir darbe girişimi, akamete uğramış olsa bile, şimdiki kadar ”cürm-ü meşhut” halinde tespit edilememişti. Bu defa pantolonlar aşağıda yakalandılar. Suçüstü durumu. Niyet ve eylemlerini inkâr edebilecekleri bir bahaneye sahip değiller… Bu ilk defa oluyor ve gerçekten de şaşırtıcı… Tabii, dünyanın almakta olduğu yeni biçimi, o yeniliğin Türkiye”ye kazandırdığı ekstra değeri ve ıskalanması imkânsız o değerin ”demokrasi” sayesinde kazanıldığını bilmeyenler için şaşırtıcı…”

    • Bugün kimmiş o kışkırtıcılar
      Algı operatörleri
      ABD nin dostları
      ABD beslemeleri
      Sorosçular.
      Yok yok onlar artık yoktur
      ABD ile de danışıklı döğüş yapıyoruz reis ABD yi de eşe geçirmiş

  6. Bir savaş gemisi , karanlık ve sisli bir gecede seyrine devam ederken tam cephe istikametinde bir ışık fark eder , derhal sinyal vererek bir yandan da mesajla uyarır,
    – Derhal 30 derece doğuya hareket edin !
    Karşı taraftan cevap gelir ,
    – Asıl siz 30 derece batıya hareket edin !
    Bu inatlaşma bir iki kere daha tekrar eder ; kaptan ‘ben 30 senelik kaptanım ‘ der, karşı taraf da ‘ben de 20 senelik denizciyim ‘ diye tersler !
    Nihayet kaptanın tepesi atar , toplara hazırol emri verir ve son defa karşı tarafı uyarmak ister,
    – Bana bak son defa uyarıyorum , aksi taktirde toplar ateşe başlayacak !
    Karşı taraf da üzerine şöyle cevap verir,
    – Ben de seni son defa uyarıyorum , toplar ateşe başlamadan sen bu deniz fenerinin dibini boylayacaksın !
    Bu gün fıkra kısmeti bol ; emekli amirallerin açıklamaları anayasal bir suç olarak nitelenmiş , haliyle bu fıkra da şart oldu .
    ANAYASAYI TANGIR TUNGUR ETMEK
    Eskilerin meşhur sol görüşlü yazarlarından Ahmet Emin Yalman , yine bu meyanda bir suçtan hapis cezası almış , Elazığ cezaevine konmuş . Bir iki gün sonra yanına , üstü başı oldukça kötü olan garip bir köylü vatandaşı getirirler .Yalman , önce bunun bir oyun olabileceğini , sırf kendisini takip ve kontrol etmesi için yanına verildiğini düşünür . Ancak bir kaç günlük izleme sonunda düşündüğü gibi olmadığını anlar , bunun üzerine adamcağızla konuşmak ister ,
    – Hemşerim , geçmiş olsun ! Hayırdır , senin suçun ne , niye ceza verdiler de buraya hapsettiler ?
    Adamcağız , iki elini yana açar ve Yalman’ın yüzüne üzgün üzgün ve safiyane bir şekilde bakarak cevap verir ,
    – Vallah begim, ben de bilmirem ! Hakim beg bana ‘ anayosoyu tangır tungur etmişen ‘ dedi !
    Not: Gençler bilmiyebilir , eskiden ‘anayasayı tağyir ve tebdil ‘ diye bir suç vardı .
    Herkese selamlar ,iyi günler

  7. Galiba! Perinçek ve kadrosunda bir kopukluk olmuş.. belkide olmamıştır generalın eşını bu oyundan haberdar etmeye gerek görmemiştırler.

    Tarikat Şeyhi dedikleri genaral perinçekin TGB si tarafından sık sık konforansa çağrıliyormuş.??? Şimdi onu hedefe yatırdıklarını zanneden, generalın!
    Eşi onlara sitem ediyor ve Twitter hesabından TGB lilere ultumaton vermiş.

    “Rengin Gürdeniz, TGB’nin sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabının altına “Bir daha asla Cem Gürdeniz i konferans talebi için aramayın Ben eşi olarak izin vermeyeceğim gerçekten yazıklar olsun. Gerçekten bunu yazdığınıza inanamıyorum yazıklar olsun siz ne hale gelmişsiniz” yazdı.”

    Ya Bahçeliye ne demeli?
    ‘Rütbeleri sökülmeli’ diyen Bahçeli, 313 generale ‘Siyasi iktidarı uyarmaları’ için mektup yazmış.

  8. bak sen.
    birileri yorumlarımı ilgiyle takibe almış,
    neden acaba?
    yorumlarımda ne buldu dersiniz?
    nezaket ve zerafet?
    gerçekler?
    tehlike!
    biraz daha okursak hatta bir sonraki yoruma atlarsak çözecek gibiyiz. bildiri ile fethullah gülen arasında bir ilişki kurmaya çalışıyor. hatırlatmakta yarar var hani gül döktüm yollarına, beraber yürüdük biz yollarda, gittiğin yağmurla gel diye şarkılara mazhar olan, hani yıllar sonra iblis dediler. neden ilgiyle takip ediliyorum anlamak için biraz daha okursak fetöcülerin eski subaylar falan bu bildiriye destek verdiklerini söylüyor, artık durum netleşti değil mi?
    bildiriye destek verenler fetöcü oluyor gibi, yani hain, yani vatan haini, yani ya ajan ya proje. sıkı pardon ilgiyle takip etmek lazım bunları tabi ki. bu arada ben bildiriye fazla destek vermedim ama olsun, bildirinin amacı ülkenin iyi yönetilemediğinin vurgusunu yaymak ya ben de öyle söylüyorum dolayısıyla bu hainler grubuna gönül rahatlığı ile dahil edebilir. eh muhalefette ülkenin yönetilemediğini söylüyor bu durumda toptan herkes fetöcü, hain, vatan haini ve proje. şimdi bunların oyu %30-35 öyleyse ülkenin geri kalan % 65 i fetöcü, hain ve diğerleri. zaten kendileri gibi düşünmeyen herkes ya fetöcü, ya hain, ya vatan haini, ya ajan, ya proje,
    ya bilmem ne…
    şimdi bunlar doların, faizin ülkeye verdiği zararı ilgiyle takip etmezler,
    esnafın acısını hissetmezler,
    çiftçinin halini görmezler,
    yolsuzlukları kabul etmezler,
    israflara ses çıkarmazlar,
    işleri güçleri hain bulup, yaftalamaktır.
    ben bu ilgiyle izlenmekten, etiketlenmekten, yaftalanmaktan şeref duyarım, itibar başkasının parasıyla lüks içinde saraylarda, uçaklarda keyfetmek değil, gerçekleri söylemektir bana göre. seçimle gelen bir yönetimi meşru kabul etmekle beraber hatalarını yanlışlarını eksikliklerini söylemektir vatandaşlık görevi ve hakkıdır bana göre. yönetilemiyorsa ya da kötü yönetiliyorsa bunun da altını çizmektir.
    ben de yorumlarını ilgiyle takip edeyim bari diyemeyeceğim, çünkü umurumda bile değil, bu yorumu yazmamın sebebi hastalıklı kutuplaştırmanın insanları getirdiği ruh halini satırlara dökmek ve ibret alınması gerektiğinin altını çizmektir.

  9. Çakma olduğu her halinden belli olan ve kurmaca olduğu paçalarından dökülen 15 Temmuz kumpasına “darbe” diye atlayan kemalist ve laikçi arkadaşlar bu defa fena halde zor durumdalar. Ben elbette bu 103 E. Amiralin darbe çağrısı yapmadıklarını ve yapamayacaklarını biliyorum. Ama Erdoğan ve ekibi şu ana kadar ev kadınından börekçiye kadar herkesi darbeci ilan ettiklerinde onlara en içten desteklerini bu dostlarımız sundular. Ne yani 15 Temmuz’dan dokuz ay önce yayınlanan bir reklamdaki bebekten darbe hazırlığı çıkaran derin zeka (ki siz o iddiaları şiddetle desteklemiştiniz üstelik) bu bildiriden mi darbe çağrısı çıkaramayacak? Hem de E. Askerlerin Kemalist bildirisinden! Bu deriden kaç tane kürk çıkar göreceğiz.
    Bu arada Ürdün’de eski veliaht (kralın üvey kardeşi olur kendileri) darbe hazırlığı iddiasıyla gözetim altında. Görüldüğü üzere bizim çoğrafya bu işlerde mahir, muhtemelen Kral’ın kendi oğlunun yerini sağlamlaştırması gerekiyor ve gene muhtemelen kötü yönetiminden dolayı ülkede itibarı yerlerde sürünüyor. Bizimki gibi batık ekonomilerde böyle sade suya tirit darbe iddiaları işe yarıyor, muhalifleri ezip ekonomiyi tartışma dışına çıkarıyorsunuz.
    Burada daha önce de yazmıştım, yakında Erdoğan’ın yeni bir darbeye ihtiyacı olacak ve bu üretilerek piyasaya sürülecek diye. Ayrıca Kemalist arkadaşlar şunda yanılıyor olabilirler: Batı ülkeleri kendilerine sahip çıkmaz, sadece bu antidemokratik uygulamaları Türkiye’ye karşı koz olarak kullanır menfaatlerine bakarlar. Bazı insan hakları örgütleri itiraz eder ama bu itirazlar birşeyi değiştirmez.
    Bu konuda en iyi değerlendirmeyi yapan Said Sefa Medya Diem adlı youtube kanalında yapmış. Tavsiye ederim.

    • Hakan bey “Bu konuda en iyi değerlendirmeyi yapan” elemanı sağolsun baran bey de her fırsatta bizlere sık sık tavsiye ediyor zaten, hangi konuda olursa olsun.

      • zaten sana demiyor ki muhalefete söylüyor. yalan mı? muhalefette bunları düşünüp anlayacak kafa olsa, yahu iyi de zaten sizin akıl hocalarınız bildiride imzazı olan 104 amiral, bir o kadar da bildiride imzazı olmayan amiral general değil mi? 10 senedir Türkiyenin iç ve dış siyasetini bu adamlar planlıyor siz de uygulamıyormusunuz, şimdi bunlar kime bildiri yayınlıyorlar diye sormazlar mıydı?

    • Hocam Sait bey tek yönünü yorumluyor, Oysa bu mesele çok yönlü bir mesele. bence bu meseleler konuşulabilir konular değil. en masum cümleler bile konuşanı tartışmanın bir tarafına yerleştiriyor.

  10. Reisin oyunu sonra çıkar koyunu! 30 saat geçmeden işte size! danışıklı dövüşü çıktı oyunu.
    Son 25 yıldır Bu tip filimleri sürekli izliyoruz! Gergerli oğlu darp edilip hastahane den kaçırılarak hapise atıldı. 1999 da Erdoğa kendine ait ofisli ve ôzel hazırlanmış donanımlı odasına binlerce araç konvoyu ve törenlerle götürldü.

    Rusya ve Çin’ in yaşaması için o bölgede erdoğan yardımcıları, perinçek ve bahçeli gibileri lazım..
    Şu an hepsi çırpınırdı karadenizleri oynuyorlar. Açacakları boğaza bir kazma vurmaları şart çünkü o kazma vurulmadan Çin ve Rusyadan maddi yardım alamaz,,,, tekrarlanan istanbul seçimlerinde çinin verdiğ (bizde 17/25′ Aralıktan sonra rüşvetin ismi hediye olduğundan dolayi) 1 miliyon dolari hediye veya bağışta ta diyebilirsiniz
    herhalde babalarınınn hayırına değıldi.
    Uygurlari örneğinden’ havuz ve kıyıda köşede kalmış troller in heyacanlarından’mide anlamiyorsunuz.

  11. Bu olayın ortaya çıkardığı olaylar kelimeler:
    boğazlar
    kanal istanbul
    montrö sözleşmesi
    karadeniz akdeniz ege denizleri
    doğal olarak AMİRAL’ler.
    muhatap:siyesiler (hükümet, belkide muhalefet)
    (gündemi saptırmak, işsizliği, enflasyonu dövizi unutturmak, faizlerin dolarların sözleşmelerin üstünü örtmek ve benzeri tahminler tutmaz diye düşünüyorum).

    • Abdülhamit zamanında bir takım kelimeleri kullanmak yasaktı ; bir şey değil şimdi bu kelimeler de yasak kapsamına alınacak ,iyi mi!

  12. Sayın Koru, Hiç şu soruyu sordunuz mu? Neden Generaller? Neden gece yarısı? Neden ‘aksi takdirde” diye başlayan cümleler var. Neden 104? Neden aynı tip aynı rütbe? Neden Möntrö yalanı?….

  13. Bu bildiriye sosyal medyada yurt dışındaki FETÖ firarisi subay hesapları çok destek veriyor. 6 Şubat 2021 kararnamesi bunları panikletti. Ama bazı akılsız ulusalcı yazar takımında gram akıl da görülmüyor. 
    TSK’da şu an üç grup var: 1. Milliyetçi-muhafazakâr subaylar 2. Ulusalcı-solcu subaylar 3. Atatürkçü gözüken FETÖ kalıntıları.Aslında ilk iki grup da Anti-FETÖ hassasiyette müttefiktir. Fakat 6 Şubat 2021 sonrası işler karıştı. 2. Grup panik oldu. 6 Şubat 2021 sonrası ikinci subay grubu  “Tasfiye edileceğiz” paniğine kapıldı ve bu ister istemez ikinci ve üçüncü grupları yakınlaştırdı.Sonuç.dünün özeti şudur: Amiraller batmıştır.

  14. Bu bildirinin amacı, ülke yönetilemiyor vurgusunu
    yaymak, hemen atlayanları ilgiyle takip ediyoruz.
    Şimdi birileri yayınlanan bildiriyi savunup, “Emekli olmuş, yaşlı başlı ve silahsız amiraller mi darbe yapacak?” sorusunu alaycı bir şekilde soruyor.
    Hatırlatmakta yarar var ki ilk etapta Fetullah Gülen isimli iblis de bir gözü toprağa bakan, ayağı çukurda biriydi ve silahı, askeri olmayan biri olarak biliniyordu. 
    Sonra milletin silahlarıyla milleti nasıl vurduklarını izledik.

  15. “Bu ülkede bir gün de derin düşünülüp farklı tepkiler verildiğini görsek…”demiş sayın yazar;
    tamam hadi öyle yapalım:
    Önce habertürkün türkçe özürlü köşeyazarı, meclisin başında oturan kripto elemana soruyor;
    cb montröden veya insan hakları sözleşmesinden de çıkabilir mi diye(natodan veya imf den de çıkabilir mi demiyor!)

    Hemen ardından, çok daha önceden organize edilmiş olduğu her halinden anlaşılan bir bildiriyle “104 emekli” sabahın köründe kapımızın önünde arzı endam ediverdi.
    Bunlar organize işler ve ipin ucu yine okyanus ötelerinde görünüyor!
    Ne yapmalıyız?
    Eylem-1 meclisbaşkanı istifa ettirilmedir.
    Eylem-2 kendisini aday gösterip oy veren tüm mebuslar istifa etmelidir(parti liderleri dahil)
    Eylem-3 acil seçimler yapılana kadar mevcut yönetim vekalet eder.
    İtirazı olan?

  16. Halk soracak şimdi bu emeklilere.
    Bu kadar her şeyi “biliyordunuz” da, koskoca donanmanın kırk yıl boyunca adım adım FETÖ’ye teslim edilmesine nasıl oldu da akıl erdiremediniz?
    Sizin bağımsızlık dediğiniz bizim anladığımızdan farklı mı yoksa?

  17. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 15 Temmuz’dan sonra büyük -ve kolay kolay denk düşmeyecek- bir şans yakaladı. O şansı dibine kadar kullanmak, devlet ve millet düşmanlarına tarihler boyu anılacak ibretlik bir ders vermek gerekiyordu.
    Aylar boyu meydanlardan seslenen vatan nöbetçileri, “Hainlerin kellesini ayaklarımızın dibine atın, idamı getirin” çığlıkları attı.
    Peki ne oldu?
    Milletini bombalayan hainler, mahkeme önlerinde şehit yakınlarının gözü önünde şov yaptı. Mahkemelerle âdeta dalga geçti. Bir teki bile pişmanlık emaresi göstermedi. Aksine tamamı, “Elimize imkân geçse yine yaparız” dedi.
    Şayet o gün milletin sesine kulak verilmiş olsaydı, bugün amiral eskisi 103 pırpırlı, darbe imasında bulunmaya cesaret eder miydi?
    Şimdi birileri yayınlanan bildiriyi savunup, “Emekli olmuş, yaşlı başlı ve silahsız amiraller mi darbe yapacak?” sorusunu alaycı bir şekilde soruyor.
    Hatırlatmakta yarar var ki ilk etapta Fetullah Gülen isimli iblis de bir gözü toprağa bakan, ayağı çukurda biriydi ve silahı, askeri olmayan biri olarak biliniyordu.
    Sonra milletin silahlarıyla milleti nasıl vurduklarını izledik.

  18. Ne var o bildiride, darbe iması nerede?” diyenler var… Türkiye’de yaşıyorsan ve generallerim imzaladığı bildirinin ne anlama geldiğini, tarihteki sonuçlarını bilmiyorsan; ya yakın geçmişle ilgili hiçbir şey bilmiyorsundur, ya da o bildiriden tarafsındır.

  19. Fehmi bey, tam da tahmin ettiğim şekilde meseleyi yoklamağa, fikirleri toplamağa köşesinde nabız tıutmağa devam ediyor. Olayı dün kuyruğundan yakalayarak bir şeyler yazdım. İlave edeceklerimi daha erkence ilave edip ortalıktan kaybolayım. Politikayı takip eden biri değilim. Burada okuduklarım güncel konular hakkında yeterince fikir veriyor.

    Fehmi beyin bugün ifade ettikleri dün yazdıklarımla oldukça çakışıyor. Evet, 103 Amiralin bu beyanatı temsiliyet ve aidiyet tarihçeleri açısından doğaldır. Çekirdekten öyle yetiştirilegeldikleri için emekli olmuş olsalar da başka türlü düşünmeleri pek düşünülemez (aksi takdirde, tabiri caizse “imalat hatası” türünden bir şey olmuş olur). Bu “Klasik” davranışın ezbere şartlandırılmış olmanın ötesinde ortaya koyduğu yeni bir şey var mı? Bildiride “Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda…” denmiş ki bu önemli ve pozitif bir nokta. Sanırım, buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak bunu Atatürkle sınırlandırmak tartışma götürebilir. Buna, “yeni Türkiye” modunda düşünenler “bugünün şartlarında daha fazlasına hakkımız var” türü reaksiyon gösterir ve gösteriyor da…

    Neden? Çünkü devir değişti, yukarda değindiğim sınırlamanın bu devirde bir çuvaldan farkı kalmadı. Dünya da bizi belki M. Kemal Atatürk Paşamızın hep “Batı, Batı” deyip kayıtsız şartsız yönlendirmesiyle “yurtta sulh, cihanda sulh” siyasetiyle idare edeceğimizi takdir ediyor(du). Sabreden derviş muradına ermiş hesabı, sonunda onların öngördüğü bir fi tarihinde müreffeh bir geleceğe demir atabileceğimiz suya sabuna dokunmayan-neme lazım “paşa çocuklar” kategorisinde görmek istiyor(du). Ancak, çok güvenilen “Batı” aleminin bizi sahiplenmediği ve ciddi anlamda desteklemediği de bir gerçek (itirazı olan?)…

  20. “demokratik ülkelerde sabahın köründe kapıyı çalanın sütçü olduğundan emin olunuyormuş” gibi yaveler yumurtlayan yaş meyvenin tazesi allameler(erkeği dişisi) bizim gibi “demokrasiden nasibini alamamış memleketlerde” ise işte böyle oluyor:
    Önce şunu herkes öğrensin:
    Gerçekten demokratik bir ülkede kimse kimseye selam bile vermez!
    Ve asla sokaklarda süt satıcıları dolaşmaz!

  21. Şahsen ben, bugün tartışma konusu olan ani gelişen gündemlerin ileride olacakların habercisi olarak, aslında hükümetin öncelikle giz yeğlediği ve fakat ileride atacağı adımlara gösterilen tepkiler olduğunu ve bunun artarak devam edeceği kanısındayım.

    Daha açık bir ifadeyle, özellikle Montrö Boğazlar Sözleşmesinde, şimdiden kamuoyunun bilgisine sunulmayan veya gizlenen bir takım karar ve uygulamaların hükumetçe planlandığını, gösterilen, 126 emekli büyükelçiler bildirisinden sonra 103 emekli amiral ve sonrasında hem askeri olarak “Deniz Arslanları Bildirisi” ve akabinde sivil olarak eski milletvekillerinden gelen bildirili tepkilerden anlıyoruz.

    En açık ifadesiyle de; ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, hükumetin Montrö Sözleşmesi üzerinden bir takım girişimlerde bulunacağını, Kanal İstanbul özelinde önümüzdeki en önemli gündem maddesinin “Montrö” olacağını söyleyebiliriz. Kamuoyunun gündemi geçim sıkıntısı, enflasyon, pandemi olabilir belki ama bizi ülkece Montrö Sözleşmesini tartışmaya itecek uluslararası gelişmeler genel idarenin gündemi olacak; nitekim Kanal İstanbul’ inadına yapacağız vurgusu üst düzey olarak hükümette vurgulanmaya başladı bile.

    Kanal İstanbul sadece bir kanal ve imar işi olarak görülmemeli; siyasi, jeopolitik ve uluslararası gündemi yerinden oynatacak bir gelişmedir ve beraberinde Montrö Boğazlar Sözleşmesini tartışılır hale getirdi bile.

    103 Amiralin, bildiriden sonra haklarında soruşturma açılması ve bir kısmının da gözaltına alınıyor olması öyle darbeye teşebbüsten değil, aslında Boğazlar rejimi ve alternatif boğaz olarak Kanal İstanbul’un tartışmaya açılmasının, alınan kararlara gösterilen/gösterilecek tepkilere, gösterenlerinin ağzına acı biber çalınması olarak okumak lazım.

    Ve belkide yaşananları, hükümete dışarıdan destek olan ulusalcı kanadın, Bahçeli’ye rağmen AK Partiyi sıkıştırma, kendi politikalarını dikte etme ameliyesinin yansıması olarakta okuyabiliriz.

    AK Parti, büyük ortak artık darbeyle mi tehdit ediliyor ne? 27 Nisan e muhtırasına karşı direnç gösterdiği kadrodan yoksun şimdilerde AK Parti; bakalım bunun üstesinden nasıl gelinecek?

    • Yaşanan gündemin tam da ABD’nin NATO kapsamında doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı yığınak yapmaya, Yunanistan’da ise Türkiye’nin Mavi Vatan politikasına karşı askeri yığınak yapmaya başladığı zaman dilimine tekabül etmesi de manidar…

      Kanal İstanbul gibi devasa bir projeyi mevcut bütçe olanaklarıyla uygulamak herhalde mümkün değil. Dış borç ödemelerinin yoğunlaştığı ve sıcak para kapsamında yabancı sermayeye olan ihtiyaç yüksek faizle de karşılanamadığına göre Kanal İstanbul projesi sıcak paradan yoksun kalacaktır. Kanal İstanbul’un gerçekleşmesinin AK Parti tabanını kenetleyeceği, AK Partinin devasa projeleri gerçekleştirebildiği izlenimini sunacaktır.

      Acaba diyorum ki, Boğazlara -her ikisine birden, İstanbul, Çanakkale boğazlarına birden alternatif olamayacağına göre- Kanal İstanbul projesi sadece ranta dayalı ekonomik ve siyasi tatmin sunan bir proje midir?

      “Del Montrö’yü yap Kanal İstanbul’u” kabilinden büyük finansörlerin projeye para musluklarını açmasına ABD izin vermiş ya da onları teşvik ediyor mu olacak diye düşünesim de gelmiyor değil yani.

      Başarı hanesine Kanal İstanbul’u da yazdıracak olması AK Partiye çok iyi bir seçim malzemesi kazandırmış olmaz mı sizce de?

      Mavi Vatan? O biraz zamana yayılacak galiba.

  22. 104 amiralin açıklamasında 1 numaralı zevzek imzacı olarak yer alan isim ise İyi Partili isim çıktı.
    Emekli Amiral Ergun Mengi…
    Ergun Mengi, İyi Parti’nin Uluslararası Siyasi Kuruluşlar ve Jeo Stratejik Analizlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak partide görev alıyor. 
      Bu adamı İyi parti de konuşturmuyorlar herhalde.

  23. ne yazık ki ülke yönetilemiyor.
    emekli amiraller rahatsız,
    emekli büyükelçiler rahatsız,
    emekli milletvekilleri rahatsız,
    tüsiad rahatsız,
    iş adamları rahatsız,
    ihracatçılar rahatsız,
    sağlık çalışanları rahatsız,
    asgari ücretliler rahatsız,
    emekliler rahatsız,
    esnaf rahatsız,
    çiftçi rahatsız,
    eğitimciler rahatsız,
    öğrenciler rahatsız,
    milyonlarca işsiz rahatsız…

    kim rahatsız değil?
    ülkeyi yönetenler,
    akp li kadro,
    makam, mevki, ihale kapanlar,
    ve onlardan düşenlerle idare edenler…

    büyükelçiler bildiri yayınlamıştı, emekli amiraller yayınladı, deniz aslanları, emekli milletvekilleri derken sırada kimler var? bu darbe hortlatmakla, vesayet zıplatmakla geçiştirebilecek bir durum değil. tüsiad açıklama yapıyor, sağlık çalışanları yürüyüş yapıyor, işçiler protesto yapıyor. imamlar hariç herkes sıkıntılı.
    çünkü yolsuzluk, israf ve yandaşları zengin etmek ülke kaynaklarını kuruttu.
    hepimizin buna hayır demesi gerekir. zaman particilik oynama zamanı değil.
    bildiri vs yanlış buluyorum, bunlar yorumlanabilir işlerdir, biri darbe hazırlığı anlar diğeri fikrini söylediğini düşünür. çıkıp herkesin milletin önüne rakamları -gerçek olanları-koyması gerekir, araştırma önergelerinin önünün açılması gerekir.

    hadi fetönün siyasi ayağını araştırma önergesi reddedildi fetö fetö diye bağıranlar buna neden ver yansın etmiyorlarsa,
    tren kazası ile ilgili 24 vatandaşımız ölmüş,
    neden araştırılmaz???
    yüzlerce asker zehirlenmiş,
    neden araştırılması istenmez???
    hadi erdoğan ve ailesinin man adası hesapları reddedildi,
    pudracı odacı neden araştırılmıyor?
    kadın cinayetleri ile ilgili etkili ve caydırıcı önlem alınmasıyla ilgili araştırma neden ret edilir? ya da kılınçdaroğluna yapılan linç girişimi?
    hangi birini sayalım
    bunların altında yatan sebeplerle her kesimin yani milletin rahatsızlığı doğrudan alakalı değil mi?
    ülkenin dengesini elinde tutan adam gecenin bir yarısı sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız görevden alınınca ne oluyor demeyenler hatta gıkı çıkmayanlar, ülkenin uğradığı zararı görmezden gelenler, dolar 20 tl olsa elhamdülillah derler, sonra bildiri saati altında buzağı aramaya çıkarlar, pes yani.

    • Didem hanım, bir grup asker eskisinden oluşan “prostat kardeşliği” de denilebilecek bir örgütlenme söz konusu; yani bunları kimsenin rahatlatacak hali yok şu sıralarda! Rahatsızmış…

    • Rahtsızlar ordusu seçimde konuşur.
      Başka orduya türlü gerekçelerle yeşil ışık yakmaz.
      Muhtırınaın olduğu bir günde o rahtsız ordusuna tavsiyem rahatsız kısımlarını ya doktora yada tamirciye göstermeleridir.
      Kimin ne kadar rahat ne kadar rahatsız olduğunu şurada 2 yıl sonra göreceğiz.

      • başka orduya yeşil ışık yakanlara söylersiniz diyeceklerini. benim bütün yorumlarım milli iradeye ve seçilmiş hükümete meşruiyeti bakımından elbette saygılıdır, fetöye, askeri vesayete her türlü meşru olmayan harekete karşı olduğum yüzlerce yorumum var. hepsi burada duruyor. yanlışları eleştirmek vatandaşın ekonomik, sosyal, siyasal sıkıntısını dile getirmek ise vatandaşlık hakkıdır. etrafınızda esnaf, çiftçi, sağlık çalışanı, emekli, asgari ücretli, öğretmen, öğrenci yok mu, rahatsızlıkları yok mu, şahsen doktora ya da tamirciye gitmelerini söyleyebilirsiniz.
        bizler buralara rahatsızlıklarımızı sorunlarımızı, görüşlerimizi, sıkıntılarımızı beyan için yazıyoruz, siz neden yazıyorsunuz, okuyan yetkililer vardır muhakkak, okunsun, duyulsun istiyoruz. sokaktaki insanın ne düşündüğünü bilmeleri açısından son derece değerli değil mi yazdıklarımız?
        seçime gelince, evet, hep beraber göreceğiz.

  24. „…Halktan alınan oyu hiçe saymakta beis görmeyen, bir gece ansızın sisteme müdahaleyi görev bilen bir anlayış yüzünden kaç darbe yaşandı, kim bilir kaç darbe de niyet düzeyinde kaldı.“

    Yukardaki fikirlerinize bütünüyle katılıyorum ama, konuyu biraz açmak istiyorum. Halktan alınan oyu hiçe saymakta beis görmeyenler sadece darbeci askerler mi? Halk tarafından seçilen 48 belediye reisi görevden alınarak yerlerine kayyum atandıgı haberlerini herkes medyada okuyor. Belediye reisleri suçluysa neden yerlerine yeni belediye reisleri seçilmedi de kayyum atandı?

    Alman protestan Papaz Niemöller‘ in „Naziler komunistleri götürdüklerinde sustum ..“ diye başlayan meşhur sözlerini, siyasette benzer davranışlara farklı tepki gösterenlere hatırlatmakta fayda var.

  25. ÖRDEK HASAN
    Emekli askerlerin açıklamasının içeriğinde ağırlıklı vurgu “Atatürkçülük”. İki cümle de Montrö Antlaşması’nın önemine ilişkin… Darbe ima ve tehdidi içeren tek cümle yok bu bildiride.
    Kendisine ‘ördek’ denmesine öfkelenen “Ördek Hasan” fıkrasını bilirsiniz. Yanında biri “Bugün hava bulutlu” deyince “Sen bana ördek dedin” diye o kişiyle kavga edermiş. Adam da “Yahu Hasan, ben sana birşey denedim ki” deyince de bizim hassas Ördek Hasan: “Hava bulutlanınca yağmur yağar, yağmurdan göl olur, gölde ördekler yüzer, san bana ördek dedin” diyerek kavgayı sürdürürmüş.
    “Bana ördek demedin ama hava bulutlu dedin” hassasiyeti olan Ördek Hasan bile bu bildiriden “darbe” tehdidi çıkarmaz çünkü yok böyle bir şey, yok böyle bir tehdit, yok böyle bir ima!

  26. Emekli amirallet ülkelerinde gelişen ve uzmanı oldukları bir konuda fikirkerini halka topluca beyan ettikleri nedeniyle, iktidardan da muhalefetten de tepki gördüler. O insanlar bu sabah itibariyle göz altına alınıyorlar.
    Bu insanlar fikirletini beyan etmeleri için bir camide imam mı olmalıydılar!..

  27. Gazeteci Muharrem Sarıkaya soruyor Mustafa Şentop’a:

    “Mesela bir cumhurbaşkanı isterse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ya da Montrö’den de çekilebilir mi?”

    Şentop cevap veriyor:

    “Teknik olarak yapabilir. Mümkündür ama muhtemel değildir. Mümkün başka, muhtemel başka. Marmara Denizi’nden ayran yapabilmek mümkün müdür? Mümkündür. Yeterli miktar yoğurt bulursanız mümkün olabilir. Ama böyle bir şey muhtemel değildir.”

    Deyince tüm dalgalar duruluyor, hiç bir şey olmamış, söylenmemiş gibi yapılıyor.

    EMEKLİ AMİRALLERİN DARBE YAPMASI MÜMKÜN DE DEĞİLDİR, MUHTEMEL DE DEĞİLDİR.

    Peki üstünde bunca tepinmenin nedeni nedir? Başkalarına “Niyet okumayın bizim şeriat ve halifelik niyetimiz yoktur” derken; gidişten endişelenen, zamanında vatan savunması yapmış ihtiyarların endişelerinden niyet okumaktır.

  28. “Aksi hâlde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.” Yayınlanan bildiride bu cümle varmı. Var.

    Bıngıldak kadar zekâsı olan herkes, eksiden butür cümlelerin yapılacak darbelerden çok kısa süre önce özene bezene kurulduğunu bilir. Adamlar açık açık, “Ülke bunalımlı bir sürece doğru gidiyor, beka sorunu oluşuyor. Biz sessiz kalmayız” diyor.Daha ne desinler senin anlaman için? Birileri de işin üstünü örtmek için, “Yahu darbe iması bu bildirinin neresinde var?” diye safa, salağa yatmaya çalışıyor. Sen bildirideki cümleleri okumasını ve yorumlamasını bilmiyorsan kusura bakma ama o senin güzelliğin.

  29. Bildiri imzalamış askerlerden sadece 14’üne gözaltı kararı verilmiş. İyi de diğer imzalayanlar suçsa bu suça ortak değiller mi? İktidar eli korkak davranmış. Cemaat zamanında olsaydı savulun deyip 104’ünü birden içeri alırlardı. Hatta yargılarlardı anında.

    Sarıklı asker hangi cemaatten merakı sarmış herkesi. Bu askerliği ne seviyor bu cemaatler değil mi? Bütün dertleri güce, silaha ve iktidara sahip olmak. Sonra milletin tepesinde tepinecekler. Gerçekten adam olmaz bu millet. Birini atıyorsun 10’u birden fışkırıyor bu çorak topraklardan.

    • cemaatler bu millete ait değil mi? bu milletin % 70’i mutlaka bir cemaatle teması var. milletin ordusunda milletin cemaati neden olmazmış? cemaatler fikri topluluklardır ve insanlar topluluklar halinde yaşarlar. siz de kendinize has fikrinizle kendiniz gibi düşünenler cemaatinin bir üyesi değilmisiniz?

      çok lüzumsuz bir tartışma bu. kaldı ki baş komutan Erdoğan’ın orduda kendi cemaatinden başka cemaat istediğini de hiç sanmıyorum. biraz da Devlet Bahçeli cemaatinden ihtiyacına binaen istihdam ediyor o kadar.

  30. Allah’ın lütfu bir bildiri oldu bu. Konu neydi? Kanal İstanbul. E artık kanalı yapmak farz oldu. Ucunda demokrasi var ne de olsa. Bu kanal mutlaka yapılır artık.

    Bu emekli askerler içinde epey bir Ergenekon ve Balyozdan yargılanmış asker varmış. Hani şu iktidarın ben bu davaların savcısıyım dediği ve hala bir kısmı yargıtayda bekletilen davalarda yargılanan askerler. Bu kalkışmanın asıl sebebi yeni getirilen güvenlik soruşturması diyorlar. Özetle, asker içinde Kemalist ve cemaatçi askerlere karşı muhafazakar askerlerin sayılarının artırılması için iktidar güvenlik soruşturması çözümünü bulmuş. Artık içeri istediği hayat tarzına sahip olanlar girebilecekler demiş oluyor. Ayrıca askerlerin yükselmesi de iktidarın yetkisine verilmiş, içerden yapılacak yükselmeler bitmiş. Bu değişikliklerle önünümüzdeki 10-20 yılda iktidar istediği profile sahip bir ordu oluşturacakmış. Daha önce cemaatçilerin yaptığı işin, şimdi iktidar tarafından kanuni olarak yapılması yani. Bu da Kemalist askerleri yerinden hoplatmış elbette. Hayat tarzına doğrudan müdahale herhalde buna denir. Asker olma yeteceğine sahipsiniz ama hayat tarzınıza bakılarak güvenlik soruşturmasından çaktırılıyorsunuz. Endişe bu. İktidar bunu kamuda işe alımlarda mülakat kılıfı altında uzunca zamandır açıkça yapıyor artık. Askerlerle ilgili neler yapacağını da buradan anlayabilirsiniz.

    İyi de demokrasi yok mu? İktidar seçimle gelmiyor mu? İstediğini işe askere polise alma hakkına sahip değil mi? İyi de bu Kemalistler, laikler bu ülkenin vatandaşı değil mi? Onlar neden mülakatları, soruşturmaları geçemiyorlar? Sesli düşünüyorum. Belki H. Gayret biliyordur. Acaba demokrasi anlayışımızda bir sakatlık mı var diyorum.

  31. 8.2021 ne?
    – Doların bugünkü kuru.
    22 milyon ne?
    – İcradaki dosya sayısı.
    3,7 milyon ne?
    – 2020 yılında borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen abone sayısı.
    Mahalle bakkalından çay bardağı ile alınan ne?
    – Ayçiçek yağı.

  32. Ben bu tartışmaların hiç bir tarafında değilim. Tarafsız biri olarak gözlemim her iki taraf da Bekledikleri Godot’un gelmesi için hamlelerini yapıyorlar ama korkarım, gelecek olan gene o Godot olmayacak.

Yoruma kapalı.