Cumhurbaşkanı ekonomiye el attı.. İyi yaptı, iktidarların sonunu muhalefet değil ekonomi getiriyor çünkü…

24
CB Erdoğan esnafların lideri Bendevi Palandöken ile..
Reklam

Hepimiz biliyoruz: Ekonomiye hakim olmayan her hükümet gün saymaya başlar…

Hükümetlerin toplum için, ülke için sonu iyi gelmeyecek vahimlikte yanlışlıklar yapmalarına ses çıkarmakta gecikebilir insanlar; ancak ay sonunu getirmekte zorlanmaya başlar, çoluğunun çocuğunun boğazından kesmesini getirecek sıkıntılarla karşılaşır, hele bir de işini kaybetmeye ve alacaklılar da kapısından ayrılmamaya başlarsa tavrı değişir.

Bizim bildiğimizi siyasiler de elbette biliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuyu yakın takibine aldığını şu günlerde birbiri peşisıra yapılan açıklamalardan öğrendik.

Önce “Yaş, bakliyat, sebze ve meyvede fiyatlar öncelikli meselemiz; fırsatçılara göz açtırılmayacak, fiyatlar düşecek” dediği duyuruldu. Ardından da, “Dükkanlar kapanıyor” şikayetini dile getirenlere “Dükkanlar kapanıyor, şirketler kapanıyor diyorlar, kapanan filan yok” karşı çıkışı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.

Muhalefet de muhalefetliğini yapacak elbette, nitekim hemen ardından sözcüleri her iki konuda eleştirilerle ortaya atıldılar.

Kendi adıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgilenmesini önemsiyorum.

Teklifler iyi niyetli olsa da tehlikeli

Reklam

Her ailenin temel ihtiyacı olan maddelerin fiyatlarının hızlı bir artışa tabi olduğunu fark etmek için yapılacak en yanlış şey, TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon rakamlarına bakmaktır. Devletin güvenilir olması beklenecek birimlerinin ilk sıralarında yer alması gereken TÜİK’in esas aldığı fiyatlar ile çarşı-pazar-market fiyatları pek uyuşmuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilgi duymada bugüne kadar gecikmesinin sebebi, öyle sanıyorum ki, TÜİK’in verilerine güvenmesidir.

Kapanan dükkan ve şirketler olmadığı kanaati de muhtemelen yine devlet birimlerinin verilerine dayanıyor. Yoksa her gün önünden geçilen sokaklarda yıllardır uğranılan dükkanlar ve mağazaların bir çoğu teker teker kepenk indirmekte.

Vaktiyle her yerde pırtlak gibi bitmiş çok sayıdaki alış-veriş merkezlerinde mağazaların bazıları da -zamanında dolar cinsinden belirlenmiş kiraları artık düşük kurdan TL’ye değiştirilmiş olsa bile- sessizce ortadan çekildiler; varlıklarını sürdürmeye inatla devam edenlerin de, maaşları ödemede kendilerine yardımcı olunduğu halde, daha az sayıda çalışanla idare etmeyi yeğledikleri görülüyor.

Market ve mağaza çalışanlarının günü etiketlere zamlanan fiyatları işlemekle geçiyor.

Kendilerine yol verilen çalışanlar, şanslı iseler, internet üzerinden satış yapan mağazaların ürünlerini taşıyan kargo şirketlerinde görev alarak ya da marketlerin evlere teslim elemanları olarak medar-ı maişet motorunu çalıştırıyorlar.

Durumun herkes tarafından farkına varıldığı, görevlerini “Hükümet icraatlarını ne pahasına olursa olsun övmek” olarak tanımlamış AK Parti’nin itibar ettiği yazarların da konudan uzak kalamadıklarından belli oluyor.

Muteber yazarların konuya ilişkin bazı teklifleri de oluyor.

Reklam

En fazla göze çarpan teklif, özellikle her evin ana harcama kalemi olan gıda maddelerine sabit fiyat uygulaması getirilmesi. 

Yani narh…

İyi niyetle yapıldığına emin olmam için pek çok sebep bulunmasına rağmen, bu tür tekliflerin yerine getirilmesinin iktidarın hayrına olmayacağı endişesindeyim. Fiyatları sabitleştirdiğinizde bir süre sonra mallar piyasada bulunmaz hale geliyor. 1980 öncesinde Türkiye’nin bir ara 70 sente muhtaç hale geldiği bugünlerde bile hatırlatan çıktığı için biliniyor; ancak aynı dönemde pek çok temel ihtiyaç maddesinin ortalıktan çekildiği, dükkanlar önünde kuyruklar oluştuğu unutuluyor.

Öyle ortamlarda karaborsa olur. Ortadan kaybolan mallar için tezgah altı bir piyasa doğar ve ancak parası olan onlara erişebilir. Fakir fukara o dönemlerde daha da ezilir.

En sık hükümet değişikliği o yüzden 1980 öncesi dönemde yaşanmıştı.

Teklif iyi niyetli olabilir, fakat sonucu uygulayanların aleyhine olacağı için tehlikeli…

Belediyeler ve iktidarın yolunu açan krizlerdi

Fiyatlar hep böyle ışık hızıyla artarak mı gidecek?

Bir şeyler yapıp hayat pahalılığının önüne geçilmesi şart. Sadece ailelerin zaten dar olan bütçelerinin ihtiyaçları karşılamakta zorlanmaması için değil, hükümetin selameti için de bu şart. Hükümetler pek çok ihtimale dayanıklıdırlar, ama aç midelerin gurultusuna karşı direnmeleri zordur.

Ekonominin böyle durumlar için çözüm formülü, üretimin artırılması, fiyatı yükselme eğilimine girmiş mal ve malzemelerin rekabet ortamında bolca piyasaya sürülmesidir. Üretimi artırmadan fiyatlara hakim olunamaz. 

Yalnız 1980 öncesi değil, 2000 yıl dolayımında da Türkiye’de ekonomik bir kriz yaşanmıştı ve o günlerin şartları yeni kurulan AK Parti’yi iktidara taşımıştı.

Kriz sonrası kurulan AK Parti, iktidarının ilk yıllarında uyguladığı pek çok politikadan sonraları vazgeçmiş olabilir, ancak ‘serbest piyasa ekonomisi’ ilkelerine bugün de sadık ve o ilkeler sayesinde insanları her şeyin bolca bulunmasına alıştırdı. 

Bolluğa alışkın insanları yoklukla tanıştırmanın siyasi maliyeti vardır.

Kar yağmadı diye belediyeler neredeyse karalar bağlayacaktı. Neden? Çünkü kar yağmazsa barajlardaki doluluk azalıyor ve kuraklık oluyor. Kuraklık olunca evlerde yüz yıkamak, yemek yapmak için bile su bulunamıyor. 

Böyle bir duruma düşen yerleşim yerlerinde insanlar belediyeleri suçlamaya başlar.

SHP 1994’te elindeki İstanbul ve Ankara gibi büyük kent belediyelerini bu yüzden kaybetmişti.

Ekonomik sıkıntılar da hükümetlerin desteğini kar gibi eritir.

1994’te bir de ekonomik kriz yaşanmış, insanlar varlıklarının yarısını devalüasyona kaptırmışlardı.

Bunları en iyi 1994’te İstanbul belediye başkanlığını kazanmış, 2002’de başbakanlığa ve sonrasında cumhurbaşkanlığa giden yolun ilk kapısı önünde açılmış olan Tayyip Erdoğan bilir.

“Fiyatlar düşecek, dükkanlar kapanmayacak” dediyse bir bildiği vardır.

ΩΩΩΩ 

Reklam

24 YORUMLAR

  1. merkez bankasının 130 milyar doları buharlaşıp üstüne de 50 milyar dolar eksiye düştüğünden haberi olmayanların dükkanların kapandığından mı haberi olacak.
    sırça saraylarında bir elleri yağda bir elleri balda keyif sürenlerin halkın esnafın derdinden haberi bile yok.
    neymiş her dükkana kolluk kuvveti konacakmış.
    sağınızda solunuzda doğduğundan beri iki tane kolluk kuvveti var.onların yazdıklarının hesabını nasıl vereceksiniz onu düşünün.
    devletin başının sayısını bilmediği sarayları değil hz.ömer gibi iki mumu olur.birini yaktığında diğerini söndürür.
    kapanan dükkan yokmuş.tebdili kıyafet ile çıkıp gezersin esnafın derdini dinleyip durumu yakından tesbit ediverirsin.
    bu millet sizlere saraylarda keyif çatasınız diye oy vermedi.sizlere yalan yanlış bilgi veren danışmanlara halkın vergilerinden maaş vermeye devam etmemek lazım.
    hani sistem değişince füze gibi uçacaktı bu ülke.
    uçmak ne kelime yakıtı biten füze gibi yere çakıldık.
    soğan patates depolarına baskın düzenleyerek ekonomi kurtarılmaz.
    bu ülkenin mutluları külliye mensupları danışmanlar ellerini kaldırıp indirmekten başka işleri olmayan vekiller iktidar destekli vakıfların yöneticileri.
    en mutlular da geçsen de geçmesen de paraları ödenen yap işlet devret müteahhitler grubu.

  2. Erdoğan’ın ekonomiye el atması değil, elini çekmesi gerekiyor. Eli hep ekonomide zaten. Betona yaptığı batık yatırımların cezasını çekiyoruz ülke olarak. Gelen yatırımları, sıcak parayı, borcu ne var ne yok betona yatırdı. Şimdi yıllarca yaptığı bu borçları ödeyeceğiz. Para akışı da bittiği için artık yüksek enflasyon, işsizlik, pahalılık, yokluk içinde yaşıyoruz. Ama betoncular dolar borçlarını peşin peşin milletin cebinden almaya devam ediyorlar. Oh ne ala. Hayat onlara güzel.

    Gerçi hayat güzel mi onlara bilmiyoruz. Bu Dünya Bankası listesine de giren beşi bir yerde müteahhitler kimdir, nereden türediler, belli değil. Ülkenin eski yatırımcı ailelerinin, Koç ve Sabancı gibi, hayat hikayelerini biliyoruz. Sürekli medyanın önündeler. Ne yer ne içer nerede gezerler az çok biliyoruz. Ama bu dünya rekoru kıran beş güzeli görme fırsatımız yok. Havuz medyası onları gözü gibi saklıyor. Paraları nereye yığıyorlar örneğin. Ortada inşaat şirketlerinde başka bir yatırımları yok. İhaleler alınıyor kapalı kapılar ardında davet usülü, taşeron işçiler çalıştırılıyor. Sonra ortada bir şey yok. Milyarlarca dolar ödemeler nereye ve kimlerin ceplerine akıyor acaba. Hangi adalardaki paravan şirketlere gidiyor. Dünyanın neresinde yiyorlar bu paraları. Merak işte bendeki de. Elbet bir gün çıkacak hepsi ortaya. Gerçekler illa ki su yüzüne çıkıyor bir gün. Bekleriz görürüz.

  3. Akşenerin Müthiş Hamlesi
    Uygur Türkü kadını TBMM grubunda kürsüye çıkarınca TBMM TV canlı yayını kesmiş.
    Sözde milliyetçi ve Osmanlıcılara “Osmanlı Tokadı”

  4. Sayın Fehmi bey
    Birilerine hak ettiginden cok fazla anlam yüklemeye başladınız. Bunu pek anlamlandiramadım. Yinede bir fikrim var ama bunu belli bir süreliğine kendime saklayacağım. Selamlar

  5. Bizde meşhur laflar arasında bir laf var idi! Her şeyi ben, bilirim.

    Bu arada, Hem hayırlar’ın hemde felaketler’in işareti olan trollerın ortalıktan aniden kayıplara karışması oldu! Önce felaketın nedenını başlayalım! Otlanacak meraları kuruması! Hayırın nedenide Çoban’nı fireni patlamış olması ve uçurum’dan yuvarlanmaya başlaması…

    Bahçeli taraftarlarına ” bunu bitirmek için bana 6 ay musade edin.” 6 ay sonra!
    “Bu iş dışardan göründüğü gibi kolay değılmiş, ve 6 ayda’da bitmez, seneler sürer, bana süresız musade edin,” taraftarlari’de gönülsüzde olsa kabul etmişlerdi.
    Bahçle sayesinde Maskeli kurtların maskeleri düştü ve kurtlardan çoban olunca sürülerin nasıl yok edildiğini nihayet trollerde görmuş oldular.

    ÍnşAllah son 18 yıldan ders almiş oluruz! En iyi derside 2002 de AKP’in fikir babası 11.C Başkan’ın ve arkadaşlar’ının başlarına gelenlerden dolayide gelecek kuşaklar ders alırlar ve sürületib maskeli kurtlara teslim etmezler.

    • ””’Trol, ya da bilinen adıyla Troll, İnternet’te insanların keyfini kaçırmak ya da münakaşa başlatmak için tohum ekmeye çalışan, çeşitli şekilde ironik söylemlerle hakaret eden veya ironik söylemlerle kişilere dolaylı olarak rahatsızlık veren kişi. ”””
      BİLİN BAKALIM TROL KİMMMMMMM

  6. Ali Bulaç Meali
    Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.’

  7. -2020 yılı bütçe açık hedefi 139 milyar TL idi. Geçekleşen en son resmi rakam 172 milyar TL.2021 bütçe açık hedefi 245 milyar TL.Ne gerçekleşir siz düşünün.
    – Cari açık 38 milyar dolar.
    – Hazinenin net rezervi -(eksi) 75 milyar dolar. Yani TL alarak 547 milyar TL .Yani hazine tamtakır diyebilmemiz için bu kadar para bulmamız gerekir .
    – 80 yıllık birikim ne varsa sattılar.
    -2035 e kadar ipotek koydular.
    Muteahhit söylemişti ya, aynen yaptılar.

  8. “Fiyatlar düşecek, dükkanlar kapanmayacak” bu kısa zamanda olacak iş değildir.
    Fiyat düşürmek bugünün şartlarında kısa vadede yapılacak iş değil. Nasılı düşürecek ki fiyatları, neyi düşürecek sütü mü unlu mamülleri mi sebzeyi mi düşürdü diyelim üretici ne yapacak bedava üretip tüketime mi sunacak? üreticilerin girdileri ne olacak bu işler öyle bir kalemde olacak işler değil.
    Şu sıralar çiftçilerin kullandığı gübre fiyatları uçtu hiçbir Allahın kulu da ne oluyor arkadaş demiyor daha önceki yıllarda döviz artışına bağlı gübre fiyatları artıyordu ama şimdi ne oluyor. Hiç kimse ağzını açıp bir kelime etmiyor. Ülkemizde üretim yapıp da sesini duyuramaya tek kesim çiftçilerimizdir. Örgütlenemedikleri için seslerini duyuramıyorlar…

  9. Tıp fakültesinde okuyan iki genç öğrenci , karşıdan gelen ve yürümekte zorlandığı açıkça belli olan iki büklüm bir yaşlının durumunu merak etmişler ve aralarında iddiaya girmişler . Birisi yaşlı adamın hemoroidten , diğeri ise bel fıtığından rahatsız olduğunu ileri sürmüş. Adamla yan yana gelince hangisinin teşhisinin doğru olduğunu öğrenmek için özür dileyerek sormuşlar,
    – Amca çok affedersin , biz tıp öğrencisiyiz , senin rahatsızlığınla ilgili olarak aramızda iddiaya girdik ; sende hemoroid mi var yoksa bel fıtığı mı ?
    Adamcağız acı acı tebessüm etmiş ve şöyle demiş,
    – Evlatlarım siz de ben de iddiayı kaybettik ; ben yellendiğimi zannediyordum meğer altıma etmişim !
    Herkese selamlar , iyi günler

  10. Eskiden denirdi ki: “Rakamlar yalan soylemez” Gunumuzde Rakamlar artik yalan soyluyor; son 18 yilda 2 defa masa basinda rakamlar degistirilmis, Resmi rakamlarin hic biri guvenilir degil.
    Eskilerde Sinav Sorulari da calinmazmis, bir defa sorular sizdirilmis, farkedilince sinav iptal edilip yeniden yapilmis.
    Cek V.Havel’in bir kitabi varmis: “Yalanda Yasamak” Komunist Rejimi anlatirmis. Bizlerde sanki Komunist Rejimde yasiyoruz, hersey yasak, cok sey yalan…

  11. Fehmi bey sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Sizin gibi kaburgalı bir yazardan daha cesur tavır beklemek beyhude herhalde. Böyle olunca ne isaya ne musaya yaranıyorsunuz

    • pelikan: ” para yoksa biz de yokuz” demiş, yani mesaj çok etkili bir şekilde iletilmiş.

      yazarın masaj kaygısı da ortadan kalkmış, zaten hangi mesaj akp genel başkanını bu kadar etkileyebilirdi ki:)))

  12. Ülkenin en ücra beldesinde -neredeyse köylere kadar- her köşe başında mantar gibi biten ulusal marketler -adlarını herkes bilir- esnafın işini kaybetmesine, bir çoğunun da kepenk indirmesine sebep oldu; bunların bu kadar yaygınlaşmasına hükümet politikaları sebep olduğu gibi bazıları, sahiplerinin hükümete yakınlığı olan kişiler olduğunu da dile getiriyor.

    Kendi istihdamını oluşturan, SGK primlerini cebinden karşılayan ve başkalarına da istihdam sağlayıp vergisini de veren esnaf, devletin yükünü omuzlamaktan geri kalıp devlete, onun kapısına dayanarak yük olmaya başladı. Bu, elbette yanlış ekonomi politikalarının bir sonucudur.

    Kendi tröstlerini oluşturan hükümet, onlara vergi kolaylığı, vergi indirimi, vergi affı getiren hükümet, gücünün doruğunda olan onlardan neyi isteyecek, ekonomiye katkı sunmasını onlardan nasıl isteyecek? Hem onlar üretici de değiller ki?

    Sıvı yağ sektörünün önde gelen markasının sahibi bir Suudlu olduğu için, Suudi Arabistan’in Türk mallarına boykot uyguladığından dolayı, bizde de o marka yağ alınmasın, boykot edilsin diye sosyal medyada kampanyalar başlatıldı. Etkisi ne olur ki?

    Anlaşılan, gıda fiyatlarındaki aşırı zam olayı tarafgir basın ile yazarlarının da dikkatini çekmiş olmalı ki, sırça köşklerinden hükümete seslenerek fiyat ayarlaması yapmasını istediler. Heyhat!

    Hepimiz, 2023 sonrasına kafa yorup, seçim, ittifak ve hükümet hesapları ile hemhal olunca felaket geldi kapıya dayandı, artık onun yerine geçim hesapları için kafa yoracağız; bu bazı şeylerin kafamızda daha da netleşmesini sağlayacak, daha gerçekçi seçim hesabının yapılmasına sebep olacak…

    Oldu ki, itibar edilen gazeteci-yazarlardan sonra hükümet başkanınında – tahtından kimsenin edemediği en kaşarlı meslek örgütü, TESK başkanı- ile meseleye eğilmesi konunun ciddiyetini ortaya koyuyor.

    Duydunuz mu bilmiyorum; en son bir spor kulübü transfer ücretlerini karşılayamadığı için “Arslanlar Gibi Sponsor” kampanyası başlatıp taraftardan bağış talep ediyordu…nedenini pandemi sebebiyle kesat! giden işleri olduğunu açıklamış olsalar da bunun da nedeni ekonomide işlerin iyi gitmediği olarak görülebilir.

    Spor kulübü, kampanyasına taraftarından karşılık bulabildi mi bilmiyorum, -nasıl bulsun ki; halkın durumu ortada- lakin hükümet, kendine taraf iş dünyasından, seçmen tabanından destek bulabilecek mi?
    Hiç sanmıyorum.

  13. CB ekonomiye el atmış.
    endişelenmeli miyiz?
    bence evet.
    nerden bellediyse sadece bir faiz kötüdür saplantısı bu ülkeye yüz milyarlarca dolar zarar verdi. doğru ve iyi, dış dünyayla uyumlu bir ekonomik sistem inşa edersiniz de içinden faizi yavaşça çeker çıkarırsınız ülkeye yaranırsınız, inandığınız ilaha keza, anlarım, öte yandan hiç bir sistem inşa etmeden mevcut sistemin dinamiklerini de bozarak anca ülkeyi iflasa getirirsiniz, olan da budur.
    bu faiz kötüdür bellenen yerde kul hakkı, milletin parası, israf, adaleti ayakta tutmak, haram yememek, yalandan, hile den hurdadan sakınmak, Allahtan korkmak, kuldan utanmak falan da yok mu? olsaydı belkim milyarlarca dolar zarar etmez, dünyanın kamuya ait en büyük araba ve uçak filolarına sahip olmaz, bir CB oturduğu en büyük sarayları inşa etmez, sadece yandaşları beslemezdik belki. ekonomimiz dibe vurmaz, adaletimiz çökmez, tarımımız bitmez, göllerimiz kurumazdı belki.
    18 yılın ardında elimizde ne adalet kaldı ne de kalkınma…
    sayın CB kapanan işyerleri yok diyor.
    merkez bankasının kayıp milyar dolarlarından da haberi olmadığı söyleniyor.
    haberi varsa, bir elim yağda bir elim balda olursa umurumda mı dünya oluyor işte.
    haberi yoksa, yine aynı noktaya geliyoruz maalesef.
    fiyat sabitlemesi gibi uygulamalara gerek yok, amerika kıtasını keşfetmeye de gerek olmadığı gibi… beşi bir yerdelere verdiğin gibi çiftçiye de izzet ikram vereceksin, ürünü tarlada değerli olacak, pazar tezgahına gelene kadar olan aracılara da sistem ve yaptırım getireceksin. biz de tam tersi, ürün tarlada beş para etmiyor, çiftçiler kazanmadığı için şehre gidip kapıcılık yapıyor, aracılar da servet üstüne servet yapıyor. akıl almaz rantlar dönüyor. siyasiler kazanıyor, aracılar kazanıyor, çiftçi, köylü ve halk zarar ediyor.
    işini bilen biri 18 ayda bir sistem kurardı,
    tabi bir sistem kurmak istenseydi.

    • Bunlar faiz kötüdür der ama dünyanın en yüksek faizini verirler. Faizi çok severler. Faizsiz yaşayamazlar. Milleti kandırmak için kurdukları ‘katılım’ bankaları da aynı yüksek faizi alır ve verir. Bu bankalardan birinden aldığım kredi kartının ay sonu faturasını zamanında ödemeyi unutunca faizi bindirmişler yüklü bir şekilde, aradım ne bu dedim. Dediler ‘katılım payı’ alıyoruz. Yerseniz. Allah sizi bildiği gibi katsın cehenneme dedim. İçimden.

      • Allah hidayet etsin diyelim.
        anlatıldığı kadarıyla cehennem çok kötü bir yer, kimsenin gitmesini istemem, Allah akıl fikir versin, bazılarının imtihanı gerçekten çok ağır. insanı en çok “bildikleri halde” meselesi üzüyor zaten.
        alınları secdeye gelenlerin yaptıkları.
        insan kabullenemiyor.

  14. Bir nevi Tuik’in yaptığı istatistik hesaplamalar mevcut iktidara ihanet ediyor. Verileri düşük göstererek enflasyon oranı az gösteriyor. Bu enflasyon oranları da inandırıcı gelmediği için, halk iktidardan soğumaya başlıyor. Haliyle oy oranı da düşmeye başlıyor. Desenize Tuik kaş yapayım derken göz çıkarmış!
    Saygılarımla

  15. Bu beceriksiz iktidar ve ortakları, bir şeyden anlarmış gibi yılların parlementer sistemini çöpe atıp, ne olduğu belirsiz bir cumhur-başkanlığı sistemine ülkeyi mahkum ettiler. Başkan, fındık fiyatını da belirliyor, bütün rektörleri de atıyor, falanca bakanlıktaki genel müdür yardımcısını da göreve getiriyor tek adam olarak. Durmadan KHK çıkarıp, sonra çıkarılan KHK’ları düzeltmek için tekrar tekrar KHK çıkarıyor. Sürekli yap boz işi. Tam bir çadır devleti mantığı. Tam da bunlara yakışanı, sürekli öykündükleri Osmanlı’ya döndürdüler ülkeyi ve cumhuriyeti. Bu kadar rezaleti iki üç yıl içinde becerdiler. Yaptıkları yıkım ise on yıllarca düzelmez. Ülkenin bütün köklü kurumlarını yok ettiler, milletin sesi Meclisi de yokluğa mahkum ettiler. Ey iktidar ortakları ne zaman gidiyorsunuz, damat paşa buhar oldu, siz ne zaman toz olacaksınız ortadan.

  16. AKP reisi önce araba ve uçak filosunu satmakla ve gereksiz saraylarını yapmayı bırakmakla işe başlayabilir. Ama ne yaparsa yapsın ülkeyi getirdiği perişan durumu düzeltmesi zor. Çünkü yiyici takımını kötü alıştırdı. Ona da bırakmazlar, onu da bırakmazlar. İktidarını ve itibarını sıfırladı, ülkeyi yokluğa, fakirliğe ve borca boğdu. Şimdi yeni farkına varmış gibi, a hazine mi boşalmış, a fiyatlar mı fırlamış diye kimseyi kandıramaz. Bir an önce siyasetten çekilsin damadı gibi.

  17. Erdoğan ne söyler’se onu tersini yapar.

    Ekonomiye el atmasį demek Türkiye’nın ruhuna fatiha okumak demek.
    1 kg, soğanı 4 liraya mal eden bir çiftci 5 liraya satınca, devlet 2 liraya sat derse, çiftçi onu satmak yerine çöpe döker.

Yoruma kapalı.