‘Din’ adına dini katledenler var.. Peki buna “Dur” diyecek iyi insanlar nerede?

48
Reklam

Yeni bir Amerikan dizisi varmış: ‘The Family’ (aile). Dizide Amerikan sistemine sızmaya çalışan bir dini grubun çevirdiği entrikalar anlatılıyormuş. Netflix’ten de ulaşılabiliyormuş diziye.

Bir süredir etraftan “İzle” telkinleri yapılıyor, ama nedense içimden bu diziyi izlemek bir türlü gelmiyor. Sonuçta benzer bir grup bizde de vahim yanlışlıklara bulaştı. Bizdeki de dini bir gruptu. Yaptıkları yanlışların etkileri hala kendisini her alanda gösteriyor; onların kolay kolay da silinemeyecek bir dizi yanlışlıkları yüzünden pek çok masum insanın hayatı kaydı.

En büyük kötülük de dine yapılmış oldu.

Amerikan dizisi kendi ülkelerinin özelinde benzer bir hikayeyi anlatıyordur.

Son günlerde raflarda yerini alan bir-iki kitap da medyada çok yer buluyor. Biri kendisini ‘hoca’, ‘şeyh’ olarak tanıtmış ve ‘kutsal biri’ olduğu iddiasına etraftan karşılık da bulmuş. Sonrası tam bir ‘porno’ romanı. Adama kendi eşini ikram eden mi istersiniz, türlü çeşitli kepazelikler…

Gazetelere yansıyan tanıtım yazılarını okumak bile yeterince kahredici; kitapları baştan sona okumanın kahrına katlanamadım. 

Birileri de dini bir kavram olan ‘fıkıh’ sözcüğünü de içinde barındıran ad taşıyan bir dernek kurmuş; dernekte küçük çocukların istismarı dahil her türlü densizlik yapılmaktaymış.

Fıkıh ile yan yana gelemeyecek bir kavram varsa o da cinsel istismardır; özellikle de iddia edilen türden olanı.

Reklam

Geçmişte de kutsal kitabımızı yüzünden okuyamayan birilerinin tekke kurup kokan çorabını müritlerine hediye ettiklerine tanıklık edilmedi mi? O çorabın batırıldığı suyu içmek için sıraya giren müritler ordusu olduğunu da öğrenmiştik.

‘Din’ her toplumda kendisini kullanan birilerini bulabiliyor. En yaygın kullanım alanı siyaset. Son örneğini Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında ön plana çıkan Evanjelik gruplarda gördük. Trump’ın kendisi de bir büyük din savaşı için çalışıyor görüntüsünde. En olmayacak ittifaklar sanki bu amaçla kuruluyor Trump tarafından…

Siyasi hayatı etkilemeye çalışanlar yanında, kişisel zenginleşme veya en hayvani hislerini tatmin etme çabası gösteren ve ‘din’ kılıfının altında türlü çeşitli namussuzluklar yapanlardan da geçilmiyor. Bu tipler nasıl oluyorsa kendilerine ram olacak bir kitle bulmakta fazla zorlanmıyor. ‘Hoca’ kıyafeti bir mıknatıs gibi çekiyor bazılarını; o kıyafetin içindeki kişilerin gerçekten din ile bir irtibatının olması gerekmiyor.

Kıyafet yeterli. 

Cehalet diz boyundan da yukarıya çıktı

Cehalet, evet. ‘Din’ adına sergilenen türden kepazeliklerin gerçek din ile bir arada bulunmasının imkansızlığını bile fark edemeyecek kadar koyu bir cehalet söz konusu. İyi insan olmaya çalışacağına birinin peşine takılarak onun kendisini tanıtmak için kullandığı sahte kimliğin sağlayacağı kestirme yolu tercih eden, o yolla Cennet’e gidebileceğine kendisini inandıran saftirikler çok.

Ancak yine de insan cehaletin derinliğinden ürküyor.

‘Şeyh’ kılıklı birine kendisini ve aile fertlerini sunabilen birileri o karanlık alanda daha neler yapmaz. Şimdilik olayların ‘pornografik’ boyutu büyük ilgi çekiyor, oysa yarın bu cins tiplerin yönlendirmesiyle meydana gelebilecek çok daha vahim olaylara tanıklık edebiliriz.

Reklam

Kendisini ve peşine düşenleri büründüğü kılık sayesinde ‘dindar’ gibi göstermeyi başaran tipler, bu özellikleri sayesinde resmi çevrelerden kolaylık görüyor olabilirler mi? Böyle bir iddia da var çünkü. Güvenlik güçleri bunlardan uzak durmayı, mahkemeler iddiaları ciddiye almamayı yeğliyor mudur?

Böyle bir durum söz konusuysa, olayı hafife alanların da cehaletinden söz edilebilir. Dine en büyük darbeyi, onu bir kılıf olarak kullanıp her türlü densizliği yapanlar vurur çünkü. O tiplerin kişisel istismarı, anlaşılabilir bir algı çalışmasıyla, öyle davranışlardan iğrenenleri bile kapsayan bir ithama dönüşebilir.

Dönüşüyor da.

Olana gözlerini kapatan, fırıldağı görmezden gelen, üzerine gidecek ve bir daha kimsenin benzer iğrençlikleri yapamayacağı bir zemin inşasını sağlaması gerekirken himayesine alanlar en büyük kötülüğü dine yapmış olur.

Yapıyorlar da.

Nerede o iyi insanlar, neredeler?

Din güzel ahlaktan ibarettir. Bu genel tanıma ters düşen bir din anlayışı asla tasvip edilemez.

Yanlış örnekleri bilmek için yerli-yabancı dizilere ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Din adına her gün birileri bizim ülkemizde de göz göre göre yeni yanlışlar yapıyor. 

Sağlıklı bir din anlayışına sahip iyi insanların “Artık yeter” demelerinin zamanı geldi.

Galiba her şeyden önce o iyi insanları bulmamız gerekiyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

48 YORUMLAR

  1. iyi insanlar iyi atlara binip gittiler.
    bu tiösah gözyaşları bu nedenle bana çok anlamsız geliyor.
    hakettiğimizi yaşıyoruz.

  2. Turkiyede bir grubu ezmek için o gruba yakın olanları iktidara getirirler ve onlara twmizletirler. Bizdeki dini cemaatler ve cemiyetler, dinamizmleriyle, bir partiyi mutlak iktidara getirdiler ve diger siyasi fırkaları da donusturduler. Tüm dünyada etkili faaliyetler yapmaya başladılar. Bu kadar muazzam bir dinamizmin, demek ki sindirilmesi ve gucten dusurulmesi gerekiyordu. Dini soylemlwr kullanarak iktdidara gelen bir parti döneminde itibar infazına maruz bırakılıyor. Bugün dini cemaat, tarikat, kuran kursu, yurt gibi kavramlar hep, bu kurumların en hassas oldukları, bayraktarligini yaptığı hususlardaki istismarlarla anılıyor.
    Sanki dini grublarin hizmet binaları, cinsel istismar merkezleri gibi damgalanmaya başlandı ve bu pr çalışması maalesef tutuyor. Milli duyguları en güçlü, devletine milletine en sadık insanların vücud verdiği cemaatler, bugün potansiyel devlet ve millet düşmanları gibi görülmeye başlandı.
    Ortada şuyuu vukuundan beter haberler marifetiyle bitirilen, sindirilen, insan içine çıkamaz hale getirilen bir kitle var.
    Büyük fedakarlıklar ve gayretlerle oluşturdukları güzelliklerin, gözlere ihanetler halitasi olarak pazarlandigini görüyorlar, şaşırıyorlar, kahr oluyorlar.
    Onların derdine derman kalemler çok nadir. Varsa da tozda dumanda görünmüyor.
    Görünenler, okunanlar ise,
    Bu imajı oluşturmakta görevli tetikçiler, veya rüzgara göre yelken açıp, kendi itibarını suyun üstünde tutmaya çalışan eyyamcilar.

    Bahti kara maderin derdine derman yok…

    • Kurum, kurs, dernek vs. neresi olursa olsun şayet kendi içlerinde oluşan haksızlıkları, ahlaksızlıkları, kol kırılır yen içinde kalır mantığını terketmezlerse, tetikçiler, sızanlar, kalbi kötülük olup durumu istismar edenler elbette olacak.

      Bunu en engellemenin tek yolu var. o da her kurum kendi adaletini ilk önce kendi sağlamalı, kendi içinde herhangi bir ahlaksızlığa, suça karışanı hemen kendi elleri ile mahkemeye sevk etmeli. saklamamalı, gizlememeli olayı örtbas etmemeli, aksine bu olayı ilk defa kendi sözcüleri açıklamalı. başka türlü olmaz.

    • @Tarhan. biraz daha somutlaştır; derdin ne? Ne demek istiyorsun?
      Yazdıkların fetö güzellemesi gibi anlaşılmaya son derece müsait.
      (Tüm dünyada etkili faaliyetler yapmaya başladılar. Bu kadar muazzam bir dinamizmin, demek ki sindirilmesi ve gucten dusurulmesi gerekiyordu.)
      Kimin hangi dinamizminden bahsediyorsun?
      (Büyük fedakarlıklar ve gayretlerle oluşturdukları güzelliklerin, gözlere ihanetler halitasi olarak pazarlandigini görüyorlar, şaşırıyorlar, kahr oluyorlar.)
      Kim hangi fedakarlık?
      Eğer derdin sümsükçe fetö savunması yapmaksa bütün bu yaşananlardan sonra yazıklar olsun sana!
      HAC 46: Doğrusu gözler kör olmaz ama göğüslerdeki kalpler kör olur.

  3. Didem hm (harika) ” Musa gibi konuşulur, Fir’avn gibi yaşanır “. Öyle olmamalı, işte din bunu önlemek
    için gelmiştir. Yoksa, dine bağlıyım, demenin ne yararı var : Söylesem, te’siri yok,
    Sussam gönül razı değil,
    demiş, galiba Şinasi

    ” Neye müşteri olacağına insan kendi karar verir “. Didem hm. işte burada yanıldığını anlamış olmalı. Zira, insanın aklı-fikri, şeytanı ve seytanlaşmış hemcinslerince yerinde bırakılmıyor. Koca Ceza Hukuku ve Tıp Prof’u ve İMF Başkanı …… bile. Çünkü mübarek melekler İKAZ ediyor ; Eğer din (RAB) ile
    TERBİYE edilemez ise İNSAN “…. kan dökücü ve fesat çıkarcı ” dır ki, “…… esfele safilini ” boylar.

    Herkes şunu kafasına KAZIMALI : sahtekarlık veya CAHİLLİK yapmamalı, Prof da olsa, allame de, DİB Başkanı veya Başkan da olsa .

    Ben, sadece, KUR’ANA İnanırım diyen akıl ve ıhlas sahiblerine ithaf olunur:

    Allah’a ve RESULuna İTAAT Edin (Al-i İmran, Nisa, Bakara………) İTTAKULLAH (Allah’tan gerçekten kork-un/yorsanız)

  4. Yıllardır mümkün olduğunca sesimi duyurmuya çalışıyorum: “Türkiyede SAHTE İslam ve MASKARA (ve CAHİL) Müslüman”lar VAR, diye. Koru, yazısında, “….. resmi çevrelerden kolaylık görüyor olabilirler mi ? ” diye soruyor. Kendisinin cevabı, ” evet ” gibi. Ben de aynı görüşü paylaşıyorum.
    28 ŞUBAT’ta Gazete, Adliye ve Askeriye’nin yapmış olduğu komplo ve
    Tezgah Hatırlanırsa,Askerler kanalıyla DEVLET sahte Müslüman FADİME; MÜSLİM GÜNDÜZ
    ve Kalkancı gibi artistler ÜRETMİŞTİ. O günlerin içinde, ben abime dedim ki, Bu Fadime,
    kızı denilen O adama hiç benzemiyor. Aczimendiler de (bugünün DEAŞI gibi) üretme ve
    hayal demiştim. Abim, “bundan 5-6 ay evvel bazı mahalleli arkadaşlar bu adamları
    EMNİYETE şikayet ettiler idi ; hiç kaale almadılar, bile ” demişti. O tarihte, T.Karamollaoğlu
    ‘nun kızı da, sözüm ona, Kalkancı’nın MÜRİDİ olarak takdim edilmişti. Buna da mana
    verememiştim.
    Sn. Koru “Gündem”e taşıdığı bu konuda ciddi ve gerçekten “fena” oluyorsa,
    “T.Karamollaoğlu’na “kızı ve Kalkancı” olayını aydınlattırmalıdır ki, bu takdirde, konu ettiği,
    çoğu “uyduruk ve karanlık” olaylar AYDINLANSIN.
    HAYDİ, F.KORU göreve….
    Geçen hafta, bir TV.de yapılan oturumda benzer konu “tarikatlar ve
    cemaatlar” uzun bir tartışmaya yol açmıştı. O Oturum’un “yenisini yakında” bekleyin,
    eğer, önü alınmazsa.
    O Programda, Yusuf Kaplan, ” Devlet, dinin önünü açmalı, baskı unsuru
    olmaktan ve yedeğinde tutmaktan vazgeçmeli ; o takdırde, SAHTE ŞEYH ve tarikatlar
    dağılır”, demişti, takriben.
    Oturuma katılanlar ise, çoğunluk itibariyle, halkın CAHİL kalmasının
    tabii bir sonuç olduğunu dilendirmiş ve -mealen- “KÖPRÜNÜN ALTINDAN nice sular
    geçtiğini, zaman geçtikçe, hüküm de değişir “KURALI gereğince TEKKE ve ZAVİYELERI
    – bu cehaleti giderme noktasında – yeni bir düzenleme ile AÇMAK gerektiğini ifade
    etmişlerdi. Bu konuda ANAYASA HALK OYLAMASI YAPILMALIDIR. zira, lafta dağilse,
    “EGEMENLİK KAYITSIZ_ŞARTSIZ MİLLETİNDİR”.
    Bu görüşlere karşı olarak, galiba, Akademisyen Ersan Şen de, eğer,
    HUKUK DEVLETİ isek, “Anayasa hükümleri EKSİKSİZ uygulanmalıdır” dedi. Mert-dürüst
    bir kişi olarak bildiğim, ERSAN beyi – bağlı olduğu Anayasası gereği HOCA diyemiyorum –
    T.C.Anayasasının halen yürürlükte olan DEVRİM Kanunlarına ilişkin (örneğin şapka ve
    kisve ! kanununa ve diğerleri) hükümlerine, başta kendisi ve bay DEVLET saygı gösterip,
    ŞAHSINDA uygulamalı ve Ülkede uygulatmalı – yok, eğer, uygulanabilirliği KALMAMIŞ ise,
    TEK ÜSTÜN GÜÇ olan MİLLİ İRADE (Referandum) Kararı ile gereken değişiklikler yapılmalıdır.
    Böylece, Halk şeffaf, resmi ve aleni Kurumlarda dinini öğrenme HAKKINA kavuşturulup,
    CEHALETten kurtarılmalıdır ki, bahsedilen kişilerin peşine takılmasın. Bu sayede,
    katil olayları – bilhassa aile içi – ve PKK’ya fırsat veren FESAT ortamı YOK EDİLMELİDİR.
    (Ersan bey T.C. Anayasa’sının 73. Maddesinin de TAM EKSİKSİZ UYGULANMASINDA da
    KARARLI ve NAMUSLU duruş göstermeli)
    DİB Başkanlıği LADİNİ DEVLETİN borozanı olmaktan, sahte-uydurma İslam
    Üretmekten kurtarılmalı, EVET, KUR’an ne diyorsa – ki o, sadece teklif eder, zorlaması yoktur
    – Kuran Müslümanlığına dönülmelidir, libere ve tam bir ÖZGÜRLÜKLE.
    Palavradan DEMOKRAT geçinmek yerine, 12 EYlül’ün KİŞİYE ÖZEL, Mahkum
    YÜZ’LERİN karası olan T.C. Anayasası, SEÇİM ve SİYASİ PARTİLER KANUNU – Ersan beyin
    açıklaması doğrultusunda – ACİLEN değiştirilmelidir. Ersan bey de bu uğurda ÖZEL çaba
    göstermelidir.

    İmam_Hatiblerin, gerektiğinde ” göstermelik” Din Derslerinin de kaldırılmasını;
    yerine, TÜM OKULLARDA sürekli olarak, VATAN, MİLLET, DİN duygusunu, güzel-örnek amel
    (eylem) leri işliyen ve ona telkınde bulanan, PEYGAMBERİMİZİN ve en son şekliyle, bizim
    KİTAB’ımızda bulanan TÜM Peygamberlerin Ahlakını, BATILI ve DOĞULU ahlak feylezoflarının
    ve Din büyüklerinin Hayatları ile sözleri ..nden mürekkep, KAPSAMLI bir YURTTAŞLIK DERSİ
    – özet hukuk da içeren – konulmalıdır.
    Şunu da belirteyim. EVET “İslam samimiyettir” ama din ve dindarlık da,
    Demokratlık, insanlık da samimiyettir, içtenlik ister. Nerede, o insanlar, o demokratlar…
    Bu cemiyette, en çok EZİLENLER – ister müslim, ister Hristiyan, İster Yahudi olsun –
    dinine HAKİKİ ve samimi bağlı kalanlardır. Bu yönde, Vazifesini yapmıyan, Yönetici, Vekil ve
    Başkanları – sığınacak tek melcemiz olan – ALLAH’a havale ediyoruz.
    Yazıda bahsedilen, muhitler, ortamlar bahsedilen ŞEREFSİZLER için
    kaçırılmayacak ortamlardır, tam da aradıkları fırsatları bahşeder. Durumdan vazife çıkarmak
    İstiyen ETKİLİ ve yetkililer ile bu nevi kurumlara diş biliyenler için de tam bir fırsat kapısıdır bu
    muhitler.
    Burada ne ararlar demeyin. Şöyle bir misal hatırıma geldi ;
    Bir gün Devlet adına – görev yaparken bir şahıs geldi, bana. Benimle çalışacağını ve
    ödiyeceği ücreti söyledi : “astronomik”. “Alıcının ahmakı” demeyin. Adam, aklı-sıra bizi paraya
    boğup, hedefine ulaşacak. Fakat, anlıyamadığım, 1000 km’yi aşkın yol teperek, neden benim
    gibi bir adamı tercih etmek istemişti. Oldukça geç kavradım : ” TRADEMARK “. Ya bir de tutarsa.
    Adam, samanın altından su götürmak istiyor. Kendisi de, biz de ihya olacaz. Sonraki iki senede
    Ruhsatını teslim et, mesleği bırak, git; Köpeklerin Kralı gibi YAŞA… yaşa. Hem de beyefendi ol.
    Bu konuda, Menderes, Özal, Erbakan düşünmiye fazla vakit bulamadılardı, galiba ;
    umarız RTE bulur, zira, gecikmezse, kendi yararınadır, diye düşünüyorum.

  5. Bugün çok güzel yorumlar var.Kavgasız,gürültüsüz,medeni ölçüler içerisinde yorum sayfasını zenginleştiren tüm arkadaşlara teşekkür ederim.Fehmi bey anlayışla karşılayacaktır;bugünkü yorumların çoğu Fehmi beyin yazısını sönük bırakmış.Katılmadığım fikirler olsa bile düşünmeye zorlayan fikirler de var.Herkese selam ve saygılar.

  6. Tedavi
    Bir tarlayı sürmez, içine şeftali ağaçları dikmez, onları sulamaz, budamaz, ilaçlamaz ve gübrelemezseniz, dikenli çalılıklar yetişir. Benim eski bir sözüm vardır; karanlıklar, sopalarla kovulmaz. Karanlığı, yakacağınız bir mumla kovabilirsiniz.
    Şöyle oluyor, böyle oluyor demek bir şey ifade etmez. Remzi Güres derdi ki “İyi haber varsa onu söyleyin, kötü haberlerden başka bir haber yok, onu söylemek ne demektir?” Hatta Kur’an bunu yasaklıyor. Kötü din adamları varsa iyi din adamları da vardır. Bizim görevimiz kötü din adamlarını anlatmak değildir. Onu polis yapsın. Bizim görevimiz iyi din adamlarını bulup onları halkımıza tanıtmaktır. Emin Saraç, Mustafa Topbaş, Cevat Akşit, Hayrettin Karaman benim tanıdığım muhterem din adamlarıdır.
    Halkımıza tavsiyem, gerçek din adamlarını bulup onlardan yararlansınlar. Kötülerin peşinden gidenlerle de hiç ilgilenmeyeceksiniz. Sermaye’nin bize yaptığını siz onlara yapmayacaksınız. Onlardan bahsetmeyeceksiniz.

  7. Bazen yazıları Fehmi KORU’nun şifrelerini ele geçiren biri mi yazıyor diye sormadan edemiyorum.
    Bu yazı da bunlardan biri.
    DAVUTOĞLU’nun ifşaatlarının eleştirisi de bu yazılardan biri idi.
    Dine en çok müşrik,münkir, ateist ve kafirler zarar vermez.
    Dine en çok MÜNAFIKLAR zarar verir
    Bakara suresinin başında;
    4 ayet inananları;
    2 ayet inançsızları;
    10 ayet münafıklarıı tarif edip haklarındaki hükümleri açıklıyor.
    Ayrıca Münafikun suresinin 4. ayetinde çok ayrıntılı bir tarif te var.
    Münafıklarla ilgili hüküm ise cehennemin en alt katında olacaklarına dair.Yani kafirlerden de aşağıda.
    İslamiyetin % 99′ u cennet , % 1′ i cehennemdir. Bazılarına göre ise bu oran tam tersidir.Yani bunlara göre her şey cehennem.Zaten bu nedenle Dünya’yı da cehenneme çevirmeye çalışıyorlar. Kendilerini bu nedenle kindar ( tek doğru söyledikleri yer burası) olarak tarif ediyorlar.

  8. Kıyamete yakın zamanda inançların zayıflayacağı biliniyor. Teknolojinin hızla değiştiği bir döneme geçiyoruz. Eğer hicrî yy. başında olsaydık ikinci çeyreğinde Mehdi as.’ ın gelmesini beklerdim.
    Yirmi sene önce birçok devletin borçları birkaç milyar dolar civarındaydı. Şimdi, trilyonlarca borçları var. Savaşan devletler ve imkanları çoğaldı. Son küresel ekonomik buhran , artarak devam ediyor…
    Daha önemlisi, ister radikal, ister halim yüzlü Dini cemaat ve oluşumlar olsun, ve sebep ne olursa olsun, artık dünya ölçeğinde pek masum görünmüyorlar. Dini temsil edenlerin bundan sonra kartopu gibi yuvarlanmaya başlamasından dahi endişe ediyorum. Kafa kesenler, darbeciler
    vs. artık, İslam hanesine yazılıyor. Bütün bunların yanında bir de ciddi ve mecburi savaş naraları atmaları hayra alamet değil. Allah bilir. Belki de tersi olur da bütün dünya rahat bir nefes alır. Vesselam.

  9. Allahım,hakkı hak,haksızlığı haksızlık olarak göster bana ve daima hakkın yanında hakkıyla duranlardan eyle.İçyüzünü bilmediğim,içeriğine vakıf olmadığım hiçbir konu hakkında da hükümler kurarak ayrıca haksızlık edenlerden eyleme.Amin.

    “Ancak, her kim zulmeder ve zulümde diretirse, işte o korksun Benden! Çünkü zulüm, kesinlikle cezasız kalmayacaktır. Bununla birlikte, zulmeden kişi bile, kötülük yaptıktan sonra tövbe eder ve hayatını iyi yönde değiştirerek kötülüğü iyiliğe dönüştürürse, şunu iyi bilsin ki, hiç şüphesiz ben, içtenlikle tövbe edildiği takdirde en büyük günahları bile bağışlarım, çok ama çok merhametliyim. ”Neml 11

  10. İslam dünyasındaki aydınlar, Müslümanların kaderini bazı Müslümanların yüzeysel otantiklik arayışına feda etmemeli. Zulme bulaşma hangi dindarlık adına olursa olsun reddedilmeli ve Müslümanlar din adına yapılan yanlışlara karşı din adına pozisyon almalı ta ki yapılan yanlışlar dinle özdeşleştirilmesin.

    Eleştiriye tahammülü öğrenemeyenler medeniyet kuramaz, sorunlarını çözemez. Buna dinî eleştiri ve görüş farklılıkları dâhildir. İnsan, itiraz ve eleştiri imkânına sahip olmasaydı insan olamazdı. Acı ama gerçek: Müslümanların yeterince insan olmayı başardıkları söylenemez.

  11. Kur’an-Kerim de ağırlıklı olarak Hz Musa ve yahudiler/Yahudilik geçer zira beşer idraki çoğunluk bakımından bu seviye de kalmıştır. Musa gibi konuşulur ama firavun gibi yaşanılır. Çok az kişi hırıstiyan olabilmiş, çok daha az kimse de müslüman olabilmiştir yani gerçek anlamda. Sonuçta din, hakkında ne bildiğimiz değil ne yaşadığımızdır.
    Kimsenin dine kötülük yapabildiğini düşünmem, din tertemiz durur. Din algısına yapılan kötülük te insanın kendine yaptığı kötülüktür, neye müşteri olacağına insan kendi karar verir değil mi? Sonuçta hepimizin bir kabul istidadı var, aklı var, seçim hakkı var. Kötülüge dur demenin faydası olmaz, öyle olsa hikayenin başında şeytan durdurulurdu. İyiliği göstermek lazım. Karanlıkla savaşılmaz, ışık diye seslenmenin faydası olmaz, tek yol ışık açmaktır/olmaktır.

  12. F.K.T. Rumuzlu okurun yazısını onaylamakla birlikte,yanlış bulduğum bazı tesbitleti var.Bir defa ‘müşrik’,şirk içindekini insanın sıfatıdır.Yani müşrik,’tevhıt’ inancına sahip olmadığı için,müşriktir. Yani,müşrik müslüman ve mü’min olmaz.Insan ya mü’min’dir,ya müslüman’dır,ya müşrik’tir ya da münafık’tır.Bir insan aynı anda hem mü’min hem de müşrik olmaz.Kur’an’ın tarif ettiği ve tanımladığı kavramlardır bunlar.Doğru tanımlama da böyledir.Zaten müşrikler hiçbir zaman Allah’ı inkar etmediler ve hatta “Bu taptıklarımız(putlarımız veya ilâhlarımız),bizi Allah’a yaklaştırıyor”dediler.Onun için müşrik oldular.Allah’ı inkâr edene ise Kur-an ‘kâfir ,’çoğulu’kâfirun’der.Kâfir’e aynı zamanda ‘münkir’ de denilir.Buların en tehlikelisi ise”münafıklar’dır.Bu tipler,ikiyüzlülerdir.Günümüzde ise çok yüzlülerdir.Bu gün bu gruptaki insanlar epey çoğalmıştır.Peki,bir insanın münafık olup olmadığını nasıl tesbit edeceğiz.Bunun için Peygamberimiz üç ölçü veriyor.Münafığın üç belirtisinden sözediyor.Binlar:1-Yalan söylemesi 2-Sözünde durmaması 3-Emanete ihanet etmesi. İşte bunlardır en tehlikeli olan.Hatta bu tipler,namaz da kılabilir(özellikle camide gösteriş için).Hadisleri kabul etmemenizi ise,kabul etmiyorum.Mevzu hadisler var ama,bütün hadis külliyatını yok sayamayız.Taşını princinden ayıklarsın,prinçlerini çöpe atmazsın.Içinde taşlar var diye,tüm primci heder ve heba etmezsin.Yani; ya hep ya hiç mantığı,doğru bir mantık değil.Toptancı olmak doğru değil.Bugünün İslâm Âleminde,müslüman görünümlü,nünafıklar var tabi ki.Allah Ümmet-i Muhammed’i,müslünan görünümlü münafıklardan muhafaza eylesin.Amin.

    • Müşrikler daima bir büyük Tanrı’ya inanıyordu, fazladan yardımcı Tanrılara da inanıyorlardı. Müşriklik sorunu ‘tevhid’ inancından daha derin bir sorundur. Tanrıya ulaşmada şu ya da bu şekilde başka yollar da arama sorunudur. Geleneksel İslamın tevhid inancını tarif etmesi yetersizdir, daima bazı yan yollar olabileceğine inanıyorlar.

    • Sahih kabul edilen hadisler içinde öyleleri var ki insan dinden çıkar. Ayrıca Hz.Muhammed kendi sözlerinin yazılmasını yasaklamış ve ilk dört halife de buna uymuştu. Kuran dışındaki her görüş söyleyeni, her hadis de rivayet edeni bağlar. Ama gel gör ki bunların pek çoğu dinin bir cüzü kabul ediliyor. Yani müşriklik kapsamına giriyor.

  13. istanbul belediyesinde 1300 saltanat aracının iadesi ile yılda 50 milyon lira tasarruf edileceği açıklandı. 50 milyon lirayı 5,70 tl kurdan dolara çevirdiğimizde yaklaşık olarak 9 milyon dolarlık bir talan sözkonusu. bunu yapan da dindar insanlar.
    – Bunlar dine zarar mı veriyorlar bilmiyorum ama benim yaşantımdan çaldıklarından eminim. çocuklarımın geleceğinden çaldıklarından eminim. Ülkemden çaldıklarından eminim.

  14. Müslümanlığın yeniden insanlığa örnek olması elbette ki mümkün. Bunun için Müslümanların bencilliğe, milliyetçiliğe ve menfaate tamah etmemesi gerekir. Sadece kaybetmeyi göze alanlar ve hatta kendi eliyle kaybetmeyi seçenler muhataplarını kazanırlar.
    Eleştiriye tahammülü öğrenemeyenler medeniyet kuramaz, sorunlarını çözemez. Buna dinî eleştiri ve görüş farklılıkları dâhildir. İnsan, itiraz ve eleştiri imkânına sahip olmasaydı insan olamazdı. Acı ama gerçek: Müslümanların yeterince insan olmayı başardıkları söylenemez.

  15. Yazının başlığı bana göre sorunlu…”…dinin katledilmesi…” Konu aslında İslam dini ve ülkemizde yaşanan bir dizi olayın din üzerinden değerlendirilmesi…

    Öncelikle Müslümanlar, İslam Dininin ve kaynaklarının (Kitap ki, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet; İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in s.a.v. söz ve fiilleri) korunduğuna iman ederler.

    Allah, “Zikri (Kur’an) biz indirdik. Onun için Zikri biz koruyacağız.” (Hicr, 15/9) buyurur ve Müslümanlarda buna iman ederler.

    Ne demektir bu: Allah (c.c) dinini ve ona ait kaynakları kıyamete dek muhafaza edecek ve ondan istifade etmek isteyen(!), inanma ve amel etme istidadını gösteren her mümine onu açacaktır. Yani dinin (İslam’ın) katl edilmesi, yok olması gibi bir durum söz konusu değildir ve dahi olmayacaktır.

    Peki olan nedir? Olan: Dinin istismarıdır. Ne adına? Kazanç elde etme, mevki makam sahibi olma; nefsani ve süfli arzularını dini kullanarak gidermektir. Bu ferdi olan istismardır. Peki bunun kurumsal bir yönü de yok mudur? Elbette vardır ve bu bireysel din istismarının önünü açan yegane yoldur.

    Kurumsal olan; kendi içinde vakıf, dernek v.b. STK’lar ile dine karşıt aynı minvaldeki kurumsal yapılardır. Yanında diğer dinlerin İslam karşıtı misyonunu ifa eden uluslararası misyonerlik kurumlarıdır.

    Bununla da bitmiyor,; bir de devletin din (İslam) üzerinde onu toplumsal yaşamdan soyutlayan, vicdan ile sadece camilerin dört duvarı arasına hapseden tahakkümü vardır ki, bu bizde “katı laiklik” terimini doğurmuştur.

    Laikliğin tanımını yapacak değilim çünkü; herkesin kendine göre bir tanımı ve çektiği bir yönü vardır laikliğin….

    Lakin devlet, ideolojisini, sistemini yürütme/muhafaza adına, yeri geldiğinde dini hayattan soyutlayan ve zor kullanarak onu dışlayan; yeri geldiğinde de ona ait değerleri yücelterek tebasının itaatini sağlamak ister.

    Mesela; vergi toplamak, kaçakçılık, israf, çevre ve vatan savunması v.b. konularda İslam’ın öğretilerine müracaat ederken; tesettür, alkol kullanımı, kumar, şans ve talih oyunları veya faiz v.b. konularda dine sırtını döner. Dini, ancak kendine yarayan yönüyle ele alırken, uygulamalarına dinin cevaz vermediği noktada onu reddeder.

    Devlet ile kurumsal yapıların ahirette hesaba çekileceği bir durum söz konusu olmadığına göre, hakeza cemaat, vakıf, dernek v.b. kurumsal yapılarında…Din de (İslamda) özne, genelde “insan” özelde ise Müslümandır.

    Müslümanların mezkur sorunlarının da sorumlusu, kendileridir.

    Din (İslam) samimiyettir. Din (İslam) nasihattir. (Hadis-i şerif)

    Müslüman toplumlar, dini yaşamda samimi değil ve onu öğrenmekten aciz iseler ve bu toplumum bütün katmanlarına, kamuya zarar veriyorsa, toplumun diğer aktörleri bu durumu ortadan kaldırmakla görevlidirler.

    Kimisinin çabasında olduğu gibi bu, (haşa) İslam’ı insanlar gözünde şeytanlaştırarak veya onu yokluğa mahkum etme, ortadan kaldırma gibi çabalar ile değil -ki; bu gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir şeydir- belki ahlaki, evrensel ve insani; ilmi ve bilimsel katkıda bulunarak zararı bertaraf etmelidir.

    En fazla bir 100 yıl sonra hiç birimiz dünyada olmayacağız. Ama sayısı belkide günümüz dünya nüfusundan daha fazla olacak milyarlarca insan, yine din ile yüzleşecek ve bu manevi ihtiyaçlarını karşılamak için çaba sarf edeceklerdir.

    Müslümanın misyonu, gelecek nesillere (sadece kendi sülbüne değil) bütün dünya insanına İslamiyeti tebliğdir. Bu onun inandıktan sonraki asli vazifelerinden biridir.

    Bu, İslamı öz kaynağından, Kur’an ile Hadis ve gerçek İslam alimlerinin tedrisinden geçerek gerçekleşecektir.
    Ama karşısında engellerin hep olduğunu bilerek.

  16. buradan ”haddinizi bilin”,
    insanların inancı, ananeleri, örf ve adetleri, kutsalları, özelleri, gelenek görenekleri, sevdikleri, aileleri, memleketleri, milliyetleri ve sayabileceğim birçok değerler ile ”sakın! ha sakın!”
    dalga geçmeye kalkmayın ayarı verebilirim! (özellikle dizilerde en nefret ettiğim sahnelerden biridir! hele bir de sefil, çaresiz, aç kabadayı rolüne söyletmeleri yok mu! ne yapabilecekse?). (demekki yakında ecinni hurafeli sahnelerden başka bir aşamaya geçiş var!).
    -ingilterede bir karikatür yüzünden korumayla gezen (belkide beş para etmez) birini düşünün.
    -ATATÜRK’ e ve PEYGAMBERE bu ülkede kötü söz söylenmez. (söylemeyin, niye söylüyorsun?)
    -daha dün annemizin kollarında ya.. pardon kaftancığlu hakaret etmiş. (sanane köyün delisi senmisin?)
    -bu ülkede şiir okuyan hapse atılıyor. sen yanmazsan ben yanmazsam doğalgaz parası gelmez.
    -bu ülkede dini Tİİİİİİ – Vİİİİİİİİİ den öğrenen bir millet var!!! (hemde proğrm başına wxw törkişlira ödeniyormuş. bir soruya verdiği cevap:kuran sadece arapça okunmalıdır!).
    mealini, tefsirini okuma ki şeyhin özel odada sana özel ders versin.
    -ülkenin onda ikisinin çocuğuna imam hatipte inançlı, ahlaklı bir eğitim verdin! onda sekizin suçu ne?
    -soğansız istiyorsan çorbaya hiç soğan doğratmayacaksın, piştikten sonra soğanlar ayıklanmaz.
    bakın, ”Had bildirmekten” daha kolay, daha güzel öneriler de varmış! deneyin.
    hatta sizin yerinize diyanet yapsın. yorulmayın. önersin, bildirsin, duyursun.

  17. Sadece Din’e bazı gruplar değil,sözüm ona bazı dindar geçinenler de zarar veriyor.Günümüzün sözüm ona dindarlarının da(ekserisi) cehaletleri, diz boyunu geçip,gırtlağa kadar dayandı.Geleneksel bir din anlayışı var.Düşünmeyen,aklını kullanmayan,sormayan ve sorgulamayan, sözüm ona dindar! bir kitle var.Din adına iş yaptığını zannedip,körükörüne peşlerinden giden bir zümre var.”Ahlaksız dindarlık”denilen bir kavram ortaya çıktı.Hiç ahlaksız dindarlık olur mu.Zaten “Din güzel ahlâktır”.Ahlâk olmadan din olur mu.Ibadet olmadan din olur mu.Ahlaklı olmadan dindar olunur mu.Bu günün sözde dindarı(yine çoğunluğu),Din’i kendi yaşantısına benzetmek istiyor.Maal’esef bu günün yine sözüm ona bazı dindarları,insanları dinden soğuttu.”Müslümanlık buysa,ben müslüman değilim”noktasına insanları getirdi.Buna kimsenin hakkı yok.Bunun vebali de çok ağır.Allah bizleri; ilmiyle âmil olan,muttaki,muhlis ve muhlas kullarından eylesin.Amin.

  18. O iyi insanları helikopter kazalarında , trafik kazalarında öldürdüler. Hayatta kalanları hala kıyda köşede bir yerlerde sessizce çevrelerine faydalı olacak bir şekilde hayatlarını idame ettiriyorlar. Sizin oralardan görünemeyebilirler ama bizim içimizdeler beraber yaşıyoruz biz onlarla.

  19. Fehmi Bey’in yazısı şu cümle ile bitiyor:

    “Galiba her şeyden önce o iyi insanları bulmamız gerekiyor.”

    Bu doğru bir tespit ve temenni.

    Hamdolsun o iyi insanlar memleketimizde var.

    Şeyh ile şeyh kılıklıkarı aynı kefeye koymamak gerekir.

    Mevlana,Yunus Emre,Hacı Bektaşı Veli,
    İmam Gazali,İmam Rabbani…birer şeyhtirler,mürşittirler.Onların yolunda
    giden insanlar bugün de vardırlar,kıyamete
    kadar da olacaklar Allah’ın izniyle.Onlar
    eskide kaldı,bugün ve bundan sonra öyleleri bulunmaz,gelmez demek İslama
    acz izafe etmek olur.İslam böyle bir noksanlıktan beridir.

    Orhan Seyfi Orhon,Dua isimli şiirinde
    “Dalalette bırakıp da insanı/Yapma arzın
    en korkulu hayvanı” der.Dalaletteki insan,
    ister dindar görünümlü olsun (böyleleri hakikatte dindar değildir),ister ateist olsun
    hayvandan daha aşağı işler yapabilir.Böyle
    alçaklara göz yummak asla söz konusu olamaz.Aklı başında hiç kimse buna göz yummaz,yumamaz.

    İster seküler bir anlayışa sahip bir derneğin,ister dindar insanları bir araya toplayan derneğin içinden herhangi bir melanete bulaşan kişi çıkmış olsun.Bu sebeple o topluluğun hepsi suçlanamaz.
    Suça bulaşan kişiyi korurlarsa o zaman
    hepsi suçlanmayı hak eder.

    Suçu sabit olan dindar görünümlü alçaklara en ağır ceza verilmelidir.
    Velakin böyle bir kaç alçağı bahane edip,
    o alçaklar yüzünden dinin kendisine veya dindar kesimin tamamına saldıranlar da bir başka alçaklık yapmaktadırlar.

    Müslümanlar bir kaç alçak yüzünden
    Yunus Emre’lerin yolunu terkedecek değildir.Gerçek mürşid-i kamillerin her biri toplumumuzu ayakta tutan bir sütun gibidirler.Hiç tanımayanlar bile
    onların nurani simalarına baktıklarında
    kendilerinden hayırdan başka bir şey beklenilmeyeceği kanaatine rahatlıkla varırlar.Çünkü insanın içi dışına yansır.Bal küpünden bal,sirke küpünden sirke sızar.
    Bu söz olarak da,görüntü olarak da böyledir.

    Dinin eksiği,noksanı,ayıbı yoktur.Ayıp ve noksanlık insana mahsustur.İnsanın olduğu her yerde,her zaman her türlü kötülük olmuştur.Kötüleri bahane edip
    büyük kitleler suçlanmamalıdır.

  20. Kuran’da ateistler hakkında birkaç ayet vardır. Fakat müşriklerin eleştirisi ve uyarılması neredeyse Kitabın yarısını kaplar. Buradan, müşrik inançların insanlık için büyük bir zaaf ve tehlike olduğunu anlamak gerekir.

    Müslümanların büyük bir çoğunluğu müşriklerin yaptıkları putlara taptığına inanır. Oysa müşrikler (putperestler) kendi elleriyle yaptıkları putların Tanrılar olmadıklarını tabi ki biliyorlardı. Onlar putlarını hayal ettikleri yardımcı tanrılar ile ilişki kurabilmek için görsel bir aracı olarak kullanıyorlardı.

    Müşrikler ateist değildi, Tanrıya (Tanrılara) inanıyorlardı ve pek çoğu ibadetlerini aksatmayan dindar müminlerdi.

    Müşrikler neden birden çok tanrıya ihtiyaç duyuyorlardı ? Kainat çok büyüktü, dünyada pek çok insan vardı. Tanrı o kişiyi her an duyamayabilirdi, ayrıca Tanrı ilahi adaleti temsil ediyordu. Bunun için zaafları da olan yardımcı Tanrılara tapınıp yücelterek onlardan şefaat bekliyorlardı. Bir çeşit Tanrı katında adamını bulup işini halletmek düşüncesi …

    Hz. İbrahim ile başlayan ve Hz.Musa, Hz.İsa ve Hz.Muhammed ile sonlanan elçilerden sonra tek Tanrı düşüncesi yayıldı. Fakat tarihte ve bugün yaşananlara bakınca şimdi şu soruyu sormak gerekiyor.

    Tek bir Tanrı’ya inanıldığı halde ‘müşrik mümin’ olunabilir mi ?

    Evet olabilir, hatta İslam dünyası müşrik Müslümanlar ile doludur, (diğer din mensupları şimdilik konumuz dışı). Zira müşrikliğin kökeninde Tanrı’nın ilahi adaletinden sakınmak için Tanrı nezdinde itibarlı olduğuna inanılan ‘Şefaatçiler’ ile iyi ilişkiler kurmak vardır. Hz.Muhammed’in neticede bir insan olmasına rağmen aşırı abartılarak adeta Tanrı katına çıkartılması ve ona aşırı övgüler düzülerek kendisinden şefaat beklenmesi modern bir müşrikliktir. Tabi ki bir tane şefaatçi yetmez, ayrıca halen hayatta olan şefaatçilere de ihtiyaç vardır. Bunlar da şefaatçi arayanları çevresinde toplamayı başaran çeşitli tarikat şeyhleridir.

    Müşriklik kıyamete kadar bitmez. İnsanlar kendi ahlaklarına güvenmediği için Tanrı’nın rahmetine ve merhametine de güvenmez, en azından şüphe duyar. Ruhban sınıfı da işi/menfaati gereği bu korkuyu körükler ve insanları kendilerine muhtaç etmek ister. Bu nedenle insanların bazısı günahlarını affettirecek ve Cennet yolunu açacak arayışlara girer. Kısacası Müşriklik, Tanrı ile samimi olmayan ve akla uygun olmayan ilişkiler kurmak demektir.

    Müşrikliği basitçe ele alıp, “vah vah, zavallılar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlarmış, ne aptalmışlar” diye anladığımız sürece gerçek sorunu anlayamayız. Din konusunda yaşanan sorunların temel nedeni bence budur.

    Allah’ın hidayet vermediğine Peygamberler dahil insanlar hidayet veremez. Bu nedenle yapılması gereken Müslüman olmaya devam ederken siyaseti seküler/laik zeminde yapmaktır.

    Bu arada rivayet hadis külliyatının da (eklentileri ve uydurmaları ile birlikte) pratikte Kuran’a paralel bir konumda olduğunu da görmek ve buna karşı çıkmak gerekir. Rivayet Hadis Külliyatı müşrik Müslümanlığın sosyal ve hukuki alt yapısını oluşturmaktadır. Ben şahsen okuduğum dini bir metinde hadislere atıf yapılmışsa okumayı bırakıyorum veya sadece bakalım ne yumurtlamışlar diye okuyorum.

    Ruhumuz yaratıcılığın/ilhamın kaynağıdır fakat ruhun akıl tarafından denetlenmesi gerekir. Kuran aklımızı kullanmamızı öğütlüyor. Bunun diğer bir gereği de Allah’ın Kainat Kitabı’nı okumaktır, bu Kitap fen bilimleri ve matematik ile okunur. Bunu başarabilenler Dünyada efendi olur.

  21. iki sözünüzü çok beğendim :” Din, her toplumda kendisini suistimal eden insanları bulur ve din güzel ahlaktan ibarettir ” Genel olarak dinimizin ve dolayısıyla da islamiyetin içine düşürüldüğü duruma temas ediyorsunuz . Ancak ne hazindir ki dinimizin ve de islamiyetin bu durum ve şartlarda şimdilik kurtuluş ümidi yok ! Bu konuda gayet tabii ki ciltler dolusu inceleme ve araştırmalar yapılabilir, çözümler üretilebilir ancak islam toplumunun kafa yapısının değişmesi asırları bulur ! Çünkü islam toplumu asırların ihmaliyle bu hale gelmiştir ! Allah sonumuzu hayreylesin !

  22. yine dünden devam edeceğim.
    Nurdan hanım merhaba!
    Sayın meral akşener hakkındaki bilgilendirici yazınız için teşekkür ederim.
    – Dünkü, akşener hakkında yazdığım yazının 2 nedeni var:
    -1- Ulusalcılar, derin devlet ile anlaşmaya, muhalif de olsalar, çok yakındırlar. Bu bir nesnel durumdur. Yani kişilerin iyiniyetinden, ahlakından, muhalefette olup olmamasından bağımsız nesnel bir durum.
    Bu durumun 2 nedeni vardır:
    – Birincisi: son yüzyılda kurulan devletlerin ağırlığı ulus devlettir. Bu nedenle de, devlette ulusalcıların etkinliği sözkonusudur. Derin devlette de bu durum geçerlidir. Bu nedenle, hernekadar iyiniyetli olsa da, muhalif olsa da, derin devletle ulusalcıların tekrar anlaşması ihtimali herzaman güçlüdür.
    – İkinci olarak ise, ulusalcılar cia’nın tepe tepe kullandığı bir kesimdir. Son dönem (yeşil kuşak projesi) kapsamında islamcı kesimde cia’nın kullanım alanına girmiştir ama en temelde ulusalcılar yer alır. Bu nedenle de, ulusalcıların derin devlet ile ilişkileri her daim sıkıfıkıdır. dolayısı ile, heran bu ilişkiler etkin olabilir.
    – 2- Konu kaftancıoğluna verilen ceza idi fakat aklımda daha çok kayyımlar meselesi vardı. Konuyu biraz ben karıştırdım. Ancak, her ikisi için de (yani hem kayyım meselesi hem de kaftancıoğluna ceza meselesinde) hem sayın akşenerin, hem de sayın SP liderinin, çıkışları yetersiz.
    davutoğlu ve gül ise zaten iktidara gelmeden bu konularda konuşamazlar. İktidara gelirse…. O zaman belki…
    – Nurdan hanım, daha önceki kayyımlarla ilgili yorumumda, iktidarın hdpyi sokağa çekerek çatışma ve kaos ortamı oluşturarak insanları düşmanlaştırmaya çalıştığını, hem de hdpyi kriminalize ederek, muhalefeti bölmek istediğini yazmıştım. Aynı zamanda, gelen tepkilerin durumuna göre, istanbul, ankara gibi şehirlere kayyım atanmasının da bir diğer hedef olduğunu belirtmiştim.
    – Yine yazımda, hdpnin, kendisini suçlu duruma düşürecek adımlardan kaçınması yanında, diğer muhaliflerle birlikte hareket etmesi gerektiğini yazmıştım. Bundan kastım sadece chp değil, sp, iyi parti, davutoğlu ekibi, gül ekibi, diğer sivil toplum kuruluşları vb. idi.
    – Birlikte hareket etme gerekliliğinin iki yönü vardır. 1- hdpnin böylesi bir çaba içine girmesi, 2- Diğer muhaliflerin böylesi bir çaba içine girmesi.
    – Eğer bu başarılabilirse, hem pkknın kürtler üzerindeki etkisi zayıflayacaktır, hem kürt sorunu, silah ve çatışma zemininden, siyasi zemine çekilecektir, hem de iktidarın oyunu bozulacaktır.
    – Yani, hem ülkemizde terör sorununun çözümü doğrultusunda adım atılmış olacak, hem de ülkede demokrasinin gelişmesi açısından mevzi kazanılmış olacaktı.
    – Ayrıca, iktidarın, kayyım atamalarına gelen tepkinin cılızlığını görerek istanbul ve ankara gibi yerlere de kayyım atama çabası içine girmesi engellenecekti.
    – Durum bu kadar net iken, bir tweet ya da birkaç açıklama, pek muhalefet görevini ifşa anlamı içermiyor maalesef.
    – Burda bir noktanın altını çizmek gerekiyor. muhalif güçlerin tavırlarının güçlü olması gereğinden bahsederken, kastım, muhalefetin sokağa dökülmesi değildir ki zaten hdp ile ilgili yorumumda da sokağa dökülmenin yanlış olduğunu özellikle belirttim.
    – Peki ne yapılması gerekiyor?
    – Bir ülkede herhangi birşey varsa, kuvvetle muhtemeldir ki, o şeyin üzerine oturduğu bir başka şey vardır. Kuşkusuz istisnalar vardır. Ancak bu ilke bir kaidedir.
    – Yukardaki cümlemi tercüme edecek olursam: Bu ülkede bu zulüm varsa, bu zulmün üzerine oturduğu din anlayışı, ahlak anlayışı, hukuk anlayışı, insanlık anlayışı, vicdan düşünce ve duygu gibi unsurlar vardır.
    – Yukardaki saydığım genel ilkedir. Yani bir ülke, yöneticisi diktatör olduğu için diktatörlükle yönetilmez. Bir ülke, halkı diktatörlüğü meşru kılacak anlayışa sahipse diktatörlükle yönetilir. (yine belirtiyorum. kuşkusuz bu durumun istisnaları vardır. fakat istisnadır)
    – Ülkemiz özeline gelecek olursak:
    – Eğer biz, gerçekten, evrensel ölçülerde bir hukuk anlayışına sahip olsak; eğer biz, gerçekten bir hak kavramına sahip olsak; eğer biz, gerçekten bir adalet anlayışına sahip olsak; eğer biz, gerçekten vicdan sahibi olsak; eğer biz, gerçekten ahlaklı olsak; eğer biz, gerçekten de özgürlüklere saygı duysak, bu ülkede bu kadar mağdur olmaz.
    – Biz, evrensel ölçülerde değer yargılarına sahip olabilsek; bu ülke, hem daha demokratik, daha insana yakışır, daha adil, daha özgür bir ülke olur, hem de, bilimde, teknolojide, sanayide, tarımda, ulaşımda, yağmur sularının tahliyesinde, enflasyon rakamlarında vs. vs. daha iyi bir durumda oluruz.
    – İşte muhalefetin yapması gereken budur.
    – Yani, hak, adalet, hukuk, vicdan, özgürlük gibi konuların topluma anlatılması, toplum tarafından kabul edilmesi için çalışmaktır. Bunun da yolu, haksızlıklar karşısında gösterilen tepki, yanlışlara gösterilen tepkinin yanısıra, doğruların ortaya konulmasıdır.
    – utangaç bir tweet, “madem terörle iltisaklı. o halde gereğini yapın” vb türü birkaç açıklama, toplumda adalet duygusunun, hak duygusunun, vicdanın vb. gelişmesi için yok hükmündedir.
    – Hani şu sarı sendikanın, devletle ücret pazarlığı varya, onun gibi birşey.
    – 3-5 kişi, normal birkaç cümleyi bize dünyanın en büyük suçu gibi yutturmaya çalışıyor. İşin kötüsü, bunda da büyük oranda başarılı oluyorlar.
    – Durum böyle olunca, bu zulüm daha çok sürer.
    – Oysa sokakta, hukuka muhtaç, ekmeğe muhtaç, insanlığa muhtaç, sevgiye muhtaç, özgürlüğe muhtaç, bilgiye muhtaç, ahlaka muhtaç, gerçek bir dine muhtaç milyonlarca insan var.
    – Fakat bu ihtiyaçları hisseden insanlar, enerjilerini başka yönlere harcıyorlar.
    – burda 3 tane müsvedde yerine, 100 tane demiyorum, 1000 tane, 5000 bin tane okur yorumu olması lazım.
    – chplisi, iyi partilisi, splisi, partisizi, içinde hak, adalet, insanlık, vicdan gibi unsurları barındıran mhplisi, akplisi, futbolcusu, ortayolcusu, herkesin, birlikte yaşam için olmazsa olmaz olan; özgürlük, hukuk, adalet, insanlık vb konularda yazması, bu konularda bir ortak noktaya ulaşmamız konusuda önemli bir yere sahip.
    – Evrensel değerlere ulaşamasak da, evrensel değerlere yaklaşsak bile büyük bir gelişmedir.

    • Hamza bey, merhaba! Henuz bugünkü yazi hakkinda diğer yorumları okumadim.
      Sizin yorumunuzda katılamyacağım tek cümle bulunmuyor. Hatta,noksani var fazlası yok.
      Ülkemizde siyasetçilerin ve yamaklarınin gayeleri, para,makam,ve oy olduğu için, onlarin derdi sabuna suya dokunmadan iyi insan rolu yapmak.
      Tipki Meral Akşener’in tepkisi gibi.
      Alinti yaparak tepki veriyor. Zaten sizin bu yazıyi yazmaniz için, o twitti kopiledm.

      Herkese meydan okuyan erdoğan’ın meral akşenere gelince cıliz birkaç laftan başka ileriye gidemiyor.
      Neden acaba? Bence sorunun cevabi sizin bu yazinizda’da yok.
      Sağlicakla kalın.

      • teşekkür ederim nurdan hanım. siz de sağlıcakla kalın.
        nedeni konusunda sizin de görüşlerinizi okumakdan memnun olurum.
        3 nedenle:
        1- Öncelikle olaylara, olgulara önyargısız bakıyorsunuz.
        2- Ben, normalde, insanların benden daha dürüst olduğuna inanmam. kuşkusuz bunun istisnaları vardır. Siz ve hasan bey bu konuda istisnalardansınız.
        3- Ben, yorum yazarken fikir yürütüyorum. fakat sizin yorumlarınızda, benim bilmediğim pekçok bilginin de olduğunu düşünüyorum.

  23. “Sağlıklı bir din anlayışına sahip iyi insanların “Artık yeter” demelerinin zamanı geldi” demişsiniz, çoooook geç değil mi Sayın Koru? İyi insanlar dilsiz şeytan nedir bilir, olmak istemez. Size yazınız desem bu iyi insanları kaç tane yazabilirsiniz? Haksızlık karşısında kaç kişi, durun yanlış yapıyorsunuz dedi. Sizin 17 Temmuz 2016 tarihli yazınızı arada bir okur okuturum. Bunu kim yaptıysa kabak bunların başına patlayacak mealinde bir yazı. Bir kısım insanların hatalarını yüzbinlere çektirdiler çektiriyorlar, müslümanlar da oh olsun diyor. İnsanlar inandığı gibi değil işine geldiği gibi davranıyor. Ama ahiret var…

    • Çok ilginç yorumlar var. Hayrettin hoca önerisi var. Bu kişi iktidarın hoşuna gitmeyecek bir öneride bulunabilir mi? Zannetmem. İktidarın hiç mi yanlışı yok? Ama akil durumdaki bu kişiden hiç ses yok. Yaşanan olumsuzluklara neden dur demez? İşimiz zor vesselam…

  24. 70 yıldır o gerçek iyi insanları bulamadıysanız geçti nakt-i ömrünüz biçare. Demek ki Türkiye haritasında Tokyo şehrini bulmaya çalışıyorsunuz beyhude çabalarla. Bir 70 yıl daha ömür verilse, 77 kütüphane dolusu kitap okusanız, 777 bin terabyt’lık dizi – film izleseniz -bu şekilde ararsanız- gene de bulamazsınız. Saygılarımla.

  25. Örnek bir çalışma, Kuran Mucuzileri ve yaratılış mucizelerini özellikle izleyin.

    https://feyyaz.tv/

    Okuduğum okul, birde baktım imamhatip okulu olmuş. Eskiden imamhatip okulu azdı oraya samimi insanların çoçuğu gidiyordu.

    Şu an İmamhatip okulları çoğaldı kalite düştü gönderenler kısa yoldan meslek sahibi olsun diye gönderiyor. İlerde Hırsız hoca, yalancı hoca var derlerse şaşmayın.
    Bilinçli bir şekilde islamı yoketmek istiyorlar.

  26. Türkiye bir Ortadoğu ülkesi. Buranın hamurunda dini gruplar 1000 yıldan fazladır var. Bu gruplar hep olacaktır. Cumhuriyetin ilanı ile dine karşı haklı bir mesafe konuldu. Ancak bu suistimal edildi ve şirazeden çıkıldı. Cumhuriyetin ilanından bu yana dini grup ve oluşumlar yer altına ve gizli faaliyete geçtiler. Ak partinin iktidara gelmesiyle dini grupların su yüzüne çıkmasına fırsat verildi. Ardından da bu grupların hatalar yapmasına zemin hazırlanmaya başlandı. Ak parti ve mensupları kendi akibetlerini din adına daha önemli gördüğünden bu grupları cezalandırmayı yeğlediler. Hatta Ak parti ve mensupları o gruplarla içiçe olduklarından her türlü detaya vakıftılar. En büyük ve etkin grup cezalandırıldıktan sonra diğer gruplara geçmeye başladılar. Ak parti burada tasarlayan değil aracı. Adnan Oktar grubu, süleymancılar, Furkan vakfı ve saire. Grupların hepdi bir bahane ile cezalandırıldıktan sonra sıra dinin siyasi arenadaki ayağına gelecek. AK parti fazla geçmişi ve temeli olmayan bir parti. Halk da dini sembolize eden partilerden uzaklaşmış olacak. Gerçek zararı din görmüş olacak. Cumhuriyet kurulurken hep kurumlara önem verilmiş. Bu anlamda temel iyi atılmış gibi duruyor. Ancak vatandaşlık felsefesi konusunda yeteri kadar çalışılmamış. Bu nedenle de Ak partiye kadar devleti benimsemeyen sahiplenmeyen çoğunluğunu dini gruplara bağlı bireyler mevcuttu. Vatandaşlık hukuku konusunda yeteri kadar eğitim ve altyapı yok. Bu çözülmeyene kadar Türkiye yaşanılacak bir ülke olmaktan çok uzak olacak. Gelecek 20-30 yıl sonrası için vatandaşlık hukuku konusunda çalışılmalı.

  27. Sayın Koru ,

    Yalanın iki yönü vardır. Biri söyleyen biri dinleyen. Söyleyen bir kasıtla söylüyor da dinleyen ne demeye inanıyor ? İnsanlar kendilerine de yalan söyler ve bir zaman sonra kendi yalanlarına kendileri de kanarlar. Karar da Sayın Öztürk de bu konuyu farklı boyutu ile ele almış. Iyi insanlar fitne zamanın da geri duruyorlar. Sesleri yuksek perdeden çıkmıyor. İyi niyetle söyledikleri çok farklı yerlere çekildiği için muhataplarını seçerek hakkı ve sabrı tavsiye etmeye devam ediyorlar. Rahmetli babaannem sui emsal olmaz derdi. Anaannem hüsün konuşmayin derdi birisi kötü bir iş yaptığında. Şimdi sözde toplumu haberdar etmek bilinçlendirmek adına 3. Sayfa haberleri ile her çirkeflik ortaya dökülüyor. Medya da kadın cinayetleri yer aldikça daha fazla olay mı oluyor yoksa olması muhtemel olanlar azalıyor mu ? Gercekten bilmek istediğim bir konudur.
    Bir taraftan da ; Araf süresi ayetlerinin anlattığı gibi davranıyorlar.
    155﴿ Mûsâ tayin ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.
    ﴾156﴿ Bize bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım

  28. “İkra” diye başlayan bir kitabımız var.Diğer hiç bir canlıda olmayan cüz-i irade ve kullanabileceğimiz aklımız var.Kitabımızı okuyup anlamayan kişi sayısı ne kadar çok olursa hükmedici şarlatan sayısı o kadar az olur.
    Sistem;okuyan,okuduğunu anlayan ve anladığını yaşayan bireyler istemiyor.Yani yalnız bir olan ALLAH’a inanırsak ancak o zaman özgür oluruz ve hiç bir beşeri iradenin güdümünde olmayız.Güdücüler bunun olmaması İçin her yolu mübah görüyorlar.
    Tek yol özgür olana kadar okumak çünkü “bilenlerle bilmeyenler bir olur mu “

  29. Ben dünkü konudan devam etmek istiyorum. Aslında dünkü konu da bugünkü konu ile alakalı.
    -1- Dün VFK rumuzlu kişi, kaftancıoğlunun tweetlerini yazmış. Yazılanlar çok çok çok kötü imiş.
    – Birileri de kimsenin kimseye hakaret etmeye hakkı olmadığını yazmış.
    – Bir başkası, hukuk sisteminin sorunlu olduğunu fakat kaftancıoğlunun da sorunlu olduğunu yazmış.
    – Bir başkası ise o tweetlerin atıldığı yıllar hakkında bilgi vermiş.
    – Kaftancıoğlu ne tweet atmış takip etmedim. sadece dün VFK rumuzlu kişinin yazdıklarında gördüm.
    – VFK’nın yazdığı tweetler hakaret içermediği gibi, ahlak dışı bir içerik de içermiyorlar.
    – Birileri istedi diye, kimse kusura bakmasın, hergün, kendilerinin de daha fazlasını sarf ettiği kelimeler için, “aaa çok çok kötü” dememizi istemesinler. kendileri peygamber değil.
    – kaftancıoğlunun tweetlerini çok çok kötü diye yazanlar, peygamber iddiasında değillerse, biraz namuslu olsunlar. çünkü, tweette yazılanların daha ağırını hepimiz, hemen hergün sarfediyoruz.
    – VFK’nın yazdığına göre, cümleler gayet normal ve hakaret de içermiyor.
    – 2: 10 yıllık zulmü meşrulaştırma gayretindeki kişiler, dindar kisvesi altında bunu yapıyorlar. hem de hiç utanmadan. birkaç tweet için 10 yıl hapis cezasını normal görecek kadar hak, adalet, insanlık, vicdan gibi hasletlerden uzaklar.
    – 3- Bir başka kişi ise tweetlerin tarihlerini yazmış. Bu duruma göre, eğer tweette yazılanlar hakaret kabul ediliyor ise, birileri bu hakareti bunca sene sineye çekmiş, ama 2019 yılında ne olduysa hakaretin hesabını sormaya çıkmış anlamına gelir. Bunca sene, yazılanların hakaret olmadığı söylenerek kandırılmış olabilir mi?
    4- Diyelim ki, tweetler hakaret içeriyor. O zaman hakarete uğrayan kimse, o kişi hakaret davası açar. bu dava da normal bir mahkemede görülür ve suç ile orantılı bir ceza verilir. Savunulması gereken, olması gereken budur. 10 yıl gibi bir uyduruk ceza değil, böylesine bir zulmü savunacak kadar alçalmak hiç değil.
    5- Bir hukuk devletinde, neyin suç olduğu açıkca yazılıdır ve suça ne ceza verileceği de yasa ile belirtilir. Yasa ile belirtilmeyen bir suç nedeniyle kimse yargılanamayacağı gibi, yasada yazılı olmayan bir ceza da verilemez. ayrıca, verilecek cezanın suçun niteliği ile uyumlu olması kuralı vardır. Bu ilkeyi savunmayıp, birkaç tweet için 10 yıl cezayı meşrulaştırmaya çalışanlar; insan gibi yaşamayı talep etmeyen kişilerdir.

  30. Bu derin bir proje olmalı.Hedef İslam Dini ve müslümanlardır.Kurdurulan dernek ve yurtlar,kurslar,Sızdırılan hoca kılıklı failler bu işi kaçtır başarıyla yürütüyorlar.Leke İslama ve müslümanlara atılıyor.En saygın kurumlarda,en yüksek rütbe ve kariyerde,dinle ilgilenmeyen bir çok dernek,yurt ve kuruluşta bu işler hadsizce işleniyor ama kimsenin umurunda değil.Cinsel istismarın günah sayılmadığı her ortamda pervasızca işleniyor.Kimse de dile getirmiyor.Sıkıysa o kuruluşlarda bulunanlar doktor muayenesinden geçirilsin de durum vuzuha kavuşsun.Ama olmaz hedef İslam ….

  31. Sayın Koru cehalet diyorsunuz da bugün Fetöcü diye afaroz edilen kesimin ülkenin en eğitimli kesimi olduğunu herkes biliyor.
    Bahsettiğiniz dini oluşumların hiçbirisi arkasında devlet desteği olmadan büyüyüp gelişemez.
    Fetöcüleri büyütüp besleyenler kimlerdi?
    Arkalarında devlet olmasa bir cami imamının bu kadar eğitimli insanı bir araya getirmesi mümkünmüydü?
    Bu tür oluşumların en küçüğünden en büyüğüne gelişmesi için devlet ya göz yummuştur ya da bizzat desteklemiştir.
    Atatürk ün ne kadar ileri görüşlü ortada değil mi?
    Laiklik ilkesi onun öngördüğü şekliyle işlese ne fetöcü nede şucubucular iş göremezdi.

    • chp genel sekreterliği yapan Kasım Gülek in fetoyu daha küçük yaşlarda olan bu ilkokul mezunu Erzurum lu birini nasıl bulup,barindirmiş olmasi ilginc degilmi? Kasım Gülek turkiye masonlarin enonde geleni olmasi ile ta o zamanlardan fetoyu tesbit edip kollamasi ecevitle taniştirmasi ne anlama geliyor.(rahşan ecevit le alakasi ne hem Kasım Gülek hem fetonunun)diye sorsanız diyecem de..gerci eskiden siz fehmi bey mason konularinda çok yazılarınız vardi.Birden kesildi neden? bildberg toplantilari gerçeğini anlatır mısınız ,eskiden anlatirdinuz,arşiv duruyor.Babacan sahi neden katıldı? katılması ile yeni parti ilişkisi ne ? eski koru olsaydi bence bunlari arastirirdi.hatta haber takibi olarak gazetecilik dersi verirdi…Bu dünya herşey arşivde peki ahiretteki arşiv

      • “DIN” konusunda tartişilmaz,heleki bu kadar kendisini dindar olarak kabul eden “CAHILLERE” tek kelime dahı anlatabilmek, mümkün değil.

        Bugünkü yorumlara şöyle bir göz attim. Fakat bir kaçıni okudum.
        Sami, Ahmet, ve Hamza beylerin yazdiklarını anladim ve taktir ettim.
        Nedenmi? Hamza bey, kendisini dindar olarak tanitmadi ve halen dahadada öğle çizgisinden (dürüst) zerre kadar taviz vermeyen birisi.
        Yazilarindan tanidiğim kadari ile bir “MÜSLÜMANDA” olmasi gereken ahlak onda var.

        İbadet konusu Kul ile Allah arasinda olan bir sağlik reçetesi gibidir! Isteyen o reçeteye uygular, bu insanlari hen fiziksel olarak vucut sğliği pisikolojisini dinç tutar. Insan oğlunu yiyip içmesi, gibi sağlikli tutmaya yarayan Allahin emrini yerine getirmiş olmanin veya olmamanın zararide faydasida tamamen şahsidır ve kul hakkina girmez.
        Bunlara, Tövbe kapıları her zaman açiktir.

        Sami bey! Dini nerden öğrenileceğini kisa ve öz olarak yazmış! Din ve AHLAK ögrenmek için KURAN’I KERIM’I okuyup anlayıp amel etmek heleki bu devirde daha kolay öğrenilip uygulanir. Oğle sabağin eksi 20/30° sovuğunda kalkip buz gibi sularda abdest alarak namaz kilmak, veya ibrkla eline su dökrek abdest almak, okuma yazma bilmemek, kaynak ve kitap bulamamak, vb vb gibi yaşanilmiş zorluklardan örnekleri çoğaltabiliriz.

        Ahmet beyde, Yazarın bu yazisinin önemini belirtiyor. Evet bencede bu yazısı, çook çook onemli ve biz insanlar faydali tek kelime dahi öğrenebilirsek yaşamimiza iyi yönde katkısı olur.

        Islam ve bütün inançlar insanlara önce iyi insan olmasini Emrede veya tavsiye eder.
        Iyi insan olmak isteyene zaten Yüce yaratımiz yardim eder.
        Istemeyenlerde! Tarih boyunca olduğu gibi insanlarin haklarini gasp edenler, süc islemiş oluyorlar. Kul Hakkıda aff edilmeyen bir suç olduğu için! Devletler ve milletler yok ( halek) olup yer yüzünden silinmişler.

        Bizler mutlu olmak istiyorsak.
        Burada verdiğim Iyi ahlak, iyi öneri, ve taktir eden 3 insan örneğideki gibi olmaya gayret edelim.

        Fehmi bey, bu günkü yazisi gibi yazilar arada birde olsa yazmas dileklerimle, hepiniz sağlikli ve mutlu kalin.

    • İleri görüş falan yok.Avrupanın dayatması var.İslam dışı dinler için bir sıkıntı yok.Pazar var,cumartesi var.Onlara göre ayarlandı islama ket konuldu.Bir deistten de bu beklenirdi.İstismarların daniskası o laisizmi savunanların kurumlarında var.Araştırırsanız görürsünüz.Projeli bir faaliyet var.Önce kur,adam sızdır,fiili işe ve ifşasına çalış İslam ve müslümanlar karalansın.Uyanık olmak lazım.

  32. Dengeyi, bir türlü tutturamıyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan gereksiz baskılar yüzünden insanlar , Dinlerini yer altında ve bazen ehil olmayanlarda aradı… Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada her millet kendi Dinini oluşturdu. Saf Dini yaşayan ve uygulayan kalmadı.
    Diyanet bile millileşti.
    Oysa Din, sadece Allah’ındır ve evrenseldir. Gerçek Din alimleri , gerçekleri olduğu gibi anlatsa , problem kalmaz. Milli duygularla fetva verirseniz, güveni kaybedersiniz. Hutbede, her hafta Yahudilere vs. helak isterseniz , dinletemezsiniz. Vesselam.

    • ekrem bey merhaba!
      – Bu seferde evrensele dümen kırmışınız. Milli bir dinimiz olsa olmaz mı? niye evrensele dümen kırdınız bu sefer?
      – şaşırdım valla.
      – bir de düzeltme yapayım. bugünkü kıyağım olsun,
      “Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan gereksiz baskılar yüzünden insanlar, dinlerini yer altında ve bazen ehil olmayanlarda aradı…” cümlesini, “insanlar, ingiliz işgaline karşı ingilizleri bile destekleyecek derecede, dininden uzaklaşan insanlar yüzünden, cumhuriyet, dindar insanlara karşı bir önyargıya sahip oldu. Bu nedenle, bazen, normal dindar insanlar da bu önyargıdan nasibini aldı” diye düzeltiyorum.

  33. O iyi insanları ortadaki dilsiz şeytanlar yok ettiği için karşı fraksiyon bedeli ödetecek .

  34. Avantaj ve dezavantaj vardır. Imtihan 1-0 yenik olarak başlayabilir. Kimi çocuklar yetim ve öksüz doğar. Hayat böyle. Atalar: Kendi düşen ağlamaz! Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. Bernar bey, nerelerdesiniz?

Yoruma kapalı.