Einstein hep haklı çıkıyor ve bununla dine de zarar veriliyor…

43
Reklam

Görevinden affını istemiş ve kendisini atayan merci tarafından affı kabul edilmiş eski Hazine ve Maliye Bakanı, hatırlayacaksınız, bir televizyon mülakatında değeri yukarıya doğru tırmanan Dolar konusunda sorgulandığında, muhatabı gazeteciye, “Maaşınızı Dolar olarak mı alıyorsunuz?” sorusunu yöneltmişti. 

İlk elde kulağa doğruymuş gibi gelen bir soru bu.

Ülkemizde yaşayan pek az kişi Dolar cinsinden maaş alıyor; geri kalan milyonlar TL’ye çalışıyor… 

Bunun anlamı şu: 5 bin TL maaş alan bir çalışan, 1 Dolar = 5 TL olduğunda, bin Dolar kazanıyor iken, 1 Dolar = 10 TL olduğunda, maaşı 500 Dolara düşmüş oluyor… 1 Dolar = 11.20 TL olduğunda ise, maaşının bir bölümü daha Dolar cinsinden azalıyor demektir…

Dün asgari ücretle çalışan bir işçinin aylık geliri 250 Dolar seviyesine indi.

Ödemeler Dolar cinsinden yapılmıyor, tamam, ancak TL cinsinden maaşların alım gücü Dolar cinsinden artıyor veya azalıyor.  

Ne yapalım günümüz ekonomisinin gerçeği bu…

Einstein’ı hep haklı çıkarmak

Reklam

Merkez Bankası’nın faiz indirme kararıyla TL’nin değerinin Dolar karşısında düşmesi bir sürpriz miydi?

Kesinlikle sürpriz değildi.

Daha önce defalarca tekrarlandığı üzere, Merkez Bankası’nın aldığı her faiz düşürme kararı sonrasında TL değer kaybına uğruyor. 

Albert Einstein’a atfedilen, tekrar tekrar aynı şeyleri yapıp her defasında farklı sonuç almayı beklemenin akılsızlık olduğuna dair özdeyişi hatırlayalım.

Neden kendimizi o olumsuz tespitin öznesi durumuna düşürüyoruz?

Yılı henüz geride bırakmadık, ancak 2021 yılı içerisinde uygulanan ekonomik politikalar ve alınan kararlar yüzünden, TL yabancı paralar karşısında yüzde 40’a yakın değer kaybetti. TL cinsinden alınan maaş ve ücretlerin, Dolarla mukayese edildiğinde, yüzde 40 azalması demek bu. Alın teriyle kazanılan paralarla bir yıl öncesine göre yüzde 40 daha az şey alabiliyoruz.

Paranın değer kaybetmesi faiz ile değil, enflasyon ile ilgili.

Bazılarının iddia ettiğinin tersine, enflasyon aşağıya çekilsin, sıfıra yaklaştırılsın, faiz de onunla birlikte düşecek, sıfıra yaklaşacaktır.

Reklam

Türkiye’yi bir tarafa bırakalım ve bu dediğimin doğru olup olmadığını test etmek için korona salgını yüzünden ekonomik dengeleri sarsılmış ve daha önce hiç yaşamadıkları yükseklikte enflasyona şu sıralarda maruz kalmakta olan gelişmiş ülkelere bakalım.

Salgına kadar o ülkelerde bankalar tasarruflara çok düşük -bazısı sıfır- faiz uygularken, yükselen enflasyon onlarda da faizleri yukarıya doğru hareketlendirdi.

Faiz oranı yükseldiği için olmadı bu, enflasyon yükseldi, faiz oranı da onu takip etti.    

Merkez Bankası’nın dün aldığı faizi bir tık daha azaltma kararı sonrasında 10 TL hattında seyretmekte olan 1 Doların değeri, kararın hemen ardından 11.20 TL’ye yükseliverdi. Yazımı yazarken baktım, 1 Dolar 11.10 TL.

Yani?

Herkesin maaşıyla alabileceği şeyler pahalılandı, TL cinsinden birikimi olan biraz daha fakirleşti.

Ne yani, din mi kabahatli?

Burada bir sorum olacak: Faiz indirimi zorunluluğu, Merkez Bankası kararından bir gün önce, dini gerekçe ile açıklanmıştı; o açıklamayı izleyen kararla insanların alım gücü düşmüş, birikimleri azalmış, fakirlik yerleşmişse, dinimiz bunu istemiş olabilir mi?

Kendi görüşümü bir kez daha kayda geçireyim: Dinin öngördüğü faiz yasağıyla günümüzün ekonomik ortamında sözü edilen ve Merkez Bankası kararlarına konu olan faiz arasında bir ilinti kurulamaz; paradan para kazandıran bir işlem olan faiz ne kadar kötü ise, reel enflasyonun yüzde 30’u aştığı bir ülkede o yüzdenin çok altında işlem gören tasarrufların getirisi ve götürüsü anlamına gelen ‘eksi faiz’ de o kadar kötüdür.

İster enflasyon üzerinde fahiş faiz uygulatıp paradan para kazanıldığı bir soygun düzenine dönüştürme sonucunu doğursun, ister yüksek enflasyonla halkı biraz daha ezmeye yol açsın, insanları fakirleştirmeyle sonuçlanan her devlet kararı yanlıştır.  

Din-i mübin-i İslam ile ilgili algıları bu tür güncel olaylarla zedelemeye kimsenin hakkı olduğunu sanmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti kendisini ‘laik’ olarak tanımladığı ve anayasal düzenini bu ilkeyle kurduğu için, din ile uyuşmayan pek çok uygulama devletin gözetimi altında sürdürülüyor. Burada onların neler olduğunu tek tek saymayayım. Geçmişte de kendisini muhafazakar bilen iktidarlar oldu, bugün de muhafazakar bir iktidar iş başında; o tür uygulamalar dün olduğu gibi bugün de kesintisiz devam ediyor.

‘Laik devlet’ böyle olmayı gerektiriyor da, Cumhuriyet öncesinin ‘İslami’ iddialı yönetimlerinde durum sanki farklı mıydı?

Hayır, değildi. Bugün dinin yasakladığı ancak devletin gözetimi altında varlığını sürdüren uygulamaların çoğu Osmanlı döneminden mirastır. Onlar hakkında devletin buna izni olduğuna dair Şeyhülislam fetvaları bile vardır.

Faiz konusunda dahi vardır o fetvalar…  

Aklı başa toplamak gerek

Ülkemizin tek sorunu ekonomide yaşanan çalkantılar değil, pek çok başka hayati sorunumuz daha var; ancak o soruları deştiğimizde hemen hepsinin bir yönüyle ekonomiden etkilendiğini görmemek elde değil.

Dahası, Osmanlı’nın gerileme döneminde de ülkeyi içte ve dışta zayıflatan en önemli sorunlar yine ekonomi merkezliydi. 

Artık bu kadar yanlıştan sonra durup düşünme zamanı hala gelmedi mi?

ΩΩΩΩ

Reklam

43 YORUMLAR

  1. Şuna emin oldum ki; şu ana kadar yapılan hiç bir şey düşünülmeden, planlamadan yapılan masum refleksler değil.
    Avamın yaptıklarıda masum değil. Avam, tenbelliğinden ahireti şeh’ lerin, dünyayıda siyasilerin torpili ile halletme gayretinde. Netice malum…….

    • “Erdoğan Çakır
      20 Kasım 2021 At 08:20
      Nihayet. Şu gerçeği kendini MUHALEFET sanan partiler ve kitleleri de anlayabilseler..”

  2. “Albert Einstein’a atfedilen, tekrar tekrar aynı şeyleri yapıp her defasında farklı sonuç almayı beklemenin akılsızlık olduğuna dair özdeyişi hatırlayalım.”
    Sayın yazarın bu tespitine bakılacak olursa muhalefetin sürekli iktidarı kötülemek ve yalnızca mevcut devletbaşkanı gitsin demekten başka bir söylemi olmaması da daha önce elde ettikleri başarısız sonuçlardan daha farklı bir sonuç alamayacaklarını gösteriyor sanki:)

    • İstanbul gitti, Ankara gitti. Yakında Türkiye gidecek. Ben demiyorum iktidar diyor. İki sene öncesinden müjdesini verdiydi. Daha nasıl bir başarı bekliyorsun. Muhalefet gümbür gümbür geliyor. İktidar panikte şimdi memuruna teselli veriyor, merak etmeyin ben burada oldukça size dokunamazlar diyor. Sen orada oturmuyor olacaksın iki vakte ve o memurlardan yolsuzlukların hesabı sorulacak, söke söke. Emir böyleydi ile kaçmak yok Londra mahkemelerine. Hukuk ve kanun burada duruyor. Uygulanmayı bekliyor. O hesaplar kesilecek. Korkunun ecele faydası yok.

  3. 7000 er TL
    Bir haftalık kur nedeniyle artan dış borcun kişi başına düşen miktarı.
    Dövize endeksli iç borçtan kaynaklanan miktar hariç.
    Cezalandırmama garantili projelerden kaynaklanan yükümlülüklerdeki artışlar da hariç hariç.

  4. Maide 38 – Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir. (Elmalılı Meali)
    1- “Dinin öngördüğü faiz yasağı ile günümüzdeki faiz farklıdır” demekle, ekonominin kitabını yazanların “faiz sebep, enflasyon neticedir” demeleri arasında hiç bir fark yoktur. Aynı mantıkla hareket edildiği çok açıktır.
    2- Kuran’ın bazı kurallarına uyup bazılarına uymamak olamayacağına göre yukarıda paylaşılan Kuran hükümlerine uymalı mıyız sorusuna yazarımız net yanıt vererek bitmeyen senfoniyi (laiklik eleştirisi) sonlandırmalıdır.
    3- Maide 38 hükümleri uygulanırsa yöneticilerimize protez organ yetiştiremeyiz…

  5. Faiz indirimindeki ardı ardına yapılan hamlelerin ekonomiye olan yükü ortada olduğuna ve bunu herkesin hatta devletin bütün ekonomik durumunu ve verilerini elinde tutan Cumhurbaşkanlığı da bildiğine göre, faiz indiriminde neden ısrar ediliyor? Salt “dini naslar” ile bunu açıklamak yeterli midir, arkasın da başkaca nedenleri de bulunmakta mıdır?

    Ekonomiye “dini naslar” ile müdahalede bulunma gerekçesini kendine hak gören hükmet, dini naslara aykırı, dine göre kat’i olarak haram sayılan devletteki diğer uygulamalara da aynı şekilde yaklaşmakta mıdır, örneği var mıdır?

    Hem faiz, oransal olarak, azı çoğu fark etmeksizin dini naslara göre kökten, tamamen haram olduğuna göre faizin haram oluşunu oransal olarak açıklamak yerine tümden onu reddetmek ve model olabilecek İslami ekonomi uygulamaları geliştirmek/sunmak dini ıstılaha daha uygun değil midir?

    (Günümüz ekonomik şartları ve enflasyon olgusu ile açıklanan “enflasyon miktarı faiz caizdir” fetvaları ayrı bir konuyu teşkil ediyor olsa da bunu bütünsel bir İslami Ekonomi teklifi içerisinde değerlendirmeyi konunun uzamlarına bırakmalıdır.)

    Hem ekonomik ve hem de sosyal devlet uygulamalarında dine (İslam’a) aykırılık teşkil eden bir çok uygulama varken, sadece faiz indirimi gerekçesini dini kurallara dayanarak açıklamanın arkasındaki asıl neden/ler ne(ler)dir?

    Bence bunun iki nedeni olabilir…

    İlki; küresel ekonomik şartlar ile emtia -özellikle enerji ve gıda ürünlerinin- üretimi, tedariki ve fiyatlamasının ülkemize yansımalarından kaynaklı ülkemizin alım gücünün ve tedarikinin azalmasını faizle açıklama gereği duymak,

    İkicisi; ekonomiyi yönetememenin ve ülke kaynaklarını rantabl kullanamamanın sorumluluğunu -kendi tabanı da olan muhafazakar/dindar seçmen nezdinde- faize/yüksek faize yükleyip siyasal tabanını korumak…

    Bu ikinci nedenin bir başka yönlü açıklaması da şu olabilir: Ülke insanının büyük çoğunluğu sabit/dar gelirlidir ve kredili bir yaşam sürmektedir. Bu, gerek ihtiyaç kredileri, gerekse kredi kartları ile ileriye yönelik borçlanma veya kredi kartı borcunu başka bir kredi kartı üzerinden ödeme şekliyle gerçekleşiyor. Hem bunu sürdürebilir kılmak ve bu kitlelere psikolojik rahatlama sunmak ve bir ise; sektörel kredi kullananlar ile konut kredisi kullanan kesimlerin kredi taleplerini, geri ödemelerini sürdürebilir kılmak adına düşük faiz uygulaması olarak açıklanabilir.

    Tabi ki bu uygulama, diğer ekonomik finansal araçları elinde tutanlar için avantaj oluştururken dar ve sabit gelirliler için enflasyon, hayat pahalılığı olarak geri dönüyor.

    Oluşan küresel ekonomik değişimlerle beraber ekonomiyi yönetememenin veya ülke kaynaklarını verimli kullanamamanın sorumluluğunu başka yerlerde aramakla beraber
    -uygulamada hiç yeri olmadığı halde- dini naslarla açıklama gereği duymak dini yönetime/siyasete alet etmek gibi duruyor.

  6. Sayın Koru ,
    Ekonomi , yüzlerce iç içe girmiş terazi kefesini dengeye getirme işi. Bir zaman TL yi değerli kılar ülkeye yatırım malı gelmesini sağlar istihdamın harekete geçmesine sebep olursunuz. Bir dönem de TL yi zayıflatır O borçlandığınız paraları kazanmak için ihracata ve turizme destek olursunuz.
    Sonra Kanser der , sıtmaya razı edersiniz. Seçime son 6 ay kala güllük gülistan bir ülke haline gelir oyları toplarsınız.
    İşin bir başka boyutu da sizin ne yapacağınız belli ise karşı taraf ona göre gardını alıyor. Sizin sırtınızdan para kazanıyor. Erdoğan belirsizlik ile karşının spekülasyon yapmasına müsaade etmiyor.
    G 20 de yer alan ülkeler arasında istihdamı son bir yılda % 9 arttıran tek ülkeyiz. Hani müslümanız ya din kardeşlerimizle hep beraber ekmeğimizi paylaşıyoruz. Ne var bunda ?

    • Melik bey değerli yorumunuz için teşekürler, her zamanki gibi gayet bilgilendirici bir paylaşım olmuş…

  7. Belli ki bizim savcılar pek casus nedir ne değildir bilmiyor. Casus diye tutuklanan İstailli çifti de iki gün sonra (yine iktidarın devreye girmesiyle) bıraktılar ve özel uçakla ülkelerine gönderildiler. Yani bu kaçıncı Branson hikayesi. Casus diye tutukla tutukla bırak. Ya gidin öğrenin gelin casus nedir yada bu işleri bırakın toptan, anlamadığınız belli çaylaklar. Bir de şu gariban Kavala’yı salın artık. Adam casus falan değil, tek sorunu arkasında bir dış güç yok, yerli milli bir saf vatandaş. Yoksa çoktan özel uçakla gittiydi. Bir vatanperverin 4 yılını göz göre çaldılar ve işkence yapıyorlar. Ve hepimiz oturduk burada aval aval bakıyoruz. Buna dur demek zorundayız. Hemen şimdi seçim.

  8. Bu faiz konusunda ben , bir kaç köşede yorumlar yapmıştım ; ne var ki hiç bir zaman ülke gündeminden de düşmüyor .
    Kur’anı Kerimin hiç bir yerinde faiz ifadesi geçmez, orijinal olarak kullanılan kelime ribadır ; riba ise sonu , borçlu olan kişinin köle olarak satın alınmasına kadar gidebilecek son derece ağır şartları olan ve bu günkü tefeciliğin aynısı olan bir uygulamaydı.
    Ayrıca ne o zaman , en ilkel şekli de olsa bu günkü bankacılığa benzer bir sistem vardı ve ne de Kur’anda , 1400 sene sonraki bu günün modern bankacılık sistemi ile ilgili bir açıklama yer almıştır ki Kur’anda gelecekle ilgili hiç bir öngörünün de yer almadığını belirtmek isterim; ayetlerdeki hükümlerin , bu günün gerçekleriyle örtüşmesini yani çelişmemesini özellikle bu açıklamayla bir tutulması da asla doğru değildir ve de
    ikisi birbirinden çok farklıdır!
    Nitekim , o zamanlar da var olan kutuplar ve kutuplara yakın bölgelerde özellikle zamana bağlı ibadetlerin yani namaz ve orucun nasıl yerine getirileceği hakkında ne o zaman ve ne de bu gün bir çözüm bulunmuş değildir .Çünkü o zamanlar dünyanın yapısı ve bilhassa kutuplarla ilgili herhangi bir bilgi yoktu.
    İşte bu gibi durumlarda istişare veya içtihat yoluyla yani akılla , mantıkla ve gerçeklere , ihtiyaçlara uygun kararların alınması yolu, yöntemi açık tutulmuştur .
    Bir diğer konu da şudur; faize haram deyip de sermayesini altına , dövize veya gayri menkule yatırıp da bunları ekonomi piyasasının istifadesine sunmayıp yastık altında biriktirmenin de su katıksız haram olduğunu belirtmek isterim !
    Herkese selamlar , saygılar

    • Ali beyi teyiden ifade etmek gerekirse;

      Kur’an’da faizin haramlığı ile ilgili ayette, ربا (okunuşu ribe veya Riba) geçiyor. Google translete programına bakılırsa, bu kavramın Türkçesi olarak tefecilik geçiyor. Gene aynı programda faiz kelimesinin Arapçası sorulunca da karşılık olarak فائدة (okunuşu faide) çıkıyor.

      Din bilgini olmamakla birlikte, kanaatim odur ki, Kur’an’da Riba kelimesiyle tefecilik haram kılınmış, enflasyon oranını geçmeyen miktarlardaki faiz (faide) oranları değil.

      • Akademik arkadaş, valla işte şimdi başımıza iş çıkardın!
        İster misin yahya bey gibi bir uyanık da; çoğu zarar olanın azı da zarardır deyip çıksın!?
        Yine de bu güzel* bilgi için teşekürler ama çok baş ağrıtacak bu mevzu, size de bize de…

      • “enflasyon oranını geçmeyen miktarlardaki faiz (faide) oranları değil.” Ben de aynı kanaatteyim. Burada paradan para kazanmak sözkonusu değil,paranın Zaman içinde erimesi belasına karşı,paranın gerçek değerinin korunması sözkonusu. Ancak durum enflasyon oranını aştığında paradan para kazanma durumu ortaya çıkar.

    • -İslam’da haramın az’ı!!!! Diye bir seçenek yoktur.
      -Gözünle görmediysen… Türü cinlikler ise (zaten cin! demiş anlaşıldı herhalde).
      -dünyayı bin yıllar öncesinden beri sarmış bir hastalığı (faiz, enf. oranında.., değerini koruyacak kadar…) Aklı evvelin biri çıkıpta ben yok ederim, bu düzene başkaşdırın faiz almayın.. derse eğer,
      Üçbeş gerçek saf müslümanı zarara uğratırsın (belki adamın parasını erittiğin için günaha girersin)
      YA NE YAPMALI?
      ÇÖZÜM: Alternatif bulup yedireceksin (çiğnemek anladıysan eğer zaten bu yazıyı da okuma git yoluna?)
      SABIR’la bekleyeceksiniz! Sizin çocuklar belki….
      Sonuçta, paranın değerini korumaya çalışacaksın! (Koruyabilirsen?).

  9. CHP ağzıyla kuş tutsa da milletimiz inanmaz. CHP’nin günah galerisi çok. Herkesle teker teker helalleşmesi gerekiyor. Seçimi kazanması garanti olsun.

    • Ak parti iktidar olmak için zamanında Aleviler , ermeniler, kürtlerle helalleşmişti hatırlamıyormusun ?

      • Recep bey öncesinde bir zulüm filan mı etmiş de helalleşmişti biraz açar mısınız?
        Daha azınlık vakıf mallarını bile yeni iade ettik…

  10. Maaşı milli paranla alamamak!
    Yumurtanın endeksi grafiğinin dövizle aynı gitmesi!
    Hadi d.gazımız benzinimiz yok diyelim, ithal ediyoruz diye onu haklı görelim,
    İneğin yemi, eşeğin semeri demi ithal yeme bağlı kardeşim?
    Burda yanlış giden birşey yok mu?
    Dikkat: bir üründen fazla ekmemek, ektirmemek başka şeydir, (ihracat yapamadıktan yada yapmasanda olur düşünceside olabilir)
    Bir yada birkaç üründen: ÜLKE İÇİN DE TÜKETİMİ İÇİN düşünülen BELLİ MİKTARDA ÜRETİM!
    Başka şeydir.☺️
    -10 param başkasının 1 parası demek le,
    -elin 1 parası benim 10 param oldu demek belki aynı şeydir, ama
    A.yakıt orda da burda da 1’in altında!!!!
    Dahi diyorlar baksana. Böyle demeye devam edecekler çıkarsa hala, devam eder,
    Taa ki sen şunu soruncaya kadar:
    “asgari ücret orda kaç para?”

    • Ben maaşımıda ürünümün gelirini de milli paramla alıyorum.
      Hükümetin belirlediği kadar ekiyor, kazancım kadar tüketiyorum.
      Gübre olarak koyunlarımın b.kunu kullanıyorum, hemde organik!
      Çocuklar katkısız günlük süt içiyor, en hakikisinden yumurta yiyor.
      Sebze meyve buğday mısır pirinç kendi kentimdeki köy kırsalda yetişiyor!? Semt pazarına eşek oğlunun eşeğinin sırtına yüklüyorum ??? ve benzin koymadan getiriyorum.
      Not:tarla takım kooperatifin traktör leriyle işçilere sürdürülüyor!
      Mahsül dersen, kooperatifin kontrolünde satılıp hesabıma yatırılıyor!??
      Haa bu arada ben mi ne yapıyom,
      Camiye, okulun kermesine, sergiye, tarım eğitimi semineri ne, gezici tayturaya hatta şehire gidip bazanda sinemada filim seyretmeye…
      Vaallah vaktim kalmıyor??? şöyle bir tatil yapmaya gideyim,
      Akdeniz kıyısına Ege’ ye..

  11. Milletimiz faiz lobisine prim vermeyen CB Erdoğan’ı her zaman destekler.CB Erdoğan faiz konusunda taviz vermediği için seçimi kolay kazanır. Muhalefet her zaman yanılıyor.

    • Evet faiz lobisi kazanmadı Konut piyasasını canlandırmak için müteahhit lobisi kazanıyor; Yani Beşli çete.

  12. Avrasya Araştırma’dan erken seçim anketi: CHP, AKP’yi; İYİ Parti ise HDP ve MHP’yi geride bıraktı
    Ciddi bir ekonomik kriz olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 62.3
    ORC Araştırma Şirketi’nden haziran ayı anketi: Seçmenlerin yarısı, erken seçime ihtiyaç olduğunu düşünüyor
    19 Kasım 2021 08:19

    Avrasya Araştırma’nın son anketine göre olası erken seçimde vatandaş hangi partiye oy vereceğini açıkladı. CHP, AKP’yi; İYİ Parti ise HDP ve MHP’yi geride bıraktı.

    Avrasya Araştırma, kasım ayında yaptığı son seçim anketinin sonuçlarını açıkladı. Araştırma 26 ilde 1260 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Sorulan sorular ve cevapların oransal dağılımı şöyle:

    Sizce ekonomik kriz var mıdır?

    Ciddi bir ekonomik kriz olduğunu düşünüyorum: Yüzde 62.3

    Geçici bir ekonomik kötüleşme olduğunu düşünüyorum: Yüzde 25.7

    Bilmiyorum: Yüzde 8.8

    Ekonomik kriz olduğunu düşünmüyorum: Yüzde 3.2

    Mevcut hükümetin ekonomik krizi bitirebileceğine inanıyor musunuz?

    Hayır, bitiremez: Yüzde 64

    ************************************************************

    Fikrim yok: Yüzde 18.1

    Evet, bitireceğine inanıyorum: Yüzde 17.9

    Sizce erken seçim yapılmalı mıdır?

    Evet: Yüzde 64.3

    Hayır: Yüzde 25.9

    Kararsızım: Yüzde 9.8

    Erken seçim olması durumunda hangi partiye oy vermeyi düşünüyorsunuz?

    CHP: Yüzde 25.6

    AKP: Yüzde 24.2

    Kararsız / Oy yok: Yüzde 14.9

    İYİ Parti: Yüzde 10.1

    HDP: Yüzde 8.8

    MHP: Yüzde 6.2

    DEVA: Yüzde 5

    Gelecek Partisi: Yüzde 2.2

    Diğer: Yüzde 2

    Saadet Partisi: Yüzde 1

    Kararsızlar dağıtıldığında ise aynı soruya yanıt verenlerin oranı şöyle oldu:

    CHP: Yüzde 30.1

    AKP: Yüzde 28.4

    İYİ Parti: Yüzde 11.9

    HDP: Yüzde 10.3

    MHP: Yüzde 7.3

    DEVA: Yüzde 5.9

    Gelecek Partisi: Yüzde 2.6

    Diğer: Yüzde 2.3

    Saadet Partisi: Yüzde 1.2

  13. Aman Allahım ,Ankara’da bir fırtına var ki sormayın gitsin !
    ABD deki, Filipin’lerdeki, okyanuslardaki tayfunlar haltetmiş !
    Evlerin çatıları uçuyor , damdan dama savruluyor , ağaçlar yerinden sökülüyor , araçlar sağa sola savruluyor , insanlar havalara uçuyor …!
    Eeee.. bu arada dolarlar da 11,30 ve eurolar da 12,80 km. hızla uçuyor , onların arkasına yapışmış insanlar da tabii ki zevkle birlikte uçuyor !

  14. Evet dolarla maaş almıyoruz ama, dolar artınca fiyatı artmayan bir tek ürün var mı acaba
    Yani diyorlar ki dolar çıksa da sizin aldığınız maaş eksiliyor mu? Doğru eksilmiyor.
    Diyorlar ki maaşınızı ay sonuna kadar hiç harcamayın bakın bakalım dolar çıksa da eksilecek mi? bu da doğru yanlış olan ne? Birilerine göre halkın kendi ekonomisini yönetememesi, ne var sanki maaşınızı hiç harcamasanız bir şey mi olacak.
    Bu iş faizle mücadelemi yoksa döviz artışı sağlamak mı?
    Faizle mücadele etmek için özellikle mi bu ortam beklendi. Enflasyon tavan yapmış, Merkez bankası boş, bir taraftan pandemi süreci diğer taraftan bir kurşun kaş para biliyormusunuz? dendiği bir zamanda faizle mücadele etmek hangi akla hizmet
    Bu Ülkede faiz bütün kötülüklerin anasıdeniyor, o halde yönetim de olanlar indirebilecekleri faizleri indirsinler veya tamamen kaldırsınlar ,var bu şekilde kaldırabilecekleri faizler ,mesele gerçekten faizle mücadele ise gerçekten samimi iseler ilkönce kendileri başlasın.
    Artık bu kadar yanlıştan sonra durup düşünme zamanı hala gelmedi mi? diyor sayın yazar, yanlışı kabul eden yok ki durup düşünsün.

  15. HEY AK PARTİDEN MEMNUN OLMAYANLAR

    “Dine zarar veriyor” demiş yazar. Hangi din? Doğru yada yanlış, katılır veya katılmazsınız. Erdoğanın faiz hassasiyeti dininden kaynaklanıyor. Eleştirecek o kadar çok köprüler, barajlar, yollar, otoyollar, hizlı trenler, iha-siha projeleri, milgemler, füzeler, sosyal destek projeleri, göçmen politikaları, millet bahçeleri, şehir hastaneleri vs vs varken akşam bir programda Temel Karamollaoğlu ısrar edilmesine rağmen evet faizini indirilmesini (en azından prensip olarak) destekliyorum diyemedi. Bu nasıl bir iktidar hırsı RTE kini dir ki ömrünün sonuna gelmiş adamlar her sabah kalktığında, her akşam yatarken bütün doğrularını da göz ardı ederek bu gün ak partiye nasıl çakabilirim diye düşünüyor.

    • sence Erdoğanın derdi faizleri indirmek mi?
      evet diyorsan ispat et, beni de inandır. bütün bildiklerini getir koy masaya, bütün profesörlerden uzmanlardan da delil getir, inandır bizi hadi.

      • Baran bey aslında benim sizi de inandıracak birkaç argümanım var ama öncelikle bir konudaki görüşünüzü bilmem gerekiyor, şöyle ki:
        Her ne kadar teorik fizikle ilgilensem de bunun ekonomideki karşılıklarından bihaberim;
        bildiğim şey fizikte kar yoktur, yoldan kazanırsınız, güçten kaybedersiniz, ya da güçten kazanırsınız, zamandan kaybedersiniz, neyse, sonuç entropinin biraz daha hızlanmasından ibarettir yani…
        Benim de anlamadığım husus faiz ve döviz kurlarındaki artış ve düşüşlerin, çarşafını çıkarıp atan karar gastesi kadın yazarının bu tercihiyle ne ilgisi vardır?
        Yani tesettürle döviz kurlarının ya da borsanın arasında nasıl bir ters/ilişki vardır?
        Biraz açarsanız sevinirim…

      • Kalbini açıp bakalım diyorsun:))
        Ayrıca kaç yıldır bu sitedeyim kimsenin kimseyi herhangi bir şeye inandırabildiğini görmedim. Ben hiç yapamam zaten acizane kendi fikirlerimi söylüyorum işte :)))

    • ““Dine zarar veriyor” demiş yazar. Hangi din? Doğru yada yanlış, katılır veya katılmazsınız. Erdoğanın faiz hassasiyeti dininden kaynaklanıyor.”

      Erdoğan sebep enflesyon sonuç.

      Erdoğan, dini hassasiyeti yoktur sadece Erdoğanın menfaati vardır.

      Madem dini hassasiyeti varsa faizleri 1-2 puan düşürme direk sıfırla.

    • Faizi gönlünüze göre indirip çıkarırsanız ne olacağı belli, şimdi gördüğümüz gibi. Faiz bilinçli olarak düşürülerek kur yükseltiliyor. Temel amaç bu. Buna bağlı olarak enflasyon yükseliyor ve cebimizden çalıyor iktidar. Biz fakirleşiyoruz, dolar zenginleri daha da zenginleşiyor. Enflasyon sıfırlanmadığı sürece faiz sıfırlanmaz. Bu da eşyanın tabiatına aykırı. Para diye bir şey varsa faiz de olmak zorunda. Çünkü herşeyin değeri zaman içinde yükseliyor. Yerinde sayması söz konusu değil.

      Değersiz Türk parasını tercih ediyor iktidar. Çünkü iş gücü daha ucuz oluyor ihracat artıyor falan. Köleler çalışsın birileri de kazansın hesabı. Yurt dışından pahalı telefon da almasın millet yurt dışına da çıkmasın. Bu kadar basit.

      Düşük faiz, yüksek kur ve yüksek enflasyonun sonucu biz köleler daha da fakiriz. Saraylılar da daha zengin.

      Türk lirası değersiz bir para. Benim tercihim dolar olurdu. Maaşımı da dolar versinler. Alacaklarım da dolar olsun. İktidar ona müdahale edemiyor nasıl olsa. Zaten işini bilen de Türk lirası ile alışveriş yapmıyor. Borç verecekse dolar veriyor. Uzun vadeli alacak satacaksa, kiralayacaksa dolarla çalışıyor. Üç kuruş param varsa dolara çeviriyorum hemen. Türk lirasına kim güvenir. Birilerinin çalma aracı o.

      • Endercim “Türk lirasına kim güvenir.” diye sormuşsun; ben güveniyorum!!!!
        Kendi sılairahimini 1dolara satanların maaşı da elbette dolar cinsinden olur…

        • Paran olmayınca güvensen ne yazar güvenmesen yazar. Bugün hangi akılsız parasını Türk lirasında tutar. Durduğu yerde eriyen bir para bu. Bir sene içinde resmî rakamlarla yüzde 20, beşte bir eriyor. Faize koysan bile, enflasyonun altında olduğu ve resmî enflasyon çok daha yüksek olduğu için yüzde 20 yine eriyordur. Gerçekten hangi akılsız parasını Türk lirasında tutar. İktidarın yamakları dahi dolarla çalışıyor, köprüler yollar dolarla yapılıp milletin sırtına yükleniyor, kendi yiyici vakıfları bile dolarla bağış alıyorlar. Türk lirası ile bağış kabul etmiyorlar. Anlatabildim mi? Zannetmiyorum. Anlamak bazılarını aşıyor. Sen bu iktidarın Türk lirası ile iş yaptığını hiç duydun mu? Bunlar bir dolara değil milyar dolara para demiyorlar. En ufak işleri milyarlarca dolarla başlıyor. Gerçekten ülkeyi kim satıyor acaba?

  16. Damada verilecek cevap, “elbette maaşımı dolar almıyorum, o yüzden panik halindeyim” olmalıydı. Maaşını ve gelirini dolar olarak alanlar son derece seviniyorlardır. Kim bunlar peki, bakalım tek tek.

    Bir kere iktidarın baş dostları. 5’li müteahhit çetesi. Bunlar köprü, havaalanı, otoyol, milletin sırtına yükledikleri bilimum beton çöpünü dolar cinsinden yıllara yayılmış bir şekilde alıyorlar. 1 milyar dolara mal olan bir köprü için 5 milyar dolar alıyorlar. Üstelik bu sözleşmeleri Londra mahkemelerine bağlamışlar, milletten söke söke alırız diyor hamileri (ona neyse?).

    Başka? Mahdumun başında olduğu vakıf. Pandora’nın kutusu açılınca bu yolsuz vakfa, iktidarın sarayını yapan yolsuz şirketin uzak adalardan 200 milyon dolar bağış (!) yaptığı ortaya çıkmıştı. Daha önce de bir başka yolsuz vakıflarına Suudi’den 100 milyon dolar bağış geldiği ortaya çıkmıştı.

    Demek ki neymiş. İktidar ve çevresi dolarlanıyormuş sürekli. Dolar yağıyor desek yeridir. O zaman onlar için mantıklı olan doların yükselmesidir. Öyle de oluyor. Bunu iktidarın ekonomik cahilliğine yada dini duygularına bağlamak ancak saflık olur. Yüksek kur iktidarın bilinçli tercihi.

    Ayrıca iktidar çevresinin birikimleri nedir, nerede tutarlar, hangi cinstir bilmiyoruz. Bildiğimiz, bir Başbakan temiz siyaset yasasını çıkarmaya kalktığında iktidar kellesini alıvermişti. Başını sallayınca düştüğünü görmüştü ancak. Yani bilmiyoruz. Tahminimiz dolar birikimlerinin sağlam olduğu yönünde.

    Sonuç, burada büyük bir bilinmez yok. Suç romanlarında dendiği gibi, “parayı izle”, katile hemen ulaşırsınız.

    • “”1 milyar dolara mal olan köprü için 5 milyar dolar alıyor “” bunu ispatlamanı bekliyorum. kaynak göstererek
      yeniçağ ve birgün gazeteleri olmaz.

      • Akp sandığa gömüldüğünde ortaya çıkacak sayıstay raporları ile durumun daha da vahim olduğunu göreceksiniz.
        Sözleşmeler neden devlet sırrı kapsamına alınıp vergi verenlerden gizleniyor.
        Bu bile yolsuzluğun durumunu açıklamaya yetiyor.
        Bir ülkede ihale yasasın neden 150 defa değişir söyle bakalım.
        Sen sabah gazetesi okuyup atv haber izlemeye devam et.
        Çocuğun torunun gelecekte senin için ne konuşacak bakalım.

    • Gidince dertler biter mi bilmiyorum.Zira bu enkazı ben diyen kaldıramaz.
      Ancak kaldığı sürece aritmetik olarak katlanacak.
      Toplam borç yıl:
      2002 1 TL
      2011 2 TL
      2018 4 TL
      2020. 8 TL
      Şu anda nüfus başına borç en az 130.000TL

      • Türkiye’nin hane halkı borcunun GSYHİ’ye oranı % 16,6. Kamu borcunun GSYHİ’ye oranı % 25, gelişmekte olan ülkeler ortalaması % 110…Bütçe açığının GSYHİ’ye oranı % 4,7…Özetle: Türkiye’de borçluluk oranı son derece düşük.

    • Milletin sırtına yüklediği dolar borçları en azından durur. Yoksa katlanarak gidiyor. Bir taraftan da doları körüklüyor ki milletin cebinden daha fazla gitsin. TL bir kaç günde yüzde 40 değersizleşti farkında mısınız acaba? Evet siz dolarla maaş alıyorsunuz tabii. Size hava hoş.

  17. İ M O N O K E
    Başlık “EKONOMİ” nin “ters” yazılışı.
    Yazsalar yazsalar ekonominin kitabını tersten yazabilirler.
    Kitap okumayan birileri nasıl kitap yazabilir.
    Bu kitapta, sayfa numaraları dışında doğru olabilir mi?
    Buradan kitap isimleri önerim olmuştu.
    Yeni isimler önereyim:
    ” Cezalandırmama Garantili Soygun Projeleri”
    ” Milletin Sülalesini Nasıl Sevdik”

Yoruma kapalı.