Ekrem İmamoğlu’na yönelik türden saldırıları daha önce Tayyip Erdoğan da yaşamıştı…

29
Reklam

İnsan hayattan kıdem aldıkça vaktiyle görüp geçirdikleri sayesinde gençlere nasip olmayan bir özelliğe de kavuşuyor. Bizim ülkemizde, yaşınız müsaitse, yalnız tarihin değil, günlük olayların bile kısa aralıklarla tekerrür ettiğini fark ediyorsunuz…  

Şu kar yağışının ülkemizin en büyük kenti İstanbul’u teslim aldığı ilk gün yaşananları göz önüne getirelim.

Kar yağdı diye ana yolların bile trafiğe kapanması, yol kıyılarında insanların içinde bulundukları araçlarla birlikte saatler boyu beklemek zorunda kalması, Avrupa’nın en büyük havalimanındaki kargo binasının çatısının çökmesi, uçaklar kalkamadığı için yerli-yabancı yolcuların perişan olup isyana kalkışması, üniversitelerin ve pek çok iş yerinin tatil edilmesi, gençler için hayatlarının en büyük olaylarıdır herhalde.

Benim için ise hayatım boyunca kim bilir kaç kez yaşadığım sıradan olağanüstülükte bir olay bu.

Dahası da var: Yoğun kar yağışı sırasında meydana çıkan sorunların genel ve yerel yönetimler veya iktidardakiler ile muhalefet saflarındaki partiler arasında çekişmeye sebep olmasıyla da ilk kez karşılaşılmıyor.

Yağış durdu, karlar erimeye de başladı, ancak siyasi kavga bütün hızıyla devam ediyor ve duracağa da benzemiyor. İktidar cephesi İstanbul -bir dereceye kadar da Ankara- yenilgisinin verdiği psikolojik rahatsızlığı üzerinden atabilmiş değil; karın kapıya dayadığı sorunların faturasını belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na çıkartma çabaları her geçen gün daha da artıyor.

Gazetelerde, televizyon ekranlarında tek bir konu var. Sabah akşam tekrarlanan o konu şu:  İstanbul’un belediye başkanı beceriksiz çıktı; karın en yoğun olduğu saatte AKOM’dan ayrılıp yemek için bir balık lokantasına gitti. Üstelik konuğu da İngiltere büyükelçisi değil miymiş…

Bütün bunlar iktidar adına konuşanların ağızlarında sakız.

Reklam

“Günlük olaylar bile kısa aralıklarla bizde tekerrür eder” dedim ya, şu sıralarda yaşananlar bana daha önce yakından tanıklık ettiğim bir dönemi fena halde hatırlatıyor.  

Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen hücumların bir benzeri yaklaşık 30 yıl önce bir başka belediye başkanına reva görülmekteydi.

Tayyip Erdoğan’a…

1994 yılında Refah Partisi adayı olarak girdiği İstanbul belediye başkanlığı seçiminde, karşısındaki deve dişi gibi adaylara bakıp Tayyip Erdoğan’a seçilme şansı tanınmıyordu. Partisinden dolayı seçilecek oy alamayacağı hesap ediliyor, ayrıca kendisi de küçümseniyordu.

Yine de seçilen o oldu.

Seçilmişti, ancak onu yerinden etmek için her vesile kullanıldı o dönemde.

O günlerden bir gazete manşeti..

O günlerin gazetelerine göz atıldığında Tayyip Erdoğan’ı halkın gözünden düşürmek için kullanılan manşetlerin bugün Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan manşetlerden fazla farklı olmadığı görülecektir. 

Bugünle o dönem arasındaki tek fark medya sahiplerinin değişmiş olmasında. Yoksa gazeteler ve ekranlar o gün gibi bugün de seçilmiş başkanın aleyhinde.

Reklam

Tayyip Erdoğan’ı başka türlü koltuğundan edecek bir fırsat bulunamayınca, medyanın mitralyöz ateşi desteğinde, önünü siyaseten kesmek üzere, kendisi için uydurulmuş bir gerekçeye başvurularak yargı kullanılmıştı.

Siirt’te yaptığı bir meydan konuşmasında okuduğu ilkokul düzeyindeki bir şiir ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’ amaçlı ilan edilmiş, yargı da o yönde karar vermekten geri durmamıştı.

Kurucularından olduğu AK Parti 3 Kasım 2002 seçiminde iktidara gelme başarısı gösterdiğinde, Tayyip Erdoğan, yargı kararıyla belediye başkanlığından uzaklaştırılmış, siyasi yasaklı olduğu için başbakanlığı da üstlenememişti.

O zamana kadar CHP’nin elinde bulunan İstanbul belediye başkanlığının Refah Partili Tayyip Erdoğan’a geçtiği 24 Mart 1994 seçiminden AK Parti’nin iktidara eriştiği 3 Kasım 2002 seçimine kadar geçen süre içerisinde, dönemin muktedirlerinin Tayyip Erdoğan’a yönelik tavırları ile ona göz açtırmamaya kilitlenmiş medyanın saldırıları dün gibi gözümün önünde.

Ülkenin çok partili adil bir seçimle tanıştığı 1950 yılı ve ilk askeri darbe olan 27 Mayıs’tan (1960) sonra yeniden siyasi hayata geçildiği günlerde de benzeri olaylar yaşandığını, tahmin edilebileceği üzere şahsi tanıklığımla değilse de o dönemlerde çevremde konuşulanlardan, sonraları tanıklarıyla sohbetlerimden ve okuduklarımdan biliyorum.

Demokrasilerde kaçınılmaz olarak seçimler var. Seçimlerin kazananları kadar -hatta sayıca ondan fazla-  kaybedenleri oluyor. Kaybedenler sonucu beğenmiyor ve onu değiştirme çabasına giriliyor; o becerilemeyince kazanana gün göstermeme gayretine bürünüyor.

Hep böyle oluyor bizde.

Kendi gözlemlerimden 1994 sonrasında aynen böyle olduğunu biliyorum.

Gençler de, ileride benzer bir olayla karşılaştıklarında, şu günlerde yaşananları -ve benim bu yazımı da- hatırlayıp aynı sonuca varacaklardır.

Bizde her şeyin mutlaka tekerrür ettiği sonucuna…

Tayyip Erdoğan kendisinin siyaset dışına itilmesiyle zirveye çıkan aleyhteki kurguyu lehine çevirmeyi, başında bulunduğu partiyi iktidara taşımayı ve ana-muhalefetin o zamanki lideri ve AK Parti’nin ilk başbakanının gayretleriyle yeniden siyasi hayata dönmeyi başardı. “Muhtar bile olamaz” manşetini atan gazeteler, yıllar sonra onun başbakan, birkaç yıl sonra da cumhurbaşkanı olduğu haberlerini manşetlerinden vermek zorunda kaldılar.

Acaba şimdilerde medyanın manşetlerinden, ekranların tartışma programlarından ipi çekilmeye çalışılan İstanbul’un şimdiki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu da kendisi için tarihi tekerrür ettirebilecek mi?

Yoksa bu ilk karşı hamlede şansını zora mı sokacak?

ΩΩΩΩ    

Reklam

29 YORUMLAR

  1. Ender arkadaş “Gençlere ve daha gençlere yer açmak lazım.” buyurmuş;
    ilk destek italyan politikacı berlusconiden geldi, 85 yaşındaki parti lideri cb adaylığından feragat etmiş ama bilmen kaçıncı tura geldiler hala sonuç yok!
    Çare: türk tipi başkanlık sistemi!
    Ha gayret!!!!

  2. -Bu yaşananlardan hiçbir yöneticinin ders çıkarıp, eksikler neydi, ne yapabiliriz, yerine türbine oynamaya devam ediyorlar ama halk da bunları bir yere yazmaya devam ediyor.
    -Son zamanlarda siyaset sahasında çok güzel goller izliyoruz ama, kendi kalesine atılan goller…

  3. Siyasetin finansmanı ve kamu harcamaları şeffaflaşmadıkça demokrasi beklemeyin. Bu mafya düzeninin değişmesini de. Bu sistemde ancak mafya, yolsuzlar, hırsızlar, karanlık tipler rol alabilir. Düzgün ve doğru insanlara yer olmaz. Önce para nereden geliyor, nereye gidiyor çok net röntgenini çekmek gerekiyor. Yoksa demokrasi yok.

    • Davutoğlu temiz siyaset yasasını çıkarmaya kalkınca, iktidar il başkanı bile bulamam diye pis bir siyaset yürüttüklerini açık açık ifade etmişti. Sonra da kellesini aldı Davutoğlu’nun. Herşey gayet açık gözümüzün önünde olup bitiyor. Dünya bankası liste yapıyor. Kamudan ihale alan dünyanın 10 büyük firmasından 5’i Türkiye’den. Bu tek başına pisliğin dünya çapında boyutunu göstermeye yetiyor. Bu sadece bir parçası. Damatların mahdumların yedikleri yemedikleri ise çarşaf çarşaf internette. Gözümüze soka soka soyuyorlar. Hangi siyaseti istiyoruz önce bunu belirlemek gerekiyor. Pis siyaset mi, temiz siyaset mi?

  4. Herşey normal yani sel olsun tekne keyfi yap millet 12 saat Yolda kalıp yürüsün sen balık keyfi yap .sonra alt tertip üst tertip olay bukadar basit yani.O zaman az bile cefa cektirilmis bu insanlara keşke 24 saat karda kışta bekleselerdi.Dogru ne yapılsa mustehakiz biz.

      • Ahmet kardeş, ben bu köşede hiç bir zaman İstanbul’daki kar sefaletini tasvip ettiğimi beyan etmedim , aksine mahalli ve mülkü idare amirleriyle (ilçeler de dahil) herkesin sorumlu olduğunu söyledim ; farkında olmamış olabilirsiniz .
        Dolayısıyla benim bu yorumumda kastettiğim, sizin anladığınız değildir !
        İyi geceler

        • “H. Gayret
          28 Ocak 2022 At 23:31
          “HAYRETİ MÛCİP
          26 Ocak 2022 At 12:20
          Evet, Fatih Kurnaz’ın dediği gibi bir de sel felaketinde devirdiği bir çam vardı , yani bir değil bir kaç tane böyle düşüncesiz , densiz davranışları oldu !
          Yazarımızın dediği gibi bu adamın danışmanları , yol gösteren , akıl verenleri yok mu !
          Böylesine önemli mevkilerde olan, çeşitli şekillerde halkın gözüönünde bulunan insanların her tutum ve davranışları, ağzından çıkan her sözü ; gerçek niyetini yansıtması açısından,
          olumlu veya olumsuz olarak anında hanesine yazılır !
          Ve neticede ya yükseltir veya batırır !
          Bir diğer konu da bir kaç gün yağan kara bir mega kentin böylesine teslim olmasıdır !
          Evet, devlet ile belediyeler ayrı havalardan çalıyorlar !Ama ne olursa olsun yine de ortaya çıkan çaresizlik , adeta hayatın durması utanç vericidir !
          Peki , Kuzey Avrupa ülkeleri çok daha şiddetli ve aylarca devam eden kışları , kış mevsiminin bütün olumsuzluklarını nasıl atlatıyorlar ; bu konuda bilgisi olan arkadaş var mı acaba ?
          Selamlar, iyi günler

          Yorumu Cevapla
          H. Gayret
          26 Ocak 2022 At 13:31
          Mucib bey valla o kadar kuzeye çıkmaya gerek yok, almancı arkadaş daha iyi bilir, daha geçen yılın yazında almanyadaki sel felaketlerinde 300ü aşkın alman vatandaşı alman orda burda telef oldu, yani doğal felaketler her yerde oluyor, çok şükür istanbulda kar yüzünden kimsenin burnu kanamadı, noolmuş?”

  5. Sayın yazar yine “Bizde her şeyin mutlaka tekerrür ettiği sonucuna…” varmış ama bu sefer tekrarların artık daha sık hatta günlük hale gelmiş olduğundan da söz ediyor!
    Kendisini daha önce işlerin bu seviyeye gelmesi durumuna karşı uyarmıştım;
    Dejavu durumlarının sıklaşması hafızamızın bize oynadığı oyunların tatsızlaşacağı anlamına gelir, ünlü aktörlerde, yılların yöneticisi politikacılarda, gastecilerde, herkeste farklı yoğunlukta görülebilir…

    • Yani bu yolsuzlar önceki yolsuzlardan farklı mı? Bunlar bizim yolsuzlar mı? Yerli ve milli olandan hani … Öyle demişti bir siyasi gayretkeş hızını alamayıp, “hırsızsa da bizim hırsızımız bunlar” diye.

  6. Askerlikte , uzun dönem askerlik yapanların da gayet iyi bildikleri gibi erler arasında bir alt tertip /üst tertip kavgası vardır ; bu müzminleşmiş mesele hiç bir zaman bitmez , hep devam eder gider , bir türlü sonu gelmez .
    Kendilerine üst tertip diyen kıdemli askerler, kendilerinden sonra gelen ve alt tertip dedikleri daha acemi olan erlere her türlü eza cefayı , haksızlığı, kötü davranmayı reva görmekten geri kalmazlar .
    Bir gün bu şekilde davrananlarla oturup konuyu konuşmak, görüşmek istedim ve zamanında kendilerinin de aynı muameleye maruz kalmış olmalarına rağmen neden böyle davrandıklarını sordum ,
    – Evet, zamanında bize de böyle davrandılar ; ne yapalım, biz de şimdi onun intikamını alıyoruz ! diye cevap verdiler !
    Bu şekilde intikamcı bir davranış alışkanlığı veya geleneği , bizim toplumda aile içinde ve gelinle kaynana arasında da bitmez tükenmez bir şekilde yaşanmaktadır !
    DÜNÜN MAĞDURU BU GÜNÜN MAĞRURU !
    Selamlar,iyi günler

  7. Birileri küçük işlerle uğraşırken birileri Atı alan üsküdarı geçmek için uğraşıyor.

    Halk tv proğramında Kemal kılıçdaroğlu şunu itiraf etti. CHP doğudan oy alamıyor. Şuan bütün ekibimizle doğuda çalışıyoruz. Halkın teveccühü CHP’ye karşı çok yüksek. Doğuda oylarımızı artırıyoruz.

    Not :Anketlerde Genelde doğu ölçülmüyor. sonuç farklı çıkarsa şaşırmayın.

  8. “Acaba şimdilerde medyanın manşetlerinden, ekranların tartışma programlarından ipi çekilmeye çalışılan İstanbul’un şimdiki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu da kendisi için tarihi tekerrür ettirebilecek mi?..

    Sn. Yazarımızın bu sorusundan şunu mu anlamalıyız: ‘İmamoğlu, Millet İttifakının ya da üçüncüsü konuşulan yeni bir ittifakın Cumhurbaşkanı adayıdır’. Bana biraz böyle gibi geldi. İmamoğlu, yapılacak ilk yerel seçimde yeniden İBB adayı olmayacaksa, geriye kalan, muhalif cenahtan bir ittifakın cumhurbaşkanı adayı olabilmesidir…

    Millet İttifakı henüz tam tamına oluşmamışken ve yeni ittifak arayışları içerisine girmiş bir takım siyasi zevat ortaya atılmış olduğu halde -ki, bu Cumhur İttifakının ekmeğine bal yağ sürmek olur- Sn. Koru’nun -son çare- İmamoğlu’dan, 2000’li yıllardaki gibi, Erdoğan’ın çıkışına benzer bir çıkış umması -ki, bana öyle geliyor- bir “ham hayaldir”. (Bu hayal olgunlaşır mı; ihtimal vermiyorum.)

    ‘Son çare’ dediğim, yani Sn. Koru’nun, artık muhafazakar-sağ cenahtan bir ittifak liderliği
    -Abdullah Gül veya onun gibi birinin- çıkamayacağı, Kılıçtaroğlu’nun da – İmamoğlu ile rekabet halinde bulunduğu halde- lideri olduğu bir ittifakın başarılı olamayacağı savıyla, tevekkeli, İmamoğlu’dan bir ittifak lideri olur ve başarılı da olur yanılmasıdır.

    Ne var ki, İmamoğlu’lu bir ittifakın açık ya da zımni, en yakın üyesi HDP olur ki, -bu, Millet İttifakının da “zehirli çimentosudur”; ittifakın olgunlaşıp/olgunlaşmamasının temel sebebidir- muhafazakar ve CHP seçmeninin de kaçınacağı bir ittifak olur ve bu İmamoğlu’nu da zehirler.

    Kaldı ki, Erdoğan’ın, “Öcalan’la yürütülen görüşmelere değinerek, ‘ Baldıran zehri içmek gerekse o zehri de içeriz yeter ki bu ülkeye huzur gelsin. Milletimiz bize güvensin” kabilinden bu sefer de “İmralı’dakinin Edirne’dekinden hesap soracağını” faş edip olası en yakın seçimde, İstanbul ikinci seçiminde de olduğu gibi, Öcalan ile dirsek temasına girebileceği ile HDP’yi denklem dışını itecek bir hamle yaptı. Erdoğan bunu tabanına, yukarıdaki, “Öcalan’la yürütülen görüşmelere değinerek, ‘ Baldıran zehri içmek gerekse o zehri de içeriz yeter ki bu ülkeye huzur gelsin. Milletimiz bize güvensin” gibi duygusallıkla kurulan cümlelerle rahatça anlatabilir.

    Diyeceksiniz ki, İstanbul ikinci seçiminde taban, Öcalan’ı değil, Demirtaş’ı dinledi, evet ama; önümüzdeki yapılacak genel seçimdir ve ülkenin geneli, PKK’nın bittiği noktasına gelindiği hengamda oy kullanarak yeni sistemin ikinci cumhurbaşkanını seçecek. Millet, örgütle olan organik bağını hiçbir seferinde inkar edemeyen HDP eliyle yeniden PKK’nın can suyu bulmasını ister mi ki? “Peki, Erdoğan bu hamlesiyle Öcalan’a ne kazandıracak?” diye bir soru sorulabilir. Yirmi yılı aşkındır tutuklu bulunan ve zaman zaman kontrollü atraksiyonuna izin verilen Öcalan için, AB yasalarında var olan ve bizim için yeniden pişirilen ve yasalarımıza konması istenen müebbet hapis cezasına karşılık, mahkum ümit var olsun diye “Umut hakkı” olabilir mi?

    Siyaset çok bilinmeyenli karmakarışık ve uluslararası etkileşimi de olan bir büyük satranç oyunu…

    İngiliz sefirinin İmamoğlu ile balık yemeği masum bir yemek değil elbette; vaktiyle AK Partinin kuruluş aşamasında bir çok sefir ziyaretleri ile AK Parti kurucu kadrolarının yurtdışı ziyaretleri de…

    Ekonomik kriz, ağır hayat pahalılığı, hukuka olan açlık; yeni sistemin demokratik alternatifleri zora sokup siyasi çıkmaza ittiği, doku uyuşmazlığı bulunan bir çok siyasi partinin ittifak edemediği ve ülkenin siyasi yelpazesinin 70’e muhafazakar/sağ, 30’a sol yapısına rağmen, ülkeye vakti zamanında güzel hizmetler yapan, şimdilerde ise kazanımlarını bir bir sıfırlayan siyasi partinin yerine, yüzde 70 ağırlıklı seçmenin önüne demokratik/muhafazakar bir alternatif çıkaramayan duayen siyasetçiler ile siyaset kurumunun başarısızlığını teslim edebiliriz.

    Dedim ya; -hele bu zamanda- devletlerin siyaseti ve onu yöneten kurumlar ile yöneticileri uluslararası etkileşime açıktır diye, bu etkileşim ne kadar makul düzeyde olursa yararlı olur ve bu, ülkelerin siyasi/ekonomik bağımsızlık düzeyini gösterir.

    Tam -ekonomik/siyasi- bağımsızlık her ülke için tartışılır bir konudur ama “çok bağımsız” bir ülke olsun ülkemiz istiyorum!

    • Ülkeler birbirine bağımlı, bağımsız hareket etmeniz mümkün değil. Çünkü aynı dünyayı, coğrafyayı paylaşıyorsunuz. O yüzden tam bağımsızlık olamaz. Doğru ittifakları kurmak önemlidir. Doğru ittifakları kuran ülkeler uzun vadede hep başarılı olur. Örnekleri çok. Tam bağımsız diye bir örnek ben bilmiyorum.

  9. Fehmi abi bu içeriğe kesinlikle katılıyorum.
    Ancak Ekrem başkanın tuz ihalesini iptal ettiği ve eski dönemdeki tuzlamaların 1/5 i kadar tuzlama yapıldığı bilgisi Akp liler tarafından ifade ediliyor ve takip edebildiğim kadarıyla CHP tarafından bunu reddeden bir açıklama gelmedi.
    Araştırmacı bir gazeteci olarak tanıdığım sizden bu konuda da 3-5 cümle beklerdim. Yani hakikaten bir ihmal ve beceriksizlik var diye düşünüyorum.

  10. Kabiliyeti fışkırarak etrafa saçılan insanların bir halde! ? Akarte edilmeye çalışıldığı bir ülkedeyiz sanırım.
    Birine bir söz mü söyledi, tu kaka mı yaptı, Türkümü çığırdı şarkımı söyledi,
    Hele hele şiir okumaakk!!! Oooooo?
    Hayatın bittııı.
    Oysaki aranması gereken özellikler (CB için K.oğlu bir dizi özellik sıraladı) duruma göre sıralanabilir fakat,
    Hırsızlık yolsuzluk vatan hainliği mahpus olayları ve diğer olumsuzluklar varsa bu ortaya çıkmalı değil mi?
    Örnek dersen çok☺️ nice devletin üst makamlarına gelmiş insanlar.
    Ben sonuca bakarım, hata varsa nerde bulurum.
    Ama öncesinde,
    Bir serbest kalsın, oturduğu koltuktan bir kalksın,
    Hala arkasını dönüp baktığında…
    Varsa birileri arkasında..
    Bende varım.?

  11. Fehmi bey bir şeyi gözden kaçırıyor.
    Yerel yönetimler halkla birebir temas yerleri olduğu için, burada yapılacak olumlu ya da olumsuz icraatlar, birebir sandığa yansır.

    “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’; bundan böyle ağzınla kuş tutsan, İstanbulludan havanı alırsın. Hava atan havasını alır.
    İstanbulludan ‘Her şey daha güzel olacak’ diye oy aldın.

    Oysa İstanbullular 25 yıldan beri süregelen AK Parti iktidarlarında hizmet görmeye alışmışlardı, bu yüzden bu çeşit laflara karınları toktu.Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, diğer ilçe belediyelerinde gösterilen üstün hizmet anlayışı, AK Parti’ye merkezi idarenin yolunu açtı. Erdoğan Siyasi tarihe “İstanbulu alan Türkiyeyi alır” sözünü yaptığı hizmetlerle kafalara yazdırttı.

      Adam olayı anlayamamış.
    Bütün Türkiyenin gözü İstanbulda. Hİzmet edersen bir fark yaratırsan, gönüllere girersen milket seni yukarı atar zaten.

    İstanbulu aldım Türkiyeyi de alırım havasında. Birileri buna fazla gaz vermiş.

    Erdoğan, millete hizmette örneği olmayan bir başarıya imza atarak o makamlara yükseldi.  imamoğlu ise hizmette kusur üstüne kusur işleyerek ve İstanbul’da taş üstüne bir tek taş koymayarak o makama hevesleniyor.

    Daha öncede demiştim.
    “İstanbulu aldı Türkiyeyi kaybetti” sözü imamoğlu ile özdeşleşen bir laf olacak bundan böyle. Hayırlı olsun.

      

  12. Tayyip erdoğan ile işi gücü algı olan bir yalancı nın nasıl bir paralleliği var.
    Biri gece gündüz çalışırken ona yapılan eleştirliler eşin niye kapalı ,niye imam hatiplisin ,niye cami yapacaksın iken
    diğeri en zor günlerde Kayakta ,tatilde,yemekte Kalkan ciğeri yerken geçirdiiği günleri aynı kefeye koyup yapılan eleştileri nasıl aynı potada eritebileceksiniz merak ettim doğrusu .
    Olur olur mu diyorsunuz.

  13. Sn koru siyasi çekişmeler olur bunlar normaldir.Kavgayi siyasiler dışında halk yapıyor.12 saat Yolda kalan adam 5 saat karda yürüyen adam BALİK ZİYAFETİNİ unutmuyor.Ben bir tane kar küreme aracı gormezken adamın kar küreme aracı ile gezmesi ağrıma gidiyor.
    Olay bu hafife alınacak bir şey mi Sel olur tekne keyfinde deprem olur kayak keyfinde kar olur yemek keyfinde.Keyfine bukadar duskunsen otur evinde de hizmet edecek adam gelsin.Bu mu liyakatli kadrolar!!!

  14. Reklamın iyisi kötüsü olmaz sözü karpuz gibi yarılmış bir toplum için ne ifade ediyor nihai sonuç için sanırım anketörleri beklemek lazım. Trollere bakarsan istanbullu zulüm altında inliyor. Bir başka trol nesebi pontusluktan dem vurarak Yunan basınından kendine delil getiriyor. Bana kalırsa bunlar yakışıksız ancak kasti bir çaba ve bir üst aklın devreye girmesi ile başkanlık seçimine kadar zoraki aday olarak muhalefet cephesini dizayn veya toplum mühendisliği ile birinin mağduriyeti zemininde meşruiyetini güçlendirerek önünü açma hamlesi dahi olabilir. Bu üst akıl çıtır çıtır miting alanlarında yiyebileceği KK ve Eİ üzerinden yaptığı adayı kendim belirlerim düşüncesi ile evvelden adını bile söylemekten imtina ettiğini şimdi temcit pilavı gibi ekonomiden bunalmış milletin önüne sürüp algıyı ifsad etme çabasına girmiş olabilir ki asıl korktuğu adayın önünü suhulet ile tıkayabilsin. Beyhude emek bu kadar trol, bal yapmaz arı kabilinden vızıldaya dursunlar kara halk değil ancak anketlerde kararsız taklidi yapan, eşek arısı ile bal arısını tefrik edecek kapasiteye sahip Özal’ın meşhur orta direk seçmeninin endişesini dağıtacak, laz müteahhit diasporasından olmayan ve evvel ahirde milletin yüzünü güldürecek adayını bekliyor. Teemmel

  15. İmamoğlu gelmiş geçmiş en beceriksiz, yalancı ve en ağzı bozuk belediye başkanıdır.

  16. Herkesin bir devri var. Bazıları farkına varmasa da şahıslarının devri çoktan kapandı. Gençlere ve daha gençlere yer açmak lazım. Siyaset çözüm üretmek için var, birilerinin egosunu tatmin için değil. Gitmesini bilmeyenler bunu acı acı öğrenecekler. İstanbul bugün bu keşmekeş işindeyse bunun sorumlusu, 25 yıl yönetiyorum diye milleti kandırıp parsel parsel satan, İstanbul’a ihanet eden ve bunu bütün açıklığıyla itiraf eden yolsuz takımıdır. İstanbul’u çeyrek asırda çöpe döndürdüler. İnsan üstüne insan yığdılar. Yahu İstanbul’un pisliğinden denizler kustu. Onu bu hale getirenler hala köpüğünü alıyoruz ya diye milleti kandırıyorlar. Güzelim İstanbul’u bir Avrupa şehri olabilecekken yavaş yavaş Orta Doğu’nun çöplerinden birisine dönüştürdüler. İstanbul’un ahını aldılar, bundan sonra da gülmeyecekler, gün yüzü de görmezler umarım.

  17. İstanbul, adamı vezir de eder rezil eder.
    Ne diyor adam “Benim tarzım bu, toplum buna alışacak”
    İmamoğlunun tarihi tekerrür etme gibi bir gayreti yokki.
    Onu destekleyenlerin acaba Erdoğan gibi olur mu gayreti var o kadar.

    Ne hata yaparsa yapsın toplamaya çalışan yandaş kalemlerin yazdıkları, bu insanları ikna etmekten uzak. Hayal kırıklığı yaşayan insanların sorunu, hayallerle gerçekler arasındaki fark.

    Sorun İmamoğlu’nda değil sizde, alışacaksınız! Ya da Kılıçdaroğlu, “Türkiye liderliği” için aklındaki bir başka ismi ortaya atana kadar bekleyeceksiniz.

    • Bu kadar popülerleşen biri dururken niye başka aday arama macerasına girsinler. Az daha saldırsanız İmamoğlu direk Cumhurbaşkanı, hadi bi Gayret:))

      • Ne kadar rezil olursa o kadar iyi diyorsun.
        Haçlılar namusunua dokunmaz bile denildiğine göre bu zırvalıklar mmı savunulmayacak .Halledersiniz

        • Benim savunabileceğim tek bir siyasetçi var, o da Ömer Faruk Gergerlioğlu. Başka siyasiler de var ama ben savunacak kadar tanımıyorum onları. Mesela Hüda Kaya da savunabileceğim bir siyasetçi. Geri kalan kimseyi onlar kadar tanımadığım için hiç birini savunmam.

          Kim Kimi savunuyorsa savunsun Beni ilgilendirmez.

          • Ben de bu siyasileri dürüst buluyorum. Diğer iki yüzlüler gibi değiller. Hakkı ve hakikati korkmadan söylüyorlar. Bir başkası Deva partili Yeneroğlu. Maalesef meclisin hiç bir itibarını bırakmadı bu iktidar. Millet olarak temsil gücümüz çok zayıf. Böyle bir iki milletvekili kaldı namuslu. Gerisi sahibinin sesi.

Yoruma kapalı.