‘Fiyasko’ denilerek görmezden gelinmesi istenen önemli bir film.. Üstelik izlemesi de bedava… 

21
Reklam

İzlediğim filmin sonuna doğru, devletin istihbarat örgütünden sorumlu biri rolünü oynayan artist, kendisinin gözetimi altındaki bir operasyonun, kurum tarihinin en berbat operasyonu olduğunu söyledikten sonra, ‘‘Biz bunu ihtiyara nasıl anlatacağız’’ deyince irkildim…

Filmi İngilizce olarak izliyordum ve orada ‘ihtiyar’ yerine doğal olarak ‘old man’ karşılığı kullanılıyordu.

‘‘Eh bu kadar benzerlik olur’’ diye söylendim…

‘The Gray Man’ Netflix’in 200 milyon dolar harcayarak çekilmesini desteklediği bir siyasi gerilim filmi. Amerikan sinemasının önemli isimleri rolleri paylaşmış. Sinemalarda bir süre oynadıktan sonra, Netflix abonelerinin izlenimine sunduğunda, filmi üç günde 84 ülkede 43.5 milyon insan daha izlemiş…

Son zamanların o platformda en çok izlenen filmi olmuş ‘The Gray Man’

Bakü (Azerbaycan), Viyana (Avuturya), Berlin (Almanya), Prag (Çek Cumhuriyeti) gibi kentler yanında Hırvatistan’daki bir şato da filme sahnelik etmiş… Bir ara arka planda ’Türkiye’ ismi de geçiyor…

Hani bizde devlet içerisinde yuvalanmış bir grubun işlediği suikastlar günümüzde yeniden tartışılır hale geldi ya, filmi izlemeye başladıktan bir süre sonra içime bir şüphe düşüverdi. 

Yoksa filmin senaryosuna bizden birilerinin eli mi değdi şüphesi…

Reklam

Şüphemin temelinde, yalnızca şimdilerde tartışılan konu değil, neredeyse son 40 yıla gölgeler düşürmüş pek çok olayı hatırlatan sahnelerle filmde karşılaşmam yatıyor. 1990 yılında başlayıp günümüze kadar çok sayıda önemli aydının hayatını kaybetmesine yol açmış siyasi suikastlarla sarsılmış bir ülke Türkiye.

Belki ne olup bittiği yazıldı, resmi raporlara geçti, hatta TBMM’de bir komisyonda sorgulandı da, ancak olanlar romanlarda veya ‘Yedinci Sanat’ da denilen sinemada işlenmedi.

Eminim, filmi izleyen 84 ülkenin vatandaşları arasında da, kendi ülkelerinde benzer siyasi cinayetler ve suikastlarla karşılaşılmış ise, aynı irtibatı kuranlar mutlaka olmuştur.

Aslında beyaz perdeye aktarılan hikaye bir çok ‘Gri adam’dan birinin başından geçenler…

Yoksa hikayesi anlatılan örgütün emrinde, daha başka ‘gri’ adam ve kadın veya değişik renkte adamlar ve kadınlar mutlaka vardır…

Hikayesi anlatılan ‘Gri Adam’ CIA örgütünün tetikçisi…

‘Gri adam’ ismi bana bir ara sürekli ‘‘Acaba hâlâ sağ mıdır, yoksa öldürüldü mü’?’ diye konuşulan ‘Yeşil’ figürünü hatırlattı.

Hayır, filmin sonunda ‘Gri’ diye de anılan, ancak kendisini ‘Six’ yani ‘6’ diye tanıtan tetikçi ölmüyor; ancak aynı örgütün bir diğer tetikçisini -kendisine kimliğini açıklamadan- ona öldürttüler…

Reklam

Elbette öykü bir senaryodan beyaz perdeye aktarılmış. Senaryo da Mark Greaney adlı yazarın bir romanından kotarılmış… Yazarın da senaryoya imzaları konulan üç ismin de Türkiye’yle bir ilgisi yok; hiçbiri Türk değil. Hikaye romana konu edilir, senaryoya dönüştürülür ve oradan filme çekilirken tabii çok abartılmış; özellikle uzun mu uzun gerilim sahnelerinin çekildiği günlerde, Prag’ın en merkezi mahalleleri, herhalde trafiğe bütünüyle kapatılmıştır.

O sahneler için heba edilen değişik araçlara üzülmeden edemedim.

CIA’nin resmi kayıtlara işlenmemiş infaz memurları var mıdır, bilmiyorum. ‘Gri Adam’ işlediği bir cinayet yüzünden hapiste yatarken örgüt adına ‘tetikçilik’ yapmak üzere devşirilir. Tel Aviv’de (İsrail) eğitimden geçirilir ve kendisine verilen öldürme emirlerini gözünü bile kırpmadan -infaz ettiği kişinin kim olduğunu bile sormadan- yerine getirir.

Bunun karşılığı olarak eylemlerinden dolayı hiçbir şekilde hesaba çekilmez.

CIA’nin gerektiğinde işkence yaptığını, bir önceki kadın başkanı Gina Haspel’in atanırken geçmişte yaptıkları hatırlatılıp tam da bu sebeple suçlamalara hedef olmasından biliyoruz. [Bu da Amazon Prime Video’da bulunan izlemeye değer bir filmin konusu: ‘The Report’.] Tabii, Irak’taki Ebu Gureyb Cezaevi’nden Seymour M. Hersh tarafından New Yorker dergisinde yayımlanmış fotoğraflı yazılardan da… ABD’de değil ama başka ülkelerde yapılmış işkenceler…     

Yüzüne havlu konulmuş insanların üzerine su dökülerek boğulma hissi uyandırıldığı en vahşi modern işkence biçimi olarak biliniyor.

Filmde, çatlak biri, konuşturmak için farklı bir işkence türüne başvuruyor: Tırnak söküyor

Nereden hatırlıyorum bu işkence türünü?

Bildim: 1944 yılında kendisi gibi milliyetçi arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınan Teğmen Alparslan Türkeş’e hapiste yapılmıştı bu işkence türü…

Tekrarlayayım: ‘The Gray Man’ filminin yazarı da senaristleri de Türk değil.

Herhalde tetikçiye verilen ‘Gray’ (Gri) ismi de bizden esinlenilmemiştir.

Gray’in gözünü açmasına sebep olan, son operasyonunda kendisine verilen hedefin aynı gruptan başka bir tetikçi olmasının, bizde bir benzeri olduğu söylenebilir mi?

Netflix’te henüz gösterime açıkken ilgi duyanlar gecikmeden izleseler iyi olur; belki başka bir ülkede yaşanmış olaylarla filmin senaryosu arasında daha fazla ilgi, ilişki ve iltisak bulanlarınız çıkabilir…

Abonelerine filmler ve diziler izleten bir platform Netflix, bazen aniden listesinden bazı dizi ve filmleri çıkartıveriyor. Daha çok da ülkelerden gelen itirazlar yüzünden sadece o ülkede…

Bizde filmin başına böyle bir akıbet gelebilir.

Dünyada son zamanların en çok izlenen filmi kabulü görmüş, izleyenlerin büyük bölümünün rolleri paylaşan sanatçılara tam not verdikleri -hastalıklı işkenceci tipi, ‘Captain America’ filminin başarılı başrol oyuncusu Chris Evans üstlenmiş-  ‘Gray Man’i beğenmeyen, hatta ‘fiyasko’ olduğunu yazan çıktı.

Okuyalım

“The Gray Man” diye bir film izlemeye kalkıştım. Hay izlemez olaydım. James Bond’un yandan yemişi. O kadar para harcanmış, o kadar ülke gezilmiş… Sonuç tam bir fiyasko. Yok arkadaş, yok. Artık doğru dürüst film çekilmiyor. Bütün güzel filmler çekilmiş.’’

‘Fiyasko’ mu?

Evet, öyle diyen de çıkabildi.

Eminim bazılarının ‘Ejder’ diye andıkları bizdeki ‘ihtiyar’ da bu filmi beğenmemiştir.

[Bizde beğenmeyenin çıktığı filmi, Netflix, aynı yazarın ‘Six’ (6) adlı kahramanının değişik eylemlerini işlediği başka romanlarından senaryolaştırıp dizi haline getireceğini açıkladı. Bu film çok beğenildiği için…

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Teğmen Alparslan Türkeş’e hapiste yapılmıştı bu işkence türü…tırnak sökme uyduruk bir efsane böyle bir şey vuku bulmadı.

  2. H. Gayret
    2 Ağustos 2022 At 13:23
    “İbo
    2 Ağustos 2022 At 08:22

    Demem o ki, vatanını milletini düşünüyor isen, Allah yardımcındır daima.”

    Yorumu Cevapla
    Baran
    2 Ağustos 2022 At 12:38

    İnançlı insanlar dışarı gitmemek için dua ederlerse gidenleri otomatik olarak öteki/inançsız potasına koymuş oluyorsunuz.

    Bence başkalarından önce kendi inancımızı düzeltelim.”
    BARAN BEY, CİLALI İBO İLE İLGİLİ “OTOMATİK” SAPTAMANDA BİR YANLIŞLIK VAR SANKİ, DOĞRUSU ŞÖYLE OLMALI:
    “İnançlı insanlar dışarı gitmemek için dua ederlerse gidenleri DEĞİL AMA KAÇANLARI otomatik olarak öteki/inançsız potasına koymuş oluyorsunuz.”
    NE DERSİNİZ?

  3. Türkiye içinde derin devletin yaptıkları baṣka bir durum.

    Derin devlet elemanları, yurt içinde öldürmek için seçtikleri insanların infazını da kendileri organize ediyor.

    Sedat Peker videosunda Kutlu Adalı için tetikçinin nasıl hazırlandığını anlattı:„Kıbrıs’ta bir adam var, bu adam Kıbrısı Rumlara satmak istiyor“
    https://www.dailymotion.com/video/x81hq5a

    Böyle katliamlara katılmıṣ insanların mahkeme önünde hesap vermeleri lazım.
    Bunların yaptıklarının vatanseverlikle iliṣkisi yok.

  4. “Herhalde tetikçiye verilen ‘Gray’ (Gri) ismi de bizden esinlenilmemiştir.”
    Metal fırtına romanındaki kahramanlardan birisi de “gri takım” adlı özel bir ekipte görevliydi…
    Filmden romandan açılmışken bir de “grinin 40 donu” mu ne vardı sanki:)

  5. EFSANELER ÖLMEZ SİYASİ AMAÇLI KULLANILIR

    Bildim: 1944 yılında kendisi gibi milliyetçi arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınan Teğmen Alparslan Türkeş’e hapiste yapılmıştı bu işkence türü…

    bu efsanenin doğru olduğuna dair bir deliliniz var mı?

    • Sayın hd “haçlılar sizin camilerinize, oranıza buranıza dokunmazlar” diyen münzevi dervişine de pek aldırmayın,
      çünkü ortalıkta bu kadar mankurt zebani varken işkenceye uğramış olmak için illaki gavurun kendi elini kullanmasına filan gerek yoktur yani…

      Meraklısına not:
      Avrupada ortaçağ işkence aletleri ve yöntemlerinin sergilendiği birçok müze ve işkencehaneleri vardır;
      özellikle “sorun kültür kültür, insan insan!” diyererek sürekli ırkımıza hakaretler yağdıran yorumculardan ahmet ve baran beylere tavsiye ederim ki böylece görgünüzü bilginizi de biraz arttırmış olursunuz, fena mı?

      • Benim kimseyle bir alıp veremediğim yok, kimseyle bir derdim de yok. Haliyle kimseye saldırmak için bir nedenim de yok. Ben sadece anlamaya çalışıyorum o kadar. Diyelim ki her şeyi anlayıp öğrendim ne olacak, elimden bir şey gelmez. Sadece merakımı gidermek için tartışmaları takip ediyorum, başka bir gayem yok.

        Yalnız bir KPSS sorunu olduğunu anlıyorum. Tartışmalara yansıdığı kadarıyla Yedi İklim yayınlarında yayınlanan soruların aynısı KPSS sınavında çıktığı iddiasıyla bu haksızlığı yapanlara hiç iyi şeyler söylenmiyor. Bir soru hırsızlığı iddiası var sanırım ve YİY milli görüşçü isimlerle irtibatlandırılıp Gülen cemaatine yapıldığı gibi birileri milli görüşçüleri hedefe mi koyuyor acaba diye merak etmeyeyim mi yani?

        Neyse, bu vesileyle merakımı belli ettim. Merakımı giderebilecek bilebilen biri çıkar her halde. Yoksa o bilen kişi sen olabilir misin gayret bey?

        • Baran bey ilk kez fetönün emri ecevitin kavliyle ihdas edilen kpss merkezi sınavı kökten kaldırılmadıkça minareyi çalana kılıfı hep hazır,
          meseleye ddk el koymuş, iyi de etmiş!
          Tümüyle mülakat sistemine geçilmeden de bu hırsızlıkların sonu gelmez, benden söylemesi…

    • Evet var, ben kendisinden değıl onun çok samimi dostleri olan Abim ve Kardeşimden duydum.
      Tırnaklarını çekmeye başlamışlar fakat üniforması olduğu için durdurmuşlar. Yani bugünkü gibi bir kişinin lafi ile değil ordaki polisin özel kini ile yapılmış. İnönünün emri ile falan değil.
      Birde Tabutluk olayi var. O kesinlikle yalan ve tabuda koyup işgence yapma olayi yokmuş ve yalanimiş.

      Onuda Kılıç Alinin oğlu gazeteci Rahmetli Altemur Kılıç’ın kendisinden duydum hemde ayni binada tesedüfen karşılaşmıştım ve kim olduğumu söyleyince.
      Bende dahil onun gönüllu korumalari gençlere babasını, Türkeşi, kendi ve onların ne yaptıklarını ankatiyordu.
      Babasi bazı olaylarda onu nasıl kontrol ettiğinden falada bahs etmişti.
      Bence siz önce bir araştırın daha sonra yazara sormak yerine yalan olduğunu isbatlarsınız.

      Tabutluk olayı ise tamaen iftira.
      Tıpkı o zaman Türkeş ve arkadaşlarına atılan iftiralar’ın benzerleri Rahmetli İnönüyede atılmış.
      60 İhtilalıni yapanlarda Türkeşin karşı olduğu ne varsa Türkeşi sürgüne gönderdikten sonra iğdamlarda dahil hepsini eksiksiz yaptılar.
      Nasıl olsa Günah keçileri İnönü vardı. Suçlarını ona attılar.

  6. ASLI VARKEN
    1980 li yıllarda Unkapanı furyası vardı.
    Şarkı, özellikle türkü kaseti
    Kendine güvenen, en azından şansını denemek isteyen herkes kişisel şarkı/türkü kaseti çıkarıyordu.
    Şansını denemek isteyenlerin adresi Unkapanı idi.
    Bu şekilde şansını denemek isteyen bir vatandaşımız Unkapanına gider.
    Normalde sistem para tuzağı.
    Ancak yapımcılar da var.
    Vatandaşımız bir yapımcıya gider ve:
    “–Ben şu şarkıcı/türkücüyü çok iyi taklit ederim” der.
    Yapımcının cevabı şu olur:
    “–Evladım bende aslı varken taklidini ne yapayım?”
    Şu anda vatandaşlarımız Sedat Peker ve Cevheri Güven vb den aslını seyrediyor.

  7. Tersten yazdım klavye yersen e çevirdi.😊. Birinin tırnağını sökmeye gerek kalmaz benim izlediğim taytrolarda ama .. ama napcen çocuk değilki ç.k.nü koperivercen. Tabiki tırnak çekimine rıza göstericen.
    Haa bu arada tetikçiyi öldürsün diye başka bir tetikçi tutmak tam bi mavra😂😂😂
    Amerikan yalılar öyle bir yanaşmışki sizin yalılara,
    gemi yanaşırken dua üstüne dua okuyorlardır çarpmasın gemi diye yalıya.
    Filim çevirmeye konu arayanlara:
    Ülkemizden çıkmayın derim maldivlere sörpypırlara konu aramaya vermeyin paraları dışarıya boşuna.
    Ülkemizin son 50 yılını okuyun araştırın hapisten çıkanları vb (para vermiş olursunuz garibanlara) konuşturun kayıt altına alın!
    Not: sözleşme yapın rızasını alın parasını ödeyin! İşte size gastecilik romancılık filmcilik!
    Kendilerine taytroda rol verin! bedava oynamazlarsa?!!😂😂😂😭

  8. Editörümüz uygun görürse ben de bu gün başımdan geçen bir olayı arkadaşlarla paylaşmak istiyorum.
    Kayınvaldem 92 yaşında, yatalaktan farkı olmayan bir hastadır. Geçenlerde evde bakım ekibi geldi, hemşire kan aldı gitti !
    Bunun üzerine biz de binbir meşakkatle adeta sürükleye sürükleye dahiliye doktoruna götürdük. Doktor sadece en son yapılan tahlillere baktı, başka hiç bir şey yapmadı, yerinden bile kalkmadı, hastayı geriatri bölümüne götürmemizi akıl verdi !.
    Ben de doktorun bu tavrını 184 e şikayet ettim.
    Nihayet dün ordan bir bayan aradı ,doktorla ilgili hiç bir şikayeti kabul etmedi , bir yandan onu savunurken bir yandan da adeta beni suçladı!
    Bu minval üzre uzun uzun devam eden kısır
    tartışmalardan sonra konuşmaya son verdim ve telefonu kapattım
    Bu olay devletin vatandaşını ne kadar adam yerine koyduğunun daha doğrusu
    koymadığının çok tipik bir örneğidir!

    • Sayın matrakçı görevli size küfür ya da hakaret mi etti yoksa görevini mi yapmadı?
      Gelip burdan sövüp sayacağınıza direkt sağlık bakanımıza bir twit atsaydınız daha kesin sonuç alabilirsiniz…

      • Bundan hiç bir sonuç alamazsınız. Çünkü doktorlar iş yoğunluğu ve Kovit etrafında otomatik olarak örgütlenmiş bulunuyorlar. Bakana değil doğrudan başkana tivit atsanız da boş.

        Geçen hafta annemle hastahaneye gittik sıramızı beklerken maske anonsu yapıldığını duyduk. Maskesi olmayanlar temin etmek için hareketlenirken yanımızda oturan orta yaşlarda iki kadın biz kovite inanmıyoruz, maskeye de gerek duymuyoruz” dedi. Muayene için doktorun odasına girmeleriyle çakmaları bir oldu. Çıkınca öfkeli bir şekilde “a aa! Adam bizi odadan kovdu resmen. Maskemiz olmadan içeri girdiğimiz için odayı havalandırması gerekiyormuş. Maskeli bir şekilde oda havalandıktan sonra gelin, ben çağırana kadar da dışarda bekleyin dedi” dedi. Sırada beklerken inanç konusuna da girdikleri için ben de, a aa hani inanç özgürlüğü, burda inanç özgürlüğü yok:)) diyordum ki doktor kapıya çıkıp “bizim hayatımızı riske atmayın!, biz inanmıyoruz, biz bilemiyoruz diye kovit olmadığı anlamına gelmez. Bu gün Fransa’da 2 milyon, İngiltere’de 2.5 milyon aktif kovit hastası var” deyip kadınlara birer maske verdikten sonra içeri aldı.

        Aynı doktor anneme de “bu yaşlarda bu tür rahatsızlıklar olabilir, yaş itibarıyla tedavisi riskli olduğu için bununla yaşamaya çalışmalısınız, üniversite hastahanesine gidin dedi. Halbuki aynı kemik hastanesi bir sene önce ameliyat için randevu vermişti.

        Doktor yeteri kadar tecrübeli bir yaşta olduğundan annem ayağım ağrıyor dediği için sadece diz ve altına çektirdiği röntgene baktığı halde hastalığın bel ve kalça kemiklerindeki bozulma nedeniyle olduğunu sistemde kayıtlı bilgilere bakarak yorumladığını düşünerek teşekkür edip çıktık.

        Tam o sırada koridorda bir gürültü koptu. nöroloji doktoru kliniğinde oldukça yaşlı bir hastanın reçete kodu yazılı kağıt parçasını alırken eline vurduğunu iddia ederek ortalığı yıkan bir sesle “reçetemi geri istiyorum, polis çağırın polis yok mu polis. Polis nerde, nerde bu polis. Elime vurarak yaptığın küstahlıkla benim reçetemle tedavi olamazsın” diye bas bas bağıran genç bir kadın doktor.

        Siz karışmayın diyerek kimseye ağzını açtırmıyor. Ben dayanamadım, seksen yaşındaki bir hasta elinize vursa ne olur, eliniz kırılmış gibi 80 yaşındaki hastaya bağırıyorsunuz demeye kalktım. Kadının kimseyi dinlediği yok otomatiğe bağlamış “ siz karışmayın” dedi. O esnada yaşlı bir kadın geldi, elini hafifçe doktorun omzuna dokunarak, bak kızım ben üniversitede hocayım… diyecek oldu. ona da “ Çek elini omzumdan, polis yok mu ben burada dayak yiyorum ya” diye bağırmaya devam edince, yaşlı kadın çaresiz uzaklaşırken “ben üniversitede hocayım. Senin de hocan sayılırım. 80 yaşındaki hasta bir kadının eline vurmasına tahammül edemiyorsan istifa edecek bu işi yapmayacaksın. Ayıp be, burada bir saattir senin kavganı bitirip de beni muayene etmeni beklemeyeceğim. Adını aldım sana da bir daha muayene olmayacağım. Randevumu iptal edip gidiyorum” dedi ve gitti.

        Epey uzakta park yeri bulabildiğimiz için aracı getirmem uzun sürdü annemi almak için içeri girdiğimde önce üniversite hocasını gördüm, önce baş hekime sonra da hastahane personellerinden gördüğü herkese şikayet ettiğini söyledi. Ben çıkarken de doktoru gördüm, bir üst kattaki polikliniğe çıkan merdivenlerin başında başka bir kadınla zafer kazanmış bir edayla konuşuyordu; “sonunda reçetemi aldım ama. bana küstahlık yaparak benim reçetemle tedavi olamazsın. Git başkasından al tedavini. demi ama!”

        Genç okurlar bilmez belki; ileri yaşlarda olan hastalar şikayetlerini tam olarak doktora ifade edemeyebildikleri, doktorlar da muayene esnasında hastanın canını yakabildikleri için o yaşlarda can acısıyla doktoru tokatlama, yumruklama ve tekmelemesi olağan şeyler olduğundan özellikle yoğun bakım ünitelerinde hastayı sağlıklı muayene edebilmek için bağlamaları gerekebiliyor. İleri yaşında bir akrabam düşüp bacağını kırdığında kırık olan bacağını tarif edemeyecek kadar yaşlı olduğu halde, hangi bacağın kırık olduğunu anlamak için dokunan doktorun bir yumrukla burnunu kırmıştı.

  9. “Gayrı milli, ardından milli hale getirilmiş, en son dönemde de özelleşmişti’’ tezini güncel bilgilerle anlamaya çalışırsak;

    2010’lardan sonra bu meselenin detaylarıyla ilgili bilgilerin Erdoğan’a aktarıldığı gazeteciler tarafından yazılıp anlatılıyor.

    Bu durumda bizim detaylarını bilemeyeceğimiz ‘derin devlet’ kavramına ait Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genel bir kavrayışa sahip olduğunu varsaymamız gerekir.

    En azından son 10 senesini derin devlet bilgilerine vakıf olduğu söylenen devletin başı olan Erdoğan’ı 10 sene gibi uzun zaman diliminde hala faili meçhul cinayetler gibi derin meselelerin bir sonuca eriştirilmemesi Erdoğan’ı derin devletin lideri olduğunu düşündürmez mi?

    • Sayın Baran bahsedilen kişiler derini sığı başı kıçı kimdir bilemem ama,
      Sayın RTE kendi yapmasada birisi (heleki batının doğunun kuzeyin güney’in maşası taşeronu ise) tutuklansa, ülkeyi boşver Avrupa sallanıyor ne oluyorsa!!!
      Yetmedi Tramp el koyuyor direkmen olaya🙁.
      Bırak bir rahat çalışsın güvenlik hukuk siyasi yürütme!
      Adamı içeri atsın suçsuz ise bildiğini anlatır ertesi gün çıkar.
      Günlerce bu yazar bile, kavaldan bavuldan giriyor kepçeden kaşıktan çıkıyor!
      Arkadaş savunulması gereken adamlar değil!
      Suçlama ne?
      Delil?
      İçerde tutma süreleri?
      Adil yargılama
      Hukuk aşamaları
      En önemlisi hürriyeti den yoksun bırakmama bence!🤗
      Adamın adresi belli yeri yurdu belli.
      Hapiste tutulan kimseye haber uçurmuyormu sanki zindan mı bizim hapishaneler?
      (Yinede Allah kimseyi düşürmesin!)
      Düşmüş olanları da tez zamanda suçları neyse çeksin cezasını, ailelerine kavuşsun ne dileyebilirizki başka.

  10. Film dediğin bizimkiler gibi olacak yan fakir köylü kızı , zengin şehirli erkek veya rahmetli Cüneyt Abinin dünyaya meydan okuyan filmleri …!
    Tabi bunlara rahmetli Şunal’in filmleri de dahil…!

    • Mucib bey o dizide böyle bir tema yoktu(bizimkiler?) ama yeşilçam filmlerini kastediyorsanız orda da tam tersiydi sanki, yani zengin kız fakir oğlan filan olmalı?
      Tesadüfen bile olsa doğru yazabildiğiniz tek bir cümleniz yok galiba…

    • O filimlerin yüzünden ne genç.. lar yanlış yollara düştü. Duble yollarda yapılmamıştı iyimi!
      Yapılmış olsaydı belki, birçoğu alırdı soluğu holiyoutuvuutta belkim😇🗽
      Bizdekiler ha babam de babam derken..
      (Gayretin onunkilerdeki ayyaşını saymıyom bak)
      Mapusane etrafında dikenli teller patlatırken ferdi yazlık sinemada,
      Gökhan Güney’in mi desem, Orhan mı yoksa müslümmü hepsi birbirinin tamamlayıcısı idiler🤗. Ve hepside güzeldiler…
      Cüneyyit bir avuçlardı 5 oku eliyle 5 Bizanslılar yerde😭😂😭 (yaa bu 5 takıntısı Kılıçdaroğlu na ordan mı müsibet kaldı nedir?)
      Kemal o zamanlar eşekle konuşurdu. Sunal tabii!. Şimdiki Kemal’ler herkesle konuşuyor yine boş😊. (Bir cehape li arkadaşa İst seçimlerinden önce şöyle demiştim: adama bir fırsat verin yaaa!)
      5-6 (yine 5) Belediyeyi nassı aldı bak!
      Bizim sinemalar yine boş yine boş!😠

Yoruma kapalı.