Gazeteci dediğin ne yapar eder sorusunu sorar

6
Reklam
Gazeteci milletinin ‘‘Git, filancayla şu konuda görüş’’ türü bir görevi üstlendiği andan itibaren gözü kimseyi görmez.
Zihninde mesleğe girdiği ilk günden başlayarak en sık duyduğu ‘‘Aptalca soru yoktur’’ vecizesi, kendisinden cevabı istenen konuda muhatabını en iyi nasıl konuşturacaksa öyle davranır.
Hem başbaşa görüşmelerde hem başka meslektaşlarıyla bir arada bulunduğu basın toplantısı gibi ortamlarda.
Yöntem gazeteciden gazeteciye değişebilir.
Ben yumuşak başlangıç sorularıyla karşımdakinin güvenini kazanmaya, rahatlamasını sağlayıp yalnız onun istediğinin değil, ama benim için önemli olanın da ağzından çıkmasını bu yolla garantiye almaya çalışırım.

Trump’ı sarsan Michael Wolff’un kitabını okumaya başladım; konuştuğu insanları rahatlatmayı başardığı anlaşılıyor. Her şeyi onun önüne dökmüşler âdeta.

Hiç unutmadığım bir-iki olay
Daha önce İstanbul’da görev yapmış deneyimli bir yabancı gazeteci ülkesi dışişleri bakanlığında 3 numaralı koltuğa getirilmişti. Görevi üstlendikten kısa süre sonra basın özgürlüğü konusunda görüş aktarmak üzere Türkiye’ye gönderildi. Davetli bir grup gazeteci arasında ben de vardım. Hem ortamın en kıdemlisi olduğum, hem daha önce de tanıdığı için ilk soruyu sorma işini bana bıraktı. Her zamanki gibi yumuşak bir soruyla başlamayı uygun gördüm.
Katılanlardan genç bir yazar, ertesi gün, sütununda, günün manşeti yumuşak soruma verilen cevapla alındığı halde, beni bu yüzden eleştirdi.
Kimi öyle ortamları kendisinin muhatabından fazla konuşulmasını sağlayacak manevralar için kullanır.
Gazetecilerin zihinlerinde taşıdıkları ‘‘Aptalca soru yoktur’’ vecizesini onların karşısına çıkanların da unutmamasında yarar vardır.
Avrupa ile ilişkilerimizin en hafif deyimle ‘şekerrenk’ olduğu şu günlerde Fransa’ya giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın evsahibi Emmanuel Macron ile katıldığı basın toplantısında yaşananlar bana bu yazıyı yazdırıyor.
Dün Türkiye’yi yakın takibi altında tutan bazı ülkelerin televizyonları Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Fransız gazeteci Laurent Richard arasında geçen şu muhavereyi döne döne izleyicilerine yansıttı:
‘‘Richard: Terörle mücadelede size güvenilir mi? Neden Suriye’ye silah gönderdiniz? Türkiye’nin selefi grupları desteklemesi için ne diyorsunuz?
Erdoğan: Suriye’ye kim silah gönderdi?
Richard: MİT’e ait TIR’larda silahlar bulundu.
Erdoğan: Sen FETÖ ağzıyla konuşuyorsun.
Richard: Ben gazeteci gibi konuşuyorum
Erdoğan: O operasyonu yapanlar şu anda içeride. Onlar FETÖ’nün savcılarıydı. Onlar hapisteler şu anda. Operasyon yaptılar. İstihbarat teşkilatlarının bu tür operasyonlarına yönelik kamyonlarla silah taşıma gibi yetkileri vardır. Sen bana bu soruyu soruyorsun da, ABD’nin 4 bin TIR gönderdiği silahları niye sormuyorsun? Bunları da araştırsaydın gazetecisin ya. 4 bin TIR. Bunları yazın. Sorularınızı sorarken başkası ağzıyla konuşmayın. Bunları yutacak biri yok karşınızda. FETÖ ağzıyla konuşmamayı da lütfen öğrenin.’’ 
Fransız meslektaş, belli ki, basın toplantısına hır çıkarmak amacıyla gitmiş; sonuçta istediğini almış olduğu anlaşılıyor. Toplantının hemen arkasından attığı Twitte soru-cevap bölümünün videosuyla birlikte ‘‘Bugün sadece Türk gazetecilerin artık soramadığı soruları sormaya çalıştım’’ cümlesini paylaşmış.
Haksızlık bu.
Devlet yöneticileri ve siyasilerin karşısına çıkan gazeteciler Türkiye’de de halkın merak ettikleri soruları onlara yöneltebiliyor. Şahsen artık o tür bir gazetecilik yapma fırsatım olmuyor, ancak olduğu dönemlerde katıldığım ortamlarda karşımızdakileri şaşırtan incelikte sorular sorulduğunu hatırlıyorum.
Şimdilerde de durumun fazla farklı olduğunu sanmam; soru sorulamayan ortamlar gazeteciliğin yapılamadığı ortamlardır çünkü.

Cezaevlerindeki gazeteciler

Paris’teki basın toplantısındaki o soru ve cevabın Batı kamuoylarında bırakacağı tortu, hem Türkiye’de basın özgürlüğü uygulaması hakkındaki önyargıları pekiştirecek, hem de Türk basını hakkında olumsuz izlenimler bırakacaktır.
Hatta aynı basın toplantısında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un konuğunu karşılamaya hazırlanırken yaptığı Türkiye’yi otoriter rejimler arasında sayma saygısızlığını unutturacak kadar…
Sayıları her sayana göre değiştiği halde en azı bile Türkiye’yi ‘dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi’ halinde takdim etmek dışında bir işe yaramayan hapisteki gazeteciler de görüntüyü iyice flulaştırıyor.
O flulukta.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa’daki o basın toplantısında da yaptığı türden.. AB ülkelerinin Türkiye’yi birlik içerisine almamak için sergiledikleri gerçekten çirkin ve çifte standartlı engellemelere yönelik eleştiriler.. dinleyenlerin bir kulağından girip öteki kulağından çıkıyor.
Gazetecilerinin devleti yönetenlere her soruyu soramadıkları görüntüsü hiçbir ülke için hoş değildir.
Katar Devleti beni de danışma kuruluna aldıkları bir ‘basın özgürlüğü merkezi’ oluşturmuştu da, Arap ve İslam Dünyası’nda medyanın daha özgür çalışması şartlarını yerleştirme amaçlı girişim adına yaptığımız basın toplantısında gazetecilerden gelen ilk soru, ‘‘İyi diyorsunuz, ama burada Katar’da 2 gazeteci cezaevinde, buna ne diyeceksiniz?’’ olmuştu.
2 gazeteci. Sadece.
Merkez o gün bugündür âtıl.

ΩΩΩΩ

Reklam

6 YORUMLAR

  1. Fehmi bey;
    “Türkiye’de de gazeteciler yoneticilere merak edilen her soruyu sorabiliyor”
    Bu cümleyi yazarken ne düşündünüz ?
    ben yerel bir gazeteciyim yazdığım üç yazı üzerinden terörist ilan edildim.
    Türkiye’de basın özgürlüğü bitmiştir.

  2. Suleyman bey havanda su døgmus siz HIC duymadinizmi suleyman bey kuvvetler ayriliginda basinin dørduncu guc oldugunu bende baktim o fransiz gazeteci ye CB hemen agrasif davrandi elin fransizi sizin kendi uydurdugunuz ønce feto sonra fetø Yu
    Avrupanin turkiyeyi almamak icin bahane konusuna gelince katiliyorum avrupa hakli sebebi sen istekli degilsinki olsan yasalari cikartip Rafa koyorsun uygula isine gelmiyor Birde dayilaniyorsun avrupa asya arasi køpuyuz diye bize ihtiyaci var nufusumuz gen c avrupa yaslandi diyorsunuz biz katilim bildirisinden evvel bir heyet arastirdi turkiyeyi øzellikle genc nufusu sonuc bizim isimize yaramaz yeteneksiz raporunu verdiler bu gun avrupada hindistanlilar cinliler istek uzere øzel davetle gelirken yani basindaki turkiye den kimse yok cunki egitimi duzeltemedik insan yetistiremiyoruz olanlar da kaciyor yetenegin hakki verilmiyor durum ordada gazeteci bunu gundeme elbette getirecek ama kendine guvenip hapisi gøze aliyorsa

  3. Fehmi bey;
    “Türkiye’de de gazeteciler yoneticilere merak edilen her soruyu sorabiliyor”
    Bu cümleyi yazarken ne düşündünüz ?
    Eger buna gerçekten inanıyorsanız siz artık bir çok gerçeklikten kopmuşsunuz.
    Eger bunu bir tariz olarak yapıyorsanız da hep dediğim gibi asla cesur gazeteci olarak hatırlanmayacaksınız.
    Allah askına bir yazınızda da ne düşündüğünüzü direk söyleyin.
    Sanırım ayni ideoloji ile yetiştiğiniz Abdullah GÜL ile ortak noktanız bu.

  4. Kullandiginiz gorseli/fotografi siz ya da sizin icin birisi mi uretti ki, kaynak gostermeden kullaniyorsunuz?

    Gazeteci degilim ama soz soru sormaktan acilmisken…

  5. İslam hukuk düzeninde kişi göz altına alınamaz. Mağdur olan siyasi dayanışma sorumlusuna başvurur. Mağduriyetini bildirir. Siyasi dayanışma ortağı (akile sorumlusu, velisi) dört soruşturmacı ile anlaşır. Kendisine tahsis edilen soruşturma fonundan ücretini verir. Soruşturmacı önce sanığın ve tanıkların ayağına giderek sorularını sorar, soru ve cevapları kaydeder. Sonra sanığa ve tanıklara yazılı olarak sorularını yeniden yöneltir ve gelen cevapları dosyalar. Şifahi görüşme gerekirse bucak başkanından talep eder. Bucak başkanı uygun görürse duruşmalı soruşturma yapılır. Soruşturmacı sorar, sanık ve tanıklar cevap verirler. Tehlikeli olaylarda hakemler karakolda soruşturulmasına karar verebilirler. Sanık ve tanıklara işkence yapılır. Ancak kişi suçlu olsun veya olmasın devlet işkence tazminatı (diyeti) öder.

    Mahkum olmadan önce tutuklanamaz, hapsedilemez. Özgürlüğünden mahrum edilemez. Bucak başkanının davetine icabet etmezse veya hakem kararlarına uymazsa hukuk artık onu korumaz. Öldüren mallarına sahip olur.

    Gazeteciyim diye kimseyi konuşturmak zorunda değildir. Herkesin susma hakkı vardır. Yönetici de istediğine istediği cevabı verir. Mahkum olan herkes cezasını çeker. Mahkum olmayanı cezalandırmaya kalkışan suç işlemiş olur ve kim olursa olsun suçlu olur, mahkum edilir. Dokunulmazlık yoktur. Sadece merkezde görevliler yüksek mahkemelerde yargılanırlar. Milletvekilleri ve yüksek bürokratlar ancak yüce divanda yargılanırlar. Yüce divan mecliste oluşan hakemlerden teşekkül eder.

    Gazetecilerin görevi bürokratları denetlemek değildir. Gazetecilerin görevi ilim adamlarının ortaya koyduğu sonuçları halka anlaşılır dille aktarmaktır. Bir de görevlilerin halka ulaştırmak istediklerini halka, halkın isteklerini de görevlilere iletmektir. Görevlileri sorgulamak yalnız yargının uhdesindedir.

  6. Yazilarinizda kendinizden bahsetmeniz bana gore cok sıkıcı. Direk konuyu verseniz keske.

Yoruma kapalı.