İmralı-Edirne-Kandil ekseni arasında kaldık.. ‘En büyük hesabı’ bekleyeceğiz…

23
Reklam

AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Edirne-İmralı eksenli son açıklama pek çok kişiyi şaşırtmışa benziyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan o açıklamasıyla İmralı’dakinin Edirne’dekinden hesap soracağını duyurmuş oldu. Sorulacak hesap için “En büyük hesap” da dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan…  

Terör örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yargılanmış ve aldığı ağırlaştırılmış müebbet cezasını İmralı adasında çekmekte olan Abdullah Öcalan, HDP eş-başkanı iken ‘terör suçu’ ile irtibatlandırılarak tutuklanmış ve son beş yılını Edirne’de cezaevinde geçirmekte olan Selahattin Demirtaş’tan ‘büyük hesap’ soracakmış…

Konuya ilişkin yorum yapanlar konunun pek çok yönü üzerinde duruyorlar…

“Cumhurbaşkanı böyle bir gelişme yaşanacağını nereden biliyor?” diye soran var.

Öcalan’ın geçmişte de seçimler öncesinde İmralı’dan bazen mesaj göndererek bazen mektup yazarak sürece müdahil olmaya çalıştığını hatırlatan da çok.

Daha bir yığın soru.

Açıklamayı ilk duyduğumda benim aklıma herkesten farklı bir soru üşüştü; “Hani Demirtaş PKK ile irtibatlıydı?” sorusu…

Reklam

Öcalan hiç tereddütsüz PKK örgütünün lideri. Bu sıfatını bir kere bile inkar etmedi, bu özelliği sebebiyle yargılandı ve cezası da aynı sebeple verildi. Yargılanırken sık sık kendisinden “Bebek katili” diye söz edildiğini de hatırlıyoruz. PKK örgütüyle irtibatları çok açık olan isimler de bugüne kadar Öcalan’ın liderliğini hiç sorgulamadılar.

Selahattin Demirtaş ise genç bir hukukçu iken ilgi duyduğu siyasi hayata HDP’den girdi; milletvekili seçildi, parti içerisinde ilerleyerek eş-genel başkanlığa kadar yükseldi.

Hep legal siyaset içerisinde bulundu.

Cezaevinden ulaştırdığı mesajlarında da sürekli demokratik mücadeleden söz ediyor.

Abdullah Öcalan neyin hesabını soracak kendisine?

 Kendisini yargılayan yargıçların işini zorlaştırabilecek -belki de kolaylaştıracak- bir açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı…

O açıklamadan sonra Demirtaş’ın bir gün bile daha cezaevinde kalmaması gerekmiyor mu?

Devlet adına bugüne kadar konuşanlar ısrarla PKK terör örgütünün işinin bittiğini bildiriyorlar. İçişleri bakanından kim bilir kaç kez örgütün artık devşirecek eleman bulamadığını dinledik. Dağda pek az militan kaldığı rakam da verilerek telaffuz ediliyor.

Reklam

Dağdakilerin zorlandığı medyaya yansıyan açıklamalarından da belli oluyor.

Kısa süre önce PKK’nın dağ kadrosu liderlerinden Duran Kalkan’ın bir siteye verdiği röportaj bizim medyada da haber konusu oldu. O röportajda Kalkan, örgütü ile Avrupa ülkeleri arasında daha önce ileri sürülse de kanıtlanamamış ilişkiler bulunduğunu kendisi itiraf etti.

Geçmişte devlet tarafından başlatılmış ve ‘barış süreci’ adı verilmiş girişimin neden sonuca ulaşamadığı sorusuna cevap olarak ilginç sözler sarf etti Duran Kalkan

Dediğine göre, dış ortam Kürt sorununun çözümüne, barış sürecinin gelişmesine fırsat ve imkan vermemiş. Dışarıya dönük yapılan konuşmalarda sanki birçok güç, birçok devlet, barıştan, demokratik siyasi çözümden yanaymış, çatışmaya karşılarmış gibi kendilerini sunuyorlarmış. “Ateşkes ilan etmeyecek, savaşı sürdüreceksiniz” dayatmalarında bulunmuşlar, hem de defalarca. Bazen açık bazen gizli, bazen sözle bazen fiiliyatla dayatılan çatışmaymış, çözümsüzlükmüş. Hiçbir devlet çözüm, çözüm programı, çözüm projesi ile kendilerine yaklaşmamış. Tam tersine ilişki kurmuş, düşüncelerini, siyasetlerini, niyetlerini öğrenmiş; eğer niyetleri çözümden, ateşkesten yanaysa onu boşa çıkartmak için saldırılarda bulunmuşlar…

Dehşetengiz itiraflar bunlar.

Nedense bu sözlerin üzerine giden olmadı.

PKK en etkili ağızdan ‘dış mihrak’ itirafında bulunmuş oldu, ancak hemen her fırsatta ilgili ilgisiz her olan bitende ‘dış mihrak’ gören siyasiler, kendilerinin bu iddialarının bizzat bir PKK yetkilisi tarafından doğrulanmasını işitmezden geldiler.

Anlaşılır gibi değil.

Tıpkı Duran Kalkan’ın durduk yerde neden böyle bir itirafta bulunduğunun da anlaşılmadığı gibi…

Görülüyor ki, ortada anlaşılması kolay olmayan bir dizi konu var.

Öcalan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Şu an Edirne’deki (Demirtaş) en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki şu an her yer toz pembe. Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar” açıklamasıyla duyurduğuna göre, Demirtaş’tan kendisine hesap vermesini isteyecek.

İsteme ne şekilde olacak?

Terör örgütü lideri olduğu için yargılandıktan sonra cezaevine çevrilmiş bir adada günlerini geçiren bir mahkum (Öcalan), mahkum olmasa bile yine ‘terör’ ile irtibatlandırılarak tutuklu yargılanan ve kendisi de cezaevinde bulunan birinden (Demirtaş’tan) kendisine hesap vermesini nasıl talep edecek?

Hangi konuda?

İmralı’da bulunan mahkum Edirne’deki tutuklu aleyhine tanıklık mı yapacak yoksa?

Açıklamada ‘en büyük hesap’ diye geçen ifadeyle ne anlatılmak istendiğini de anlamak mümkün görünmüyor.

Tek anladığım, ülkemizin gerçekten tuhaf günlerden geçtiği…

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Bu konu da geçmişte yapılan temel hatalardan dolayı ülkeyi içerden kanatan yaralardan biri. Ülkemizin türk, kürt, çerkez, laz, arnavut/balkanlı, gürcü, boşnak ve daha birçok organları bu kanamadan zarar görüyor. Dış mihrakların ana amacı da bu zaten. Kendi dertleriyle uğraşsınlar bir arpa boyu gelişemesinler.

    Çözümsüz gibi önümüzde dursa da günümüz şartları yeni fırsatları içeriyor. Bu fırsatlar bölgedeki ilgili ülkelerden herbirinin elini taşın altına koymasını gerektiriyor. Bununla ilgili olarak ülkemizi ilgilendiren en önemli bir konulardan biri PKK’nın kendilerini kumanda eden yabancı mihraklara protesto çekip kendi payına yapacağı en hayırlı iş kendi kendini feshettiğini ilan etmek. Ondan sonra bu konuda ülke-yararlı işler için millet-devlet el ele geniş kalıtımlı, pozitif fikirlere açık bir platform oluşturmak ve bu işe temelden bir çözüm üretmek (kendi payıma konuya ilişkin ayrıntılara girme işi bir başka bahara-zamanım bu kadar!).

  2. “kahve cemaati”, “siyaset cemaati” derken dün ben de “adamın biri”ne “yorum cemaati”yiz demiş bulundum…
    Yine bazı yorumcu arkadaşlar geçen günlerde “diyalog kültürü”ne sahip olmadığımızı, insanlarımızın ve kültürümüzün “sorunlu” olduğunu savlamışlardı, hatta birisi hızını alamayıp gavurlardan biraz insanlık öğrenmemiz gerektiğini bile söyleyebilmişti!
    Aşağılık kompleksine ilaç yoktur:))))
    Gezmediğim görmediğim memleket, içine dışına girip çıkıp ciğerine kadar tanımadığım ulus, ülke kalmadı desem yeridir, bizim türk ırkı kadar insancıl, uygar, uyanık, aklı fikri bütün bir halk daha görmedim.
    Hani bazı safsalaklar savlıyor ya “layık olduğunuz gibi yönetilirsiniz” diye,
    vallahi bizim halkımız idarenin de hizmetin de en güzelini hakediyor,
    ama başımızdakilerin gevşekliği yüzünden bazıları habire milletimize sövüp sayıyor!
    Ulusumuzu karalamaya çalışmak yerine ona nasıl daha güzel hizmet verebiliriz diye kafa yorması gereken bu muhalefet ortalıkta dolaştığı sürece mevcut iktidar en iyisidir, öyle değil mi?

  3. DÜNDEN KALANLAR:

    “H. Gayret
    14 Ocak 2022 At 22:57
    Hasan “Yani Millet iradesinin gerçek, demokratik manada yansımadığı, yaşanmadığı bir TBMM’i pranga işlevi görmüş olur.” demişsin de;
    seçimlere katılım oranımızı mı beğenemiyorsun, meclisteki parti veya mebus sayısını mı düşük buluyorsun, yoksa milletvekili maaşları mı yetersiz?
    Millet iradesinin meclise yansımadığı iddianızın kanıtı nedir?
    Terör örgütünün siyasi uzantılarını bile balkaymakla besliyoruz, meclisin kimlere pranga olduğunu biraz açar mısınız?”

  4. Sayın Koru ,
    Sizin sormadığınız soruyu ben sorayım .

    Yoksa muteddeyyin kürt seçmeninin desteğini alabileceği Hüdapar dışinda bir parti kurulmasına giden yolun taşları mı döşenmek isteniyor ?

  5. ALTIN YORUMLAR:

    “H.B.
    15 Ocak 2022 At 01:36
    Değişik ama konuya ilişkili fikirlerin olması ülkedeki sorunlara gösterilen “ilgi”yi yansıtır. Bilgi ancak ilgi varsa oluşan bir değerdir. Kitabımız Kuran “bilgi”nin önemi konusunu vurgulamak için Allah (cc) şöyle der “Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu?”. Kulları olarak bu soruyu nihai analizde şöyle de sormamız gerekir; Allah’ı gerektiği gibi bilen, bilmeyenle hiç bir olabilir mi?

    Konulara ilgisiz kalmak isteyenler statüko’dan memnunsa ne işleri var burada? Okumak istiyen okur, istemeyen okumaz. Parazit, veya da mikrop! Bunların önemli bir kısmı vücuda girdiğinde vücudun daha sağlamlaşmasına da vesile olurlar. Bu konu da akledilmesi gereken bir konudur.

    Zafiyetleri sorgulamak sorunlara ilişkin yapıcı fikirler ortaya koymak çözümlere doğru yolculuğun ilk aşamasıdır. Sağolsun, Fehmi beyin, gündemi takib ederek, beyin fırtınası gibi bıkmadan usanmadan hergün yazması yorumcuların katkısıyla daha bir rengarenk oluyor. Kısa mesajlarda siyasi tercihlerin dışında veya sataşana sataşma dışında ne içerik var ki?


    Bilgi dedikleri, bilgi!…
    Okyanusta üç beş damla
    Ancak yoksa ona ilgi,
    Ne olur ki kör adamla!?

    Na to mermer, na to kafa,
    Biraz vursan tın tın öter,
    Aklını koymuşsa rafa,
    Bedelini bir gün öder!
    ….”

  6. Kocca ülkenin herbi sorununu hallettik, dağdan iner herkes bayıra, biz çıkmaya çalışırız ormana mağaraya kerevete diye? (yatarız erketeye desem uyarmı bilemedim).
    *Bir milleti ortadan ayırıp sonra muhtaç etmek bir avuç kenarda bekleyene..
    Kim ona yanaşacak, o kime öpücük atacak?
    Vay ülkemin güzel insanları vay ki ne vay.

  7. Kimin kimden ve ne için ve nasıl hesap soracağı, bunun ne kadar doğru olduğu veya olmadığı, böyle bir beyandan ne amaçlandığı vs. şahsen benim pek umurumda değil !Ne halleri varsa görsünler.
    Ben daha önce de muhtelif vesilelerle temas ettiğim gibi bu terör belasının çözümü hakkındaki naçizane görüşümü tekrar ve kısaca dile getirmek istiyorum .
    Genel olarak Kürt isyanları ve zamanla teröre evrilen bu bela , 1860 yılından bu yana devam etmektedir ; devlet devamlı olarak silahlı kuvvetleri ve şiddeti kullanarak bu güne kadar çözmeye çalışmış ama ne yazık ki hala bir netice alamamıştır !
    İlgili ve yetkili kişilerin beyanına göre eleman desteğinin kesilmesiyle, dağdaki kadronun bitip tükenmesiyle bu sorun çözülmüş olmaz, sadece ateşin üzeri bir süreliğine külle kapatılır ama ateş için için yanar ve bir gün ilk fırsatta yine ateş tutuşur yanmaya başlar.
    Nitekim tarihin çeşitli dönemlerinde bu durum bu şekilde tekrar tekrar nüksetmiş ve belanın sonu gelmemiştir .
    Çünkü tarih boyunca ve devamlı olarak şiddete başvurulmuş, hep bir kin ve husumet tohumları ekilmiş , bunlar unutulmamış, yeni nesiller tarafından ölen insanların acıları ve intikam duyguları hep yaşatılmış, durmadan bilenmiştir.
    Nerdeyse yarım asra yakın bir süreden beri devlet; kara , hava , jandarma ve gerektiği zaman deniz kuvvetleriyle , yani bütün gücüyle bu belanın üzerine gitmiş ancak netice alınamamıştır .Bu zaman zarfında muhtemelen 70-80 bin insan terör örgütünden , 15-20 bine yakın resmi ve sivil şehit hayatını kaybetmiş, yüz binlercesi yaralanmış ve nihayet 100 milyar dolardan fazla maddi zarara sebep olmuştur.
    Yukarıda bir elebaşının itiraflarında da olduğu gibi bu belanın başta dış destek ve yardımlar olmak üzere sosyal, kültürel, etnik, coğrafi, feodal , ekonomik , siyasi , tarihi vs. bir çok boyutu vardır ; dağdaki teröristin bitmesiyle mesele kapanmıyor .
    Bütün bu olumsuzlukların yanında ‘Çözüm Süreci’ adı altında başlatılan ancak içi doldurulmayan ve sadece isimden ibaret kalan , iktidarın siyasete alet etmesi , terör örgütünün de bunu artniyetle ve bir fırsat olarak kullanmaya kalkması yüzünden sonuç alınamayan adım veya yaklaşım tarzı çok doğruydu, çok yerindeydi ve çok gerçekçi idi ; ne yazık ki bu deneme heba olup gitmiştir .
    Sonuç olarak ne yapılması gerekir ; yapılması gereken şudur:
    Devlet yukarıda izah edilen bütün faktörleri teker teker ele alarak ve hiç bir şekilde gocunmadan, bir komplekse kapılmadan , büyük , güçlü kudretli bir devlet olarak yani büyük bir özgüvenle , büyük bir samimiyetle , tam bir iyiniyetle oturup muhataplarıyla bu sorunu her yönden konuşmalı, tartışmalı, görüşmelidir ; nelerin yapılabileceği, nelerin yapılamayacağı en ince ayrıntısına kadar ve bütün imkanlar zorlanarak incelenmeli, araştırılmalıdır ve nihayet buna göre de adımlar atılmalı , gerekenler yapılmalıdır .
    Siyasi amaçlarla da olsa devletin resmi bir Tv kanalını , bu insanların diliyle yayın yapmasına tahsis edebilen bir devlet ben inanıyorum ki diğer sorunların da pekala üstesinden gelebilecek bir güce , özgüvene , imkana sahiptir .
    Bu ülke hepimizindir ve herkese yetecek büyüklüktedir, hepimiz elbirliğiyle sahip çıkmalıyız !
    İnsanoğlunun konuşarak , görüşerek aşamayacağı hiç bir sorun yoktur!
    Herkese selamlar, saygılar

  8. Erdoğan son zamanlarda muhalefeti suҫlarken sanki kendi yaptıklarını anlatıyor gibiydi.

    Ṣimdi de olmasını istediklerinden behseder gibi…

    • Almancı arkadaş, yıllardır iktidar göreviyle birlikte muhalefet görevini de yürütmek her babayiğidin harcı değildir, almanyada işleriniz kebab tabii, sonuçta iktidar olmak isteyen bir muhalefetiniz var, bizimkileri görüyorsun işte!
      Milli ve manevi değerlerimize dümdüz gidiyorlar…

      • H.Gayret, durumu ṣimdi anladım. Erdoğan devamlı oynadığı iktidar-muhalefet rollerini karıṣtırmaya baṣladı galiba. Kendini yavaṣ yavaṣ muhalefet rolüne alıṣtırmak istiyor da olabilir.

        Almanya’da siyasetciler, sadece muhalifler değil, iktidardakiler de daha liyakatli galiba.

        Türkiye’deki gibi akaryakıta zamları müṣteriye önce tam yansıtma, ilerde de fiyatı birden ikiye katla. Böyle acemice hataları Alman politikacılar yapmazlar. Onlar gelen zamları azken yansıtır ki sürücüler zamlara alıṣsın…

        • Almancı arkadaş bu oyunmuş rolmüş muappetini bi geçelim, malum son yıllarda herkes başımıza piyes yazarı, tiyatro eleştirmeni bilmem ne kesildi;
          sanatın da suyu çıktı…

  9. Öcalan canı ile imtihandadır. Bir sefer asılıp kurtulacak ve kabrin öte tarafında heap verecek iken fırıldak devletin himayesi ve candle’dan ahbabı aksak doğunun kefaleti ve devletimin hizmetindeyim vaadi çerçevesinde artık o kafeste apodur. Selo’yu sevmez çünkü selo başlı başına marka değerine ve liderlik karizmasına sahiptir. Beş yıldır tutuklu yargılanan, yazdığı kitaplar ile alıngan Bülent Arınç’ın bile takdirini kazanan selo ilk etapta propaganda bakanlığının ilk hedefidir. Kürt seçmenler bu vesile ile dizayn edilmeye ve mümkün ise çakır gözlü goebbelsin algı prefabrikasyonu ile oluşacak bir zeminde oyların eski göz ağrıları akapeye akması sağlanmaya çalışılacaktır. Londrada ki Tower Bridge gibi duran kalkan biz sadece bariyer köprü biliriz onunda gezi ücreti 10 pound olmuş haliyle ücretini ödeyen herkes duran kalkan köprüden geçebilir. Sarihen yazmıyor diye sayın yazara bühtan edenler bu koşullar altında daha açık nasıl yazılır konusunu da açıklığa kavuşturup yorum ve görüşlerini azami dikkat çerçevesinde yapmaya gayretli olmalıdır. Gayretli trolleri bile hizaya sokan bu devran kim bilir daha kimleri feleğin çarkında tornistan edecektir.

  10. Baktım; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Şu an Edirne’deki (Demirtaş) en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki şu an her yer toz pembe. Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar” açıklamasına başkaca da hiç bir gazeteci-yazar değinmemiş…Ne muhalefet cenahından ne de yandaş basın tarafından; ne açıklamanın yapıldığı gün ne de bugün…

    Bu “En büyük hesap” ne imiş acaba? Sayın Yazarımız henüz bu konudaki düşüncelerini dile getirmedi, getirmiyor. E, biz bu yazıyı okuduk, içinde bilinmezleri barındıran bu yazıdan ne gibi bir sonuç çıkaracağız?

    Hesap iki yönlü…

    İlki; erken mi olur vaktinde mi; önümüzdeki ikincisi yapılacak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçiminin hesabı.. Siyasiler için “En büyük hesap” bu olsa gerek…

    İkincisi; HDP’nin şımarık oğlanı(!) Demirtaş’ın, Kürt halkı üzerinde Öcalan etkisini azaltan, demokratik siyaset güden ve bunun karşılığını da gördüğü -2014 Cumhurbaşkanı adayı olarak HDP’nin de üzerinde bir oy oranını (yüzde 9,76) yakalayarak- boyundan büyük işlere kalkışması, devam etmesi halinde siyasal zeminde taşları yerinden oynatacağı hasebiyle siyaset arenasından uzaklaştırılması…

    (Demirtaş’ın, demokratik söylemde bulunmasına rağmen örgütle arasına mesafe koyam(a)dığına, bağımsız kalmadığına kaniyim.)

    Uzaklaştırıldı ve mahkum olmadığı halde tutulduğu yerden verdiği mesajlar, yazdığı makalelerle genel siyaset üzerindeki etkisini sürdürüyor. Bu etkiyi kırmak hesabın ikincil kısmını oluşturuyor.

    Peki bu nasıl olacak?

    Biz vatandaşlar açısından asıl hesap, Demirtaş’tan hesap sormasına karşılık Öcalan’ın ne elde edeceğiyle ve bunu ona kim(ler)in sağlayacağı ile ilgili olması gerekir. Öcalan, hem Kandil hem de HDP eliyle çizilen imajını yeniden elde edeceğine karşılık nasıl bir strateji izleyecek ve ona bu konuda kim/ler yardım edecek, ne karşılığında?

    Öcalan tutulduğu yerden örgütü ile iletişim kurabiliyor, hatta bazen genel kamuoyuna da ulaştırılacak şekilde mektup bile yazabiliyor. Son mektubu seçmen nezdinde karşılık bulmadı ve hitap ettiği seçmen Demirtaş’ın gösterdiğinden yana tercihini kullandı 2. İstanbul seçiminde.

    “En büyük hesap” önümüzdeki ilk seçimle ilgili olduğuna ve (HDP seçmeni dahil) Kürt seçmenin takınacağı tavır önemli olduğuna göre Öcalan bu seçmen kitlesine hangi argüman, hangi araçlarla hükmetmeye çalışıp Demirtaş’ı yükseldiği yerden alaşağı ederek hesap sormuş olacak?

    Aklıma -Allah göstermesin- 7 haziran 2015 seçiminden sonra olduğu gibi PKK terörünün yeniden azıp ve hükümetin, zayıf ekonomi koşullarında terör olayları üzerine kararlılıkla gidip gidip geleceğinden başka da bir şey gelmiyor.

  11. Bir de; “Hesabın en büyüğünü İmralı soracak” şeklinde, devletin en yüksek noktasından bir açıklama yapıldığını okuyanlar, dinleyenler, izleyenler sanacaklar (ben öyle sanıyorum) ki: Öcalan İmralı’dan salınacak ve gidecek tutuklu Demirtaş’ın bulunduğu hapishaneye girecek, Demirtaş’ın yakasına yapışacak ve en büyük hesabı (o ne demekse işte öyle) soracak!..
    “İmralı’daki”ne mektupçuluktan başka bir de hesap sorma görevi mi verilecek, anlayamadık?..

  12. Sayın Koru!
    Demirtaş’a zaten beş yıldan beri hesap sorulmaya devam edilmekte.
    Bu hesap sorgusunun bitmesinden sonra, daha büyük hesap sorma için İmralı’da yeni bir mahkeme kurulup, başkanlığına da “Imralı’daki”ni mi getirecekler!..
    Durum izaha muhtaç…

  13. Sayın koru sizin anlamadığınız hiçbir sey yok malesef hesabınıza anlamak gelmiyor lafı evirip çevirmeden direk meramınınızı söyleseniz olmazmı.

    • Direk söyleyemez. O ima eder. Ya da birilerinin ağzında konuşur. Sözü başkasına söyletir.

    • Vallahi ben dün sorduğum bir sorunun cevabını çok iyi bir anlatımla herkesin de anlayabileceği bir tarzda aldım.

      He yazar benim bilmediğim sanatları yazılarında icra ediyormuş da ben bilmediğim için bu sanatları farkedemiyor olabilirim ama soruma cevap alabildim mi evet aldım ben meseleyi anladım mı evet anladım. Önemli olan soruların doğru cevabını bulması. Çok Teşekkür ediyorum Yazarımıza.

      Yazar her soruya cevap veriyor mu veriyor, soru olmadığında da kendi sorusuna cevap arıyor ama işte başkalarının sorularını da herkes anlamıyor. “Ne yapacan hayat böyle Sebo”. Tırnak içi bir dizi repliği:))

  14. EGEMENLİK–ANAYASA 6. MADDE
    Egemenlik başlıklı Anayasamızın 6.maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi:
    “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
    Hesap sorma, Anayasamıza göre yargının yetkisindedir.
    Hiç kimse bu yetkiyi devredemez.
    Hele hele Cumhuriyet Tarihinin en kanlı terör örgütü liderine.
    Devreden de, devrine göz yuman da hesabını verir.
    Herkes hesabını buna göre yapsın.
    Bir de ülkemizde milliyetçi ve bu isimde bir parti yokmu?
    Bir de genel olarak psikolojik problem yaşayanlar, “ben psikolojik sorun yaşıyorum” demez.Hatta gündeme getirenleri psikolojik sorun yaşamakla itham ederler.
    Durum ve sorun “vahim ötesi”

    • Sayın yk, bu bahsettiğiniz anayasa da daha önceki anayasalarımız gibi darbe mahsülüdür öyle değil mi? Yoksa farklı veya hayali bir anayasadan mı söz ediyorsunuz?
      Kaçıncı fıkrasının bilmem ne bendi olursa olsun, darbe anayasalarını önümüze getirip bize hukuk dersi mi veriyorsunuz?
      Önce etik olmak lazımdır…

  15. Oyları düştüğü için öcalanla dirsek temasına geçip kürt seçmene şirin görünüp oylarını almak için olmasın bu konuda geçmişte akp gömlek değiştirme konusunda tarihi baya kabarık ta…
    Sahi kürt gömleğini hdp ile mi giymişti çözüm sürecinde hani bahçeliye ağzından salyalar akıyor dediği zamanlar. Acaba bahçelinin salyalarına ne oldu…

Yoruma kapalı.