MHP lideri CHP liderini hedef aldı.. Peki ben neden esas hedefin AK Parti olduğunu düşünüyorum?

32
Reklam

Bugün siyasi hayatımızda ender görülen bir gelişme yaşandı. Birkaç gündür solunum yollarındaki bir rahatsızlık sebebiyle tedavi görmekte olduğu bilinen MHP lideri Devlet Bahçeli bir yazılı açıklama ile anamuhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağır biçimde suçladı.

Suçlamayla da yetinmedi, dokunulmazlığının kaldırılarak yargılanmasını da talep etti.

Açıklamanın belli başlı bölümleri şu şekilde:

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı tahammülsüzlükleri malum ve merbut olan karanlık niyet sahipleri, arkadan dolaşarak, aynı zamanda planlı itibar ve irade suikastlarıyla, ülkemizin diriliş ve yükseliş ümitlerini köstekleme yarışına girmişlerdir. Bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisi tamamıyla kontrolden çıkmış, siyasi ahlaktan vahim şekilde savrulmuş, millete aidiyet bilincinden hızla uzaklaşmıştır.

*CHP-HDP-İP-SP arasında kurulan anayasa hazırlık masaları, kirli bağlantılar, Türkiye muhaliflerini umutlandıran sinsi ve gizli pazarlıklar birer birer gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bilhassa CHP ile HDP’nin aynı kulvar ve kumanda merkezine sabitlenmesi büyük bir sorun olarak karşımızdadır. CHP’nin milli meselelere sırtını dönerek PKK’dan medet umar hale gelmesi skandal ötesi bir sapma halinin tezahürüdür.

*CHP Genel Başkanı ikbal hesaplarını ikmal ederek kaos ve krize siyasi istikbalini bağlamıştır. CHP’nin şu anda takip ettiği siyaset Türk milletinin egemenlik ve tarihsel haklarıyla temelden ve bütünüyle çatışmaktadır. Bu nedenle CHP vatana ve millete alenen karşı tavırdadır.

*Hiç kuşku yok ki, CHP Genel Başkanı’nın ve sözcülerinin siyasi eylem ve sözleri suç teşkil etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir şart altında bu zillete ve ülkemize hezimet vaat eden teşebbüs ve girişimlere sessiz ve seyirci kalmayacaktır. Özellikle CHP Genel Başkanı için dokunulmazlığın kaldırılması ve mahkeme yolu ardına kadar aralanmış ve açılmıştır.”

CHP’nin MHP’ye cevabı

Reklam

Devlet Bahçeli’nin açıkça Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılarak yargılanmasını talep ettiği bu açıklamanın ardından, MHP, Başkanlık Divanının kararıyla, “CHP-HDP ilişkilerinin incelenmesi, CHP Genel Başkanı’nın suç teşkil eden fiili ve değerlendirmelerinin analiz ve araştırılması maksadıyla” bir komisyonun görevlendirildiğini duyurdu.

Komisyonda, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ile Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun yer alacağı bildirildi.

CHP de hiç beklemeden Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in ağzından Bahçeli‘nin açıklamasına şu cevabı verdi:

*Sayın genel başkanın dokunulmazlığı 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde kendisine, gösterdiği adaylara, ortaya koyduğu siyasete milletin gösterdiği teveccühtür. 31 Mart’ta seçimleri küçük bir farkla kazanan İmamoğlu’na dokunmaya kalkanlar, 23 Haziran’da demokrasi tokadıyla karşılaştılar. Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik girişimlerin de o tokadın çok daha büyüğü bir demokrasi tokadını yiyeceklerine hiç şüphe yoktur.

*Bir komisyon kurulup bu komisyonun bir takım terör örgütü ilişkilerini incelemesine gerek yok. MHP’ye tavsiyemiz devletin televizyonunu sınır ötesine götürüp mikrofonu Osman Öcalan’a uzatanları incelemeleri. Abdulllah Öcalan’dan mektup alıp o mektubu devletin ajansına okutturup, Öcalan’ın desteğini Cumhur İttifakı’na yöneltmeye çalışanları sorgulamalarını tavsiye ederiz.

*CHP olarak kendi gündemimizi sürdürmeye, ittifakımızı genişleterek devam etmeye, güçlenen siyasetimizle birlikte tek adam rejimine karşı tam bir demokrasiyi, katıksız parlamenter sistemi kurana kadar, kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını sağlayıp sonuçta bu ülkede demokrasiyi yeniden egemen kılana kadar ittifakımız devam edecektir.

*Tükenmekte olan bir ittifakın küçük ortağının hezeyanlarını üzülerek birazcık da tebessümle tarih önünde not ederiz.”

“Siyasi hayatımızda ender görülen bir olay” olduğunu en başta belirttiğim bu karşılıklı restleşme bana da bu yazıda daha önce hiç yapmadığım bir tarzı zorladı. Gördüğünüz gibi yazımın büyük bölümü iki tarafın birbirleri hakkında söylediklerinden ibaret.

Reklam

Bu noktada ben aradan çekilip sizleri okuduklarınız üzerinde düşünmeye davet edebilirim.

Benim değerlendirmem

Ama öyle yapmayacağım. Kısa bir değerlendirmem olacak.

MHP liderinin çıkışı evet doğrudan CHP’yi ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alıyor; buna kuşku yok. Ancak, esas hedefinin ‘Cumhur İttifakı’nda ortağı AK Parti olduğunu düşündüren bir yönü de var bu çıkışın.

İttifakın büyük ortağının ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bel kemiğini teşkil eden ‘yüzde 50+1’ formulünü bir eski bakana yaptırılan teklifle ‘yüzde 40’ eşiğine indirmek istemesini herkesten farklı yorumlamış olmalı MHP. 

Bu yöne sapılmak istenmesini, MHP’liler, ya oyların düştüğünün kabulüyle acizliğin dışa vurulması -yani siyasi bir zaaf- ya da MHP’siz yola devam etme -yani ittifakı bozma- niyeti biçiminde değerlendirmişe benziyorlar.

Açıklamalar bana bunu düşündürdü işte.

[İki tarafın açıklamalarının ana hatlarını BBC-Türkçe sitesinden aldım.]

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Ak parti hep mağdur edilmenin avantajını kullandı;367 krizi, kapatılma davası, 27 nisan bildirisi, başörtü meselesi ilk akla gelenler fakat artık mağdur eden pozisyonunda şöyle ki bu son dönemde medyanın neredeyse tek ses iktidar tarafında olması,muhalefetin vatan hainliği teröre destek suçlamasıyla baskı altında olması , İstanbul seçimlerinin sudan sebeplerle iptal edilmesi, açıklanan ekonomik verilere güven kalmaması enflasyona göre zam alan çalışanların emeklinin mağdur edilmesi , 15 temmuzdan sonra çoğunluğu darbeye suça karışmadığı halde irtibat iltisak gibi gerekçelerle soruşturma geçirenlerin sayısının yarım milyonu geçmesi, Sayıştay raporlarına bile yansıyan usulsüzlüklerin üstüne gidilmemesi en fazla görevden almanın yeterli görülmesi gibi birçok konu var. CHP liderinin suçunun araştırılması iktidarın işi mi
    yargı makamlarının işi mi suçu varsa bile halk öyle algılamayacak mağduriyet algısı oluşacaktır. Ak partinin ayakta kalması için ülkenin normalleşip az bi şey mağduriyete ihtiyacı var mağdur etmeye değil..

  2. Bahçeli yıllarca millete ülkenin hayrı için akpye oy vermemesi yönünde telkinde bulundu. Baktı ki olmuyor ittifak kurup akpyi kendi bitirmek için çalışmalara başladı. Bahçeli nin planı tıkır tıkır işliyor. En fazla bir yıl içinde siyasi sahnede akp diye bir parti kalmayacak. Siyasal İslamcılar uzun yıllar iktidara gelemeyecek bu ülkede diye düşünüyorum ben. Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler.

  3. Bu meydanı boş bulup döktüren döktürene maşallah ! Ne okumak ne de göz atmak mümkün dolayısıyla kimseye bir hayrı olmuyor ! Naçizane ben de kısa bir şey söyleyip kapatayım : Delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramazmış ! Selam ve saygılarımla .

  4. İş bilen(e)değil kılıç kuşanan(a) (kavgacılara) rağbet olan bir ülkeyi yönetse yönetse Erdoğan gibi çenesi kuvvetli, insanlari kandirmasini ve kullanmasını iyi beceren, devletin malini rantçilara peşkeş çeken yöneticiler, yönetir. Tabii halkda bnunlar kaytsız şartşız rağbet ettikleri için, bu ülkede, sefalet,açlik kavga,ruşvet, kardeşi kardeşe kirdirma. Noktaladim çünkü, sayacak olursam uzaya yol olur…

    Son 17 yılda! Sondan başlayarak kimlerin bizleri yönetiğne bir göz atalim. Şu an, Antepli Perinçek, Cübbeli Ahmet, Adiyamanli mele hazretleri, Erzulumlu, hocaefendi ve saray fetvacıları.

    MHP zaten mallarina mal katanlari ve zenginleri korumak için vatan millet edebiyatı ile, fakir fukara çocuklarıni seve seve ölüme gitmelerini garantiya alabilme görevi üstleniyor ,yani GÖNÜLLÜ ŞEHITLIĞE HAZIRLIYOR.
    Peki biz bütün bunlari hakkediyirmuyuz?
    Evet. Nedeni, soru sormayi ve soranlari sevmememiz…

    Bizi alakadar etmediğini zannettiğimiz Kaşikçi cinayetinden bir örnek: Cinayeti ortaya çıkaran bizim istihbarat.

    Kaşıkçiya gelince, Sudileri en iyi taniyan ve onlara güvenilmiyeceğini de en iyi bilenlerin başinda Kaşikçi gelir.
    O cinayetten sonra Mit’in Suudi elçiliğini dinlediğin öğrendik.
    27 Eylül 2018 de C Kaşikçi evlenme dairesine gidiyor ve kendisinden bekarlik
    kağidi isteniyor. Oda direk elçiliğe gidiyor ve kendisine gün veriyorlar.
    Daha sonra neler olduğunu yazmaya gerek yok.

    O zamadan bu tarafa hiç kimsenin sormadiği benim kafami kurcalayan bazi soru işaretleri var.
    1- Bizim MIT suudi konsolosluğunu dinlediğine göre bir hafta boyunca onlarin yaptiklari cinayet pilanini duymadilarmi? Yoksa duyduda Anlamadilarmi?
    2- Bir ülkeye yabanci devletden gelen 17 ust düzey görevlilerin ne için geldiğini o ülke güvenlik görevlilerı bilmeleri gerkmezmi?
    3- Kaşikcinin sudilere güvenmediğini dunya alem biliyor. Peki onu elçilige gitmesi için onu kimler ikna edip ona güven verdi.

    Kendim ve bir cok arkadaşim yabancı uyruklu ile evlendiğimizden doayı, prosüdürü cok iyi biliyorum.kaşikcinin nikah işlemleri, anlatilanlar gibi değil…

    Soru sormayan bir milleti kandirmak cok kolay. MHP Liderinin aciklamasindaki.

    “ülkemizin diriliş ve yükseliş ümitlerini köstekleme yarışına girmişlerdir.”

    Vaaaay başimiza gelenler vay. Ülkemizi öldürmüşler onlada yetinmeyerk, Dünyada itibarini 00000 sıfirlamişlar, gözümuzun icine baka baka palavralara sıkılmadan devam ediyorlar.
    Buna rağmen halen daha onlari savunanlar olduğuna gore.Demeki biz bunlari hak ediyoruz

    • nurdan hanım merhaba! Kaşıkcı cinayeti, içinde türkiye olsa bile benim için lüks sınıfında. fakat sizin yazınızı doğru anlamışmıyım merak ettim.
      – prens salmanı ya da onun üst düzey yöneticilerini kaşıkcıyı öldürmesi için amerika teşvik etti.
      – kaşıkcının öldürüleceğini türkiyede bazıları biliyordu fakat kaşıkcıyı korumak için hiçbir adım atmadığı gibi cinayeti kayda alıp, uluslararası arenada duyurulması görevini üstlenildi.
      – Amerika, türkiyenin bu cinayeti suudilerin işlediği yolundaki kanıtlarını kullanarak, olayı örtbas etme karşılığında suudilere silah sattılar.
      – Türkiyedeki, kaşıkcı cinayetini bilip kayda alan, fakat cinayeti önlemeyenler kimler ve bunların ne gibi bir çıkarı var bu kısım belli değil.
      – Yani, türkiyedeki bazı kişiler, kaşıkcı cinayeti için amerika ile işbirliği yaptılar.
      – Doğru mu anlamışım?

      • Hamza bey simdi ne desek bos, dogru anlamissiniz desem nurdan hanima karsi ayip olacak cunku pek anlasilir bi metin degil; yanlis anlamissiniz desem size ayip olacak cunku hicbisey anlamamissiniz ki bu da sizin kusurunuz degil zaten… Iyisi mi birak daginik kalsin..! Haksiz miyim didem hanim?

      • Hamza bey,merhaba! Yazdiklarınızda doğruluk payi var. Yalniz devletlerin değil bireylerin menfaatlari için. Paramatik PMS kurban olarak seçilmiş birisi. Yoksa PMS Kaşıkçıyı öldurtecek kadar aptal değil.
        Umarım ilerde bu konuda Türkiyenin başı ağrımaz.

        Uluslar arası ilişkilerde öğle gürleyıp bağirmakla süçlarini kapatamazlar.
        BM deki Keşmir konusnda hindistana esip gürleyince Hindistan hükümeti Türk şirketinin ordaki sel baskinlarina mudahale eden gemisini geri göndermeye kara verince, bu sefer gönderemesin diğe onlara yalvariyorlar. Çünki gemi geri gelirse Şirket 3 miliyar dolar zarar edecek.

        Kaşıkçi ve 15 Temmuz gazeteciler tarafindan didik didik araştiriliyor.
        15 tammuzun 56 dakıkalik belgeseli avrupada Danimarkmi hangi ülke ulduğunu unuttum galesi yapılmiş.

        Gemi Haberinın linki
        https://ahval.me/

        • Not: yukardaki linkte yazi açilmiyor.
          Bahs edilen gemilerde
          Sel baskinlari için olanlar değil.

          Deniz filosu..
          Aşağida yazidan bir bölum, yazinin link numarasi ve yazinin nir bölümün kopisi.

          During the 74th United Nations General Assembly, Erdoğan made

          Following Erdoğan’s speech, India’s Prime Minister Narendra Modi held two separate meetings with two neighbours of Turkey, Greek Cypriots and Armenia, that have had

          (http://ahval.co/en-60627)
          Turkish company likely to lose billions of dollars after Erdoğan’s pro-Pakistan speech 2019-10-03 Turkey’s 45,000-ton fleet support ships (FSS) deal for the Indian Navy, estimated to cost $2.3 billion, is expected to be put on hold after President Recep Tayyip Erdoğan’s remarks on Kashmir

  5. Yazara katılmıyorum. MHP nin bu hamlesi, ülkenin hiç de iyi noktalara gitmediğinin ve gitmeyeceğinin göstergesi. Bu devletin suçu ve suçluyu araştıran kurum ve kuruluşları varken bir Partinin bünyesinde Anamuhalefet liderinin varsa işlediği Suçu araştıracak Komisyon kurulması sistemin çöktüğünün ifadesidir. Size bundan sonra olacakları söyleyeyim: Tıpkı İst seçimlerinin iptalinde olduğu gibi yargıya ” ben suçu araştırdım, buldum.ikna oldum buna yargı olarak sende ikna ol ve benim istediğimi yap” baskısı yapılacak ve yargı bu isteği yerine getirmek zorunda kalacak, sonrası TUFAN

  6. Türkiye’nin siyaset dünyasında taşlar halihazırda yerinden oynamaya başlamış bulunuyor. Ve, bu daha sadece bir başlangıç. Yakında, o taşlar, yer çekimi yasasını boşa çıkarmak istercesine, vızır vızır Türkiye coğrafyası semalarında uçuşuyor olacaklar.

    Sadece bir yılı biraz aşkın bir süre önce, bizlere bu yorum sayfalarında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin nimetlerini ballandıra ballandıra anlatıp geçilecek yeni sistemle birlikte Erdoğan’ın Türkiye’yi nasıl uçuracağını izah eden arkadaşların, bir sonraki seçimlerdeki olası sonucun ne olabileceğine yönelik tartışmalara ilişkin olarak yazdıklarını okuduğumda, hafifçe gülümsemeden yapamıyorum.

    Belli ki, Erdoğan iktidarını yitirip kendisi ve partisi tarih oluncaya kadar (ben diyeyim en iyi ihtimalle iki, siz deyin üç yıl), bu tutkulu AK Parti taraftarı arkadaşlar gerçeklere gözlerini kapama ısrarını sürdürecekler.

    Bu açıdan, Bekir Bey’in söylediği kusursuz bir örnek teşkil ediyor. Şunu söylüyor Bekir Bey:

    “Örneğin 2.turda Erdoğanın rakibi İmamoğlu gibi boş ve silik biri olursa Erdoğan farklı kazanır.”

    Bekir Bey’e, üç beş ay önce Erdoğan’ın karşısına adı E. İmamoğlu olan “boş ve silik” bir “kenar mahalle belediye başkanı” çıktığını, Erdoğan’ın -CHP seçmenlerinin bile sadece 1/4’ünün ismini daha önce bir yerlerde işitmiş olduğu- bu adı sanı bilinmez adaya karşı ağır bir yenilgi aldığını, partisinin İstanbul, Ankara ve İzmir gelmek üzere hemen bütün büyük illeri kaybetmiş olduğunu hatırlatmanın bir yararı olabileceğini düşünüyor musunuz?

    Ya da, Bekir Bey’i, “AK Parti’nin çekirdek oyu ilk defa yüzde 30’un altına düştü” diyen adaşı Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın açıkladığı verinin gerçek olduğuna inandırma şansımız olabilir mi?

    Tutkulu AK Parti yandaşı yorumcular başta gelmek üzere, bugün bir seçime gidilse İyi Parti’nin alacağı muhtemel oy oranı nedir?” sorusuna yanıt veren kamuoyu araştırma şirketlerinin bulgularından kaç kişi gerçekten haberdar burada yorumda bulunan arkadaşlarımızdan?

    Hadi kamuoyu araştırma şirketleri İyi Parti’nin bugünkü oy oranı konusunda fena biçimde çuvallıyor olsunlar. Hadi, Erdoğan, kimilerinin ümit ettiği gibi, gitsin İyi Parti’yi Cumhur İttifakı’na yamasın ve MHP de buna ses çıkarmasın: Meral Akşener ve parti yönetimi böylesi bir karar aldı diye İyi Parti’ye oy vermiş insanların gidip oylarını Cumhur İttifakı leyhine kullanacaklarını düşünüyor musunuz gerçekten? “Erdoğan’ın ve partisinin içinde yer aldığı bir ittifaka asla oy vermem” diyen İyi Parti seçeminin bu partinin toplam seçemeni içindeki ağırlığından kaçımız haberdar?

    AK Parti’nin tasfiyesine, MHP’nin kendi olağan (ve geleneksel) konumuna geri çekilişine, PKK vesayetindeki HDP’nin içinin kaynamasına (terör örgütünün parti üzerindeki vesayetinden nemalanan, HDP olmasa koca bir hiç olacak Stalinist, Kemalist, Maocu sosuna batırılmış marjinal Türk sosyalistleri ile şiddet tapınıcısı Kürt milliyetçisi-PKK borozancısı partililerin başını hayli ağrıtacak hayırlı bir kaynama olacak bu) tanık olacağız 2023’den çok çok önce.

    Türkiye, içinde bulunduğu sayısız açmazdan, A. Babacan ve ekibi ile ulusalcı ve jakoben reflekslerinden NİHAYET hatırı sayılır biçimde uzaklaştırılmış CHP, ya HDP’den kitlesel olarak kopan ya da HDP’yi olumlu anlamda dönüştüren Kürtlerin işbirliği sayesinde, ekonomik anlamda zorluklar yaşayarak, çıkacak.

    Ben böyle istiyor, ya da ben böyle öngörüyorum diye değil elbette.

    Türkiye’nin beka sorunu giderek derinleştiği, Türkiye’nin Erdoğan ve AK Parti’yi taşımasının artık mümkün olmadığı için böyle.

    Taşlar yerine oturduğunda, elimizde iki esaslı siyasal aktör kalmış olacak: Babacan ve ekibinin kuracağı parti ile CHP.

    HDP’nin içine yuvarlanacağı krizden çıkması, ancak bu ikisine vereceği (vermek zorunda kalacağı) destekle mümkün olacak. Saadet Partisi de bu ZORUNLU Türkiye ittifakının parçası olacak elbette.

    Erdoğan’ın bir kaç yıl içinde başına gelecek yazgısı, orduyu tek başına Suriye’ye soksa bile, değişmeyecek.

    Erdoğan ve partisi daha bugünden “dün” de kaldı, artık geçmişin bir parçası.

    Olması gerektiği gibi.

    • ”Bu sırada Erdoğan geçmiş olsun dileklerini parti adına iletirken, AKP yerine, Refah Partisi dedi. Bu durumu gören Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar uyarıda bulundu”
      Erdoğanın dilimi sürçtü acep,yoksa o da bu duruma mı hazırlıyor kendini 🙂
      Bernar bey hoşgeldiniz,yorumlarınızı burada tekrar görmek güzel.

  7. Sayın F.K.T.! cevabınızı dün göremedim. bugün görebildim. bu nedenle bugün cevap yazacağım. Ancak, zannediyorum, bu size yazacağım son cevap olacak.
    “Yaşanan tarihi süreçlerde insanlık kümesi birçok alt kümeye ayrılmış ve bunlar arasındaki ilişkiler ana hatlarıyla belirlenmiş.” diyorsunuz.
    – Oysa, birbirinden tamamen ayrı kümeler olmadığı gibi, bu kümeler arasında da sabit, değişmez ilişkiler yok. Kuran ayetlerinin süre ve zemini bile tartışılırken, siz kuranın da üzerinde, değişmeyen kümeler ve küme ilişkilerini kabul ediyorsunuz. Oysa dünyada reddedilemeyen tek gerçek değişimdir.
    – Mesela türkleri bir küme olarak alırsak, türkler pekçok ulusla karışmıştır. bugün anadoluda, seyrek sakallı kısa boylu özelliklerde bir türk bulamazsınız.
    “Havalimanında yurtdışına giderken bu görüşlerinizi söyleyerek geçemiyorsunuz, pasaportunuz soruluyor.” diyorsunuz.
    – Polis çevirmesinden de kimliğinizi göstermeden geçemiyorsunuz. Milliyetçilik ile, yasal olarak ortaya konulmuş bir zorunluluğun alakasını ben pek çözemedim. Alman pasaportuna sahip bir türkün, türkiyeye girerken alman pasaportu göstermesi durumuna kafanızda nasıl çözüm buldunuz bilemiyorum. O türkün alman milliyetçisi mi olması lazım?
    “Diğer yandan millet (ulus) kavramı ırka da dayalı olmakla birlikte, esas belirleyici olan kendinizin hangi millet ailesine ait olduğunuzu kabullenmek ve onlarla kader birliği yapmanızdır” diyorsunuz.
    – Bu cümleniz de tamamen sorunlu.
    – Bazen bir kürdün kendisini türk zannetmesi gibi istisnalar olabilir ancak, bütün kürtlerin ya da kürtlerin çoğunluğunun kendisini türk zannetmesini ummak, akılla pek uyuşmayan bir beklenti olur. Aynı durum bu ülkede ermeni ve yahudi azınlıklar için de geçerli. Unutmadan, şimdi bir de arap azınlığımız var. Arapların “ben türküm” demesini bekliyorsunuz. Allah akıl versin diyeceğim.
    – “… onlarla kader birliği yapmanızdır.” cümleniz ise daha da sorunlu. Kürtlere, ermenilere, yahudilere, araplara, çerkezlere, arnavutlara ne öneriyorsunuz farkında değilsiniz.
    – Kürtler, ermeniler, yahudiler, rumlar, çerkezler, arnavutlar, boşnaklar vs, kendisini türk kabul etmezse, kader birliği yapmasın mı?
    – Mesela, küresel ısınmaya karşı, ülkenin çoraklaşmasına karşı, kürtler, ermeniler, rumlar, çerkezler, yahudiler türk milletine ait olduğunu kabul etmezse ne yapsınlar?
    – Depremde, türk olduğunu kabul etmezse, bize yardım etmesinler mi? biz onlara yardım etmeyelim mi?
    “Milliyetçiliğin doğru olanı, bir devlet çatısı altında birlikte yaşayan insanların “biz de başarabiliriz” duygusuyla ileriye yönelik başarı hedefleri koymasıdır” demişiniz.
    – İnsanların başarı hedefi koymasının milliyetçilik ile alakası yoktur. Öncelikle, sorunlar ve hedefler o kadar çeşitlidir ki, “biz de başarabiliriz” duygusu ve hedefi de o derece farklılık arzeder. Mesela, “Çevre kirliliğine karşı biz de iyi birşeyler yapabiliriz” dediğinizde millet kavramının hiçbir anlamı yok. Ya da, “biz de bilim ve sanatta ileri bir ülke olabiliriz” dediğinizde de öyle. Ya da, “Ekonomik olarak biz de güçlü olabiliriz” dediğinizde de öyle. bunların millet ve milliyetçilik kavramı ile hiçbir alakası yok.
    – Daha doğru ifade edilecek olursa, millet ve milliyetçilik kavramı ile bu hedeflerin hiçbir bağlantısı olmadığı gibi, tam tersine, bu hedeflere engel de teşkil edebilir.
    – Ülkemizdeki çoraklaşmaya karşı, kürdü, türkü, çerkezi, lazı, ermenisi, yahudisi, rumu ile, hatta ve hatta, ülkemize geçici olarak gelmiş turisti ile birlikte bir çaba içine girersiniz. Mesela, turistler, çevreyi kirletici davranışlardan sakınırlar. Sahillerimizde atık toplayan turistler bile vardı.
    – Millet ve milliyetçilik dediğinizde, birşeyler başarmanın önüne engel korsunuz. Ülkeyi bölersiniz. Çatışma ve kaosa neden olursunuz. toplumu ayrıştırırsınız.
    ‘Neandertelman’den Homo Sapiens’e geçtikten sonra konuşmaya başlayan insanoğlunun neden farklı dillere ve ırksal özelliklere sahip olduğu meselesi hem içinden çıkılamayacak derinliktedir hem de pratik bir değeri yoktur. ” diyorsunuz.
    – Neandertelman meselesinin hem pratik bir değerini olmadığını söyleyip hem de hiç gereği yokken neden gündeme getirdiğinizi anlamadım ancak, “… neden farklı dillere ve ırksal özelliklere sahip” olduğu konusu henüz bütünü ile bilinemez olsa da, çeşitli araştırmalar ve teoriler var. Mesela, bir ırkın ortaya çıkabilmesi için coğrafi olarak yalıtılmış olma gereği gibi bazı nesnel gereklilikler ileri sürüyorlar.
    – Ayrıca, soğuk memleketlerdeki ırklar daha çok beyaz tenli iken, sıcak memleketlerdeki insanlar ise daha çok koyu renklidir. Mesela, çinlilerin kısık gözlü olmasında göz kapaklarındaki yağın etkili olduğu söyleniyor vs.
    – “MHP’nin milliyetçilik adı altında ırkçılığa çok yakın bir yerde durması, bu konuda kafalarımızın karışmasına neden oluyor” diyorsunuz.
    – Aradaki fark, ırkçılığın kişi yaşamındaki önem derecesi ile alakalı. yoksa her ikisi de ırkçılıktır.
    – Kimisi farklı bir ırkı küçümser, kimi ise, eline fırsat geçince öldürür. yoksa mhp ırkçılığı ile sizinki arasında bir fark yoktur.
    – chpnin ilk dönemlerinde milliyetçilik gündeme gelmiş. çünkü o dönem, dünyanın milliyetçilik eksenli dönüşüm yaşadığı dönemdi. arapların osmanlıya karşı ayaklanmalarında da, osmanlının yıkılışını önleme çabasında da milliyetçilik akımının etkisi vardı. Tabii kurtuluş savaşında da…
    – Saygılarımla!

    • Hamza Bey. Bu tartışmayı bize ayrılan yorum sayfalarında sonlandırmamız mümkün değil. Saygılar.

  8. Yazdığınız gibi düşünmüyorum. Bana göre, Kılıçdaroğlu’nun millet ittifakını bozmaya çalışıyorlar derken “devrede MİT de var” sözü Bahçeli ve ekibinin (bence özellikle Yalçın’ın) tepesinin tasını attırdı. Bize bilgiler MİT’den değil kurduğumuz komisyondan geliyor demek için acele bir komisyon kurdular. Bence MHP şu anki halinden, sırtını “güce” dayamaktan çok mutlu. 40+1 de umurlarında değil. Truva atı için ben hiçbir belirti görmüyorum.

  9. Fehmi Bey in düşüncesidir… saygı duymak lazım…
    Fehmi bey zannedersem Babacan ın ekibine göre pozisyon almaya çalışıyor…Güzel algı çalışması olmuş..

  10. Diyorum ki….. Artık yazmayacağım….. Fehmi Bey….. Yazınızı okumayacağım… Ama gelin görün ki.. T24 Haber sitesinde yazınıza atıf yapılmış… Bende okudum ve yazdım.. Fehmi Bey yıllardır 15 temmuz şerrinden beri sitenizde “2” rumuzuyla yorum yazdım.. Yıllardır aynı şeyi söylemekten yoruldum…. Ama tekrarı söz olsun ki… Sayın Devlet Bahçeli ve ekibi AKP yi Truva atı gibi içeriden yıkacak olan ekip.. Sayın Bahçeli Anayasa değişikliğinde ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmenin şartını %50+1 bağlamakla kendi ülkücü kadrolarını devletin en üst seviyelerine yerleştirmeyi, devletin MHP çizgisinde hareket etmesini sağlamayı , AKP yi tek başına iktidar olma olasılığını elinden alıp tabiri caiz ise AKP nin bütün dizginlerini elinde toplamayı amaçladı ve bunu başardı….. Bedeli ne oldu….. Hukuk devleti yok oldu…. Ancak zaten MHP nin derdi hiç bir zaman anayasal ilkeler olmamıştır.. Türklük olmuştur.. Zaten anayasal ilkeler Türklük -Turancılık ilkeleri ile çatışır… Kısacası Devlet Bahçeli son zamanlarda geniş halk kitlelerine ulaşmak isteyen ve son İstanbul seçiminde bu başaran CHP nin lideri Kemal Kılıçtaroğlu’nun üzerine gitmekle kurduğu bu gizli iktidarı devam ettirmek istiyor… Şayet Kılıçtaroğlu’nu oyun dışına iterse CHP kendi seçmen çekirdek kitlesi içinde çekişmeler ile kaybolur.. Bahçeli’nin iktidarını tehdit edecek oluşum engellenir… Bahçeli her zaman ki gibi oyun kuruyor… Tıp ki 2002 seçimlerinde , tıpkı 15 temmuz darbesinden sonra AKP üzerinde kurduğu oyun gibi… Ancak bu sefer oyunun tutma ihtimali çok düşük.. Çünkü aslında sayın bahçeli Anayasal suç işliyor.. Çünkü partilerin faaliyetlerini denetleme yetkisi sadece Yargıtay,ya aittir. Kısacası AKP + RTE ve Bahçeli +MHP ortaklığının sonu geldi…. Bahçeli bunu görüyor ….

    • 2numarali yorumcu; yargitay goreve mi diyorsunuz yani..? Bence bu yaptiginiz yargiyi yonlendirmek veya en azindan baski altina almaya calismaktir ki nafile; cunku o ayak oyunlari eski turkiyede artik..!

      • Cehaletin her zaman ki gibi zirvede Yargıtay Cumhuriyet Baş savcılığının siyasi partilerin kurulması ve faaliyetlerinin denetimini yapma , izleme yetkisi vardır….
        Onun dışında kimsede bu yetki yoktur.. Anayasal suçtur…. Anlamanı beklemek zor ama…
        SİYASİ PARTİLER KANUNU Kanun Numarası : 2820
        Madde 10 – Cumhuriyet Başsavcılığınca her siyasi parti için bir sicil dosyası tutulur.
        Bu sicil dosyasında:
        a) Kuruluş bildirisi ve ekleri;
        b) (Değişik: 21/5/1987 – 3370/2 md.) Merkez organları ile, teşkilat kurdukları il, ilçe ve beldeleri, bunların
        organlarında görev alanların adlarını, soyadlarını, doğum yer ve tarihlerini, meslek veya sanatlarını ve ikametgahlarını
        gösterir onaylı listeleri,
        c) Partinin faaliyetlerini düzenleyen her türlü yönetmelikler ve diğer yayınları,
        d) Partiye kayıtlı üyelerin, ilçelere göre (b) bendindeki bilgileri içeren listeleri,
        Bulunur.
        Cumhuriyet Başsavcılığınca istenilen sicille ilgili diğer bilgi ve belgeler de bu dosyaya konulur.
        Siyasi partiler, (b) ve (c) bentlerindeki bilgi ve belgeler ile bunlarda ve parti tüzük ve programlarında yapılan
        değişiklikleri, yayın veya değişiklik tarihinden itibaren onbeş gün içinde; (d) bendindeki listeler ile bunlarla ilgili
        değişiklikleri ise, altı ayda bir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderirler.
        Siyasi partilerin kapatılmaları veya kapanmaları sicillerine işlenir.
        Bu sicil herkese açıktır. Soruşturma ile ilgili bilgilerin gizliliğine ilişkin hükümler saklıdır..
        Madde 98 – (Değişik: 12/8/1999 – 4445/15 md.) Siyasi partilerin kapatılması davaları, Yargıtay Cumhuriyet
        Başsavcısı tarafından Anayasa Mahkemesinde açılır. (Ek cümle: 2/1/2003-4778/9 md.) Siyasî partilerin kapatılması
        davalarında kapatılmaya karar verilebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır.
        Anayasa Mahkemesince verilen kararlar kesindir.
        Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamesine esas teşkil edecek olayların araştırılması ve soruşturulmasında ve davanın
        açılması ve yürütülmesinde Cumhuriyet savcılarına ve sorgu hakimlerine tanınan bütün yetkilere sahiptir. Ancak; Anayasanın
        ve kanunların sadece hakimler tarafından kullanılabileceğini belirttiği yetkiler bunun dışındadır.
        (Değişik: 12/8/1999 – 4445/15 md.) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı siyasi partilerden incelenmek üzere gerekli
        gördüğü belgeleri isteyebilir.

  11. Sayın Genel Başkan Dr. Devlet BAHÇELİ’nin hafta boyu süre gelen karşı mahalle ittifakının tartışılması neticesinde ipi cehapenin elinden tamamen kurtarmak ve cehapeyi hedepe ile başbaşa bırakmak suretiyle yeni bir siyasi manevra içerisinde olduğunu algılamamak tam anlamıyla kötü niyetle açıklanabilir. senin ve sizin gibi gazeteciler oldukça ve ALLAH(c.c.)’ın izniyle Cumhur İttifakına bi şey olmaz. yakında göreceğiniz gerçek ip içerisinde pozisyon kollayan bir çok Milliyetçi Ülkücü ismin önce iplerinden kurtulmak ardından Türk Milliyetçilerinin Siyasi Karargahı MHP’de siyaset yapmak isteyecekleri olacaktır.

  12. …’yüzde 40’ eşiğine indirmek… Sayin yazarin da belirttigi gibi bu oran erisilmesi gereken bir ust sinir degil daha ziyade bir esik/alt sinir olarak telaffuz edilmis olsa bile isin icinde bir sark kurnazligi da yok degil gibi. Capanoglu sanki sunu soylemeye calisiyor; imamoğluyla babacani toplasan %40 dahi etmez ama ya tutarsa diyerek aslinda bir “ust sinir” talebinde bulunuyor bizlerden. Yani olur da zillet cephesinin adayi %40i bulursa o baskan olsun, %50+1i bulan ya da daha fazlasini alan ise kaybetmis sayilsin..! Hani su bazi sivri zekalilarin ayilip bayildigi abd sistemi gibi; kaybeden aday baskan olsun diicek ama dili varmamis(ornek: simdiki pismaniye kafali baskanlari) nihayet %90la bile gelseniz bazilarina yaranmak imkansiz… Haksiz miyim nurdan abla?

  13. kafasına iyi parti düştükten sonra bahçeli bir türlü dengeyi kuramadı. Önce ak parti ile anlaştı. ak partiye bütün söylediklerini geri aldı, methiyeler dizmeye başladı. Sanki, bir insan gitmiş, bambaşka biri gelmiş gibi.
    Değişiklik bununla kalmadı, “sokaklardan uzak durun” diye tabanını sokak olaylarından uzak tutan bahçeli, kolkuk sevdası ağır basınca, insanları tehdit etmeye, taraftarlarını sokaklara çekmeye başladı.
    – Tabii bahçelinin koltuğu önemli. insanlar ölmüş, yaralanmış, hapse girmiş lafı mı olur.
    – Ortağının durumu da ondan farklı değil. Çünkü, artık kaybetmeye başladılar. yok olma süreçleri başladı. Onun için de, ağızlarından hep tehdit cümleleri çıkıyor.

  14. BENCE MHP’NİN BU AĞIR İTHAMLARI AKP’YE.ÇÜNKÜ PKK’DAN K,M,N MEDET UMDUĞUNU BU MİLLET İMRALI MEKTUBU VE TRT’DEKİ OSMAN ÖCALAN İLE YAP(TIRI)LAN PROGMLA GÖRDÜ VE İSTANBUL SEÇİMLERİNDE NET OLARAK CEVABINI VERDİ.

  15. Bu doğru…

    AK Partinin yüzde 40+1’i telaffuz etmesi, zamanında değil, belki yapılacak bir erken seçimde MHP’siz; olmadı başka bir partiyle -muhtemelen İYİ Parti ile ittifak yaparak- yeniden seçimi kazanmakla ilgili olabilir. AK Partiye bu yolu açan, MHP ile ittifakın/ortaklığın ona zarar vermesinden kaynaklı olduğunun görülmesi ve açıkça dillendirilmeye başlanması oldu..hem tabanda ve hem de parti üst yönetiminde…

    İktidar değişikliği bazen (çoğunlukla) siyaset dışı yollar ile yapılmaya çalışılır ya ülkemizde; hani 2001’de de merhum Ecevit için bu yol -hastahane yolu- denenmişti ya; (netekim(!) bu tutmayınca koalisyon Bahçeli eliyle bozulmuştu o dönem); şimdi, sanki “Bahçeli için deneniyor bu yol” diye düşünüyor olmak bunu, insanın aklına “etme bulma dünyası” özdeyişini düşürmüyor da değil!

    Neyse ne…

    Ama siyasette taşların yerinden oynadığı bir kulvara girdiğimiz artık ayan beyan ortada.
    Sürekli temel maddelere zam yapılıyor olması bunun en bariz göstergesi..Ekonomi yönetilemiyor. Dış politikada bizi rahatlatacak bir netice henüz elde edilemedi…

    31 Mart ve 23 Haziran Yerel Seçimlerinde açık yenilgi yaşayan Cumhur İttifakını zorlayacak, karşısındaki rakip ittifakı -Millet İttifakını- yada yeni oluşacak ittifakları besleyecek bir dip dalga büyüyerek geli(şi)yor.

    Yeni ittifakların konuşuluyor olması kurulacak yeni partiler ile ilgili olduğu kadar, mevcut Millet İttifakının, ülkemiz seçmen profilini göz önünde bulunduracak olursak, beklentileri karşılayamadığı gün gibi ortada. Hele, İYİ Partinin Millet İttifakından ayrılıyor gibi bir izlenim sunması, ilk elden; yeni kurulacak partiler ile oluşacak “üçüncü bir ittifak” blokunda yer alır düşüncesinin ağırlığını hissettiriyor olması, AK Partiyi yüzde 40+1 formülünü icat(!) etmeye de sürüklemiş olabilir.

    İttifaklar konusunda benim en dikkatimi çeken şey; HDP’nin bir Türkiye Partisi olma yoluna, Selahattin Demirtaş’sız olarak sokuluyor olması yada; Demirtaş hakkında son yargı karalarına bakarak, evvelinde; ittifak içerisine sokulan HDP’nin öncesine göre daha ehilleştiği, bunun, Demirtaş ile de devam edebileceği kanaatinin devleti üst katmanlarında görüldüğü; AK Partinin misyonunu tamamladığı ve yeni kurulacak partiler ile birlikte CHP ve HDP’nin de içinde yer alacağı daha geniş bir yelpazede yeni bir “Millet İttifakı”nın temelinin atılacağı şeklindedir. (Millet İttifakı seçmeni, HDP’nin “evcilleştiği” hissini daha bir dışarıya vuruyor Cumhur İttifakı seçmenine göre.)

    Bu, AK Parti iktidarını bitiren ve PKK’yı da denklem dışına iten ve onun gözden düşürülmesiyle terör olaylarının da biteceği yönündeki bir savın neticesi olsa gerek ki; öncesinde olduğu kadar yoğun terör olayları ve örgüte katılımın fazla olmadığını da görüyoruz. (İstisna; Kuzey Suriye’de Türkiye’den giden 15000 -onbeş bin- kadar PKK mevcudu olduğu söyleniyor)

    Ben, yinede ülkemizde yeni siyasi oluşumlar, yepyeni siyasi söylem ve eylemlerin vücut bulacağı bir sürece girildiğini görüyor gibiyim. Bu, öyle bugünden yarına hemen olacak bir şey değil; sadece o sürece girildiğinin emareleri kendini iyiden iyiye gösteriyor ki, bunlardan en belirgin olanı; Erdoğan’nın kredibilitesinin seçmen nezdinde zayıfladığı, “Erdemliler Hareketi” içinde olanlar ile bağının tamamen koparıldığı hatta bunun parti tabanı için de gerçekleştiğidir diyebilirim.

    Yani…

    Yani, çok uzun olmayan yakın vadede Erdoğan iktidarının el değiştireceği (ilk etapta ana muhalefet konumuna düşürüleceği), eski değil ama eski olup ta kendini yenileyen-ehilleşen, SİSTEM (DEVLET) dışına çıkmayacak partilerin de (özellikle CHP ile HDP’nin) içinde bulunacağı ve sonrasında “İyileştirilmiş Parlamenter Sisteme” dönüleceği bir siyasi serüven yaşayacağız diyorum.

    Hadi hayırlısı.

    • …”çok uzun olmayan yakın vadede…” Nasil bir vadeymis bu hasan bey; 18yildir habire vade bicmelere doyamadiniz; hadi hayirlisi..!

      • Ne demiş Demirel…
        “Siyasette bazen 24 saat bile uzundur…”

        Siyaset bu işte H. Gayret…

  16. Konda anket firmasının açıklamasına göre AKP çekirdek oyu %30’un altına düştü.
    Bu sene ekonomik krizin etkisi, sağnak zam yağmuru ile iyice çökecek.
    Milletin cebine dokanınca , nekadar Entrika çevirsen çevir millet artık inanmayacak.

    Ekonomi konuşulmasın diye gündemi değiştirmek için hertür yola başvuracaklar.
    Bu sene Kış çetin gececek.

  17. Fehmi Koru yine olayları yanlış değerlendirmişe benziyor. Bahçeli’nin Cumhur İttifakıyla devam kararlılığı kesin ve nettir. Sn.Meral Akşener’in basietsizliği yüzünden İYİ Parti savrularak kendini hiç de olmaması gereken bir yerde buldu ve bunun tamiri mümkün değil. Bu basiretsizlik İYİ partinin yokolmasına sebep olabilir. Ya da yeni kurulacak Babacan – Davutığlu partileriyle kuracakları yeni bir ittifakla % 20 yi zorlayabilirler . Bu durumda mecliste vekilleri olur ancak başkanlık yine Cumhur İttifakının olur. İBB de İmamoğlu ile gelen olumsuzlukları her geçen gün yaşıyoruz ve daha da artarak yaşamaya devam edeceğiz. İmamoğlu bırakın Cumhurbaşkanlığına oynamayı herhangi bir ilçe belediye başkanı bile olamayacak duruma gelecek. Bunu nerden biliyorum ? Hayatın içinden biliyorum. İETT seferlerinde olan aksaklık ve rezaletler , metrobüs rezaletleri , belediyenin iştiraklerinden biri olan İSBAK ta olan personel kıyım sonrası sinyalizasyonda yaşanan aksaklıklar , diğer alanlarda da artarak kendini gösterecek . Tasaruf yapma bahanesiyle yapılan ve İstanbullunun alışık olduğu hizmetlerin askıya alındığını gören İstanbul halkımız isyan , edecek ama iş işten geçmiş oldu , geçmiş olsun. Böylece bir belediyeyi yönetemeyen zihniyetten Türkiye yönetimine talip olmasını asla kimse istemeyecek . Tabi Ak parti de Ak değil . Büyük bir renovasyona gidip kendini yenilemelidir. Hak ve adalet , ekonomi konusunda büyük sıkıntılar var. Gerçi bugünlerde CHP li belediyelerde de büyük bir kıyım yaşanıyor. Bu konuda Ak partinin darbe sonrası yaptığı büyük hatalar biraz gölgede kalsa da adalet ve hak alanında yaptığı hatalar CHP den kat be kat büyük , bulunduğu konum , iktidar olması sebebiyle. İyi olan kazansın . Cebine değil millete hizmet eden kazansın . Ama bu da ülkemiz siyasi sisteminde boş bir laf gibi duruyor. Gelen gideni aratıyor. Gelen cebini dolduruyor , gariban halk kesiminin mağduriyetleri bitmek bilmiyor. Selam ve saygılarımla ;

      • Ibb baskani gosteriyi birakip biraz isine odaklansa cok daha hayirli bir is yapmis olur .
        Ornegin gebzeye kadar giden bir rayli sistem var bunu esenyurt . Bahcesehir esenkent gibi yogun nufusa sahib sentlerle entegre edebilse.mesela bu semtlerden halkaliya otobus hatti koysa ve hic bir yerde durmadan direkt yolcuyu ulastirsa ciddi bir yigilmayi onleyebilir.Ama gosteri daha cazip geldigi icin kafalari boyle seylere yormuyorlar.Bu ve bunun gibi okadar basit yontemlerle cozum uretmek varki .

        • Ahmet bey, allaaskina essegin aklina karpuz kabugu dusurmeyin; entegre etcez bilmem ne diye vallahi soker atarlar guzelim banliyo hattini; gene kaliriz 500T ye, bilmem ne gebze dolmuslarina..! Bana gore banliyo treni bu haliyle de mukemmel; allah yaptiranlardan razi olsun…

  18. Yüzde 50+1 formülünün aşağı çekilmesinin Erdoğan’a zararı olur,faydası olmaz.

    Yüzde 50+1 formülünde 2.tura kalındığı takdirde bunun biri muhakkak Erdoğan
    olur.İkinci turda da seçmen Erdoğan ile rakibini kıyaslayarak oyunu kullanır. Örneğin 2.turda Erdoğanın rakibi İmamoğlu gibi boş ve silik biri olursa
    Erdoğan farklı kazanır.

    Ama yüzde 50+1 formülü aşağı çekildiği takdirde muhalefet,birinci turda gizli veya örtülü bir ittifak yaparak aradan sıyrılabilir. Bu sebepten dolayı Ak Parti bu oranı asla aşağı çekmez,çekmemeli de zaten.

    Durum böyle olunca Bahçeli’nin Ak Parti’yi
    hedef alması söz konusu olmaz.Ak Parti’ye söylemek istediğini başka kanallardan da pekala ulaştırabilir.

    Ancak muhalif çevreler,Ak Parti hedef alındı diyerek arayı kızıştırıp bundan
    kendi hesaplarına siyasi bir ekmek çıkarmayı düşünmüş olabilirler.

Yoruma kapalı.