NATO’ya yeni görev.. “Türkiye ayrılsın” ile bitişirse.. İslâm Dünyası ne olur?

5
Reklam

Brüksel’de ABD’nin ve Fransa’nın yeni devlet başkanlarını diğer üye ülkelerin liderleriyle tanıştırıp kaynaştırma amaçlı NATO’nun olağanüstü toplantısı ABD Başkanı Donald Trump’ın fotoğraf çekilirken ön safta görünmek için başka ülkeler liderlerini itip kakarak etrafını dalgalandırmasıyla tarihe geçeceğe benziyor.

Oysa, toplantıda, NATO tarihi açısından olağanüstü bir karar alındı: Savunma amaçlı bir örgüt olarak kurulmuş olan NATO, ABD’nin bastırmasıyla, IŞİD karşıtı koalisyonda yer alacak…

Seçildiğinden beri “NATO’ya ödediğimiz katkıyı kısarım” deyip duruyordu Trump; para musluğunu açık tutmayı herhalde bu şarta bağlamış olmalı.

Amerika’nın ve diğer bazı Batı ülkelerinin yanlış politikalarının ürünü olan terör örgütü IŞİD, böylece, başka yan ürünlere ek olarak NATO’ya da işlev kazandırmış oldu.

NATO’nun yeni dönemde yükleneceği ilk misyon bölgedeki AWACS denetim uçaklarının sayısını artırmak olacakmış…

Thatcher.. Claes.. Quayle.. Berlusconi..

Kuzey Atlantik Antlaşma Organizasyonu adının kısaltılmışı olan NATO, İkinci Dünya Savaşı’ndan muzaffer çıkan devletler tarafından, bir başka muzaffer ülke olan Sovyetler Birliği’nin ideolojisiyle temsil ettiği tehdidin askeri örgütü Varşova Paktı’na karşı kurulmuştu.

Sovyet Sistemi yıkılıp Varşova Paktı ortadan kalktığı dönemde (1989 sonrası), artık amaçsız kaldığı halde, NATO, eski Sovyet bloku ülkelerini teker teker saflarına katarak, daha geniş bir ittifaka dönüştü.

Reklam

Daha ortada 11 Eylül (2001) gibi ve ondan sonra değişik ülkelerden başını çıkaran el-Kaide veya IŞİD terör örgütlerinin eylemleri gibi gelişmeler yaşanmamışken.. NATO zirvelerinde, İslâm Dünyası’nın hedefe konulacağının işaretleri alınmaya başlamıştı…

İlk fark edilme NATO’nun İskoçya’nın Turnberry kentinde toplanan (7-8 Haziran 1990) NATO Zirvesi’nde evsahibi İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’in “Yeni düşman İslam Dünyası’ndan çıkacak” sözleri ile olmuştu.

NATO Genel Sekreteri (1994-1995) Belçikalı Willy Claes, Baba Bush dönemi başkan yardımcısı Dan Quayle (1989-1993), İtalyan Başbakanı Sylvio Berlusconi de sonradan koroya katıldılar.

Berlusconi, International Herald Tribune gazetesine göre (27 Eylül 2001), şöyle diyordu:

“İnsan haklarına ve dine saygı duyulmasını garanti eden, ülkelerimizdeki zenginliğin de temelinde yatan değerlerin oluşturduğu uygarlığımızın üstünlüğünden kuşkumuz olmamalı. İslâm Dünyası’nda böyle bir saygı yok ve bu sebeple geri. Üstün değerlere sahip Batı yeni insanları Batılaştırıp (Occidentalize) fethetmek zorunda. Komünist Dünya ile İslâm Dünyası’nın bir bölümünde bu oldu, ama maalesef İslâm Dünyası’nın bir bölümü 1400 yıl geride.”

Berlusconi bu sözleri, Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşmesi ardından dile getirmişti.

Üçlü görüşmede konuşulanların gevşek bir ağız tarafından dışarıya yansıtılması kabul edebiliriz bu konuşmayı…

Bernard Lewis ve Samuel Huntington

Reklam

Şaşırdık mı? Hayır. Thatcher, Claes, Quayle ve Berlusconi gibilerin ‘İslâm’ konusunda böyle bir noktaya gelmesinin altında, Bernard Lewis ile Samuel Huntington gibi ‘uzman’ bilinen isimlerin teori katkısı yatıyor.

Lewis’in The Atlantic Monthly dergisinde (Eylül 1990) yayımlanan “The Roots of Muslim Rage” (Müslüman öfkesinin kökleri) başlıklı makalesi ile.. Huntington’un ilk önce bir konferansta işlediği (1992), daha sonra (1993) Foreign Affairs dergisinde makale olarak yayınlanmış, 1996 yılında da kitap halini almış ‘The Clash of Civilizations’ (Uygarlıklar Çatışması) tezi Batılı devlet adamlarını etkilemiş görünüyor.

Bu arka-planı bu kadar uzun tutmamın sebebi şu: NATO’nun Brüksel’de aldığı IŞİD ile mücadele koalisyonu içinde yer alma kararı önemli.

Örgütün tek Müslüman üyesi Türkiye açısından özellikle…

ABD’nin tek başına bu bölgeyi ne hale getirdiğini yaşayarak gördük; şimdi buna bütün Batılı ülkelerin ortak girişiminin katılması.. bölgeyi daha büyük ateşlerin içine atabilir.

Bu kararın Batı ile çekişmeli bir dönemde meydana gelmiş olması, Türkiye ile yollarını ayırmak istemelerini bile getirebilir. Bizde de bazı çevrelerde “NATO’dan ayrılsak daha mı iyi olur” zihin eksersizleri yapıldığını da biliyoruz.

Türkiye ve İslâm Dünyası için ‘Türkiyesiz bir NATO’ daha tehlikeli olmaz mı?

Donald Trump’ın toplantı sonrasında ite kaka öne geçme çabası yerine bu konunun üzerinde durulsa daha isabetli olacak.

ΩΩΩΩ

Reklam

5 YORUMLAR

  1. Siyaset gidilecek yol, takip edilecek istikamet anlamındadır. Yoksa ülkemizdeki eski gelenege dayandırırsak, adam kandırma sanatı değildir. Bu mevzular derin bir bilgi birikimi, tecrube ve optimum kararlılık gerektirir. İnşallah bu niteliklere haiz devlet adamlarımız vardır ve ülkemiz için en doğru kararı verirler. Ben biraz düşündüm ve içinden çıkamadım doğrusu. Tribünlere oynanacak bir konu da değil üstelik. Siyaseti iyi bilen, vatan sevdalısı, devlet adamları varsa hallolur. Gerçi hiçbirşey Allahın takdirinin üstünde değildir.

  2. “Clash of Civilizations” kitabini okuyanlar icin soyleyeyim, tespitlere tamamen karsi cikmak mumkun mu? “Islam, Musluman nedir, kimdir?” baska bir sey “Gunumuzde cogunlugu Musluman ulkelerin toplumlari nasil davraniyor?” ayri bir sey. “Bati” genelde tabii ki ikincisine bakar. Ilki sadece ozel ilgi sahibi kisileri ilgilendirir.

    Benim gorusum, aradaki teknolojik ve ekonomik fark Musluman cogunluklu ulkeler lehine olsa idi, cok da “aktif” ve “futuhatci” davranirlardi. Bati bu konuda daha “merhametli”. Ideal, ya da cok iyi demiyorum ama goreceli olarak daha “iyi”.

    Bu arada dun biraz degindigim “Fehmi Koru tarzi” hakkinda az daha detay vermek isterim: Saygili, olculu, gazetecilik kurallari icinde ama biraz da kurnaz (“Silahin var mi?” sorusunu “Su anda yaninda silahin var mi?” seklinde sunmak) ve hafizasi guclu, igneleyeci (kinci demeyelim de ama “Ben Boyle Gordum” kitabinda pek geregi yokken Mehmet Sevket Eygi’ye dokundurmalari mesela). Ama butun bunlar senelerdir ayni ve Fehmi Koru’yu kendisi yapan stil. Ayrica dedigim gibi hersey olculu ve makul sinirlar icinde. Kendisini takip etmeyi ilginc hale getirenler biraz da bunlar herhalde.

    Ah bir bildiklerini biraz daha anlatsa…

  3. Bu nasıl bir terör örgütü (IŞİD).. Bu güne kadar uluslararası koalisyon ve bazı bölge ülkelerinin bütün gayretine rağmen hala bitirilemedi?..ve şimdi NOTO’yu da işin içine katarak sonuç alınmaya çalışılacak!

    Peki, IŞİD ve bölgedeki diğer terör örgütleri, ellerindeki silah ve mühimmatı kendi fabrikalarında mı üretiyorlar?
    Bu sorunun cevabı konuyu açıklamaya yeter de artar bile…

    Koru’nun; …”Amerika’nın ve diğer bazı Batı ülkelerinin yanlış politikalarının ürünü olan terör örgütü IŞİD”.. cümlesindeki ”yanlış politikaları” yerine ”doğru politikaları” kelimelerini yerleştirirsek, yazının konusu tamamen değişmiş olacak ve belkide irdelememiz gereken asıl konu ”o” olacak.

    Bu örgütler nasıl peyda oldu, ellerindeki silah ve mühimmatı kim karşılıyor?

    Bölgedeki ülkeler sırasıyla bir bir parçalanırken kimisi kendini bundan vareste saymasın.

    Berlusconi’ nin ..”İslâm Dünyası’nda böyle bir saygı yok ve bu sebeple geri. Üstün değerlere sahip Batı yeni insanları Batılaştırıp (Occidentalize) fethetmek zorunda. Komünist Dünya ile İslâm Dünyası’nın bir bölümünde bu oldu, ama maalesef İslâm Dünyası’nın bir bölümü 1400 yıl geride.” cümlesi her şeyi açıklamaya yetiyor galiba.

    Hele, cümlesindeki ..”İslâm Dünyası’nda böyle bir saygı yok ve bu sebeple geri.” söylemi, şimdiki Müslüman coğrafyası ülkeleri ve halkları için biçilmiş kaftan. Tam da üzerimize oturuyor. Çünkü, ne birey olarak ne de yönetimler olarak kendi insanımızın hak ve hürriyetlerine ve dinimize de saygımız yok..gerçekten! Yaşadıklarımız bunun delili.

    Türkiye ve İslâm Dünyası için ‘Türkiyesiz bir NATO’ daha tehlikeli olmaz mı? sorusuna Koru’nun; zaten yeterince tehlikeli olduğu yetiyor ya. Yıllardır Türkiye ve Türkiye eliyle İslam coğrafyası, NATO’nun ve GLADYOSUNUN açık ve örtülü operasyonlarına maruz kaldı ve halen de kalıyor! Yıllardır yaşananlar, NATO’nun yeni tehlikelerini kat be kat aşar.

    Bölgenin başat rol üstlenen ülkeleri Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan, Batı’nın veya NATO’nun, ”İslam ve ona ait her şeyin yok edilmesi” olan ”uygarlık tezine” tavır geliştireceklerine, birbirlerine karşı ve iktidarda kalma adına, hala Batı ile ittifak olma yarışına girmeleri, sadece kendi sonlarını yaklaştırmayı artırır.

    Değişen sınırlarla beraber, yönetimlerin de değişmeyeceğini kim garanti edebilir ki?

    Bölgede yüzyılı aşkındır yaşadığımız, aslında bu değil mi?

  4. Sermaye Tevrat’ın onlara vadettiği Arz-ı mevdud’u (tüm dünyayı) yönetme planı içinde İkinci Cihan Savaşı’ndan sonra NATO ve Varşova Paktı’nı oluşturdu. Görünürde birbirleri ile çatışma şeklinde oluşan bu iki paktın asıl gayesi şuydu: Doğu bloğunda Sermaye’ye karşı gelenleri bastırmak için Varşova, Batı bloğunda Sermaye’ye karşı gelenleri bastırmak için de NATO oluşturuldu. Görevlerini yapmaya devam ettiler. Türkiye batı bloğunda bırakıldı.
    Gorbaçov Sovyetleri Sermaye’nin tetikçiliğini yapmaktan çıkarınca bu oyun boşa çıktı. Varşova dağıldığına göre Teoride NATO’ya gerek kalmamıştı. Sermaye yeni taktik geliştirdi. İslam alemini terör olarak organize etti ve NATO’yu Varşova ile birleştirerek yeni cephe oluşturdu. Gerek El-Kaide, gerekse IŞİD Sermaye’nin finanse ettiği görünürde İslami olan birer terör örgütü olmuşlardır.
    Faizli sistem bir asırda dört defa kriz geçirir. Sermaye karşılıksız dolara müşteri bulamazsa, cihan savaşı çıkarır, dünyayı harabeye çevirir. Böylece kendine faizli kredi verecek alan açar. Milli Görüş, Humeyni, Gorbaçov ve Obama ile üçüncü cihan savaşı çıkaramayan Sermaye şimdi yeni oyunlar peşinde. Sermaye bugün dört parça. Rockefeller ile Rothschildler arasında usul çatışması var. Ayrıca Çin’de Li Ailesi de bunlar kadar güçlü Sermaye’ye hükmediyor. Trump ise Hıristiyan Sermaye’yi temsil ediyor.
    Sermaye bir taraftan devlet başkanlarını emrine alıyor. Diğer taraftan kendi aralarında da büyük çekişme vardır. Çok karışık günler içindeyiz. NATO’nun bir fonksiyonu yoktur. Artık Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. Hiçbir silahlı güce savunma dışında katılmamalıdır.
    1- Türkiye Devleti hakemlik sistemini kabul eden devletlerle birlik olmalıdır.
    2- Türk Ordusu savunma ordusu şeklinde güçlendirilmelidir.
    3- Üçüncü binyıl uygarlığının Adil Düzen’ini uygulamalıdır. Dünyaya anlatmalıdır.
    4-Karşılıksız paranın yerine emek karşılığı çıkarılan ve altınla değiştirilen para çıkartmalıdır. Örnek uygulaması ile Sermaye’nin fesadına son vermelidir.

  5. ABD ve AB nin gerçek amaçlarının ne olduğunu biz onlardan gözükmek için üğraşsakta onlar bize hiç bir zaman samimi olmadılar işte bu sebebten dolayı bu yazı çok önemli

    Dünyayı büyük örkütlerle tehtit ediyorlar ve o bölgelerin halklarını ya onların yanında olmaya zorlıyorlar yada kendi yanlarında her iki durumdada kan ve gözyaşı gene bu insanları buluyor
    Bu bağlamda Türkiyeyide Pkk.Ypg ve Ftö ve diyer alçak hain örgütleri başımıza bela edip bizim oyalanmamızı istiyorlar

    Şimdi bukadar olaylar ve niyetler açıkken bu Abd. Ab vampilerinin amacı müslüman kanını emmek olan bu gürühun içinde yer almamız nekadar doğru
    Yani şu olmuyormu kişi kendi celladıyla gezip dolaşıp yemek yiyip güle oynaya celladın kendisini nezaman öldüreceğini beklemesi gibi deyilmi

    Niyetleri bukadar açıkken halen bizim Ab sevdasında olmamız doğrumu

    Allah cc bu düşmanların pilanlarını boşa çıkarır ve mümmeyin selamete ülaşmasına vesile olur İnşallah ..

Yoruma kapalı.