Ömrümüzün kalan vaktinden dün bir yaprak daha düştü…

16
Reklam

Dün 2020 yılının son günüydü, bugün de 2021 yılının ilk günü.

Zamanın akıp gittiğini biliyoruz; onun dışındaki her şeyle birlikte zamanın göreceli olduğunu da…

Einstein’dan beri bunu biliyoruz. 

İsrail’de çıkan Jerusalem Post gazetesinde bugünün bildiğimiz tarihinin hemen yanında ’17 Tevet 5781’ tarihi de bulunuyor. Musevi inancına göre bugünün tarihi o çünkü. ONlara göre 5781 dünyamızın yaşı.

Suudi Arabistan sermayeli Londra merkezli Şark’ul Avsat gazetesinin başlık altındaki tarihe göz attım; orada da bildiğimiz tarihin yanında farklı bir tarih daha var: 16 Cumad’il Ula 1442… (Şark’ul Avsat’ın İngilizce kardeş yayını Arab News aynı tarihi ‘Jamad Awwal 16, 1442’ olarak yazmakta.) İslam takvimi Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar da ondan… Hicret’ten bu güne 1442 yıl geçmiş…

[Osmanlı, Hicri takvim yanında Tanzimat’ı takiben bir de Rumi takvim kullanmaya başlamış, bu uygulama Cumhuriyet’ten kısa süre sonra, 1926 yılında, durdurulmuştu. Gazeteler yakın tarihe kadar yılı mart ayından başlatan Rumi takvime göre günün karşılığını duyurmaya devam ettiler.]

Eminim tarih konusunda farklı yaklaşımı olan başka gelenekler de vardır.

Demem o ki, bugünün yeni bir yılın ilk günü olduğuna dair kabulümüz de zamanla ilgili bilgimiz gibi görecelidir.

Reklam

Kolaylık sağlaması bakımından takvimde ne yazdığı önemlidir, ama işte o kadar…

İnsan yaşı için de öyle değil midir? İnsanın nüfus cüzdanında yazan doğum tarihine göre olan yaşı ile kendisinin hissettiği yaş farklı olduğu gibi, karşı karşıya kaldığı az-çok sorunlar, yaşadığı olumlu-olumsuz olaylar, sağlık durumu veya düçar olduğu hastalıklar da dıştan bakanlara yaş tahminini zorlaştırır.

Her şeyin göreceli olduğu bir dünyanın insanlarıyız.

Bunun sonucu olarak hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan ve ömrünü uzatmak için her şeyi feda etmeye hazır olanlar yanında, çektiği çileler yüzünden “Canımı al da kurtulayım Allahım” duası yapanların da olduğu bir dünyadır bu.

Oysa biliyoruz, herkesin bir eceli vardır ve onu doldurana kadar yaşarız. O bilgi, akıllı insanlara zamanını en iyi şekilde kullanma imkanı sağladığı gibi, hayata asılmanın anlamsızlığını da hatırlatır. 

Namdar Rahmi Karatay‘ın (1896-1953) bir şiirinden günlük kullanıma giren “İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri” kalıbı anlamlıdır.

Sonuçta ölümlüyüz hepimiz ve hayattan ayrılma vakti geldiğinde yanımıza herhangi bir şey almamız da mümkün değildir. En sevdiklerimizle yollar ayrılacak, hakkımızda oluşan kanaatleri değiştirme imkanımız da elimizden alınacak.

Akıllı olan, bu bilgiyle, yanlışlardan uzak durmaya çabalar, hak ve hukuka riayet eder, gönül kırmaktan uzak durur, elindeki imkanları başkalarına zarar vermek için kullanmaz, ‘ah’ almamaya çalışır.

Reklam

Takvim yapraklarından düşen her gün bunu hatırlatması bakımından önemlidir.

“Ölmeden önce hesaba çekilmek” diye bir kavrayış var, pek çoklarımız bunu unuttuğu için yanlış işler yapıyor.

“Tarihe ‘kötü bir insandı’ kaydıyla geçmiş olanlar, kendilerine bir ömür daha bağışlansa, o yeni ömrü nasıl değerlendirirlerdi?” diye çok düşünmüşümdür.

İnsan her yaptığına mazeret de bulabiliyor; oysa hayatın mazeretlere tahammülü bulunmuyor. Ya iyisinizdir ya da kötü. Bunun arası yok.

Evet, sonuçta bugün yeni bir yılın ilk günü. Takvim kabulünüz farklı bile olsa, sizin kabulünüze göre de takvimden bir yaprak daha düştü ve ömrünüzün kalan süresi bir gün daha azaldı.

Bunun anlamı üzerinde düşünmeye ve onun akla getirdiklerine göre yaşamaya değmez mi?

Ne dersiniz?

ΩΩΩΩ

Bir yurtdışı geziden..

Kenan Akın’ı kaybettik

Bir dönemin simge gazetecilerindendi Kenan Akın. Ortadoğu denildiğinde medyada akla gelen ilk isimlerdendi. Yıllarca haccı yerinde bir gazeteci olarak yaşadı, yaşananları gazetesine aktardı. Son 20 yılda eşi Türkan hanımın sahipliğinde aylık ‘Babıali’ dergisini çıkardı. Tercüman’dan Yeniçağ’a pek çok gazete çalıştı, Türkiye gazetesinde yayın yönetmenliği yaptı.

Korona günlerinde onu da kaybettik.

Kenan Akın’a Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına sabırlar dilerim.

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Fehmi bey in bugünkü yazısının ilk cümlesi,”Dün 2020 yılının son günüydü, bugün de 2021 yılının ilk günü.” diye başlamıştı. Birileri de ilk günden heybesindeki tohumları fırlatmış.
    Geçen haftada İBB nin organize ettiği mevlevi töreninde Türkce Kuran-ı Kerim tartışması bitmeden, iki gün önce CHP’li Fikri Sağlar’ın “Türbanlı hakimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum.” sözleri ardından, Chp nin yandaşı Sözcü gazetesi 2021 yılının ilk gazete manşetinde 2020 yılının felaket ve gözyaşları arasında Ayasofya’nın açılmasını göstermiş.
    En güvenilir yazarlar topluluğu! olan Sözcü paçavrasına Ayasofya nın açılması neden felaket ve üzüntü getirir?Bunların derdi nedir ki?

    • Onların derdi nedir azbuçuk herkes bilir, ama söyleyebilir mi bilemem!

      Diğer taraftan, Ayasofya açıldı, ama korona sorunu varken işin kolayına kaçıldı…

      Ayasofya’nın koskoca içersine, sağlam olduğu kadar estetik, içersi ses yalıtımlı rahatça namaz kılınabilen orta-ufakça bir cami, üstündeki terasında turistlerin Ayasof’yadaki manzarayı daha yakından seyredebileceği bir mekan yapmak çok daha orjinal ve günümüze uygun, sembolik ve ekonomik bir proje olabilirdi. Levhasına “Mevlana Celaleddin Rumi Camii” dedin mi o da uyardı. Rumi’yi Batı’daki okumuş kesimde tanıyan çok. Hopdedik! içine çivi çakılamaz diyenlerin aklına şaşarım! Estetik anlayışlarında çivi-enser-keser kereste olan tiplere kalırsa bu iş zaten ol(a)maz! Kimbilir belki ilerde yine olur. Daha estetik, Doğuyu-Batıyı iyi tanıyan, kafası çalışan insanlar yönetime gelirse bakarsın yine olabilir.

  2. Yıl dediğin bir ölçü birimi. insanların yaşamını ve zamanı ölçüyor. insanlık için güzel de bir şey. Az da olsa insanın ne kadar yaşayacağını tahmin edebiliyorsunuz. Tahmin ettiğin sürece gereklerinin de yerine getirilmesi gerekiyor. eğer bu ölçü birimini iyi kullanırsak gerçekten dünyamızı ve ahiretimizi değerlendirmiş oluruz. Ama bu zamanı har bulup harman savurursak bu kısa yolun sonuna çabuk geliriz. zamanın kıymetini anlamak dileğiyle. bir insan ömrünü çok uzun sananlar mutlaka yanılıyordur. Her yaşını almış kişilere sorsan nasıl geçti diye haberim bile olmadı diyenleri çok duydum.

  3. 365 sayfalık defterin ilk sayfasındayız bugün. Kitabın demedim dikkat ederseniz, çünkü okuma faslı bitti herkes için.
    Şimdi yazma vaktidir. Destan mı yazılır, şiir mi, yoksa videoya çekilip sadece basılır mı düğmeye?
    Belkide parmağı acımasın diye sadece mührü alır, basar oy’a, rey’e.
    Okuduğumuz, gördüğümüz, yaşadıklarımız yetmedi mi artık?
    Herkes kendine bir tarih başlatıp yazsa, her devlet kendine bir güzergah belirlese,
    Bir araba sağdan giderken, başka bir ülke soldan gitse,
    Siyah renklileri, beyaz renklileri, sarı renklileri, esmerleri ayırsalar çamaşır ayırır gibi.
    (Aslında iyi de olur sonu çamaşır makinesinden çıkmak olsa).
    Nereye kadar? Yada,
    Tanrının “yarattığı insana, iradi yetenegine güvendiği gibi” bizde “insanların diğer insanlara güvenmesini” sağlasak.
    Sonuç olarak, herkes aynı şeyi yazsa ve, ortak noktada buluşsak.
    Neticesinde de siyasetçimize, hukukçumuza, gıda imalatçısı na, kurumlarımıza, güvenlik birimlerimize, mimar-mühendisimize, gazetecimize, çocugumuzu emanet ettiğimiz okula yurda servise, bankamıza, paramıza, pulumuza, altınımıza, ihale verdiğimiz yolumuzu binalarımızı köprülerimizi yaptırdığımız koca koca holdinglere, otobüse trene uçaga gemiye kayığa vapura güvensek,
    Ne kaybeder, neler neler kazanırız?
    Belki de “bunları biz yaptık” diye birgün torunlara anlatırız.

  4. 1-Günümüzde zamanı müthiş hızlandıran bir etki var: İletişim.
    2- Bir değil, bin ömür de bağışlansa aynı hatta daha kötü kullanırlar. Zira onlara mehil üstüne mehil verilmesinin hikmetinin, “bize bir fırsat daha verilseydi doğru kullanırdık” diyebilmelerinin önüne geçmek olduğu rivayet edilir ki, son derece mantıklı.

  5. Senenin ilk günü için çok anlamlı ve ders alınması gereken öğütlerle dolu bir yazı.

    Sizin okurken uzun zamandır kafamda dolaşan düşünceleri, yazılarınızda kolaylıkla ifade ettiğinize şahit olunca çok mutlu oluyorum. Yaşınızın ve 50 yıllık gazetecilik hayatınızın yazı dilinize yansıması fevkalede güzel.

    Sizi okumak benim için ayrıca bir keyif. Size ve ailenize iyi senelerle beraber huzurlu uzun ömürler dilerim.

  6. Aslında ne dün eski senenin son günüydü ne de bu gün yeni senenin ilk günüdür .Bütün bunlar insanoğlunun kendine göre yaptığı göreceli düzenlemelerden başka bir şey değildir. Çünkü bizler 365 gün sonra yaşlanmıyoruz ki ! Geçen her gün , her saat hatta her an yaşlanıyoruz; geride kalan her an geri gelmemek üzere ömrümüzden kopup gitmektedir , bunu fark etmek , anlamak, hissetmek için 365 gün beklemeye gerek var mı , yok !
    Bu düşüncenin felsefesini en güzel, en veciz bir şekilde ifade eden Peygamberimizin ” Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya çalışırken yarın ölecekmiş gibi ahirete hazır ol ” hadisidir . Geceleyin yastığa başımızı koyduğumuz zaman acaba kaçımız yarın kalkamayabileceğimizi düşünürüz ve ona göre ölüme hazır olup olmadığımızın yani yaşantımızın muhasebesini yaparız !
    Herkese tekrar sağlıklı, hayırlı uzun ömürler dilerim.

  7. Hayret yaa! Musevilere göre dünyamızın yaşı 5781miymiş? Bu adamların onca bilim adamı var bu işi düzelten çıkmamışmı? olucak şey değil

  8. Bir yılı geride bıraktık 3 gün inzivaya çekildik bu bizim için birşans belki oturup geçen yılın muhasebesini yapıp yaşayacağımız yılda hatalarımızı telafi etmek için neler ypabiliriz. Bunu düşünerek geçirebiliriz bu günleri.
    Öncelikle dünyayı hoyratça acımasızca kullandık ve gördük ki çok çaresiziz bir virüs milyonları aramızdan alıp götürdü ve sokağa çıkamaz olduk. Rabbimiz bun uyarısına kulak vermeliyiz. Tüket sınırsızca tüket arsızca harca bunları bırakmalıyız artık.Bir kesimimiz altından helalarda otururken milyonlarcamız açlık sefalet içinde kıvranıyoruz. hani hümanistlerimiz demokratlarımız özgürlükçülerimiz neden bunları gündeme getirmiyoruz.
    Oturup düşünelim ki bir daha benzer uyarılar almıyalım diye.
    Birazda ülkemize bakalım :Bırakalım gösterişi hava atmayı bir virüs ne hale getirdi ne zengin ne yoksul ayırdı hepimize eşit davrandı.Aksırırcasına tıksırırcasına tek hedefimiz zengin olmak olmamalı. Hepimiz mevcut bilgi beceri ve mesleğimizle bu ülkeye namusluca hizmet etmeliyiz. Başkalarını suçlamadan önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Memuru işçisi emeklisi savcısı hakimi öğretmeni hepimiz sormalıyız işimizi tam yapıyormuyuz. İşçi kardeşim 08 17 arasında çalışırken saat 5 demi tornavidayı bırakıp önlüğünü çıkarıyorsun. Bunu düşün sonra mahşerin 5 atlısının yediği nanelerin dedikodusunu yap .Hakim kardeşim sabahtan akşama ülkede hukuğun olmadığı konuşulurken sen neden çıkıp açıklamıyorsun ben vicdanım ile cüzdanım arasında kalmadım diye. Hiç kimseden emir almadım vicdanımla karar verdim demiyorsun? ey işveren kardeşim bir gece için oğlunun düğünü için milyonları harcarken asgari ücretli işçine 100 tl yi çok görüyorsun .Hiç düşündün mü ? daha doğrusu düşündük mü ?
    3 günde değil bir satte bile yağılabilir bu muhasebe . VARMIYIZ?

  9. Yeni yıl hediyesi elektrik ve doğal gazdan geldi. Gece yarısı zam yaptılar. Demekki yılbaşı gecesi millet çok fazla enerji tüketimi gerçekleştiremedi. 2021 yılı 2020den daha kötü geçeceğinden eminim. SAYGILAR sevgiler

  10. … bilgi, akıllı insanlara zamanını en iyi şekilde kullanma imkanı sağladığı gibi, hayata asılmanın anlamsızlığını da hatırlatır.
    hayata asılmak anlamsız ama hayatın bir anlamı olmalı.
    ben çok dindar bir ailede yetişmedim. elbette dinsiz değildik, ama günlük pratikler konusunda zafiyetlerimiz, eksiklerimiz vardı, dini motifler hayatımızda fazla değildi, lakin ailem haram-helal konusunda çok hassastı/hassastır. din bizim için daha çok haram lokma yememekti, kimsenin malına el uzatmamaktı, bir de Allahın bizi gördüğüne inanırdı ailem, bize de bunu öğretmişlerdi. çok otoriter insanlar değillerdi, tipik izmirli ailesi dolayısıyla serbest büyüdük, ama bizim evde Allahtan korkmak mefhumu vardı, hakka girmekten korkardık/korkarız.
    yirmi yaşımdan bu yana çok seyahat ettim, inancın peşine de çok düştüm. dünyanın çeşitli yerlerinde aşramlara, sinagoglara, kiliselere, camilere gittim, uzak doğuda tapınaklara hep gittim, eski mısırı, kelt inancını, hint dinlerini tanıdım, ama hazine bodrumda misali bilginin en güzelini, bilgeliğin en tamını anadoluda, anadolu tasavvufunda buldum kendi adıma. endülüsten, hicaza, şamdan türkmenistana kim varsa pek çoğu anadoluya akmış zaten. bu değerli topraklarda yaşamış, ve gelip geçmiş olanlar bilgilerini kağıda geçirmiş, islam klasikleri adı altında yüzlerce eser vermişler. bu eserlerde temel olarak sıradan bir beşerin nasıl hz insan olabileceği bilgisine yer veriliyor. kadim bilgi dedikleri şey zaten hz insan olma bilgisidir, kendini bilmektir.
    işte tüm bu eserlerde ortak nokta olarak hz insan olma yolunda bir başlangıç noktası kabul etmişler;
    haram lokma yememek.
    “Tarihe ‘kötü bir insandı’ kaydıyla geçmiş olanlar, kendilerine bir ömür daha bağışlansa, o yeni ömrü nasıl değerlendirirlerdi?” diye çok düşünmüşümdür.
    diye soruyor sayın koru.
    öyleyse “insan yediğine baksın” yani
    onların ne yediklerine bakın.
    nasıl değerlendireceklerini anlamak kolaylaşır.
    din bütündür, bütünlüktür, emirlerinin hepsi uyulmayı, yasaklarının hepsi de kaçınmayı gerektirir. ne günlük pratiklerden ne de ahlaki kurallardan istediğimizi seçme şansımız ve seçeneğimiz yoktur.
    … oysa hayatın mazeretlere tahammülü bulunmuyor. Ya iyisinizdir ya da kötü. Bunun arası yok diyor sayın koru. anladığım, insanda iyi ve kötünün her zaman potansiyel olarak var olduğu. helal lokmada içimizdeki iyilik, haram lokmada ise kötülük harekete geçiyor, safımız netleşiyor, sonrası domino taşı gibi.
    binlerce taşı tek bir neden deviriyor değil mi?

  11. Şu an,benim bulunduğum yerede 2021 daga 3 saat 40 dakika var.

    Bence yıllar ömrü uzatıp kısaltmiyor, yaşam tarzımız ömür uzatıp kısaltiyor.
    İnsan bazen 1 saat’ta 10 yıl yaşiyor bazen’de10 senede 1 saat yaşiyor.

    Genelde 10 seneye bedel 1 saatlık yaşam Anne veya babasız büyüyen çocuklar için geçerli.

    Çocuklarım dünyaya gelinceye kadar, kendimi 500 sene yaşamış hissediyordum; hayat o kadar zorduku kıyamet kopsada kurtarsak diye dua ederdım.

    Çocuklarım dünyaya geldikten sonrada ölmekten çok korkuyordum! Korkuyordum çünkü insanlar çok zalımdiler,ve düşene bir tekmede onlar vuruyorlardı. Heleki öksüz çocuklara karşı acımasızdılar.
    Çocuklarım’ın zalimlere muhtaç olmaması için yaşamam gerektiğine inaniyordum,ve çok şükür kimselere muhtaç etmeden evvel Allahın izni ile başardim.

    Şu an kendimi 30 yaşında hisediyorum ve ölümdende korkmiyorum. Çünkü insan oğlu ölmiyor sadece meken değiştiriyor.
    Önemli olan insanlar ile ırk, din, renk,zengin, fakir, ve mevki için değil insan oldukları için bir arada barış içinde yaşamak.
    Haksızlık karşısında korkup susmamak.
    Haksız Babanda olsa ondan değil Haklıdan yana olacaksın.
    Yazıya ara verince 3saat 40cdakika 2 saat 10 dakikaya düştü.

  12. Elbette iyi ve doğru bir hayat yaşamak herşeye değecektir.Hatta görür gibi iman ettiğimiz Kuran tasviri ile yaşadıkları hayatın bütün detayları bir kaç terabayt usb ile ellerine tutuşturulup ” Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” (İsra 14) denildiğinde işte o gün karşılaşılacak detaylı amel defterini aklı istibat edenler için bu sefer “Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş! derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”(Kehf-49) denilecek ve hayatlarının yekunu üzerinden bir icmal yapılarak hesap defteri ile sorguya çekilecektir. Onun bunun hakkını yemiş geçici dünya menfaati için zulüm, yalan, iftira ve her türlü yanlışa tevessül edenler başlar öne eğik kurulan mizanda iyiliklerimiz acaba bizi kurtarır mı? veya fidye olarak dünyada kazandığımız
    servetimiz kabul edilir mi? diye düşünürken: ” Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın”(Mearic-11). Kuran artık dünyada ki iktidar ve servetin ve kendilerini alkışlayan milyonların onlara fayda vermeyeceğini ve bugün izzet ve iktidarın yalnızca O’na Azimuşşan ait olduğunu ifade ederek “Ne topladığınız güç, ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size bir yarar sağladı.”(Araf-48) diyerek onları ters yüz edecektir. Ancak yaşanan hayatın hebaen mensur gidip yapılanların fayda sağlamadığını gören yeryüzünün cabbar, zalim ve ziyankar olanları son bir şans umuduyla “Rablerinin huzurunda başlarını önlerine eğmiş halde şöyle derlerken bir görsen: Rabbimiz! Gördük ve işittik; bizi geri gönder de rızana uygun işler yapalım, artık kesin olarak inandık!” (Secde-12) Elbette bitiş düdüğü çalmış ve sınav kağıtları toplanmıştır izzet ve azamet sahibi olan “Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanız sebebiyle cezayı tadın bakalım! İşte şimdi biz de sizi unuttuk; haydi yaptıklarınızın bedeli olarak ebedî azabı tadın şimdi!” (Secde-14). Işte sergüzeşti hayat bu hitaplara mazhar olmamak için efendice, edepli ve ahlaklı kul gibi, insan gibi yaşamak için azmederek istikameti kaybetmeden Kuran Ahlakını yaşayarak göstermeye değecek bir hayat olmalıdır. Yeni bir yıl yeni bir defter değildir eski defterin yeni bir yaprağıdır. “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında gök, yıldızlarıyla beraber içine girip gark oluyor. Hardal gibi küçük kuvveyi hafızanda, senin sahifeyi amalini ekseri ve sahaifi ömrün ağlebi içine girdiği gibi, çok cüzi küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.” (RNK-17.lema)

    • Aslında 2020 yılı İnsalık adına! Tarihe kara bir leke olarak geçti.

      Fakat, gelecek kuşaklar’a iyi bir ders olur.
      Bu dönemin “RATCILAR’ININ” her biri onlar tarafından hitler gibi hatırlanacağı için bu tiplere karşı tedbirlerini önceden alırlar.

      Bilim adamları
      Vürüsün yayılmasından genelde siyasetçileri, sorumlu tutuyorlar.

      William Hanage;Pandemi kelimesini ilk kez,
      Dünya Sağlık Örgütü uluslararası önemde bir halk sağlığı acil durumu ilan etğinde 28 Ocak’ta arkadaşına attığı bir mesajda kullanmış. “Eğer H1N1 (influenza) olsaydı zaten pandemi olarak adlandırılırdı diye düşündüğünu belırtmış.

      William Hanage
      “İyi bir pandemi yönetiminin ilk kuralı şu; bunu insanlara doğrudan söylemek zorundasınız. Lafı evirip çevirmeden söyleyin. Bu türden açıklamalar gerekliydi. Ama Mart ayına kadar riskleri önemsemeyen halk sağlığı yetkilileri tarafından salgın göz ardı edildi.”

      “Bir salgına dönüşmeden önce vakaları erken tespit etmek, pandemi döneminde kıyaslanamaz bir değere sahiptir.”

      Hanga Atılan yanlış adımları açıklarken “İnsanlar hata yapabilir”
      “Ama hatalardan ders çıkarmamak affedilemez”
      Diyiyor.

      Bizde Pandemi Döneminde en fazla hapis cezasi 65 yaş üzeri sıradan vatandaşlar çekiyor.
      Oysaki bilinçli bir halk veya insan haklarına önem verilen bir ülkede! Millet der! Madem 65 yaş üzeri sokağa çıkmak yasak, başta etdoğan bahçeli perinçek ve diğer siyasetçılerde çıkmasın..!!!

      Fakir bir insan 80 yaşında dahi çalışıp ev geçindırıyor.
      Siz kalkın “milletin boğazını sıkınları,” “devletin malını tepe tepe kullanları,”
      Ülkesini batıranları,” savunun, eleştirenlere hakaret edin, daha sonra Dinden imandan bahs edin…

    • Sayın sebilürreşad, Bey! benim (1 Ocak 2021 at 16:,28: tarihli) yorumum yalnişlıkla sanki sizin yorumunuza yazılmış gibi. Kusura bakmayın o yorum normal bir yorum.
      Sizin yorumunuz için değil

Yoruma kapalı.