Referandumda benim gibiler sonucu belirledi.. Oyunu bilinçli kullananlar..

33
Reklam

Referandum sonrasında yapılan yorumları okuyor, TV ekranlarına yansıyan değerlendirmeleri dinliyor musunuz?
‘Evet’ oylarının az farkla önde çıkması sonrasında yapılan yorumlar ve değerlendirmeleri…
Ülkemizdeki 30 büyük kentten İstanbul ve Ankara’nın da içinde yer aldığı 17’sinin ‘Hayır’ cephesinde yer aldığına bakıp yapılan yorum ve değerlendirmeleri…

Ben maalesef okuyor ve kısmen de olsa dinliyorum.

Maalesef, çünkü yorumların çoğuna katılmıyorum, değerlendirmeler de bana yavan geliyor…
Yazılan ve söylenenlerde kendimin, yakın çevremin ve yazdığım platformlarda görüşlerini açıklayan kalem arkadaşlarımın gerekçelerini göremiyorum çünkü…

Ülkede bizler az değiliz

Bilen biliyor: Referandum kampanyası başladığında sistem değişikliği gibi ciddi bir konunun halkın oyuna sunulmasından rahatsızlık duyduğumu, parlamenter sistemi ülkemizin tarihine ve coğrafi gerçeklerine daha uygun bulduğumu yazdım. Buna rağmen, ‘başkanlık sistemi’ isteyip aşkla savunanların ikna faaliyetlerine açık olduğumu da belirttim.

Sandık başına gidilmesinden hemen önce yazdığım yazılarda da, ikna olmadığımı ve ‘Hayır’ oyu kullanacağımı kendim açıkladım.

Lâfımı eğip bükmeden…

Yalnız olmadığımı yazılarımın yayınlandığı bu siteye yorumlarıyla katılma zahmetine katılanların katkılarından ve yönettiğim internet haber ve yorum gazetesi OCAKmedya’da çıkan yazılardan biliyorum.

Reklam

Kalabalık bir kitlemiz var bizim.

Referandum sonucu zafer mi hezimet mi?

Günlerdir gazetelerde çıkan yorumlar ve ekranlarda yapılan değerlendirmeler bu kalabalık kitleyi hiç göz önüne almıyor.

Bir grup yorumcu, ‘Evet’ oylarını AK Parti ve MHP ittifakı ile bağdaştırıp bu cephenin kazandığı veya kaybettiği yerler üzerinde yoğunlaşıyor.. buna karşılık, ‘Hayır’ oyu vermişleri de CHP, HDP ve biraz da Saadet Partisi’ne mal ediyor.

Pazar günü yapılan.. bir seçim olsaydı.. bu yorumlar bir anlam taşıyabilir.. partilerini terk edenler veya kendilerine yeni parti arayanlardan o zaman söz edilebilirdi.

Oysa Pazar günü bir soruya cevap vermek üzere sandık başına gittik biz; şu soruya: “Parlamenter sistem devam mı etsin, yoksa bize özgü başkanlık sistemine mi geçelim?”

Soruya ben ‘Hayır’ cevabını verdim, milyonlarca başka kişiyle birlikte…

‘Evet’ oyu verenlerin de.. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin.. var olan sistemin ellerini kollarını bağladığını.. yeni sistemin ülkenin önünü açacağını.. sistem değişirse uçuşa geçeceğimizi ileri sürmelerini.. dikkate alarak bu yolda oy kullandıklarını sanıyorum.

Reklam

Aksini düşünmem için bir sebep de göremiyorum.

İyi de, bir gazetede köşesi de bulunan bir AK Parti milletvekilinin şu yorumu ne oluyor:

“16 Nisan’da çok büyük bir zafer kazandık. CHP, HDP, PKK, FETÖ ve FETÖ’nün maşası olmuş sözde milliyetçiler el ele verdiler. Yetmedi, arkalarına Avrupa’nın en güçlü devletlerini aldılar. Kampanya süresince sınır tanımadılar. Her türlü yalanı boca ettiler. Buna rağmen onlar kaybettiler, biz kazandık, Türkiye kazandı. / 1 milyon 300 binden fazla oy farkıyla kazandık. Çok büyük bir fark.”

Kimseyle el ele vermedim, vermedik, arkamıza herhangi bir devleti de almadık; kampanya boyunca hiçbir biçimde yalan-dolana sapmadık…
Dahası kendimi hezimete uğramış gibi de hissetmiyorum, savaştığımızı fark etmediğim için ortada bir ‘zafer’ filan da görmüyorum.

‘Zafer’ ise bu referandum sonucu, kime/kimlere karşı alınmış bir zafer?
Halkın yarısını karşısına alan bir anlayış iktidarda kendisini nasıl güvende hissedecek? Kararlarını nasıl sağlıklı alacak? ‘Hezimete’ uğrattığına inandıkları o kadar insanı.. iç ve dış bir takım güçlerin ‘maşası’ olarak görüyorlarsa.. içeride çağdışı bir ‘güvenlik devleti’ne dönüşmek, dışarıda da var olan ittifaklarını çözmek dışında bir seçenekleri yok demektir…

Ne kadar zor olur böyle bir anlayışla Türkiye gibi bir devleti yönetmek…

Medya hâkimiyeti ters tepmiş olabilir

Oysa, dediğim gibi, ‘Hayır’ oyu kullanan pek çok insan.. benim gibi.. dışarının etkilemesine yüz vermezken.. içeride yürütülen kampanyalardan etkilenmeye kendilerini açık tuttu.. ‘Evet’ tezleri haklı argümanlarla savunulmadığı için de.. sandık başına gittiğinde.. ‘Hayır’ tercihini yapmakta tereddüt etmedi…

Bu insanların partilerin tavırlarından daha çok birbirlerinden etkilendiklerine de eminim.

Propaganda bombardımanı.. medyaya hâkimiyet.. gazete köşelerinde ve ekranlarda yavanlık hissi veren tek seslilik.. ters bile tepmiş olabilir.

Aynı durum bugün de devam ediyor ve galiba ‘Evet’ cephesinden yeni kaçışlara yol açıyor.

Uyarmak benim görevim.
ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Ben de Hayır dedim. Ama bugüne kadar hiçbir zaman hayır cephesinde yer alan partilere oy vermedim. Bundan sonra da vereceğimi sanmıyorum. Ben Anayasa değişikliğinin içeriğine hayır dedim.

  2. Fehmi hocam bugünkü yazınıza canı gönülden katılıyorum, ortada haksız bir rekabet vardı doğru, medya ve devletin imkanlarını evetçiler özgürce kullandılar, ama hayırcılar bence yeteri derecede ikna edici olamadılar. Ben şahsen son güne kadar kararımı verememiştim. Örneğin; sizin savunduğunuz önemli meseleler halka sorulmamalıdır, basit konular için referandum uygundur düşünceniz…
    Ben RT Erdoğanın bu dili devam ettirmeyeceğini , referandum neticelenince dilini değiştireceğini umuyordum açıkçası, eski balkon konuşmaları gibi, birleştirici bütünleştirici bir söylem beklentisi vardı.
    Birde şu danışmanlar; cb başdanışmanı, danışmanı gibi sıfatlarla çıkıp yorum yapıyorlar. Danışman konusunda bilgim yok çok fazla ama bu konuda bir anormallik var adını tam koyamasamda.
    Devlet yönetimi ciddi bir iş. parlementer sistem kendi içinde işlesin, hasbelkader milletvekili olmuş biri ekonomiye milli eğitime baş olmasın. Geçen dönem savunma bakanı bu dönem milli eğitim bakanı, gelecek dönem kültür turizm bakanı, oyun tahtasımı ki bu, bir dönem sağlık bakanı, sonra çalışma sosyal güvenlik bakanı; sorsan 6331 sayılı yasanın 3 maddesini sayabilirmi merak ediyorum. Devletcilik oynuyoruz sanki. Bence başkanlık iyi oldu, belki bir ciddiyet ve liyakat gelicek.

  3. Bu referandumda kaybeden “Evet”, kazanansa “Hayır”. Yani, Evetci Ak Parti ve MHP kaybetti, CHP,HDP,SP ise kazandı. Evet’i savunan yazar, çizer, düşünür, siyasetci ve benzeri de kaybetti. Hayırı savunanlar da kazandı. Ve dolayısı ile Sayın Fehmi Koru da kazandı.

    Şöyle ki, bu günkü iktidar partisi en yakın takipcisinden %100 önde idi. Anlılk, kısa ve uzun vadede ülke yönetimini elinde tutma imkanına sahipti. Ne oldu? Evetlerin fazla çıkmasıyla, hali hazırda iktidar lehine makas çok açık iken; Cumhurbaşkanlığı sisteminin yürürlüğe girmesiyle makas kapandı, adeta rakipsiz mevcut Cumhurbaşkanına ciddi bir alternatifin alt yapısı hazırlanmış oldu. Bir nevi tabiri caiz ise iktidar belki başkaları için kazdığı kuyuya kendisinin düşmesine önayak oldu. Tıpkı geçmişte Bülent Ecevit’lerin, Mesut Yılmaz’ların, Devlet Bahçeli’lerin Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yarayabilir, önü açılabilir, kendi altlarındaki koltuklar kayabilir korkusu ile ufak tefek, incir çekirdeğini doldurmayacak hukuki pürüzlerin giderilmemesi nedeniyle kendilerinin siyaset sahnesinden silinmeleri gibi; Ak Parti de uzun vadede hiç bir gücün uzaklaştıramiyacağı iktidardan çok değil 2019 yılında %2 kadar bir tökezleme(oy kaybı) ile alaşağı olacağı sürecini başlatmıştır. Buna denilse denilse siyasi akıl tutulması denilir.

  4. Sayın Bekir Bey, Sayın Fehmi Koru hayır oyu vereceğini önceden açıkladığı gibi yine önceden referandumda evetin az bir farkla önde çıkacağını da belirtmişti bir şekilde diye hatırlıyorum. Ama siz de en az %60 evet çıkacağını belirtmiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Ben başka yorumlarımda da ifade etmeye çalışmıştım. Bu çıkan sonuç Sayın Erdoğan açısından çok ciddi bir sıkıntıdır. O da sizin gibi en az %60 beklerken yani arada %20 fark beklerken fark %3 kadar oldu. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok yerde hiç de zafer havası yok. Bu daha çok Prut Zaferi gibi oldu. Sanki kendi sonunu hazırladı.

  5. Sagduyunun sesini duymaya ihtiyacim oldugunda gelip okuyorum Fehmi beyin yazilarini. Kaleminize saglik.

  6. Sayın Koru;
    öncelikle seçim sonucunu isabetli tahmin ettiğiniz için tebrik ederim.
    son dönemlerde yazılarınızı sıklıkla takip etmeye çalışıyorum, öngörülerinizin çoğunlukla çıktığını sanıyorum. hayır için cesaretle ve azimle mücadele verdiniz, teşekkür ederim, sadece kendi adıma değil evlatlarım, ailem, vatanım ve milletim adına. ayrıca Ahmet Taha Koru, Ömer Faruk Koru ve varsa diğer ekibinize teşekkür ediyorum. eminim okur kitleniz çok geniş ancak yorumlar buna nispetle az veya seçilenler az, Süleyman Karagülle, Cevat Karakalem, Hasan Günay, Didem Kuz hafızamda kalan sıklıkla yazanlar, bütün değerli katılımcılara çok istifade ettiğim yorumları için çok teşekkür ediyorum. Didem hanımın çoğu fikrine ve yorumlarına katılmadım ama imbikten süzülmüş ve emek verilmiş yorumlarını ilgiyle okudum. keşke evet diyenler de bu şekilde daha fazla yorum yapsalardı da bizler de aydınlansaydık!
    okurların çoğunluğunca yorum yapılmamasını anlıyorum, bu zaman özgürlük zamanı değil, izlenme zamanı! ayrıca bu siteyi takip edenlerin çoğunun mutlaka bir işi gücü vardır. hayatımız muazzam bir koşuşturma ve çabayla geçiyor. inanın aslında kendime, aileme ve işime ayıracağım vakitten kısarak sizi takip ettim, çünkü bunu yapmaya doğru karar vermek için kendimi zorunlu hissettim.
    karşı taraf başka türlü yaftalasa da inşallah hepimiz doğruyu yapmışızdır, tarih nice böyle mücadelelerle doludur. tüm avrupa dünyanın döndüğüne inanmazken Galileo bunu ispatlamaya çalışıyordu; gerçeğin dayanılmaz ağırlığı. bizi türlü türlü tipleyenlerin yaptıkları sadece geçici bir zaman diliminde zulüm doğurur, yakar geçer, ama tarih yazar. sonuçları çok yakın zamanda çıkacaktır. bizim tarihimizin son 150 yılı kendi menfaatleri için milleti ve vatanı yakanlarla dolu, koca imparatorluğu bunlar yıktı avrupa değil, gerek Osmanlı’da gerek cumhuriyette nice erdemli kişiler hainlikle suçlanıp tasviye edildiler. işte son yıllarda siz dahil onlarca aydın ve yazar çeşitli yöntemlerle dışlandı, etkisizleştirildi. bir müftü çıkıp okumuşların şerrinden Allah’a sığınırız diyebildi! cehaletin, hoşgörüsüzlüğün, tahammülsüzlüğün, yobazlığın, softalığın, kabalığın, gücün … arttığı, sevginin, saygının, kadirşinaslığın, vefanın, merhametin, şefkatin, fedakarlığın, sabrın … azaldığı bir ortamda bu yaşadıklarımız maalesef normaldir.
    bundan sonrası için umudum var, ümitsizlik inkardır, ancak öngörülerim maalesef artık negatif. akp, fetö, ışıd, pkk arasına sıkıştırılmış bir toplumun kurtuluşu hiç de kolay değil. Allah hepimizin yardımcısı olsun. bundan sonra özvatanımızda iyice paryayız ve ötekiyiz, yazdılar ya kültürüne yabancılaşmışlardanız! zoraki saflaştırılmış bir halde kendimize çıkış yolları arayacağız. yeni birlikler lazım, tek başına olmaz. gerekiyorsa yurtdışına gitme yollarına bakacağız ama nereye, var mı bir yer?
    Yüce Rabbimiz şu mübarek haram ayda bizi çatışmadan muhafaza buyursun, üçayların hürmetine de selamete erdirsin!

  7. Taha bey merhaba, bu aralar yorumlar size yetişmiyormu?
    Genelde onaylanmıyor.
    Ayrıcada gönderirken çok uğraştırıyo.
    İnşallah bu elinize geçer çünkü şu an sorun yok gibi.
    Sağlıcakla kalınız,.

  8. Evetçiler sevinmesinler hemen…

    DEMOKRASİLERDE KARARI SEÇMENLER DEĞİL EGEMEN GÜÇLER VERİR .

    Şöyle bir baksınlar etraflarına; egemen güçler kimin arkasında görsünler…

  9. Sayin Koru’nun degerlendirmesine katilmiyorum. “Hayir” diyenler “Artik yeter, hep bu adam ve cevresi mi bizi yonetecek” motivasyonu ile hareket etti. “Evet” diyenlerin cogu da “ulkenin ucusa gececegine inandigindan” degil “Biz Reis’ten baska adam bilmeyiz” mantigi ile, biraz “Haclilara gununu gosterelim” dusuncesi de vardi bu kesimde. Kisacasi yazida one surulen derecede bir bilinc goremiyorum ben genelde iki cephede de. Ama “Hayir” diyen kesimde bir enerki biriktigi asikar, aynen “Gezi olaylarindaki” gibi. O zamani hukumet dogru okuyamamisti, ya da istedigi sekilde okumak daha isine gelmisti. Gene oyle gozukuyor vaziyet.

    Ben onumuzdeki surec icinde sadece Saadet Partisi’nde potansiyel goruyorum. Secim baraji kalkar ya da %5’e inerse, ilk secimde %7-8 gibi bir oy alacagini dusunuyorum ki bu artisin hemen hemen tamami gecmis secimlerde AKP’ye verilmis oylardan olur. Saadet Partisi kusursuz mu? Hayir, tabii ki degil ama hem durusu, hem potansiyeli ile en umut verici olan benim gozumde. Yeni bir parti tutmaz, MHP de zor toparlanir herhangi bir yonetim degisikligi olsa da onumuzdeki bir iki sene icinde.

    Su ana kadar hic bir zaman Saadet Partisi’ne oy vermedim ama bugun secim olsa dusunmeden oyumu atarim.

  10. Sermaye var gücü ile Evet oylarını tezgahladı. Bahçeli bütün partisi ile Evetçi olmaya çalıştı. Kılıçdaroğlu ve Baykal dışında olanlar Evetçi oldular. AK Parti tüm yasaları çiğneyerek devletin her türlü imkanını Evet için seferber etti. %64 olan iki partinin oyları %10 puan kaybetti. Biz kazanmadık ama Sermaye de kazanmadı. Biz başkanlık sisteminin kendisine karşı değiliz. Başkanlık sisteminin, AK Partili olup olmama hatta Türk olup olmama ve Müslüman olup olmamaya bağlanmasına karşı idik.
    Bu savaşın galibi yoktur. Henüz Evetler uygulanmaya başlanmamıştır. İki seneden fazla zaman içinde uygulanmayacaktır çünkü yurt içinde müellifi bulunmayan yurt dışında hazırlanıp sıradan insanların önerisi ile öneri haline getirilen Anayasayı savunanlar da daha okumadılar. Sermaye’nin talimatlarını bile bilmiyorlar. Anladıkları zaman pişmanlık duyacaklardır.
    Biz şimdi yeni anayasa hazırlamakla meşgul olmalıyız. AK Parti’nin uygulamalarına seyirci olacağız. Hatta başkanlık sisteminin nasıl iyi şekilde uygulanacağını ortaya koyacağız. Sermaye’nin oyununu biz de kullanalım. Doğrusunu gösterelim ki kötüler aksini yapsınlar.
    Cumhurbaşkanı kararnameleri ile aşağıdaki amelleri yapabilir.
    1-Askeri mahkemeler kaldırılmamalıdır. Disiplin suçlarının cezalandırılması için eski mahkemeler aynen devam etmelidir. Bir eylemin disiplin suçu olup olmadığına askeri mahkemeler ve onların üstünde komutanlar karar verecektir.
    2-Genelkurmay Başkanı hala başkomutanın genelkurmayıdır. Doğrudan Cumhurbaşkanına muhataptır. Milli Savunma Bakanlığı onun ikmalini yapar. Tayin ve terfiler yine Genelkurmay başkanlığınca yapılmalıdır.
    3-Devlet Planlama Teşkilatı, YÖK, Yüksek Mahkemeler Ordu gibi bağımsız olup doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olup, bakanlıklar sadece ikmal yaparlar, onların görevlerine karışamazlar. Bunlar cumhurbaşkanının emrinde yeni kurumlar oluştururlar ve sorunların çözümlerini üretirler. Önce kararnamelerle uygulamalar değişir sonra anayasa maddesi haline getirilir.
    4- Hakemlerden oluşan adil yargı sistemi kuruluncaya kadar olağan üstü hal uygulaması durdurulmuştur. Yargılamalar tutuksuz olarak normal mahkemelerde sürdürülür. Silahlı eyleme fiilen katılmayanlar da tutuksuz yargılanacaklardır. HADEP milletvekilleri ve 15 Temmuz eylemcileri de tutuksuz yargılanacaklardır. İstihdam edip etmeme bakanlara aittir.
    5- İstihdam edilmeyen kamu görevlilerini özel sektör istihdam ederse bunlara maaşlarını devlet öder ve özel sektörü borçlandırır.
    İşte Cumhurbaşkanı bu tür uygun kararnamelerle hem ülkeyi huzura kavuşturur hem de başkanlığa halkı ısındırır. Böyle yapmaz da kararnameleri Hayırcılar aleyhinde kullanırsa ki Sermaye’nin istediği budur, o zaman da uçuruma doğru ilerlemeye devam ederiz.

  11. Bu referandum kampanyasında “neyi” oyladığımız hiç tartışılmadı. Tıpkı genel seçim yapıyormuşuz gibi yapılan hizmetler, kişiler ve partiler ön plandaydı. Siyasiler brbirlerine olmadık hakaretlerden başka bir şey söylemedi. Köy ve kasabalardan neredeyse blok halinde evet çıkması bunun ispatı sanırım.

  12. ..”Günlerdir gazetelerde çıkan yorumlar ve ekranlarda yapılan değerlendirmeler bu kalabalık kitleyi hiç göz önüne almıyor.”
    ..almasınlar Sayın Koru.

    Biz, iltifat beklemiyoruz ki! Bizler Ülkemiz adına doğru olacağına inandığımız bir hareket içerisinde olduk.

    Ha, gelecek hesapları adına, bu kalabalık kitleyi göz önüne almaları gerekiyorsa, o ayrı…

    Sözünü ettiğiniz …”bir gazetede köşesi de bulunan bir AK Parti milletvekilinin” okuduğum yazısının son paragrafı:
    ”Gün, burukluk, karamsarlık günü değil; 7 düvele karşı kazandığımız muhteşem zaferimizle, 80 milyonun, Türkiye’nin zaferiyle, tevazu içinde iftihar günüdür. Başınız öne eğilmesin. Her şey asıl şimdi başlıyor.”…

    ..aynı yazısının, öncesinde de …”CHP, HDP, PKK, FETÖ ve FETÖ’nün maşası olmuş sözde milliyetçiler el ele verdiler.” dediği bu grubu tekrar 80 milyona dahil etmesi ne kadar manidar, ne kadar tezat, değil mi? Önce düşmanlaştır, ”7 düvelin maşası” diye itham et, sonra da 80 milyonluk bir birliktelikten dem gel. Olur mu? Olacak şey değil. Böl, parçala, yönet gibi bi şey..

    Bilinmeli ki 48.6 ne CHP’nin ne de diğerlerinin temsil ettiği bir kitle değil; Milletin yarısıdır. Onların içerisinde AKP, MHP ve diğer muhafazakar- İslami kesimden de azımsanamayacak kadar bir kitle mevcuttur. Bazılarının hülyası olan ”bu kitlenin lideri Kılıçtaroğlu’dur” demeye getirmeleri de ”aç tavuk…” misalini hatırlatıyor. Kılıçtaroğlu ve ne de bir başkası bu güne kadar iyi bir muhalefet sergileye bildiler ki..

    Evet; 51.4 ile yeni sisteme geçit verildi belki, ama 2019’a bu kafayla şimdiki (51.4) yüzdeyle gidilirse, Ak Parti Cumhurbaşkanı adayını 1. Tur da diğer partiler ile ittifaklar yaparak seçe bilmekten ancak emin olabilir.

    Bu da Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin ilk ‘Koalisyon Hükumeti’ olur demektir.

    O zamana kadar Sayın Bahçeli ve MHP’si ne durumda olur, onu da bilemem.

    Değilse 2. Tur da adayını seçtirir ki (% 50’nin altı), bu da oluşacak Meclis aritmetiğinde güçlü bir Cumhurbaşkanlığı Hükumetinin olamayacağı anlamına gelir.

    ”Uyarmak benim görevim” diyorsunuz ya Sayın Koru.. bunu şunun için yaptığınıza eminim.

    Ülkemizin yüzünün akıyla ”yönetilebilir olduğu bir sisteme” kavuşması için..

    Katılıyorum.

  13. Yaptığımız referandumun,”Şöyle şöyle bir sisteme evet mi diyorsunuz,yoksa hayır mı”sorsunu sormaktan ibaret olmadığı açıktır.

    Aslında amaç,bu soruya cevap aramak olmalıydı.Ama Türkiye’de öyle olmaz.Bu,iki
    taraf açısından da böyle.Hayırcılar da,evet
    oranı yüksek çıkmadığı için evetçileri
    hezimete uğrattık havasındalar.Hele bir de
    hayır çıkacaktı ki,seyredecektiniz gümbürtüyü.

    Öte yandan Fehmi Bey,evetçiler beni ikna
    edemediler diyor.Bu tamamen subjektif bir
    değerlendirmedir.Ne söylenirse,nasıl anlatılırsa ikna olacağınızın bir ölçüsü yok
    her şeyden önce elimizde.

    Dolayısı ile bu referandumum kazananı da,
    kaybedeni de var.Hem kaybedenler arasında
    Fehmi Bey’le Abdullah Gül de var.

    • Değerli Bekir Bey,

      Yorumunuzu okuyunca üzüldüm. Uzun zamandır fehmikoru.com okuyucususunuz, ama bizi hiç anlamamışsınız.

      1) Fehmi Koru bir fikir adamıdır. Siyasi çekişmelerde kazanan veya kaybeden olamaz. Eğer hayır çıksaydı yarın devlet ihaleleri alıyor olmayacaktı. Bu site aynı şekilde devam edecekti. Zaten bu siteyi bu yüzden kurduk. Siyasi olaylardan en az etkilenerek fikirlerini sunmaya devam edebilsin diye..

      2) Hali hazırda ana akım medya gazeteleri iş adamları tarafından yönetilmektedirler. İhalelerden beklentileri olduğu için dolaylı yoldan devlet müdahelesine açık durumdalar. Onları belki evet/hayır etkiler, ama bizi etkilemez.

      3) Kampanya sürecine dönün bakın. Hangi yazarları takip ettiniz? İşin sonunda gelip “Fehmi Koru kaybetti” yorumu yaptığınıza göre, devasa paralara çalıştırılan ana akım medya köşe yazarları kadar etkili olmuşuz. Benim inancım ve elimdeki veriler de bu yönde. Önemli konularda bu sitede fikir beyan edildiği zaman, hem okunma oranı yükseliyor, hem de diğer yayınlarda alıntılanarak her yere sirayet ediyor. Bu site Fehmi Koru’nun, oğlundan aldığı teknik destekle oluşturduğu mütevazi bir köşesi. Ve referandum sürecinde etkin 6-7 köşeden birisi olabildi. Bu sitede yapılan bir yorumun bile başka gazetelerde haberleştirildiğine şahit oldum.

      3) Fehmi Koru fikrini zikretti burada. İddia kuponu doldurmadık ki yenilen veya kaybeden olalım. Referandum sonucu ülkemizdeki değişim, vatandaşları nasıl etkileyecekse Fehmi Koru yu da öyle etkileyecek. Ülke iyiye giderse, biz hayır desek de kazanmış oluruz. Sırf kazanma potansiyeli yüksek diye inanmadan “evet” in savunulmasını fehmikoru.com dan beklemeyiniz.

      4) Siyaseten kazanan ve kaybedenler olacaktır. O kısım hakkında fikir beyan edecek yeterliliğim yoktur.

      Fehmikoru.com u bu gözle tekrar geçiriniz. Allah izin verir ve biz de yeterince çalışırsak daha iyi bir konuma geliriz. Çok daha iyi fehmikoru.com lar gelecekte ortaya çıkacaktır inşallah. Bağımsız ve akıllı yazarlara hepimizin ihtiyacı var.

      Saygılar

      • Referandumun kazananı devletiyle, milletiyle Türkiye, kaybedeni statüko olmuştur. Statükodan taraf olma yönüyle Hayırcılar kaybetmiş, T.C. vatandaşı olma yönüyle kazanmıştır. (Bugün güzel bir yorum yazdığımı düşünüyordum ama henüz yayınlanmamış.)

      • Taha bey merhaba. Babanızıa ve yazılarına sadece Türkiye’de değil dışardada rağbet gören ve şahsinada saygı duyulan bir gazeteci yazar olduğuna şahit oluyoruz.
        Bundan bir süre önce ben Fehmi beyin o günkü yazısını ve daha öncesinde yazdıkları yazılarini tabletime download edip uçakta okurken meşhur bir gazeteci olan beyle tesadüfen yanyana oturmuştuk. Tabi ben onun gazeteci olduğunu falan bilmiyordum, Fehmi beyin resmini görmüş hemen bana şunu sordu ” af edersiniz bu Fehmi Korumu?” Benden evet cevabı alınca, beni tebrik etti ve F Koru okuyucusu olduğumdan dolayi bena çok ilgi gösterdi. Onun babaniz hakkindaki görüşleri ve ona olan güveni bir Türk olarak beni çok mutlu etmişti.
        Yolculuğumuzun sonundada bana şunu söyledi ” Türkiye’de Mr. Koru gibi yazarların ve gazetecilerin sayısı azımsanmayacak kadar var fakat yazılarında onun kadar ustaca üslüp kullananların sayiları pek fazla değil onun için şu an onlar pasife edilmiş veya tutuklanmış.” Bende şakadan ona şunu dedim Mr. Korunun okuyucusu olmamakda pek kolay değil, onun yazılarını anlamak Için sözlük kullanmamız gerekiyor.”
        Bu aralar hep o gazetecinin anlatiklarini hatırlıyorum sitede reklamları dahi tıklamayi engelemek için ellerinden gelen her türlü saldırıyı yapıyorlar.
        Demekki birilerini onun saygın bir yazar oluşu rahatsız ediyor.
        Esen kalın.

      • Fehmi Bey’i ve sizi üzmek istemem.
        Ama ne yazarsak içimizden geldiği
        gibi yazıyoruz.Sözlerimiz acı olmasına
        rağmen yayınlamanızı takdirle karşılıyorum.Yayınlamasanız da
        anlayışla karşılardım.

        Kaybetmekten kastımın akçeli bir kayıp
        olmadığı açıktır.Aklımın kenarından bile
        geçmedi.

        Bizde seçimler ve referandumlar sonuçlandığı noktada kalmaz.Herkes
        bir tarafa çeker.Hala Özal’ın referandumunu konuşuyoruz.

        Ne demek istediğim hayır çıksaydı
        daha iyi anlaşılırdı.Evetlerin çok yüksek
        olmaması bile hayırcıları kazanmışlar
        havasına soktu.

        Benim de hiç bir akçeli işim yok.Sade
        bir vatandaşım.Ama hayır çıksaydı ben
        de kaybedenlerden olacaktım.

        Bilmem anlatabildim mi meramımı?

      • site ile ilgili yorumlarınıza katılıyorum ve örnek olmasını umuyorum. bu arada CHP ile ilgili yorumlarımı da yayınlamanızı umuyorum. neden yer vermediğinizi anlamakta zorluk çekiyorum.

    • Sayın Bekir Bey, Sayın Fehmi Koru hayır oyu vereceğini önceden açıkladığı gibi yine önceden referandumda evetin az bir farkla önde çıkacağını da belirtmişti bir şekilde diye hatırlıyorum. Ama siz de en az %60 evet çıkacağını belirtmiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Ben başka yorumlarımda da ifade etmeye çalışmıştım. Bu çıkan sonuç Sayın Erdoğan açısından çok ciddi bir sıkıntıdır. O da sizin gibi en az %60 beklerken yani arada %20 fark beklerken fark %3 kadar oldu. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok yerde hiç de zafer havası yok. Bu daha çok Prut Zaferi gibi oldu. Sanki kendi sonunu hazırladı.

    • netice hayır da çıksaydı, netice kazanan yine ülke olurdu. milletin tercihi ortak aklı temsil ediyor. Dolayısıyla hayır veya evet oyunu tercih etmiş vatandaşları suçlamanın kimseye yararı yok. Görüyorum ki referandumda kullanılmış olan olumsuz, kötü dil hala terk edilmemiş. Bu dil gelip şu anki iktidar partisini vurur, oy vermiş vatandaşı değil. Neticede yüzde 49 hayır oyu bunun göstergesidir.

  14. Sayın Fehmi Bey 10.köyünüzü özgün ,özgür düşünen yazarla zenginleştirirseniz seviniriz.

  15. Allah cc şükürler olsun güzel bir seçim geçirdik. Vatandaş Evetcisi Hayırcısı üzerine düşeni yaptı ve demokrasi dediiğiniz aracı en güzel şekilde kullandı.
    Ama malesef Ülkemizin siyaset ve yazar çizer akedemisyenleri milletin bu çabasını heba etmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor..

    Bugün A S nin yazısını okudum ve çok üzüldüm insanları tercih kullanırken okumuş okumamış kültürlü kültürsüz şehirli köylü diye saflara ayırması ve üniversite mezunu olmayanların cahil cühelaya gibi anlamlar ifade eden dilden biran evvel vaz geçmek gerek bunu sadece bu yazar yapmıyor her seçimde bu yorumları duyoruz .
    Aksine okumuş insanlar meselenin içerine deyil idolojik olarak bakarlar tabi hepsi deyil teröristlerin bir çoğu üniversite mezunu veya okuyor .
    Hele bu aralar hükümetin sözcüsügibi davranan gazeteciler var kraldan çok kralcı kesilip ortamı germryi ve eskiden dava dediğimiz olguyu savunanları oda (kaldıysa ) safdışı bırakma peşindeler
    Nerdeyse hergün darbe olacak bu ülkede onlara bakılırsa .
    Şu referandumda hayırcıların terörle beraber anılma meselesi bence burda sizlerinde biraz demogoji yapıyorsunuz gibime geliyor

    Benim anladığım. şu.şu terör örgütüleri ve avrupa hayır diyor diye bir tesbit yapılıyor .

    İşte bir sözü söylerken sizin neyi kastettiğiniz deyil karşı tarafın ne anladığı önemli
    Biraz daha sakin olmalı birbimizi suçlamadan çıkan sonuca göre hareket etmeliyiz kavga ve gürültüyle bu işe dışarıdan birilerini dahil ederek Bu Güzelim Ülkemize bir fayda sağlanmaz .
    Allah cc şerleri def eyleye..

    • “Terör örgütüleri ve Avrupa hayır diyor”
      Peki eveti savunanların deyimi ile “savaşı” kazanan taraf neden bunu dillendirmek ihtiyacını duyuyor? Sizin hoş görüşlü yaklaşımınızı kabul ederek, refandum öncesi endişelerini “mantıkli olmamasına rağmen” anlayışla karşiliyalim’da, peki refarandum sonrası gene evet cephesinin deyimi ile “bu savaşda evet galip gelmiş ve zafer kazanmıştır.”
      (Başından beri sonucu tahmin ettiğim Için şahsen oy kullanmadım,sebebi! hileli bir ortamda oyumun rengi rahatlıkla değışeceği şuphesinden kaynaklanan bir endişe.)
      Herşey istedikleri gibi sonuçlandı “cepheden” galibiyetle döndüler. Bende şu soruma çevap ariyorum! Herşey bitti ve istedikleri oldu, “Evetciler” neden hala çok çok gergin ve endişeliler? Hız kesmeden kendi görüşlerinden olmayanlari tehdit ve hakaret yağmuruna tutmuşlar?
      Yoksa benim yukarıdaki parantez içerisinde yazdığım şüphelerimin gerçek payının ağırliğmi panikletiyor? Hani olur ya belki biri çıkıp “emirle” değilde “kanunla” hareket etme korkusumu bütün bunların sebebi?

  16. Ben parlamenter sistemin devamından yanayım. Görüşüm değişmedi. Hükümete yakın kişilerin referandum öncesi söylemleri aynı şekilde devam ediyor. Bir vekil gazetede neden yazar, demek ki çok zamanı var. Meclise gittiğimizde yüzümüze bile bakmayan, randevu vermeyen bu vekiller halk ihtilal yapmış demekteler. Biz seçimlerin yenilenmesi dahil YSK’nin her türlü kararına saygılıyız demek yerine sonucun meşru olduğunu iddia ederek geri adım atmadılar. Demek ki mesele sadece kazanmak, milleti ise demagoji yaparak kazanmaya yönelik kullanmak. Fehmi Bey’e bir noktada katılmıyorum önemli değişiklikler halk oyuna sunulabilir. Ancak seçimden sorumlu kurumların ve medyanın özellikle trt’nin objektif ve adil olması gibi asgari koşulların sağlanmasından sonra bu tür değişiklikler halk oyuna sunulabilir. Başlangıçta referandumun zamanlaması dolayısıyla referanduma karşıydım şimdi ise iyi ki referandum yapıldı diyorum. Takke düştü kel göründü..
    AK Parti’nin eyalati savunan Hüdapar’la aynı çizgide olmasını anlayamıyorum. Ülkenin birliğini savunan doğudaki Kürtler, Araplar, Türkmenlerin iki kutup arasında dikkate alınmaması anlamına gelecek şekilde sonucu yorumlamaya çalışan hükümet medyası yanlış yapmaktadır. Son olarak islamcıların cumhuriyetçilere karşı gerileme dönemine girdiğini, söylem üstünlüğünün cumhuriyetçilere geçtiğini belirtmeliyim.

  17. Yazmış olduğunuz yazıda sadece Evet cephesinin söylemlerine yer vermişsiniz ancak şuan yapılan yorumlarda Hayır cephesinin söylemiş olduğu sözler çok daha ağır. Onlardan niçin bahsetmiyorsunuz. Yine taraflı ve çarpıtarak yazılmış bir yazı. Hayır cephesi işi ak parti iktidarının meşruiyetini sorgulamaya götürerek halkın yarısı ak parti ve mhpye karşı oy kullandı, artık sağ kesin oyları yüzde 70lerden yüzde 50lilere geriledi şeklinde bir sürü CHP li vekillerin açıklamaları var. Tabi bunlar işinize gelmiyor.

  18. Yazının başlığı fazla egosantrik olmuş. Elli beş milyon seçmenin her ferdi aynı şeyi söyleyebilir. Herkesin de kendine göre bilinci vardır. Fehmi Bey öyle sebeplere dayandırdı ki tercihini, aksine ikna edilmesi tarihî ve coğrafî olarak mümkün değildi. Sadece maddeler üzerinden yürüseydi fikir alışverişi, objektif olmaya gayretli katılımcılar kanaatimce değişikliği onaylardı, çünkü memleketin geçmişte pek çok sıkıntı çektiği ikidar-muktedir olabilme sorunsalına çözüm vadediyor değişiklik. Üstelik Hayırcıların pompaladığı ve bence sonuçta çok etkisi olan diktatörlük korkusunun anayasa maddeleri arasında gerçek bir dayanağı yok. Hayır diyenler ne kadar bilinçli olurlarsa olsunlar statükodan yana yer aldılar; değişmesi konusunda herkesin hemfikir olduğu statükodan; bir önceki dönem meclis komisyonunda 4 partinin üzerinde uzlaştığı 60 maddeye rağmen değiştirilememiş statükodan! Bu referandumun kazananı ve kaybedeni elbette var: Galibi millet, mağlubu ise statükodur. Mübarek olsun.

  19. Sn.koru: hayır cephesi onlara göre haçlı, böyle olduğu içinde bizi idare edenler hiçbir zaman farklı vede karşı görüşe tahamül edememişlerdir. Maalesef bundan dolayı ülke olarak ”ne uzarız ne kısalırız…” Böyle gelmiş böyle gider.Eskiden insanlar geleceğe daha bir umutla bakıyorlardı,şimdi O umutlarda büyük çoğunlukla kalmadı (en azından benim çevremde). Görelim MEVLA neyler, neylerse güzel eyler…

  20. Fehmi bey görüşünüze tamamen katılıyorum .Bende ak partinin secimlere girdiği ilk günden itibaren tüm seçimlerde
    bu partiye oy verdim ancak bu referandumda ilk defa karşısına geçip hayır oyu kullandım. neden hayır kullandım : çünkü kanunlarla , yönetmeliklerle sorunların çözülemeyeceğini bildiğimiz için maalesef yarın bu sistemin fayda sağlamadığını , türkiye yi uçuramadığını , işsizliği çözemediğini , eğitim sistemini düzeltemediğini göreceğiz. Ak parti döneminde sürekli yazbozlarla gunu kurtardık .Sorarım size lise ve üniversiteye giriş sistemi kaç kere değişti.Sonuç nedir.? Adama sormazlar mı madem uçuracaktı da neden şimdiye kadar bu değişikliği yapmadın . Maalesef sorunlarımızın üstünü örterek çözümü biraz daha öteliyoruz. İnşallah geri dönülmez hata ve yıkımlara sebep olmaz.

  21. Sayfanızı ilk günlerden beri takip edip yazılarınızı okuyorum, sizin ve Taha akyol gibi gazeteciler baskın olsaydı şimdi daha pozitif bakabilirdim hayata. Meramim bu değil berayi malumat söyledim bunları. Su reklam banner olayını abartmasaniz daha iyi olur düşüncesindeyim. İyi günler.

Yoruma kapalı.