“Araba devrilince yol gösteren çok olur.”
Bu sözü hatırlar mısınız?
Rıza Sarraf (ABD’deki davada adı Reza Zarrab) duruşmaları başladığından beri bu sözü daha sık hatırlıyorum.
Akıl vermeye karşı olduğumdan değil, hayır hâşâ, tam tersine, akla en fazla ihtiyaç duyulan bir ortamdan geçtiğimizi iyi biliyorum.
Geçtiğimiz ortamda akla ihtiyaç var.
Sorun, verilen akıllarda
Konu tapeler yayınlandığı 17-25 Aralık döneminde ilk gündeme geldiğinde.. sonraları Rıza Sarraf’ın âniden Miami’de beliriverdiği 1,5 yıl önce de.. bugün akıl vermeye kalkan çoğunluğun neler yazıp hangi akılları ekranlara taşıdıklarını hatırlıyorum.
“Merak etmeyin, üstesinden geliriz” genel başlığı altına girecek akıllardı bunlar…
İşin özüne hiç girmeyip etrafından dolaşılıyor ve üstelik ‘vatan evlâdı’ hamasetiyle Sarraf’a sahip de çıkılıyordu.
Onun odağında bulunduğu olayda ismi geçen bakanların yanlış yaptığı sorgulanmak istenmiyordu.
Hep birden bakanlar aklandı. Hep birden ABD kınandı. Sarraf için ABD’ye 2 nota bile verildi.
Şimdi de yine hep birden ‘kumpas’ çığlıkları yükseliyor. Sarraf ‘casus’ oldu ve hakkında soruşturma açılıp mallarına el konuldu. ABD için ‘eşkıya devlet’ tespitleri eşliğinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurma akılları veriliyor.
Bizde tarih hep tekerrür eder
Bugünleri geçmişteki yanlış akılların hazırladığına değinen yok.
Konu ilk gündeme geldiğinde sağlıklı bir değerlendirme eşliğinde doğru uygulamalar yapılabilse.. alınan tedbirler yarım bırakılmayıp yargının konuya eğilmesi sağlansa.. şimdilerde hakkında ‘casusluk’ iddiasıyla cezai soruşturma açılan Sarraf Türk mahkemelerinde o zaman yargılansa..
Emin olun, New York’ta dava açılmasının önü kesilirdi.
Yanlışlıklar ülkemizin ABD’de yargılanmasını getirdi.
Hiç değilse şimdi durup düşünsek ya…
Düşünmemizi istediğim konu şu: “Acaba geçmişte yanlış akıllar verenlerin şimdilerde verdikleri akıllar da yanlışsa? Bugün verdikleri akıllarla yola devam edildiğinde başımıza daha da büyük dertler açılırsa?”
Evet, haklısınız, benim de burada yaptığım bir yönüyle akıl vermek.
Konu Türkiye’nin bugünü ve geleceği olunca, ne yapayım, kendimi tutamıyorum.
Ancak ben “İllâ benim aklımla hareket edilsin” iddiasında değilim. Bütün istediğim, karar alma mekanizması içerisinde yer alanların, tabii öyle bir mekanizma varsa, kendilerini suret-i haktan görünenlerle sınırlandırmamaları, her görüşe kulak vermeleri…
Rasim Cinisli’nin anıları
Türk siyasi tarihinde yaşanan hemen her sıkıntının temelinde, merkezde yer alanların kendilerini yakın çevreleri dışındakilere kapatmaları yatıyor.
Başlarda birlikte oldukları, kendileri için düşünen ve başarılarını destekleyen kişilerden politik çizgilerini bütünüyle (yanlış olduğunda da) benimsememiş olanlarla yollarını ayırmaları…
Demokrat Parti.. Adalet Partisi.. Anavatan Partisi..
Geçmişin iktidarları hep aynı yoldan geçtiler.
AK Parti yönetim kademesi, “Biz farklıyız” diye düşünüyor, biliyorum. Ancak bir şeyi daha biliyorum: Geçmişte hata yapanlar da onlar gibi düşünüyor, kendilerinin öncekilerden ‘farklı’ olduklarına, yanlış yapmayacaklarına inanıyorlardı.
Bizde tarihin sürekli tekerrür etmesinin bir sebebi de budur.
Şu günlerde yeni çıkan bir hatıratı okuyorum; Rasim Cinisli’nin ‘Bir Devrin Hafızası’ adıyla yayınlanan anılarını…
Aslında ‘bir devrin’ değil, birden fazla devrin hikâyesi anlattığı…
Gençlik liderliği (MTTB Genel Başkanlığı, 1965-1966) sonrası henüz yaşı bile tutmamışken milletvekili seçilerek (1969) siyasi hayata girmiş, o gün bugündür hep merkez siyasete yakın bulunmuş bir isimdir Rasim Cinisli.
İçerisinde siyasi bir aktör olarak yer aldığı 1969 sonrasında yaşadıklarını bir tarafa bırakayım, anılarından henüz yetişme döneminde tanığı olduğu Demokrat Parti’nin ‘hatalarına’ ayırdığı sayfalar (144-147) bile okunsa, iktidarları bekleyen tehlikeler konusunda gaflete düşülmez.
Kumpaslar nasıl boşa çıkartılamaz
AK Parti bugün içeride ve dışarıda köşeye sıkıştırılmasını amaçlayan kumpaslara muhatap, buna kuşku yok; ancak ‘kumpaslar’ ile öyle uluorta “Bana kumpas kuruldu” diye bağırarak ve etraftan sempati toplamaya çalışılarak başa çıkılmaz.
Kumpaslarla akılla başa çıkılır.
Aksi halde, ‘kumpaslar’ daha derinleşir ve muhatabına daha fazla zarar verir.
Evet, New York’ta devam etmekte olan Sarraf davası konusunun yanlış değerlendirildiğini, yanlış değerlendirmeler yüzünden, geçmişte olduğu gibi bugün de hatalar yapıldığını düşünüyorum.
“Araba devrilince..” diye başlayan sözün sahibi olan eskiler şunu da söylemişlerdi: “Akıl akıldan üstündür.”
ΩΩΩΩ