Sorunlarımız var, ama çözme işini beceremiyoruz.. Muhatap aranıyorsa o da var… 

34
Reklam

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘Kürt sorunu’ diye bilinen kronik derdimizi adlı adınca anan bir açıklama yaptı. Çözülmesi için bir muhataba ihtiyaç olduğunu, bunu HDP’nin sağlayabileceğini söyledi.

Dediği aynen şu: 

“Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. (…) Meşru organ kimdir? HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, dolayısıyla parlamentonun içinde bulunuyor, görevini yapıyor. Dolayısıyla eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla biz bu sorunu çözebiliriz; bu düşüncedeyim.”

HDP adına olmasa da HDP’li bir vekilden karşı açıklama geldi. Partisinin çözüm konusunda ‘kolaylaştırıcı’ olabileceğini, esas muhatabın ise İmralı olduğunu söyledi Sezai Temelli.

Onun dediği de aynen şu:

“Kürt sorununun çözümünün yegane muhatabı HDP değildir, ama bu sorunun çözümü adına bugün demokratik siyaseti var eden ve kolaylaştıran başlıca aktör HDP’dir. Ama asla unutulmaması gereken şey, demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır.”

Açıklamaları birbiri ardına okurken kendimi tenis maçı izliyormuş gibi hissettim. 

Başım döndü.

Reklam

Türkiye’nin bir tane sorunu yok, sorunları var. Herhalde en önemlisi ‘Kürt sorunu’ diye adlandırılandır. Sorun Cumhuriyet’in hemen ertesinden itibaren sayısız raporlara konu olmuş, ancak çözümü bir türlü başarılamamıştır. 

Başlangıçta AK Parti sözcüleri de ‘Kürt sorunu’ adını kullanırlarken, son zamanlarda -herhalde- konuya farklı yaklaştıklarını hissettirmek amacıyla, değişik adlar kullanmayı tercih eder oldular.

“Kehanet” denilmesin, öyle bir iddiam yok, benimki sadece bir beklenti: Yakında AK Parti sözcüleri yeniden soruna adlı adınca yaklaşacaklardır.

Sebebini de yazayım: Seçim yaklaşıyor da ondan…

Konunun karşılıklı açıklamalarla tartışma gündemine girmesinin de sebebi aynı: Seçim ufukta göründü.

Aslında Sezai Temelli’nin sözünü ettiği bazı çevrelerden aşırı tepki çeken formülün patenti AK Parti’ye ait. 7 Haziran 2015 seçiminin biraz öncesine kadar AK Parti’nin Milli Güvenlik Kurulu’ndan da geçirerek devlet politikası haline getirdiği formül aynen oydu. HDP’li bazı milletvekilleri muhatap alındılar ve bu onları ‘kolaylaştırıcı’ haline getirdi. Onlar da kendilerine tanınan izinlerle ve devletin sağladığı taşınmalarını sağlayan araçlarla defalarca İmralı’ya gittiler…

‘Çözüm süreci’ böyle yürütüldü.

En son İmralı ziyaretini takiben HDP milletvekilleri Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde bazı bakanlar ve AK Parti milletvekilleriyle bir araya gelip çözümün sonraki aşamasını birlikte konuştular. Aralarındaki uzlaşı 10 maddelik bir metne de dönüştürüldü ve buna ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ adı verildi. (28 Şubat 2015).

Reklam

Kamera görüntüleri de var.

Olmadı, olamadı.

AK Parti seçime mutabakatsız girmeyi tercih etti.

Ancak, 20 yıl boyunca aldığı en ciddi seçim darbesini de 7 Haziran 2015 seçiminde aldı AK Parti.

Dört ay sonra yenilenen seçimde oylarını tarihi zirveye çıkarmayı başardı ama.

Herhalde dikkat edilmiştir; ‘Kürt sorunu’ seçimlerle bir biçimde ilişkilidir.

Sebebi de belli: HDP’nin ihmal edilemeyecek oranda bir seçmen kitlesi var. Bu onu oy sayısı (5.866.309) bakımından da TBMM’deki sandalye sayısı (67) bakımından da ülkenin üçüncü partisi yapıyor. Var olan ittifaklara girmeden de yüzde 10 barajını aşabiliyor (yüzde 11.7) HDP…

Cumhur İttifakı’nın 2018 seçimindeki toplam oyu (yüzde 53.7) şimdilerde de korunabiliyor olsaydı HDP’nin siyasi alandaki varlığı rahatsız etmezdi, ancak kamuoyu yoklamalarına da yansıyan çözülme yüzünden iki ittifak partisinin (AK Parti ile MHP’nin) bir sonraki seçimdeki toplam oyu ile adaylarını cumhurbaşkanı seçtirmeleri tehlikede.

Meclis’te sandalye çoğunluğunu elde etmeleri de…

Barajı yüzde 10’dan aşağıya çekme niyeti de bu gerçekle ilintili.

‘Kürt sorunu’ bugün bu yüzden yeniden tartışma gündeminde.

HDP hakkında Anayasa Mahkemesi’nde açılmış kapatılma davası var. Kapatılırsa HDP’nin oyları nereye gider hesabı yapılıyor.

CHP lideri “HDP muhatap alınsın” derken, belli ki, hesap onun da aklında.

Herkesin hesabı kendine.

Ülke açısından varlığı kabul edilmiş olan ‘sorun’ gerçekten çözülmek isteniyorsa bu konuda sorumluluk üstlendiği takdirde sonuca ulaşılmasını sağlayabilecek bir siyasi figür var aslında: Selahattin Demirtaş

Cezaevinde tutulan HDP’nin eski eş-başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Demirtaş’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlara uyularak serbest bırakılması gündemde. Avrupa Konseyi son toplantısında kararlara uymakta acele etmeyen Türkiye’ye bu ayın sonuna kadar mühlet verdi.

Herhalde bu defa serbest bırakılacaktır, bırakılmalıdır.

Tutuklu iken yazdıkları ve ilettiği mesajlarla sorunların demokrasi yoluyla çözülmesinden yana bir tavır sergiledi Selahattin Demirtaş. ‘Kürt sorunu’ da ancak demokrasi ilkeleri çerçevesinde çözülebilir.

Muhatap aranıyorsa işte size uygun bir muhatap.

İmralı’ya veya cezaevine gitmeye gerek kalmadan çözüm yolunda adımlar atılabilir.

“Seçim 2023’te yapılacak” denildiğine göre, aradaki süre önemli adımlar atılması için müsait.

Bir kerecik de oy hesabı yapmadan bu sorunun üstüne gitmeyi denesek.

ΩΩΩΩ

Reklam

34 YORUMLAR

  1. hasan günay sitemizin en değerli ve kıdemli yorumcularından biridir,
    güzel yurdumun güzel insanlarından biri olduğunu da düşünüyorum.

  2. Bakalım ne cevap alacağız?. Baştan başlamaya tarih kültürümüz yetmez. Ama, kulaktan duyma hikayeleri herkes bilir.
    Saddam’ın gazı, Esedlerin kimlik dahi vermediği, İranlıların bir başka, Amerikalı heleki Rusyalıların bu coğrafyada ki bir kısım seçme insanları nasılda canları (pardon paralarımıydı acaba) gibi sevdiklerini duymayan kalmadı.
    Aslında Barzani’nin kuyuları dır! bir kısım bu çok sevilen kesimin rüyalırına giren, lakin gelecek kaz yerine önüne sürenler tavuk sahipleri köşede beklemede.
    Bu ülkede ise tüm vatandaşların eşit haklara sahip olduğunu, onlarca etnik yada inanç birarada gayet te huzur içinde! Yaşamaya çalışmaya çalıştığımızı!…
    Birilerinin bizi aslında çok kıskandıklarını söylesem?
    Yine de enson niye kayyum atandı öyleyse diye yine de sorarlar mı acaba?
    Eksik kim ve nerede sorusunuda birileride sorar mı acaba kendilerine?

  3. Kalırsın sonunda hep yek e yek??
    Sana ne lazım hem eş hem yedek ?️?
    Bir ittifak varki, Tek Adam dan eder şikayet,
    Gel gel dediği ise der, Tek a.. a et müracat?
    Ya sabıır ey sabıır gel bir de sen dene istersen birde sen deli et.

  4. “Murat Oz
    21 Eylül 2021 At 11:22
    Bence makaleniz, maalesef eski “İslamcı” reflekslerinizle, söz konusu mecradan bir şeyler “derleme” ihtiyacınızdan doğmuş. Fazlasıyla niyet okuma, uzak manaları ön çekme arayışı var… Mesela Ekrem Buğra Bey’in yazısı tamamen tarihi kontekste bir metin.”

    Geçenlerde yorumculardan ahmet beyin münasebetsizce sualinin üzerine baran beyin sayın yazara yönelik seviyesizce ithamlarını da görünce kendilerine bir ikazda bulunmuştum ama nafile…
    Halbuki büyüklerimize karşı saygılı olmak hepimizin boynunun borcudur, aksi ayıptır.

    Hayır şimdi de murat beye söylenecek değilim, bilakis yukarda alıntıladığım yorumunda sayın yazarla ilgili çok yerinde tespitleri var.
    Yalnız, sayın korunun politik öngörüşleri her ne kadar kısa mesafeli olsa da, basın camiasındaki mutemetlerin ne mal olduklarıyla ilgili paylaşımları da bir o kadar değerlidir…
    Aslında adı geçen yazarların ne mal olduğunun anlaşılabilmesi için “söz konusu mecradan bir şeyler “derleme”sine filan da ihtiyaç yok;
    sadece alıntılanmış olmaları bile yeter de artar!
    Yandaş medyadan çuvalla maaş alıp baş köşelerde yazarlık yapan ve sabah akşam türkiye liderliğine ve yönetime sövüp sayan, iftiralar atarak karalayan kart soytarılardan hiç alıntı yaptığını gördünüz mü kendisinin?
    Tabii bazı hazır düşmanı yorumcularımız gibi her şeyi de yazarımızdan beklemeyelim;
    yandaş medyada yazan ve çuvalla maaş alan o soytarıları da maaşlarını ödeyenler ya da onlara devlet ihalelerini veren haramzadeler düşünsün, öyle değil mi?

  5. kürt sorunu diye bir sorunumuz yok bizim ve hiç olmadı.
    biz kürtlerle her zaman kardeşçe yaşadık.
    ve yaşamaya devam edeceğiz.
    etnik meseleleri kaşıyıp bunun üzerinden rant sağlayanlar var, bu rant için terör örgütleri kuranlar var, yine bu rant için terör örgütleriyle iş çevirenler var.
    çözüm işi bir tarafın ya da iki tarafın dilemesine bağlı değil, konu bir veya iki bileşenli bir konu olmadığından. konu kendi içinde geçmişten geleceğe pek çok parametre ve aktör bulundurduğu için, dolayısıyla daha uzun yıllar çözüm ummak hayalperestlik olur. akp nin bir çözüm arayışı oldu, fakat ihaleler gibi gizli saklı, devlet sırrı falan kimsenin en çok ta kendilerinin memnun olmadığı bir sona evrildi, şeffaf olmayan her durum gibi. yolların altına patlayıcılar kondu, şehirlere hendekler kazıldı ve biz 1000 gencimizi albayraklı tabutlarla sonsuzluğa uğurladık.
    sorumlu olanların niyetleri ve veballeriyle beraber.

    belli ki seçim yaklaşıyor, partiler mevzi alıyor.
    bu konular seçim öncesi konuları değil mi?
    yoksa bu işin silahla çözülmeyeceğini bildikleri gibi, görüşmelerle çözülmeyeceğini de herkes biliyor elbette, ortadaki pasta kalkmadığı sürece yani…
    ortada ciddi bir kürt oyu var, bir oyun bile önemli olduğu, gerçekten dikkat çekici bir seçime evriliyoruz, ve 20 yıllık bir döngüyü bitiriyoruz,
    yine niyet ve veballeriyle beraber…
    bizleri etnik meseleler üzerinden vatan millet sakarya diyerek, din üzerinden laik-değil diyerek örtüyle, sakalla, kutuplaştırıyorlar
    bunun üzerinden oy,
    oy üzerinden de rant devşiriyorlar. buna uyanmadığımız sürece kısır döngü içinde dönüp duracağa benziyoruz.
    seçimin 2023 e kalacağını hala düşünen var mı?
    her geçen gün eriyen bir seçmen profili ortaya çıkıyor,
    bugün, cumhur için yarından daha şanslı bir gün,
    şansını ne kadar zorlayabilirsin?

    şimdi bazıları kimi saygın araştırma şirketlerinin sonuçlarını beğenmedikleri için bin kulp takıp gerçekleri inkar yoluna gidiyorlar lakin gerçekleri inkar, gerçekleri değiştirmek anlamına gelmiyor, sadece kendini kandırmaya yarıyor
    o da nereye kadar?

    “AKP’ye yakınlığıyla bilinen ORC Araştırma, eylül ayında yaptığı erken seçim araştırmasının sonuçlarını sosyal medya hesabından paylaştı. 1-5 Eylül tarihleri arasında 41 ilde 4 bin 180 kişiyle yapılan anket sonuçlarına göre yurttaşların yüzde 59.9’u erken seçimin yapılması gerektiğini belirtti.”
    “Son seçimde Erdoğan’a oy verenlerin yaklaşık yüzde 40’ı erken seçimin ihtiyaç olduğunu söyledi”
    “Erken seçime ihtiyaç olduğunu düşünenler %60 gibi yüksek bir oranda olsa da hükûmeti başarısız bulanlar bu oranın çok daha üstünde görülmektedir.”

    kendi seçmeni fikrini değiştirmiş ki erken seçim istiyor değil mi, yani fikrini değiştirmese neden erken seçim istesin?
    şu sonuç akp için durumu çok daha ağır hale getiriyor;

    “Bunun yanı sıra erken seçim olmasına karşı olanların içinde ciddi sayıda muhalif seçmen bulunmaktadır. Bu seçmenler “zaten kötü olan ekonomiyi daha kötü hale getirir” endişesi ile erken seçime karşı çıkmaktadır.”
    Özellikle Afgan göçünün önce inkâr edilmesi de aynı kitlede kırılmalara neden olmuştur. Hukuk ve demokrasi konusundaki geriye gidiş algısı ise Ak Parti kitlesini kırmaktan çok, oylarını yeniden yükseltebileceğine dair inancın zayıflamasına neden olmaktadır.

    ‘Artık toparlanamaz’ söylemi, Ak Parti için her şeyden daha tehlikelidir. Bu durum Ak Parti içinden çıkan partilere yönelimi artıracaktır. Temmuz/Ağustos aylarındaki düşüş ivmesinin sürmesi halinde, Ak Parti’nin 1. Parti konumunun ciddi risk altında olacağını söyleyebiliriz.”

    bizler burada aylardır söylüyoruz,
    bu iş bitmiştir.

    • Hakan günayın kırık dökük kasaba türkçesiyle yazdığı uzun yorumsularına göre çok daha iler tutar bir metin ve görüş kaleme alabilmişsiniz didem hanım, hani yoklukta bal katık misali en azından uzun ama okunabilir bir yorum olmuş! Hasan beyin uydur kaydır iddiaları ve hezeyanlarına bakınca fena sayılmazsınız yani:)
      Sevgilerimle…

  6. Bu muhatap olunacak meşru organ arayışının sonu yine organ kaçakçılarının işine yarayacak sanki:) illaki bir organla muhatap olunmak isteniyorsa newyorkta yeni açılan türkevinin siluetine de şöyle bi bakılsın derim…

  7. Bizim Ülkemizde Kürt sorunu diye bir şey yok hiçbir zaman olmadı da.
    Halk arasında hiçbir sorun yokken, sorun var deyip asıl kendileri sorun olanlar var.
    Öyle bir şey olsaydı bir değil bir çok etnik grup’un sorunu ortaya çıkardı, bu ülkede bir tek grup yok, küçüklü büyüklü bir çok grup var, ama onların hiçbir sorunu yokken bu işten nemalanmak için sorun yaratanların sorunu sorun oluyor.
    Bu sorun dedikleri ne hikmetse hep seçim zamanları veya seçim gündemde olduğu zamanlar ortaya çıkar, diğer zamanlarda sorun falan kalmaz.

  8. KAPAK-2
    “Ali Namlı
    20 Eylül 2021 At 11:11

    Ancak derin devlet bu işe takoz koyar ! Konu bir şekilde rahmetli B.Ecevit’e intikal eder , buna şiddetle karşı çıkan Ecevit sayesinde milletvekili Merve Kavakçı başörtülü olduğu gerekçesiyle meclisten atılır ve işte böylece büyük bir devlet adamı kaybedilir !
    28 şubatta ilkokula giden kızları da diğer öğrenciler önünde, başörtülü oldukları için öğretmenleri tarafından küfür ve hakaretler eşliğinde sille tokat okuldan atılırlar.
    İşte bu değerli insan, büyük hariciyeci ; şimdiki Malezya büyükelçimiz Merve Kavakçıdır!
    Bugün uluslararası zirve toplantılarında liderler düzeyindeki görüşmelerde devletbaşkanımıza tercümanlık yapan, bilmem kaç dil bilen Fatma Kavakçı da onun kızıdır!

    ABD de hemen hemen her biri ayrı bir milletten olan , ayrı bir etnik yapıya sahip 50 tane eyalet ile AB de de 30 yakın ayrı dilden ayrı ırktan devlet , elele veriyor, işbirliği yapıyor, birlik beraberlik içinde , huzur içinde yaşıyor !
    Biz ise kendi vatanımızda, kendi vatandaşımız olan , her konuda içiçe geçtiğimiz , aynı dine mensup olduğumuz insanlarla , yıllarca kanlı bıçaklı kavga edip duruyoruz !
    Yazıklar olsun demekten başka bir şey söylemeye gerek yoktur!
    Herkese selamlar , saygılar.”

  9. “Bir kerecik de oy hesabı yapmadan bu sorunun üstüne gitmeyi denesek.” İşte size sihirli bir cümle.
    Bu mümkün olmadığına göre..
    Önce canların yanmasını önlesek!
    Sonra diğerleri gelir arkasından zannımca.
    Bir, bu coğrafyanın İrlanda yada İspanya ya benzemediğini anlayarak,
    İki, bu ülkede TC kimliği taşıyan herkesin eşit haklara sahip olduğu herhangi bir alacağı olanın kanunlar herzaman kapısının açık olduğunu bilerek,
    Üç, üç oy fazla alacağım diye bu güzel yurdumuza insanımıza kötülük yapmamak gerektiğini algılayarak (yarın belki sizin çoluk çocuğunuzda bu ülkede yaşamaya devam edecek! Herkes yurd dışına gidip.. -daha yurt sorunu çözülmemiş-)
    Dört, yasa demişken, kanunlar bu ülkede herşeyi düzene koymaya yanlışı düzeltmeye yeter belkide aslında.
    İttifak içinde getirilecek küçük bir baraj! Herşeyin her sorunun üstesinden gelir belkide evellallah.

  10. Türkiye’nin Kürt sorunu değil; her taraftan aşağılık siyasetçiler sorunu vardır. Parti ve etnik köken ayrımı yapılmadan bu böyledir. Kendi özlük hakları için on yıllardır, üstelik gece yarıları el birliği ile yasa çıkarmayı becermiş, o gecelerde parmak kaldırmış her siyasetçi, Kürt ya da Türk aşağılık bir yaratıktır. Sorunun çözümü TBMM dir diyeceğim o bile artık yok edilmiştir Türkiye’de. Yine de çözüm önerim şudur (hayal bile olsa); tüm seçim barajları kaldırılmış, aday olduğu seçim çevresinde milletvekili olabilmek için gerekli en az oyu (geçerli oylara göre) alma başarısı göstermiş bağımsızların seçilebildiği, tüm partilerde (parti başkanları dahil) ön seçimle milletvekili adayı olunabildiği bir ortamda ve koşullarda TBMM üyeleri seçilir. TBMM deki temsil oranlarına en yakın olacak şekilde bir komisyon oluşturulur. Komisyonun ve meclisin tüm çalışmaları artık enflasyonu oluşan onlarca dandik tv kanalından biri onlara tahsis edilerek halkın doğrudan bilgilendirilmesi de sağlanır. Alınan kararlar uygulanır. İster eyalet sistemi, ister ayrı devlet, ister ortak anayasa… her ne ise. Aşağılık Türk siyasetçilerden farkı olmayan aşağılık Kürt siyasetçiler kendi ballı hayatlarını, yaşadıkları halklarından kopuk mahalleri, şıhlık, ağalık ayaklarını terk etmelidirler. Yüzyıllardır komşu, dünür, hısım olmuş halkları ayrıştıranlar kesinlikle siyasetçilerdir. Güya çözüm üretiyorlar, sorunları kaşımasınlar yeter. Hoş bu dediğim komşu devletlerle ilişkiler için de geçerli. Bizlerin Suriyelilerle, Yunanlılarla, İranlılarla… ne alıp veremediğimiz olabilir?

    • Yahya bey genel olarak bu görüşlerinize katılıyorum ama ırk temelli hakaretlerinizi aynen iade ediyorum; bir de tbmm tv diye bir kanal var zaten, ordan burdan toplama kanal kurmaya filan gerek yok yani…

  11. PROMTERSİZ İKİ(2) SAATTE ÇÖZÜM
    Sorunların çözümünde malumunuz “yöntem” çok önemli.
    “Olurlar” üzerinde fazla zaman kaybetmemek için daha doğrusu muhataplarımıza bu seçenekleri kısa sürede kabul ettirebilmek için öncelikle “olmazları” masaya koyup bu seçenekleri eler/ekarte eder isek işimiz oldukça kolaylaşır.
    Kürt sorunundaki olurumuz barışçıl çözüm.
    Olmazımız silah ile şiddete dayalı bir çözüm.
    Bu seçenekleri ben öncelikle Kürtler için masaya koyuyorum.
    Öcalan demek “şiddet”demek, ” silah” demek .Benim için bu böyle.
    Pekiyi Öcalan özelinde, şiddet/ silah seçeneğini kan ve gözyaşı dökmeden “akılcı” bir şekilde nasıl eleyip/ekarte edeceğiz?
    Ben olsam Öcalanı TRTye çıkartırım.Canlı yayında.
    Tabii ki eline kendi mesajımı vererek değil.
    Daha önceden, yaklaşık bir ay önceden vatandaşlara da haber veririm.
    Öcalana da “ne istiyorsan, ne yapmak istediğini istediğin şeklide, istediğin kadar canlı yayında söyle. Söylediklerin hakkında hiçbir soruşturma yada dava açmayacağım” dersin.
    Öcalan efsanesi Kürtlerin gözünde iki(2) saatte biter.
    Ne söleyebilir ki?
    Tabii ki Promtersiz.
    Tabii ki piarsız.
    Promtersiz ve piarsız ne yapabileceklerini biliyoruz.

    • Her fanı ömrünün son demlerine doğru bütün insanların dinleyeceği bir kaç cümle biriktir ve fırsat bulduğunda da bütün cümlelerini hiç duraksamadan ard-arda sıralayabilir.

    • Misafir bey, varsa bi de güneydeki sevdiğimiz küçük ülkenin yargılanmasını göstern linki de paylaşır mısın? Ölü ya da canlı yayın farketmez…

      • Merve Kavakcı da turkiyede gördüğü başörtüsü işkencelerini amerikada anlatmıştı da kızı bu sayede reisine tercüman olabildi. MHP’li Ülkücüler de gittikleri avrupa ülkelerinde 80 olaylarını detaylarıyla anlatmışlardı da oturum izni alabilmişlerdi.

  12. Süreç Kılıçtaroğlu’nun gerek ittifak içinde gerekse ittifak dışı olarak Cumhurbaşkanlığı adaylığına kendisini daha yakın görmesi olarak işliyor; yani üçüncü ittifakın konuşulduğu bir siyasi düzlemde bu minvalde bir çıkış yapmış oldu Kılıçtaroğlu. Böyle olmalı ki, HDP’de yetkili olmayan biri, parti iradesini hiçe sayacak bir ani çıkışla, Sezai Temelli alelacele aykırı bir açıklama yapma gereği duydu. Neden HDP yetkilileri/sözcüleri değil de Temelli, üzerine vazife imiş gibi konuya atlamış oldu? Cevabı bilinmesi gereken bir soru bu ve ‘Temelli HDP içinde bir Truva atı mı?’ gibi bir soru da sorulabilir.

    CHP liderinin böyle ani bir çıkışta bulunması tabi ki yaklaşan bir seçimle ilgili ve kendini boşlukta hisseden -kapatılma davası ve olası üçüncü bir ittifakın gerçekleşmesi HDP ve seçmenini etkisini azaltacağı için- HDP seçmenine bir el sallama mahiyetinde. Bu alana oynamakla Kılıçtaroğlu, diğer liderlerden en erken davranan lider olmak ve Kürt meselesinde inisiyatif alabileceğini göstermek istedi. Buna cesaret gösterebilmesinin tek sebebi, millet ittifakı partileri liderleri içinde ile cumhur ittifakın eriyen oylarına karşılık bu ittifakın liderlerinden daha fazla kendisini mevcut şartlarda cumhurbaşkanlığı adaylığına yakın ve ehil görmeye inanması.

    Buraya kadar olan Kılıçtaroğlu’nun çıkışı ve etkili ve yetkili olmamakla beraber Temellinin çıkışı henüz Kürt meselesi ya da HDP’nin tavrının ne olacağıyla ilgili bir sonuç vermez ama ileride gündem olabilir.

    Ama Sn. Kılıçtaroğlu’nun konuşma metnini ve kelime aralarını iyice tahlil ettiğimizde Kürt sorununun öyle siyaset kurumu tarafından çokta çözülemeyeceğini anlamış oluruz: Mesela; “Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu”…”Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru bir organla muhatap olmaz.”… (olmuştur)… “Dolayısıyla eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla da biz bu sorunu çözebiliriz.” (Devlet meşru organları ne kadar meşru sayacak ya da kabul edecektir?) -parantez içleri benim kendi değerlendirmemdir.-

    Nitekim basında hükümet sözcüsü görevini üstlenen Selvi; “Bu durumda Kemal Bey ne yapacak? İmralı önerisini dikkate alıp Öcalan’la görüşmeyi deneyecek mi? İmralı’ya gidecek mi? Sanmam.” diyerek konuya dalmış ve en açık ifadeyle meselenin patronu olarak “Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümü konusunda geçmişte ciddi çabalar sarf edildi. Göbeğinden ABD’ye bağlı olan Kandil, her defasında çözüm sürecini sabote etti. Orada asıl patron tek başına ne HDP ne İmralı ne de Kandil. Asıl patron ABD.” diye Kılıçtaroğlu’na, Demirtaş’ı kenara iterek Öcalan üzerinden ABD’yi adres göstermiş oluyor. Burada gerek kendi adına olsun gerekse iktidar adına bütün siyasi iktidarların ABD’den bağımsız Kürt sorunuyla alakalı hiçbir iyileştirmeyi yapamayacağını zımni olarak ikrar ediyor Selvi. Hoş, bu düşünceye sahip olmayan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez galiba.

    Sn. Yazarımız da Kılıçtaroğlu’nun -sadece seçim hesaplı- bu politik erken çıkışına temennilerini dizip ve muhatap olarak Demirtaş’ta karar kılarak, meselenin -Kürt sorununun- müesses nizamın elinden alınarak ve siyaset kurumunun becerisine inanarak çözülebileceğini sunmuş.

    Sn. Demirtaş o treni çözüm süreci döneminde çoktan kaçırmış oldu. İmralı-Kandil- PKK vesayetini üzerinden atabilseydi Demirtaş, sadece Kürt seçmenin değil, ülkenin genel seçmen kitlesi nezdinde bir ağırlığı olurdu; nitekim yeni hükümet sistemi de seçmene, siyasi parti temsilcisi olmaktan başka “özgül ağırlığı” olan bir lideri dayatıyor.

    Kürt sorunuyla ilgili herer şey Kılıçtaroğlu’nun bu cümlesinde saklı aslında: “Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu” cümlesinde.

    Siyaset kurumu rüştünü ispatlayamamış ülkemizde malesef; zaman zaman fevri çıkışlar yapmış olsa da veya AK Parti iktidarları döneminde askeri vesayet -yargısal olanı da- geriletilmiş gibi gözükse de meselenin aslı böyle değil.

    Siyaset kurumu rüştünü ancak yeni bir sivil anayasa yaparak ispatlar ve ülkemizin yığınla orta yerde duran meselelerinin çözümüne buradan başlayabilir. Bunun için birinci şart
    devletimizin “(gerçek) bağımsız güçlü ekonomik ve siyasi bir yapıya” sahip olmasıdır”. Bu aynı zamanda güçlü bir demokrasiye adım atmanın da ilk şartıdır.

    Halkımız bu bilince ermeli ve seçim(ler)i böyle değerlendirmelidir: “Siyasi ve ekonomik TAM bağımsızlık” fikrini iliklerine kadar hissetmeli ve gelecek nesline aktarmalıdır. Yoksa, politikacılar havanda su döğmeye devam edecek, seçmen de atılan nutuklarla beynini doyuracaktır.

  13. Çözüm Sürecinde Hükümet de PKK da çözüm için çaba göstermedi. İkisinin de böyle bir amacı yoktu. Süreç başlamadan önce PKK zor durumdaydı, dağılmak üzereydi, nefes aldı. Aynı zamanda Kuzey Suriye’ye odaklanmak zorundaydı. Bütün gücünü oraya yığdı. Türkiye’de hastanelerde yaralılarını tedavi ettirdi, Türkiye üzerinden uzun zaman lojistik aldı. Suriye’de PYD saflarında savaşanlarının yarısından fazlası zaten Türkiye’den temin edildi. Orada kendine hem meşruiyet hem de büyük bir toprak parçası edindi. Hepsi Çözüm Sürecinin sayesinde.
    Gerçekte Erdoğan’ın da hiç çözüm gibi bir derdi olmadı. O sadece Başkanlık istiyordu. Başkanlığı vermeyeceklerini (HDP’nin Demirtaş kanadı bunu açıkladı ve kıyamet koptu) görünce zaten masayı yıktı.
    Şimdi esas mağdurlar biz Türkiye Halkı (Kürdü, Türkü ve diğer etnisiteleri) çocuklarımızı, paramızı, bu savaş ağalarına teslim edip onların işaretiyle birbirimizi öldürmeye devam mı edeceğiz? Yoksa onların gerçek yüzlerini deşifre mi edeceğiz? Kendi problemlerimizi oturup konuşacak mıyız? Yoksa Amerika’dan, Rusya’dan, Çin’den vs. yardım arayacağız? Esas soru bu.
    Bence herkes kendi tarafında olmayanların da insan olduğunu, acılarını anlamaya başlasın, sonra tekrar konuşalım, ne dersiniz?

  14. ”Yıllar yorgun , ben yorgun,
    Boşa geçmiş seneler;
    Bende hicran yarası,
    Bende bitmez çileler.”
    Evet, yazıyı okuduktan sonra birden aklıma bu şarkı geldi ; bir bakıma bu sorunu çok da güzel anlatmıyor mu !
    Tam 160 seneden beri devam eden bu sorunla ilgili olarak herhalde bu güne kadar söylenmeyen, konuşulmayan, tartışılmayan bir şey kalmamıştır.
    Şahsen bendeniz de burada naçizane fikir ve düşüncelerimi arz etmiştim.
    Ancak ne var ki devlet bir türlü gerçeği göremiyor veya görmemezlikten geliyor !
    Bunun bir sihirli formülü yoktur ; hiç korkmadan, gocunmadan karşılıklı olarak oturup her şeyi enine boyuna konuşarak, görüşerek, tartışarak bir çözüm üretmekten başka çaremiz olmadığını artık idrak etmek zorundayız !
    Bu güne kadar maddi olarak 100 milyar doları bulduğu söylenen bu mücadelede hayatlarını kaybeden insanlara , boşa giden bunca yıllara , boşa giden bunca güç ve enerjiye yazık günah değil mi !
    ABD de hemen hemen her biri ayrı bir milletten olan , ayrı bir etnik yapıya sahip 50 tane eyalet ile AB de de 30 yakın ayrı dilden ayrı ırktan devlet , elele veriyor, işbirliği yapıyor, birlik beraberlik içinde , huzur içinde yaşıyor !
    Biz ise kendi vatanımızda, kendi vatandaşımız olan , her konuda içiçe geçtiğimiz , aynı dine mensup olduğumuz insanlarla , yıllarca kanlı bıçaklı kavga edip duruyoruz !
    Yazıklar olsun demekten başka bir şey söylemeye gerek yoktur!
    Herkese selamlar , saygılar.

  15. BİDEN MUHALEFETİ NASIL İKTİDARA TAŞIR

    Biden’in muhalefete yardımının nasıl olacağını bazıları akıl erdiremiyor. Uluslararası şirketlerin elindeki sosyal medya size göstermek istediğini gösteriyor, içinde yaşadığınız toplumu, şartları bile size farklı biçimde gösterme yeteneğine sahip. En bilinçlileri bile “acaba” demekten kendini alamıyor. Sabah sabah tvitter hesabıma uyarı gelmiş, yeni takipçi sandım açtım “sizin için önerilen hesap” diyor. Chp propagandası yapan bir hesap, bazen de bildiş isimli bir trol açılış sayfamda görünüyor. İstemsiz bir kaç tivit okuyorum, hakkaten memleketin durumu feci.

    Son oyunları şu; öğrenciler ev kiralarının aşırı yükselmesi ile kalacak yer bulamamışlar kadıköyde parkta yatıyorlar. Durun daha film bitmedi gönlü yufka, cumhuriyet ilkeleri ile yoğrulmuş duyarlı kadıköylüler onlara yemek getirmişler. Bu da büyük olay olmuş sosyal medyada boy boy.

    Kimse demiyor ki Kadıköy%80 chp li ev kiralarını yükselten de, gençlere ev vermeyenlerde kadıköylüler buna rağmen hükümet suçlu. Hadi diğer zam yapan algıcılar girdilerimiz arttı diyor, kiralık evin girdisi ne ola ki.

  16. KAPAK
    “Ali Namlı
    20 Eylül 2021 At 11:11

    Ancak derin devlet bu işe takoz koyar ! Konu bir şekilde rahmetli B.Ecevit’e intikal eder , buna şiddetle karşı çıkan Ecevit sayesinde milletvekili Merve Kacakçı başörtülü olduğu gerekçesiyle meclisten atılır ve işte böylece büyük bir devlet adamı kaybedilir !
    28 şubatta ilkokula giden kızları da diğer öğrenciler önünde, başörtülü oldukları için öğretmenleri tarafından küfür ve hakaretler eşliğinde sille tokat okuldan atılırlar.
    İşte bu değerli insan, büyük hariciyeci ; şimdiki Malezya büyükelçimiz Merve Kavakçıdır!
    Bugün uluslararası zirve toplantılarında liderler düzeyindeki görüşmelerde devletbaşkanımıza tercümanlık yapan, bilmem kaç dil bilen Fatma Kavakçı da onun kızıdır!
    Herkese selamlar, saygılar”

  17. Sezai Temelli gibilerin aklını başına toplaması lazım. Kürt sorununun içine elini kana bulaştıranların sokulmasına öncelikle sizlerin karşı çıkmanız gerek kez mi? Ne işiniz var İmralı’yla,sizin aklınız fikriniz yok mu be kardeşim? Meşru siyasetin içine girmişsiniz, biraz kafanızı çalıştırsanıza…Hemen “İmralı’ya bir danışmamız lazım!”;aklınızı İmralı’ya kiraya mı verdiniz siz? Bir durun,bir soluklanın! Daha yolun başında hareket edecek arabanın önüne getirip İmralı takozunu hemen niye dayıyorsunuz,hiç mi akıl fikir yok sizde yahu? İmralı’daki bütün suç işleyenler gibi yaptıklarının karşılığı olan cezasını çeksin,sizler de suçlardan uzak duran insanlar olarak meşru siyasetin içine olan katkılarınızı artırın,her kesimden de daha fazla oy alın;Cumhurbaşkanı çıkarın, parlamenter sistemi kurun Başbakan çıkartın,tüm ülkeye huzurun gelmesine sizin de esaslı bir katkınız olsun kardeşim. Ama siz böyle İmralı’ya kuyruk oldukça marjinallikten de kurtulamayacaksınız,etkili halk kitlelerine de ulaşamayacaksınız, bunu bilmeniz lazım. Nihayetinde artık sizler de aklınızı başınıza bir toplayın ve şu İmralı takıntınızdan kurtulun. İmralı’ya esir ettiğiniz ruhunuzu bu esaretten kurtarma cesaretini gösterin,siz de rahat etsin ülke de,be bilader!

    • Türkiye’de derin devlet diye bir gerçek var. Anlaşma masasında söz sahibi olması istenen,fakat anlaşma masasının taraflarından birinin elinde rehine gibi bir konumu da bulunan Öcalan’ın öğrencilik zamanlarından MİT elemanı olduğuna dair ciddi söylentiler de var. İstanbul seçimleri öncesinde TRT ekranlarına oy devşirtmek için çıkartılmış bir Osman Öcalan figürü de var. Ortamın böylesine karışık kokuları arasında bir türlü uyanmak bilmeyen burnu koku alma yetisini kaybetmiş HDP’li siyasetçilerden hâlâ tuhaf tuhaf İmralı güzellemeleri yapanlar da var. Anlaşma masasında söz sahibi olması beklenen bir rehine düşünün;işleri karışık bu rehineden medet uman siyasetçilerin ferasetini de ayrıca düşünün.

      Anlatacağım fıkrayı bana anlatırken,bir taraftan da katıla katıla gülmekten kendisini alamayan bir Kürt dostumdan dinlemiştim:
      Bir Kürt ile bir Laz nasılsa bir çöle düşerler. Uzun süredir yürümekten bitkin haldedirler. Bir süre sonra bir taraftan yürürken bir taraftan da dinlenebilmiş olma kastıyla sırayla birbirinin sırtına binerek yürümek fikrini icad ederler;böylece sırta binen dinlenmiş olacak,sırası geldiğinde diğeri için aynı dinlenme imkanı doğacaktır. Dönüşüm zamanını da sırttakinin söyleyeceği türkünün bitim zamanı olarak belirlerler. İlk olarak Laz Kürt’ün sırtına biner,Kürt yürürken başlar Karadeniz coğrafyasının heyecanlı yapısına uygun ritimli bir türküsünü “uy uy uy!” nakaratları eşliliğinde söylemeye. Ve hızlı tempodaki türküyü bir kaç dakika içinde bitirir. Sonrasında sırası gelen Kürt Laz’ın sırtına çıkar ve başlar “le le le leee lee,leheee le le le le…” diye devam edip giden bir türküye. Epeyce bir süre sonra bir tepeyi zar zor aşan kan ter içinde kalmış Laz bir türlü bitmeyen bu “leheee le le le le…”rin karşısında bıkkınlıkla “gardaşım,senin bu türkü ne zaman bitecek!”diye sorar. Sırttaki Kürt’ün cevabı “Acele etme gardaş! Biz türkü söylemeye daha yeni başladık. Hem daha bu işin bir de lo lo losu var…” olur.

      Galiba bizim Kürtler de türkü söylemeye yeni başladılar ve daha lo lo lo kısmına gelene kadar da epeyce bir zamanları var.

  18. kurt sorunu nedir diye bi aciklayani duymadim ..kurt sorunu dedikleril teror sorunu
    akil adamlar diye bir saskin ekip cikardi akp fi tarihinde, gorduk ne oldugunu
    demirtas diye bi teroriste bel baglamislar. hendek savaslari o embesilin hediyesi idi..
    aciz adamlar da pardon akil adamlar canak tuttular o hendek savaslarina ..akp deki akil tutulmasi idi..

    o gun akp ile dalga gecen chp militanlari bugun o teroristlerle bakanlik pazarligi icine dusmus bu gun..
    zillet ittifaki bosuna denmiyor

  19. Kürt sorunu yoktur.Pkk ve senpatizanlari sorunu vardir.Onlarin da kökü kazınmadıkça bu sorun çözülmeyecektir.

  20. 1-Hdp muhatap alınabilir diyen CHP genel başkanına bir önceki Hdp eşbaşkanı muhatap İmralı diyor.buna 1 Hdp vekili dahi itiraz etmiyor.Hdp genel merkezi farklı açıklama yapmıyor.siz muhatap Demirtaş diyorsunuz.oldu siz öyle dediniz diye Hdp tavrından vazgeçer imralı yerine demirtaşı muhatap tayin eder ve sorun çözülür.siz nerde yaşıyorsunuz?Hdp bağımsız bir siyasi kuruluş değil.PKK nın siyasi kanadı.Bunu kendileri dahi kabul ediyor siz itiraz ediyorsunuz.
    2-Türkiye AK den süre istemedi ki.AK Türkiye aleyhine karar vermemek için süre verdi.Tamamen teorik birşey.ne Kavala ne Demirtaş tahliye edilmez.AK bu konuları Aralık ayına ötelemiş oldu.Göç sorunu olduğu sürece AB ve kurumları Türkiye aleyhine ciddi karar vermez ve adım atamaz.Sembolik kararlar alır.
    3-%7 barajın cumhur ittifakının oy kaybetmesiyle ilgisi yok.ittifak olduğu sürece barajın ne olduğunun hiçbir pratik sonucu yok.iyiparti % 10 un altında kaldı ama ittifak nedeniyle 39 vekil çıkardı.yasanın kesinleşen haline konsantre olun.ya ittifak sistemi kalkacak(bu çok çok düşük ihtimal)yada baraj ittifak içinde de geçerli olacak.Bunlardan biri olursa o zaman barajın % 7 olması cumhur ittifakının işine yarıyor.baraj ittifak içinde de geçerli olursa deva gp SP ve YR seçime tek giremez.ya iyiparti yada CHP listesinden girebilir bu gem yönetmesi zor bir süreç hem de ciddi fireye yol açar.

    • fatih bey matematigin! iyi degil. eger deva gelecek ve iyi parti ve bunlara saadet demokrat parti ve BBP dahil olur.(destici 10 mv cikarcak bu firsati kacirmaz) ayni listeden secime girerse % 35 oy alip iktidar olurlar. cunku bu blok merkez sagi olusturuyor. ve Türkiye genel olarak merkez sagdir. sol blok hdp ve chp de bi %35 alir. sonuc cumhur % 30 larda kalir. hatta MHP ittifak ici baraji asamadigi icin mv cikaramaz. cunku mhp nin oylari iyi partiye kayacak. bu blogun adayi da gul olacaktir.

  21. Siyasetin görevi çözüm üretmektir…
    Kürt siyasiler bile çözüm istemiyor. Adres imralı diyor… Zavallı fakir kürdün kanı akıyor….
    Çünkü ordan güç alıyor…. Kan ile besleniyor…
    Bu taraftan Türk siyasetçide… Derin devlette istemiyor…. Çünkü oda fakir mehmetçiğin kanı üzerinden siyaset yapıyor….
    Ölen de öldüende bu memleketin çocuğu değil mi….
    Bir can kolay yetişmez….
    Bıtakın kürtler her türlü yasal hakkını alacak çözüm üretelim…. Genel af ile affedelim…
    Ama şayet barışı kardeşliği bozan kim olursa sihalarla ihalarla yok edelim…..
    Bizler bu ülkede yaşayamasını bilmez isek….
    Olan fakir çocuklara oluyor…. Baronlar kan ile hem siyaset hem ticaret yapıyor… Olan memolara.. Olan mehmetçiklere oluyor..
    . Sonu gelmeyen bu teröre dur diyelim vesselam….

Yoruma kapalı.