‘Tarihin sonu’ gelmedi ama bizim coğrafyada yaşayanların dikkatli olmasında yarar var…

33
Reklam

Sabah beş-altı gazetenin haberlerini ve hemen bütün yazarlarının gündeme ilişkin yazılarını internet sitelerinden okuduktan sonra bu yazı için bilgisayar başına oturduğumda, başımı iki elim arasına alıp dakikalar boyunca düşünmeye daldım.

Nasıl bir ülke olduk biz? Dünya nerede biz neredeyiz?

Biraz sonra aynı türden bir okumayı dünyanın dört bir köşesinde çıkan gazeteleri üzerinden yapacağım ve ister doğudan ister batıdan olsun, medyaya yansıyan haberleriyle pek çok ülkenin gündeminden ne kadar ayrıştığımızı bir kez daha fark edeceğim.

Her ülkenin sorunları var, fakat bizim sorunlarımız hepsinden başka.

Demokratik veya şeyhlikle yönetilen birbirine benzemez pek çok ülkede yönetimler, varlık sebeplerinin halklarını mutlu kılmaktan geçtiğini bilerek davrandıklarını belli etmekteler. 

Halklardan çekiniliyor, hesaba çekilmeden önce kendilerini hesaba çekiyor yönetimler…

Dünya değişiyor ve pek çok ülke değişime ayak uydurma derdinde.

Bin yıllık kabuller yıkılıyor, yerlerini -bugünü de değil- yarını düşünerek kabul edilmiş yenileri alıyor.

Reklam

Tahakkümden uzak bir siyaset anlayışının pek çok yerde oluşmaya başladığını gözlemlemek mümkün.

Bu süreç pek çok yerde bir dip dalga olarak geliştiği için değişimin dışında kalanlar bu durumu ıskayabiliyorlar.

Çözümler uzlaşarak bulunmaya çalışılıyor.

İlim için, bilgi sahibi olmak için, bireysel ve toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmak için bir yerden diğerine gitmenin gerekmediği bir döneme girildi; görüş açıklamak, hassasiyetlerini paylaşmak için başkalarının himayesine, aracılığına ihtiyaç yok, herkes yazar, herkes yorumcu olabiliyor. Bir üç ayak, bir cep telefonu kamerası ile evlere, işyerlerine görüntülü olarak ulaşılabiliyor.

Bilenlerle bilmeyenlerin, akıllılarla akılsızların birbirinden çok daha kolaylıkla ayrıştığı bir dünya tablosuyla karşı karşıyayız.

Görüş sahibi olanlar, görüşleri ne kadar aykırı olsa bile, bulundukları coğrafyalarda itibar görüyorlar. Para eden en önemli meta orijinal görüş.

Akıllılar yalnız vatandaşı oldukları ülkeyi değil, ayaklarının değmediği coğrafyaları bile görüşleriyle etkileyebiliyorlar.

Kuruldukları dönemlerde ve sonrasında işe yaramış kurumların çoğu görevlerini tamamlamış görüntüleriyle emekliye çıkarılacakları günü bekliyor, bunun için akıllıların yeni kurumlara yol açması bekleniyor.

Reklam

Pandemi insanların en temel sorunlarının evrensel çapta ortak olduğunu hatırlattı, evlere kapanılan aylarda çözümlerin de yine ortak çabalarla bulunabileceği görüldü. Bu gelişmeye direnen, eski alışkanlıklarıyla davrananların zararı kendilerine dokunuyor. 

Tarihin akışı hızlandı, önceleri yıllar, daha önceleri yüzyıllar sürmüş gelişmeler ışık hızıyla kapılara dayanıyor günümüzde; yerinde sabit kalmaya çalışanların akıbeti tarihin dışına itilmek oluyor.

Başım iki elim arasındayken düşündüklerim bunlar.

Ülkemiz, bize benzeyen başka ülkeler, burada ve oralarda yaşayan insanlar, etraflarında meydana gelmekte olan köklü değişimlerin farkında olmadıkları görüntüsünü veriyor, etkili kişi ve çevreler arasından değişim çarkını durdurabileceklerini sananlar çıkabiliyor.   

Nafile çabaları kapıya ağır faturalar dayayabilir.

Kayıp her gün bundan sonraki yıllar ve çağların kaybolmasına sebep olabilir.

Düşüncelerimin burasında başımı aralarında tuttuğum ellerimden kurtardım ve uyanıkken düşündüğümü sandığım dakikalarda kabus gördüğümü anladım.

Mazur görülmeyi temenni ediyorum.  

ΩΩΩΩ

Reklam

33 YORUMLAR

  1. Almanya‘ da yeni baṣbakan Scholz mecliste yemin ederken, yemin metninin sonundaki „so wahr mir Gott helfe“ – Allahın yardımıyla“ kısmını söylemedi.

    Scholz önceki yıllarda bakan olarak ettiği yeminlerde de bu kısmı söylememiṣti.

    Bence bu bir ṣeffaflık örneği. Inanҫ konusunda bile, iҫinden ne geҫiyorsa olduğu gibi halkına göstereceksin.

    • Almancı arkadaş
      “putperest puttan istediğini aldı da, allahtan isteyen almadı mı?”
      Hitlerin dini ya da mezhebini bilen var mı acaba?
      Katolik asıllı ama ateistti…
      Hayırlısı inşallah,
      yunanlıların sabık ateyiz başbakanı ipini kopardığı gibi ayasofyayı ziyarete gelmişti,
      bakalım bu ne yapar?
      Onu da artık papa hazretleri düşünsün:)

      • H.Gayret arkadaṣ,
        hep konuyu iṣinize gelen yöne ҫevirmeye ҫalıṣıyorsunuz. Ateistlerden verdiğiniz örnekler doğru. Bunlara ҫin’den ve Rusya’dan da örnekler eklenebilir.

        Peki dindar olan dünya liderlerinden verilecek kötü örnekler yok mu? Isterseniz beraberce sayalım …

        Benim demek istediğim, söylediği ile yaptığı ҫeliṣmeyen, halkına karṣı ṣeffaf olan politikacılardan örnekler vermekti. Ayrıca inanҫ özgürlüğüne vurgu yapmak istedim.

        Yeni baṣbakan Scholz’tan sonra 7 bakan daha ettikleri yeminin dini tarafını söylemediler. Bunlardan iki bakan sosyal demokrat, 5 bakan da yeṣilerden…

  2. Şu andaki 6 adet yorumun hepsini dikkatle okudum ; hd. arkadaşımızın biraz siyasete kayan bahaneleri hariç hepsini beğendim , gerçekçi, doğru ve yerinde tespitler yapılmış.
    Ben bütün bu açıklamaların kaynağı olarak müslüman bir toplum olmamıza rağmen sağlam bir karaktere yani fazilet dediğimiz insani değerlere yeterince sahip olamayışımızı görüyorum .
    Tabii ki böyle bir toplum içinden çıkan başta siyasetçiler ve diğer yöneticiler de haliyle farklı davranmadıkları için ülkenin dertleri bitmiyor ve ne yazık ki içiçe geçmiş bir yumak gibi devam edip gidiyor !
    Buna çok güncel bir örnek vermek istiyorum .
    Bir kaç gün önce Y.Oğur ; ekonomimizin , cumhuriyetten bu yana nasıl bir türlü rayına girmediğini , debelenip durduğunu ve nihayet bu günlere geldiğini anlatan güzel bir tarihçeyi kaleme almıştı ; okumayanlara naçizane tavsiye ederim .
    Gelelim bu sorunun çaresine ; bendenize göre , etkili ve gerçekten tatmin edici, adil bir adalet sisteminin sağlanması başta olmak üzere diğer problemli alanların da ele alınmasıyla birlikte mutlaka ve mutlaka eğitim/öğretim sistemimizin içinde sağlam ve gerçekçi , güçlü bir AHLAK EĞİTİMİnin verilmesidir !
    Bir anekdotla yazıma son vermek istiyorum.
    Almanya’dan ziyaretine gelen bir arkadaşıyla avlanmakta olan bir vatandaşımız , misafirinin uyarılarına rağmen avlanması yasak olan kuşları vs. de avlamaya devam etmiş.
    Şehre dönüşlerinde , o kuşları bir arada muhafaza eden misafir , bizimkini köşeye sıkıştırmış,
    – Şimdi bu yasak hayvanlar için ya kendiliğinden gidip cezasını ödeyeceksin veya ben gidip seni şikayet edeceğim ve tabii ki arkadaşlığımıza da son vereceğim!
    Bizimki tıpış tıpış gidip cezasını ödemiş .
    Herkese selamlar ,saygılar

  3. Önemli devlet kurumları halkı iҫin değil iktidarın koltuğunu koruması iҫin ҫalıṣır, bir ҫok insanda bunu kendisinin davası olarak görürse geldiğimiz yere ṣaṣırmamak lazım.

    • Almancı arkadaş, devletin kurumları ülkedeki abd askerlerinin varlığına ilanihaye göz yumarken alman halkı için mi yoksa iktidarın koltuğunu korumak için mi çalışıyor?
      Birçok alman için ülkelerindeki amerikan askeri varlığı siyasi bir gaye midir, nedir???

  4. Türkiye’nin tek bir temel problemi var. Yönetim problemi. Türkiye iyi yönetilmiyor. Çünkü Türkiye’de yönetim çok merkezi. Herşey devlete bağlıydı, şimdi herşey tek adama bağlı. Bu tür arkaik bir yönetimin başarılı olma şansı yok. Çünkü bu tür bir yönetimi destekleyecek ne teknoloji ne de bilgi akışı var. Batı tipi liberal demokrasilerin başarısı merkezi olmamalarından kaynaklanıyor. Yönetim dağıtık, kurumlara görevler verilmiş ve yerinden yönetim. Başta Amerika, tamamen federatif. Almanya federal, küçücük Belçika bile federal. Bizim de yapmamız gereken bir an önce federal bir yönetime geçmemiz. Bu pek çok problemi, terör gibi, ayrılıkçılık gibi, bölgesel adaletsizlik gibi tonlarca problemi çözüme kavuşturur. Nasıl olsa hızlı sistem değiştirebiliyoruz. Anayasa yanalı bohça gibi. Buyrun size gerçek ve çalışan bir çözüm. Türk tipi de değil kesinlikle. Batı tipi tamamen.

  5. İP Genel Başkanı Akşener geçen gün ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield ile yine bir sır görüşme yapmış.
    Yazılıp çizilenlere bakacak olursak son bir ay içinde 4’üncü görüşmeymiş.
    İnanılır gibi değil. Haftalık olağan görüşme gibi.
    Biliyorsunuz, Akşener her şeyden evvel bir anne. Lakin, Diyarbakır anneleriyle bir kez görüşmemiş bir anne.
    Gelgelelim, Kürt ve Türk anaların çocuklarını öldürsünler diye terör örgütüne binlerce TIR silah yardımı yapan ABD’nin Ankara Büyükelçisi’yle kapalı kapılar ardında zırt pırt görüşüyor!
    Daha evvel de görüşmüşlerdi; Nisan ayının 15’inde. Görüşme 1.5 saat sürmüş, yine herhangi bir açıklama yapılmamıştı.
    Geçen günkü görüşmenin fotoğrafına baktım; Akşener ile Satterfield ellerini yumruk yapıp tokuşturmuşlar.
    Yani, Davutoğlu ve Hillary Clinton gibi “çak yapmamışlar”.
    Pandemi tedbirleri nedeniyle mi yoksa Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusunda mutabakat sağlanmadığından mı, bilmiyorum. Belki de anlaşmışlar, “çak yapmışlar” ama medyaya servis etmemişlerdir.
    Sır toplantı olduğu için her şey mümkün.
    Diyeceksiniz ki, cumhurbaşkanı adayı konusunda görüştüklerini nereden çıkarıyorsun?
    Başka ne olacak? Teşekkür ziyareti olamaz. Hani, ABD Büyükelçisi’nin başı çektiği “elçiler açıklaması” için Kavala’nın kuzeni olan Akşener teşekkür etmek isteseydi, görüşme elçilikte gerçekleşirdi.
    ABD’nin Yunanistan’ı silah deposu haline getirmesinden malum terör örgütünü silahlandırmasına kadar rahatsızlığını dile getirmek için görüşmesini de zaten Akşener’den beklemiyoruz. Şimdilik ağzı bozuk adamları, şehitlerin bacılarına küfretmesinler yeter!..
    Lafı dolaştırmaya gerek yok: Satterfield’in Akşener ziyaretinin nedeni, cumhurbaşkanı adayı konusunda Millet İttifakı’nda oluşan çatlağı onarmaktır.
    Malumunuz, Mersin mitingiyle Kılıçdaroğlu boy gösterdi; “Ben de varım” dedi. Maksadı, cumhurbaşkanı adayı olmak değil, CHP Genel Başkanlığı’nı garanti altına almak için elini yüksek tutmaktan ibaret.
    Kendisini aday yapmayacaklarını, Abdullah Gül’ün has adamlarının 14. Kat’ı yol yaptığına bakarak kestiriyordur.
    Kılıçdaroğlu parti genel başkanlığını kaybetmeyi göze alamaz. Bu nedenle de İmamoğlu’nun aday gösterilmesini asla kabul etmeyecektir.
    Akşener bu zaafını bildiğinden üzerine gidiyor. “Ya İmamoğlu’nu aday gösterirsin ya da beni” demeye getiriyor.
    Bir iki hafta evvel Akşener, İmamoğlu’nun davetlisi olarak katıldığı törende, “Bu çalışma performansınızın devamını dilerim, cumhurbaşkanlığı seçiminde lazım” dedi. Hem de toplantıda hazır bulunan Kılıçdaroğlu’na nispet verircesine.
    Zavallı Kılıçdaroğlu ne yapsın?!
    O da insan sonuçta. Onun da duyguları var. İçinde yaşadığı fırtınaları kimse bilmiyor. İçi başka dili başka söylüyor. Örselenmiş duygularını naçar el hareketlerine yansıtıyor.
    Yetmezmiş gibi “refikim” dediği Davutoğlu tarafından da tabiri caizse satışa getirildi.
    CHP’nin İBB Başkanı İmamoğlu’nun geçen gün Davutoğlu’nu ailecek ziyaret etmesi, Millet İttifakı’ndaki Kılıçdaroğlu- Gül-Karamollaoğlu kampına karşı Akşener-İmamoğlu-Davutoğlu kampının netleşmeye başladığının göstergesi. Gizli ortak HDP mi? Şimdilik tavrını net bir şekilde ortaya koymamış olsa da sanki Gül kampına daha sıcak bakıyor gibi.
    İmamoğlu ile Davutoğlu’nun görüşmesi bana biraz da komik geldi.
    Sen rüyalarında Hegel ve Gazali’yle tartış, gerçek hayatta İmamoğlu’yla “keyifli bir İstanbul sohbeti gerçekleştir”.
    Hayat da bir garip birader.

    • Bu işler böyledir , 2002 kasım öncesi daha cezaevinde iken aynı Amerikalılar reis ile görüşüyorlardı. Hemi de bir değil iki değil yani… Reise var da akşenere yok mu hazret 🙂
      Reise helal de akşenere haram mı ?! İşine gelince dostum bush dostum obama dostum trump dostum biden … işine gelmeyince dış güçler … evet herşeyden önce bize lazım olan ahlak..en başta da samimiyet.. Allaha karşı ümmete karşı millete karşı samimiyet …

      Bir ucu ecnebi elinde olan siyaset ile bu kadar maalesef …

      • Bir insana “Hırsızsın” denildiğinde sende hırsızdın karşılığı verilmez.
        Ben hırsız değilim hop denir.Aksi şuçun ikrarı ,kabulu ve bahanelendirme projesidir.
        Sen teröristlerle iç içesisin dendiğinde.Sende masaya oturmuştun da aynı şeydir.
        Reis 2002 de kara kaşı,kara gözü için kabul etmediler.Batıya olan bakış açısı nediri anlamak için misafir ettiler
        ama her ay kapalı kapılar ardında etmediler.
        Devlet başkanı olarak görüşmesini kasdediyorsan bu daha zır cahillik ki daha dün de Biden ile Putin görüştü ama bir aklı evvel de iki düşman niye görüşür aslında Biden Putin i destekliyor demedi.Eh onlardaki algı,tedbir,kılıktan kılığa girme sanatları bizim Pensilvanya ahalesinin eline su dökemez de ondan

  6. -KANUN denince akla ilk Anayasa gelir.
    Kur’an kuralları gelir.
    Yetmez, ciltler dolusu kanun kitapları, hadisler tefsirler ve gelir akla daha neler neler.
    -KURALLAR denince isyan asilik aykırı davranış damarlarımız kıpreşir içimizde hemen düşünürüz: ? olmasa mesela, herkes sokakta silah atabilse, gece 2-3’te içip nara atılsa kendi daracık sokağınızda, hatta herkes kendi çekini senedini tahsil edebileceğini hayal etse?. Olur mu sizce?
    -Bu kuralları kanunu yerleştirdikte.. iyide yettimi, tamam mı herşey?
    Değil! Olmuyor, yetmiyor işte ?
    **Bilgi Eğitim kültür giriyor burada devreye, coğrafya, hatta çıkıyor karşımıza, geçmişin tarihin bile.
    Sonuç:1)Bulunduğun coğrafyayı ezberleyeceksin.
    2)Kendi insanını tanıyacaksın. Hatta kendini tanımaktan başlasan (kendinin kim olduğunu bilmeyenler bile var).
    3)Batılıyı (Avrupa ve diğerleri) Doğuluyu tanıyıp herşeyini bileceksin ki haçlımı faizcimi satılık haincimi bilip ona göre davranasın!
    Ve bir karara varacaksın:
    YURDUM İNSANI NIN YANINDAMISIN?
    O’NUN REFAHI İYİLİĞİ İÇİN Mİ YOKSA BİR DİĞERLERİNİN MENFAATLERİ İÇİN Mİ YIRTINACAKSIN? ÇALIŞACAKSIN?
    *Kendini doyuracak kadar erzağını kendin tedarik etmeyi nezaman öğreneceğiz?
    *O birisi 35 milletle birarada f35 üretip maaile gelirken üstüne üstüne!!!
    Nasıl karşı duracaksın lastik ayakkabı takunya terlikle??️?✈️??️⚖️??

  7. Merhaba, aklın yolu bir sayın yazar ve yorumcu arkadaşlar güzel değerlendirmede bulunmuşlar. 2008 yılında İran a bir seyahatim olmuştu, Şiraz a doğru otobüsle giderken dümdüz arazinin atıl bırakılmış olması dikkatimi çekmişti. İranlılar oraya “çöl” diyorlardı. Hemen o an İran ın liderlerine bir mektup yazıp Hollanda dan iki tane ziraat mühendisi getirmelerini teklif etmek geldi içimden. Hollanda Holştayn cinsi bir inekten günde 84 litre süt alıyor. Almanların “was man daraus macht” diye bir cümleleri var. Yani bir şeyin nasıl değerlendirileceğini belirlemek bizim elimizde. Maharetiniz, bilginiz varsa bir odun parçasından bir keman yapar onu yüksek bir yerde kullanırsınız, maharetiniz yoksa o odun parçasını evinizdeki sobada yakarsınız, bu şekildeki kullanma da düşük değerli bir kullanma olur. Yıllardır Avusturyada yaşayan biri olarak bir insanın nelere muktedir olduğunu, bilgi ile, çalışarak neler yapılabildiğini yakından müşahade ettim. Bulunduğum köyde iki tane fabrika var biri gaz motoru üretiyor, doğal gazı elektrik enerjisine çeviriyor. Arıtma tesislerindeki atıklardan da elektrik elde edebiliyor.Fabrikanın ürettiği bir gaz motoru 10 MW gücünde elektrik üretiyor fiyatının bir milyon euro civarında olduğunu duydum. (www.innio.com) Diğer fabrikada küçük parça ağaçları uç uca tam otomatik makinalarla eklenip preslenerek mukavemeti yüksek, çatı konstrüksüyonlarında kullanılan ağaçlar yapıyor. ( http://www.binderholz.com). Bana göre ülke olarak bizim en büyük problemimiz bir Orta Doğu zihniyetine sahip olmamız. Neden Avrupa gibi katma değeri yüksek ürünler üretmek varken Çin gibi düşük kaliteli ürün üreten bir ülkeyi tercih ediyoruz. Çinde çalışma şartları çok acımasız, özellikle kadınlar çok zorlanıyorlar bunu da 2014 yılındaki Shenzen-Hong Kong seyahatimizde gördüm. Bir ülkeyi model olarak alacaksak en iyilerini almalıyız.Tabii her ülkenin karakteristiği, şartları, potansiyeli, ihtiyaçları farklıdır. Piyasadaki yüksek teknolojinin ülkemize uyarlanması için bir seferberlik yapmak gerekir. Herkes enerjisini işine versin! Burda en mütevazi bir marangoz atölyesinde değeri bir milyon euroluk makinalar var. Avusturyalı fırıncı bir arkadaşa bundan 7-8 sene önce neden kendi fırınını açmadığın sorduğumda bana “en az 500.000.-€ luk makina ve tezgah almam gerekiyor” demişti.Avrupada 40 yaşının altındaki her marangoz cnc makinalarını kullanmasını biliyor, bilmeyenler devletin açtığı kurslara giderek öğrenebiliyorlar. Sadece kas gücü ile değil bilgi ve teknolojiyi kullanarak çalışmak…Orta Doğu zihniyeti bizi aşağı doğru çekiyor, bu zihniyetten süratle kurtulmamız gerekir. Kişilerin değil sistemin, kuralların güçlü olduğu ülke istikrarlı kalkınır. Orta Doğu zihniyeti kısır döngü oluşturuyor, etrafını dikkatle gözlemleyen herkes “Ben bu filmi daha önce seyretmiştim”diyor. Köklü çözüm için yeni bir zihniyet tarzına acilen ihtiyaç var.

  8. 11.000 YILDA, 30 MEDENİYET.
    Anadolu coğrafyasından 11.000 yılda 30 medeniyetin geçtiği rivayet edilir.
    Bu coğrafyanın en karakteristik ve stratejik özelliği şudur:
    – İyi yönertirsen diğer yerlere göre en az iki katı iyi sonuç alırsın. Çekim merkezi haline geliverir.
    – Kötü yönetirsen de, diğer yerlere göre en iz iki kat kötü sonuç alırsın. Bu kez kaşla-göz arasında çekiştirme merkezi oluverdiğini görürsün.
    İşte böyle “fırsat bu fırsat, batan geminin malları” diye yayın yaparlar. Ve sadece yutkunabilrsin.

  9. Güçlendirilmiş parlementer sistemi deyip duruyorlar.
    Chp ve Hdp son günlerde meclisi karıştırıp duruyor.
    Her şeyden kavga çıkarıyorlar.
    Herhalde Chp milletvekilkerinin güçlendirilmiş parlementer sisteminden anladıkları bu. Kol ve çene kasları baya güçlüymüş.
    Bir de Kılıçtaroğlunun el hareketleri de baya güçlenmiş.
    Küfür etme katsayıları da güçlenmiş
      Tamam bunlar kesin 2023 de kazandılar. Merkez. Merkez.

  10. Türkiye’de bir muhalefet partisi lideri ABD Büyükelçisi ile bir ayda dört kez ne görüşmüş olabilir? 
    Meral Akşener ve Abd büyükelçisi Satterfield.
    4 hafta üst üste ne görüşmüş olabilirler.
    İnanılır gibi değil.
    Haftalık olağan görüşme gibi. Yada haftalık grup toplantısı gibi.
    Sır toplantı olduğu için her şey mümkün.

    Chp Hatay belediye bakani Lütfü Savaş, ‘Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ sorusuna “Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği aday” yanıtını vermişti. 
    Yoksa karar vericiler bir karar verdi de Meral Akşeneri verdikleri karar için ikna toplantıları mı.

    Yoksa sadece kahvaltı falan mı.

    Yoksa Kavalanın kuzeni olan Meral Akşener, 10 büyükelçilerin başını çektiği ABD büyükelçisin açıklamaları için teşekkür ziyaretimi? Kuzenim Kavalayı kurtarma çabanız için size her hafta gelip teşekkür ediyorum falan mı.

    https://youtu.be/SJL0U4yQM7I

    Bunlar milletin hayrına değildir.

    Sonra zillet deyince üzülüyorsunuz.

  11. Sayın Koru ,

    Bakara 30 da böyle buyuruluyor .

    Hani! Bir zamanlar Rabb’in, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.” demişti. Melekler: orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birisini mi halife yapacaksın? Oysa biz Seni övgü ile yüceltip kutsuyoruz.” Dediler. Allah: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi

    Bunun açıklaması da Mülk suresi 67. ayet de yapılır.

    Hanginizin daha iyi iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, Mutlak Üstün Olan’dır, Çok Bağışlayıcı’dır.

    imtihan dünyası olduğunu kabul edip , iyiye güzele doğru bir adım atmak bireysel sorumluluğumuz.

    Şura 53 de de böyle buyurulur.

    Göklerde ve yerde olanların kendisine ait olduğu Allah’ın yoluna. İyi bilin ki bütün işler sonunda Allah’a döner.
    Harcayacamayacağımız servetler biriktirmeye çalışırken başkalarının hakkına tecavüz ederken yakın bir zamanda öleceğimizi unutuyoruz. Ölmeden önce ölmek lazım.”İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.” (bk. Aclunî, Keşfu’l-hafa, 2/312)

  12. bir akademisyen X1,X2 ve Y1,Y2 kuşaklarına toptan Blockchain nesli diyor ve Blockchain nesli büyük bir telaşla kripto para işiyle uğraşıyormuş. kripto para borsalarında 30 saat hiç uyumadan cep harçlığıyla satın aldığı criptoparanın piyasa değerini takip edenler var diyor başka bir cripto ‘yatırımcısı’ genç. o gencin konuştuğu programın sunucusundan da, kızların en çok şikayet ettikleri konunun erkeklerin bu yoğunluğu olduğunu öğrendim. kızlara vakit ayıramıyorlarmış.

    bu piyasaları takip eden finans profesörleri de ağızlarından sular akıtarak ağırlıklı olarak üniversite öğrencileri olan bu heyecanlı kitleye bu teknolojilerin tanıtımını yapıyorlar.

    çok da endişe etmeye gerek yok yani bence. su akar yolunu bulur demiş büyüklerimiz. Uğur hocam da yaşayarak öğreneceğiz demişti zaten.

    büyüklükleri dünya çapında olan devasa firmalar 10 milyarlarca dolar harcıyorlarmış bu teknolojilere ve bu günlerde NFT formatında devasa büyüklükte araziler peynir ekmek gibi alınıp satılıyormuş. amaan satarlarsa satsınlar babamdan kalan köyümün arazilerini satmıyorlar ya ben güvenip de paramı yatırmam kripto paraya diyenler de var tabi Fatih Altaylı gibi, bu kripto para ne ki herkes bunu konuşuyor diye soranlar da…

    para deyince ilgilenen çok nasıl olsa. yeşil sermayemizin güzide iş insanı da NFT formatında halley üretmek için kolları sıvamaya niyet etmiş ya, yaşasın. boşuna dememişler baskın basanındır diye.

    amerikan ve NATO ordularını toplayıp reisimizi devirmek için ülkemizi işgal edeceğini dünden haber alıp milletimizi uyaran Salih Tuna ve Serdar Turhanlar olduğu sürece sırtımız yere gelmez nasıl olsa.

    şaka maka bunu yazarken uykum geldi iyi mi! ama uykuma direnip bir konudan daha bahsetmek istiyorum izninizle;

    daha önce burada bir iki defa dikkatimi çekmişti, dünkü A.Taşgetiren yazısının altında da görünce yazayım da belki bir bilen izah eder.

    “Kuran’da faiz geçmez, Riba geçer ve Riba ayeti faizi değil tefeciliği yasaklar” aynı görüş ısrarla paylaşılınca kafa karışıklığım iyice arttı.

    bu düşünceyi paylaşanlar belli ki faiz konusunda bir tahkikat yapmışlar, tahkikatlerinin neticesinde de bu kanate varmışlar. benim tahkikatim henüz devam ettiği için kafamın karışması normal.

    faiz konusu çok detaylı, kolayca anlaşılabilecek bir konu değil. faiz oranlarının enflasyon hesabıyla bağlantısı var. tamam yani faizler enflasyon oranını geçmiyorsa sorun yok diye düşünülüyor herhalde. vatandaş mevduat faizleri ile ilgileniyor, başka faizler vatandaşın konusu değil, işi olmuyor çünkü.

    faiz haram değil tefecilik haram, zaten faiz oranları da enflasyonun altında diyerek faizli mevduat hesabına yatırılan para vade sonunda enflasyon karşısında değer kaybediyor. kredilerde de düşük faizli kredi çekiyoruz dolayısıyla sorun mu? bilmiyorum, benim bildiğim bankalar mevduat kabul ederken düşük faiz, kredi verirken yüksek faiz uyguluyorlar.

    bankalar topladıkları ucuz mevduatların tamamını da kredi olarak dağıtmıyorlar, başka yatırım araçlarında kara dönüştürmek için kullanıyorlar. bu araçlardan biri de devlet tahvilleri. tahvillerde uygulanan faiz ise açıklanan enflasyonunu bir hayli üstünde en son tahvil yoluyla borçlanan devletin verdiği faiz 22.70, yaklaşık yüzde 23. tüik’in açıkladığı enflasyon oranının bir hayli üstünde.

    faizler düşüyor mu yükseliyor mu? sizce hangisi

    neyse efendim herkese iyi geceler!

    • Vah be Kurnaz .ali bin tane olay saymışsın arada NAto ordusu bizi mi işgal edecek Serdar Turhan a laf giydirmişsin .
      Herhalde 1o yılda bir yapılan darbeleri de Nato yapmadı kedidir kedi.
      Bunları hatırlatana bir sürü teknoljik geyikle beraber bunlar aslında olmadığını mı anlatıyorsun.
      Bunu anlatacaksan açıkca bunu anlat.Yok Blockchain,Bigdata vs tartışacaksan ona da varım ve cecimden çıkarırım .
      Herşeyi yap da cingözlük,algı ,tebir,konu kaydırma laf cambazlıklarına karnım tok.

      O zaman buyur Türkiye deki işgal sayılan (sen tabi ki işgal saymazsın ) darbeleri bir irdele .
      Ha birde Biden in artık darbe ile değil muahaleti desteleyerek hükümet değiştireceğiz lafları ile başlayabilirsin

  13. Sayın yazar her ne kadar “Mazur görülmeyi temenni ediyorum.” dese de kendisine büyük geçmiş olsun!
    “Sabah beş-altı gazetenin haberlerini ve hemen bütün yazarlarının gündeme ilişkin yazılarını internet sitelerinden okuduktan sonra düşündüğümü sandığım dakikalarda kabus gördüğümü anladım.”
    Meslek hastalığı bu, mevlanın kıssasında bahsedilen debbağın durumuna benziyor:)
    Sabahın köründe okuduğunuzu söylediğiniz neşriyattan/muzahrafattan sonra hala ayakta kalabildiğinize göre çok şanslısınız!
    Bir kapalı otoparkta saatlerce mahsur kalsanız bile bu kadar zehirlenmezdiniz, çok istiyorsanız resim tarihi filan okuyun derim…
    Tekrar geçmiş olsun.

  14. Adalet Herkese lazım diyenlerin, samimiyet testi.
    Yeni Barolar Birliği Başkanı  Erinç Sağkan olmuş. Metin Feyzioğlunun yerine gelmiş.
      Erinç Sağkan baro başkanı seçildikten sonra taraftarları hep birlikte Dhkpc ile özdeşleşen bir marş söylemişler. Demekki neymiş yargı Akpartinin elinde değilmiş. Sol tandaslı ekip gitti yeni sol tandaslı bir ekip geldi. Söyledikleri marşlarla Türkiye Barolar Birliğinin yolu ortaya bir daha çıkmış.  Söyledikleri marşın sözleri şöyleydi: ‘Yolumuz devrim yoludur, Gelin kardaşlar gelin, Yurdumuza faşist dolmuş, Vurun kardaşlar vurun’.
    Adalet madalet isteyenler bu duruma tepki göstermedikleri için samimi olamazlar. Sadece kendileri için adalet isterler. Baroların yolu devrimin yolu olmaz, hukukun yolu olur demedikleri için samimiyetsizdirler. Düşünsenize: Hukukçuların en büyük meslek örgütünü yönetenler, “faşist” diye belledikleri ve kategorize ettikleri insanlara bir temiz sopa çekmenin hasreti içindeler. Bundan daha büyük bir facia olabilir mi? Mahkeme yok, vurma var. Adalet yok, kırma var. Söyletmek yok, çullanmak var. Dinlemek yok, yüklenmek var. Yargı yok, linç var.
    Adalet isteyenlere hayırlı olsun.

  15. GÜZEL VE YALNIZ ÜLKE

    Bir yönetmenimiz galiba uluslararası ödülünü alırken söylemişti bu sözü. Güzelliğini çok yaşamasam da yalnızlığına aynel yakin şahidim. Güzelliğini Ataköyde, bakırköyde, beşiktaşta, kadıköyde bodrum, marmaris, datça, ve diğer sahil kesimlerinde, denize sıfır villalarda yaşayan sosyal medyada açız naraları atan solucanlara sormak lazım. Esenler, bağcılar gibi 30 yıldır iktidarda olan kazançları üstüne kazanç ekleyenlerin:) yoğun yaşadığı semtlerin ayrı bir güzelliği varsa diyorsanız o başka.

    Neyse yazı uzatmadan “Nasıl bir ülke olduk biz? Dünya nerede biz neredeyiz?” diyen yazara cevap vermek istiyorum. O güzel atlarla güzel ufuklara giden ülkelere sorunuz, siz de ayışığı sarıkız darbe hazırlığı oldu mu? 12 Nisan muhtıralarına muhatap oldunuz mu? 15 Temmuzda kanlı bir darbeyi atlattınız mı? Sizin 40 yıldır savaştığınız terör örgütleriniz var mı? Sizin dış ülkelere “Burası çok güvensiz aman yatırım yapmayın” diyen muhalefetiniz var mı?

    Siz zannediyor musunuz ki abd yi trump ve biden kalkındırdı, kalkındırıyor veya almanya yı merkel sanayi ve tarımda müreffeh hale getirdi.

    Türk sinamasının nedense geride kalan kült bir filmi vardır: “Gemide” Filmin başında başroldeki kaptan “Ulan başbakan ülkeyi idare ederken bir sürü bakanı yardımcısı var. Maliye, gıda, ulaşım, sağlık oysa ben bu gemide bütün bu işleri tek başıma yürütüyorum, benim işim daha zor” diyor. Filmin sonunda işler sarpa sarınca “Niye böyle oldu, her şey niye değişti anlamıyorum” diyerek kapatıyor filmi.

    Aslında her şeyin cevabı basit. Sadece her şey niçin buraya geldi yerine “ben niye buradayım” dese iş çözülecek.
    Aslında her şeyin

  16. Hakikatin ihtişamı yalınlığındadır ve maalesef bizden uzakta. Her gün bir hüzne uyanmak da zor. Deliler köyünde akıl satmak. Alıcısı ne kadar az bir meta bu zamanlarda ve buralarda; ama yine de umut ediyoruz Sayın Koru. Tutunacağımız, kulak vereceğimiz, kendi sesimiz dışında seslerin yankısına ihtiyacımız var. İyi ki varsınız.

    • “Deliler köyünde akıl satmak. Alıcısı ne kadar az bir meta bu zamanlarda ve buralarda;”
      Metin bey nerelerdesiniz bilmiyorum ama satıcısı da bir o kadar çok sanki:)

  17. Ülkemiz maalesef potansiyelini değerlendiremeyen bir ülke. Coğrafi konumu, üç yanı deniz olması, üç kıtaya komşu olması, göç alması, genç nüfusu, iklimi, doğası, kültürel zenginlikleri, tarihi, turizmi ile her alanda değerlenmeye müsait. Ancak her alanda çuvallıyoruz. Bunun sebebi de yine kendimiziz. Akılsızlık kısaca. Demokrasiyi özümseyemedik. Kendi küçük çıkarlarımız için herkese bedel ödetiyoruz. Bunu herkes yapıyor. Her alanda üç kağıt, haksızlık, hukuksuzluklar, insan haklarından, adaletten uzak uygulamalar. Böyle bir ortamda insanlar birbirini yemekten başka bir şey yapamıyor. Ayrılıkları zenginlik değil düşmanlık sebebi olarak görüyor pek çok çevre. Siyaset zaten açık açık nefret dili ile düşmanlıkları sürekli körüklüyor. Bunu da bir siyaset tarzı ve marifetmiş gibi sunuyor. Davam da davam diye milletin başına indiriyor. Bu siyaset esnafını postalayıp daha makul, barışçıl, hesap veren, tahakküm kurmayan bir ekibi getirip yeni baştan başlamamız gerekiyor. Tek bir parti değil bir koalisyonun bunu becermesi gerekiyor. Hesap verebilirlik ve şeffaflık en önemlisi. Bu sağlandığında kimin geldiğinin önemi de olmaması gerekiyor. Gelen hizmetini tamamlar gider. Almanya görüyorsunuz hep koalisyonlarla gayet güzel yönetiliyor. Bizim neyimiz eksik. İhtiyacımız belli. İyi bir eğitim sistemi. Liyakat. Tam şeffaflık, tam hesap verebilirlik, tam bağımsız yargı, kuvvetler ayrılığı. Dünyayı yeniden keşfe gerek yok. Çin’e gitmeye hiç gerek yok. Liberal batı demokrasileri yıllardır çok iyi yönetiliyor ve hepsi de gayet iyi. Tüm dünyadan insanlar da oralara akıyor.

    • Bravo ender arkadaş güzel yazmissin.Hepimiz suçluyuz sağcısı solcusu dindari ateisti.Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığındayiz.
      Düşünün ülkemiz Hollandalıların elinde olsa acaba kaç milyar Euro tarım ihracatı yapar di.toprak Tasiyarak yüz milyarlarca dolar tarım ihracı yaptıklarını düşündüğümüz zaman.
      Evet helalleşmek lazım ama ONCE KENDİMİZ İLE.

    • Aslında bütün sorunların kaynağı bu düşünce. İnsanlar yaşadığı ülkeyi tanımıyor. Küçükken okulda “Buzdan kaynakları var ne hoş toprakları var gezsen anadoluyu” diye bir şarkımız bile vardı. Moralinizi bozmak istemem ama hepsi yalan. Anadolu çorak kurak ve bataklıklardan ibarettir. Bu gün tarım yapılan çukurova konya ovası harran ovası gibi bölgelerın tarıma açılmaları yüzyılımızın başını bulur. Doğru düzgün dört mevsim akan ırmağımız bile yok, bırakın doğal gazı petrolü. Taş kömürü sadece zonguldakta var gerisi işe yaramaz linyit. Türkiyede ki bütün akarsuları toplayıp abd deki orta büyüklükte bir nehre dökseniz debisi bile değişmez. Kayna kayna sakarya! dediğimiz kızılırmak dediğimiz masallara konu olan nehirleri yazın görseniz üzülürsünüz. Bunun üstüne bir de kemalisit teokratik pagan ritüelleri ekleyince hepten dünyadan koptuk.

      • Liberal batı demokrasilerinin hiç birinin petrolü gazı yok. İklimleri berbat çoğunun tarım yapılamıyor doğru dürüst. Ama hemen hepsi mükemmel zengin ülkeler bunlar. Türkiye gayet kaynakları yeterli bir ülke. Tek problemi yönetim.

        • Bir gezi programı var, eski bir ingiliz bakan sunuyor. Avrupalıların Malezya Endonezya, hatta vietnamda nasıl sömürgeler kurduklarını anlatıyor. Bütün madenlerini, tarimsal istihsallerini nasıl çaldıkları, afyon kabul etmeyen çini bombaladıklarını anlatıyor. İşte bu gün beğendiğin avrupanın temellerinde, gelişmiş ve kalkınmışlığının altında bu çaldıkları milyonlarca insanı emeği ve canı var.
          Ayrıca liberal batı demokrasilerinin iklimleri berbat, tarim yapılamıyor falan demişsin. Neyse kimsenin fikri değişmeyecek zaten meral-canan ikilisi gelince ülkemiz uçacak zaten 1-2 sene sonra. Benim fikirlerimin yanlış olduğu ortaya çıkacak. Boşa nefes tüketmeyim.

    • Endercim “Liberal batı demokrasileri yıllardır çok iyi yönetiliyor ve hepsi de gayet iyi. Tüm dünyadan insanlar da oralara akıyor.” buyurmuşsun da elhak öyledir!
      Yalnız o bahsettiğin batı ülkeleri özellikle abd vatandaşlarına karşı vize uyguluyor ki mütekabiliyet gereği abd de onlara vize uyguluyor;
      yoksa bir haftada avrupanın yarısı amerikaya göç eder!
      Yani yeşilkart bekleyenler bitek siz değilsiniz…

Yoruma kapalı.