Üzerinde düşünülsün diye stratejik bir değerlendirme denemesi yaptım… 

24
Ukrayna ve Rusya bayraklarından bir amalgam..
Reklam

Rusya komşusu Ukrayna’yı işgale kalkıştı; ordusu kilometrelerce uzayan tanklar eşliğinde başkent Kiev’e doğru ilerliyor. Yol boyunca iki taraftan binlerce kişi hayatlarını kaybetti. Savaşın yıkıcılığı enkaza dönen kent manzaralarından fark edilebiliyor.

Konu dünya kamuoyunda savaşın sonunda hangi tarafın kazanacağı boyutuyla izleniyor.

Savaş Rusya tarafından kazanılıp Ukrayna’da Vladimir Putin’in istediği türden Moskova yanlısı bir yönetim iş başına getirilirse dünya için bunun bir anlamı olacak, yok Batılı ülkelerin yardımıyla Ukraynalılar direnişlerinde başarılı olur ve Rus askerlerini püskürtebilirlerse dünya için bu gelişme çok daha farklı bir anlam taşıyacak.

Herkes, dünyanın her tarafında, beklentilerden hangisi kendisine daha olumlu görünüyorsa, olan bitene o açıdan yaklaşıyor.

Devletlerin de yine aynı değerlendirme ışığında tavır belirledikleri çok açık.

Batı’nın amacı, Ukraynalıların cesareti üzerinden Rusya’yı orada geriletmek… Rusya ise, ‘yakın çevre’ bildiği ülkeleri, Çarlık ve Sovyetler Birliği geçmişinde olduğu gibi, Moskova’ya bakıp hizaya geçme alışkanlığına kavuşturmak için bu işgale girişti; başarısı ‘Büyük Rusya’ hayalinin gerçekleşmesinin önünün açılması olacak Moskova için…

Rusya’nın hayli zamandır şimdiki işgal girişimine hazırlandığı ve bu amaçla dişine kadar silahlandığı belli; Batı da Ukrayna’nın silah araç-gereç ihtiyacını fazlasıyla karşılamaya hazır görünüyor. İnsanların refahına sarf edilebilecek kaynaklar savaş ekonomisine gidiyor.

İki taraf da kendi silahlı güçleri yanında harekete geçirebilecekleri gayrı nizami güçleri de devreye sokuyor. Rusya düzenli ordusu ile ’Wagner’ türü paralı askerleri yanında Suriye ve Libya’da devşirdiği militanları ve kendi sınırları içinden belirlediği sadık savaşkan azınlıkları Ukrayna işgalinde kullanıyor; dünyanın değişik ülkelerinden ‘gönüllü’ adıyla Ruslara karşı savaşmak üzere Ukrayna’ya koşanlar da az değil… 

Reklam

Gelişmeden rahatsızlık duyup savaşın bir an önce bitmesi amacıyla çabalar da gösteriliyor; ancak savaşın iki tarafı da nihai hedeflerine ulaşmadan çatışmalara son vermeyi göze alabilecek durumda değil. “Barışın” davetlerine kulak verir gibi görünseler de, taraflar barış müzakerelerine zevahiri kurtarmak için katılıyorlar…

Fatura çok ağır: Daha şimdiden bir milyondan fazla Ukraynalı yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Komşu ülkeler Ukrayna’dan gelen insan akınına nasıl karşılık vereceklerini bilemez haldeler. Savaşın savaşanlar üzerine yüklediği maliyet yanında, olan biteni kaygıyla izleyen ülkelere getirdiği dolaylı maliyet de büyük. Petrol ve doğalgaz fiyatları tavan yaptı, korona etkisiyle zaten hasarlı ekonomiler savaşın getirdiği enflasyonist baskılara dayanmakta zorlanıyor.

[Yazının bu noktasında, aklıma 2003 yılında ülkemize dayatılmış olan 1 Mart tezkeresi etrafında yaşananlar geldi. Türkiye sıcak savaşın içerisine taraf olarak çekilmek istendi. TBMM, tarihi bir özgüvenle, yapılmak istenenin ülkenin başına açabileceği sorunları fark edip tezkereyi reddetti.]

İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmuş ‘dünya düzeni’, büyük çaplı savaşların çıkmaması, baş gösterebilecek ihtilafların barışçı yollardan çözümü ilkesi üzerine oturuyordu. O ilke Birleşmiş Milletler (BM) ve benzeri uluslararası kurumlarla takviye edildi. Ortadoğu (İsrail-Filistin, İran-Irak, Suriye, Libya) sahasında yaşanan türden çatışmaların başka alanlara da kayması bir biçimde önlendi ve düzeni sarsabilecek olumsuz gelişmeler son yarım asır içerisinde o sayede sınırlı kaldı. 

Ortadoğu’da yaşananlar İkinci Dünya Savaşı’ndan miras, “İsrail’in güvenliği” genel başlığı altında ele alınabilecek, bir sorunla ilintiliydi. 

Rusya’nın Ukrayna’ya ordusunu göndermesi ile birlikte ‘yeni dünya düzeni’ diye bilinen İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşmuş barışa odaklı düzen sarsıldı. 

Bu savaş ya yeni bir geniş çaplı büyük savaşa –Üçüncü Dünya Savaşı– evrilecek ya da sanki öyle bir savaş yapılmış gibi eskinin yerini alacak bir ‘yeni dünya düzeni’ne geçilecek… 

Tarafların -Rusya ile Batı’nın- bunun bilincinde olduğu söylenebilir.

Reklam

Rusya kazanırsa onunla sınırdaş olan ülkelerin kendilerini güvende hissetmeleri zorlaşacağı için ‘Moskova’nın yakın çevresi’ içerisine dahil olmaya mecbur kalacaklar yanında, kendilerini Batı’nın himayesine bırakacaklar da olacak.

Her an yeni savaşlar çıkabilecek bir dünya haline gelecek dünyamız.

Tersi durumunda, yani Rusya’nın girişiminin Ukrayna’da püskürtülmesi durumunda da, eski dönemin barışa odaklı güvenlik politikalarının yerini geniş çaplı silahlanmalara dayalı güvenlik politikaları alacak.

“Putin’siz Rusya” planı yapanlar o beklentileri yerine gelirse, Rusya’yı da yanlarına çekmenin baş döndürücü sarhoşluğuyla, benzer oldu-bittileri başka hedeflere karşı devreye sokabilecek.

Kendisinin işgal kararıyla açtığı yol, evet, Putin’i hedef alıyor…

Belki de, Batı’nın Ukrayna zaferi sonrası, Francis Fukuyama’nın on yıllar önce “Tarihin sonu” kitabında öngördüğü ve sonraki gelişmelerle yanlışlandığını kendisinin de itiraf ettiği türden bir yapı, bu defa hegemonik bir anlayışla, oluşabilecek.

Soru şu: Hangisi olsun? Dünyamız için hangi gelişme diğerinden daha hayırlı?

Ne yazık ki, bu soruya gönül rahatlığıyla seçeneklerden birini ön planda tutarak cevap vermek mümkün değil.

Her iki seçenek de içerisinde bazısı öngörülebilse bile pek çoğu öngörülmesi imkansız olumsuzluklar barındırıyor.  

“Al birini vur öbürüne” durumu…

Fırsatlardan söz edenler, durumdan vazife çıkartıp taraflardan birine doğru dümen kırılması öğüdünü verenler yanılıyor. Bu gelişmenin taraflar dışındaki herhangi bir ülke için fırsat teşkil etmesi imkansız. 

Özellikle Türkiye gibi ülkeler bu gelişmeden ciddi olumsuzluklar yaşayarak çıkacaklar.

Unutmayalım: Savaşlar bize yaramıyor.

ΩΩΩΩ 

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Almancı arkadaş dün dersimli kemal gelecek filan demiş de, yahu mevcut devletbaşkanımızdan 7 yaş büyük(yaşlı) birinden mi medet umuyorsunuz?
    Buna da en başta didem hanım karşı çıkar heralde:)

  2. Baran sende bir siha iha acısı bitmedi gitti. Çok mu gücünüze gidiyor iha sihalar. Bak Kılıçtaroğlu bile sahip çıktı. Geçen gün utanmadan iha-siha benim projem dedi.Gerçi sahiplenmesi güzel. Daha önce hepsini kapatacağım demişti. O da yola geldi.Bir tek Sezgin Tanrıkulu kaldı karşı çıkan. O garibimde Pkk nın durumuna üzülüyorda karşı çıkıyor zaten.
    Bir de İsmail Saymaz ihalar sihalar pkk lı piknikçileri vuruyor diyordu. şu an kendileri Ukrayna da . Canlı yayında iha sihaların Ukraynadak halktakii etkisini gördüğünde şok olma durumunu anlatıyor. Moderatör sus pus, kafalar öne eğik.

    https://youtu.be/WFKTFooejdQ

    Sen de seveceksin. Yavaş yavaş.

  3. Enflasyonun tavan yapması, her alanda dip yapmamız zaten bu savaşa ve gelecek tehditlere hazırlıksız olduğumuzu gösteriyor. Türkiye kötü bir yönetim altında gün be gün zarar yazıyor. Bunu değiştirmek elimizde. Önce bu yolsuz iktidarı göndermeli ve çalışmaya başlamalıyız.

  4. 1 dolar 14.80 TL. Bir yıl önce bu zaman 7.5 TL imiş. Bu açık bir şekilde enflasyon yılda yüzde 100 diyor. O halde iktidar neden enflasyon yüzde 50 diye yalan söylüyor, bunu sormak hepimizin görevi, çünkü açık bir şekilde cebimizden çalıyor. 1 dolar, 15 yıl önce 1 TL idi yaklaşık. Bu paramızın değerini 15’te bire düşürdüler demektir. Bu kadar başarısız, yolsuz, yönetemeyen, üstelik ülkenin varlıklarını satan, borç üstüne borç yapan, hiç bir insan sermayesi geliştiremeyen bir iktidar neden hala o koltukta oturuyor. Nass demeyin. Yetti artık, düşün yakamızdan.

  5. bir santranç karşılaşmasında, ille kazanan oyuncuya oynamayı garantilemek istiyorsanız bunun tek yolu, iki oyuncuyu birden desteklemektir. aksi halde en yüksek kazanma ihtimali sadece % 50 dir, gelecek bir potansiyel olduğuna göre hiç kimse ne olacağını asla tamamen bilemez ama güçlü olan mevcut potansiyeller üstünde çalışılabilir.
    şu an önümüze konmuş olan konjonktür de görünenden ibaret olmayabilir ve bizler yakın gözlüklerimizle bakıp kim haklı, kim haksız diye birbirimizle cebelleşirken elitler tüm oyunculara oynayarak sonuç ne olursa olsun olaylar kendilerinin istedikleri biçimi alacak şekilde pozisyon alıyorlar. ve tüm seçenekleri istedikleri olacak şekilde kurguluyorlar.
    yeni bir düzenin geldiğini artık anlamayan kalmamıştır herhalde.
    o nedenle kıtlıklar, salgınlar ve savaşlar kapımıza dayandı.
    halkları korkuyla yönetmek için.
    kitleleri temel gereksinimleri ile korkutmak görmeye alışık olduğumuz bir resim değil mi?

    otokrasi olan ülkelerde hep aynı manzara vardır:
    yoksulluk, fakirlik, yüksek enflasyon, yüksek kur, işsizlik, kutuplaşma, ötekileştirme, yolsuzluk, ahlaksızlık, çeteler, mafya. uyuşturucu trafiği, satılmış medya, satılmış yargı dolayısıyla iflas etmiş adalet sistemi ve en kötüsü satılmış din adamları iflas etmiş manevi değerler…
    hep aynı sonuca evrilen bu görüntü kitleleri kolay yönetmek içindir.
    bu liderlerde elitler tarafından özenle seçilmiş kişilerdir. başta şartlar iyiye gider görünse bile devletin hassas noktaları ele geçirildikten sonra yozlaşma kaçınılmaz olarak gelir.
    dünyada aklı selim insanların artması tek şansımız görünüyor, yoksa sadece zorbaca yönetilmekle fakirlik ve zillet içinde kalmakla da kurtulamayacağız, teknoloji çağında metaverse evreninde bunca insan müsveddesine pek gerek te olmayacak.
    arabalar icat olduğunda artık o kadar çok ata ihtiyaç olmadığı gibi.
    ne yazık ki bizde ve coğrafyamızda da dünyanın evrilmekte olduğu yeni düzeni geniş bir ufukta gören insan sayısı çok az, onlara ulaşmak ve bilgilerinden faydalanmak çok zor. bizler olabilecek en dar çerçevede olayları değerlendirmek ve birbirimizi yemekle meşgulüz, kutuplaşmakla, birbirimizi düşmanlaştırmakla hemhal olmuşuz. yeni dünyada arzulanan bir şey gibi durmuyoruz değil mi? dolayısıyla eski model telefonların akıbeti bekliyor bizleri, tıpkı atlar gibi. salgınlarla, kıtlıkla, savaşlarla kurtulunacak guruh içinde… insanlığa hiç bir katkımız da yok zaten. ne ilimde, ne bilimde ne maddiyatta ne maneviyatta insanlık adına hiç bir artı değer üretmiyoruz çok uzun zamandır… yüz maymun deneğinde olduğu gibi kritik sayıda iyi birey, aklı selim insan eşiğini yakalamazsak acı bir yitiş öyküsü daha yazacak yaratılış tarihi, bir büyük başarısızlık öyküsü daha…
    rusya-ukrayna savaşı göründüğünden daha farklı olabilir,
    göründüğünden daha ciddi, daha vahim, daha kötü.

    • yani tamam derin analizler, uzak gelecek sıkı öngörüleri beklemeyelim ama,
      milleti bu kadar sığ hamasete de mahkum etmeyelim bari.
      köşe yazıları bakıyorum da, şöyle bir göz gezdireyim dedim, demeseydim iyimiş, yandaş gazete de mealen şunu demişler:
      efendim, biz iman sahibiyiz, bizim maneviyatımız var, yokluğa dirençli oluruz, dinsizler ve ateistler gibi maneviyatsız değiliz, onlar varlıklarının azalmasına tahammül edemezler biz imanlılar ayçiçek, mazot, soğan zamlandı diye kendi hükümetimize saldırmayız, efendim kurtuluş savaşı günlerini hatırlamalıymışız, yokluk yoksulluk sorun muymuş o zaman?
      kurtuluş savaşındaki yoksulluğa ithafa bakar mısınız?
      daha ne kadar geri götürecekler bizi, insan cidden merak ediyor?
      üç gün sonra taş devri zamanında market mi vardı, gidin dağda yaban domuzu avlayın, ateşte pişirip yeyin mi diyecekler?
      domuz konusunu haramdı, olmazdı çok sorun etmeyin fazla kafayı takmayın derim,
      bunların bir nasss işleri var her derde deva, zaruret zamanı, zaruret miktarı falan bir hal yol çaresi yine bulunur zannederim.

      millet en basit temel gıda ihtiyacından bile kısarken iktidardan en ufak bir tasarruf adımı geliyor mu???
      yoka israf her geçen gün katlanarak artıyor mu?
      yandaş şirketlerin kura bağlı anlaşmaları anormal artış nedeniyle revize edildi mi?
      millete yokluk ve yoksulluğa maneviyata sarılarak sabır göster, katlanıver diyenler bu astronomik israflar için ne diyor?
      kaç yangın söndürme uçağı alındı?

      hepimiz stratejik bir değerlendirme yapalım bence.

    • “bir santranç karşılaşmasında, ille kazanan oyuncuya oynamayı garantilemek istiyorsanız bunun tek yolu, iki oyuncuyu birden desteklemektir. aksi halde en yüksek kazanma ihtimali sadece % 50 dir”

      Oyunculardan birinin sözleşmeli destekçisi olduğunuzu unutunca makul bir düşünce. Peki Beşiktaş trübünlerinde Fenerbahçe’yi destekleyeni tribünden aşağıya atarlar mı atmazlar mı? Hiç derbi maçlarını trübünden izlemedim bilmiyorum. Ama bana kalırsa Beşiktaş tribününden Fenerbahçe’yi biri destekliyorsa o mutlaka çatı kuruluşun adamıdır, kendini güvene alıp öyle tezahürat yapıyordur diye düşünürüm.

      • yorumdaki ana fikir,
        iki takımı da desteklemenin altını çiziyor,
        bir tribünden diğerine tezahürat yapmakla alakası yok, hiç yok.

  6. Bir de Babacan’ı dinleyin. https://www.youtube.com/watch?v=dxwXBsJA3gw

    Basit bir kaç rakam. Kur korumalı hesaplarda 550 milyar TL biriktiği ile öğünmüş iktidar. Son birkaç günde dolar kurundaki yüzde 6 artışın hazineye ve biz korumasız vatandaşlara maliyeti 33 milyar TL. Bu sene tarıma verilen destek 29 milyar TL. Bu sene faize ödenecek para 250 milyar TL. Eyyyy, nerede nasssss yavvvvv???

    Babacan şöyle diyor ayrıca, bizim dönemimizde 2002-2008, petrol 20 dolardan 150 dolara çıktı, biz yine de enflasyonu tek hanede tuttuk. Gelin bize sorun nasıl yaptık diyor. Tecrübe ve liyakat orada. Neyi bekliyoruz bu yolsuz iktidarı göndermek için. Krizse krizin babası geldi. 3 haneli enflasyonu yaşıyoruz eyyyy millet.

    • Ben bu yaşımda şunu anladım ki, iktidarları değiştirmek biz sıradan fanilerin işi değil. O iş ALLAH”ın işi. ALLAH ister değiştirir ister değiştirmez biz karışamayız işine. Bakınız bu küçümsenecek bir söz değil.

      Bunu siyaseten de ispat etmek mümkün. Ama o da benim işim değil.

      Bu mesele de yazının konusuna dahil. Yazılmamış bir satırında var. Ben uydurmuyorum yani.

      • İlahi baran, seçim sandığını bulup da oy bile kullanamayan dersimli kemalin muhalefet lideri olduğu bir yerde işimiz allaha mı kaldı diyorsun sen bize?
        Tanrının da işi gücü yok sandık kurullarında ha babam tutanak tutsun imza atsın iyi mi?

  7. UKRAYNA’DAKİ BİYOLOJİ LABORATUVARLARI !
    Piyasada Ukrayna’da çok sayıda biyoloji laboratuvarı olduğuna dair haber ve yorum var.
    Açıkça dile getirilmese de burada “biyolojik silah” üretildiği/üretileceği söylenmek isteniyor
    Korona virüsün Dünyamızı kasıp-kavurdugu bir ortamda.
    Yani ABD başka yer bulamamış, bula bula Rusya’nın dibini bulmuş.
    Yok bilmem hangi senatör, yok şu temsilciler meclisi üyesi kabul etmiş. Miş, miş.
    Mitolojik masallar.
    Bu mitolojik rivayetlerin Rus yetkililer tarafından dile getirilmesi “zokayı” yuttuklarını gösteriyor.
    Irak’ın işgal öncesi de Irak’ta nükleer silah masalları dolaşımda idi.
    Evet bir laboratuvar var.
    Ancak bu biyoloji değil istihbarat laboratuvarı.

  8. 1 MART TEZKERESİ YANLIŞLIKLA REDDEDİLDİ
    1 Mart 2003 tezkeresi TBMM’de yanlışlıkla reddedildi.
    Meclis içtüzüğünün iyi okunmaması nedeniyle.
    Çok iyi hatırlıyorum dönemin Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK dahi tezkerenin kabul edildiğini açıklamıştı.
    Oturumu yöneten başbakan yada başkan vekili de tezkerenin kabul edildiğini açıklamıştı.
    CHP’li milletvekillerinin itirazı üzerine tezkerenin reddedildiği açıklandı.
    Sorun içtüzükte “çoğunluk” yerine
    “nitelikli çoğunluk ” öngörülmesi idi.
    Yani TBMM’nin toplantıya katılanların değil üye tam sayısının salt çoğunluğunun gerekmesi idi.
    O an itibariyle evet oyu 276 yı bulmadığı tatirde, evet oyları hayır oylaylarından fazla olsa bile (sözkonusu oylamada böyle idi ) teklif reddedilmiş sayılıyor.
    Bu oylamada evet oyu hayırlardan fazla olmasına rağmen evet oyları 276’yı bulmadığı için reddedildi.
    Ben bu yanlışlıkla red olayını Allah’ın koruması olarak değerlendiryordum.
    Ancak şu an farklı değerlendiriyorum.
    Tezkere geçseydi AKP zihniyetini çok daha erken tanıyacaktık.
    Tezkere oylaması öncesinde Burhan Kuzu ile görüştüğümde kafalarının çok karışık olduğunu söylemişti.
    AKP içinden özellikle Doğu ve Güneydoğu dan ciddi sayıda milletvekili red oyu verdi.
    2003 yılında bu tezkereye red oyu veren AKP milletvekillerinin neredeyse tamamı 2007 seçimlerinde AKP yönetimince çizilip siyaset dışına atıldı.
    AKP yıllarca tezkereyi yıllarca kendi reddettirdiği yalanına başvurup,buradan siyasi rant devşirdi.
    Başımızın belası başkanlık sistemi de bunun için getirildi.
    İstediklerinin olması için bir kişinin kafalanması yeterli olsun diye.

    • Sayın yk, desenize bu sivrizekalı 367 krizcileri sayesinde iktidar bugünlere ulaştı;
      eh, her şerde vardır bir hayır:)

  9. Ben meseleye başka bir açıdan, evet; yeni gelişen dünya düzeni içerisinde nasıl bir yer alacağımız tartışılmalı, konuşulmalı ama ben, kısa vadede aciliyet kesbettiği gereğiyle yerel olanından yaklaşacağım.

    Bu yıl, önceki yıllara göre hiç olmadığı kadar fazla yağış aldı ülkemiz. Barajlar doldu, toprak ve yer altı su kaynakları beslendi; en azından kuraklık tehlikesi ortadan kalktı. Verimli bir tarım mevsimi yaşayacağımızın müjdesi gibi. Buna şükretmeliyiz…

    Şükrediyor, ediyoruz da lakin, bu verimli durum üretime tahvil edilebilecek mi; çok zor gözüküyor!..

    Çiftçi çok zor durumda. Mazot ve gübre fiyatları çiftçiyi kara kara düşündürüyor. Dahası, bir çoğu düşünmek bir yana karar vermiş bile; “bu durumda ekim yapmayacağız” diye.
    Buğday ile yağlı tohumlar konusunda dışa bağımlılığımız daha da artmış durumda. Bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeter durumda olan ülkemiz, gelişen dünya koşulları ve artan nüfus ile, değişen tüketim anlayışı nedeniyle sıkıntı yaşamaktadır. Daha geçen hafta sıvı yağ sebebiyle hiçte yakışık olmayan görüntüler ülkenin her tarafında gerçekleşti.

    Dünyanın tahıl ambarı Rusya ile Ukrayna’nın savaş sebebiyle bu alandaki ihraç mallarına kota koyması veya ihracatına yasak getirmesiyle beraber ve yine savaş nedeniyle sarsılan ekonomilerinden kaynaklı bu sezon verimli bir üretim gerçekleştiremeyecekleri açık olarak ortada.

    Pandemi akabinde patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı küresel anlamda bütün dünyayı etkilemiş durumda; savaşın bütün mal ve emtiaya olan etkileri dünya ekonomisini sarsmış durumda ve istisnasız her ülke bunun olumsuz etkilerini yaşıyor.

    Ülkelerin yaşayacağı en olumsuz sonuç ise, insanlarının gıda, barınma ihtiyacını karşılayamaması olacaktır. Ülkemiz bu duruma daha açık bir halde bulunuyor. Enerji, akaryakıtta dışa bağımlılığı yanında temel gıda maddeleri alanında da bağımlılığı geçmiş yıllara göre daha fazla artan ülkemiz, risk grubu ülkeler içinde ön sıralarda yer alıyor.

    Bunu bertaraf etmeliyiz…

    Çiftçi acilen desteklenmelidir; zira ülkemizin bazı bölgelerinde ekim zamanıdır. Mazot çiftçiye bedavaya olmasa da sembolik bir rakamla -mesela 5 TL gibi bir fiyatla- verilmeli, aynı oranlarda gübre ile de desteklenmelidir. Bunun maliyetine hepimiz katkı sunmalıyız.

    En önemlisi de bu desteklerin istismarının önüne geçilecek tedbirlerin alınması ve denetim ile kontrollerin yapılmasıdır. Tabi ki, bu destekler yapılacaksa.
    Başka türlüsü Allah göstermesin -dilim söylemeye varmıyor- ülkemizi bekleyen bir kıtlık hali olabilir!

    Allah göstermesin!..

    Allah göstermesin!

    • Allah göstermesin duanıza amin derken aklıma ağına takılmış sineğin kurtulmak için ettiği duasını işten örümceğin;
      _benim yemeğimi göndermesi için dua ettiğim tanrıya mı sesleniyorsun?
      sorusu geldi.
      yani tarımın durumu, çiftçinin hali ortada, mazot, gübre, ilaç fiyatları malum.
      hayvancılığın durumu, besicinin hali ortada, yem fiyatları malum.
      bizi yöneten zihniyetin niyeti belli.
      bir mucize zor gibi.

    • Hasan, iyi güzel de, tarla allahtan, yağmur allahtan, hibe destek devletten, mazot demişsin avrupanın en ucuz akaryakıtı bizde, tohumluk gübre demişsin gırla;
      bu çiftçi dediğiniz canlı, kendisi para saymaktan başka ne iş yapar allaaşkına?
      Nasıl bir işkolu meslektir bu ekmek elden su gölden, hep bana hep bana???

  10. Fehmi Bey , özet olarak da olsa geniş kapsamlı ve her ihtimali dikkate alan güzel bir toparlama yapmış.
    Bir televizyon bilgi yarışmasında ; yarışmacı profesöre , bir futbol maçında kaç türlü sonuç olabileceği sorulmuştu .Adamcağız da heyecanına yenik düşmüş, beraberliği düşünmeden ‘bir galibiyet bir de mağlûbiyet’ diye iki şıklı cevap verince maalesef daha ilk soruda elenmişti!
    Yani kıssadan hisse olarak Fehmi Bey burada üçüncü bir ihtimal olan beraberliği pek düşünmemiş!
    Peki bu nasıl olur, böyle bir şey olabilir mi?
    Neden olmasın ki!
    Afganistan’dan kuyruğunu kıstırıp pılını pırtını toplayarak kaçan devasa Rus ayısıyla devasa ABD domuzu değiller miydi !
    Ukrayna savaşı, meskûn mahal savaşı haline dönerse veya bir şekilde Rusya havlu atarsa bu iş berabere de bitebilir ?!
    Mesala Putin’in ; Azraille , can güvenliği hakkında bir garanti antlaşması mı var ki ! Azrail bir tokat indirir , Putin’i cehennemin dibine , zebanilerin yanına yollayıverir !
    Olmaz olmaz deme , olmaz olmaz !
    Olur mu , olur !Hem de bal gibi olur !
    Amin, inşallah !

    • beraberlik durumunda – uzatmalar – altın gol uygulaması – o da olmadı galip belirlenene kadar penaltı atışları yapılıyor. final maçlarında beraberlik diye bir şey yok.

  11. KAFAMA TAKILANLAR

    Geçenlerde bir yorumcu yazarın hep aynı konuları yazdığını eleştirmişti de diğer yorumcu ona cevap vermişti “ne yazsın” şeklinde serzeniş içeren bir cevap. Tabiki yazarın ne yazacağına karışamayız ama bir şansım olsa yazarın şu konuda yazsını beklerdim; Şimdi bu rusyaya bütün ülkeler çok ağır ambargolar koydu. Peki rusya ukraynayı pes ettirip kafasına göre bir anlaşma imzalasa. İki tarafın iradesi ile barış olsa, avrupa ve abd bu yaptırımları kaldıracaklar mı? Bu konuda taraflardan bir açıklama duyamadım. Yani biz anlaştık size ne oluyor, kaldırın ambargoyu denecek ve dünya bunu kabul edecekse, rusya söylenenlere kulak tıkayıp savaşı sonuna kadar götürme peşinde olmalı.

    • ama işte maalesef Yazar; bırak rusyayı ukraynayı düşünmeyi biraz da kendini düşün, sen rusyayı kurtarmaya çalışırken seni kim kurtaracak diyor:))

      ukraynada ürtmek ıstediğin iha sihaları bile savunamıyorsun da başkaları senin yerine uyarıyor bakın rusya kazanırsa türkiyedeki iha siha programı biter diyor. ama sen bunu bile diyemiyorsun. küçük cem bile rahatsız olmuş bakın.

  12. Batılı bunu hep yapıyor, Kıbrıs’ta Ege de güney sınırlarımızda başımıza örtülmek istenen çoraplar daha ıssıcacık duruyorlar.
    Kuzey Afrika, Türk cumhuriyetleri ve Ortadoğu’da darmağın devletcikler topraklarını terketmek zorunda kalmış milletler…😠
    Bazan karambole getirilen işler yanında göz göre göre olan işler de oluyor. Daha dün Şam’da namaz kılmaya niyet etmedilermi?
    Filistin’de yıllardır olanlara ne diyebiliyor milletler!
    Biz kendimize bakalım:
    – kimsenin toprağında suyunda gözümüz olmadığı gibi, bizde aynısını korumak için hep uyanık olalım.
    – başa getireceğimiz kişileri batılının beğendiği değilde!
    “Toprak bütünlüğümüzü koruyacak” kişilerden! Partilerden! seçelim.
    Ekonomi siyaset eğitim kültür aydınlanma ilerleme şeffaf yönetim adalet hukuk eşitlik özgürlük bağımsızlık demokrasi.. bilimum terimlerle barışık birilerini yetiştirelim!
    Arayıp bulalım demiyorum çünkü mevcutta yok! görüntüsü var. (Sağ kolunu arkadan çevirip sol kulağını tutmaya çalışmak gibi bir durumdayız sanki).
    Bunca yıllık Vatan Millet Sakarya edebiyatından sonra üstün yetişmiş insan enflasyonu olması gerekirken..
    Tıpkı yağ kuyruğuyla uğraşmak gibii…🙂 hissediyoruz kendimizi.

Yoruma kapalı.