“Washington’da bunlar da yaşandı” denmeyi hak eden iki olayı anlayan beri gelsin…

21
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington çıkarmasını ben de televizyondan izledim. 

ABD televizyonları o sırada Kongre’nin Temsilciler Meclisi kanadında devam eden azil soruşturması tanıklarının ifadelerini canlı yayınlamayı tercih ettikleri için, Donald Trump’ın konuğuyla birlikte yaptığı basın toplantısını canlı veremediler.

Oysa son iki aydır ABD’de ismi en fazla anılan yabancı devlet başkanıydı Cumhurbaşkanı Erdoğan

Bizim kanallar görüşme boyu yorumcularıyla konuyu gündemde tuttu, basın toplantısını da baştan sona canlı aktardılar.

Kenan Evren’le başlayarak –Tayyip Erdoğan dahil- cumhurbaşkanı ve başbakanların ABD başkentini ziyaretlerini -bazısıyla birkaç kez- yerinde izledim. Turgut Özal Körfez Savaşı günlerinde Baba Bush tarafından Camp David’te ağırlandı; Tansu Çiller Beyaz Saray’a birkaç adım mesafedeki devletin resmi misafirhanesinde konuk edildi. Bunlar onlara gösterilen ilgiyi dışa vuran jestlerdi.

Ancak hiçbiri, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Trump’ın uygun gördüğü sözlü iltifatlara muhatap edilmediği gibi, bir günün neredeyse bütününü kaplayacak süreklilikte bir ilgiyle ağırlanmadı da.

Dış basın da, ziyaretin dün benim de altını çizdiğim bu özelliğine dikkat çekmekte.

Her şey iyi, güzel de…

Reklam

Ziyaretin bizim medyaya yansıması her zamanki gibi oldu: AK Parti’nin itibar ettiği gazeteler ve muteber gözüyle bakılan yazarlar ile yorumcular bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘büyük bir zaferi’ olarak kayda geçirdiler; muhalif bilinenler ise, gözde çapak arama mertebesinde, ziyarette iğnelenecek yönler bulmakta maharet gösterdiler.

Günü belirlemede dikkate değer çok yön vardı; onları dünkü yazımda yeterince kapsadığımı düşünüyorum.

İki noktayı deşmeyi ise bugüne bırakmıştım.

Biri şu: Hatırlayacaksınız, ABD başkanı Trump, basın toplantısını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir konudaki anlayışı sebebiyle teşekkür ederek açtı. Telaffuzu biraz sorunlu olduğu için teşekküre konu olan kişinin kim olduğunu o an anlayamadım; serbest bırakılan Amerikan vatandaşının Serkan Gölge adlı NASA çalışanı bir fizikçi olduğunu daha sonra öğrendim.

Serkan Gölge… Ben bu ismi hatırlıyorum, ama nereden?

Amerikalılar, rahip Brunson’ın cezaevindeki günlerinde onun davasını sürekli canlı tuttukları gibi, onun kadar olmasa da NASA çalışanı Gölge’yi de her vesileyle gündeme getirmeyi ihmal etmediler.

Oradan hatırlıyorum tabii.

Amerikan basını cezaevinde tutulduğu üç yıl içerisinde ondan ne zaman söz etse, ailesini ziyareti sırasında üzerinde 1 Amerikan doları bulunmasının FETÖ ile irtibatlı iddiasıyla hapse atılmak için yeterli kanıt sayıldığını mutlaka tekrarlamaktaydı.

Reklam

Washington Post gazetesi özellikle.

İyi de, Serkan Gölge dün veya geçen ay değil, aylarca önce, Mayıs 2019’da, cezaevinden tahliye edildi.

Patavatsızlığın böylesi ancak özel çalışmayla olur

Trump, arada hiç değilse beş-altı kez teşekkür etme fırsatı bulmuş olması gereken telefonla ve yüz yüze görüşmeler yaptığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, neden şimdi ve hem de basın toplantısını açarken, Serkan Gölge serbest bırakıldığı için teşekkür etmek ihtiyacı duydu?

Onun yargı üzerinde cezaevinde tutulan bir mahkumu tahliye ettirecek bir güce sahip olduğunu söyleyerek içindeki benzer bir özlemi dışa vurmak için olabilir mi?

Durduk yere yapılan bu teşekkürü hiç de iyi niyetli ve nazik bulmadığım bilinsin isterim.

İkinci nezaketten uzak çıkış da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisini izleyen ve o sırada salonda bulunan Türk gazeteciler için kullanılan ifadelerdi.

Önce, Türk gazetecilerden soru gelmesini talep ederken ‘iktidara dost biri’ni özellikle aramasını yadırgatıcı buldum.

Bu talebi üzerine kendisine soru hakkı verilen Sabah’tan Hilal Kaplan düzgün bir İngilizce ile günün anlam ve önemine uygun bir soru yöneltti Trump’a…

Trump ise, soru sahibini, derhal ‘devlet adına mı orada bulunduğu’ yolunda bir soruyla karşıladı.

“Gerçekten gazeteci misin?” anlamına gelen bir şeyler de söyledi.

“Devlet adına mı?” dediğinde salonda bulunan Senatör Lindsey Garaham da “Türkiye’de başka türlüsü olabilir mi?” sorusuyla araya girmiş; ben o bölümü ve ardından patlayan kahkahaları kaçırmışım.

Paravatsızlığa bakar mısınız?

Emin olduğum şey, Sabah yazarının sorusunda hem Trump’ın tepkisini, hem de Graham’ın takılmasını hak edecek bir yön olmadığıdır.

Sanki önceden hazırlanmış bir mizansen gibi geldi tavırları bana.

Hani futbol maçlarında bol pasla kale önüne gelinip atılan veya duran topu değişik kullanarak sonuca varılan golden sonra, spikerler, “Belli ki, önceden çalışılmış” derler ya, işte ona benzer bir durum. 

Bana da, hem cezaevinden en az beş ay önce çıkmış birinin şimdi anılması, hem de Türk gazeteciye soru faslında sergilenen bu tavırlar ‘önceden çalışılmış’ gibi geldi.

Neden?

Gerçekten bir tahminim yok bu konuda. Sizin tahminleriniz benden daha isabetli bile olabilir.

Neyse, biz görüşmelerin olumlu yönleri üzerinde yoğunlaşmaya devam edelim.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Erdoğan’ın ABD ziyaretinin başarı veya başarısızlığını tartışmak abesle iştigaldir.

    S-400 konusu : ABD’li Senatörün istediği gibi traktörle ezilmeyecek, fakat kullanılmayacak da. En iyi ihtimal ile bir yerlere konuşlandırıp aktive etmemek fakat Türk kamuoyuna karşı sanki çalışıyormuş gibi göstermek için izin almış olabilirler. Rusya’ya boşuna ödeyeceğimiz milyarlarca dolar da havaya gidecek.

    Barış Pınarı Harekatı : Kuzeyde Rusya güneyde ABD askerleri ile birlikte devriye gezilecek. Erdoğan ve Akar arada bir demeç verip bilmem kaçıncı devriye görevi yerine getirildi diyecekler. Türk Ordusu kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirdi. Fakat siyasi karar alıcılar fena halde sınıfta kaldı.

    Suriye Kürdistanı : YPG şimdilik Türkiye sınırından biraz uzakta tutulacak. Daha sonra iç savaş tamamen bittiğinde (az kaldı) Türkiye’ye “artık Suriye’de duruma hakim meşru bir Hükümet var, askerlerini geri çek” diyecekler. Bundan sonrası ABD ve Rusya arasındaki gizli anlaşmalara kalmıştır. Bir de Esad’ın durumunu düşünün, bazı güçler iç savaşı körükleyip ülkesini mahvettiler. Şimdi siz Esad’ın yerinizde olsanız ne yaparsınız? Türkiye sınırına Suriyeli Arapları mı yoksa Suriyeli Kürtleri mi yerleştirirsiniz?

    Mazlum Kobani’nin teröristliği : Erdoğan Trump’a (Mazlum Kobani’yi kastederek) “bir teröristi nasıl kabul edip görüşürsünüz, o kişi A.Öcalan’ın manevi evladıdır” diye sitem ediyor. Oysa aynı Erdoğan PKK ve Öcalan ile de ‘çözüm süreci’ diye görüşmüştü, Kobani’de YPG militanlarına destek olması için peşmergeleri Türk topraklarından yardıma göndermişti. Eski YPG lideri Salih Müslim Ankara’da resmi törenle karşılanmış ve görüşülmüştü. Daha yakındaki yerel seçimlerde A.Öcalan’ın mesajı alınmış, Osman Öcalan tarafından TRT’de okunmuştu. Sen bunları yaparken iyiydi de ABD kendi politikaları için YPG’yi kullanırken neden kötü oluyor?

    Fetullah Gülen’in iadesi : Geçmişte kendisinden bahsederken “Aziz ve Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi” diye hitap edenlerin pek çoğu halen AKP=Erdoğan partisinde siyaset yapıyor. 15 Temmuz üzerindeki şaibeler giderek artıyor. Gülen’in ordu imamı olduğu iddia edilen Adil Öksüz neden serbest bırakıldı, serbest bırakanların hepsi mahkemede! beraat etmedi mi? Sonra da kalkıp ABD Gülen’i (FETÖ) koruyor diye şikayet ediyorsunuz.

    Tüm çelişkileri yazmaya kalksam haftalar sürer. Yeter artık ! Dinciler düşünmez, inanır. Neye inandıklarını da en iyi Allah bilir.

  2. Trump ile Erdoğan, beni ilgilendirmiyor… Google haberlerinde en son haber portalında Ağrı Doğubayazıt’ takı bir kaçak elektrik haberine beş saatte 170 yorum yazılmış. Yüzde doksanı Kürtlere küfrediyor veya hakaret ediyor. Dindar-dinsiz bir Türk onlara ve en son habere tek laf etmiyor. Türk milleti ve devletine hakaretin cezası iki yıldır. Ama, Kürtlere küfretmenin cezası yok. Neden ?!…

  3. Trump akıllı geçiniyor ama dünyanın en aptal insanı.
    – O şimdi Hilal Kaplanı yerin dibine geçirdiğini, dünyaya rezil ettiğini düşünüp kaplanı ne kadar utandırdığı ile övünüyordur.
    – Halbuki, Hilal Kaplanın öyle dünyaya rezil olmaktan falan tırsmayacağını, utanmayacağını bile hesap edemiyor. Bir de amerikan başkanı olmuş.

    • Güzel bir noktaya temas etmişsiniz. ABD ile Türkiye arasındaki temel farklardan birisi de budur. Müslüman dincilerde tutarlılık diye bir endişe yoktur.

      • Haklısınız da, artık hiç kimse kendisi değil. Mesela, eskiden, dünyanın öbür ucundaki herkese adalet ve merhamet isteyen Müslümanlar, bugün birbirini boğazlıyor ve üstelik, olaylara malî ve millî açıdan bakıyor. Artık, cemaatler bile siyasal takılıyor. Dün, halklara özgürlük isteyen sosyalistler, bugün istemeyerek de olsa , ” halklara ölüm ” diyor. Dünün dürüstleri bugün parmakla gösteriliyor. Eskiden, “söz, senetti,” şimdiki senetler bile sözde kaldı… Kıyamet yaklaşıyor. Vesselam.

        • Diğer kesimler için söylediklerinize katılıyorum. Fakat onlar gerektiğinde birbirlerini eleştirebiliyor, hatta yerden yere vurdukları bile oluyor. Ancak dinci kesim böyle değil, Nuh diyorlar da peygamber demiyorlar.

  4. Mizansenin farkına varmak demek nedeninin de az çok tahmin edilebildiğini gösterir! Dillendirmeye çekinmenizde normal tabi…

  5. Daha satın alınmadan hedefe kilitlenen füze sistemi hangisidir?
    El cevap: -Patriot
    Konuşlanmadan, aktive edilmeden hatta hangarda iken hedefe kilitlenen füze sistemi hangisidir?
    El cevap:- S-400

  6. Konu yeterince anlatılmadı zannediyorum. bu nedenle 4. seri yazımı yazıyorum.
    – Bugün yine 3 kişilik bir ailenin haberi vardı.
    – Geçtiğimiz günlerde tekrar tekrar yazdım. bir işe yaramadı. Artık durum çok çok ciddi. bu kışı pekçok kişi atlatamayabilir.
    – Biran önce türkiyenin içinde bulunduğu durumdan çıkarılması gerekir. Artık türkiye bu şekilde devam edemez.
    – Türkiye bu şekilde devam edemez durumda iken, bir de daha da kötüye gidiyor.
    – Yöneticilerin, sorumlu yerdekilerin aklını başına alması lazım.
    – Tuik rakamları ile insanların sorunlarını çözemezsiniz.
    – Türkiye artık, akp mhp ortaklarını sırtında taşıyamıyor. Bunların türkiyenin sırtından inmesi lazım.
    – Bunların biran önce istifa edip, türkiyeyi rahatlatması lazım. Bu kış çok çok çok zor geçecek.
    – Türkiyede birkaç yıldır ekonomik nedenlerle intihar vakaları vardı, ancak şimdi toplu intiharlar noktasına gelindi.
    – Türkiyede birkaç yıldır cinnet olayları ortaya çıkmaya başladı. artık bu cinnet vakaları vaka-ı adliyeden olmaya başladı.
    – Türkiye artık islamcı ve milliyetçi ideolojiyi taşıyamıyor, bu ideolojilerin iktidarını hiç taşıyamıyor.
    – Türkiye, hem içerde hem de uluslararasında tıkandı.
    – Amerika ziyaretinde türkiyenin uluslararasında düştüğü durumu net olarak gördük.
    – Trump resmen dalga geçti. troller bile bu gerçeği saklayamaz artık. durum o kadar net.
    – Düşün artık türkiyenin yakasından.
    – Benim yazılarımı bir muhalif yazısı olarak değerlendirmeyin. Gerçek durumu yazıyorum.
    – İsterseniz verilerinizi tekrar gözden geçirin.
    – Saldırıları, kadın cinayetlerini, aile kavgalarını, icra dosyalarını, kapanan işyerlerini, işsizlik rakamlarını, intihar rakamlarını tekrar tekrar inceleyin. benim yazdığım sonuca geleceksiniz.

  7. Turgut Özal ve Tansu Çiller örneği vererek erdoğn ın hüsranını ve dışlanmışlığını ört bas etmek erdoğan koruyuculuğunda zirvede olduğunuzu ispatlıyor.”Geçmişe mazi ,yenmişe kuzu denir.” diye bir darb ı mesel vardır sayın yazar.Şimdiki ezilmişliği örtmek içn geçmişi örnek vermek yerine erdoğan nın iç ve dış siyasette nerelerde hata ve kasıt yaptığını ortaya dökmek cesur ve tarfsız gazeteci örneği olurdu.erdoğan da aynısını yapıyor.şimdiki başarısızlığı ve kasıtlarını örtmek için hep geçmişten örnek veriyor.bu davranış devleti idare edenlerin;gaflet,dalalet,hıyanet içinde olduklarını ispatlıyor sayın yazar.trump ile yapılan iki görüşme sonrası,yapılan basın toplantısı naklene yayınalnsa şapkadan tavşan mı çıkaracaklardı?trump, erdoğana iltilaf etse ne olur ,etmese ne olur?zaten trump erdoğan ile arkadaşız demiyor muydu?madem arkadaştılar,madem samimi idiler; niçin beyazsarayın ön kapısından değil de, yan veya arka kapısından içeri aldı?yoksa trump,erdoğan ı kandırdı mı?trump nun ,erdoğan,yine mi kandırıldı?basın toplantısında ve ikili görüşmede sık sık erdoğan a teşekkür etmesi,acaba niçindi?istediğini aldığı için olamaz mı?aldık,vermedik;alın teşekkür de sizin olsun demek olamaz mı?gerçi bu taktik trump a ait değil.trump a kalırsa,türkiye ile 100 milyar dolarlık ticari anlaşma yapmak için sabırsız.abd çıkarları filan trump un umurunda değil.trump un arkasında pentagon vardı ve abd çıkarları doğrultusunda trump a dikte ettiler.görüşmenein galibi pentagondur.trump ise,figurandır.trump un tavrına bakarak aldanmayın.görüşmennin sonucu ne oldu?tam bir fiyasko!akp hükümet kanadı nasıl bir açıklama yaptı?inşallah,maşallah,umutlar kaldı gelecek bahara!teselli yapmak ve muhalifleri suçlamak ise, yadaş yazarlara ve akp trollerine kaldı.görüşmenin sonunda gökten üç elme düştü,hepsi abd nin başına!size kaldı umut etmek.”umut fakirin ekmeği,ye memed ye!”bu arada ,abd görüşme fiyaskosunun intikamını muhaliflerden çıkarmaya ihmal etmeyin emi!!!Saygılar.

  8. Sayın Koru, muhalif gazetecileri gözde çapak aramakla itham etmekte haklı mıdır bilmiyorum, ancak şurası açık ki devletler seviyesinde hakaretamiz mektubun bile iade edilemeyip takdim edildiği hele ki cevabının bile verilemediği bir ziyaretin bu yazıyı hak etmediği açık. Acaba size gereğinden fazla misyon mu atfediyorum? Belki de!

  9. Trump’in Serdar Gölgeden bahsetmesi, Türkiye yargısına müdahale etme gücünü dünyaya duyurmaya çalışmıştır. Rahip brunson olayı da Dünyada yankı uyandırmisti. Yapılan görüşme sadece şahsi olarak iki başkanın samimiyeti ön plana çıktı. Hafızada kalan bütün sorular cevapsız kaldı. Bence Hilal Kaplan gazetecilik mesleğini bir daha düşünmeli. Zira Trump çok iğneleyici espri yaptı.

    • Size katılmamak mümkün değil,siz düşünmesini salık vermişsiniz ben hemen şimdi mesleği bırakmasını tavsiye ediyorum .Artık evinde otursun ,evinin hanımı olsun , gazete ile ilişkisi yalnızca haftada bir kere bayiden gazete almak olmalı.Hergün’de değil !

  10. “Neyse, biz görüşmelerin olumlu yönleri üzerinde yoğunlaşmaya devam edelim.”

    Evet nasıl olsa ati alan Üsküdarı geçti
    Biz en iyisi mi, hemen Havuzun yani başında 1 tane çadır tiyatrosu
    Kuralım onlar her gün o çadırda palavra sahnelerini gösterme sunsunlar.

  11. Fehmi beyin bugünkū yazısını okuduktan sonra.
    Uykum gelmeden önce birde Ocak medyada seçilmiş yazarlara göz atayım dedim,ve bir tanesi gözüme takıldı, Türkiye Gazetesi yazarı okumaya başlayınca bizim köydeki hodakların
    hollo oynadıklarını zannettim.
    bilenler bilir hodaklar oynarken aynen bizdeki siyasetçilerin yaptıkları gibi bir birlerine karşı, çok palavra atarlar böyle yeneriz şöyle yeneriz şunu yaparız bunu yaparız en sonunda birbirine girer elleri ve dilleri ile bir birbirlerini döverler.

    Eğer dünkü Trump ile Erdoğan’ın basın toplantısını izlemeseydim
    Ben de hayran kalırdım! kime? Tabiiki Erdoğan’a onu bunu bilmem de gerçekten Havuz medyası Müthiş derecede palavra atmayı iyi beceriyor.
    Ben de Türkiye’de yaşasaydım bunları inanırdım çocukluğumda her ne kadar köydeki hodaklara inanip güvenmezdim. Fakat bunlar öyle yalan söylüyorlar, öyle palavra atıyorlar ki insan bir anda kanı donuyor. Trump basın toplantısında gazeteci ile alay etti bu gelmiş gazeteci trump’a ders verdi diyor bu kadar palavrayı nasıl buluyorlar nasıl yazıyorlar hayret. Tabii bunlara inanan milyonlarca insan var.
    Demek ki Ne desek inanırlar diye övüyorlarda övüyorlar.

    Ne diyelim BALIK BAŞTAN KOKARMIŞ derler ya bizde övünmek için yandaş anket şirketine çakma bir anket yaptırıp başkan içın %53.5 partisi içinde %33 oy palavrasını de Trumpin eline vermişler, oda dünyaya duyurda.
    Allahtan can kurtaran bir Palavramız ve onu iyi beceren bir havuzumuz birde havuzun komutani olan liderimiz var.

    Sahi trumpa göstermek için o çakma anketi yaptirmaya neden ihtiyaç duydular?

    • anlayışına ve yorumunuza hayran kaldım nurdan hanım.siz türkiye dışında ayıkıyorsunuz da ,buradakiler hâlâ horul horul derin uykusunda.yoksa, uyumak ve uyutmak işlerine geliyor mu desem?saygılar.

  12. Şimdi ben de taşlar yerine oturdu. Bence de değindiğiniz nedenlerden dolayı kasten yapılmış olmalı.

  13. Artık hep beraber gülüyoruz işte. Gülelim beyler, aksırıncaya, tıksırıncaya, geberinceye kadar… Whoh hoh hohhhhh!

Yoruma kapalı.