Yeni ekonomik model Nasrettin Hoca’dan esinlenilmiş gibi…

30
Reklam

Öğrenmenin yaşı yok, her gün yeni bir şeyleri dağarcığımıza katmamızı sağlayanlara selam olsun.

En son, ülkemizin para birimi olan TL’nin dolar karşısında son üç ay içerisinde yüzde 45.03 değer kaybına uğramasına yol açan bir dizi kararla ilgili gerçeğin göründüğü gibi olmadığını öğrendik.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faiz ile enflasyon arasındaki ilişkinin “Enflasyonun sebebi faizdir” önermesinden kaynaklandığını iddia ederken, bu kanaatini ‘nassa’ dayandırıyordu.

Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu üyelerinin aldığı faiz indirme kararlarının altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki ısrarının rol oynadığı düşünülüyor ve kurul üyeleri cahillikle suçlanıyordu.

Durum meğer hiç de göründüğü gibi değilmiş… 

Hükümet ‘yeni bir ekonomik model’ uygulamasına geçmiş ve Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı o modelle ilintiliymiş…

‘Yeni ekonomik model’e göre, faiz indirimi ile dolar TL karşısında değer kazanacak, bunun zorlamasıyla gelirleri düşeceği, buna karşılık enflasyon yükseleceği için hemen her ürünün fiyatı artacağından halkın dar gelirli kesimleri bundan zarar görse de, bir vadede her şey yerli yerine oturacakmış…

Çinli işçilerin kazandığından daha az ücretle çalışacak ucuz işgücüne sahip bir ülke olacağız, bu sayede daha önce Çin’de üretmeyi tercih eden yabancılar, ucuz işgücü yanında ulaşımı da daha kolay Türkiye’ye yatırım yapacaklarmış…

Reklam

Sadece bu da değil, ucuza mal ederek ürettiğimiz malları dışarıya satma imkanı bulacak, bu sayede ihracatımız artacakmış…

Tabii bu model sanayii canlandıracak, yeni fabrikalar kurulacakmış… 

Zaten Çin’den de, İngiltere’den de daha yüksek olan büyüme rakamımız bu yeni modelle iyice tavana vuracakmış…

İşsizliğin sıfıra yaklaşması da yine bu sayede gerçekleşecekmiş…

Model, sonunda, müreffeh bir ülke olmamızı sağlayacakmış…

İlk işittiğimde, Nasrettin Hoca’nın alacaklısına söylediği “Evin önüne çalı ektim, koyunlar geçerken tüyleri ona takılacak, karım onları yıkayıp eğirecek ve ben de yün olarak satacağım, oradan elde edeceğim parayla sana borcumu ödeyeceğim” sözlerini hatırlattı ama sonunda ben de hizaya geldim.

Hizaya geldim, çünkü uygulanmakta olan faiz politikasının altında bir akıl yatma ihtimali olduğunu, devlet adına konuşabilecek kişilerden önce, AK Parti’ye muhalif, kendileri için ‘mandacı’ sıfatı kullanılan ekonomi uzmanlarının ağzından işitmiştim.

Biri yaklaşık olarak şöyle diyordu: “Uygulama çok absürd. Hiçbir ekonomi kitabında yeri olmayan bir uygulama bu. Ancak yine de yapılanın bir mantığı olmalı. Durduk yere kendi siyasi sonunu da getirebilecek bir yolu herhangi bir iktidar kendi eliyle açar mı? Açmaz. Bence, bu yapılanın sebebi, Türkiye’yi Çin gibi ucuz işgücüne sahip bir ülkeye dönüştürüp ihracata dayalı bir büyümenin arzulanıyor olmasıdır. Yepyeni bir model bu.”

Reklam

Ardından bir başka uzman, onun ardından da bir başkası aynı tezi savundu.

En sonunda iktidar sözcülerinden de yapılmakta olan uygulamanın ‘yeni bir ekonomik model’ ile ilgili olduğuna dair açıklamalar geldi.  

Galiba onlar da kendi uygulamalarının aslında bir model olduğunu benim gibi uzmanlardan öğrenmiş oldular.

Olsun.

Dedim ya, öğrenmenin yaşı yok. Kimden öğrenirsen öğren, yeter ki cahil kalma.

Yazının burasında aklıma bir başka Nasrettin Hoca fıkrası daha geliyor ama kimseyi rencide etmek istemem, bu yüzden onu pas geçiyorum.

Uygulanmakta olduğunu öğrendiğimiz bu ‘yeni model’de beni düşündüren, ilk elde ortaya çıkan şaşkınlığın nasıl ortadan kaldırılacağı yönüdür.

Fiyatlar arttı, buna karşılık insanların alım gücü azaldı. Üretim olsa bile üretileni alamayacak duruma düşen insanlar bir yanda, üretmek için ihtiyaç duydukları ham madde ve ara mamullere fiyatları arttığı için yaklaşamayan iş sahipleri diğer yanda. 

Kim, hangi yabancı böyle bir ülkeye ilgi duyar da yatırım yapar?

Yapılanın ilk sonucu, üretim ve tedarikte sorunlar yaşanması oldu.

[Önceki akşam internet üzerinden market alış-verişi yapmak için uğradığım bir siteden mercimek, kuru fasulye, yağ gibi maddeleri işaretlerken aynı üründen birden fazlasına izin verilmediğini fark ettim. Ülker firmasının gofretlerinden bile üçten fazlasına izin yoktu. Bir hafta öncesine kadar, müşterilerini daha fazla satın almaya sevk eden site, bu defa daha aza mecbur ediyordu. Bu ilk kez oluyor.]

Şu sıralarda ABD’den öğrenilen, -orada ‘Black Friday’ diye anılıyor- önceki yıllarda bazen çılgınlığa bile dönüştüğü görülmüş yaygın alış-veriş haftasındayız. Her firma ürün stoklarını büyüklü-küçüklü indirimlerle elinden çıkartmayı sağlayacağı için bu haftayı beklemekteydi. Yaşanan şaşkınlığın müşteri olabilecekleri bayağı etkilediği anlaşılıyor.

Hafta bitiyor, sonunda üretici firmalar beklediklerini elde edemedikleri ve stoklarını eritip ihtiyaçları olan sermaye birikimini sağlayamadıkları için hayal kırıklığı yaşayabilir.

“Alış-veriş çılgınlığı ne halde?” merakıyla önceki gün uğradığım bir AVM’de her zamankinden bile daha az insan gördüm.

Sanıyorum, insanlar yeni ekonomik model konusunda yeterince bilgi sahibi değiller.

Piyasaları canlandırma ve büyümeyi sürdürme görevinin kendilerine düştüğünü fark etmemiş görünüyorlar. 

Fiyatların artmasına rağmen azalmış gelirleriyle bunu nasıl yapabilecekleri insanlara öğretilmeli.

İleride nasıl olsa her şey yoluna girecek, cepler parayla dolacak, öyle değil mi?

Öğrenmenin yaşı yok.

ΩΩΩΩ 

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Uzaktaki okura notlar:

    Şöyle demiştim: “Cemaat ülkenin içinde bulunduğu krizin temel tetikleyicilerinden birisi. Muhalefet ile aynı kefede değerlendirilemez. Cemaat erken güç zehirlenmesi ile iktidara ortak olduğu hissine kapıldı ve hem Akp’yi bozdu hem de ülkeyi büyük bir karmaşaya götürdü. Hukuku kendi güç temerküzü için araç yaptı ve bunun cezasını çekiyor. Akp de aynı hukuksuz yöntemlerle iktidarını uzatmaya çalışıyor. Ancak hukuksuzluk sonuçta onu araç olarak kullananları da kötü bir şekilde vuruyor. Ülkemizin geriliğinin temel sebeplerinden biri. Hukuktan uzaklaşma.”

    Uzaktaki okur da şöyle cevap vermiş: “Siteye uzun zamandır en çok katkı verenlerden biri Ender. Kendisinin H. Gayret’le aynı odada mı yoksa farklı bir yerde mi çalıştığı konusunda ciddi şüphelerim var. Hükümetin en absürd iddialarını (şayet Cemaatle ilgiliyse) çekinmeden tekrarlıyor, hatta Hükümet yandaşlarına da tur bindiriyor. Bugün gene literatüre girecek bir katkı yapmış. Cemaat ülkede temel kriz tetikleyicilerden biriymiş. Yani bakın bu keşif Nobel bile alabilir. Eh böyle farklı külahlar giyinmiş biribirini destekleyen atışmacılar varken bu Hükümete ne olur ki? Muhalefetimizin de hiç kusuru yokmuş. Bence de öyle. Mecliste dokunulmazlıkları Cemaat kaldırdı? Daha önceki başörtüsü yasaklarını da Cemaat yapmıştı zaten. 2015 yazında bir araya gelip bir Meclis Başkanı seçmeyi beceremeyen de Cemaatti. Emme basma tulumba gibi Suriye ve diğer yurtdışı tezkerelerini de Cemaat onaylamıştı Meclis’te. Hatta Erdoğan’ın abuk OHAL kanunlarını da Meclis’te Cemaat onaylayıp meşrulaştırdı. 15 Temmuz’u araştırmaya da Cemaat engel olmuştu diye hatırlıyorum. Yürü be Ender kim tutar seni. Bak şimdi laikler iktidar da oluyor. Ülkeyi dinciler batırdı, siz laikler de müthiş prim yaptınız öyle mi? Nasıl olsa iktidarla da aynı dille konuşuyorsunuz. Böyle başa böyle tarak. Öncelikle 17-25 Aralık’tan başlayarak yolsuzlukları ortaya dökme cesareti gösteremeyen, hala o yolsuzlukları dillendirirken de; hayatları pahasına onları ortaya çıkaran ve bugün hapiste olan polis ve hukukçuları savunamayan muhalefetten bir nane olmaz. Bunlar sarı muhalefettir. Bu tablonun oluşmasında son yedi yıldır ülkede hayat hakkı olmayanların sorumluluğu var ama yolsuzluklar için Hükümetle işbirliği yapan muhalefetimsilerin hiç kusuru yok. Bekleyin, Erdoğan demokratik bir seçimle size ülkeyi teslim edecek. Bak Cemaat’ten de kurtuldunuz. Haydi hayırlı olsun!”

    Muhalefetin yeterince etkin olmadığına katılırım. Hukuka yeterince sahip çıkamadıkları da doğrudur. Ancak sonuçta muhalefet bu ülkede tek umudumuz. Siyaset hala tek umudumuz. Ve muhalefet yavaş da olsa siyaseti ve demokrasiyi yeni baştan öğreniyor, savunuyor. İhtiyacımız olan da bu. Demokrasiye geçeceğiz tekrar ve sistemi yeniden kuracağız.

    Cemaatin durumu elbette ayrı. Cemaat siyasete doğrudan girmeden siyasete ve yönetime ortak olmaya kalkmış bir yapı. Bu da en baştan yanlış elbette. Demokratik bir sistemin ruhuna aykırı. Sonuçta cemaati cemaat yapan iktidar. Ne istedilerse verdik hikayesi. MGK 2004’te cemaati bitirme kararının altında imzası olup, sonra bu kararı hasır altı eden (Başbakanlık müsteşarının ifadesi) iktidar, cemaati koruyup kolladı, besledi büyüttü, parsel parsel verdi, adaletten, eğitime, bürokrasiye, güvenliğe herşeyi teslim etti cemaate.

    Peki neden böyle yaptı. Çünkü iktidar halkın oyunu alıyordu ama yerleşik askeri bürokratik düzeni (vesayet) aşamıyordu. Bunu yapacak kadrosu ve birikimi yoktu, varoşlardan geliyordu. Vesayeti aşmak için cemaatin eğitimli elemanlarına güvenmek zorundaydı. Vesayet ortak düşmandı.

    Vesayete karşı mücadele birlikte verildi. Ancak vesayet hukuksuz bir şekilde bitirildi. Ergenekon ve Balyoz davaları hukuk adına yüz karası kumpas davaları oldu. İktidar ben bu davaların savcısıyım diyerek hukuku siyasallaştırdığını itiraf etti.

    Elele yapılan bu hukuksuzluklar Türkiye’yi hızla demokrasiden uzaklaştırdı. Toplumun bir kesimi (laikler) umutsuzluğa kapıldılar, demokratik haklarının ellerinden alınacağı kuşkusuna kapıldılar ve Gezi’ye sarıldılar.

    Vesayetin yenilmesi ile ortada ortak düşman kalmadı. Ama iki güç bıraktı. Siyaseti ve cemaati. Siyaset haklı olarak ben seçilmiş demokrat siyaseti temsil ediyorum ortak almam dedi. Ama cemaat hakkı olmadığı halde kendinden hak gördü, siyaseti vesayetten o kurtarmıştı, ve ısrar etti ortaklıkta. Bu kavganın sonunu biliyoruz. Darbeyle biten bir büyük kavga bu. Sonucu tüm ülke için hüsran.

    Tavuk-yumurta ikilisi gibi. Cemaat de iktidar da ortaklaşa hukuksuzluklarla büyüdüler. Sonuçta iktidar herşeye hakim oldu. Onu buraya getiren de cemaat oldu. Akp’nin baştaki demokratik siyasi parti kimliğinden bugünkü otokrat yapısına evrilmesini sağlayan cemaattir. Buradaki rolünü inkar edilemez.

    Cemaati bozan da iktidar oldu. Başta bir eğitim gönüllülüleri olan başlayan yapı, sonuçta siyasete gömüldü, siyasetin aracı oldu, kendinde güç gördü ve iktidara önce ortak sonra talip olmaya kalktı. Bunun cezasını da çekiyor şimdi.

    Sonuçta ülkemiz maalesef demokratik bir düzene kavuşamadı. Bunun sebebi de gerçekten demokrasiyi bilmememiz. Demokrasi iktidarı ele geçirip istediğini yapma rejimi değil. Bu ülkede yaşayan herkesin, laiklerin, Atatürkçülerin, Alevilerin, Kürtlerin ve tüm azınlıkların bir arada yaşanmasının garantisi demokrasi olmalı, ve bir arada yaşama duygusunun da geliştirilmesi gerekiyor. Herkesin eşit vatandaş olduğu, hakkının hukukunun yenilmeyeceği hissi olmalı herkeste. Demokrasi bunun sağlayıcısı olmalı. Bizde demokrasi iktidarı ele geçirmenin ve despotluğun aracı oldu şimdiye kadar. Bundan vazgeçilmeli. Aksi takdirde barışa ve refaha ulaşamayacağız.

    • Bilginizi geçmişin tecrübelerine ansiklopedik yer zaman ayırarak harcamayın.
      Çook konuşulacaktır gelecekte.
      Muhalefetten şikayet eden çok, geçmişe avukatlık mı yapsın? Yoksa,
      Sarı pembe muhalefet!?
      Hadi demokrasiyi savunsun yeter!☺️
      *Demokrasi birarada yaşayabilmeyi temin etmekte yeterli olacaksa ders olsun okutulsun okullarda☺️
      *Öncelikle işi aşı evi barkı olmazsa insanın, neylesin refahı neylesin barışı?
      *Cemat balyoz gezi beka etnik fasa fisolar derken bak!?
      Kuru bakır…
      Döviz…
      Enflasyon…
      İşsizlik..
      Zamlar…
      (Bir mangal alsın herkes, pişir pişir ye?).

  2. Merkez rezervi 127 milyar dolara ulaşmış. Öyle diyor iktidar. Neden 128 değil, bir şey hatırlatıyor bu bana. Bu rezerv elbette borç, swap şu bu. Çünkü yakın zamanda bankanın -50 milyar dolar borçlu olduğu gösterildi. Üstüne daha fazla borçla rakamı buraya çıkardınız diyelim. Bunun faizi diyeti nedir. Yani bilinmezlik ve belirsizlik içinde bir ülke. İktidar her ağzını açtığında dolar zıplıyor. Bu da bilerek yapılan bir hareket. Doların yükselmesini,
    kendi çevrelerinin dolar birikimlerini daha da değerlendirmeyi, ülkenin nesi var nesi yok kapmayı ve satmayı, milletin ucuz işçiliğini ve üretimini de köle pazarında satmayı hedefliyorlar. Al sat ekonomisi. Bu gerici iktidarın ülkeyi getireceği yer de burası ancak. Demokrasi sınıfından düştük (Biden demokrasi zirvesine çağırmamış), hukuk ve adalette diktatörlüklerle anılıyoruz, ekonomisi de köle pazarı seviyesinde. Budur Türkiye’nin 100 yılda getirildiği zavallı durum. Hepimiz adına utanılacak bir durum. Yurt dışına çıkamıyoruz utançtan, gerçi kurlar da izin vermiyor artık. Köle pazarında köleyiz. iPhone son model 28 bin TL olmuş. Araba almıştım bu fiyata kısa zaman önce. Ülker gofret de yarım yarım satarlar yakında.

    • 128 milyar muhalifin gittiği bir yolun km göstergesi artık☺️
      Ucuz işgücü veya svap hükümet politikaları. Tutmazsa gider.
      28 bine tilifon al! Ama, lazım ise! Alo demek için 28binlik tilifon masraf değilmi (ye paranı ye) Dosyalar raporlar mı indiriyon seyehatlerinde??
      Arabaları azaltsalar benzin kuyruğu olmaz! Diyen yönetimin var bak?
      Tam gofret bir bütün simit neyine??

  3. Son iki cümleye gelinceye kadar ne yazdığınızı anlayamamıştım,son iki cümle herşeyi yerli yerine koydu…:-)

  4. Fehmi Beyin , hangi yönden hangi fıkrayı uygun gördüğünü tam olarak tahmin edemedim;
    ancak aşağıdaki neden olmasın!
    Nasrettin Hoca bir gün evde karısına vasiyette bulunmuş,
    – Hanım, öldüğüm zaman beni mezara başaşağa yerleştirin !
    Hocanın hanımı , bu acayip vasiyete bir anlam verememiş ve oldukça şaşkın bir şekilde sormuş,
    – Hayırdır efendi, o da nereden çıktı , niye başaşağa gömülmek istiyorsun ?
    Hoca efendi muzip muzip ve bilgece gülümsemiş,
    – Eeee… hanım! Kıyamet koptuğu zaman dirilip ayağa kalkması kolay olur !
    Selamlar, iyi geceler

  5. Erdoğan bugün de „Bu faizler düşecek. Biz yüksek faize vatandaşımızı ezdirmeyeceğiz.“ Dedi ve TL bugün 20-25 kuruṣ değer kaybetti. Biz 10 kuruṣ diyelim ve 448 milyar dolar dıṣ borcun bugün TL karṣılığının ne kadar yükseldiğini hesaplayalım.

    448. 000.000.000 X 0.10 TL = 44.800.000.000 (44 milyar 800 milyon) TL.

    Bu parayla kaҫ tane fabrika yapılırdı!

    Ekonominin kitabını yazan Erdoğan neden bunu yapıyor?

  6. Siteye uzun zamandır en çok katkı verenlerden biri Ender. Kendisinin H. Gayret’le aynı odada mı yoksa farklı bir yerde mi çalıştığı konusunda ciddi şüphelerim var. Hükümetin en absürd iddialarını (şayet Cemaatle ilgiliyse) çekinmeden tekrarlıyor, hatta Hükümet yandaşlarına da tur bindiriyor. Bugün gene literatüre girecek bir katkı yapmış. Cemaat ülkede temel kriz tetikleyicilerden biriymiş. Yani bakın bu keşif Nobel bile alabilir.
    Eh böyle farklı külahlar giyinmiş biribirini destekleyen atışmacılar varken bu Hükümete ne olur ki? Muhalefetimizin de hiç kusuru yokmuş. Bence de öyle. Mecliste dokunulmazlıkları Cemaat kaldırdı? Daha önceki başörtüsü yasaklarını da Cemaat yapmıştı zaten. 2015 yazında bir araya gelip bir Meclis Başkanı seçmeyi beceremeyen de Cemaatti. Emme basma tulumba gibi Suriye ve diğer yurtdışı tezkerelerini de Cemaat onaylamıştı Meclis’te. Hatta Erdoğan’ın abuk OHAL kanunlarını da Meclis’te Cemaat onaylayıp meşrulaştırdı. 15 Temmuz’u araştırmaya da Cemaat engel olmuştu diye hatırlıyorum. Yürü be Ender kim tutar seni. Bak şimdi laikler iktidar da oluyor. Ülkeyi dinciler batırdı, siz laikler de müthiş prim yaptınız öyle mi? Nasıl olsa iktidarla da aynı dille konuşuyorsunuz. Böyle başa böyle tarak.
    Öncelikle 17-25 Aralık’tan başlayarak yolsuzlukları ortaya dökme cesareti gösteremeyen, hala o yolsuzlukları dillendirirken de; hayatları pahasına onları ortaya çıkaran ve bugün hapiste olan polis ve hukukçuları savunamayan muhalefetten bir nane olmaz. Bunlar sarı muhalefettir. Bu tablonun oluşmasında son yedi yıldır ülkede hayat hakkı olmayanların sorumluluğu var ama yolsuzluklar için Hükümetle işbirliği yapan muhalefetimsilerin hiç kusuru yok. Bekleyin, Erdoğan demokratik bir seçimle size ülkeyi teslim edecek. Bak Cemaat’ten de kurtuldunuz. Haydi hayırlı olsun!

    • Okur arkadaşın “Bunlar sarı muhalefettir.” görüşüne katılıyorum ama “Enderin Siteye uzun zamandır en çok katkı verenlerden biri” olduğu iddiası biraz havada kalmış; uzaktan okumaktan kaynaklı bir yanılsamadır heralde…
      Yahu bi ender beyin karaladığı ikişer kelimelik cümlemsilere bakın, bir de benim paylaşımlarımı okuyun;
      bakalım hangimizin metinlerinde en çok farklı kelime ve kavramlar geçiyor?
      Değil aynı paragrafta, aynı yorumda bile bir kelimeyi iki kere kullandıysam dişimi kırarım!!!
      Sapla samana bir de beni karıştırmayıverin bilader!

  7. Nasreddin hocanın ekonomik modelinin bile bir mantığı var.
    Koyunların çalılardan geçerken tüylerinin takılması bir mantık doğrusu.
    Göle maya çalmak bile bir umut işareti.
    Bu iktidarın hiç bir mantığa dayanmayan sadece bi bakak ne olacak durumu.
    Ben ekonomistim kibirinin ülkeyi getirdiği hazin durum.
    Zamsız akaryakıt kuyruklarını araba bolluğu ile izah etmeye çalışan zavallı zihniyet.
    Insanları 250 gram kıyma üç domates iki biber iki mandalina ile ekonomik kurtulus savaşina davet eden ama 100 bin tl maaşindan feragat etmeyi aklina getirmeyen karnı tok sırtı pek milletin vekili

  8. “ulus devlet-küresel sermaye” mevzusunda sayın Süleyman Karagülle’yi de hatırlamam gerekirdi.

  9. NASRETTİN HOCA OLAYI

    Nasrettin hocamızın fincancı katırlarını ürkütmek isimli bir fıkrası da var. Bilenler bilir bilmeyenler bilenlerden dinlesin.

    Bu dünyada rahat etmek isterseniz fincancılardan uzak duracaksınız, fıkranın ana fikri bu.

    CUMA MESAJI

    Cuma bayram-kıyamet
    Semada ezan kamet
    Toplanır onda ümmet
    Cümleten Cumamız mübarek olsun

    Cumada kalkar perde
    Hakka yalvar seherde
    Sevabı çarpar binle
    Cümleten Cumamız mübarek olsun

  10. Ulus devlet-küresel sermaye çatışması tezine göre, bu politika tutarlı görünmüyor. Rahmetli Mahir Kaynak’a göre, Çin, küresel sermaye ile anlaşıp ülkesini yatırım cenneti yapmıştı. Eğer Türkiye bu çatışmada ulus devlet tarafındaysa, “faiz lobisi” ve “dış güç” tanımları (çoğu zaman açık bir şekilde olmasa da) küresel sermaye için kullanılıyorsa, ki veriler bunu gösteriyor, küresel sermaye gelip yatırım yapar mı?
    Diğer yandan, Çin, son 30-40 yıl içerisinde nitelikli iş gücü yetiştirme konusunda çok ciddi yatırımlar yaptı. Bu da diğer politikası ile uyumlu.
    Benzer şekilde, İran’ın eğitim yatırımları da kayda değer. Bugün, nükleer teknoloji geliştirmede belirli bir aşamaya geldilerse, eğitime, özellikle temel bilimlere, yatırımlarına borçlular.
    Bu konuda bizim eksikliğimiz malum. Nitelik-nicelik arasında bir seçim yaptık, ve tercihimizi nicelikten yana kullandık. Eğer gelir yatırım yaparlarsa, nitelikli işgücünü nereden bulacaklar? Vasıfsız işgücü gerektiren yatırımların da istenen katma değeri oluşturmayacağı aşikar.

    • Ne eğitimi bilader, iran daha geçenlerde tahran havaalanından kalkan ukrayna yolcu uçağını yine tahran hava sahasında, hava savunma sistemine(!) ait bir füzeyle vurup düşürmedi mi???

  11. Aslında model falan yok,hazine bosaldi müdahale edecek herhangi bir şey olmadığı için bu absürt açıklamalar yapılıyor.

  12. CEZALANDIRMAMA GARANTİLİ HIRSIZLIK PROJELERİ
    Yap İşlet Devret modeli kendi başına iyi yada kötü bir model değildir.
    Bu model bir finansman modelidir.
    Her bir sözleşmenin koşulları iyi ise iyi, kötü ise kötüdür.
    YİD modeli ile yapılan sözleşmelerin neredeyse tamamını, şu anda bir adada mukim millet düşmanı dahi yapmaz.
    Örneğin kredisi hazine garantili 2 yıl önce hizmete(tabii ki milletin değil soyguncuların hizmetine) giren köprünün maliyeti 1 milyar dolar.
    Yıllık garanti ise ise 511 milyon dolar.
    Bu şeklide 2035 yılına kadar devam edecek.
    Geçen 2 yılda bedeli zaten ödendi.
    Kalan 14 yılda 7 köprülük soygun.
    Bir de köprünün altındaki deniz hattının garantileri var.
    Sembol havaalanını bilmeyen yok.
    En son 54 havaalanından 49 u zararda idi.
    İlaç şirketlerine 1 Euro 4,5 TL ile ödeme yapılırken, çetelere pandemi ortamında bile yani mücbir sebep ortada iken milyarlarca dolar günü gününe ödendi.
    Asıl soruya gelir isek:
    – Bu çetelerin “paravan” olmadığını düşünen var mı?

  13. Türkiye potansiyeli büyük bir ülke. Tek problemi kötü yönetim. Kaynaklarını ve potansiyelini heba ediyor bu kötü yönetim. Ortak akıla ve demokrasiye dönmek zorundayız. Açık, paylaşımcı, uzlaşmacı demokrasiye döneceğiz. Bunun için kararlı olmak ve bir an önce bu anti demokrat ve yolsuz iktidarı değiştirmek zorundayız.

  14. Demokrasi açık bir yönetim biçimidir. Herşey açık bir şekilde tartışılır, karara varılır ve uygulanır. Bizim yeni sistemde herşey kapalı kapılar arkasında pişirilip uygulanıp sonuçlarına katlanmamız bekleniyor. Bu elbette dikta yönetimlerinin tercihi ve kabul edilemez. Biz Çin olmayı da kabul etmiyoruz. Ucuz işçi pazarı olmayı da. Biz birinci sınıf bir demokrasi olmayı hedefliyoruz. Bunun için de önce bu gerici iktidarı değiştirmek zorundayız. Daha fazla zaman kaybetme lüksümüz yok.

    • Sayın Koru ,
      Fakülte de İktisada Giriş dersinde ilk öğretilen konu , arz nedir , talep nedir fiyat nasıl oluşur idi. Türkiye de döviz de bir mal gibi talep edildiğinden fiyatı artmaktadır. Ancak bu artış elinizdeki TL miktarınca olacaktır. Eğer karşılıksız para basılmaz ise kur bir noktada denğelenecektir. Reis bu konuda ekonomi yönetiminin müdahale etmemesini istedi ancak buna muhalif davrananlar oldu ve gönderildi.
      Türkiye de bankalar da bulunan mevduatın yarıdan fazlası ki bu rakam 235 milyar dolar olup 80-100 bin gerçek ve tüzel kişiye aittir. Sorun bu kadar servet nasıl oluşmuştur ?
      Ülke ekonomisinin son 170 yılında sürekli borçlanma ve borç ödeme olmuştur. Ancak en büyük borçlanma Ak parti iktidarı döneminde olmuştur ve bunun çoğunun da altında Ali Babacan ın da imzası vardır. Eğer düşündüğünüz işi yapmak için paranız yeterli değilse borç almak gerekir. Önemli olan yapılan işin getirisinin borcun maliyetini karşılayıp karşılayamayacağıdır.
      Panama kanalı projesi Ferdinand başkanlığındaki bir Fransız şirketi olan Vikont de Lesseps tarafından 1881’de inşa edilmeye başlandı, ancak 1889’da başarısız oldu. …250 milyon dolar Avrupalı bankerlerin parası battı. Bunlar toplanıp ABD başkanına gittiler ve bu işi bitir paramızı kurtar dediler . Theodore Roosevelt, Hay – Bunau-Varilla Antlaşması’nı müzakere ederek ABD’ye verdi. Kanal Bölgesinin kontrolünü ABD altında çalışmaya ve 1904’te denetim başladı ve Panama Kanalı 1914’te tamamlandı . Bunun maliyeti 5 milyar doları buldu. O zamanın parası.
      Alınan paralar alt yapı projelerine harcandı. Bu ülkedeki toplam verimliliği arttırmak için yapılması gereken işler içindi. Evet ipin ucu biraz kaçtı ama Japonya, Çin , Almanya hep böyle geliştiler. Sömürgeciler de başka türlü zenginleştiler . Ne yapalım şimdi. Borç dilenmeye devam mı edelim. Bunu mu istiyorsunuz ?

      • swap anlaşmaları ne anlama geliyor, swap ile gelen para baba parası mı?

        Sözüm meclisten dışarı, ya arkadaş her gün okuduğunuz Fehmi KOru, kötü yazılar nasıl okunur diye kurs açsın bari yayın yönetmeni. böyle de olmaz ki, madem anlamıyon niye okuyon o zaman:))

        • Baran bey “Sözüm meclisten dışarı, ya arkadaş her gün okuduğunuz Fehmi KOru, kötü yazılar nasıl okunur diye kurs açsın bari yayın yönetmeni.” buyurmuşsun da;
          ahmet arkadaşın münasebetsizce yorumlarına çanak tutup sayın yazarı eyyamcılıkla itham edip seviyesizleştiniz yetmiyormuş gibi bugün de sayın korunun yazıları hakkında nitelik tartışması mı açtınız?
          Daha iyisini siz yazın da biz okuyalım!
          Bak, kendinden büyük ve yetkin insanlara karşı öncelik saygılı olmalısın, bizim kültürümüzde bu yazdıkların kabalıktır, misafirlikte evsahibine artislik yapılmaz, ayıptır! Beğenmiyorsan okumazsın!
          Kurs açsınmış!
          Adam gibi bir özür dileyin artık…

          • “kötü yazılar” ifadesi bana ait değil Gayret bey, yazar kem gözlerin nazarını bertaraf etmek istemiş ya da tevazu yoluna gitmiş, ya da gerçekten de yandaş yazarımsıların kötü yazılarını okuma becerisi geliştirememizi öğütlemiş. propagandayı okuma gerçekten de beceri isteyen bir şey.

  15. Vatandaşın bankalardaki döviz parası İngiltere swap piyasalarında Türkiyedeki vatandaşın dövizi teminat gösterildi.

    • Olmayan döviz elbette. Sanal döviz. Öyle bir para yok. Karşılığı yok çünkü. Merkez bankası da ikide bir rezerv 123 milyara ulaştı gibi açıklamalar yapıyor. Tükettikleri 128 milyara denk getirdiler basılsa bir yıl içinde. Buna inanmak da mümkün değil. Çünkü bankanın yaptığı döviz ihale işlemleri uzun süredir açıklanmıyor. Yani salla ne aklına gelirse. 200 milyar deselerdi bari. Bu kadar kötü bir yönetimi haketmiyoruz. Bu kadar beceriksizliği de. Bu iş bilmez beceriksiz ekibi daha fazla çekmek zorunda değiliz.

  16. Ne ilginçtir AKP Muhalefete ve cemaate attığı tüm iftiraları kendisi birebir yaşıyor.
    yakında yağ kuyruklarınıda bekliyoruz.

    • Cemaat ülkenin içinde bulunduğu krizin temel tetikleyicilerinden birisi. Muhalefet ile aynı kefede değerlendirilemez. Cemaat erken güç zehirlenmesi ile iktidara ortak olduğu hissine kapıldı ve hem Akp’yi bozdu hem de ülkeyi büyük bir karmaşaya götürdü. Hukuku kendi güç temerküzü için araç yaptı ve bunun cezasını çekiyor. Akp de aynı hukuksuz yöntemlerle iktidarını uzatmaya çalışıyor. Ancak hukuksuzluk sonuçta onu araç olarak kullananları da kötü bir şekilde vuruyor. Ülkemizin geriliğinin temel sebeplerinden biri. Hukuktan uzaklaşma.

        • Durma yolcu, devam et!
          Ekonomide ve özellikle yargıda bugün yaşanan kimi dalgalanmalara ve çelişkili kararlara da bakılacak olursa,
          kamu kurumlarının fetöcü kadrolaşmadan tamamen arındırıldığını söylemek için henüz erken olduğu anlaşılıyor maalesef…

  17. “Nasrettin Hoca Modeli” modelin kapağı, esas model, hazineden kamu bankalarına oradan ucuz kredi. Tabii ki herkese değil.

Yoruma kapalı.