Yerel seçimde en görünür kişilik Cumhurbaşkanı Erdoğan.. Ya seçmen sürpriz yapmaya kalkarsa?

70
Reklam

Bu ayın son günü yapılacak seçimde iktidar cephesinin (AK Parti + MHP) en görünür kampanya silahı hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı da olan AK Parti lideri Tayyip Erdoğan

Önceki seçimlerde de kendisini yoğun biçimde meydanlarda ve televizyon ekranlarında görüyorduk, reklam panolarında resimleri yer alıyordu, ancak bu defa görüntü daha yoğun…

Sokakları süsleyen dev panolarda hiçbir iktidar adayının tek başına görüntüsü yok; yan yana panolarda tek başına Tayyip Erdoğan, o ilin belediye başkan adayıyla ikili olarak Tayyip Erdoğan, en sonda da ilçe ve il belediye başkan adaylarıyla üçlü olarak yine Tayyip Erdoğan yer alıyor…

İlk kez dün fark ettim: İktidar cephesinin küçük parçasını teşkil eden MHP’nin İstanbul/Beşiktaş’ta adayı var, onun reklam posterlerinde de Tayyip Erdoğan yer alıyor.

AK Parti ile MHP’li aday posterleri arasında tek fark, AK Parti’nin beyaz, MHP’nin ise kırmızı zemini tercih etmeleri…

Panolarda kullanılan ‘Memleket İşi, Gönül İşi’ ortak sloganına yine Tayyip Erdoğan‘ın elinin kalbinin üzerine uzandığı fotoğrafı eşlik ediyor.

Cumhuriyet İttifakı için bu seçim kampanyasını organize eden profesyoneller, belli ki, Tayyip Erdoğan‘ın seçmen kitlesi üzerindeki etkisinin AK Parti ve MHP’nin parti olarak vatandaştaki karşılığından hayli ileride olduğu tespitinden hareketle böyle bir yola başvurmuş durumdalar.

Seçmenler, bu seçimde, AK Parti ve MHP’nin çıkardığı ittifak adaylarını düşünerek değil, onlara her bakımdan kefil olan Tayyip Erdoğan‘a güvenerek oylarını kullanacaklar.

Zaten bu yüzden de, seçimi Cumhuriyet İttifakı ‘zafer’ kazanarak bitirecek olursa, bunu, tek başına Tayyip Erdoğan‘ın başarısı olarak görmemiz ve tarihin de o şekilde kayda geçirmesi gerekecek.

Reklam

Ya tersi olursa?

Vatandaş sürprizi seviyor

Dünyanın seçim yapılan başka ülkelerinde olduğu gibi bizde de seçimler sürprizlere açık etkinliklerdendir. Seçmen denilen kitle, her zaman olmasa da, ara sıra sürpriz yapmayı, siyasileri şaşırtmayı seviyor.

Kendi meslek hayatımda pek çok kez seçmenin bu özelliğini müşahede fırsatı buldum. 12 Eylül (1980) askeri müdahalesi sonrasında gidilen ilk genel seçimde, lideri Kanada’da büyükelçi iken getirilip parti başkanı yapılmış bir orgeneral olan Milliyetçi Demokrasi Partisi‘nin iktidar olması bekleniyordu.

Turgut Özal‘ın Anavatan Partisi (ANAP) iktidarıyla karşılaştı Türkiye…

Ülkeye çağ atlattırdığı ve “Bizim alternatifimiz yok” iddialarının sahibi olan Turgut Özal‘ın ANAP’ı, ikinci yerel ve ikinci genel seçimlerinde seçmenden okkalı tokatlar yiyecekti.

Refah Partisi‘nin 1991’de Konya’nın, 1994’te Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirlerin belediye başkanlıklarını kazanması, 1995 genel seçiminde sandıktan birinci parti olarak çıkması da seçmenin siyasi hayatımıza sürprizleriydi.

Bazı oylarını (yüzde 7 kadarını) Cem Uzan‘ın Genç Partisi‘ne kaptıran MHP’nin baraja takılması sayesinde AK Parti’nin tek başına iktidarını getiren 2002 seçimi de öyleydi. Sürprizdi.

Reklam

Hatta bu tabloya, sonucu itibariyle AK Parti’nin iddiasını zedeleyen, görüntüsünü bozan 7 Haziran 2015 genel seçimini de ilave edebiliriz.

Anketlerin yalan söylediği ileri sürüldüğü ve gerçekten de anketlere çelişkili sonuçlar yansıdığı görüldüğü için, dört hafta sonraki seçimde sandığın ne diyeceğini öngörmek zor.

Sürpriz yaşanır mı? İttifak cephesi partilerinin oylarında düşüş olur, hayati önemde görülen büyük kentlerin belediye başkanlıklarını iktidar partileri dışındaki partilerin adayları kazanır mı?

Böyle bir durum olabilir de, olmayabilir de…

Ya olursa?

Ankara, İstanbul, Bursa, Manisa, Balıkesir gibi illeri iktidar partileri kaybederse? İki partinin güçbirliği ederek katıldığı seçimde, her iki partinin de kan kaybettiği görülürse?

Kuşku dolu bu soruları, her akşam birden fazla kanalda seçmen karşısına çıkan Tayyip Erdoğan‘ın söylemine de yansıyan bazı mesajlardan ve özellikle görev tanımlarında ‘seçime kadar muhalefet partileri ve muhalif adayları yıpratmak’ yazdığı izlenimi verecek tarzda yazılara imza atan kalemlerin üslubundan hareketle soruyorum.

AK Parti MHP işbirliğinin işe yaramayabileceği beklentisi içerisinde bulunduklarını düşündürüyor mesajları ve üslupları…

İki partinin parti kimliklerini geride bırakarak Tayyip Erdoğan popülerliğini ön plana çıkaran bir kampanya ile girdikleri bu seçimde beklenen sonucu alamamaları küçük bir ihtimal olabilir; ama seçmenin ara sıra da olsa sürpriz yapma muzipliği akılda tutulduğunda, sandık beklenenden farklı bir sonuç verirse ne olacak?

Geçen yıl yapılan başkanlık seçiminde oyların yüzde 50’den fazlasını almıştı Tayyip Erdoğan; ittifak partileri onu ön plana çıkararak yürüttükleri şimdiki kampanya ile Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ı bir kez daha oylatmış olmayacaklar mı?

Bu yönüyle de ilginç bir seçim olacak 31 Mart yerel seçimi…

ΩΩΩΩ

Reklam

70 YORUMLAR

  1. Madem konu Heykel’den, israftan açıldı. Tarihi bir vakıayı sayın okurlara duyurmeyı uygun gördüm:
    G.M Kemal Atatürk öldükten sonra, İktidara gelip, kendini Milli Şef ilan eden silah arkadaşı
    İSMET PAŞA, banknotlardan Atatürkün Resimlerini sildiriyor, yerine kendi resimlerini bastırıyormuş
    Bu yetmiyormuş gibi, YURTTA ATATÜRKE ait ne kadar HEYKEL varsa – Lenin Heykelini yıkanlar gibi – Atatürkün Heykellerini yıktırıp, yerine, kendi heykelini diktiriyormuş.
    Yapılan israftan, İsmet PAŞANIN bu tavrından Şikayetler artınca, Rahmetli zeka sahibi Necip Fazıl
    Kısakürek, ” Sütunlar (gövdeler) yerinde kalsın, sadece, ” KAFA (baş) ları DEĞİŞTİRİN ” diye tavsiyede bulunmuş. Heykel yaptıracaklar, bu tarihi Pratik Gerçeği HATIRDA bulundursun, istedim.

    F.Koru, Bütçeyi de güçlendirmek için Yorumculardan kelime başı BEŞ KURUŞ tahsil etmeli.

  2. Fehmi bey! Bizde nasil olsa her 6 ay veya senede bir seçim yapıldığına göre, bence Erdoğanin resimleri yerine Heykellrini dikerseler daha az israf olur…..!!!!! Yalniz etraflarinide demir parmakliklarla çevirsinlerki ona oy verenler cennetlik olduklari için!!!!!!! Hic değilse gider parmakliklara dilekleri kabul olmasi için renk renk çapit bağlarlar….
    O zaman heykellerin görünümüde muhtesem olur….
    Merak etmesinler heykellere Almanyadaki gibi kimseler dokunamaz ve protestoda edemezler..
    Çünkü Erdoğanın DİŞ DÜSMAN yaraticilik özelligi ve danişıkli dövüşü cok iyi becerdiginden dolayi seçimleri kazanmasini cok iyi biliyor……
    Istiyen meslaktaşi Trumpin son Twittine ve dolarin fiatina baksin.

    Nusret bey! bu yorumu yazarken sizin kulaklarinizide çinlattim.
    Seçimlere Bir hafta değil 3 hafta kala ataga gectiler.?

    • Nurdan hanım bu heykel örneğiniz farklı çağrışımlar yapabilir, bu tür örnekleri vermeden önce çok düşünmek gerekir bence.

      • Necip bey! Insan Eski AKP li olunca sağ olsunlar eski partidaşlarım halen daha beni AKP li zannetikleri için, Erdoğan’da ikinci Cumhurriyetin (Başkanlik sistemi) kurucusu olduğundan dolayı gazi ünvani verilmesi için propogandaya başladiklarini anlatan bir vidiyo göndermişler…..!!!!!!
        Bu heykel olayınide ben önce onlara önerdim onlar çok sevindiler…
        Onun için.
        Buradada paylaşayim dedim.
        Hatta GAZI REIS ordan oraya koşturmaktan yorulmasın diyede konuşan heykeli önerdım.
        Cokta mutlu oldular ve zaten kendileride heykel fikiri üzerinde çalişdiklarini söylediler….!!!!!!
        Cumhurriyetin kurucusu Atatürkün Heykeli oluyorda!
        Türk usulü Başkanlik Sisteminin kurucusu olan 15 Temmuz GAZISI reisin heykeli dikilmemis olurmu?
        Zaten iki kategorideki başkanlarin heykelleri dikilir. Birisi savaş kahramanlarinin,diğeride DİKTATÖRLERIN.
        Her halukarda Erdoğan heykelinin dikilmesini fazlasi ile hak etmiş durumda.
        Almanlar adamcağiza haksizlik ettiler zamanini dahi beklemeden,dikili heykelini kaldirdilar.

        • Nasıl kategorize ederseniz edin, bizim toplumumuzda, özellikle de yaşarken bir kişinin heykelinin yapılması pek tercih edilmez bilirsiniz. Terk-i dünya edip tarihi bir şahsiyet haline geldikten ve yaptıklarının önem ve değeri daha objektif olarak değerlendirildikten sonra belki.. Yaşarken ve iktidardayken kendi heykelini kendileri diktirenler sizin dediğiniz gibi diktatörlerdir.

  3. Sn Erdoğan’ın UZAYA GİTME KONUSU / KURAN’da UZAY

    Sabah gazetesinde gördüm. Başkan: Uzaya da çıkacağız” diyor, muhalefete inat. Uzaya çıkılır. Gayet mümkün. Bundan daha önemlisi sağlam temeller üzerinde-üretime dayalı olarak kimseye muhtaç olmadan gilişmiş ülkelerin gelişmişlik düzeyine gelebilmek. En gerçeğe uygun hedef bu olmalı. Kendini uzay aracında kullanılan malzemeleri yapabilcek teknoloji seviyesine getir, bu önemli. Hayal gücümüzü niye önceliksiz işlerle beyhude işgal ediyorsun Sn. Başkan. Öz kaynaklarını değerlendir denizleri değerlendir-Akdenizde Egede petrol ara, gaz ara… toprağı doğru dürüst işlemeyi öğren. Taşından toprağından kıymetli madenleri ayır. Bunları saflaştır metal-alaşım haline getir. Senin önceliklerin bunlar. Bu vesileyle millete iş kapıları açılsın. En temel metallerden demiri bile çokçası ithal ediyorsun. Demir-Çelik üretim tesisi kur-işi ehline ver. Halk bunları gayet güzel işletmesini bilir. Bu ulaşılabilen gayet makul bir hedef. Uzaya çıkma, akıl mı arayacaksın? Bu havai arayışın güç-bela, zor geçinen milletinin kesesinden çıkmasını mı bekliyorsun. Bu nasıl milleti düşünmek oluyor? Hele bir oturduğun yerinde ülkende, her şeyin denk olsun. Ondan sonra uzaya gitmeye gelsin sıra. Fakülte mezunusun, Allah sana bu ülkenin yönetimini nasib etmiş. Ne güzel, bunu fırsat bil. Layıkıyla, harama bulaşmadan, kul hakkına girmeden, israf etmeden hakkıyla yönet bu ülkeyi. Bunu yaparsan muhalefet dahil herkes yardımcı olur.

    Kemalist-laikçi marka aklı bir karış havada müslümanlar, ezberine giden uyuşuk müslümanlar Osmanlıdan beri saçma-sapan kavgalarıyla bu millete çok vakit kaybettirdiler, askerler de ha keza. Bu kavgalar son zamanlarda deist-ateist üretimini arttırdı. Sorumluluk sahibi Sn. Erdoğan da birleştirici olacağına, bu kavgayı körükleyenlerden biri olmuştur.

    Uzay konusu Kuran’da sık sık değinilen bir konu. DiN sahibi Allah Kainatın da sahibi.

    Bir çok ayet var. Şimdiki nesil, okumadan etmeden “The Gülen Cemaatının”, “The Akpartistan cemaati”nin kavgalarından bulanmış bir şekilde ezberine “Deist”, “Ateist” olurken, öğrencilik yıllarımda Kuran’ı okuduğumda bir kenara not ettiğim örneklerdendir, şu alttakiler – hepsi Diyanet Tercümesiden (belki, iman tazeleme konusuna da vesile olabilir):

    1) Gökler’in ve Yer’in (dünyanın) yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler (Mümin- 57. Ayet)

    2) Bir gökleri, Yer’i ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık (Enbiya 16. Ayet; Duhan 38. Ayet)

    3) Göklerde ve Yer’de olanlar Allah’I tesbih ederler. O güçlüdür, Hakimdir. Göklerin ve Yer’in hükümranlığı O’nundur. Diriltir, öldürür. O herşeye Kadir’dir. O her şeydem öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı Son’dur. Varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O her şeyi bilir (Hadid- 1,2,3. Ayetler)

    4) Göklerde ve Yer’de nice belgeler vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler (Yusuf- 105. Ayet)

    5) Gökleri ve Yer’i yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya Kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü O yaratn ve bilendir (Yasin-81. Ayet )

    6) Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin Yer’in çevresini aşıp, geçmeğe gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah’ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki! (Rahman- 33. Ayet)

    Bunların her biri hakkında bir kitap yazılsa yeridir. Tevrat ve İncil’i henüz ayrıntılı olarak incelemedim-zamanım olmadı. Iddia edebiirim ki hiç bir dini kitapta bu konular kadar açık ve net bilgiler yok (var diyen referansıyla yazsın-bakalım.olduğunu sanmıyorum. Olsaydı internette kimbilir ne reklamlarını yapardı Yahudi ve Hristiyanlar- Onlar, ancak Hz. Muhammed’i yalanlamakla küçük düşürmeğe çalışmakla meşgul).

    Akıl*İman Sentezi bakış açısıyla bazı çıkarımlar:

    a) 4’e göre bilim ve araştırma teşvik ediliyor
    b) 5’e göre uzayda dünya gibi gezgenler ve hatta bizim gibi yaratıklar ve insanlar vardır (her geçen gün yeni yeni gezegenler bulunuyor)
    c) 6’ya göre in yerçekimi kuvetini aşabilen bir güç geliştirerek atmosferi geçmek mümkün. Buna müsade olduğuna işaret var. Ancak, “bilin ki” deniyor “bu size verilen güç sayesindedir”. Başka bir deyişla “Allah’ı tanıyarak bu işi yapın- yani, ‘besmele’ çekerek”!….

    • Maşallah sayın h.keleş, dönem ödevi falan mı yapıyorsunuz; bu kadar yazmaya tabii kafa mı dayanır? Ben de önceki yorumda verdiğiniz ev ödevini bitirdim sayılır:) kazakistan son bikaç yıldır tümüyle latin alfabesine geçmiş ve kullanıyorlar! İlkokul ve üniversite seviyesindeki kazak/istan tarihi kitapları; kazakların ilk atası “ertürk”tür diye başlıyor, bilginize. Haa, tarih bilinci zayıfça olan mankurtlar bizde olduğu gibi her yerde vardır tabii:) rusya kazakistandaki türkçül yönetimi destekliyormuş; çünkü hemen sınırdaki çin ejderhasına karşı kazakistanı tampon bölge olarak görüyorlarmış. Hazır aklıma gelmişken şiir seviyorsun ya; ilk kozmonotumuz ebubekir toktaroğlu aya ayak bastığı zaman tanınmış bir kazak alimi de yazdığı sevinç şiirinde ay yüzeyinden dünyaya bakan gökmenimizin ağzıyla şöyle diyordu: “ey yeryüzü, artık insanoğluna sen tapın!” tevratı okumadıysan benden duymuş ol bari; milletlerin ortaya çıkışı hakkındaki bölümde şöyle deniyormuş: “nuhun oğlu yafesin üç oğlu olmuş, isimlerini; türk/rus ve ermeni koymuş:) yaşasın solidarite! Yaşasın enternasyonal dayanışmamız!

      • Alfabe işine sevindim. Demekki gelişme var. Diğerlerinde durum nasıl? Peki söyler misin niye Kazakistanın devasa kaynaklarına çoğunlukla rus, ve hatta Batı şirketleri çöreklenmiş. Niye, Türk kardeşlerine “Gelin kardaşlar siz de gelin, taşı toprağı birlikte birlikte eritelim” diyemiyorlar. Aralarında yaşayan milyonlarca ruslar böyle bir dayanışmaya nasıl bakabilir acaba? Bütün orta asya ülkeleriyle ne türk kültürel ilişkiler geliştirebilmişiz. Yılda kaç defa bir araya gelinebiliyor. Rusya madem Çin’e karşı Türki toplumları tampon olarak görüyor, şu “uygurlara” son zamanlarda yapılan Çin zulmüne karşı Putin abiniz bir ses çıkardı mı hiç. Derinçek’e bir rica etsen de bu işe bir önayka olabilse…Hani solidarite! Madem yahudiler Yasef’in oglunun türk boyundan geldiğine inanıyorlar neden ‘uygurların » yaşadıği zülme onlar da ses etmediler. Kazak şairi işine bir ara dönerim mantıken , bence çuvallamış!

      • Türk boyunun Nuh’un oğullarından birinden gelmiş olduğunu eskiden bir başka yerde rastlamıştım. Bunun kaynağı da Tevrattan olmuş olabilir.

        Bu arada hatırlatmış olayım. Yorum yaptığın yukardaki yazının yazarı H.K., “h. keleş” değil. İsim sahtekarlığına neden lüzum görüyorsun? Yoksa, bu tür sahtekarlıkları AKP kültüründen mi kaptın?

  4. Gündem
    Çatışmada veya yarışmada gündem oluşturma çok büyük etki yapar. Günden oluşturmak için lehte yazılan ve söylenenlerin yanında aleyhte söylenen ve yazılan da önemlidir. İslam alemi bugün Erbakan ve Gülen sayesinde gündem oluşturmuştur. Sonunda İslam alemi kazanç içindedir. Erdoğan da bugün gündem oluşturmuştur. Dolaysıyla seçimi kazanan Erdoğan olacaktır.
    Oysa Millet ittifakı kendisi gündem oluşturmalıydı. Adaylar yeni söylemle çıkmalı, Erdoğan’ın adını bile anmamalı idi. AK Parti hakkında konuşmamalı idi. Kendisi iç ve dış siyasette çözüm üretmeli ve gündemi o çözüme yönlendirmeli idi. Geçmişteki sürprizler hep böyle olmuştur. Oysa millet ittifakının ortak sloganı bile yok. İktidarın ortak sloganı var. Beka sorunu.
    Sermaye AK Parti’ye, Türkiye’ye oyun hazırlıyor. Saldıracak. Türkiye’nin beka sorunu var ama çözümü ne AK Parti’dir ne Erdoğan ne de belediye seçimleridir. Çözüm ortaklık düzenidir. Kur’an düzenidir, Adil Düzen’dir. AK Parti’nin yanıldığı nokta burasıdır. Ne var ki başka partilerin böyle sloganları bile yoktur.
    Seçim yaklaştıkça AK Parti’ye oy verilmesi gerektiği kanaatim artmaktadır. İstanbul Büyükşehir hariç halkımı AK Parti adaylarına oy vermeye davet ediyorum. Büyükşehir’de yap-işlet modelini proteste etmek için İmamoğlu’na verecektir. Yıldırım’a Meclis başkanlığı yeter de artar bile.
    Bu seçimde %50 oy başarı değildir. İsabetli değildir. Kimse akıllanmayacak demektir. Bir taraf fark atmalıdır. Fark etmez hangi taraf olursa olsun. Türkiye uyanır.

  5. Yazınız ” keşke öyle bir sürpriz olsa ” temennisi içeriyor. Sn.Cumhurbaşkanının, siyaset hayatının tamamında üstün gayret göstermediği , son derece tempolu bir kampanya yürütmediği bir seçim örneğini hiç kimse veremez. Çünkü öyle bir durum hiç bir zaman olmadı. Aynı gayreti , seçim dönemlerinin dışında da ülkeye hizmet etmek için gösteriyor. Makamının / görevinin hakkını veriyor. ” Her şey ayağıma hazır gelsin,
    ülkeyi yönetmem için üzerimde mutabık kalınsın ” diye bekleyen bazılarına da , onları alttan alta millete tekrar ümit gibi gösterenlere de sürprizlere bel bağlamak kalıyor. Halbuki farklı beklentiler içine giren kimi gruplar , ” küstüm , oynamıyorum ” modundan çıkıp , yanlış yapılan bazı konularda Lidere yardımcı olma / kardeşlik mantığında ikaz etme gibi bir fonksiyon gösterseler , en az ülkeyi direkt yönetmek kadar değerli bir iş yapmış olurlar. Ama nerede o benliğini bastırarak millete hizmeti önceleyecek kendini aşmış insanlar.

  6. Bazen düşünüyorum da sayın bernar; acaba diyorum, asıl özür dilemeniz gereken kişi nurdan hanım mıydı yoksa diye? Ne biliim belki hatırlıyorsundur, hani geçenlerde ben kendisinden bahisle; epeydir görünmüyor, başına bişey gelmiş olmasa bari derken sen de: “ha şu bilgisayar faresinden mi söz ediyorsun?” gibisinden bi densizlik yapmıştın… Yani nurdan hanım da yorumları biraz kesti sanki; galiba sen onu da incittin:((( yoksa ondan da mı bi özür dileseydiniz; dudağınız aşınmaz ya? Hayır hayır, hamza bey sonuna kadar haketmişti zaten; onunla ilgili benim talebim olmaz yani..:)

    • Nurdan Hanım da ben de sizi “yakın bir aile dostu” gibi yakından bilir tongaya düşmeyiz, ama yorumlara arada bir göz atan yeni okurlar sizi ciddiye alıp böyle bir edepsizlik yapmış olabileceğimi düşünebilirler 🙂

      Yani sizde de ne dikkat var gerçekten. Kimin hangi sıklıkta yazdığının adeta çetelesini tutuyorsunuz, bir gün yorum sektirseler tasalanıp telaşlanıyorsunuz. Ama ben yorum yazmaz olmuşum, onca ay sesim çıkmamış, ne farkına varıyorsunuz ne arayıp soruyorsunuz! Demek herkesin kendince bir pozitif ayrımclığı var 🙂

  7. Yıllar önce Rahmetli S.DEMİREL ,Ali KIRCA’nın Siyaset Meydanı Programına ,Üniversiteli Öğrencilerin. Karşısına çıkmıştı ,Uzun Uzun,yaptığı. Yollardan, barajlardan ,Binalardan. Bahsetti. Üniversiteli Cin gibi bir Genç :İyide sayın Demirel ,Almanlar savaştan çıktı,şehirleri yerlebir oldu ,Japon’lar savaştan çıktı şehirleri yok edildi şimdi ,onlar ne durumda biz ne durumdayız bir genç olarak bende o ülkedeki gençlerin hayat standartlarını istiyorum mealinde eleştirilerde bulundu. Rahmetli Ne diyeceğini bilemedi eveledi geveledi ekmek arpa buğday hesabıyla hizmetlerini anlatsada salondaki gençleri ikna edemedi .Keşke TV ler SİYASİLERİ böyle programlara ,gençlerin karşısına çıkarsalarda ülkemizin geleceği gençler ne düşünüyor ,Öğrenebilsek .Neden acaba önceleri böyle programlara çıkmak İçin can atan Siyasilerimiz şimdide çıkmamak İçin kırk takla atıyor…

    • Sayın h.a, eski türkiyeye ait bu türden retro rüküşlüklere gerek yok artık! Beştepeye buyrun, gençler zaten hep orda, milli sarayı ve kütüphanesini görün; halkımız, çocuklar dalga dalga her gün geziyorlar külliyeyi… Kıytırık medyanın tvlerine kalmadık çok şükür!

  8. İslamın konusu iman, ahlak, muamelat (eylem) üzerinedir. Keza, İslam : Allah’a kulluk, mahlukuna şefkat olarak hulasa edilir. Bir diğer ifade ile İSLAM Nakle dayanan, İlim, Hukuk, akıl dinidir.
    Bu itibarla, Akıl bu üç ESAS’a dayanarak iş görürse doğru ve hayırlı sonuçlara ulaşır.

    Bir kısım İslam meşayihi ve alimleri yukarıdaki verilere dayanarak, Veli olan İNSAN için
    ” en büyük keramet, İslamı YAŞAMAKTIR ” derler.

    Ben de diyorum ki – 3 aylara girdiğimiz şu haftada BELEDİYE BAŞKANLARINDAN beklenen –
    çok istismar edilmiş, FAKİR ve yoksul bırakılmış, masum, mazlum, dürüst, kanaatkar ….. , mümin HALK yığınları nezdinde, EN büyük PROJE ve VAAD, Halkın Belediyeler nezdinde işlerini, yorulmadan, geciktirilmeden, düzgün bir şekilde görülmesi, işlerini görür ve gördürürken RÜŞVET ve
    nam-ı diğer, BAĞIŞ gibi alçaklıklar ve alçaklarla karşılaşmaması, soyulmaması ve Haramlara bulaşmadan İŞLERİNİ gördürmesi, geçimini kanaat ölçüleri dairesinde sağlaması ve sağlanmasıdır. Bir diğer, husus da,
    ne türlü olursa olsun genel olarak KATİL HADİSELERİNİN Sonlandırılması, insanlara VİCDAN kazandırılması. Gerisi laf-güzaf, israf, şamata, şaklabanlık, şarlatanlık ve TALANA uğramaktır.
    Köprüler, yollar, limanlar, YOKSUL BIRAKILMIŞ, ALINTERİ ile geçinen geniş Halk kitlelerini pek ilgilendirmiyor ; AB’yi ve rüşvete yatkın ve alışkın Şirket sahiblerini alakadar ediyor.
    İslam Peygamberine atfen, Bahittin Nakşibend, İBADET 100 ise, bunun 90’ı HELAL Kazançtır, buyuruyor
    Evet, bu seçimi de TAYYİP bey götürüyor. Geri kalanlar ganimet toplama peşindeki mürailer. Ters bir netice çıkarsa çok düşündürücü olur.

    Allah, Haramhor, BECERİKSİZ-MUHTERİS, ZALİM İdarecilerin Şerrinden bu Milleti korusun.

    • Biz siyaset konuşuyoruz.
      İslam ve eleştirisi yapacaksanız “Haçlılar namsunuza dokkunmaz” deyip ABD ile tam ittifak halindeki ehli iman hizmet erlerini incelyin tavsiyem.
      Bir yozlaşma yazacaksanız da isterseniz bundan başlayın

  9. Yazarımızın tecrübeleriyle Ak partinin yapmış olduğu hataları yanlışları eleştirerek aslında olumlu katkıda bulunan yazarımıza sanki hiç yazılarını okumadan yorum yapıp doğrularına doğrudur diyemeyen Ak partili arkadaşlar aslında partiye sizler zarar veriyorsunuz farkında değilsiniz galiba,senelerdir Ak partiye destek veren insanlar neden partiden uzaklaştı acaba diye düşünseler bir öz eleştiri yapsalar daha iyi olmazmı sizce,şahsen kendim bunları yapmadığından toplumu kucaklamadığından ayrıştırdığından demokrasiden insan haklarından özgürlüklerden hukuktan islam8 değerleri tahrip etmesinden ve daha bir çok hatasından dolayı kırgınlığımdan dolayı desteklemiyorum ve benim gibi düşünen çok eski Ak partili olduğunu düşünüyorum .Sizce yazarımız ve benim gibi seçmenlerde böyle düşünmüyorlarmı dersiniz.

    • Yorumunuzun altına imzamı atarım Erdem Bey. Onca yıl AK Parti’ye oy verip heyecanla Erdoğan’ı her sosyal ortamda desteklemiş biz eski Ak Parti seçmenlerinin, sayın Koru’nun hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Kullanılan tam bir hiçleştirme ve değerizleştirme dili (ölçülü bir dilde ortaklaştığımız arkadaşları tenzih ederim). Bu beni şaşırtmıyor artık. AK Parti, bizim bildiğimiz kitle partisi olmaktan çoktan çıktı. Toplam 74 kurucu üyeden, parti bürokrasisinde aktif görevde bulunan sadece 3 kişi kaldı. Çavuşoğlu, Erdoğan ve Binali Bey. Hemen tüm kuruluş ilkelerine sırt çevirmiş devlet partisi artık. Kime hizmet ettiğini bilmiyorum, bildiğim kendisine bile hizmet etmediği, bir Ak Parti iradesinden söz edilemeyeceği. Muhalif partiler de çözüm değil. Ya Saadet Partisi’nde bir araya gelinmeli, ya da küskün eski parti bürokratlarının çok ötesine giden yeni bir kitle partisi kurulmalı -kurulacak da.

      A. Gül, Davutoğlu etrafında dönenip duran söylencelerin, bunların her birinin kendi partisini kurma telaşı içinde olduğu yolundaki dedikoduların hepsi iktidarın Boğaziçi yalılarında pişirilen haberler. Yine algı operasyonu yani. Yeni parti, söz konusu isimlerin pek öne çıkmadıkları bir kitle ve kadro hareketi olarak doğacak. Umut orada.

        • Valla benim gördüğüm, Avrasyacı laik ağabeylerin bir zil takıp oynamadıkları kaldı. “Ha halkımız ha Vatan Partisi, ikisi de aynı şey değil mi ki zaten” diyorsanız o zaman iş değişir elbette, bana da “Haklısınız vallahi” demek düşer 🙂

          • Aynen hocam Hükümet vatan partisi çizgisine geldi.Bu arada daha önce dediğiniz, akp içinden kopmalara yönelik analizinize bende katılıyorum.Bencede yavaş yavaş akp li seküler kesim partiden kopmaya başladı.

  10. son 4-5 seçim öncesinde, büyük umutlarla yazdıklarınızı ve gerçekleşen seçim sonuçlarını tekrar inceleyin. Ha ne gerek var “dün dündür, bugün bugün” de diyebilirsiniz; dünün pek hatırlanmadığı bir ortamda…

  11. Fehmi Bey ya olmazsa…sizin beklentiniz gerçekleşmezse…. siz de artık gönül rahatlığıyla halkın çoğunluğunun benimsediği sisteme destek vermeye başlayacakmısınız… umut işte fakirin ekmeği… naparsın

  12. Ne yani Venezualla mı olacağız? AKP ve onun başkanı oy kaybetti, azınlığa düştü, öyleyse muhalefet lideri yeni cumhurbaşkanımızdır deyip, başta ABD ve AB olmak üzere yeni başkanı meşru başkan olarak mı tanıyacaklar? Bundan da bazıları memnun mu olacaklar? Son ümit bu mudur? Kusura bakmayın ama “aç tavuk kendini buğday ambarında görürmüş”. Ordumuzun böyle bir rezilliğe geçit vereceğini hiç sanmam.
    Haftalardır, “seçmen sürpriz yapacak” diye diye yeri göğü inletiyorlar. Her zaman, her şeyde sürpriz mümkündür.
    “küllü men aleyha fân/herkes için bir son vardır” ayeti gereğince hiç bir varlık ila nihaye var olamaz, Allah’ın dışında. Krizler de ortalama olarak her 10 yılda bir tekrar eder. Siz tedbir alsanız da o gelir. 1929 yılından itibaren ortalama 10 yılda bir genel kriz olmaktadır. 1998, 2008 yıllarını herkes henüz unutmamıştır. Hani bizi bir tanesi teğet geçmişti. Bu sefer ki 2018-2019 krizi teğet geçmeyecek. Biraz sert olacak. Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkeyi sallayacak. Bunu sadece AK partinin beceriksizliğine yormamak gerekir. Kriz aynı zamanda, piyasadaki zayıf ve liyakatsız firmaların elenmesine de sebep olur. Böyle bir mekanizma gereklidir de.
    Saygılarımla.

    • Ordumuzun geçit vermeyeceği rezillik neymiş, iki kere okudum anlamadım. Ya Hüseyin Bey’ın kafası karışık, ya ben okuma anlama özürlüsüyüm. Anıt Kabir’de peydahlanarak “Ordu Göreve!” diye pankart açıp cızırdayan dekan rektör güruhundan sonra, benzeri bir rezilliği bu kez memleketin sebze meyve hallerinden yürüyüşe geçenlerle mı yaşayacağız yani? Bu gizemli yorum yazısının kodlarını, algoritmasını çözebilmiş bir okur varsa bana yardımcı olsun lutfen.

      • Sayın Bernar! hd kodlu yorumcu ‘uçuş’ denemesi yapmış aşağıda iktidarın hedefinin 2024secimleri olduğunu söylemiş, ben de o’nun uçuşuna katkı yapayım: velevki bütün çabalara rağmen seçimleri kaybetti iktidar (ki bana göre kaybetti bile) ozaman ne olacak, ülkenin idaresini terör destekçilerine bırakıp da milletimin bekasını tehlikeye atmayız demiyeyeğini kim söyleyebilir, nitekim önceki tekrarlanan seçimde söyledi benzer şeyler, yatırımları tehlikeye atamayiz dedi kaybettiği seçimi tekrar ederek kazandı. İşte tam burada Hüseyin Bey’in yorumu imdadımiza yetişiyor ordu. fakat Hüseyin Bey’in gözden kaçırdığı bir şey var, ya orduyu da Erdoğan kendine göre şekillendiriyorsa….??? Çok mu uçtum yoksa.

        • İnanın sözünü ettiğiniz olasılıklar Türkiye gerçeklerinin çok çok uzağında Baran Bey. Görüşlerinize gerçekten saygı duyuyorum, ama ülkeyi çok fazla Erdoğan üzerinden okumaya çalışıyorsunuz. Neredeyse, her şeye kadir, her şeyi kontrol edebilen bir insan gibi görülmeye başlandı.

          Sn Erdoğan, mevcut siyasi partiler arasında en çok oyu alan partinin lideri. Hepsi bundan ibaret. İktidarını tek başına sürdüremez hale geldiği zaman da toplumun sosyolojik kümeleriyle ittifaklar kurarak iktidarını sürdürüyor. Yinelemeye gerek yok: Gülenciler, Kürtler, şimdi de seküler Türk milliyetçileri. Asıl olan, yerleşik kapitalist düzendir. Her ekonomik-toplumsal düzende, siyaset, bir parti ya da partiler ittifakının düzen için toplumsal rıza üretimini gerçekleştirmesi için vardır. Düzen, kendi meşruluğunu bu rıza üretiminden alır. Vesayet rejiminin siyasal partileri, artık halk yığınlarını ikna edemedikleri için gittiler, toplumda rıza üretimini becermekte çok zorlanır olmuşlardı. Dindar yığınların ve Kürtlerin talepleri önünde daha fazla direnemediler, gittiler. Erdoğan da dahil tüm liderler ve siyasal partiler gelirler, kapitalist düzen için rıza üretimi becerilerinde zorlanmaya başladıklarında giderler. Asıl olan budur. Demirel Ecevitler zamanında Arçelik, Ülker, Fiat, Mercedes Benz, Pamukkale, Koska Helvacısı var mıydı? Vardı. Özal döneminde? Vardı. Mesut Yılmaz ya da Tansu Çiller yıllarında? Vardı. Ordu ve devlet bürokrasisi, ne bir siyasal parti, ne bir siyasal parti liderinin paşa gönlü o şekilde istiyor diye bir şekilde davranmaz. Tüm siyasal aktörlerin biricik değeri ve biricik görevi toplumda düzen için rıza üretmekten ibarettir. Erdoğan ya da bir başka lider, AK Parti ya da CHP veya kurulacağı söylenen parti. Hepsi gider işlevsiz hale düştüklerinde. Bence mesleye böyle bakmak daha doğru. Akıldan çıkarmayın: 1000 yıl süreceği ilan edilen 28 Şubat, o ilanın üzerinden çok az bir süre sonra yıkıldı. Bugün Erdoğan için düşünülen kısa bir dönem önce Gülen ve çetesi için söyleniyordu. Her yerdeydiler, orduyu kontrol ediyorlardı, polis onların elindeydi, medya bunların elindeydi, polis bunların elindeydi vs. Düzen asıl olandır, o düzen de herhangi bir liderin tapulu malı değildir. İstediğiniz kadar “Ben gitmiyorum!” deyin. Vadenizin dolduğuna inanılmışsa, gidersiniz. Trenin kalkış düdüğünü çalan da çoğu kez ittifak kurmuş olduğunuz aktörlerdir 🙂

  13. RT.Erdoğana saldırmanın yarısı kadar o ve yöntemi anlamaya çalışılsa hüsrana uğramaz, siz bilenler de takiyye yapmaktan kurtulursunuz. anlayan biri çıktı:İmamoğlu!. geliyor.. yerel seçimde ne çıkacağı şimdiden belli. bilimeyen: genel seçimde sağ oyların yüzde yetmişe çıkacağı. samimiyet, yanlış ta yapsan niyetinin bilinmesi, etnik kimliğin rum-ermeni-kürt-laz vb olsa da öneminin çok fazla olmadığı, önce insan olmak, halkı kendine benzetmek değil halkın nasıl olması gerektiğini halkla birlikte karar vermetir aslolan.

  14. *******
    “Uzaya da çıkacağız” diyor Başkan,
    Dört şeritli yol döşenecek herhalde!
    İsrafta tam bir çılgın, hem de saf-kan,
    Milleti yarı-aç pejmurde bir halde!

    Uzaya gidilebilir; mesele değil!
    Ama gidilir mi, bu mu öncelik?
    Yahu vatandaş işsiz, ziyan-zebil!
    Bu mu hassasiyet, bu mu incelik?

    Seçimler yaklaştıkça ortalığa gaz!
    Akıl bir karış havada, ne havailik!
    Kusura bakmayın, ne dense az!
    O borç kamburunla, bu enayilik!
    *******

    Not/bilgi: İsrail “Ay”a gitme işine yarı-özel bir firmayla el attı, hatta uzay aracını geçen ay fırlattı. Gidip gelenlerden bir şeyler öğrenelim, kim ne der? Ancak bilim adına uzaya gitmekse gaye, bizim için bu lüzumsuz bir masraf. Teknoloji olarak, ekonomiye bir faydası olacaksa buna diyecek birşey olamaz. Yahudiler, para babası; bunu yapabilir. Güney Afrika’lı milyarderlerinden biri tek başına bu projeye katkıda bulunmak için 40-45 milyon dolar hibe ediyor. “Ay”a gidip birkaç taş-toprak numunesi al gel, sonra da hava at! Kendileri de itiraf ediyor. Bu çokçası prestij temini için yapılan bir iş. Bir «İlki başarma tutkusu»! Araçları Nisanda “Ay”a inmek için uzay yolunda gidiyor. İlk yahudi astronot uzaya gittiğinde çok sevinmişlerdi. Ama, dönüşte cayır-cayır yananlar arasındaydı. Bakalım bu defaki prestij test sonucu n’olucak? Uzaya gidip gelme hesap-kitap işi. Danıklı araç yapmak-kullanılan alaşımı üretebilmek bizim için gitmekten daha önemli (henüz araba motoru yapmış değiliz, sanırım). Uzay işi ilginç olmasına ilginç tabi. Değişmez fizik kurallarını öğrenip istifade etmek için yapılan hesaplar sonucu bu mümkün. Çünkü Allah, sistemini insanların bunu da başarabileceği nitelikte kurmuş (zaten Kurandaki ayetler arasında bu duruma işaret eden ayet de var). İsrailli ilk astronot uzaydan dünyaya dönüşte yanarken, ilk müslüman (Malezyalı) astronot Kazakistan’dan uzaya çıktığında maşallah uzayda nasıl namaz kılınabilirmiş bütün dünyaya göstermişti ve Allah’ın izniyle sağ-salim döndü.

    • İlk müslüman astronot/kozmonot malezyalı değil kazakistanlı bir türkoğlu türk olan “ebubekir toktarov”dur.

      • İfademi şöyle değiştireyim o zaman: “Uzayda namaz kılan ilk müslüman astronot” Malezyalı.

        Bu arada. Kazaklar senin dedidğin gibi, onlar kendilerine Türkoğlu Türk demiyor. Kazakoğlu Kazak’ım diyor. Hele önce ortak bir alfabe geliştirin de görelim bakalım, Ruslar ne diyor!

  15. Erdoğanı ittifakın belediye başkan adaylarıyla birlikte gösteren afişlerin manası açık; Yerel yönetimlerimiz başından beri başkanlık sistemiyle idare ediliyor. Şimdi genel yönetimimiz de başkanlık sistemine geçti. Yani artık belediye başkanı ile cumhurbaşkanı doğrudan iletişim kuracak, doğrudan ve birlikte çalışacak. Yani ülkenin cumhurbaşkanının desteğini yanına alan, onu koluna takan bir belediye başkanının, yerelde icraat gücü , desteği ve icraat yapabilirliği artacak. Bir adayın oy isterken bunu vurgulamasından daha doğal ne olabilir. Ayrıca özellikle Ankara konusunda bazı arkadaşların fazla iddialı görüş belirttiğini görüyorum. Bence kendilerine çok yakın olan Gezici araştırma şirketinin anketlerini ve söylediklerini iyi takip etsinler. Kimsenin her seçim öncesi çok ümitlenip, sonra hüsran yaşamasını istemem, ama insanlar da geçmişten biraz ders çıkartmalı. https://www.thmhaber.com/geziciden-son-anket-9-buyuksehirin-8i-ak-partide-haber-250575?fbclid=IwAR2pFv64iXC25bE9HwH31P75IbBw8T9YNzPWCxgrr3UOKd_53JVgasST8Jk

    • Ankara konusunda fazla iddialı görüş belirten o arkadaşlarınızdan birisi benim, sayın Güven. İddiamı olabilecek en güçlü sözcüklerle tekrarlıyorum: Ankara’da kazanma şansınız sıfır. 2018 seçimlerinde kemiksiz yüzde 20 fark attğınız Bursa’da, daha aradan sadece 9 ay geçmişken, en az 8-9 puan kaybediyorsunuz. Cumhur İttifakı’nın Türkiye genelinde oy kaybı en az yüzde 5i yüzde 6. Seçimlere bir hafta kala birkaç eklemede daha bulunacağım öngörülerime. Lutfen bunları bir Word belgesinde bir araya toplayın. 1 Nisan sabahı beni gönlünüzce tefe koyun : )

      • Sn.bernar, geçen sefer de öyle diyordun ama daha biz tefe koymaya kalmadan topukladın gittin madagaskara mı bilmem nereye:) öbür seçime kadar da daha yeni döndün işte! Bi de laf aramızda geçen gün senli benli konuşuyor diye hamzayı iyi yamultmuştun, eline sağlık! Ama sanki didem hanıma kabalık yaptın sen; hatırladın mı hani çemkirmiştin biraz… Ne biliim, bayandır nasılsa diye ben de karışmadım:) ama sanki orantısız güç kullandın; sonra da bi daha hiç yorum paylaşmadı, biliyorsun ben beğeniyordum:) şurda nurdanı da sayarsak hepi topu iki bayan yorumcumuz vardı yani; bence sen kızdan özür dile de olsun bitsin! Hele dünkü yazı için didem hanım baştan bi yorum koysaydı keşke; o kadar gerilmezdi ortam…

        • Size de yorum beğendirilemiyor yani, H. Gayet Bey! “Erdoğan ilk turda seçilir, Muharrem’e ince ince yol görünür, İzmir Marşı’yla gelir Karadeniz kemençesiyle gider” demiştim. Ne ara “Yetmez ama Evet”ci oldunuz? Arşivler iki tık ötede, sizin hoş tabirinizle istiflenmiş sazan balığı gibi duruyor orada. : )

          Görmüyor musunuz: İstanbul’u veriyorum, biraz terleyeceksiniz, ama korkmayın, Bursa kalesi düşmüyor falan diyorum. “Çok telaşlanmaya mahal yok, durum kimilerinin öne sürdüğü kadar da vahim değil” demeğe getiriyorum, ama dönüp iki güzel şey söylemiyorsunuz.

          Gözünüze girip bir okur-yorumcuya gösterdiğiniz heyecanlı teveccühün yüzde 17’sine talip olabilmek için daha ne yazayım? ; )

          • Sn.bernar, değerli yorumlarınızla; muhalefetin mutemetlerini bilmem ama bizlere çok önemli katkılarda bulunuyorsunuz. Özellikle de sıkça vurguladığınız hususlara göre ulusal barikatımızın zayıf noktalarını güçlendirip açıklar varsa kapatıyoruz. O yüzden içten teşekürlerimle; şimdi kızdan özür dileyin de tamam olsun:)

        • Didem Hanım sizin ya da benim gibi değil ki sayın Gayret. Sırtında kimsenin yumurta küfesini taşımıyor (ben kendilerinin yalancısıyım, ifade bana ait değil). Üstelik, yolu da yaşadığım bu ülkeye defalarca düşmüş olduğuna bakılırsa, gezip tozmayı, yeni yerler görüp yeni şeyler öğrenmeyi seviyor. Benle siz sayın Koru’nun yorum sayfalarının demirbaşı gibiyiz, sizin şu zinde güçlerin beli tam kırılıncaya kadar da öyle kalacak görünüyoruz. Ne yapalım, 2020 başlarına kadar duruma katlanacağız artık. : )

          • Gerçek bir türk beyefendisi olarak türk çayını hakediyorsunuz mösyö bernar:) yorumcu n.ç. ile; koru okurlarına yeni çamlıca camisinin açılışından sonra çay saati planlıyoruz, yetişebilir misiniz oralardan bilmiyorum ki? Gelirken jackfruit de getirseniz ne güzel olurdu; konservesine bile razıyım haa:)

          • Havalimanında yakın arkadaşlarınızla beni karşılamak, Gayrettepe ya da Vatan Caddesi’ne kadar bana eşlik etmek isteyeceğinizden kuşkuluyum H. Gayret Bey 🙂 Bu güzel çay ve sohbet fikri aklımızın bir kenarında bulunsun, adaletli günler geldiğinde pekala yapılır, hoş da olur. Şöyle bir ya da bir yıl 3 ay kadar daha bekleyeceğiz görünüyor bu tür düşler için -o da meydan CHP-MHP vs. ittifaklarına kalmazsa elbette!

        • Sn.Bernarı ‘ un yorumlarını ben de seçimden seçime görüyorum. Bakalım Topuk yaylasına yolculuk var mı yine ?

      • Bernar bey 4 hafta bile kalmadı, hepimiz sonucu göreceğiz. Mansur beyin bu üçüncü adaylığı olduğunu da hatırlatayım. Hatta “kazanamazsam siyaseti bırakırım” demesini de not olarak düşeyim. Bence onun kendisinden daha iddilı olmayın.?

        • “Kesin kazanıyorum, hatta seçim günü seçmenlerimden bazıları sandığa gitmese bile olur” demesini mi bekliyordunuz sayın Güven 🙂

          • Ben kendisinden pek bir şey beklemiyorum doğal olarak sayın Bernar, ama kendi cephesinde bazılarının ”konuşmasa daha iyi olacağı” fikrinde oldukları, bu yüzden pek ortalıkta görünmediği yorumlarını ilgiyle okuyor, hakikaten de kendisi hakkında İmamoğlu türü görüntülü haberlere rastlamadığımı da belirtmek istiyorum. Kesin kazanacağı durumu bir şehir efsanesi olabilir sanki.

  16. SEÇİM Mİ SEÇMECE Mİ?

    24 yıldır yerel seçimlerde üstünlük sağlamış bir partinin bu seçimlerde yanlış stratejiler ile bu kadar imkan elinde iken kayıp yaşaması imkansız. Eğer işin içinde iş yoksa.
    Madem yazar sürprizli müprizli uçuk yazılar yazıyor, bizde uçuk bir yorum yapalım bari. Bu sadece bir yerel seçim. Asıl önemli seçimler 2024 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı, genel ve yerel seçimleri. Bu arada da seçim yok. Aslında yıllar önce bir arkadaş sohbetinde uyanır gibi olmuştum. Demiştim ki ” istanbulda belelediyeler bizde mi bize mi verildi. (burada verildi yerine daha veciz bir kelime kullanmış olabilirim.) Kadıköy, bakırköy vs bölünerek oluşturulan belediyeler bilindiği gibi özellikle o zamanlar toplu ulaşımın olmadığı, alt yapısı tamamlanmamış, çöp içindeki gecekondu belediyeleri idi. Yıllarca bu belediyelerde uğraşıp durduk. Üstelik istanbulu biz yönetiyoruz diye. Halbuki bağcılar sultanbeyli, sultangazi istanbul değil ki asıl istanbul beşiktaş, şişli, kadıköy, bakırköy. Bizim elimizdeki yerlerde bir kültür üretmek, türkiyenin sosyal hayatını dönüştürmek mümkün değil. Nitekim ilk günlerde samimiyetle başlatılan kültür programları hiçbir alıcısı olmayınca vur patlasın çal oynasın festivaline döndü.
    Sanki ak parti bunu farketti, üzerinde yük olarak gördüğü yerel iktidarı muhalefete terkederek sorumluluk yükleyecek, bu vazifeyi hakkıyla yerine getiremeyeceğinden buradan yüklenerek 2024 seçimlerinde tekrar zafere ulaşacak. (uçacağımı daha önce söylemiştim)
    Bu kanate varmamın asıl nedeni bir siyasi anı. Demirel seçim arefesinde karadenizi gezerken bir ilde “hamsi kavağa çıkar mı, çıkarsa bunlar iktidar olur” demişti. Bunu yakalayan Mesut yılmaz aynı şehre gelip, “hamsi kavağa çıkamaz diyor! çıkabilir mi çıkamaz mı gösterelim ona!” deyince hamsi ile kimliğini özdeşleştiren vatandaşlar önemli bir zafer kazandırmışlardı Mesut Yılmaz’a.
    Sayın Cumhurbaşkanı gittiği her yerde “Türkiyede kürdistan varmı” ve devamındaki söylemi de bunu hatırlattı bana. Osmanlı da bu bölgenin adı kürdistandı. Bu söz asıl olarak kürtlerin yaşadığı yer demek. Çoğu hdp düşmanı kürtte böyle ve bu anlamda kullanır bu ibareyi. Bunu en iyi bilenler de ak partililerdir. Bu sözü hdp tarafından “Türkiyede kürtlerin yaşadığı yer var mı yok mu gösterelim” şeklinde propagandaya alet edileceğini, orada da kalmayıp Türkiyede kürt varmı yokmu demek istiyorlar cevabını verelim” şeklini sokulacağını çok iyi bilmeliler. Seçilen aday profili ve söylem 2024 seçimlerine hazırlık gibi geldi bana.

  17. Bak sen …
    Önce bu seçim sadece belediye seçimi ne bekası dediniz.
    HDP,PKK ve FETÖ nün can siparene desteklerini filin kuyruğunu göstererek ustaca gözden kaçırmaya çalıştınız.
    Şimdi üçüncü aşamaya geçildi.
    Olurda Reis seçimi kaybederse hemen “bu bir güven oyudur” deyip iktidarı seçime zorlayacağınızı işlemeye başladınız.
    Farklı zamanlardaki,farklı konjöktürdeki örneklerle tezinizide güçlendiriyorsunuz.
    Olur da istenilen sağlanırsa
    Kılıçdaroğlunun “PYD bize mi saldıracak” dediği HDPKK,
    “Bu darbe kontrollüdür” dediği FETÖ ve avenasi,
    “Türkiye eksenin kayıyor” dediği ABD
    taraftarlarıda din,vican,adalet süslü jargonları ile akıllarınca destek atıyorlar.(FETÖ nün islama verdiği zararı başka kim verebilir )

    Çok hesvelenmeyen sayın yazar ve yorumları ile yurt dışından destek olmaya çalışan pek muteber Ortdaoğu dan nefret eden dünya vatandaşları,
    Reis kazansa da ,kaybetse de kaybetmez.
    Çünkü karşısında samimi,muteber ve üç tane kazı güdebilecek bir muhalefet yok.
    Tayyip karşıtlığı nda birleşmiş 10 benzemez var.
    Kaybetse de onlar bir şekilde yine elleri ile getirir seçimi hediye ederler.
    Çünkü onların kalpleri ve vicdanları bu ülke için atmıyor.
    Yani kısaca siz algınıza devam edin. Bahar gelecek….de bu bahar yine sizin baharınız olmayacak.

    • Doğrusu beni şaşırtıyorsunuz, sayın Turhan. Yerinizde olsam, sayın Koru’nun yazılarından, muhaliflerin yorumlarından memnuniyet duyardım. Bırakın gerçeklikten kopmuş, hiç olmayacak şeylerden bir olasılık olarak söz eden yazarımız mahçup olsun, bırakın şer ittifakının şaşkınları yine ham hayaller kurup seçim sabahı depresyona girsinler derin düşkırıklığı nedeniyle. Keyfini çıkarınız efendim. Nasılsa ekonomi tıkırında, nasılsa yolsuzluk, kayırmacılık, vs. şer odakların sefil ve nafile algı operasyonu girişimlerinden ibaret. Nasıl olsa halk oynanan oyunu görüyor. Nasıl olsa halk durumdan memnun. Nasıl olsa halkın aklıyla dalga geçercesine varlık kuyruklarını yokluk kuyruğu diye yutturmaya çalışıyorlar. Nasılsa 2019 yılında 2,5 milyon işsizimize iş bulup işsizliği yüzde 13’lerden bir yılda yüzde 4’e çekip seçmen tabanınızı daha da genişleteceksiniz -öyle değil mi ama sayın Gayret? Turhan Bey’in tedirginliği sizce de çok yersiz değil mi?

      • Sizin görüşünüze göre darbe den de memnuniyet duymamız gerekli. :).
        Sizler burada bir algının peşindesiniz bende farkındayız bu algıların ve bu algılar yenilmeye mahkum diyorum.
        (Örneğin islama zarar ile ilgili konuşacaksanız FETÖ nün verdiği zarar tüm herşeyin milyon katı onu konuşmanız lazımken neler neler)
        Niye okuyorsun o zaman diyeceksin hergün.
        Yorumlardan “Kriptoların yeni taktilkerini ne” onları görüyorum.
        Soner Yalçın ı da her gün okurum.Rusçuların yeni taktiklerini görmek için.

        Bu millet Reisi işsizlik açlık tokluk için desteklemiyor.
        Emperyal ve onların gönüllü yandaşlarına yalın kılıç daldığı için seviyor.
        O yüzden öyle olacak da oy kotracağız diye bir derdim yok ama bazıları tökezleyecek de bahar gelecek diye pusuda kimler olduğuna bile bakman yeter

        Yoksa ABD de 20 yıldır oturup dünyayı yöneten bir papazın ABD ajanı olup olmadığını bile sorgulamayan bir haşhaşi ordusundan bu iamn dolu milletin akıl alacağını mı zannediyorsunuz.

        Daha önce de bu hizmet erleri darbe mi yapacak vs diyordular gördük…
        elinde silahla yakalanan bile bu ben değilim diyor.
        Çevremdeki kriptolar tedbir amaçlı ellerinde biralarla geziyorlar.
        Hepsi birer birer öz vatanlarına döndüyorlar ya ABD ya Almanya

        Şimdi de neden tedirginsiniz diyorsunuz.
        Tedirgin değiliz artık uyanığız hemde çok.
        Sizler yazdıkça daha da uyanıyoruz.
        Ama taktikleriniz şeytanı bile kıskandırıyor..

    • Ha Bu arada yazarımız mahçup olmaz siz hiç telaşlanmayın
      Geçen seçim Gül ‘ü CHP nin çatı adayı yapmak için yapmadığı ilaf ebeliği kalmadı(ki o güle CHP etmediği hakeret yoktu)
      ama hiçbir şey olmamış gibi benzer analizlere devam..

  18. Sayin koru her secim de kazanmakta kaybetmek riski vardır. Ak Parti her seçimi ciddiye alır ve ona göre çalışır takdiri Allah a bırakır tevekkül

  19. Yerel seçimleri bir genel seçim havasına büründüren sayın Erdoğan’ın bizzat kendisi. İş, bir günden diğerine, Erdoğan iktidarının ve başkanlık sisteminin oylamasına doğru gidiyor. Başarı da yenilgi de Erdoğan’ın. Ben böyle düşünüyorum. Sanırım Erdoğan taraftarı arkadaşlarım da böyle düşünüyorlardır. Öyle olması gerekir, çünkü halkın Erdoğan’a verdiği desteğin devam ettiğini ileri sürüyorlar.

    1 Nisan sabahı çarpıcı bir seçim tablosuna uyanmayacağımızı düşünüyorum. Erdoğan Ankara’yı kaybedip Bursa’da çok zorlanarak, İstanbul’da ise zorlanarak kazanacak. Cumhur İttifakı, dokuz ay önceki seçimlerle karşılaştırıldığında, ülke genelinde yüzde 5 ya da yüzde 6 oranında oy yitirecek. Bu ne açık bir yenilgi, ne de bir başka seçim zaferi olacak Erdoğan açısından. Ne var ki, 2020 erken seçimlerinde darmadağın olacak AK Parti’yi bekleyen yazgının ilk işaretlerini almış olacağız yerel seçimlerde. Erdoğan destekçisi arkadaşlarımla ayrıldığımız nokta burası. Onlar Mehter’in yine iş göreceği sanısındalar, bense patlıcanın mehterin davulunu tokmağını önüne katıp kovalayacağından eminim. Siyasal seçimler tarihimiz, patlıcan biberin yoksullaşma, işsizlik, yolsuzluk, adaletsizlik gibi temel sorunların ilginç kısaltması haline geleceği günlere gidiyor.

    “Yanılıyorsun”, o kısaltma patlıcan biber değil “varlık kuyruğu” olacak derseniz itiraz etmem.

  20. Evet, Erdoğan’a bir “güven oylaması” niteliğinde olacak bir yerel seçim olacak bu seçim.

    Ama Cumhur ittifakın oyları yüzde 50’nin altına düşse bile -ki öyle görünüyor- bu eski deyimiyle “hükümetin düşmesi” anlamına gelmeyecek ve Erdoğan başkan olarak hükümet etmeye devam edecek.

    Peki böyle bir sonuç halk ve muhalefet açısından hangi anlama gelecek?

    Oy oranı yüzde 50’nin altına düşmüş bir iktidar ittifakı, hiç bir şey olmamış gibi davranmaya devam mı edecek?

    Oy oranını yarının altına çeken nedenler; ekonomideki bozulma, pahalılık, geçim sıkıntısı, adalet ve hukuk talebi ile dış politika beklentileri gibi parametrelerde bir iyilesme emaresi ve umudu olmadığı halde her şey yolunda gidiyor gibi mi olacak?

    Mevcut muhalefet partilerinin çaresizliği de soruna çare olmadığına göre!..

    Kendi küskünlerinin de her çıkışını bastırarak engelleyen AK Parti, rakip kabul etmez edayla, karşısındaki blokun genişlemesine ve kenetlenmesine de hizmet etmiş oluyor böylece.

    Yeni parti kurma çalışmalarının hız kazanmış olması bu potansiyelin ortaya çıkmasından olsa gerek.

    Iktidarca yapılan beka vurgusuna karşılık, genişleyen muhalif cephede de beka anlamında olmasa da ona yakın bir his kendi açısından gelişmekte ve bu iki (sanki düşman) kutubu ülke kaldıramaz olgusu yerlesmektedir

    Bunu Bahçeli’de görüyor, okuyordur sanırım. En azından bunu ona salık veren zinde rical mevcuttur.

    Demen o ki; önümüzdeki yerel seçimlerde zayıflamış bir Cumhur ittifakın tarafı olan Bahçeli 2001’dekine benzer yeni bir çıkış! yapacaktır.

    İçime doğuyor.

    • Gözlem ve öngörülerinize tamamen katılıyorum, Sayın Günay. Benim tereddütüm, zinde ricalin nokta atışı konusundaki zamanlamasının ne olacağı konusunda. Ankara’nın yanısıra İstanbul’un da yitirilmesi, Türkiye genelinde oyların yüzde 45’lere gerilemesi durumunda, değindiğiniz adım 1 Nisan’ın ilk saatlerinde bile gelebilir. Bahçeli’den. Ben söz konusu rical açısından olgunlaşma kriterinin İstanbul ve yüzde 44, 45’ler olduğunu tahmin ediyorum. Hiç aceleleri yok. Hatta, kızgın kestaneleri sobadan alan Erdoğan olsun, ondan sonra gitsin diye de düşünebilirler (Öyle ya, belki de IMF kapısını çalmayı kaçınılmaz kılacak açmaza düşmüş ekonominin, artan işsizlik ve yoksulluğun yükünü, tasarımlarındaki yeni iktidar blokunun omuzlarına neden yüklesinler ki? Bence beklerler şöyle 10 ya da 12 ay daha.)

    • Hasan bey şimdi bi yerel seçim yapıyoruz ve sonuçta iktidar oy kaybederse başkanlık tartışmaya açılır demeye getiriyorsunuz… Benim önerim de şu: eğer iktidar oylarını daha da arttırmış olursa; fazladan oylara karşılık mevcut devletbaşkanımızın görev süresini de biraz daha uzatmalı değil miyiz? Görüşüm tartışmaya açıktır…

      • Şimdi, ilk defa ciddi ve kendi tabirinizle ”ayağı yere basan” bir yorum yapabildiniz nihayet.
        Önerinize gelince: bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle mi olacak yoksa bir referandum ile mi?
        Hem 2023’e daha çok zaman varken siz uzatmayı 2023 sonrası için mi teklif ediyorsunuz, yoksa yerel seçim sonrası başkanlık tartışmaya açılır diye siz de mi endişe duymaya başladınız.

        • Ha demek böyle uçuk kaçık önerilere açıksınız desenize ilahi hasan bey; evet 2023+ biraz daha bonus ek süre kazandırması gerekir yerel seçimlerden gelecek fazladan oyların:)

  21. Hz. Ömer halifelik görevi süresince ikinci elbisesi olmadı. Kul hakkı yememek için kendine ve ailesine ayrıcalık yapmadı. Sokak sokak garipleri ve yaşlıları arardı bunlar yetmezmiş gibi bir de dağlara ovalara buğday srrperdi kuşlar aç kalmasın diye…
    Recep Tayyip Erdoğan kendi cebinden tüm bu harcamaları yapıyorsa, sıkıntı yok ama; Devletin malını kullanıyorsa o zaman 80 milyonun eli yakasında olacaktır.
    Eskiden seçimler görüntülerle kazanılabilirdi halk uyandı artık. Bunca aç fakir insan varken milyonlarca para afişlere posterlere gidiyorsa, halk ona göre seçimini yapacaktır.
    Bu arada dün CHP ve iyi parti Denizli’de ortak miting yaptı. Halk büyük ilgi gösterdi. Umarım denizli seçim günü sandıkta da aynı ilgiyi gösterir.
    Mazlumların partisi olan Saadet partisi de Urfa ve Adıyaman’ı kazanması temennisiyle….
    SAYGILAR SEVGİLER

    • A. Faruk Ünsal, kazanamasa dahi Adıyaman’da AK Parti’ye çok oy kabettirecek. C. İttifakı’nın son seçimdeki yüzde 64’lük oyu yüzde 54’lere kadar geriler. Urfa’da ne olacağını hiç kestiremiyorum.

    • Dünyanın en büyük insani yardım organizasyonu bütçesi olan ve 4 milyona yakın mülteciye bakan bir hükümete gariban edebiyatı yapmaya utanmıyor musun nusret?

      • El insaf be H Gayret bey! anladık saraya girmek için çabalıyorsun biraz da Cennete girmek için çalış….
        Mültecileri kendi bütçeden vermedi tabiki, bu kriz ve yoksulluk bütçe kısıtlamadan geldi. Köprüler hava limanları ve Avrasya tüneli zararla çalışılıyor. Lütfen biraz da objektif olunuz. Dünya saraydan ibaret değildir.
        Ben utanmıyorum beni bu duruma mahkum edenler utansın…
        SAYGILAR

Yoruma kapalı.