Gazze’yi iki yıl boyunca kana bulamış savaşın nihayet bitiyor olmasından mutluluk duymamız bekleniyor.
Üzerlerine bombalar yağan Gazzeliler nefes alabildikleri için mutlular; onların mutluluğu elbette beni de mutlu ediyor.
Ancak Gazzeliler’in de, onların çektiklerini iki yıl boyunca benliklerinde hisseden bizlerin de, şu anda karşı karşıya kaldığımız manzaradan rahatsızlık duymamız için sebep çok.
Birine dün değindim: Yıkılıp yerle bir edilen Gazze’yi ihya etme sürecinin bir milyon Iraklı’nın kanından sorumlu İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair’e teslim edilmesi…
İslam Dünyası’nda ve özellikle de Türkiye’de o görevi hakkıyla yerine getirebilecek çok sayıda insan varken, geçmiş sabıkası sebebiyle akla hiç gelmemesi gereken bir isim –Blair– Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde yaplan zirvede boy gösterebildi.
ABD başkanı Donald Trump’ın vekili olarak herhalde…
Şarm -el Şeyh’te gelmesini bekleyenleri 3,5 saat merakta bırakmasının sebebi, o gezideki ilk durağı olan İsrail’de Trump’ın karşılaştığı tebrik ve teşekkür yağmuruydu.
Knesset’te yaptığı konuşmada, ev-sahibi ülkenin başbakanı Netanyahu’nun olağanüstü abartılı söyleminden aldığı coşkuyla, savaşın ardındaki esas gücün ülkesi olduğunu itiraftan da çekinmedi Trump…
Gazzeliler üzerine ölüm yağdıran son model savaş uçaklarını ve o uçakların Gazzeliler üzerine attığı bombaları İsraillilere Trump göndermiş…
Bu itirafları kendisi canlı yayınlarda dünya halkları ile paylaşabiliyor, ancak ülkesinde birileri o sözlerinden hareketle yorumda bulunduğunda cezalandırılıyor…
Duymamış olabilirsiniz, duyurayım: Bu yılın ilk sekiz ayında, Filistin-yanlısı yorumları sosyal medyada paylaştıkları için tam tamına 6000 yabancı öğrencinin vizeleri iptal edildi ABD’de.
Gazze’de yapılanlara karşı çıkan veya Filistin yanlısı yorumlar yazan, gösterilere katılan kişiler, ‘teröre destek verdikleri’ iddiasıyla yargıya muhatap ediliyor.
Vizeleri iptal edilen 6000 kişinin büyük bir çoğunluğu İslam Dünyası’ndan ABD’ye eğitim amacıyla gitmiş gençler…
Rahatsızlık duyduğum ikinci konu da bu işte: İslam Dünyası’ndan pek çok ülkenin lideri, Gazze’de ateşkesin sağlanması amacıyla düzenlenen toplantılarda, ülkesinde bu cezalandırmaların yapılmasına direktifleriyle sebep olmuş ABD başkanı Trump ile bir araya geldiklerinde, gençlerine uygulanan yaptırıma itiraz etmişe benzemiyorlar…
“O gençler size emanetimiz; neden onları böyle bir muameleye maruz bırakıyorsunuz” diyebilirlerdi pekala…
Sonuç almaları da mümkündü.
İş başına geldiğinden beri sekizinci savaşı müdahaleleriyle bitirmesiyle övünen Trump, ne hikmetse, Gazzelileri üzerlerine yeniden ölüm yağdırmakla tehdit edip duruyor…
Acaba şimdiye kadar tanık olunanların -eşitliksiz savaşın- kendisinin göz yummasıyla devam ettiğini, dolaylı yoldan da olsa, kabullenmiş olmuyor mu?
Bence oluyor.
Üzerinde durulması gereken üçüncü konu da, iki yıl boyunca yaşananların yargıya dönük muhasebesinin hiç konuşulmaması…
Birleşmiş Milletler teşkilatı adına yargılama yetkisine sahip Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) ‘savaş suçu’, ‘insanlığa karşı suçlar’ ve ‘soykırım’ gibi ciddi suçlamalarla aldığı bir yakalama kararı bulunuyor Netanyahu hakkında…
Mısır’daki Gazze Zirvesi’ne temsilcileriyle katılanların hemen hepsi UCM’nin yetkisini kabul etmiş ülkeler…
Zaten bu yüzden bir başka ülkeye gitmesi gerektiğinde, İsrail başbakanının, uçağı ile, yakalama kararını uygulayabileceği düşünülen ülkelerin üzerinden geçmeyen bir rota izlemesi gerekiyor.
Davetli olduğu halde tepkiler üzerine vazgeçmese, toplantıda bulunmak üzere gitseydi, topraklarına ayak basar basmaz Mısır yönetimi tarafından tutuklanması gerekirdi Netanyahu’nun…
Gelin de benim gibi bu konuda da rahatsızlık duymayın bakalım.
İslam Dünyası liderleri, yerle bir edilmiş Gazze’nin geleceğini belirleyecek toplantıda, savaşsız ortamda neler yapılacağını konuşurlarken, nasıl olur da savaşın sorumluları üzerinde durmazlar?
Dünyamızın karşılaştığı en kanlı savaş olan İkinci Dünya Savaşı bittiğinde, muzaffer ülkeler, yıkımdan ve can kaybından sorumlu arayışına girdiler ve sorumluları belirleyip yargılayacak bir sistem inşasını gerçekleştirdiler.
Milyonlarca insanın ölümünden sorumu olanlar bulundular, yargılandılar ve cezaları da infaz edildi.
Tazminatlar da tahsil edildi.
Gazze’de de böyle bir sürecin yaşanması gerekmez mi?
Yerle bir edilmiş Gazze’de yıkanlar yıkımın tazminatını ödemezse, ihyanın faturasını kim ödeyecek?
İsrail ve ABD dururken, savaşa hiç karışmamış ülkelerin halklarına mı yüklenecek sorumluluk?
Canlarını zor kurtarmış, yakınlarını savaşta kaybetmiş, iki yıl boyunca varlık-yokluk mücadelesi vermiş Gazzeliler, şimdilerde bu konuları düşünebilecek durumda değiller.
Ancak onlar namına İslam Dünyası’ndan birilerinin bunları düşünmesi gerekiyor…
ΩΩΩΩ