Muhammad Najem (Muhammed Necim) ülkemizde yaşayan Suriyeli bir mülteci. Genç, henüz 19 yaşında. Ülkemize sığınmak üzere yola çıkmadan önce, 2018 yılında, yani henüz 16 yaşındayken, yaşadığı Şam yakınlarındaki Ghuta’dan dünyaya Beşşar Esad rejiminin kendi halkına yaptığı zulümleri belgeleyen videolar yayınlamış.
İsmini, bilmesi gereken pek çok kişinin bildiği anlaşılıyor.
Bir tek biz bilmiyoruz; böyle bir genç birkaç yıldır aramızda yaşadığı halde.
Angelina Jolie onun için “Muhammed’i çoğaltabilsek dünya barışı gerçekleşebilir” diyor.
Muhammed’in babası dört yıl önce bir hava saldırısı sırasında hayatını kaybetmiş. O sırada camide namaz kılmaktaymış. Hava saldırısı susana kadar kardeşiyle evlerinin çatısında bekleyip ardından hayatta kalanların yaşadıkları çileleri videoyla belgelemeye başlamışlar. Dünyaya yayılan videolardan rahatsız olan rejim Muhammed ile ailesini hedef alınca, yapabilecekleri tek şeyi yapmış, Türkiye’ye sığınmışlar.
Bu bilgileri edinmem bir İngiliz gazetesinin dünkü hafta sonu ekinde Oscar ödüllü sinema sanatçısı Angelina Jolie ile yaptığı bir mülakat sayesinde oldu.
Hürriyet dahil bugünkü bazı gazetelerde Guardian gazetesinin ekinde Jolie ile yapılan röportajdan alıntılar var, ancak hepsi Amerikalı artistin en az kendisi kadar şöhretli eski eşi Brad Pitt ile yaşadığı hukuki sorunlar üzerinde yoğunlaşmışlar. Muhammed ve ailesinin başına gelenlerle ilgili bölümden tek satır yok hiçbirinde.
Oysa Muhammed Türkiye’de yaşıyor ve Amerikalı artist dahil pek çok şöhretli kişi Suriye’de cereyan eden feci olaylar hakkında en ayrıntılı bilgileri ondan ediniyorlar.
Türkiye, her gün mülteciler konusunu işleyen bizim medya, henüz Muhammed Necim’i keşfedememiş durumda. Bir sinema şöhretinin uzun mülakat boyunca birkaç kez örnek insan olarak ondan söz etmesi bile, mülakatı aktaran gazetelerin dikkatini çekmemiş.
Yazık.
Bugün 46 yaşında olan Angelina Jolie 26 yaşından beri insan haklarıyla yakından ilgileniyor. Önce iyi niyet elçisi, daha sonra da BM’nin mülteciler yüksek komisyonunun özel temsilcisi olarak 60’tan fazla sorunlu ülkeye ziyaretlerde bulunmuş. 2011 yılında da yolu Afganistan’a düşmüş.
Mülakatta Afganistan’da tanıklık ettiği olaylar ve gözlemlerinden hareketle bundan böyle yaşanacaklar hakkında hiç de umutlu olmayan sözler sarf ediyor.
Bir çocuk hakları avukatıyla birlikte ‘Haklarınızı Bilin’ (Know Your Rights) adını taşıyan bir kitap yazmış Angelina Jolie. Gittiği sorunlu bölgelerde karşısına çıkan çocukların içinde debelendikleri sorunların büyük bölümünün, o çocukların aslında doğuştan tanınması gereken haklarıyla ilgili olduğu inancıyla yola çıkmış. “Bu gerçek beni müthiş öfkelendirdi” diyor…
Söylediklerini okurken, BM tarafından imzaya açılmış çocuk hakları evrensel bildirgesinin 196 ülke tarafından onaylandığını, Angelina Jolie’nin vatandaşı olduğu ABD’nin henüz onay vermemiş ülkeler arasında bulunduğunu da öğreniyoruz.
“Onaylayan Avrupa ülkelerindeki çocukların mahkemelerde seslerini duyurup haklarını almada Kaliforniya’da yaşayan çocuklardan daha fazla şansları var ve bu bana ülkem hakkında çok şey anlatıyor” cümlesi ona ait.
Jolie ve eski eşi Brad Pitt için ‘en meşhurlar’ anlamına ‘A sınıfı’ deyimi kullanılıyor. Bütün dünya çevirdikleri filmlerden onları tanıyor. Pitt-Jolie çifti önce üç değişik ülkeden -biri Kamboçyalı, diğeri Vietnamlı, üçüncüsü de Etiyopyalı- çocuğu evlat edinmiş. Sonra kendilerinin de üç çocuğu olmuş. İlk çocukları 2006 yılında doğduğunda bir dergi çocuğun ilk fotoğrafının yayın hakkı için çifte tam 7.6 milyon dolar ödemiş. İki yıl sonra ikiz çocukları doğmuş ve aynı dergi (People dergisi) onların fotoğrafının yayın hakkını 14 milyon dolara satın almış…
Kurdukları insan hakları alanında çalışan Jolie-Pitt Vakfı’na gitmiş o paralar…
Bu bilgilerin de yer aldığı Simon Hattenstone imzalı mülakatın internet (Zoom) üzerinden kaydedildiği gün, Afganistan’da Taliban’ın başkent Kabil’i eline geçirdiği gün. “Bu sabah Afganistan için katıla katıla ağladım. Oraya gittiğimde küçücük çocukları görmüş, gelişmeler yaşandığını fark etmiştim” diyor Angelina Jolie ve şimdilerde yaşanan acı, korku, ölüm, dehşet, ihanet ve travmanın iğrençliğine inanamadığını sözlerine ekliyor.
Muhammad Najem gibilerin çoğalması için çalışmaya devam edecek Amerikalı yıldız.
Ülkemiz medyası, Angelina Jolie gibi bir şöhretin Türkiye’de hayatını sürdüren Suriyeli mülteci bir gençle ilgili övgü dolu sözlerinin de yer aldığı mülakatı, fark da ettiği halde, yayının o bölümünü görmezden geliyor.
Yukarıda bir yerde “Yazık” demiştim galiba, yeniden tekrarlamayayım.
,ΩΩΩΩ
Diyanet başkanı “sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.” demiş. Üzerine vazife olmayan konulara girmesine bir kere izin verdiğiniz zaman bu zihniyetin başka nelere karışacağını kestirmeniz zor. Taliban’a kadar yolu var. Bu zihniyete ülkemizde izin vermemek dindar veya dinsiz herkesin görevidir. Taliban’a ve mollalara teslim edilecek bir ülke değil burası. Barış ve huzur içinde yaşamak istiyorsak bu yetki aşımına mutlaka tepki vermek zorundayız. Bu Başkan yanı başında her gün devam eden yolsuzluklara, hırsızlıklara, siyasi ahlaksızlıklara iki laf edemeyen bir memur. Ne hakla vatandaşın hukuki alanına ve insan haklarına tecavüz ediyor ve kimin adına. Haddini ve görev alanını bilmeli, ona bunu en sert tepkiyle bildirmek her hür vatandaşın görevi.
“Veysel
5 Eylül 2021 At 00:06
Bahçeli, seçim barajının düşmesini istiyor çünkü yapılacak ilk seçimin parlamenter sistemde yapılacağını, ittifakların yok olacağını ve seçime tek başına gireceği için %10 barajına takılacağını iyi biliyor”
Veysel bey,
geçen günlerde yorumcu erhan beyin “Korona falan hikaye!” iddiasının sarsıntılarını yeni atlatmaya çalışıyorduk ki dün bu kez de sizin şu yukardaki politik öngörüşünüzle sarsıldık…
Yahu bunun bir ortası yok mudur?
Yani en azından öncelikle bikaç tutarlı done öne sürüp ondan sonra da olabilirliğini hiç kimsenin kaldıramayacağı savınızı ufak ufak paylaşsanız olmaz mı?
Sizden bu kadarcık olsun bir saygı istesek bizlere çok mudur acaba?
“yapılacak ilk seçimin parlamenter sistemde yapılacağı”
gibi bir kehanette bulunmuşsunuz da;
bu nasıl olacaktır, biraz açar mısınız?
Bir de, şimdiye kadarki seçimler hangi “sistemde” yapıldı acaba?
Yargının adli yıl açılışını ve yargının önemli bir unsuru olan Yargıtay’ın yeni binasının açılışını Diyanet işleri başkanına yaptırmak ne anlama geliyor? İktidar gerici zihniyetini her yerde gösteriyor. Aklı başında dindar ve muhafazakarlar bu gerici zihniyete tepki vermeliler. Yoksa, zihniyet Taliban zihniyeti, ve o zihniyetin Afganistan, İran, Irak gibi ülkeleri ne hale getirdiğini hala görmüyorlar mı? Yavaş yavaş ülkeyi götürmek istedikleri çukur çok açık değil mi?
her sene adli yıl açılışında dua mı ediliyor. Bir bina açılışında dua edilirse bu sizi niye rahatsız ediyor.28 şubat mantığını geri getirmek istiyorsunuz herhalde insanların dini duygularıyla oynamayın.ABD de papaz açılış yapınca sorun yok ama Diyanet işleri başkanı dua okursa problem bırakın ortaçağ zihniyetini .
Burası Taliban zihniyetlilerin cirit attığı topraklar, Amerika değil. Bu cahil zihniyet o açılış bu açılışla mollaları devlet yönetiminde söz sahibi yapmak istiyor. Nitekim sosyal medyaya ve yasamaya müdahil olmaya kalkıyorlar şimdi de kafalarınca. Yok öyle şark kurnazlığı. Bu zihniyeti gayet iyi tanıyoruz.
“Angelina Jolie onun için “Muhammed’i çoğaltabilsek dünya barışı gerçekleşebilir” diyor.”
Neuzubillah, bu kadarı yeter bence!
Alemde taş üstünde taş baş üstün baş bırakmazsan “dünya barışı gerçekleşebilir”miş demek ki?
Allahın mor ineği:)
Mor inek “Muhammad Najem gibilerin çoğalması için çalışmaya devam edecek Amerikalı yıldız.” buyurmuş;
allah muhafaza!!!
Yeni mağdurlar/kurbanlar olmasın inşallah!!!
Ha, illaki birini çoğaltacaksak onun kim olduğu belli galiba:)
once Allah yazmayi dogru yazin sonra laf soyleyin sayin gayret.
gene basarili bir sekilde anlamama gayret iniz olmus.
Bir hafta içinde emevi camiinde cuma namazı kılarız diyenlere…..
İslam’ı mezhep mezhep bölüp…. Tarikat tarikat ile un ufak edenlere…
Kuranın evrensel açıklamalarını kendi iktidarları için bir kültür içinde yorumlayıp yok edenlere…
Krallara… Şeylere… Başkanlara… Baş bakanlara..
İmamlara… El cümle bütün müslümanlara… İslam dünyasının bu acı durumu ithaf olunur…. ???
“Feveylun lilmusallîn”
“Vay o gösteriş için namaz kılanlara”Maun-4
Gören de namazda gözleri var sanacak.
Allah Emevi camii dışındaki namazları görmüyor mu?
İslamiyeti ilk siyasallaştıran Emeviler ile, Siyasal İslamcıların dillerinde tespih ettikleri Emevi camii isminin aynı olması ilginç bir tevafuk.
Allah ipliklerini böyle pazara çıkartır.
Yazık edilen daha neler var neler. Keşke sadece para maddiyat olsa ah keşkem keşkem.
Amerika gibi ülkelerde sanatçı baş tacı! Bizde!?
Kıskanmamak elde değil, çünkü bizimkiler eşini hacizden kurtarmak için, işte o neler neleer..
Kazandıklarını kumarda kaybettim diyenler, şans kapısı bana açıldı bir kere ama şimdi .. diyenler!
*İşte bunları önlemenin bir ve en etkili yolu: vakıf kurmaktır. Şans oyunundan paran mı oldu, aileni akrabanı böyle korur kollarsın, Osmanlı’dan beri süregelen “şu en kıymetli araziler..” lafını hiç mi duymadın?
Suriye de bir anormallik var insanlar per perişan, yardım eden mi yok!
Kulağını tıkarsan: seni bir zaman sonra bulurlar ya bir ıssız mağarada tek başına yada çöplerin arasında, İşte o zaman.
Bunu devlet ayarlayıp zora koşamaz belki ama, Ancelina gibi yönlendirebilir pekala.
Böylece kimse zan altında kalmaz, sen ne ettinde, kimin hakkını hukukunu yedinde, kul hakkı şunun şuyu bunun buyu..
Lakırdılarındanda kurtulunur böylece.
Önce ülkeleri tarumar edeceksin milyonlarca insanın ölümüne , milyonlarcasının yetim ve dul kalmasına sebep olacaksın sonra timsah gözyaşları döküp güya insan hakları meleklerini göndereceksin .Bunların hesabını bakalım nasıl vereceksin ABD ve yandaşları.
Önce kankim Esad diyeceksin bu dostluk için mayınlı sınırı temizleyecesin. Sonra dostunun toprağına göz dikeceksin.15 günde emevi caminde namaz kılacağım de. (15 günde fethedeceğim demek istiyor.) Onca masum insan acı çekiyor ve öbür dünyada işiniz zor.
Benim , yeri geldikçe bu köşede , hep vurgulamaya çalıştığım bir fikrim, bir düşüncem var .
Bilimin ve teknolojinin başdöndürücü gelişmeleri sayesinde dünya artık eski dünya olmaktan çıkmıştır . Dünya ve insanlar artık adeta içiçe geçmiştir , avuç içi kadar küçülmüş hatta sanki bir köy olmuştur !
Eskiden yani daha 1950 -60 yılları arsında ABD ye vapurla ve tam 3 ayda gidilebiliyordu , bu gün 15-16 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra dünyanın istediğin en uzak noktasına varabiliyorsun.
İşte bu nedenle , hala içinde yaşadığımız , bütün dünyanın boğuşup durduğu ,insanlığın
başbelası korona salgını da en uzak bir noktada ortaya çıkmış ,maalesef çok kısa zamanda bütün dünyayı sarmıştır ve en önemlisi de iki seneye yakın bir süreden beri de kontrol altına alınamamaktadır .
Bundan dolayı artık hiç bir devletin , hiç bir ülkenin , dünyanın en uzak köşesinde bile olsa olup bitenlere , yaşanan sorunlara, ilgisiz kalması, sırtını dönmesi veya sınır kapılarını kapatması mümkün değildir ; eninde sonunda o bela dönüp dolaşıp kendisini de bulmaktadır.
Özellikle dünyaya hükmetmeye çalışan , yön vermeye uğraşan büyük devletlerin liderlerinin ve bilhassa BM teşklilatının bu bilinçte olması ve çok etkin bir şekilde harekete geçmesi gerekir .
Dünya ne yazık ki bu gidişle farkında olmadan kendi bindiği dalını kesmektedir!
Ülkemizdeki toplumsal bozulmanın , daha doğrusu yozlaşmanın , hemen hemen her konuda milli/manevi değerlerimizden, insanlık hasletimizden uzaklaşmış olmamızın da bence bu bağlamda görülmesi gereken bir gerçektir!
Trafikte yaşanan olaylar, kavgalar , akla hayale sığmayan cinayetler , eşdost ,akrabalar , komşular arasındaki çatışmalar, vefasızlıklar, tülü türlü dolandırıcılıklar , siyasetteki seviyesizlikler , her sahadaki kayırmalar, liyakatsizlikler… !
Velhasıl her sahada ve her konudaki tüm olumsuz gelişmeler haliyle basın dünyamızı da içine almaktadır yani onlar da bir şekilde nasibini almaktadır , ne yapsınlar !
Devletimizin bu konuda bana göre ivedilikle ve adeta bir seferberlik ruhuyla harekete geçmesi çok çok önemlidir ve şarttır ve gerçekten geç kalınmaktadır !
Herkese selamlar , saygılar
Ali bey iyi güzel de;
beladan başka da hiçbi şey dönüp dolaşıp bizi bulmuyor ama nedense?
Yani sizce dükkanı kapatıp ülkenin yönetimini BMye devretsek bütün sorunlar kendiliğiden çözülür mü?
iyi günler fehmi bey,
yazınızı okuduktan sonra googlda muhammed necmin arapça ismi için arama yaptım, binlerce başlık buldum. bunlardan bir tanesi yeni şafak gazetesinin arapça yayın yapan sitesine işaret ediyor: https://www.yenisafak.com/ar/world/3122645
ama aynı haberin türkçe versiyonu varmı yokmu çukaramadım.
belki ilgilenirsiniz diye iletiyorum.
bu arada tabi yazınızda ifade ettiklerinize katılıyorum.
Ülkemizde mültecilere artık iyi gözle bakılmaz hale geldi . Bir de sosyal medyada mültecilere karşı nefret aşılanıyor. İnsana insan nazarıyla değil, ırk nazarıyla bakılıyor .
YA 2. ?
Suriye ile gülüm-cicim yıllarının yaşandığı zaman idi.
Bir bakanlıktaki bürokrat arkadaş ” çok iyi gidiyor 5 yıl böyle giderse Türkiye ile Suriye’yi bir daha hiçbir güç düşman hale getiremez” demişti.
Bu bürokratın gördüğünü üst akıl dediğimiz küresel güçler görmedimi?
Bu tablonun birinci müsebbibi Esad yada Esed.
Ya 2. ? Ya 3.?
Eğitim her işin başı. Okullarda çocuklara boş konuları ezberletmekten başka bir iş yapmıyorlar. Artık bilgi çağında yaşıyorsunuz. Bilgiye ulaşmak bir tık ötede. Bunun bilincinde olmayan arkaik bir eğitim sistemi ile estek köstek eğitim yapıyormuş gibi devam ediyor koskoca ülke. Eğitimden ve bilimden uzak, Taliban zihniyetli bu yönetim ülkeyi çağımıza uygun bir eğitim sistemine kavuşturmaktan fersah fersah uzak. Bu karanlık zihniyeti ilk seçimde sandığa gömmek ve hızlı bir şekilde ülkeyi modern bir eğitim sistemine kavuşturmak zorundayız. Yoksa yerimizde saymaya ve geri gitmeye sürekli mahkumuz. Muhalefet artık boş bir Başbakanlık sistemi parlementer sistem kandırmacası ile milleti oyalamayı bırakmalı. Bu ülke nasıl modern bir eğitim sistemine kavuşacak, ülke nasıl ilerleyecek ve atılım yapacak bunu tartışmak zorundayız. Yoksa Taliban zihniyettiler ülkeyi karanlık bir yere götürmeye kararlılar.
Ender bey “Artık bilgi çağında yaşıyorsunuz. Bilgiye ulaşmak bir tık ötede.” buyurmuş, elhak öyledir!
Ben de tıklıyorum ama niyeyse habire bikini reklamları çıkıyor…
Daha önce fazla bikini resimlerine baktıysanız reklamlar da öyle çıkıyor devamında biliyorsunuz. Arada haşema reklamlarına bakın düzelir reklamlarınız.
Maalesef medyamız iktidar yağcılığından fırsat bulup gerçek dramlara bakmıyor bile. Muhalif medya da aynı durumda. Aslında medya medya değil. Boş işler peşinde papağan gibi aynı şeyleri tekrarlıyorlar. Toplumun ve ülkenin gerçek problemlerine bakmıyorlar bile. Ülkede bu kadar mülteci var, kim bunlar, nerede yaşarlar, ne iş yaparlar ilgilenen yok. En ufak problemde karga tulumba mülteciler mahallelerden kovuluyor, evleri dükkanları yağmalanıyor.
Dün Serbestiyet’te okudum, bir Jandarma komutanının emriyle mültecileri Meriç’e atmışlar, Yunanistan’a gitsinler diye, bir kısmı boğulmuş. Duyarsanız böyle büyük dramları duyuyorsunuz ancak. Genel olarak halkımız insan haklarına duyarlı değil, medya da onun bir iz düşümü.
Yazık az. Yazıklar olsun, insanlıktan nasiplerini almamışlara.
Ender bey, o mülteciler birileri onları meriç kıyısına kadar götürsün ve karşıya atsınlar diye binlerce yuro ödüyorlar, haberin var mı?
Sen de jandarmanın görevine mi kafayı taktın?
Jandarmanın görevi yüzme bilmeyen mültecileri zorla suya atmak değil. Kafasız bir Jandarma komutanını savunmaya gerek yok.
Yoruma kapalı.