Bayramda da siyaset bütün hızıyla devam ediyor ama ben dün verdiğim söz gereği bugün de farklı bir konuda kalem oynatacağım düşüncesiyle yola çıktım.
Farklı bir şey yazacağım ama ne yazacağım?
İmdadıma ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal (WSJ) yetişti.
WSJ dünyanın en zengin medya patronu Rupert Murdoch’un. ABD’de son seçimi aslında Joe Biden’in değil bir kez daha Donald Trump’ın kazandığını, ancak hileyle sonucun tersine çevrildiğini iddia edenlerin etkilendiği TV kanalı Fox News’ün patronu da yine Murdoch. O iddiayı zihinlere yerleştirebilmek için geceli gündüzlü yaptığı yayınlar yüzünden açılan bir davadan dolayı 1 milyar dolara yakın bir meblağı davacıya ödemek zorunda bırakıldı Fox News.
Fox News, yani Murdoch.
Murdoch’ta para çok, o sebeple bundan etkilenmez görünüyor, ancak bizde varlığını her alanda hissettiren “Felaket tek başına gelmez” kuralı orada da işliyor olmalı ki, ödeyeceği cezayla ilgili haberin duyulduğu gün, WSJ’nin Moskova bürosundan genç bir gazeteci, Rus yönetimi tarafından ‘casusluk’ suçlamasıyla gözaltına alındı.
Bizdeki Fox TV de Murdoch’un uluslararası yatırımlarından… TGRT’yi satın aldı Murdoch, ismini değiştirip Fox TV yaptı.
Bu kadar giriş yeter.
WSJ’nin emekli okurlarının yararlanacağı düşünülerek hazırlanmış ‘Encore’ (Türkçeye ‘Bir daha’ diye çevrilebilir) ekinde “İstanbul’da emekli olmak ne demek” başlıklı bir yazıyla karşılaştım.
Eric Farber ve eşi Kay emekli olup birikimleri ve maaşlarıyla rahat bir hayat kuracakları yer arayışına girdiklerinde, alternatif seçenekler arasında en uygunu olarak gördükleri Türkiye’de karar kılmışlar.
Farber’lar 2004 yılından bu yana İstanbul’da yaşamaktaymışlar.
Moda’da, 500 bin dolara, Marmara Denizi manzaralı, havuzlu bir siteden bir daire satın almış, elden geçirmek için de 100 bin dolar daha harcamışlar. Bir emlakçı kendilerine dairelerinin şimdiki değerinin 1,5 milyon dolar olduğunu söylemiş. 18 yılda dolar cinsinden üç kat değerlenmiş oturdukları daire.
“Burada hayat bize bedava” demeye getiriyor Eric Farber. Isınma ve apartman aidatı ayda 300 dolar tutuyormuş, iyi bir restorana gittiklerinde de iki kişi olarak ortalama 25 dolar ödüyorlarmış. “Gelirlerimiz dolar cinsinden; Türk lirası enflasyon yüzünden dolar karşısında tepetaklak oldu ama biz bundan olumlu etkileniyoruz” diyor Eric Farber.
[Seçim kampanyasında hayli cömert davrandığı görülen Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan her eve bir ay doğalgazı bedava vereceklerini duyurdu. Farber’lerin 300 doları bulduğunu söyledikleri aylık masraflarının bir bölümünü bu ay azaltacak bir vaat bu. Türkiye onlara zaten bedava geliyordu, bu cömertlikle daha da ucuzlamış oldu. Ancak bu konuda anlamadığım bir şey var: Doğalgaz faturalarını hükümet veya bir bakanlık değil de belediye tanzim etmiyor mu?]
Araç da kullanmaları gerekmiyormuş. Moda İstanbul’un Anadolu yakasında. Araç kullansalar park ciddi bir sorun orada. Ayrıca, temel ihtiyaçları ve sosyalleşme için sokağa çıkmaları gerektiğinde her yer beş-on dakika uzaklarında. Vapurla Avrupa yakasına geçmek 20 dakika.
Vapur seyahatini çay veya meyve suyu içerek geçirmeyi pek sevmişler. İskeleden çıkınca karşılarına gelen kestane pişiricileri ve türlü çeşitli sandviç esnafı yanında yaşlı piyango bileti satıcıları ile tavşanlarına fal baktıran ayakçılar da hoşlarına gitmekteymiş.
Acaba belediyenin 65 yaş üstü kişilere verdiği toplu ulaşım araçlarında bedava seyahat etmeyi mümkün kılan kartları var mıdır Farber’lerin?
[Benzer uygulamaların olduğu ülkelere birkaç hafta aynı yerde kalmak üzere gittiğimde ilgili birime başvurup talep ediyorum ve bana kart verdikleri oluyor da bu soru oradan aklıma geldi.]
Sağlık sigortaları sayesinde para ödemeden tedavilerini yaptırabildikleri hastanelerimizi modern bulmuşlar. Birinci sınıf ilgi görmüş, ciddi bir ameliyatı kolayca hakkından gelebildikleri bir ücretle olabilmişler.
Yaşadıkları sürece bazı zorluklarla karşılaşmışlar ama onları önemsemedikleri anlaşılıyor.
Türkçe öğrenememişler; bunu ileri yaşlarına veriyor Eric Farber.
Okuyunca gurur duyduğum bir cümlesi de şu yazarın: “Türklerle dostluk kurmak çok kolay. Çoğu dostumuz bizden genç ve bürokrasi yüzünden herhangi bir zorlukla karşılaştığımızda onları çözmede bize yardımcı oluyorlar.”
“Biz burada kendimizi güvende hissediyoruz” da diyor Eric Farber. Geceleri bile korkusuzca mahallede gezebiliyorlarmış. İstanbul için deprem tehlikesinden söz edilse dahi ciddiye alınacak bir sarsıntıyla karşılaşmadıklarını da vurgulamış.
Emeklilik günlerini eşiyle birlikte aramızda geçiren bir Amerikalı yazarın, hemşehrilerine, “Emeklilik günlerinizi rahat ve masrafsız geçireceğiniz bir ülke arıyorsanız, ideal yer Türkiye/İstanbul” diye özetlenebilecek bir tavsiyede bulunduğu yazısı bu.
Gazetenin bir sayfasının dörtte üçünü kaplayan bölümünde yer alıyor bu yazı.
İstanbul’da yaşıyorum, anlatımından ben bile etkilendiğime göre, WSJ’nin okurlarını hayda hayda etkileyecek bir yazı.
Bayram günü bana ilaç gibi geldi.
Ardından da emekli maaşlarımızın dolarla ödenmediği, harcamaların önemli bir bölümünün dışa -ithalata- bağlı olması yüzünden doların TL karşısındaki artışı sebebiyle hayatın daha da pahalılandığı aklıma geldi ve ne yalan söyleyeyim keyfim kaçtı.
Yine de yazıyı bilgilerinize sunmadan edemedim.
ΩΩΩΩ
Hasan bey bayramlarda, pandemide değil her daim elini yüzünü 80derecelik limon kolonyasıyla temizleyen ve güzel kokan tek millet türklerdir, şeker çukulata demişsin her yerde var, ama temizlik dersen sadece bizde var!
Dünya bir yana türkün kolonyası bir yana!
Ülkemiz bizler için pahalı ve her gün daha da fakirlesiyoruz. Yabancılara cennet bizlere cehennem. Kanatlandık uçuyoruz.Oylar AKP ye vatan toprakları yabancılara…
Son günlerde çok yazdığım bir konu. Bu konuda değiṣik platformlarda yaptığım yorumlara ilginç cevaplar geldi.
Yaz aylarından bu yana özellikle bazı besin maddelerinde fiyatlar Almanya‘daki gibi oldu. Almanya‘da kazancı düṣük olan Türk kökenliler bu noktaya odaklanıp, Türkiye’de Almanya gibi pahalı diyorlar.
Türkiye’de çalıṣanların aldıkları ücretler Almanya’dakinin bir kaç katı az olduğu için Almanya’da normal gelirli birisi Türkiye’de lokantaya gidince ucuzluğu görüyor.
Almanya’da sendikalar maaṣları yüksletmek için sık sık grevler yapar. Kazanılan artıṣtan Almanya’daki Erdoğan seçmenleri de faydalanıyor ama, Türkiye’deki grev kısıtlamalarını görmezden geliyorlar.
Önümüzdeki seçimlerde bu çeliṣkilerini inṣallah farkederler…
haraç ve cizye….
alınmalı yeğen …..
Cizye
Gayrimüslimlerden alınan İslami vergi
Dil
PDF’yi indir
İzle
Değiştir
Cizye, İslam ülkelerinde Müslüman olmayanlardan alınan bir vergi türüdür.[1] Kaynağını Tevbe suresi 29. ayetinden alır;
“Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. ”[2]
İslam devletinin tabiyetinde olan gayrimüslimlerin (Ehl-i Zimmet) Allah’ın gönderdiği kitaplara inanan Hristiyan ve yahudilerden(Ehl-i Kitap), şeriata uygun olarak alınan (Şer’î) bir vergidir.
Osmanlı Devleti’nde, Müslüman olmayanlara İslamiyet’i kabul etmeleri ya da cizye ödemeleri karşılığı hayatta kalmaları ya da savaşarak ölmeleri seçenekleri sunulurdu. Cizye vergisi verenler (Cizyegüzar), mal ve can güvenliği ile her türlü hakları bakımından devletin koruması altına alınır, din, günlük yaşayış ve ekonomik faaliyetlerinde serbest bırakılırdı.
Cizye, gayrimüslim vatandaşların hür ve mükellef olan erkeklerinden, yılda bir kez alınan baş vergisiydi. Sakatlardan, kadınlardan, çocuklardan ve din görevlilerinden alınmazdı. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın 1689 yılında sadrazamlığa getirilmesinden sonra yapılan vergi düzenlemesinde cizyenin toplanması bazı esaslara bağlanarak merkeze bağlı Cizyedarlık görevi oluşturuldu. Cizye, maaşı devlet tarafından ödenen cizyedar denilen memurlar tarafından toplanmaya başlandı.
Osmanlı Devleti’nde cizye vergisi 1855’e kadar uygulandı ve Islahat Fermanı ile hem vergi hem de cizyadarlık görevi kaldırıldı; yerine askerlik hizmetlerinden muafiyet vergisi (Bedel-i askeriye) getirildi; II. Meşrutiyetle birlikte Müslüman olmayanlara da askerlik görevi getirilince bu vergi de son buldu
Yalnız cizye vergisi ilahi bir kanundur ve cizye vergisi uygulamasını bitirdim demekle bitmez. Cizye vergisi ilahi bir kanun olduğu için kaldırılamaz, ancak boyut değiştirir, cizye vergisi tersine işler.
Yani cizye vergisi gayrimüslimlerden alınıyorken bu sefer gayrımüslimlere ödenir, hiç bir zaman kalkmaz.
1855 yılından itibaren de böyle olmuştur banka kurup işletme hakkına kavuşan İngilizler bankacılığı yaygınlaştırarak işletmişlerdir, cizye vergisinin adı değişmiş dış borç faizi olup gayrımüslimlere ödenmiştir. Tarihin en yüksek cizye vergisini gayrı müslimlere ödemek de akparti ve onun dünya liderine nasip olmuştur.
Yani sen istesen de istemesen de cizye vergisini kaldıramıyorsun!
Ekonomi yönü bir tarafa, ülkemize böyle dünyanın her yanından insanların gelip yerleşmesi sevinilecek bir durum. Geçen yüzyılda Ermeniler, Rumlar, Yahudiler bu topraklardan “yabancı” muamelesi yapılarak sürüldüler. Hala bunun tortusu var, ırkçı partilerimiz var, yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapan önemli bir kesim var. Bu ikilemlere rağmen yabancılar geliyorlar ve burada hayat kuruyorlar, 500 bin dolara ev alana vatandaşlık da veriliyor. Çok güzel bunlar ve demokrasi gelince herşey daha da güzel olacak. Kılıçdaroğlu seçilirse Türkiye demokraside önemli bir basamak daha atlamış olacak. Kendi içinde yabancı gördüğü bir toplum kesiminden birisini (burada din faşizmi var) başa getirerek önemli bir demokratik olgunluk göstermiş olacak. Demokrasi böyle bir şey. Eşitlik ve adalet demek.Kılıçdaroğlu seçilirse Amerika‘da Obama’nın seçilmesi gibi bir devrim olacak. Demokratik olgunlukta ciddi bir seviye yakalamış olacağız. Demokraside karabasan gibi üzerimize çöken ara dönem de bitmiş olacak. Bayram yapacağız. O yüzden tüm demokratlar için bu seçime asılma zamanı. Kavga etmeden millet ikna edilmeli. Güler yüzle yeni döneme girmeliyiz.
TR da yaşamayın yöro kazanan ve memleket hasreti ile dönüp bol bol emlak alan ve her mikrofon gördüklerinde cennet vatanın hasreti ve sizler içinde bulunduğunuz nimetin farkında değilsiniz asrın lideri, çamlıca fatihine kurban olun diye methiye düzen alamancıların oy vermesini yasaklasınlar TR’ da ikamet etmeyenin oy hakkı nedir? Teemmel. haşiye:kurala tabi olmayan mültecilik nasıl fasit ise yöro bölgesinde maaş alıp asgari ücret ile geçinmeye çalışan insanların kaderi üzerinde hüküm sahibi olunması merduttur.
Yüzde yüz katılıyorum, yurt dışında yaşayan vatandaşlar burada oy kullanmamalı. Türkiye’de yaşamıyorlar ama bizim adımıza karar veriyorlar. Bu son derece antidemokratik bir durum. Sadece burada yaşayanlar burası hakkında karar vermeli.
Sebil abi alanyada meskun bulunan binlerce alman vatandaşımız da almanya seçimleri için oy kullanamaz o zaman!
Efendim?
Buna da katılırım. Yılın en çok zamanını nerede geçiriyorsa birisi oraya aittir. Ankara’da oturup da Alanya’daki yazlığını iki ay kullanan bir kişi Alanya belediye başkanını da Antalya milletvekilini de seçmemeli.
Bu lüxü rahatlığı TC yönetenlerine borçlular. Ceplerinden birşey çıkmışmı bilmem. Bunca zamandır cefasını çeken bu halk sefasınıda sürer birgün inşallah.
Meraral bacı bugün tecrübesini konuşturuyordu ekrandan; ben “başbakanlığa layık” bir siyasetçi yim msesajı veriyodu. Ve KARARLIYDI!
Bebecan bayramlığını almış, eşi hanımefendi zarif yanında ışık saçıyor mutlu bir aile fotoğrafıyla bakanlığı severim gençlk ergenlikte değilim! Babacan bir tavır içinde
“Üniversite de okuyor görünen işsiz gençlerin” ne zaman işsizler hanesine kaydedileceğini hesap ediyor gibiydi. (Mangır kağıt hisse misse işlerini bezmiş neyse hali milletin çeksinler der gibi).
Saadete gelecek olursak KK zaten uçuyor ihasız sihasız göklerde🤗. Yardımcı kadrosu tamgaz işine odaklanmış🙂.
LİBERO malum, 20 yıldır geçemedi kimse yerine😊🤔.
Enflasyon varmış deyolar bir ülkede de,
Ekonomide mi, üniversitede mi, işsiz gençlktemi, sığınmacı enflasyonu mu onu belirtmemişler! İşleme konulmamasına…
Yok hükmünde sayılıp arşive kaldırılmasına!…
Berkeley’de doktora yıllarında birlikte olduğumuz arkadaşım doktora sonrası orada kaldı ve hep iyi şirketlerde yüksek ücretlerle çalıştı. Savurgan olduğu için fazla tasarruf yapamadı, son zamanlarda orta eyaletlerden birisinde çalışarak emekli oldu. 3850 Dolar emekli aylığı bağlanmış, çalışmayan ve 3 çocuk yetiştiren eşini bir çeşit BES’e mi dahil etti, bilmiyorum ama ona da 1700 Dolar emekli aylığı bağlanmış. Yaşları 69 ve 65. Bir kızları evlendi Seattle’da (ABD’nin kuzeybatısı), diğeri Washington DC’de çalışıyor (ABD’nin doğusu). O emekli aylıkları ile Türkiye’ye gelseler bu yazıda anlatıldığı şekilde zenginler gibi yaşarlar, oysa hangi kızın yanına gitseler o para ancak ev kirası olur. Yine de 40+ sene oralarda yaşadıktan sonra ülkemize dönüp yerleşmeyi göze alamıyorlar. Akıllı Amerika’lılar ise kendi ülkeleri için mütevazı emekli aylığının burada ne kadar değerli olduğunu anlayıp gelmişler. Bu arada yazmalıyım, medeni ülkelerde emekli aylığınız çalışırken ödediğiniz primlere göre ayarlanır, devletin gönlünden ne kadar koparsa ödeyeceği bir maaş değildir. Oralarda 40’lı, 50’li yaşlarda emekli olmak (ve tabii ikinci bir işe girip çift gelir almak) gibi bir uygulama da olmaz. Bu tür saçmalıklar bizim ülkemize mahsustur.
Akademik hocam göçmen arkadaşlarınız o emekli maaşlarıyla türkiyeye bile gelemezler, sadece ilk 6 aylığını bizim thy ye bilet parası olarak öderler, istanbula inince de doğruca darülacezeye:)
“Oralarda 40’lı, 50’li yaşlarda emekli olmak (ve tabii ikinci bir işe girip çift gelir almak) gibi bir uygulama da olmaz. Bu tür saçmalıklar bizim ülkemize mahsustur.”
Bu iddiayı nerenizden uydurdunuz bilmiyorum ama bir yabancı olarak norweçte bir şirket kurun ve kendi şirketinizde çalışmak suretiyle 10 yıl prim ödeyin, direkt norweçten emekli olabiliyorsunuz! Siz saçmalık görmemişsiniz bir de türkiyeyi beğenemiyorsunuz, peeehhh!!!!
Trollerin gevezeliklerine cevap verecek vaktim yok, inancım gereği cahillerle tartışmaya girmem! Türkiye’yi beğenmediğime dair notumda nasıl bir ipucu var, trollerin akletme görevi olmadığından bu soruya cevap aramaya gerek yok. Daha Norveç (veya Norway) yazmayı bilmezler ama her yazıya cevap yetiştirmek için ücret alıyorlar.
..medeni ülkelerde emekli aylığınız çalışırken ödediğiniz primlere göre ayarlanır, devletin gönlünden ne kadar koparsa ödeyeceği bir maaş değildir. Oralarda 40’lı, 50’li yaşlarda emekli olmak (ve tabii ikinci bir işe girip çift gelir almak) gibi bir uygulama da olmaz..
Tespiti yapmış akademisyenlerimiz.
38 yaşında emekli ediyorum diyene mi birşey demeli?
65 yaşından önce emekli etmem diyene ne demeli??
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali.
Binaaleyh, bu ülkede yaş baş işleri bitmez daha aklıbaşında biri gelmedikçe iktidara.
O beş veriyorsa ben on hikayesi son bulmazsa!!!
Tiyo:şöyle olsa emekli onu alır böyle olursa bunu alır sadece hikaye.
“Emekli olunca!..” işi bittııı..
ŞİMDİ “Ne kaa köfte o kaa ekmek dönemi”
Örnek mi;
Asgari ücret, yapılacak zamlar vergiler harçlar cezalar vb için tespit edilen bir done.
Emeğin bedelini arz talep belirler. Yerli iş bulamaz asgari ücrete, göçmen çalışmaz üç köfte yirmi beşe!
Demem o ki, biriktirme devri bitti, bol keseden dönemi de sona erecek 14 MAYISTA! İnşallah😂.
(Bu kafayla biraz zor ama ümit fakirin ekmeği).
Sn, Akademisyen!.Oralarda 40’lı, 50’li yaşlarda emekli olmak (ve tabii ikinci bir işe girip çift gelir almak) gibi bir uygulama da olmaz. Bu tür saçmalıklar bizim ülkemize mahsustur.
1. 40 lı yaşlarda emekli olmiyor fakat 50+oluyor.
İş, İkınci değil 3.ıştede çalışabiliyor çalışamaz diye bir kanun yok. Ona göre emekli maaşı fazla oluyor. Hiç çalışmamışlara 65 yaşında ise zannedersem 700 dolar maaş veriliyor.
50+ yaşında emekli olunabilen ülke neresidir? Orada emekli olununca devletin lütfettiği ücret mi ödenir, yoksa çalışma hayatı boyunca ödediği primlere uygun (tabii epeyce düşük) bir ücrete mi razı olur? Aktüerya diye istatistik biliminin bir alanı var, bundan habersiz bir emeklilik uygulaması yapan ülke neresidir, söylerseniz öğrenmiş oluruz.
Sayın Koru’nun yazısından Türkiyemizin,yabancılar tarafından da tercih edilen yaşanılacak bir ülke olduğu anlaşılıyor.İlgili gazete reklamımızı yapmış adeta.Tabii bu bizi nemnun ediyor.
Demek ki 3-5 yıl önce muhaliflerin
“Türkiye güvenli bir ülke değil,aman gelmeyin” yollu söylemleri,yazıları yabancıları ikna etmeye yetmemiş.
Çünkü benzer olaylar sık sık ABD’de de oluyor.Ruh sağlığı yerinde olmayan biri eline bir silah alıp rastgele ateş açarak onlarca kişinin ölmesine sebep olabiliyor ABD’de.
Bu tür olaylar oranın güvenli bir ülke olmadığını göstermez.Türkiye’de olan da buydu geçtiğimiz yıllarda.
Kendini patlatmayı göze alan bir kişi dünyanın her tarafında insanların ölümüne sebep olabilir.
Hükümetin 1 yıllık doğalgazı vatandaşa bedava verme kararının muhalifleri memnun edeceğini beklemek tabii ki fazla iyimserlik olur.Diğer olumlu icraatları beğenmedikleri gibi bu kararı da beğenmemelerini anlayışla karşılamak gerekir.
Öte yandan doğalgaz faturalarını belediyeler değil,doğalgaz şirketleri
düzenliyor.Hükümet bu şirketlerle bir anlaşma yaparak fatura sorununu kolaylıkla çözer.Esasen doğalgazın bedava olması bir nevi sübvansiyon
oluyor anladığım kadarı ile.
Hülasa Türkiye gibi bir ülkede yaşadığımız için ne kadar şükretsek azdır.Marketler,manavlar,pazar yerlerimiz tıka basa envai çeşit ürünle dolu.Ucuzu da var,pahalısı da. Eksikliğini hissettiren bir şey varsa o da şükretmesini bilememek.
Güzel yorum abdullah bey!
Seçime kadar muhalefetin kullanabileceği güzel bir yazı olmuş. ne derseniz deyin AKP emeklilerden cok oy alıyor. Otobüs duraklarında emeklilerimizi gördükçe hep yüreğimin burkulmuştur. Çinli, Amerikalı, Avrupalı emekliler emekliliklerinde dünyayı geziyor bizim emeklilerimiz et, halk ekmek, otobüs kuyruklarında. Yanlış mı? Olsun Togg’umuz var doğal gaz da bulduk. İHA-SİHA Oh ne harika.
artışlar $$$$endeksli…..
maas ise ₺₺₺₺₺₺₺….
bizde….
onda ters….
ülkem…dünyam.. ahiretim
Eeee…. biz de ” Maaşı dolarla alsaydık ” dadından yenmezdi !
Bir de anlı şanlı bir dövlet böyügümüz ! ” Dolar dolsa ne olur, dolmasa ne olur ” demişti ya , bak azizim dolar dolunca neler oluyor , neler !
Allahtan bizim de Reyiz’imiz var ,bak kıyak üstüne kıyak , müjde üstüne müjde !
” Oh ne rahat ne rahat , ye iç yan gel keyfine bak ! ”
Ona göre oyunuzu ” küffara ” vermeyin haaa..!
Ee, hani herkes yurtdışına kaçıyordu, allahın yankileri bile kapağı türkiyeye atmışlar!
Demek ki sadece almanlara ruslara ukranalılara ingilizlere iranlılara ıraklılara türkmenlere afganlılara cazip gelmiyormuş ülkemiz?
Belli ki moda sahilindeki lağım kokusu ihtiyarların burnunu da pek yakmıyor, ipini koparan türkiyeye geliyor işte!!!!
Siz gerçekten nasıl saptiriyorsunuz haberi, onlara göre içi olduğu için İstanbul’dalar. Dolar çıkmış türk milleti aç kalmış umrumda değil diyor, TRTden kaçanlara gelince ben kaçtım 6 aydır yurt dışındayım ve göçmenleri geri göndermezlerse Trye geri dönmeyeceğim. Zamanında ipini koparanın Avrupa’ya kapak atmasıyla bozulan prestijimiz göçmenlerin turistik yerlerde çalıştırılıp serbestçe dolaşmasıyla dibi bulmuş vaziyettedir. Trdeki Avrupa ve ABD den turist getiren acenteleri sorunuz anlatsınlar
Vatandaş turizmde rus, arap veya ukraynalı elemanlar çalıştırılması normaldir ama antalyada benim kaldığım hiçbir otelde yabancı personel görmedim, hepsi türk!
H.Gayret
👍👍👍
dolar kazanandan her ödeme 5kat fazla alınsın ekmek onlara 25 lira, benzin124 lira olsun.
Ülkemiz dolarla kazananlara güzel. Hani dolarla köprü geçişlerini, otoyolları, havayollarını kesenlere mesela. Geçenden bir geçmeyenden iki alıyorlar. Üstüne de aya dört şerit yol yapacağız diye milleti keriz yerine koyuyorlar. Az kaldı gün sayıyoruz. Londra mahkemelerine kaçmak yok. Hesaplaşacağız önce.
Göçmen karşıtları Afgan Afrika ve Suriyelilerin istihdamı Türklerin aleyhine etkilediğini söylüyorlar ama ben bu iddiayı doğrulayacak herhangi bir durumla karşılaşmadım.
Vasıfsız göçmenler zaten Türklerin yapmak istemediği işleri yapıyorlar. Vasıflı olanları da ücretleri Türklerin lehine yükseltiyorlar. Mesela Türkler asgari ücretin bin-bin beşyüz lira üstünde sevinerek çalışırken Suriyeliler 13-14bin liranın altında çalışmıyorlar. Bunu bizzat gözlemledim, bir Türk 450 lira yevmiye ile çalışırken, bir Suriyeli aynı türkün yaptığı iş için 600 liranın altında çalışmam dedi ve istediği parayı almadan çalışmadı.
Yeni kurulmuş bir şirket Türk çalışan bulamayınca 10 Suriyeli ile anlaşmış ve vasıfsız olana günlük 450 lira vasıflı olanlara 609 lira ödediğini söylediği gün bir Türk eşinin 15 senelik devlet memuru olduğunu ve anaokulu öğretmeni olarak 9,500 lira maaş aldığını söylüyordu. Bahsettiğim şirkette çalışan Suriyeliler 18-25 yaşlarındaydı ve hepsi de Suriye’den 7-8 sene önce gelmişlerdi.
Eğer o anaokulu öğretmenin maaşı artırılacaksa bu kesinlikle Suriyeli ve diğer göçmenler sayesinde olacaktır.
Bugünlerde daha avantajlı durumda olsalar bile 20 yıl öncesinden yerleşik oldukları İstanbul/Türkiye, demek o günlerden itibaren de cazip imiş ki Amerikalı emekli aileye, 20 yıl öncesinden “postu sermişler” ülkemize. Gam bana, kasavet ülkemin diğer insanlarına…(Bayram bayram!)
Onlara bu şartları hazırlayan 2 bin yılı öncesi ekonomik politikalarının sonucu mu, yoksa sonrası mı.. anlaşılan, 2 binlerde ülkemize yerleşen aileye, zaman zaman inişli çıkışlı olsa da ekonomik durumumuz genelde aynı tabloyu sunuyordur Batı’nın ya da Körfez ülkelerinin -kendini ülkelerinin fakiri, yerleştikleri ülkemizin zengin- insanlarına. İnanıyorum ki mezkûr ülkelerin zengin insanları, kendi yurtlarından kalkıp daha “beleş, bedavaya” yaşayacakları yerlere yelken açmazlar; öz vatanlarında da yaşayabilecek ekonomik gerekçeler ile güzel manzaralı coğrafik bölgelere sahipler. Körfez ülkeleri çölde bostan yapacak, nehir akıtacak kadar ekonomik kudrete de sahipler zaten.
ABD’li emekli ailenin 20 yıl öncesinin şartlarında ülkemizde yaşamayı tercih etmelerinin kendilerine özgü özel sebepleri olabilir lakin, son on yılda sadece daire olarak değil arsa, hatta tarım arazileri, kritik sanayi tesislerini alacak kadar ülkemize ilgi duyan ve yerleşen yabancıların bu iştahını sadece ekonomik verilerle mi açıklamalı; beraberinde mülteci olaraktan -ardına kadar açık tutulan kapılarımızdan geçerek- yurdumuzu mesken tutan yabancıların ülkemize bu akışının sosyal/siyasal sebepleri de var mıdır diye açıklama gereği duymalı mıyız?
Zaman zaman konuyla ilgili aykırı çıkışlar gösteren siyasi, akademik etiketli kişiler yok değil ama yerinde, bütün bunların nedenine anlam veremeyen halkımız da çoğunluktalar.
Neyse, sadece dini olarak değil kültürel olarak ta topluma mal olmuş bayramlarımız, ülkemize yerleşik yabancılar arasında da aidiyet hissi uyandırıyormudur acaba…
Mesela onlar da evlerine bayram şekeri/çikolatası almış, çocuk ziyaretçilerine harçlık olarak bozuk para bulundurma ihtiyacı hissetmiş veya bayram baklavası açmışlar mıdır evlerinde?
Bayramımız mübarek ola!
İlahi hasan bey bayram sabahı şu iddianız güldürdü beni,
“İnanıyorum ki mezkûr ülkelerin zengin insanları, kendi yurtlarından kalkıp daha “beleş, bedavaya” yaşayacakları yerlere yelken açmazlar; öz vatanlarında da yaşayabilecek ekonomik gerekçeler ile güzel manzaralı coğrafik bölgelere sahipler.”
İyi de o zaman ingilizlerin avustralya ya da yenizelandada, honkongda ya da güneyafrikada ne işleri var? Hollandalılar endonezya taraflarında ne arıyorlar?
Meraklısına not: Gavur emlak işlerini sever:)
Yıllardır avrupalı tanıdıklarıma türkiyeden ev beğenmekten bıktım usandım, yazıda geçen abd li ihtiyarların 20 yılda elde ettiği kazancı benim yabancı dostlarım 3-5 yılın içinde yaptılar, evet türkiyede, noolmuş? Hepsi de genç yaşlarında, emekli filan değiller, şengen ülkelerinde halen çalışan insanlar yani:)
İlk zamanlarda ben de bu durumdan pek hoşlanmıyordum ama şimdi yabancıların gelip Türkiye’de konut sahibi olup yerleşmelerinden hiç bir rahatsızlığım yok. Gelsinler de bedava yaşasınlar, ülkenin en güzel yerlerinde en lüks binalarında yabancılar otursunlar. Ben bundan hiç gocunmam.
Çünkü bireysel olarak belki newyorkun en pahalı en lüks semtinde gökdelen sahibi olamayız ama bunu yapan bir devletimiz var ve devletimizi yönetenlerin çocukları o gökdelenlerde yaşayabiliyorlar. Medya organlarımızın, gazetelerin haber sitelerinin reklam veren en gözde müşterilerinden olan Just English dil kurslarının galiba manhatten’da çok lüks bir binada kurs merkezi var mesela zengin öğrencilerimizi o kursta dil öğretiyorlar, Amerikan üniversitelerine yerleşmelerine aracılık ediyorlar. Daha bunun gibi ne örnekler var Amerikan borsalarında işlem gören şirketlerimiz Avrupa’da büyüyen teknoloji şirketlerimiz var.
Küreselleşen dünyada sınırlar artık sadece formaliteden ibaret. Türkiye’de aç bi ilaç yaşam mücadelesi verirken çıkmaz ya hani ben de modaya uyup Green kart müracatı yapayım düşüncesindeyken hop Green kart başvurunuz onaylanmıştır müjdesiyle sülalesinden topladığı borç parayla Amerika’ya gidip bir iki sene pompacılık yaptıktan sonra şoförlük delivery derken bir tır satın alıp tırcılık yaparken tır filosu sahibi olan türkler gazetelerimizin sayfalarını süsledi.
Yani artık sınırlar sadece bir formaliteden ibaret. Dünya artık tek bir memleket. İsteyen istediği yere gider istediği yerde yaşar, no problem. Hem fakirlerin endişe etmesine de hiç gerek yok; dolar Euro değerlendikçe daha fazla yabancı gelir. Daha fazla yabancı gelmesi ülkeye daha fazla dolar Euro gelmesi demek. Ruble de geliyor. Burda yaşayan yabancılar paralarını da burda harcıyorlar, dolayısıyla fakirlere de geçim kaynağı oluyorlar.
Ne kadar çok yabancı o kadar fakirlerin iş yapıp para kazanması demek.
Umudumuz yabancılar!
Başgan “Umudumuz yabancılar!” diyorsun da sadece yabancılar değil, son 20 yıldır ilk kez almanyadan türkiyeye tersine göç başladı…
Yalnız bu “Yani artık sınırlar sadece bir formaliteden ibaret. Dünya artık tek bir memleket.” iddianızı neye dayandırıyorsunuz, meksika sınırındaki duvara değildir heralde?
Ya da hemen ab sınırımızdaki elektrikli tel örgüye?
Yoruma kapalı.