Bülent Arınç AK Parti’nin bir elin parmakları kadar az sayıdaki çekirdek kurucu kadrosundan bir isim. Zaman zaman muhalif sesler çıkarsa ve bu durum dışarıya farklı yansısa da, kendisinin siyasi hayatını bundan böyle de AK Parti saflarında tamamlamaya kararlı olduğu biliniyor.
Şimdilerde azalmış görünse bile AK Parti açısından ‘özgül ağırlığa’ sahip bir isim Bülent Arınç.
Herhalde bu sebeple olsa gerek, herhangi bir siyasi sıfatı bulunmadığı halde, Habertürk‘ten Kübra Par hakkında çıkan bir kitap vesilesiyle kendisiyle kapsamlı bir mülakat gerçekleştirdi.
Mülakatta dikkat çeken iki nokta var. İlki, şu anda parti dışında kalmış kendisi dahil bazı isimlere özel görev verilmesini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘dan talep ettiği bilgisi… Diğeri de, ‘yeni parti’ konusuna sıcak bakmadığını söylemesi…
Yeni parti konulu spekülasyonlarda Bülent Arınç‘ın ismi hiç geçmiyor zaten.
Tahmin edebileceğiniz üzere, açıklamada dikkat çeken iki nokta birbiriyle ilintili: “Parti kurmaya gerek yok, ismi geçenler göreve çağrılırsa sorun ortadan kalkar” demek istiyor Bülent Bey.
Doğru olabilir mi bu tespit?
Neden olmasın? Belki de AK Parti’deki sorun bu kadar önemsizdir ve çözümü de onun tavsiye ettiği kadar kolaydır.
Çağrıyı yapacak kişiyi de bizzat kendisi belirlediğine göre bundan sonra neler olacağını izlemeye başlayabiliriz.
Ancak bir sorun yine ortada: ‘Yeni parti’ konusu vaktiyle AK Parti saflarında bulunmuş birkaç ismin yönetime küsmesi yüzünden çıkmış değil; böyle bir beklentiye sahip olanlar, AK Parti’nin kuruluş felsefesi ile bugün temsil ettiği düşünce ve uygulamalar arasında fark yaşandığına bakarak ve o felsefenin günümüz için de değerli olduğundan hareketle beklenti içerisindeler.
İsimler?
‘Yeni parti’ söz konusu edildiğinde gündeme taşınan isimlerin, kuruluşta bulundukları halde günümüzde yaşananlarda sorumluluk taşımadıkları için akla geldiğini sanıyorum.
“Herhalde gidişten mutlu değillerdir” diye düşünüldüğü için…
Eğer Bülent Arınç‘ın yürüttüğü akıl doğruysa, gerçekten kendilerine görev verilmediğinden huzursuzluk duymuşlar ve çağrıldıklarında hiç tereddüt etmeden olumlu cevap vereceklerse, o isimler açısından defter kapanabilir.
Kamuoyunda akla gelenlerden bir-iki ismin çağrıldıkları takdirde fazla tereddüt etmeyeceklerinden ben de kuşku duymuyorum.
Kamuoyu yoklamalarına yansıyan ihtiyaç
Ancak yeni bir parti beklentisi küskünler partilerine döndü diye ortadan kalkar mı? Kuşkum bu soruda yatıyor.
Güvenilir araştırma kurumlarının seçime gidilirken halka yönelttikleri arasına buna da cevap teşkil edecek sorular yerleştirdiklerini ve şimdiye kadar hiç olmadığı yükseklikte bu yolda beklenti tespit ettiklerini biliyorum.
“Yeni bir partiye ihtiyaç duyar mısınız?” sorusuna, kurulduğu takdirde yeni partiyi iktidar yapmaya yetebilecek kadar yüksek “Evet” cevabı çıkıyor.
Her parti seçmeni arasında var böyle bir beklenti; bazı partilerin seçmenleri arasında diğerlerinden daha yüksek, ama hepsinin tabanında aynı beklenti var.
Bülent Arınç‘ın mülakatta sarf ettiği “Türkiye bugün 2001 şartlarında değil” cümlesini yanlışlayan bir durum bu.
İki dönem arasında siyasi şartlar açısından yakınlık uzaklıktan daha fazla bugün.
2000 dolayımında da toplum yeni bir parti beklentisi içerisindeydi, anketler yalan söylemiyorsa bugün de benzer bir beklenti söz konusu.
Partiler beklentilere cevap vererek kurulur ve beklenti zayıf olduğunda ortaya çıkan partilerin yaşama şansları olmaz. Nitekim, geçmişte olduğu gibi son yıllarda da ihtiyaç duyulmadan ortaya çıkmış olan partilerin akıbeti hiç iyi olmadı.
Bugün de, beklentiler istikametinde ve beklenti içerisindeki insanların ihtiyaçlarına cevap verecek bir felsefe ve kadro olmaksızın kurulacak parti/ler/in yaşama şansı olmayacağı kesin.
Parti yanlış kurulur ve köksüz kalacağı için sonu başlamadan gelebilir de.
Günümüzü değerlendirirken yapılan bir yanlış aslında bu alanda kafası karışık olanlara ışık tutucu olabilir: AK Parti 2010 yılına kadar oyunu sürekli artırarak o yıl yapılan anayasa referandumunda yüzde 58 oranını yakalamıştı. Son zamanlarda oyu aşağıya inmeye başladığı için (7 Haziran 2015 seçiminde yüzde 40.87) bir başka partiyle kader birliği etme ihtiyacı ortaya çıktı.
31 Mart gününü beklerken şu söylenebilir: AK Parti’ye artık oy vermeyen kitle bile yeni bir partiyi siyasi hayatta taşıyacak durumda görünüyor.
Yeni bir parti AK Parti için de yararlı
Destek için duyduğu ihtiyacı yeni parti karşılayabilir AK Parti’nin…
Yeni bir parti için kollar sıvanır mı, içinde AK Parti ile özdeşleşmiş isimler bulunur mu, yoksa yepyeni isimler mi böyle bir görevi üstlenirler, bunları bugünden kestirmek zor.
Belki de olmayacak şeye “Amin” demekten farksız bir hüsnü kuruntu yeni parti meselesi…
Arınç‘ın tavsiye ettiği çağrı fazla gecikmeden yapılırsa o çağrının göreceği ilgi benim sorularıma da cevap teşkil edecektir.
ΩΩΩΩ
Sayın Koru, çok önce sizin de kullandığınız bir söz var, “bazen, doğru en doğrudan doğru olur!” Ne dersin? Aynı yere bakıp farklı tahlil! 87’li yıllar,uzun bir süre gördüğünüzle mezc oldu nazarım. Nedendir bilemiyorum bugün yine okumaya devam ediyorum, sizi anlamaya devam edenlerle aynı ufku paylaşmak endişelerimi azaltmıyor.
Arınç mı ? Harlayıp gürleyip sonra oğlu mv. Olunca bilge ayaklarına yatan Arınç ‘ın sözleri ile mı yolumuzu aydınlatıcaz..
Bir kadın vardı Fehmi bey iyi tanır Sn. Nuray MERT daha oy verdiğim üstüne toz kondurmağım zamanlar çoğu kişi nin de belki Fehmi beyin de gerçekten hükümeti alkışladığı yıllar işte o zaman lar o hanımefendi bir program da söylemişti tabi o yıllar herkesin çoğu kanallarda istediğini söyleyebildiği yıllar di sn. Nuray MERT sivil dikta ya doğru bir gidişin olduğunu olabileceğini söylediğinde çoğumuz o hanımefendi yi tukaka yapmıştık Allah affetsin kendi adıma. Aydın olmak böyle birşeymiş demek işte önceden görebilmek.
Şimdi geldiğimiz ortamda bolca üretebileceğimiz tarım ve hayvan ürünlerini de ithal eder olduk birde yanında SİVİL DİKTA da yanında hediyesi oldu bize.
Allah göstermesin öyle bir üretememe ve aç bırakılma politikası ile karşı karşıya yız ki günü vakti zamanı geldiğinde düşman askeri şehitlerimize girdiğin de bir kamyon üzerinden halka ekmek atar ise halk onların işgaline üzülmek ten çok ekmek dağıttıklarına sevinecek hale gelecek RABBİM SAKLASIN.
Bu noktaya gelmemizin nedenini muhalefet sananlara bir şey anlatılamaz. Dışı bilemem asıl iç düşmanlar onlardır.
Gün geçmiyor ki türkiye düşmanları hem içerden hem dışardan türlü türlü fitne fesatlarla milli iradeye ve onun temsileri olan devlet yöneticilerimize hakaret ve küfürler yağdırarak gözü dönmüş kuduz yaban hayvanları gibi saldırmış olmasınlar. Her birinin paçalarından rezillik akan güya muhalefet, zillet ittifakı partileri ve onların arsız işbirliklerine bel bağlamış terör örgütleri; ulusumuzun maddi manevi her türlü değerlerine karşı tecavüz halindeler… Nasıl ederiz de türkiyenin tökezletilmesine omuz verebiliriz, fitne ateşini biraz daha körükleyebiliriz diye ordan oraya yorum döşenip duran kundakçılar da cabası..! Nihayet belediye otobüsünün içindeki öğrencileri otobüsle birlikte ateşe veren bir vahşi, sanal alemde neler yapmaz..! Kucağında yanıcı maddeler ve elyapımı patlayıcılarla daha yeni suçüstü yaptığımız bir militan burada kan ticareti yapacak kadar da alçaldı:( acılı ve yas tutan şehit yakınlarımızın haklı olarak dile getirdiği gayet doğal ve insani bazı tepkilerini diline dolayarak burada siyasi bir şov yapmaya çalışan militan tüm çirkefini üstümüze boca ederek okmeydanının karanlık sokaklarında kaybolup gitti! İnsanlıktan zerre kadar nasibini alabilmiş birisinin bu türden bir rezilliğe kalkışması düşünülemez ama terörün kutsalı yok işte:( kundakçılık da diğer bağımlılıklar gibi bir hastalıktır ve en sonunda her şeyi satmakla ve yakmakla sonlanır…
Türkiye’de ölmeyen ne kaldı? ADALET kumpaslarla, düzmece delillerle, sözde gizli tanıklarla öldürüldü. Suç Fetö’ye yıkıldı ama Fetö’yü destekleyen, Fetö’nün desteklediği hiç bir siyasi adalet önünde hesap vermedi. Patronu maaşını Bank Asya’dan ödedi diye işinden aşından olanları görünce duyunca VİCDANLARIN da öldüğü ortada. GENÇLERİN HAYALLERİNİ öldürdüler. Kopya çekerek değil, soruları çalarak, hırsızlıkla, hak edenleri kenara çekip hak etmedikleri makamlara geldiler. TÜRK ASKERLERİNİ öldürdüler. Açılım adı altında, Türk yok Türkiyelilik var deyip teröristlere sınırları açtılar, devletin hakimlerini teröristlerin ayağına gönderdiler, Öcalan’ı övme yarışına girdiler, Sakık lardan gizli tanıklar yarattılar. Ve TSK Genel Kurmay Başkanı’nı terörist ilan ettiler. EĞİTİMİ ÖLDÜRDÜLER mahalle kahvesi açar gibi açılan üniversiteleri çalınmış sorularla (öğrenci ve öğretim görevlisi) yandaşlarını doldurmak Dünya üniversiteler sıralamamızı 50 basamak düşürdü. ÖSS sınavlarında liselilerin yarıdan çoğu dökülüyor. İmam hatipleri artırmakla bu iş olmuyor. TARIMI ÖLDÜRDÜLER üretime değil, sahip olunan dekara göre prim vererek. HAYVANCILIĞI ÖLDÜRDÜLER canlı hayvan ithaline (üstelik hastalıklı) izin vererek. Soğan, patates, şeker… ithal eder olduk. BİLİMSELLİĞİ ÖLDÜRDÜLER fiyatların arttığı ama enflasyonun düştüğünü ilan edecek kadar zıvanadan çıktılar. ZENGİNLERİMİZİ VE KAFASI ÇALIŞANLARIMIZI ÖLDÜRDÜLER. Bir çoğu ülkeyi terk etti, binlercesi sırada fırsat kolluyor. İNSANLARIN GELECEK UMUTLARINI ÖLDÜRDÜLER. Eğitim,adalet olmayınca ekonomi düzelmez,medya tekelleşir insanlar sesini duyuramazsa umutsuzluğa düşerler. Fakirin piyango umudunu bile hırsızlıkla (ikramiyeleri adamlarına çıkararak) ÖLDÜRDÜLER. Aklımıza gelen her konuda (eğitim,yargı,ordu,ekonomi…) tek karar verici olarak 20 yıla yakın Türkiye’yi yöneten (acemiliğini atalı yıllar olmuş, karşısında hiç bir kurum ve kuruluş kalmayan) bir parti var. Kendi bld bşklarını bile azlettiğini göz önüne alırsak parti dememek gerek belki. Yenisi olsa ne olur olmasa ne olur, yukarıda sayılan olumsuzluklardan Gül,Arınç,Davutoğlu,Babacan ve diğerleri sorumlu değiliz mi sanıyorlar acaba?
Trenden atılanlar için iki seçenek var:
Ya kendilerine yapılan bunca hakareti sineye çekip tarihe mıymıntı, hazmı geniş, silik ve iradesi zayıf insanlar olarak geçecekler, veya “saraylarda yaşamak için yola çıkmadık” diyerek yeni bir parti kurup işe baştan başlayacaklar.
İkinci şık her normal insanın arzu ettiği şey. Bu şık iktidarı elinde tutanların uykularını kaçırıyor. Trenden atılan, dışlanan, hakarete uğrayan düzgün siyasetçiler eğer dik dururlarsa onları bir takım zorluklar bekliyor. Tehdit, şantaj, aba altından sopa gösterme, hedef gösterme, hakaret, trol saldırısı, kara çalma, iftira vs. Osmanlı’da oyun çoktur!İktidar için saltanat için yapmayacakları şey yoktur. Söyleyecek sözleri kalmadı. Artık yapacakları şey bağırıp çağırmak, esip gürlemek, yalan söylemek vs.dir.
Bu hâller elbette pek çok Müslümanı rahatsız ediyor. Mütedeyyin kitleler İslam’ın hırt, kaba ve hoyrat bu temsiline karşı düzgün, yumuşak ve ahlaklı temsilcilerini görürlerse siyaset sahnesinde, onlara yönelmekte tereddüt etmeyeceklerdir.
Siyasetin ahlâklı simalara ihtiyacı var.
Devlet Bahçeli hükümetin 2023’e kadar iktidarda olacağını hatırlattı. Öyle. 2023’te bu iktidardan kurtulabilmek için şimdiden çalışmalara başlamak, yavaş yavaş hızlanmak gerekiyor.
Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun yüz ifadesinde “kin” olduğunu söyledi. Kendisine bir görev mi verildi diye sordu. Devlet bey, eğer kendince bir mizah yapmıyorsa önce Cumhurbaşkanının suratına bakmalı sonra da aynada kendi suratına bakmalı. Kimin suratında “kin” var belki görebilir.
Yandaş medyaya da bakabilir. Hele sosyal medyada gezinen trollerin yazdıklarına bakarsa “kin”in gerçek adresini bulmuş olur.
Devlet bey “Biz Türkiyeyiz” diyor. Siz Türkiyesiniz, size oy vermeyen yüzde 50 Türkiye değil mi?
Kılıçdaroğlu’na verilmiş bir görev yoktur. Trollere, yandaş medyaya verilmiş görev vardır. Devlet beyde biraz izan varsa toplumdaki bu kutuplaşmaya biraz kafa yorar. Gözü dönmüş yobazların, ağzına kadar kin dolu siyasetçilerin toplumun mayasına kara çalmalarından rahatsız olur.
Kılıçdaroğlu ahlâklı bir adam. Çamur atsalar bir türlü atmasalar bir türlü.
Gözü dönmüş troller Kılıçdaroğlu’nun idamını dile getirebilirler. Yakışır onlara. Ağızlarına kadar kin dolu iktidar sahiplerinden cesaret alıyorlar.
Kılıçdaroğlu’na bir tavsiye: Bundan sonra hiçbir ortamda Bahçeli ve Erdoğan’la bulunmasın. Asla.
Biraz da gülelim yaw…..:))
.HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, Siirt’in Eruh ilçesinde yaptığı mitingde seçmenleri tarafından şoku yaşadı. Temelli vatandaşa “bu ülkede beka sorunu var mı” şeklinde bir soru yöneltti. Vatandaşlar ise hep bir ağızdan ”””vaaaaar””” diye bağırdı….
MUHTEMEL RAKİPLER DAHA DOĞMADAN BİR ŞEKİLDE İKNA EDİLMELİ.
Bu bir şekilde ikna etmenin bin yolu olduğunu gösteriyor.
ÜSTAD EN KESTİRME VE UCUZ YÖNTEMİ TAVSİYE EDİYOR GALİBA.
Kendimden biliyorum der gibi,
Şimdi anlaşılıyor mu neden adam gibi bir mualefet yok veya doğamıyor.
Başkalarının insiyatifine kalmış bir mualefetten bir hayır gelebilir mi?
İKTİDARLARIN HER ZAMAN YAPICI MUALEFETLERE ÇOK İHTİYACI VARDIR.
Yapıcı ve cesur partiler her zaman ve her yerde olması lazımdır.
İktidar ülkeyi yanlış mecralara getirmesin diye uyarıcı rol oynar.
İktidar yanlışta ısrar ederse halk iktidara oy vermeyerek onu iktidardan eder.
Eski bir siyasi figürün dediği gibi.
YAPAMAYAN GİDER,YAPACAK OLAN GELİR.
” Dünyada dil yaresine çare bulunmaz “, demişler. Kalbler bir kere
kırıldı mı, kolay kolay düzelmez.
“Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağar ” da demişler. Eskilerin
kurduğu yeni partilerin sonu hep hüsran olmuştur. Bunun tek istisnası Cela
l Bayar ve Menderes’in DEMOKRAT Partisi (ki o da talimatla kurulmuştur) ile
Ö. Bölükbaşının MİLLET PARTİSİdir. Atatürk döneminde kurulan ve büyük
TEVECCÜH toplıyan SERBEST F1RKA ve TERAKKİPERVER FIRKASI da Kemal
PAŞAYA rağmen HALK indinde itibar görmüşse de, aynı endişelerle derhal
KAPATILMIŞTIR. 948’de kurulan ve daha ANADOLU Partisi olan MİLLET
PARTİSİ 1954 seçimlerinde iktidar olacak bir taraftar kitlesine ulaşmıştı.
Bu durumu kendisi için tehlike gören Demokrat Partiseçim arifesinde
– Bir (1) Tl ceza ödetilerek – KAPATILMASINI sağladı. Fakat, İlahi Adalet,
bir sonraki seçimi takiben – Millet yararına epeyce işler yapmasına rağmen –
Demokrat Partinin kapatılması ve Üç beyin insanının CANI ile ÖDETTİRDİ.
(Malatya hadisesi denilen olayların – ANkara’ya alınan Mahkeme Hakimliğine,
– Hükumetçe, DAVA’ya Özel HAKİM tayin edilen – Salim BAŞOL’u İlahi Adalet
YASSIADA Baş Hakimi yaptırdı).
Koru’nun ifadesi ile şu anda bir sorun varsa/yoksa ve/veya ÖNEMSİZ
görülüyorsa ve bunun ÇÖZÜMÜ de kolay görülüyorsa problem de yoktur.
Şu anda Memleketin – PKK, Suriye Problemi ve AB – dışında
başta MALiYE ve FİNANS problemi yanında 2 esaslı derdi daha var : Bize
göre, Memleketin de Ak Parti’nin de hayatı problemidir :
– Gün geçmiyor ki, ihmal edilemiyecek sıklıkta baba oğullarını,
kızlar analarını, kardeşler ve gençler birbirini (*) veya amcalarını, halalarını
…… öldürüyor. Hergün yaşlı kişiler öldürülüyor.
– Boşanmalar evliliğin boyunu aşıyor, aile yapımız yok ediliyor,
genel ahlak, terbiye, saygı, sevgi kaybediliyor.
– Medeni ve ticari münasebetlerde bile dürüstlük ve ADALET yok
ediliyor.
Cumhurbaşkanı, AB için keşki kovsalar da bir görsek diyor. Fasıl
açılıp, açılmaması Millet nezdinde önemli değil. Önemli olan Milli kimliğimizi
ve ekonomik menfaatimiz koruyup, koruyamamak meselesi, ortaklığın,
tek taraflı bir “PAZAR”a dönüşmemesi
Bu hafta, AkParti’nin çok güçlü bir mensubuna bunları anlattığımda,
” sorun yok ” gibi, bunlar geçmişten gelen meseleler diye geçiştirmiye çalıştı.
Kesinlikle, benzetme yapmak istemiyorum. Biergün Nasrettin Hoca’nın evi
gürpeden yıkılıp gidince, Hoca ; ” be mübarek, bir haber verirsin ” demiş.
Cevab,…….. malum. AkP için de seçimler haberci olabilir, kısmen de olsa.
Bütün bu sokurdanmalırın, sessiz homurdanmaların ÇARESİ de gene
Ak Partidedir. Ancak, kendini – gömleğini, kravatını – düzeltir, hasbi kişilerle
yoluna devam eder. Yoksa, Millet yeni bir gömlekci aramıya yönelir.
Müftülüklere nikah yetkisi vermek, Pazar günleri Noterleri açık tutmak; Hakkari,
Şırnak, Cizre gibi yerlere spor salonu, futbol sahası, Millet Bahçesi yapmak, ne
milletin derdine ve işsizliğine çare, ne de, kalbini ve karnını doyurmuya fayda…
Demokrasi, Özgürlük nakaratları da nafile, hikaye, oyun içinde oyun.
yeter ki, HALK’ın isteklerini karşıla
Vaktiyle, Rahmetli Yusuf Özal ile 1986 yılında, 3 saata yakın, buna benzer
bir sohbet etmiştik. Y.Özal ABD’de şu şöyle, Japonyada bu böyle deyip durdu.
Burası ne Japonya ne de ABD dedim. Fikrinizde Parti olarak ısrar ederseniz
ilk seçimde seçimi KAYBEDERSİNİZ, daha kötüsü Halkın AH’ını alırsınız….
dedim. Keşki haklı çıkmasaydım.
Mevcut Partilerin TAMAMI KERHEN oy alıyor. 2002 öncesi gibi.
Bağrına basacağı bir Parti çıksa, Millet derhal yönelir. Bu duruma
gelinmesinin ana müsebbibi ise, sözde Ana Muhalefet Partisi olan CHP’dir.
CHP, siyasi hayattan çekilse, İsmet Paşa’nın tabiri ile ” her sabah dünya
yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıç ” olur. CHP bir UMACI gibi
herkesin önünü kesiyor.
Başkanlık, krallık sistemi iki partili sistem gibi gözükse de,
Fransa, İngiltere …. gibi 3. Partiye de söz hakkı, imkanı tanıyor.
Yeni bir yazılım, yeni bir format gerekiyor. Millet dönüşüm,
değişim bekliyor. S. Karagülle Hoca’nın tanımı ıle sömürü aleti Obligasyon,
(tahvil, Borç senedi) yerine, aksiyon (ortaklık senedi) nu yaygınlaştırmak,
en azından. (borsa, kısmen buna benzer gibi). Mevcut VERGİ DÜZENİ
ortaklık esasına fırsat ve hayat VERMEZ. Ortaklık sistiminin KATİLİDİR.
Zaten, onun için ihdas edilmiştir. Amaç, bir ekonomi profesörünün deyimi
ile ÜÇ KAĞIT (sahtekarlık) ekonomisini yaşatmak. Batan ve batırılan
Şirketllere bakarsanız, size gerçeği söyler, bir şeyler anlatır.
Bu şirketleri yönetenler bu gerçeği bilmiyordu. JET FADIL’a sorulsun
– hakkında ne derseniz deyin – bu gerçeklerle karşılaştığını hep söyliyecektir.
Aslında bu işi cür’eti ve karizması ile gene de cesur yürek
Tayyip Erdoğan gerçekleştirebilir. Fakat, etrafında HALK ADAMI, sömürüyü
idrak eden Müşavirleri olması lazım. BATIda eğitim görmüş, BATI FORMATI
ile yetişmiş adamlardan Millete de Tayyibe de xhayır GELMEZ. Emanet,
hatır işçileri ile de işsizlik problemi çözülmez. Yeni yatırm yapmak da mutlak
ÇÖZÜM DEĞİLDİR. Zira, modern teknoloji ve bilgi çağı işçiyi AZALTMAYA
yöneliktir. Karagülle’nin O gerçekçi İDDİASI üzerinde her yetkili ve sorumlu
derin derin düşünmeli, İtalya, İran , ÇİN gibi, yaygın ev işi atelye tipi küçük
sanayi ve imalat GELŞTİRİLMELİDİR.
Yeni Parti ihtiyacı var mı ?
Kurulacak yeni bir Parti yalama olmuş politika artıklarından,
siyaset esnafından, tortulardan, hımbıl, korkaklardan, menfaatçilerden
kurulursa bir fark olmaz. Bunlara itibar olsa idi… İyi partinin akıbeti de
er-geç yakındır. Halkın içinden çıkacak yeni yüzler, samimi adamlar
lazım. Kim ne derse desin kaht-ı rical (LİDER sıkıntısı) dönemini yaşıyor,
Cumhuriyet (zira, Osmanlı’nın bıraktığı miras malzeme bitti).
Sn A.Serdar, Evet bizim kendimize has özelliklerimiz var. Ezberine bir kültür bindirmesi olunca özenti-kopya ve neticede ahlak çöküntüsü yaratması da bir sürpriz olmamalı. Eski-yeni nesil çatışması var. Birçoğunun kaynağında maneviyatın yanısıra maddiyat da yatar. “Nefs”in meşru yollarla doyurulması için maddi yönden kalkınmak ve milletin tabanını kalkındırmak en öncelikli konulardan biri. Bir Japonya değiliz bir ABD zaten olamayız. Ancak, onları o seviyeye getiren neyse o yola girmek mümkün. Bu temel bir başlangıç teşkil eder. Başarıya götüren erdem; öncelikleri planlamak (devlet planlama falan yok mu?) ciddiyet ve disiplinle çalışmak ve ihtiyaçlarına göre herşeyi üretmek. Yeni bir şeyler yapmak ve daha önceden denenmiş ama başarılı olunmamış konuları tekrardan gözden geçirip revize ederek verimli çalışır hale getirebilmek. Eskiden yapıldı denendi deyip potensiyeli dumura uğratmamak lazım. Sn Karagülle’nin kafasına taktığı bazı şeyler var. Toplumun tabanına yararlı, üretime dayalı, dürüst ve şeffaf rotasyonlu yönetime dayalı özkaynakları ve halkın tabanını mobilize edecek şeyler bence de çok önemli. Bir anda olması şart değil, pilot bir proje olarak başlar yaygınlaşır. Geçende AKP ye 4 maddeyle teklifte bulundu: http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/03/17/simdi-de-ak-partiye-soyluyorum/ ben de görüşlerimi özetledim:
-Hapishanelerdekiler bence de çok önemli bir konu. Umarım ilgililer artık bu işe kulak verirler. Gazetecileri, özellikle yaşlı kesime öncelik verilerek ve 15 Temmuz cemaat bakiyesi tabanda olup, yönetici kadrosunda olmayanları-15 Temmuz’un girişilen darbenin çok ciddi bir suç olduğunu anlatmalı-Bu konuda bir konsensus oluşturulmalı. Bunun için “Psikolojik ve Sağlık elemanı destekli “Akil insanlar kurulu” oluşturulmalı. İçlerinde düşünürler ve Hülya Koçyiğit-Orhan Gencebay-Mustafa Keser gibi değerli sanatçıların da olacağı bu ehil grub hapishanelerde bir seri seminerler vermek için görevlendirilmeli. İçerdekilerle interaktif samimi bir diyalog başlatılmalı. Bunlar bir süre sonra zamam zaman TVden de halka açık olarak yapılabilir. Neticede, bir rehabilitasyon sürecinden sonra hapishanedeki bu kişilerle anlaşarak ve konsessus oluşturularak çıkarılmalı. Bazıları için ev hapsi uygulamasında da ısrar edilebilir.
– Hulusi Akar Başkan yardımcısı olsun, konusu. Tamam olabilir, başkası da yardımcısı olabilir. Bence daha önemli ve tarihi nitelikte olan başka bir nokta daha var. Hulusi Bey, Orduya üretim niteliği kazandıracak-kalkınma hizmetleri olarak orduyu yeni bir düzene kavuşturma görevini de yüklensin. Orduyu rotasyonlu ve fraksiyonlu olarak (misal %30 ile başlanabilir ve bu rakam daha da arttırılabilir) ülke-yararlı kalkınma projeleri için (misal: su-enerji-toprak-orman-inşaat-yol/köprü/baraj vs) ucuz işgücü olarak engaje edilmesi çok çok önemli. Sn Erdoğan’ın cesaretlendirmesiyle ve tavsiyesiyle Sn Akar bu görevi üstlenir. Bu, devrim niteliğinde üretici niteliği olan dönüşüm projesidir. Tatbik edilirse Ordu daha zinde üretken ve etken bir ordu olur. Asli görevinden hiçbir taviz de vermemiş olur.
– Sadece Akevler ile değil ülke-yararlı bütün teşekküllerle iş birliği yapılmalı. Altın bonosunun çıkarılması faydalı olacaksa, bunun tatbikatına geçmeden önce simulasyonla tekrar tekrar incelenmesi gerekir. Yöneticilerin ekonomistlerin kollektif olarak ikna olmuş olması gerekir. Faydalı olacaksa tatbikata geçilebilir. Bir şans verilebilir, oturmaktansa yeni birşeyler denenmeli.
– Komşuların iç işlerine karışmayıp orada kim iktidarsa onun yanında olabilirsin. Evet doğru olan da budur. Sorunlu gibi gözüken komşularla birlikte çalışılır. İkna yoluyla iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. İletişim çok önemli.
Ordunun başındayken darbe girişimine engel olamayan üstüne bir de emir erlerine esir olan sn Hulusi bey yetiri kadar ödül aldı zaten bir de cumhurbaşkani yardımcısı olursa mazallah ya bir daha esir düşerse…..yok yok benim de bir kalbim var böyle maceralara gelemez hocam.
Sn Baran isimler bence de çok önemli değil. Yapılacak iş önemli. Ancak, ne olmuş olursa olsun, Genelkurmay Başkanlığı yapmış birinin iktidar hükümetinde görev almış olması bir şans ve bir fırsattır. Asker kökenlilerin ekseriyet teşkil ettiği bir “Çalışma Grubu” kurulur. Bu, “BATI (veya Doğu) ÇALIŞMA GRUBU” değil, “ANADOLU ÇALIŞMA GRUBU” olur. Bu grup içersinde asker olur, askeri mühendis olabilir, askeri doktor olabilir ve aynı amaçla sivillerle birlikte çalışır. Çeşitli birimler kurularak küçük ölçekte başlanır. Besmeleyle başlamış iş hayırlısıyla bitmiş demektir. İşaret ettiğim konu başarılamayacak bir konu değil. Bütçeye ilave masrafı da pek yok.
Ülkemiz için Ordu cok önemli bir kaynaktır. Ülke adına yapılacak fedakarlığın tepe noktasını teşkil eder. Daha önce de bir kaç defa yazdım, bu güç acil ihtiyacımız olduğu bir dönemde “Vatan Hizmetleri” şemsiyesi altında kısmen de olsa genelleştirilerek üretkenlik ve gelişmenin disiplinle çalışan bir motoru olabilir. Bu heyecanlı dönemde bu başarılamazsa bir başka dönemde başarılabilirmi bilemem. Askerlik yapan herkes karavanayı bilir. Karavanayı haketmek lazım, bunun için de bir şeyler üretmek ve kalkınma hamlesine omuz vermek lazım. Herkes karınca kararınca bu sorumluluğa ortak olmak zorunda…. Yoksa, kavga-gürültü hepbirlikte batacağız…
“BATIda eğitim görmüş, BATI FORMATI ile yetişmiş adamlardan Millete de Tayyibe de hayır GELMEZ” fikrine katılmıyorum.
Millete hayır gelir (Tayyip veya Mayyip konusu ayrı). BATI denince siz bunu onun içndeki Türkiyeye düşman “Bretaon Tarrant’ları üreten bazı fraksiyonlar olarak alıyorsunuz. Bu yanlış. Batı eğitim ile bizim özendiğimiz gelişmişlik düzeyine geldi. Dürüst ve disiplinli çalışarak. Bu insanların hakkını teslim etmek lazım. Sapla samanı ayırmak lazım. Türkiyeden çeşitli nedenlerle çıkan (daha önce bir vesileyle belirttim, torpilim olmadığı için ülkemde iş bulamadım. Onun için çıktım). Ülkemizde kaynaklarımız az. Aynı kaynaklara göz diken çok insan var, rekabet halinde. Bu kaynakların nasıl kullanılacağına genelde siyasiler karar veriyor. En büyük sorumluluk onlarda. Torpilin daniskası onlar yapıyor, yolsuzluk rüşvet ha keza. Batı’da böyle dejenere bir sistem yok. İşi torpille değil ehline vere vere herkesden faydalanarak gelişmiş durumdalar. Bu konu üzerine titredikleri konulardan biri ve sistemin temel direği. Bu sistem kalifiye eleman yetiştiriyor. Türkiye bu sistemde yetişen evlatlarından fayadalanamıyorsa yazık. Format meselesinden korkacağına Re-Format atmağa çalış. Zaten “Format” dediğin konu abartılmış bir mesele. Batının tavsiyesiyle torpiliyle değil kendin seçerek al, ince ele sık doku. Sonra bunları al yönetimi teslim et diyen de yok. %10 kontenjan verirsin denersin. Verimliliğini ölçersin. verimli ve faydalıysa yola devam. Hiç kimsenin işi garanti olmamalı. İşini doğru düzgün yapamayan kapının önüne konulmalı.
Yeni Bir Parti’nin kurulmasını bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın da istediğini düşünüyorum. 15 Temmuz hadisesi üzerine açılan “beyaz sayfa” dan kastedilen de buydu. Ancak yerine getirilemediği için bu gün yeni bir parti ihtiyacı seçim sathı mailinde kendini epeyi hissettiriyor.
Zaman Kimleri Değirmeninde öğütmediki, Yaşayan ölecek kısa ömürde’de bir çok şeyi görecek, Kimler geldi geçti şu gölgelikten hepsi bi an gibi Hani nerde Atatürk,İnönü ,Menderes,Demirel,Ecevit,Türkeş ,Erbakan ,Özal, hepsi bi hatıra oldu baki kalan kubbede hoş bir sada oldu,yani koltuklar emanet ikindi vakti bir ağaç gölgeliğinde oyalanmak gibi..Önemli olan Emanete sahip çıkmak.Eğer yeni bir Partinin dedikodusu bile günlerce konuşuluyor manşet oluyorsa , Korkunun ecele faydası Yok, artık Zamanın ruhu gereğini yapar. Büyüklerimiz :”Evlat,Allah kişiyi gördüğünden geri goymasın” der .Ak Partiyle doğan çocuklar bir çok iyilik , güzellik gördü Demokrasiyi , İnsanhaklarını. ,Adaleti ,Özgürlüğü,Eşitliği, hizmeti, çalışkanlığı, Parayı , gezmeyi, eğlenmeyi gördü Ve bunların tadını aldı alıştı EVET bütün bunları AK PARTİ yaptı ama ya şimdi Ak partiyle doğan Çocuklar delikanlı oldu kendi partilerini tanıyamıyorlar, Şu anda Sayılan güzelliklerin hangisi var maalesef yirmi yıl geriye gittik .öyle olunca ,daha iyi bir gelecek vaadeden Aşınmamış Temiz,dürüst bir kadro çıkarsa ,Şu haliyle ,Hiç bir siyasi partinin işi kolay değil .Birde şunu çok merak ediyorum..Ak Parti Danışmanları içerisinde “Bilerek Yanlışlık Yaptırmak İsteyen” bir gurupmu var , çünkü bu kadar yanlışlık gafletle olmaz ancak kasıtla olur.İsteyene on tane örnek sayarım ..
Böyle bir gurup var mı? Pekala olabilir -hatta kuvvetle muhtemel. Sizin de tuhaf bulup yadırgadığınız yanlışları gafletle mi, kasıtlı olarak mı yaptırıyorlar? Belki birincisi, belki ikincisi. Ama, sayın H.A. burada daha can alıcı soru, iktidar liderinin zekası. Bizlere çok, ama çok olağanüstü olduğu söylenmişti Sn. Erdoğan’ın siyaset zekasının. Tam bir dünya lideriydi hatta. Hala söyleniyor bunlar. O halde? O yanlışların götürüsü AK Parti hesabına yazar -Derincelilerin değil.
Sıradan fanilerin görebildiklerini devletin zirvesinde olanlar göremiyorsa, biz ne yapalım!
Yeni bir parti mi dediniz?
Bence olmaz…
Başarılı olma ihtimali sıfır çünkü.
AKP nin ortaya çıktığı dönemdeki gibi yeni parti bekleyenlerin oranı çok olabilir.
Ama yeni kurulacak bir partinin doğup gelişebilmesi için her şeyden önce AKP nin doğup geliştiği dönem kadar özgür bir ortamın olması lazım.
Sizce yeni kurulacak partinin sesini duyurabileceği bir özgürlük ortamı var mı bugün?
Bütün medya imkanları AKP nin elinde.
TRT sinden tutun RTÜK üne, gazetelerinden TV lerine kadar herşey AKP nin kontrolünde.
İyi Partinin kurulduğu günleri hatırlayın. Borazanlar hiç İyi Partiyi hesaba katıyor muydu?
Hem yeni bir partiyi eski AKP liler kuracaklarsa hiç kurmasınlar…
Benden zırnık oy alamazlar. Çünkü onlardan bir cacık olmaz.
Onlara ancak şurada bir koltuk var boş…
Gel otur denilirse gelirler.
Onlar dava ve mücadele adamı değiller.
Bunu bir ben mi anladım?
18-25 yaş gurubunda günlük gelişmeleri TV kanallarından izlediğini söyleyen gençler yüzde 13. Aynı yaş gurubunda gelimeleri Internet üzerinden takip ettiğini söyleyen gençlerin oranı ise yüzde 61. Uzatmak istemediğim için, 25-35 ve 40-55 yaş guruplarına ilişkin verilerle devam etmiyorum.
Gençlerin siyasetle ilgilenmedikleri vb. dayanaksız iddialara da kulak asmayın derim. Gazetecilik mezunu bir gençle arkadaşının iki kişilik amatör ekibinin Afyonkarahisar’daki sokak ropörtajını Yotube kanalından izleyenlerin sayısı 3 gün içinde 235.875.
https://www.youtube.com/watch?v=R4KRTkdxnUo&pbjreload=10
BaBaLa TV’yi hiç duydunuz mu?
Yine bir Youtube kanalı olup adını kimselerin bilmediği bu TV kanalının “Mevzular” adlı programının dünkü izlenme oranı yarım mliyonun üzerinde: 508.219
https://www.youtube.com/watch?v=7fsqhPuL7fQ&pbjreload=10
Bence karamsar olmayın. Muhalefeti de inandırıcı bulmayan milyonlarca insanın çatısına balkonuna helikopter indirecek değiller herhalde. İnsanların siyasal tercihleri de TV kanallarıyla şekillenmiyor. AK Parti’nin kurulur kurulmaz iktidara gelmesi bunun en iyi örneği.
Yerel seçimlere yakındığınız ortamda gidiyoruz. Peki Ankara’yı açık ara kaybetmenin, oylarının Türkiye genelinde yüzde 46’lara kadar gerilemesinin, daha bir yıldan az bir zaman önce 11 puan fark attıkları Bursa’da oylarının kar gibi erimesinin, Bursa kalesinin bile sallanmasının önüne geçebiliyorlar mı? Ya İstanbul? Cesaret edebiliyorlar mı “Biz İstanbul’u en az yüzde 5-6 puanla elde tutarız” demeye?
Yeni parti gerçek dava ve mücadele adamları ve kadınları kurmazlarsa, biz de Saadet Partisi’ni büyütür iktidara taşırız. Hiç karamsarlığa kapılmayın derim.
Sütteki kaymak tabakasından bahsediyorsunuz Sayın Bernar.
Kaymak tabaka kapta ne kadar yer tutar?
Takdir sizin.
Sn. Bülent Arınç İnşallah Devlet Bahçeli’nin NTV-STAR ortak yayinindaki konuşmasının satır aralarını iyi okumuştur.
Yeni parti acilen ihtiyaç kardeşim…Adam gibi muhalefet olsun tabi… İyi parti bu ihtiyacı karşılayamadı… Chp zaten hakeza… 3-5 saadetçi de gelsin… Abdullah gül be davutoğlu bunların başına geçsin… ihtiyaç var yeni partiye…. Burdakilerin çoğu bunu söylüyor Fehmi koru dahil…… kursunlar tabi çok makul……. ne güzel yorumlar böyle siz kendinize kurun işte yeni partiyi…….. Herhalde cumhur ittifakını parçalamak değil amacınız…:)…. Sizin amacınız kendinize yeni arayışlar olması sadece dimi canım….Dsp geliyor bak orası da alternatif olabilir size…en azından başkanları yeni bir yüz…..siz bizim için düşünmeyin boşverin… Biz yeni bir parti kurduk Cumhur ittifaki…. siz gidin kendşnizi düzeltin… faydası çok ekşiışkın yiyin, hem de doğal…
Haa bi de.. kurdular zaten yeni partiyi CHP-HDP… ülkenin içine düştüğü durumu kurtarmak için oraya da üye olabilirsiniz……
Sayın Türkeş,
Reis’in en büyük özelliklerinden biri kendine yapılan hiçbir şeyi unutmamasıdır. İster iyilik ister kötülük. Biri de çok sabırlı olmasıdır.
Şu an siyaset mezarlığının çoğu Reis’in davasına bir şekilde ihanet edenlerle ve ona vaktiyle yamuk yapanlarla doludur. Mezarlık da “hel min mezid” misali çok geniş. Herkese yer var.
Sayın Binali Yıldırım da sayın Mehmet Özhaseki de şu an sınavdalar. Gayret eder, Reis’in hakkını verirler, devam ederler. Yoksa onlara da güle güle.
Sayın Bahçeli için de aynı durum söz konusu.
Tereddüt edenler iyi düşünsün. Koca cemaati tarih eden, kaç bin yıllık vesayeti yok eden Reis, kimi tarih etmez?
Bir kere cemaat daha yokolmadı. Yok olmuş gibi pusudalar..valla ben o kadar yakından tanımıyorum Erdoğanı.. onu çok yakından tanıyan ailesi ha bi de yatak odasına dahi böcek yerleştiren 40 kadar yakın korumasının 25 i fetöcü çıkan cemaatçiler olsa gerek…
Maşallah baduh arkadaş bugün ağzından bal dökülüyor, hayırlara vesile olur inşallah..! Devlet bey ve devletbaşkanımızla daha nice yıllara diyoruz; allah ikisini de başımızdan eksik etmesin… Bilge kağan ve kültigin gibiler maşallah:)
? “Bilge kağan ve Kültigin gibiler” o kadar eski bir zihniyet yani.?
Cemaat derken FETÖ demek istediniz galiba
Parti mi kuracaklar…
Adam gibi pusu kurmadan ortaya çıkmak yürek ister.
Çatının işi gücü algı,operasyon ,tedbir…
Ne diyecek Gül.Bana gece gündüz demediklerini bırakmadılar ama eğer istyiyorlarsa yan cebime koy..
Ne diyecek davutoğlu.Merak ediyorum.
Liderin ayağına fırsat bir kere gelir.Kullanırsa halktan bonus alır.
Daha ilk sınavda gümlerse…
İşi zor partlatmalar işe yaramaz.
bahçe işiyle ilgilenenler bilir, tohumu toprağa gömer, üstünü örter, suyunu arada verir, sonra beklersiniz. beklerken arada toprağı açıp tohumun hali nedir diye bakmazsınız. yeter ve gerek koşullar oluşunca tohum patlar, yeni bir hayat filizlenir. şartlar uygun olduğunca yaşar, bazen ne kadar özenseniz de hayatta tutamazsınız, bazen solmuş, kurumuş olduğunda bile bir yerinden yeşermeye başlar. elimizde olan şeyler vardır, olmayan şeyler de.
yeni bir parti de tohum gibidir desek yanılmış olmayız herhalde. doğdu mu, kuruldu mu diye sağı solu kaldırıp bakmak yersizdir. gerek ve yeter şartlar oluşunca siyasetin de bir doğası olduğundan yeni bir filiz-ler verecektir. şartlar uygun olursa yaşar, olmazsa bu ülkenin parti mezarlığına bir parti daha eklenir. her şeyin bir doğası bir ritmi, bir ahengi vardır.
yine eşyanın doğasında yıpranma, eskime, bozulma ve bozunma olduğundan akp nin iktidar olduğu uzun zaman içinde yıpranmış olması kaçınılmazdır. yıpranan şeyler ya tamir edilir, revize olur, restorasyon geçirir yenilenir ve ortaya yeniyi aratmayacak bir şey çıkar ya da iyice bozulur, dağılır, ömrünü tamamlar. sayın arınç zannedersem yenilemekten yana görünüyor. olabilirlik şansını zaman gösterecek. tohumun yaşamasının pek çok koşula bağlı olması gibi uzun yıllardır iktidar olan bir partinin, yeni kurulacak partilerin ve iyice köhneleşmiş muhalefet partilerinin yaşaması da bazı parametrelere bağlı. siyasi yaşamın nasıl şekilleneceklerini hep birlikte göreceğiz. önce seçime odaklanalım. bakalım siyasi hayata nasıl bir nefes getirecek?
Ağlama seansları versin Arınç. Oğlu mecliste olmasaydı konuşmanın seyri aynı mı olurdu sizce.
Yenilik
Yeni partiye değil yenliğe ihtiyaç vardır. Tarih hep yeniliklerle doludur. Federe yapıdan krallığa, krallıktan diktatörlüğe, diktatörlükten ekseriyete, Sosyalizme, Nasyonalizme, Adil Düzen’e hep değişerek gelinmiştir. O halde bugün Türkiye’de ve dünyada yeniliğe ihtiyaç vardır. Bu, ortaklık düzenidir. Ya mevcut olan partilerden biri ortaklığı kabul edecek, ya da yeni parti kurulacak.
Ortaklık sisteminin teorisi ve uygulaması Akevler’de mevcuttur. Sonuç ya mevcut partilerden biri Akevler ile iş birliği yapacak o parti yenilik getirecek, ya da yeni parti kurulacak o yenilik getirecek. Bana göre Gül, Arınç, Atalay, Çiçek, Aksu, Gönül, Şahin suçlu değilseler bile sanıktırlar. Bu partiyi siz kurdunuz, niye bırakıp gittiniz, Erdoğan’ı yalnız bıraktınız?
Evet, Erdoğan’ın başkanlığını kabul eden, yenilik yapmayı, Adil Düzen’i, ortaklık düzenini, Kur’an düzenini, barış (İslam) düzenini gaye edinen yeni bir partiye ihtiyaç vardır. Bunu bizzat Erdoğan desteklemelidir. İki parti birleşti. Onların oyları da azalıyor. Sonra HDP ile mi anlaşacak? Erdoğan aşırı İslamcılarla anlaştı, 15 Temmuz’la karşılaştı. Aşırı solcularla anlaştı, sokak savaşları ile kurtuldu. Şimdi aşırı milliyetçilerle anlaşıyor. Nereye kadar?
Erdoğan Adil Düzencilerle anlaşmalıdır.
Önce boş yere küstürüldü ve görevden alındılar. Baktılar ki oylar gittikçe azalıyor. Ayıkladıkları taşlara muhtaç kaldılar. Sayın Gül ve Davutoğlu gururuna yedirirler mi? o da ayrı bir konu… Bülent Arınç daha ne olduğunu tam anlayamadık; Feto için gözyaşı döktüğünü iyi bilirim.
Bülent Arınç bu çağrısından sonra Pensilvan’ya da çağrı yapılacaksa hiç şaşmam. Bir hata yapmıştır derler aklanır gider hoca efendi! Ak Parti şuan çıkmaza girmiş ne yapacağını şaşırmış. Yerel seçimde bile hal böyle iken; genel seçimin gelmesini istemezler herhalde…
Beşir Atalay, Mehmet Şimşek, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül bir parti kursalar hiç de fena olmaz.. Saadet partisinin de çok sevdiği isimlerdir.
SAYGILAR SEVGİLER
Burada yazanlar arasında kimler gerçek F. Koru okurları, kimler -hepsi aynı dakiklarda sökün eden- mesai arkadaşları, bunu tam olarak bilemiyoruz. Ne var ki, herhalde gerçek Koru okurlarının en azından bazıları fikrime katılırlar, eğer Sn. Koru, “Güvenilir araştırma kurumları” ifadesiyle başlayan ve kısa tuttuğu paragrafın hemen sonrasında aşağıdaki paragrafı yazıyorsa, bir AK Parti taraftarı olsam korkmam, titrerdim:
“Yeni bir partiye ihtiyaç duyar mısınız?” sorusuna, kurulduğu takdirde yeni partiyi iktidar yapmaya yetebilecek kadar yüksek “Evet” cevabı çıkıyor.”
İfadeye dikkat buyurun: “yeni partiyi iktidar yapmaya yetebilecek kadar yüksek”.
Sayın Koru’dan geldiğinde hayli ürükütücü bir ifade bu.
“Hatırı sayılır çoklukta” gibi bir ifadeyi yeğlemiyor Koru, “yeni partiyi iktidar yapmaya yetebilecek kadar yüksek” olduğunu söylüyor insanlarımızın yeni parti ihtiyacının. . .
Sende hemen doğru kabul ettin.
Hangi araştırma şirketi diye sorma ihtiyacı hissetmedin
Bu yeni partiyi isteyenler zaten AK aprtiye oy vermeyen ama partisinden memnun olmayanlar olabiliri aklının ucundan da geçirmedin.
Tamam çok korktuk.Sn Koru hiç algı yapmaz.Çatı aday vs için de hiç uğraşmaz.
Ha keza sizlerde
Ben hemen kabul etmedim, sayın Koru böyle yazıyorsa, yazdıklarını ciddiye alır, söylediklerinin olabilirliğini dikkate alır düşünürüm dedim. Kaldı ki, Fehmi Bey ile farklı düşündüğümü daha önceki mesajlarımda defalarca dile getirdim: AK Parti ile yeni kurulacak parti, uzun süre yan yana duramaz. Yerel seçim sonuçlarının 10 gün sonra işaret edeceği üzere, orta sınıf dindar muhafazakarlar AK Parti’den desteğini çekiyorlar. AK Parti’nin bildiğimiz AK Parti olmaktan çoktan çıktığını bir aydan diğerine görecek emeğiyle geçinen dindar muhafazakar yığınlar.
Mesele, ekonomik sorunlardan ibaret değil. Dindarlar, bu dilin kendi dilleri olmadığını seziyorlar. Dindarların zihin ve kalp dünyası ile, “Erdoğan’ı önümüze kattık sürüklüyoruz, onu mecburiyetlerimizin görevlisi kıldık” diyenlerin zihin dünyası ve dili arasındaki uçurum her geçen gün artıyor. Erdoğan arkasından ateş edenlerin gölgesi, giderek daha seçilir hale geliyor. Dindarlar çekiliverecekler kenara hep birlikte, kabak gibi meydanda kalacaklar.
Dindar muhazakar yığınlar kurarlar kendi partilerini, Doğu Perinçek’i önlerine katıp sürüklerler, onu %0.3’luk Vatan Partisi’nin ıssızlığına makhum ederler. Kendilerine yapışıp yol kat etmek isteyen seküler artıkları silkeler atarlar. Yakın geleceğin Türkiye siyaset panormasını şekillendirecek olan da budur.
Aynı dilden konuştuğunuz bütün o gazetelere, bütün o TV program müdürlerine dönüp GÖREN GÖZLERLE bakmayı deneyin. Mahçubiyet duyacağınız günler uzak değil. 2020, birleri için MAHÇUBİYET YILI olacak. Bunun işareti de yerel seçim sonuçlarıyla gelecek.
İflas eden, dindarlar değil, merhum Yazıcıoğlu’nun idealist milliyetçiliği değil, partiyi seküler şaklabanlarla bunların çıkarcı işbirlikçilerine teslim edenler.
Yakında gelecek olanın ilk ciddi mesajını almanıza 10 gün kaldı. . .
Yine korunun yazdıklarını sorgulamamışsınız.
Çünkü Sn Koru kaç seçimdir aynı şeyleri yazıyor.
Sizinkisi darı ambarı meselesi.
Yoksa Sn Koru hangi araştırmaya dayanarak söylüyor.
Ama ihtiyacınız yok sizin araştırma vs ye .
Verin algıyı..
son 3-4 seçim öncesi sayın Koru’nun yazdıklarına ve seçim sonuçlarını da hatırlamanızı ( gerçek Koru okurusunuz ya) öneririm. Hayalleriniz örtüşüyor; lakin adı üstünde hayal!
Sistem değişti. Artık %50 + 1 gerekiyor ülkeyi yönetmek için . Bu durumda yeni bir partinin Cumhur İttifakı veya Millet ittifakına eklenmesi , en azından , 31 Mart yerel seçiminden sonraki önümüzdeki 1 dönem için gerekiyor. Eklenmezse de muhtemelen , eğer hükümet ekonomide başarılı olamazsa , Ak Parti nin kendisi ile birlikte ekonomiyi bitirişi beklenmesi gerekiyor. CHP ve aynı cenahta olan partilerden zaten ümit yok . Ak Partinin bu durumda MHP ile birlikte %51 i bu seçimde aşamaması halinde Sn. Bahçeli de sorgulanmaya başlanacaktır. Hatta benim tanıdığım Sn.Bahçeli bu durumda raconu bizzat kendisi kesecektir. Eğer Ak Parti iktidara gelmeden önce olduğu gibi artık teker dönmemeye başlar ise ( ki bu günlerde vatandaş işsizlikten , pahalılıktan çok şikayetçi ) başka çıkış kalmaz ve memleketi rahatlatacak bir MERKEZ siyasi hareket ortaya çıkarsa Sn. Bahçeli memleketin selameti için o harwketin de önünü açacaktır. Bu hareket keşke MHP nin bizzat kendisi olabilse ama , Türkiye çok büyük , bu iş MHP yi aşıyor. Her bölgede siyaset yapmak için Ak partinin ilk fabrika ayarlarında ancak fabrika ayarlarından AB kodunu silerek, Pensilvanya ve ABD’ye bağlılığı silerek , kendi öz benliğini ve karakterini esas alan , üreten ve çalışan bir Türkiye oluşturmayı hedefleyen , Batı , ABD ve NATO dan bağlarını koparmış bir hareket gerekiyor. Bu çok ideal bir tanımlama belki ama ihtiyacımız olan bu . Artık BATI , ABD , NATO gölgesinden uzak olmak gerekiyor . Hükümetin belki görüntü olarak yaklaştığı tek hedef te bu ama ekonomide başarı , piyasalarda güvenin sağlanması gibi temel meseleler hala devam ediyor ve Sn. Bakan Berat Bey’le bu işin yürümeyeceği de çok net ortada . Bunu Ak parti anlamazsa , geminin battığını anlamayan kaptan misali gemiyle birlikte hepimiz batarız. Devlet , liyakat , ciddiyet , feraset , fedakarlıkla yönetilir.
Gönül ister ki yeni bir parti kurulmasın. Devlet kurumları ve siyaset bir deneme tahtası olmaktan çıksın. Herşey otursun, herkes vazifesini Allah’a ibadet titizliğinde hakkıyla yapsın. İşler huzur içersinde tıkır tıkır yürüsün.
Ancak, hata hata üstüne, nasıl düzelecek bu işler? Her seçim, ayşe teyzemin tabiriyle birer “yürek kalkıntısı”, bir kaos! Bir sürü mesele var; en önemlisi ekonomi, millete hizmet. Tabi bu meydanlarda çay poşeti dağıtmak değil. Bunun şahdamarı, üretim işsizliğin ciddi oranlarda azalması. Ama gel gör ki hep israf ve hep tüketim, kabuk değiştirme, dudak boyası-makyaj. Hep önceliksiz işler…
Bir başka kronik hastalığımız, yurtdışına posta atmakla içişlerimizin düzeleceği beklentisi ve üç beş tane daha fazla oy kurtarabilmek kaygısı… Yeni Zelanda’da bir olay olur. Acaba bir Tarrant sineğinden yağ çıkarabilirmiyiz ve bunu oy verecek milletin ekmeği üzerine sürülecek tereyağına katabilirmiyiz hesabı! Bunu söyleyince “yav sen misin bunu diyen” bir kaşık suda boğmağa kalkarlar adamı!…
Karadzic 70 küsur yaşında, vaktiyle yapmış olduğu boşnak müslüman katliamı için 40 yıl vermişler. Bu dün, müebbete çevrilmiş. Dışişleri Bakanlığı “memnun olduk iyi yaptınız-hakkıydı” demiş. Boşnak hükümetini ilgilendiren bir iştir ama tamam diyelim, ne de olsa Dışişleridir, olabilir. Ama, bu yetmiyor, arkadan bir de Adalet Bakanı “bu müeebet hapis, AB’yi ‘kara leke’den kurtaramaz” deyip ayrıca kafa tutuyor…. Yahu, kendi ülkende bir sürü adaletsiz işlerin var. Onlara pür-dikkat odaklansa Bakan bey. Yani, güler misin, ağlar mısın?! Üzüm üzüme baka baka kararır derler. Bu tür diplomatik siyasette Başkan’ımız sağolsun, hepsine örnek oluyor.
Seçimlerde avantaj olur diye Yeni Zelanda videosu gösterip arkasından “Çanakkale’de dedelerinizin ne işi vardı? dersen yabancı gazetelere fırsat vermiş olursun (yabancı basında dün okudum). Öyle bir şey de ki ülkeni gerçekten düşünüyorsan, bir nebze seviyorsan, Türkiye’ye bir dezavantajı olmasın. Oyunu arttırabilmek için yaratıcılığını göster, bütün aklını kullan. Bunun için başka söylemler geliştir. Niye hemencecik kolaya kaçıyorsun? Aklı başında bir danışmanın da yok mu hiç! Öncelikle, dışardan gelebilecek turisti düşün. Gelebilirse bir tane fazla turist gelsin.
“Yahu, bu idiotların ülkesine gideceğim de n’olacak” demesin turist. Onun gelirine ihtiyacın var.
Çanakkale ruhunu seçim meydanlarında yontup kandırabildiklerinden bir tane fazla oy alabilmek ekonomiden daha da mı önemli? Allah selamet versin dedim. İşte bunu dediğimde yaşlı bir büyüğüm:
“Oğlum aldırma, kendini fazla üzme. Allah ileri giden kullarını cezalandırmak için önce ne mal olduklarını bütün millete gösterir” dedi.
“Aman” dedim kendi kendime “bu arada, ülkeye fazla bir maliyeti olmasa bunun”…
Sayın h.k. bak bu çiftlikler türkiyede; niğde ve tekirdağda saklıbahçe diye geçiyor(ozsaklibahce.com) damızlık düve üretimi bile varmış yani:) bizim mösyöyü de alıp şöyle dolaşsanız açılırsınız diyorum; devasa bi elma çiftliği ki görseniz! Vişne filan alırsınız; ülkemiz burda yerinde duruyor!
Anadolu’daki çifliklere laf yok. Üretimine devam etsin. Ziyaret edilebilir. Benim teklifimdeki “Örnek Çiftlik” olayı çok farklı biir şey. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kalabalık büyük şehirlerdeki betonlar arasında kalmış, bunalmış insanlara hitap ediyor. Onları toprakla tohumla buluşturuyor. Çok yönlü bir milli, yerli orijinal bir proje. Bunların dünyada eşi benzeri yok. İsrafsız masrafsız ve yapılabilirliği hiç te zor değil.
Amaçlardan biri, ülkenin en kıyı köşesinde kalmış çiftçilere bir motivasyon kaynağı iken onlara pek göremedikleri şehir hayatını da yakından gösterebilmek-yaşatabilmek, yeni teknikler öğretmek ve bunların yaygınlaştırılmasına vesile olmak. Düşünebiliyor musun, Hakkariden bir çifçi ailesi geliyor burayı bir yıl mesken ediniyor (ücretsiz). Yöresel kıyafetleriyle üretkenliğe örnek teşkil ediyor, İstanbul’a renk katıyor. Hatta bu “Örnek Çiftlikler” büyükçe olacağı için, 2-3 yöreden çiftçi aileleri de aynı anda barındırabilir. Örneğin, bir çiftçi aile Edremit’ten, diğeri Van’dan bir diğeri Orta Anadolu’dan. Bunlar aynı çiftlikte komşu olurlar, imece usulüyle çalışırlar…. Turistlere folklor gösterileri de daha zengin olmuş olur.
Ah keşke pusuya yatmadan herif gibi çıkıp da kursalar şu partiyi.
Liderlik fırsatı bir kez gelir ayağına kaybedersen geçmiş olsun.(Muharrem İnce)
Kazanırsanız bir sonraki teste kadar bu fırsatı korur kuvavetlendirirsiniz..(Bkınız 27 Nisan ve ….)
Ama gider CHP ye çatı aday olup istemem yan cebime koyun derseniz.Bittiniz
%49 oy alıp kuzu kuzu liderim istedi çekildim derseniz.Geçmiş olsun
Artık sizi Sn Koru bile artık parlatamaz
*******
….
Sayın Turhan ne ettin?
Arkanı döndün gittin
Hesabı ka-pa-sa-na,
Özür dile, iş bitsin!
Sığındın hep yalana,
“Haşhaşi” dedin bana,
Baltayı taşa vurdun!
Ne haltettin baksana!?…
…..
*******
Sayın h.k. serdar bey şiirden pek hoşlanmıyor anladığım kadarıyla:) ama en azından şiirin veznini bi değiştireydin; bu “haşhaşi” vezni çok sırıtıyor yani… Ne biliim bir de tatlı dili dene mesela…
Sn H. Gayret kafiyeli yorum sürecinden önce çok çalıştım. “Şu yaptıkların yanlış” dedim. Dön o yazdıklarını bir oku. Ezberinde ne kadar yalan pislik varsa üzerime kustu. Onları yalayıp yutması lazım; geri adım atması lazım. Sataşma ise bunu başlatan zaten kendisidir. Dedim ki gel o zaman bir teklifim var. Burada bir geçmişimiz var, yorumlaştığımız arkadaşlar var. Farklı inanç seviyelerinde farklı düşüncelerde olsak bile yazdıklarından herşey bir yana “vicdan” sahibi olduğuna inandığımız fikir-içerikli yazan 7 hakem seçelim. Sn Turhan’la karşılıklı yazdıklarımızı tek tek okusunlar, kim haklı, kim haksız karar versinler. Kaybeden (haksız bulunan) kişi; 1-şehit-gazi aileleri derneğine, olmazsa 2-TEMA vakfına, veya da isterseniz, 3- Sn Karagülle’nin ortaklık kooperatifiyle ilgili Ar-Ge projesine destek adına 50 bin TL bağışta bulunsun. N’etti dersiniz? 1. ve 2. şıkkı bıraktı, bana Sn Karagülle’yi karalama yorumları yazdı. Ben Karagülle’yi sadece buradaki yazılarından bilirim; Kuran’dan bahseder, Sermayeden, Hakça bir düzenden bahseder. İlgi alanım oldu. Kafama ters gelen noktaları da sorgulamışımdır. “Nickname’i ile vicdanın kimde olup olduğuna nereden güveneceksin” türünden bir şeyler dedi. Kolaylık olsun diye, dedim ki burada nickname kullanmadan yazanlar var. Birisi “Necip Güven”, benim ilk tercihim odur, sıra sende. Sn Karagülle’ye yaptığı itham çamurlarına yattı, bu tekliften yan çizdi gitti.
İkinci teklif olarak o zaman özür dile dedim, kafiyeli denedim. Aynı sabit fikirliliğe şair kılığında devam etti. Altta yazdıklarından pek bir değişiklik olmadığı anlaşılıyor. Şiirden hoşlanması şart değil. Sade bir şekilde düz metinle kısaca bir özür dileyebilir. İsterseniz siz deneyin, ona yardımcı olun. Bir de bu yolu deneyelim.
Çok dokunmuş galiba yazdıklarım hazımsızlık yapmış
sen galiba gece gündüz sen eski yazışmaları takip edip duruyorsun.
Galiba iş güç hak getire sende.
Seçim yaklaştı tweet ve yorumları 30 a katla.
Hiçbir konunuz da olmasın bütün kötülüklerin anası Tayyip.
Devam aslan devam.
Sn Serdar Turhan bana dokunan “namerd”liği kabullenmen, “riyakar”lığı kabullenmen. Kendine utanmadan alperenliği yakıştırman. Benim bildiğim alperenlik bu olamaz. Alperenler dürüst insanlardır.
“Bütün kötülüklerin anası Tayyiptir” lafın da riyanın daniskası! Yalanla mücadele konusu temel bir konu. Sadece seçimle mi ilgili sanıyorsun? Belli ki seni de AKP siyaset okuluna yollamışlar. Ancak, hala eğitime ihtiyacın var. Bu durumun yukarda değindiğim 1. ve 2. şıktan ne anlayıp 3. şıkla ne anlatmağa çalıştığından belli. Okuduğunu ne kadar anlayıp anlamadığınla kafa kalınlığını mı göstermeğe çalışıyorsun.
Güzel dilimizde “sepir sepir dökülmek” diye bir deyim vardır. Deyim, ucube başkanlık sistemine cuk diye oturuyor. Nereden tutsanız elinizde kalıyor:
Gayet de soylu bir bakan, hafta başında, bire bin katarak, “İran’la birlikte PKK’ya ortak operasyon çekiyoruz ey ahali!” demişti. İran’ın yarı-resmi haber ajansı, “Nereden çıkardınız bunu. Yok öyle bir şey” diyerek anında yalanlamıştı bunu. Dün, “Ama vallahi telefonda böyle şeyler konuşmuştuk, operasyon ortak olacaktı. Bize göre operasyon ortak, İran böyle düşünmeyebilir” tadında akla ziyan cızırtılar çıkarmıştı. Bugün açıklama doğrudan İran Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Ebulfazl Şikarçi’den geldi: “İran silahlı kuvvetleri, Türkiye ile sınır bölgesinde herhangi bir ortak operasyona katılmadı.”
Hepten şaşırdı bunlar. . .
Yeni bir partinin kurulması hiç de zor değil.30 kurucu üye bir dilekçe ile kurabilir bir partiyi.
Ama asıl iş ondan sonra başlar.Nasıl bir işin başlayacağı konusunda Erdoğan’ın şu an yaptığı çalışma,sarfettiği efor bir fikir
verebilir sanırım.
Demirel,Özal,Erbakan da böyle
idiler.
Bir partiyi ayakta tutmak, iktidara taşımak rahatına düşkün kişilerin harcı değil.
Erdoğan’ın iktidara taşıdığı
parti sayesinde türlü çeşit
makamlara gelenlerin de
harcı değil.Bu sebepledir ki
parti kurduk,kuruyoruz diyenler bir türlü ortaya çıkamıyorlar.
İşin bu tarafına,zorluğuna,
Fehmi Bey de değinmiş zaten.
Saadet Partisi’nin 50 yıllık
geçmişi var,tecrübesi var.Parti
ise parti.Niçin %1.30 oy aldı
son seçimde?Bir partiyi iktidara getirmek,ya da siyasette söz sahibi haline getirmek zor iş vesselam.
Bu anlamda İyi Parti başarılı sayılır.Ancak bu yerel seçimde ve bundan sonraki ilk milletvekili seçiminde varlık
gösterebileceği çok şüpheli.
Eşi ve oğlu 15 Temmuz’da şehit düşen Sn. N. Olçok’un “Kaça sattınız 250 şehidi?” sorusuna karşılık verecekmiş AK Partili yorumcularımız. Yeni parti muhabbetinin bu konuyu gölgelemesini istemiyorlarmış. Öyleyse şöyle geriye doğru açılalım arkadaşlar. . . Evet, lutfen yolu açalım, arkadaşlarımızın kürsüye gelmesini kolaylaştıralım!
Sn.bernar arkadaş; didem hanımın cevabı gayet yeterliyken; soru soruyor olmanın cazibesine kapılıp nasıl olsa birileri beni de adam yerine koyar diyerek kendini anti-personel mayını gibi ortalara attın. Sermaye ırkçılığı da yaptın, antisemitik ifadeler de kullandın; ucuz siyasettir diye üzerinde durmadım. Yalnız işi ölüseviciliğe kadar vardırman senin için hiç iyi olmadı. Acılı insanların acısı üzerinden gündelik siyasete pay biçmeye çalışmak adiliktir. Belden aşağı vurmaktan da aşağısıdır. O yüzden bu tür girişimlerden uzak dur; yeltenenleri uyar. Olmadık ifrazattan ne sana ne fikriyatına ne de memleketin haline bir fayda hasıl olmaz: yazıktır, günahtır! Evlenecek olan çiftlere mutluluk dileyip geçelim; yoksa muhatabım değilsin…
Bu konu nedir sahi? Eşine ve oğluna Allah’tan rahmet dilemiştik. Kolay değil bu acı; bir olayda ocağının iki direğini aynı anda kaybetmek. Ancak, konunun siyasete girmemesi mümkün mü? N’olmuş ta bu kadıncağız bu duruma gelebilmiş/getirilmiş? Meseleyi gerçekten bilmiyorum, ancak merak uyandırdı. Çok kalabalık bir yazı değilse link verirseniz bir göz atarız.
Arinc denince nedense aklıma hep, onun bir Japonya ziyareti sonrasinda, $u japonlar bir de dinimizi secip, hidayete erseler, tadlarından yenmez olacaklar tarzında bir yorumu geliyor. Yanilmiyorsam TBMM başkanı idi…. Aramizda hatırlayan vardır belki.
Yine yuvarlamışsınız bir şişe kırmızı şarabı, Winemaker arkadaşım! Ya yanlış hatırlıyor, ya da hafızamızla dalga geçiyorsunuz. Sayın Arınç’ın Japonya ziyareti daha üç beş hafta öncesiydi ve şu anlama gelen bir yorumda bulunmuştu: “Ya bu Japonlar yapsın, ya da başkaları, hiç umurumda değil doğrusu. Bizim oğlanı milletvekili yaptık, meslise soktuk -o da kurtardı kendini. Bir de bu karmaşada benim özgül ağırlığımı hatırlayıp ikinci adam olarak partinin başına getirsler tadlarından yenmez olacak.”
Şimdi çıkın özür dileyin biz okurlardan! 🙂
Fehmi Bey, yine Fehmi Koru gibi yazmış bugünkü yazısını. Doğru insanlarla doğru temellerde kurulacak yeni bir partinin AK Parti’nin nihai yazgısına erişmesi anlamına geleceğini bilmez mi, sayın Koru? Bugünkü AK Parti’nin hiçbir kurumsal yapısının kalmadığını, lideriyle ayakta durmaya çalışan bir parti olduğunu, daha ilk ciddi darbede darmadağın olacağını bilmez mi? Yeni bir partinin AK Parti için de yararlı olacağını söylüyor sayın Koru, ve herhalde gülümsetmek istiyor bizleri. Bu ikisinin aynı anda uzun süre var olamayacağını herkes gibi o da görüyordur bence.
Ne gerçekleri, ne tarihin kaçınılmaz akışını değiştirebilirsiniz:
Genel seçimler olmayacak Türkiye’de. ERKEN genel seçimler olacak. Ve: Yeni parti, AK Partili küskünlerin kurduğu bir parti olmayacak. Erdoğan, Arınç ve diğerlerinin böyle bir algı oluşturmak için çabalayıp durmaları sonuç vermeyecek.
Yoksa Arınç, ara buluculuk mu yapiyor? Herhalde eski yol arkadaşlarini en iyi bilen odur.
Arınç’da, Erdoğanın terör listesinde iken,
Erdoğan koltuğunun ufaktan sallandığini hissedince, hemen ondan yardim istedi.
Arinça gel dedi, oda tıpış tipiş geldi. oğlunun millet vekilliğinin karşılığında Erdoğana destek verdi.
Ondan sonra arinçın teröristliği rafa kalktı.
Hepsi menfaatçi, milleti sömurmekten başka dertleri yok.
CHP bunlardan bin kat daha iyiyimiş! Hiç degilse Din tacirliği yapmiyordular, yüzleri ne ise içlerde ayni idi.
Allahtan Bahçeli bunlari destekledi de gercek yüzlerini gördük.
Merak bu ya! Kafama takildı! Yoksa bu seferde Arinçın damadınimi millet vekili
yapacaklar?
Olur olur neden olmasın.
FETO için CHP zihniyeti gecmiste de bu günde muteberdir.28 Şubat sürecinde beceremediler gitsinler diyen FETO idi 80 darbesinde darbeciler feto yu kollamislardir yıllarca arandığı halde tutuklanmamis
Haklisiniz!Tıpkı Adil Öksüz! GIBI…..Darbeciler tarafindan korunmuş ola bilir….
Buna damatlari ve Arinçi de ekleye biliriz Hatta Dünya ve Ümmet lideriniz gibi. De diyebiliriz
Hani 2016 da Beyaz Sarayda ağirlandiği zaman özel elçisi Bülent Ariç’ci Hoca Efendinin bir emri varmi diye göndermişti…..yaaa.
Sahi Hoca Efendi nasil bir Terörist başide devletide ele geçrmişiken, SÜLALESINI BIRAKALIMDA KARDEŞLERINE DAHI BIR EV ALMADI.++++ Nede bir yakinini bakan,müdür,hatta devlette amale olarak dahi işe yerleştirmedi?
Ayle fertlerininde acliktan nefesleri kokuyor. Cevabinizi, bekliyorum.
Sayın Arınç’ın çağrısı yeni partiye olan ihtiyacı ortadan kaldırmasa bile, genel seçime kadar ülkeye bir nefes aldırabilir. Geç kalmış bir çağrıdır bana göre. Berat Albayrağın ilk 3 günü içinde yapılmalıydı bu çağrı.
Yoruma kapalı.