Bir yaşıma daha girdim.
Hayır, doğum günüm değil bugün, o anlamda yaş almış olmuyorum; şaşkınlığımı en güzel ifade ettiği için bu eski deyime başvurdum.
Günlerden beri İstanbul özelinde seçimi konuşuyoruz. Üçüncü haftadayız ve hala ülkemizin en kalabalık kentinin belediye başkanını belirleyemedik. Kim bilir kaçıncı kez oylar sayıldı ve bir sonuca ulaşılamadı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ortaya çıkan tablonun gereğini yerine getirmekte AK Parti İstanbul seçimine temelden itiraz edecek diye zorlanıyor, itirazı bekliyor…
Daha doğrusu düne kadar bekliyordu; AK Parti itirazını dün yaptı. Hem de üç bavul içerisinde taşınan belgeler eşliğinde…
Bavulları YSK’ya götüren partinin genel başkan yardımcısı yazılı sundukları itirazlarını bir de sözlü olarak basınla paylaştı.
Buna itiraz denemez
Aa, o da ne? AK Partili yetkilinin itirazlarını sıraladığı her cümleyi “Ben CHP’yi suçlamıyorum” ve “Sorumlu CHP demiyorum” kanaat ifadesi izlemiyor mu?
Zaten, “İstanbul seçimi iptal edilsin” anlamı taşıyan itirazlarının hemen hepsi seçim sürecini yürüten kamu kurumlarının eksikleri ve hatalı tasarrufları üzerine oturuyor.
Sandık müşahitlerinin sayısı eksik bildirilmiş… Kurulda kamu görevlilerinin yer alması gerekirken görev yanlış kişilere verilmiş…
İtirazlar arasında günlerdir kamuoyunun meşgul edildiği geçersiz oylarla, AK Parti oylarının CHP’ye yazılmasıyla, yanlış sayımla, seçimde hile yapıldığı ile ilgili tek bir sözcük bile yok.
YSK’ya “Seçimi kaybetmemizin sebebi senin bazı tasarrufların, bu yüzden seçimi iptal etmelisin” demiş oluyor AK Parti…
Şu sözler dün AK Parti’nin üst düzey yöneticisi tarafından kameralar karşısında söylendi:
“Ben CHP demiyorum, CHP’yi suçlamıyorum burada. Aslında ‘Demokrasi olmadan bir şey olmaz, demokrasiyi lekelemeyelim diyor CHP’nin Sayın Genel Yardımcısı Muharrem Bey (Erkek)’. Aynı şeyi söylüyoruz. Demokrasi lekelenmesin, demokrasi şaibelerin gölgesi altında kalmasın. Orayı temizleyelim, arındıralım. Demokrasi bizim en önemli değerimiz. Madem bütün bunlar oldu, daha çok muhalefet partileri bunu takip etmesi gerekir. Dünyada bu böyle. Maalesef Türkiye’de bu böyle olmadı, olmuyor.”
Alın, buradan yakın.
İyi de, hatayı onu yapan kurum ödesin; yoksa vatandaşı hiçbir günahı olmayan bir konuda yeniden sandık başına götürmek ve bu arada seçimi kazandığı anlaşılan kişiyi göreve başlatmamak hangi akla hizmet etmektir?
Hata yaptığı iddia edilen kurumların ilk sırasında yer alan YSK’nın üyelerinin görev sürelerini bir yıl daha uzatma kararını AK Parti hükümeti almadı mı?
Devlet kurumlarının görevlerini titizlikle yerine getirip getirmediklerini denetleme görevi de icra organı olan hükümetin değil midir?
Öyleyse, neden farklı kişi ve kurum ve vatandaş, itiraz dilekçesinde hatayı yapmış olduğu iddia edilen kurum eliyle cezalandırılmak isteniyor?
Kusura bakılmasın, işte bu yüzden “Bir yaşıma daha girdim” diyorum.
Bu açıklama sonrasında CHP’nin “Biz bütün bunlara rağmen kazandık” demeye hakkı var.
Üç bavul değil 33 bavul dolusu belge olmayan belge de taşınsa, böyle bir itirazı bırakın ciddiye almayı, yetkili kişinin açıklamasını hep birlikte dinledikten sonra, YSK üyelerinin, hemen o anda görevi bırakmaları gerekir.
Burası Türkiye değil de herhangi bir demokratik ve hukukun üstünlüğü kavramına sahip başka bir ülke olsaydı, emin olun, heyet kendini bu davadan derhal çekmişti.
Mazbatayı sahibine verdikten sonra…
Bu yine de bir ihtimal…
Acaba bizde ne olacak?
YSK itirazı ciddiye alıp görüşecek ve itirazın gereğini yerine getirip İstanbul seçimini yenileyecek…
İhtimallerden biri de bu.
Hangi ihtimal daha güçlü sizce?
Kanunun öngördüğü itiraz süresi sona erdiğine göre, YSK, bugün Ekrem İmamoğlu’na mazbatasını verip göreve başlamasını mı sağlayacak, yoksa “İtiraz yerinde” deyip seçimin yenilenmesi kararına mı varacak?
Size sorar gibi yazdığıma bakmayın, aslında etrafa kulak verdiğimde bu iki ihtimalden hangisinin daha güçlü olduğuna dair konuşulanları ben de duyuyorum.
“AK Parti İstanbul’u kesinlikle bırakmayacak” deniliyor. Bu tez için pek çok gerekçe de sıralanıyor. “YSK’nın direnme gücü yok, itirazı ciddiye alıp inceleyecek ve sonunda seçimi yenileme kararı verecek” deniliyor. “Kırıkkale’nin Keskin ilçesi için yenileme kararını zaten İstanbul için vereceği karara hazırlık olsun diye aldı” da deniliyor.
Deniliyor da deniliyor.
Ancak ben yine de “Ankara’da hakimler var” demekten vazgeçmiyorum. [YSK üyeleri her biri mesleğinin zirvesinde hukukçular çünkü.]
Beklediğimin tersi gerçekleşirse, ardından yazacağım yazıyla bir yaşıma daha girmiş olurum.
ΩΩΩΩ