Yeni sayılabilecek bir Winston Churchill biyografisini (yazarı: Andrew Roberts) okumaya çalışırken, bir yabancı gazetede, 20. yüzyıla damgasını vurmuş bu devlet adamıyla ilgili kitap hakkında yazılmış bir değerlendirme yazısında küçük bir ayrıntı gibi araya sıkıştırılmış dehşetengiz bir gerçek karşıma çıkıverdi.
Ülkesinde 2008 yılında yapılmış bir kamuoyu araştırmasında, gençlerin yüzde 20’sinin Churchill‘in bir roman kahramanı, buna karşılık Sherlock Holmes‘in de gerçek biri olduğunu sandıkları ortaya çıkmış…
Acaba bizim gençlerde kendi önemli şahsiyelerimizle ilgili algı nedir?
Son yıllarda yakın geçmişimizde önemli roller oynamış insanların adları devlete ait değişik kurumlara veriliyor. Sokak adı veya okul adı olarak… O kurumların önünden geçenlerin kaçta kaçı adı okuyunca o kişinin kim olduğunu bilebiliyor?
Bütün bunları bana düşündüren, Ezel Erverdi‘nin ‘Nurettin Topçu: Dünden Kalanlar ve Geleceğe Umutlar’ adını verdiği 1303 sayfalık devasa eseri oldu.
Bir dönemin muhassalası da sayılabilecek kitabı elime alıp sayfalarını çevirmeye başladığımda ilk şu düşünce aklıma geldi: Acaba TBMM’de yer alan milletvekillerinden kaçı Nurettin Topçu‘nun bir eserini okumuştur? Kaç milletvekili Topçu‘nun kim olduğundan haberdardır?
Kaç AK Parti milletvekili?
Topçu’nun ‘Yarınki Türkiye’si Bugünkü Türkiye değildi
Bizim neslimiz örnek şahsiyetler konusunda şanslılardan sayılabilir. Sayıları az olsa da iradeleri sağlam hayli şahsiyeti kendimize rehber alabilecek durumdaydık. Bazıları birbirleriyle ters düşse bile, biz hepsinden yararlanabiliyorduk.
Çıkardıkları mecmuaları, yazdıkları kitapları okuyor, konferanslarına koşuyorduk.
Nurettin Topçu‘nun Yarınki Türkiye adlı eserinden başlayarak yeni bir ahlak mücadelesi verdiğinin farkındaydık.
Yarınki Türkiye‘de İskender, Sezar, Napoleon, Lenin gibilerin medeniyet yıkıcılar olduğunu, insanlığa yeni bir değer getirmediğini söylüyordu Nurettin Bey; bunlar ona göre maddeyi ruha karşı koyan adamlardı. Yine aynı kitapta basit bir soru ve cevabı yer alıyordu:
“Kendi emeğiyle yaşamayı dinî bir temel olarak tanıyan adam hangi zorbalığı yapabilir? İmanlı insanlıktan zorbalık doğamaz. Zorba-esir, hareket ahlâkına düşmandır, hareket kudretlerini kendinde öldürdükten sonra, başkalarının emeğiyle yaşama yollarını arayan adamdır.”
İmanlı insanlıktan zorbalık doğmaması gerektiğini öğreniyorduk ondan ve daha pek çok şeyi.
‘Taşralı’ kitabında topladığı öyküleri de vardı Nurettin Topçu‘nun ve orada sergilediği çoğu din adına yanlış işler yapan olumsuz tiplere benzemememiz gerektiğini anlamakta zorlanmıyorduk. (O sıralar Milliyet‘te yazan Ref’i Cevat Ulunay, Taşralı‘daki öyküler için “Nurettin Topçu’nun hikayeleri okurken insanda acı bir ilaç içildiği hissini veriyor. (..) Mevzular o kadar acı ki, okuyan, hiçbir zaman tamir edemeyeceği haksızlıkların karşısında acele kıvranıyor” diye yazmış.)
Ezel Erverdi İstanbul dışında yaşayan bizlerden daha şanslı biri: Nurettin Topçu İstanbul Lisesi’nde okurken kendisinin felsefe hocası olmuş; onun manevi başkanlığında sürdürülen Milliyetçiler Derneği faaliyelerine katılmış ve daha yaşarken onun mirasını sahiplenerek hocasının fikirlerini yaymayı baş prensip edinen ‘Hareket’ dergisini ve ‘Hareket Yayınları’nı (daha sonra Dergah Yayınları adını alacaktır) çıkarmıştır.
Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelmesini fikirleriyle sağlayan bir kadro toplanmıştı Milliyetçiler Derneği‘nde; ancak Adnan Menderes hiç ilgileri bulunmayan eylemler yüzünden derneği kapatabilmişti.
Erverdi orada tanıdığı İsmail Hami Dânişmend, Mehmet Kaplan, Nuri Karahöyüklü, Tarık Buğra, Necip Fazıl Kısakürek, Reşat Ekrem Koçu, Faruk Kadri Timurtaş, Muammer Bilge, Ali Nihat Tarlan, Nihat Sami Banarlı, Sabahattin Zaim, Ayhan Songar gibi isimlerin kendisi üzerinde bıraktıkları etkileri de anlatıyor kitabında.
[O isimlerin bazılarını bir grup gencin gayretleriyle düzenlenen konferanslarda İzmir’de bizler de dinleyebiliyorduk. Mehmet Kaplan, Ali Nihat Tarlan, Sabahattin Zaim, Faruk Kadri Timurtaş konuğumuz olarak gelmiş, konferanslar vermişti. Tabii her yeni konuşmasını İzmir’de de veren Necip Fazıl sürekli konuklardandı. Nurettin Topçu da bir kez gelmişti; önemli konuları heyecansız bir tonla aktarmasını aradan uzun yıllar geçmesine rağmen unutamam.]
Topçu‘nun eserleri aslında bu günlerde yeniden okunmayı hak ediyor.
İsyanın da ahlakı var
Kitaplarından birinin ismi ‘İsyan Ahlakı’dır. Orada şunu yazıyor:
“Eğer uysalların yanında isyancılar da varsa ve bazı ruh dünyasının kahramanları kendilerini isyankâr olmakla suçlayan insan yığınlarının aksine ıstırabı istirahate tercih ediyorlarsa, insan hareketlerindeki bu çelişki, toplum içinde bile akıntıya karşı göğüs geren fertlerin, esaretin yanısıra hürriyetin bulunduğunun en açık delilidir. Kalabalıklar, bu isyancıları her çağda körükörüne suçlamışlardır.”
Öğrencisi ve yol arkadaşlarının verdikleri eserler sebebiyle, 2018, Nurettin Topçu yılı olarak anılmayı hak ediyor. Ezel Erverdi‘nin yıl sona ererken çıkan kitabı yanında İsmail Kara da biri ‘Ahlak Davasına Adanmış Bir Ömür: Nurettin Topçu’, diğeri de ‘İsyan Ahlakı Peşinde Nurettin Topçu Albümü’ olmak üzere iki kitap yayınladı bu yıl (Her üç kitap da Dergah Yayınları‘nın.).
Herkesin Nurettin Topçu‘yu tanımasını, okumasını isterim de, en çok siyasilerin hiç tanımadıklarını sandığım onun fikirleriyle mutlaka tanışmalarını arzu ederim.
Tanısalar şimdi takındıkları tavırlardan çok farklı davranırlardı çünkü.
ΩΩΩΩ