Birileri hep gizli kalacağını sansalar bile, gerçekler gün gelir mutlaka ortaya çıkar 

15
Reklam

“Bir hakîkat kalmasın âlemde Allah’ım nihân”, aslında Muallim Naci’nin bir şiirinin bir mısrası olduğu halde, eskilerin ağzında bir deyime dönüşerek yaygın kullanım kazanmıştı.

Şairin “Allah’ım dünyada hiçbir hakikat gizli kalmasın” anlamına gelen duası şu günlerde sürekli dilimde.

Önce üzerinde ‘gizli’ ibaresi bulunan, 1993 tarihli, kırmızı kapaklı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmış, üzerinde ‘Psikolojik Etkinlik Çalışmaları Sonuç Raporu’ yazan kitap bir hurdacıda bulundu ve 10Haber sitesi muhabiri Masum Gök tarafından haberleştirildi.

Dün de, 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’da uğradığı saldırıda hayatını kaybeden Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’le ilgili mahkemeye sunulan iddianame erişilir hale geldi. 

İki olay arasında ilk bakışta herhangi bir ilgi bulmak mümkün olmayabilir, ama benim açımdan ikisi arasında ilişki büyük.

Önce sizleri kırmızı kapaklı kitabın yayım tarihi olan 1993 yılına götürmem gerekiyor.

Tansu Çiller’in başbakan, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu, PKK ile mücadelenin yeni bir boyut kazandığı döneme…

Çiller 1993 yılının Temmuz ayında başbakan oldu. Olur olmaz da PKK ve terör konusunu kucağında buldu. Henüz başbakanlıkta koltuğunu ısıtmadan, 4 Kasım 1993 tarihinde, bir MGK toplantısından kısa süre sonra, bir basın toplantısı düzenledi.

Reklam

O toplantıda hepimizi şaşırtan, birkaç ay sonra meydana gelmeye başlayan bir dizi olay sırasında da gözlerimizi fal taşı gibi açmamıza yol açan şu cümlesi oldu Çiller’in: “Elimizde PKK’ya para yardımı yapan işadamlarının listesi var.”

Kronoloji şöyle:

Behçet Cantürk 13 Ocak 1994.

Yusuf Ziya Ekinci 24 Ocak 1994.

Fevzi Aslan 26 Mart 1994.

Savaş Buldan 4 Haziran 1994.

Medet Serhat 11 Kasım 1994

Bunlar, basın toplantısını takip eden on ay içerisinde meydana gelmiş, sonradan failleri meçhul kalacak cinayetlere kurban giden Kürt iş insanlarıdır.

Reklam

Tansu Çiller’in elindeki listede kaç isim vardı öğrenilemedi, ama bu beş ismin olduğundan eminim.

Her ne kadar liste açıklaması ile sonraki cinayetler arasında bir irtibat kurmak zaten mümkün olsa da, ‘kırmızı kaplı kitap’ konuyu bir başka boyuta taşıyor.

‘Psikolojik etkinlik çalışmaları’ genel başlığı altında bir görev bilgisi orada yer alıyor çünkü.

Şu görev: “Örgüte destek sağladığı bilinen iş adamlarına karşı özel tedbirler uygulamak.” 

Konuya ilişkin olarak, henüz başbakanlığı sürerken, uzun bir uçak yolculuğu sırasında görüşme fırsatı bulduğum Tansu Çiller’e, “O açıklamanız bir gün gelir size sorulur” demiştim. 

[O görüşmemizle ilgili sonradan kaleme aldığım bir Kulis yazısını vakit bulup okumanızı hararetle tavsiye ederim.]

Gelelim Sinan Ateş cinayetine ve yürütülen soruşturmanın yargı safhasına intikalinin ilk aşaması olan iddianamenin mahkemeye sunulmasına…

Merhum Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş iddianameye “Böyle bir suikastı birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı mı bekliyorsunuz?” tepkisini veriyor. 

İlk edinilen bilgilere göre, 145 sayfalık iddianamede, deliller yalnızca yedi sayfada değerlendirilmiş. Daha önce de kanunla başları derde girmiş failler ve onların cinayet mahalline gitmelerine yardımcı olmuş tipler hakkında ayrıntılara yer verilirken, esas azmettiriciler ve cinayetin işlenme sebebi ihmal edilmiş. 

Şu cümleler acılı eş Ayşe Ateş’e ait:

“İddianame burada. Peki, azmettiriciler nerede? Böyle bir suikasti birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz? Sırf bu iddianameyi hazırlamak için kamuoyunu neden bir buçuk yıl beklettiniz?”

Herhalde bu iki olay ile şu sıralarda benim dilimden düşmeyen “Bir hakîkat kalmasın âlemde Allah’ım nihân” mısraı arasında kurduğum ilişkiyi anlamışsınızdır.

Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkma adetleri vardır.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. faili meçhullar konusunda duvardan bir tuğla çekerseniz duvar yıkılır diyen içişleri bakanlığı yapmışların ülkesi burası.
    yeter artık ya kim çekerse çeksin o tuğlayı yıkılırsa yıkılsın altında kim kalırsa kalsın.
    bu ülke pinoche dönemi şili gibi olmasın.
    sinan ateş gibi potansiyel ülkücü camianın lideri olacak donanımlı bir insanın adi bir cinayete kurban gittiğini düşündürmek aklımızla alay etmektir.
    bu cinayetin faili siyasetle ilişkilidir.

    • “faili meçhullar konusunda duvardan bir tuğla çekerseniz duvar yıkılır diyen” emniyet genel müdürlüğü yapmış memurun o dönemler
      amiri olan içişleri bakanı kimdi acaba?

  2. T.Çiller deyince M.Akşener gelir gözümün önüne her nedense 👀.
    Yazarın bu günkü yazısı götürüyor okuru taa derinlere.. çık çıkabilirsen kendince.
    1978-79 lar Maraş U.Mumcu A.ipekçi ve daha kimler kimler.
    Şimdi gelelim Saadet’e, elebaşı ayrıldı işte👏 Erbakan ‘ın oğlu kibirlik yapmaz, Saadet takımı da Saadet uykusuna yatmaz umarım!
    Bir Sinan Ateş öldürülecek te!…
    Geç bunları gardeşiiimmmm!😡😡😡
    Son söz:
    Bu failler bulunup yargılanmadan krallık geldi cumhuriyet demokrasi mavalları okumayın millete!
    Yazık oluyor gelecek nesillere, umutlara, ülkeye😡

  3. Dedikten sonra devam edelim ; bu Kürt kökenli ışadamlarının , PKK.ya yardım edildiğinin başbakan tarafından açıklanmasından sonra arka arkaya faili meçhul cinayetlere kurban gitmelerinin fotoğrafı , ayan beyan ortadadır!
    Ancak S.Ates cinayetindeki durum ve şartlar farklıdır ve oldukça da karışıktır ?

    • Mucib bey size göre “bu Kürt kökenli ışadamlarının , arka arkaya faili meçhul cinayetlere kurban gitmeleri” normal ama kurbanlar türk kökenli olursa iş başka mı yani?
      Çifte standartçılık ayıptır…

      • ataman bey aklima gelmişken sorayım, bu sorunuzun muhatabı tam da Mehmet Şimşek değil mi? hani sık sık Kürt kimliğini konuşturan ve sosyal medyada Kürtçe konusmalari dönen ve özellikle de faili meçhulleri konuşmalarında konu edinen ve küresel sermaye yöneticileriyle konuşurken Türk milletine lokal halk dediği için devlet Bahçeli’nin bile hışmına uğrayan Mehmet Şimşek’e sormayı düşünmez miydiniz?

  4. Kişilerin konum bilgisi nasıl devletin en küçük memurunun elinde olabiliyor sizce. Bunun tek açıklaması var. Cep telefonu konum bilgilerini bu bilgiye sahip Telekom şirketleri devlet kurumlarıyla sorgusuz süalsiz paylaşıyorlar. Burada muhalefetin, hukuk bürolarının, ve tüketici birliklerinin yapması gereken bu konuyu mahkemeye taşımaları ve bu şirketlere tazminat davaları açmaları. Kişisel bilgileri mahkeme kararları olmadan toptan devlet kurumları ile paylaşmak kanunen suç. Sinan Ateş’in telefon hizmeti aldığı şirketten başlamak en akıllıcası. Mahkemeye verilmeliler ve cinayet tazminatı ödemeye mahkum edilmeliler. Çünkü iddianamede ortaya çıktığı üzere Sinan Ateş’in devam eden bir davası suçlaması yok. Ancak polis izlemiş ve bu bilgileri cinayet azmettiricisi ile paylaşmış. Burada komploya dahil Telekom şirketi, polis, cinayet azmettiricisi ve cinayeti işleyen var. Bu örgütlü bir suç ve aile Telekom şirketine tazminat davası açarak bu düğümü çözmeye başlamalı. Telekom şirketlerine herkes dava açmalı aslında.

  5. Sn Yazar, Sinan Ateş olayından önce hatırladığım kadarıyla (birinde tetikcininde öldüğü) bir çok yaralama ve süikast olayları daha vardı. Mağdurların içinde siyasetciler ve gazetecilerde vardı. Hepside ülkücü kökenliydi. Bunları davadan dönen hainler olarak gören bir merkez tarafından planlandığı belli olduğu halde, bu dava müstakil olarak ele alınmıştır. Halbuki organize suç yapılarının bir kaynağı ve başı vardır.

  6. İddianamede yer alan diğer bir ilginç bilgi de Ankara’da bir polis müdürünün Sinan Ateş’in adres ve konum bilgilerini cinayeti azmettirenlerden birisine iletmiş olması bilgisi. Yani sıradan bir polis memurunun kişilerin konum bilgilerine erişimi olduğu ve bunu katillerle paylaşabildiği ortaya çıkmış. Hani şu cinayetin işlendiği zaman içişleri bakanı olan Süleyman Soylu’nun bahsettiği herkesin hukuksuz ve mahkeme kararı olmadan izlendiklerini kabul ettiği konu. Yani devleti ele geçiren çapulcular, cinayet azmettiricileri ve komplocuların elinde böyle hukuksuz bir güç var. Kanunda yeri olmayan bir şekilde herkesi izleme takip etme imkanına sahipler ve kimse bunun hesabını sormuyor. Çünkü muhalefet yok bu ülkede. Sonuçta bu cinayette devletin eli var diyebiliriz. Her zaman olduğu gibi. Zaten basit cinayetler beş dakikada çözülüyor. Devletin eli olduğunda faili meçhul olarak kapatılıyor.

    • Devlet elini böylesi b.klu işlere uzatmaz bile ender. Kraldan çok kralcı yetiştirdiler yıllarca bu ülkede.
      Bir kesim “ben bu ülkenin koruyucu meleğim (aslında azrailde bir melek)”
      Bir kesim “bu ülke benden sorulur (hatta çöplüğüm de denebilir)”
      Bir diğer (kesim bile olamayan) zevat takımı da, “ben artık maşa mandal oldum, öyleyse çok yara.lı bir hıyarım”
      Dedi durdu yıllarca!!!
      Ne mi oldu sonunda?????
      -yüzlerce genç çocuk (öğrenci) öldü boşuna
      -binlerce maney gitti top tüfenk silah diye boşu boşuna
      -Ermeni çeteleri öldürmeye diye yola çıkanları sonu biliyor herkes ne oldu
      -Kürt leri öldürmeye yeltenenler onların cebinde TC kimliği var bi bakmaya bile zahmet etmedi..
      Binaaleyh,
      -DEVLET ADAM ÖLDÜRMEZ! KENDİ VATANDAŞINI HİÇ ÖLDÜRMEZ! (Korur).
      -ÖNCE VATAN KORUNUR! SONRA VATAN DAŞ HUZUR BULUR!!
      -EŞKİYA DAĞ TAŞ TEPE KOVUK NERDEYSE BULUNUR VE KODESE KONUR!!!
      -İNANCINI MİLLİYETİNİ CİNSİYETİNİ YAŞAMAK İSTEYENLERE ENGEL OLUNUP SU KEMERİNİ SİPER YAPIP GEÇİRTMEEMM!!!!
      GEÇEMEZ KİMSE DEMEZ! DEVLET!
      TEDBİRİNİ ALIR, belli sayıda insanı işçiyi çifçiyi meslek mensubunu öğrenciyi kafileler halinde “ogün o yerde!!!”
      EĞLENDİRİR COŞTURUR MUTLU BİR GÜN GEÇİRMESİNİ TEMİN EDER EDER EDER!..
      (Halâ mı annamadın? Git bi belediye kesesinden; rio carnavalına da insan (..) gör) 👀👀👀👀👀.

      • para para para….! devlet normal şartlarda neye ne kadar ihtiyaç duyarsa duysun devlet olmanın doğası gereği bütün ihtiyaçlarını açıktan herkese duyurarak ve herkesin katılımıyla temin etme yetkisi hiç bir zaman karanlık işlere bulaşmasına ihtiyaç bırakmaz. evet devletler tam da böyle işler.

        ama…

        kendini kanitlama en temel bir ihtiyaçtır ve herkes kendini kanıtlayarak bu ihtiyacını gidermek ister. lüks aşırı lüks ise kendini kanitlamanın ilk akla gelen ve en pratik ve en kolay yoludur. hayatı boyunca sefalet içinde yaşayan biri günün birinde piyangodan çıkan ikramiye ile en ünlü bazıları için de en muteber insan olabilir. fakat herkese piyangodan ikramiye çıkmaz, herkes kendi piyangolarını vurmak/bulmak zorundadır.

        devlet ise somut bir nesne olmadığı için kendini kanitlama ihtiyacı yoktur, lükse de ihtiyaç duymaz.esasen devlet hiç bir şeye ihtiyaç duymaz. insana da ihtiyacı yoktur devletin. devlet yazılı kanunlara bile ihtiyaç duymayan, adından başka hiç bir kayıtlı bilgi belge olmasa bile sadece bilgi olarak varlığını sürdürür çünkü. günümüzde hiç bir varlık göstermediği halde binlerce on binlerce devlet olduğunu hepimiz biliyoruz.

  7. “Böyle bir suikasti birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz?”
    Elcevap:
    merhum zevciniz o gün o apartmanda ne arıyordu,
    niçin oraya gitti(devamlı o daireye gider miydi, bundan haberiniz var mıydı?)
    kimler çağırdı, orada ne yaptı, kimlerle görüştü?
    Bu sorunların cevabını, maktulle birlikte o gğn orada saldırıya uğrayan ve yaralı kurtulan eleman çok iyi biliyor,
    sorularınızı bize değil onlara sorun, ok?

    • oooo epey bilgi varmış sizde. ayrıca biz camiden çıktıklarını biliyoruz. ya milleti yanılıyorsunuz. ya da gerçekleri yazın ya da savcıyı aydınlarımız. ama her neyse iki çocuğu babasız bırakmak vicdan ile bağdaşmaz. bir ülkede hukuk varsa gerçekler saklı kalmaz.

  8. Sayın yazarın “Tansu Çiller’in başbakan, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu, PKK ile mücadelenin yeni bir boyut kazandığı dönemde” içişleri bakanımız kimdi acaba?
    Efendim?
    Diyorum ki, bahsettiğiniz dönemde başbakan vardı, emniyet genel müdürü vardı da içişleri bakanı yok muydu?
    Dönemin içişleri bakanı kimdi,
    onu soruyorum?
    Efendim?

  9. Bir tek faili meçhul cinayet bile bir devlet için gerçekten yüzkarasıdır, bunun başka türlü bir açıklaması olamaz !
    Ayrıca bu faili meçhul cinayetlerde zaman aşımı gibi bir rezillik var mı, doğrusu bilmiyorum !
    Inşallah yoktur ama olmasa da galiba bizim devlet için pek fark etmiyor !
    Çünkü bu güne kadar öyle bir şey duymadık!

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen adınızı yazınız