Ülke siyasetini iki aya yakın meşgul eden konu aslında bir hiçmiş…
Daha doğrusu “Maske üstüne maske takan, kılıktan kılığa giren köşe başı fitnebazlar” tarafından köpürtülen, “Ahmaklar, asalaklar, arsızlar” ile “Mühürlü kalpler, duymayan kulaklar, görmeyen gözler” tarafından gündeme taşınan gerçek dışı bir şeymiş…
Bunları aynen böyle söyleyen MHP genel başkanı Devlet Bahçeli…
“Öküz altında buzağı arayacaklarına gitsinler kendilerine münasip kapak arasınlar” diyen de Bahçeli…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile arasında hiçbir görüş farkı bulunmadığını duyurmak için bunları söyledi MHP lideri…
Bizlere de inanmak düşüyor.
Aksi halde, yukarıda aktardığım sıfatlara muhatap olunacağı muhakkak…
Meclis yeni yasama yılına başladığında, 1 Ekim günü, yerinden kalkıp DEM Parti sıralarına giden ve partinin eş-başkanları ile tokalaşan…
O ayın ilk grup toplantısında DEM’e uzattığı elin anlamını paylaşan…
Ertesi grup toplantısında, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da maruz kaldığı tecrit haline son verilmesini, DEM Parti’nin grup toplantısında kürsüye çıkarak PKK’ya silahları bırakma çağrısında bulunmasını, bunun gerçekleşmesi durumunda kendisine umut hakkı tanınacağını duyuran…
Tartışmalar alevlenince, yine aynı grup kürsüsünden teklifinin arkasında durduğunu ilan eden…
AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile her konuda aralarında tam mutabakat bulunduğunu bildirdiği son grup konuşması öncesinde de, her gün aynı saatte, partisinin sosyal medya hesabından, serzeniş dolu videolar yayınlayan…
Evet, aynı Devlet Bahçeli, şimdi de, yukarıda bazılarını sıraladığım 50 günlük serencamı, 2018 yılı öncesinden başlayarak içerisinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nın sarsılmazlığını ısrarla tekrarladığı bir konuşmayla sona erdiriyor…
Konuşmasında Öcalan’ın adı geçmiyor…
DEM Parti’den de bahis yok…
İmralı’daki tecritin kaldırılması? Ne gezer…
PKK’nın silahları bırakması çağrısı ve o sayede terörün bittiğinin dünya aleme ilan edilmesi ve buna karşılık tanınacak umut hakkı ile Öcalan’ın umutlandırılması? Tek kelime yok o konularda da…
Arkasında durduğunu ısrarla tekrarladığı unsurların yerine, son konuşmasında, onların söyleniş gayesini anlamaya ve anlatmaya çalışanlara ‘kapağı’ uygun görmüş…
Bir gazeteci günler önce sorguladığında, ona mesleği bırakması tavsiyesinde bulunan Devlet Bahçeli, bu defa, kızıp terslediği soruya uzun uzadıya cevap vermiş…
Oysa, kızmak yerine, “Aramızda tam mutabakat var” cevabını o zaman verseydi, son konuşması daha bir anlam taşırdı.
Daha da önceye gidersek, 1 Ekim tokalaşması, MHP grup kürsüsünden ısrarla tekrarlanan Öcalan ve İmralı ile ilgili sözler ve serzeniş dolu videolar yüzünden MHP oylarında düşüş de yaşanmazdı.
MHP’nin bu serencamdan önceki oyu, yüzde 7 olan seçim barajının biraz üzerindeydi zaten; %1,5 – %2 düşüş MHP’yi yapılacak ilk seçimde zor duruma düşürür.
Hem de sonunda ‘bir hiç’ olduğu ortaya çıkacak bir çıkış yüzünden…
Ne oldu da böyle oldu?
Sürecin en başında, 1 Ekim’den birkaç gün önce, AK Parti genel başkanı, Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin liderini evinde ziyaret etmişti. Sürecin son karesinde de iki liderin bu defa Külliye’de bir araya gelmesi var…
İlk ziyarette bir anlaşmazlık baş göstermişti de, aradan geçen süre içerisinde yaşananlar o yüzdendi ve son görüşmede kopmaya yüz tutan bağ yeniden onarıldı mı?
Mümkün…
Aradaki süreçte ısrarla ifade edilenlerden, iki ortak arasında sorun olduğu ve bunun kopma getirebileceği ihtimalini düşünenler, yani Bahçeli’nin sözlerini ciddiye alanlar, yanıldılar…
Bunların arasında ben de varım.
İki parti veya iki lider arasında ihtilaf anlamına gelebilecek farklılıklar kendini belli ettiği her durumda, “Merak edilmesin, AK Parti ile MHP arasındaki ortaklık bozulmaz, onların ilişkisi aynı vücutta doğmuş Siyam ikizleri gibi” görüşünü seslendirenler ise haklı çıktı.
Onların içerisinde de ben varım.
Bir nokta ise çok dikkat çekiciydi: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürecin başından beri sergilediği tavır…
Erdoğan’ın en baştan takındığı umursamaz tavır, son dakikaya kadar değişmedi.
ΩΩΩΩ