Ne yani, ABD’ye gidildi, aynı çatı (BM) altında bulunulduğu halde Joe Biden ile görüşülemedi mi?
Tuhaf bir şey…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dönüşe geçmeden önce -henüz ABD’den ayrılmamışken- yaptığı basın toplantısında rahatsızlığını açığa vurmaktan kendini alamamış…
Şu cümlesinin altını çizdim: “Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem…”
Acaba Trump ile ‘iyi’ çalışıldığı için olmasın Biden’ın tavrı?
Her yeni başkanın göreve başladıktan sonra hemen aradığı on ülke arasındaydı Türkiye; Biden tam üç ay telefon etmedi. Aradığında da ertesi gün 1915’in yıldönümünde ‘soykırım’ sözcüğünü kullanacağını duyurdu.
Benim izleyebildiğim kadarıyla, ABD’nin yeni başkanı Joe Biden, başkanlıktaki son yılında Trump’la ilişkileri ‘iyi’ düzeyde götüren ülke liderleriyle arasına mesafe koyuyor.
Örnek? Örnek İsrail…
İsrail’de son seçimden partisini birinci çıkarmayı başardığı halde karşısında birleşen muhalefet partileri tarafından Benjamin Netanyahu’nun başbakanlığına son verilmesine hiç üzülmediğini fazla belli etti Biden… Yeni başbakan Naftali Bennett’e, Beyaz Saray’da, başka ziyaretçilere hemen hiç tanımadığı türden bir yakınlık gösterdi…
Trump’ı sevenleri sevmiyor, Trump’ın sevmediklerini seviyor görüntüsü var ABD başkanında…
Yine de Türkiye’den cumhurbaşkanı New York’a gelmiş, kendisi de Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulu için New York’ta, görüşme talebi de çeşitli kaynaklardan kendisine iletilmiş ve Biden beş-on dakika bile ayırmaktan kaçınmış…
Gerçekten yaptığı çok büyük nezaketsizlik…
“Hiçbir konukla görüşmedi” deniliyor, ancak bu doğru değil. BM genel kurulu sırasında yan etkinlik olarak Irak devlet başkanı Bahram Salih ve Avustralya başbakanı Scott Morrison ile ayrı ayrı görüştü Biden.
İngiltere başbakanı Boris Johnson’u New York’tan sonra Washington’a davet etti, Beyaz Saray’da ağırladı.
[Johnson, Beyaz Saray görüşmeleri öncesinde basına sağlanan kısa fotoğraf çekme fırsatı sırasında diplomatik nezaketi çiğneyerek kendisine yöneltilen sorulara uzun uzun cevaplar verdi. Biden’in kızgınlığı yüzünden okunuyordu. Beyaz Saray sözcüsü görüşme sonrasında İngiltere başbakanını kınayan bir açıklama yaptı. Oysa, İsrail’in yeni başbakanı Bennett’in aynı davranışına sessiz kalmıştı Beyaz Saray.]
Korona dönemi olduğu için ABD bu yılın BM genel kuruluna bizzat katılınmaması tavsiyesinde bulunmuştu, ama 80 kadar devlet ve hükümet başkanının kalabalık heyetlerle New York’a gitmekten kendilerini alamadığı görüldü.
BM toplantıları ikili -bazen üçlü, hatta dörtlü- temaslara vesile olması bakımından da önemli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM toplantısı için New York’a gelen Hırvatistan, Slovenya, Polonya, Gine-Bissau, Gürcistan, Finlandiya, Irak, Burundi, Libya liderleriyle ve İngiltere başbakanı ile görüştü.
Parlamenter sistem sırasında, 2007’den 2018’e kadar, Türkiye, BM toplantısına bir yıl cumhurbaşkanı ertesi yıl başbakan düzeyinde katılmaktaydı. İkili ve çoklu temaslarla bayağı yoğun programları olurdu cumhurbaşkanı ve başbakanların… Her seferinde dönemin ABD başkanıyla hiç değilse katılımcı liderlere verilen yemekli davette görüşme imkanı bulunurdu.
Yemekte, Türkiye’yi temsil eden devlet adamına, ABD protokolü, her seferinde başkanın masasında yer ayırırdı.
Dışişleri bakanı BM çıkarması sırasında genellikle cumhurbaşkanına refakat eder; o da kendi mevkidaşlarıyla bir araya gelir. Mevlüt Çavuşoğlu ABD dışişleri bakanı Antony Blinken’le görüşme fırsatı buldu. Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da Washington’a gidip Beyaz Saray’da ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan’la bir araya geldi.
Yabancı medya, ikili görüşmelerde Amerikalı yetkililerin Türkiye için alışıldık ‘stratejik ortağımız’ sıfatı yerine ‘NATO müttefikimiz’ sıfatını kullandıklarını vurguluyorlar.
Ne zaman Türkiye’den liderlerin yolu New York’a düşse, ABD’nin çok etkin düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations’da (CFR) her biri ülkenin öndegelen dış politika uzmanlarından oluşan bir kalabalık topluluk önünde konuşma yapmaları beklenir.
Turgut Özal, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan -bazısı birden fazla- CFR’da Türk dış politikasıyla ilgili aydınlatma konuşmaları yapmışlardır. [Hemen hepsinde ben de bulundum.]
Bu defa CFR’ye uğranılmadığı anlaşılıyor.
Ankara merkezli SETA’nın ABD’deki şubesinin düzenlediği bir toplantıda konuşmuş Cumhurbaşkanı Erdoğan…
[Her yıl Davos’ta toplanan dünya elitleri 11 Eylül (2001) uğursuz eylemleriyle saldırıya uğrayan ABD ile dayanışma amacıyla o yılki toplantılarını New York’a taşımışlar, o sırada partilerini yeni kurmuş Adalet ve Kalkınma Partisi ileri gelenlerini de katılımcı olarak davet etmişlerdi. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ömer Çelik önce New York’ta Davos toplantısına katıldılar, ardından Washington’a geçip oradaki Center for Strategic and International Studies (CSIS) ve Middle East Institute (MEI) gibi düşünce üreten kuruluşlarda konuştular. Resmi ABD heyete ilgi göstermemişti, ama resmi olmayan ABD’nin ilgisi dikkat çekiciydi.]
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kentlerinde bulunduğundan, Manhattan’da yaşayan veya çalışan Amerikalılar, Türk heyetini taşıyan konvoydan ve imzasını taşıyan kitabın reklam panolarındaki ışıltılı tanıtımından haberdar olmuşlar.
Uzun yolculuk… BM’de heyetler önünde konuşma… Hırvatistan ve Libya gibi ülkelerin liderleriyle görüşme… SETA toplantısı… BM’nin yan etkinliklerine çevrim içi katılma… Ve en önemlisi Türkevi’nin yeniden ve yeni haliyle hizmete girmesini sağlayan açılış…
Yoğun bir program…
İnsan yine de Biden’in aldırışsızlığını kabulde zorlanıyor.
Ben zorlanıyorum.
Herhalde Türkiye’ye karşı böyle bir davranış ilk kez oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, henüz oradan ayrılmamışken, “S-400 işi bitmiştir, geri dönüş olmaz” açıklamasıyla karşı tavrını koymuş.
Amerikalılar mesajı almıştır.
ΩΩΩΩ