Elinde kalem olan, ağzı laf yapıp sesini duyurabilen pek çok kişi, haklı olarak, daha önceki yangınlarda neredeyse otomatik olarak devreye giren Türk Hava Kurumu’na (THK) ait yangın söndürme uçaklarının hangarda tutulmasını mesele ediyor.
Uçakların bir bölümü şimdiki halleriyle müdahaleye hazırmış, bir bölümü 4 milyon dolarlık bir elden geçirmeyle işe yarar hale gelebilirmiş…
Ülkenin dört bir tarafında çıkan ve neredeyse bir haftadır söndürülemeyen yangınların üstesinden Rusya’dan 153 gün için 203 milyon dolara kiralanan üç uçakla gelmeye çalışılıyor.
Canla başla çalışıldığından eminim, mücadelede görev alanlardan bu uğurda hayatını kaybedenler var; ancak yangınların boyutu öyle birkaç uçakla hakkından gelinebileceğin çok ötesinde.
Gelişmeleri yangına yakın bir bölgede denizden izleyen bir dostum, bulunduğu yer için, ‘‘Cumhurbaşkanı geldiğinde kendini belli eden uçaklar o gidince ortadan kayboldu’’ tepkisini verdi.
Sayı yetersiz olunca her yerde görünmek zor tabii.
Yangınlara müdahalede kullanılan uçakların hangi bölgeye tahsis edileceğine kim karar veriyor, merak ediyorum.
Zor bir karar çünkü.
AB’den, AB ülkelerinden -hatta ABD’den- ödünç uçak bekleniyor.
Bütün bunlar THK uçakları devre dışı tutulduğu için oluyor.
O zaman dikkatlerimizi THK’ya çevirmekte yarar var.
THK’da kayyım yönetimi
THK iki yıldır ‘kayyım’ yönetiminde.
‘Kayyım’ herhangi bir sebeple yetkilisi tarafından görevden alınan kişiler yerine, onların yetkilerini kullanarak atandığı kurumu yönetmesi beklenen kişi demek.
‘Makam sahibi’ yerine gelen makamın yeni sahibi olan kişi…
O da makam sahibi.
Ülkemizde bir süreden beri pek çok şirket ve kurum ‘kayyım’ tarafından yönetiliyor.
‘‘Yüzlerce’’ desem sanırım yanlış olmaz.
İçlerinde son seçimde HDP’li siyasileri tercih etmiş belediyelerin başkanları da var, sahip ve yöneticileri hakkında dava açıldığı için el konulup TMSF tarafından ‘kayyım’ yönetimine terk edilmiş şirketler de…
THK’ya da eski yönetim hakkında dava açılınca ‘kayyım’ atandığı anlaşılıyor.
Ağzı olan, eli kalem tutan herkes ‘‘Neden THK’nın hazır bekleyen, az bir destekle devreye girebilecek uçakları hangarda bekletiliyor?’’ sorusunun peşinde. En yetkili ağız, ‘‘THK’nın hiç uçağı yok’’ dediği halde hem de…
Herkes yazıyor ve konuşuyor, ancak THK’nın ‘kayyım’ından hiç ses çıkmıyor.
En başta ‘‘Düğündeydim’’ ve ardından ‘‘Düğün demiştim, ama gittiğim nikahtı’’ açıklamaları duyulmuştu ‘kayyım’ atanmış şahsiyetin; sonrasında ondan konulara ilişkin herhangi bir açıklama gelmedi.
‘Kayyım’ yerine geçtiği kişinin yetkileriyle donatılmış, başına atandığı kurumu temsil eden ve bir yandan kurumun itibarını ve doğal olarak çıkarlarını korurken onu bulunduğu yerden daha ileriye götürmesi beklenen bir kişi ise, THK’nın başındaki ‘kayyım’ bu tanıma tam uymuyor.
Belki de kendisinden böyle bir yönetim bekleniyordur, o yüzden THK’nın başına ‘kayyım’ olarak atanmış kişiyi fazlaca eleştirmenin de bir anlamı yok.
Eskiden THK çatısı altında bulunmuş, doğal afetler çıktığında mücadele ekiplerinin içerisinde yer almış kişiler de son günlerdeki yangın felaketi sırasında sergilenen çaresizliği sorguluyorlar. Bu arada iki yıl önce düzenlenmiş bir sanayi fuarı sırasında THK’nın yangın söndürme uçaklarının yaptığı başarılı tatbikatın videoları dolaşımda.
Ne oldu da kurumun ‘kayyım’ yönetimine geçtiği son iki yıl içerisinde tablo olumsuzlaştı?
Konu doğal olarak THK üzerinde durulmayı zorluyor, ancak merak alanımızı biraz daha genişleterek şu soruyu sorabiliriz: Acaba son yıllarda sayıları yüzlerle ifade edilebilecek kadar artan diğer ‘kayyımlar’ ve yönettikleri kurumlar ile şirketler ne durumda?
THK uçaklarını yangın söndürmede kullanmadıkları için siyasilerin üzerine gidiliyor, bu yüzden hesaba çekiliyorlar; ancak konunun ‘kayyım’ ile yönetme sistemine dönük eleştirilerle pek karşılaşmıyoruz.
Gerçekten bunu anlamakta zorlanıyorum.
Oysa ‘kayyım’ sistemi kullanılarak kurumların başına gelen kişilerin çoğunu atayan da yine siyasiler.
Belediyelerin başındaki ‘kayyımlar’ acaba kendilerinden bekleneni yerine getirebiliyorlar mı?
Ya milyarlarca lira değerindeki şirketlerin başındaki ‘kayyımlar’?
‘Kayyım’ sistemi veya hiç değilse sistemin şimdilerde olduğu gibi geniş biçimde kullanımı yanlış mı?
Bana bu işte bayağı bir yanlışlık var gibi geliyor.
ΩΩΩΩ