Gündeme taşınan uğursuz ‘darbe’ sözcüğü üzerinde düşünürken Trump’a ve Stalin’e kadar uzandım…

26
Tucker Carlson.. Fox-News'ün yıldız yorumcusuydu..
Reklam

Seçime gidilirken ortalığa ‘darbe’ sözcüğü eşliğinde kafa bulandırıcı bir ortamın salınıverdiği en son seçim hangisiydi?

İçişleri bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’nun, önceki gün sarf ettiği, içinde ‘darbe’ sözcüğü geçen cümlesi, Türkiye’yi dünya seçim literatüründe sözcüğün en son kullanıldığı ülke yapıyor.

Benim sorum bir önceki kullanımla ilgili.

Hiç zahmete girmemeniz için soruya kendim cevap veriyorum: ABD.. Amerika…

Tesadüf bu kadar olur. Bakan Soylu da iki hafta sonra yapılacak seçimi ‘darbe’ ile eş-değerde görme konusundaki ısrarını, ABD’nin adını zikrederek sürdürüyor. Önce bir gazetecinin sorusuna cevap verirken ‘Amerika’ adını anmıştı, dün de “Sadece bay Kemal’i değil seni de sandıkta mahçup edeceğiz” meydan okumasıyla ABD başkanı Joe Biden’in adını telaffuz etti.

ABD’nin son seçiminden -2020- önce dönemin başkanı Donald Trump da kendisine karşı bir ‘darbe’ girişiminden söz ediyor ve bunun için karşısına rakip olarak çıkmaya hazırlandığı bilinen Biden’i suçluyordu.

Seçime az kala -ekim 2019’da- attığı bir Twit’te, Trump, “Halkın gücünü, oyunu, özgürlüklerini, silah taşıma özgürlüğünü, dinini, sınır duvarını ve ABD’nin vatandaşı olarak elde edilmiş Tanrı-vergisi haklarını ellerinden almak için bir ‘darbe’ sahneye konuluyor” iddiasında bulunmuştu.

Unutmuş olamazsınız.

Reklam

Seçim yapıldı ve Trump kaybetti, ardından meydana gelen olaylar, esas ‘darbe’ niyeti bulunanın Trump’ın kendisi olduğunu ortaya koydu.

Beyaz Saray’daki ikametinin son, boşaltacağı mekana yeni seçilen Joe Biden’in taşınacağı ilk gün olan, yeni başkanın yemin töreni günü, taraftarlarına düzenlettirdiği başkent Washington’daki mitinge katılan kitlelere, Trump, toplantı halindeki Kongre’yi basma talimatını verdi.

Ardından yaşananların unutulduğunu sanmam.

Trump şu günlerde cezaevine girmeme mücadelesi veriyor.

İlk cezasını daha basit bir konuda aldı. Ancak kışkırttığı kitleler içerisinde yer alanların yargıda ağır cezalara çarptırılmaları ardından, sıranın kışkırtıcı olarak kendisine geleceğini biliyor Trump ve bunu önlemenin yolu olarak yeniden adaylığa hazırlandığı izlenimini veriyor.

Partisinin adayı olmayı başaramazsa sonunun cezaevi olacağının fena halde farkında.

Aday olabilse bile cezaevine düşme ihtimali hayli yüksek.

[Önceki gün, Trump’ın başkan yardımcısı Mike Pence ifadeye çağrıldı ve onun aleyhine tanıklık yaptı.]

Reklam

Siyasette taşları yerinden oynatan ‘darbe’ konusu ABD medyasında da etkisini şu sıralarda göstermeye başladı.

Trump’ı ‘darbe’ iddiası dahil her konuda sonuna kadar destekleyen Fox-News kanalının başı da yargı ile dertte. 

‘Darbe’ iddiasını haberleri ve yorumcularının yorumlarıyla gündemde tutmuş olan Fox-News, seçim sonrasında bir dizi dava ile karşı karşıya geldi. Haber ve yorumlarında seçime hile karıştırmakla suçladığı bir şirket –‘Dominion Voting System’– iddiaların itibarlarını sarsması sebebiyle milyar dolarlık bir ceza davası açmıştı Fox-News’a karşı. Kanalın sahibi Rupert Murdoch uzun sürebilecek yargı süreci içerisinde şahsen hırpalanacağını ve kanalının gözden düşeceğini öngörerek davacıyla anlaşma yoluna gitti.

Yargıya başvurmuş olan ve davayı kazanacağa benzeyen ‘Dominion Voting System’ şirketine 787 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul ederek… 

Şirketin çeşitli eyaletlerde servis veren oy kullanma makinaları yoluyla seçime hile kattığı iddiasını çeşitli programlarda dile getiren Fox-News yorumcuları da ateş hattında. 

Murdoch, yorumculardan en karizmatik olanla yolunu ayırıverdi.

Tucker Carlson’la…

Beklenti, Trump-sever başka yorumcuların da Carlson ile aynı akıbete uğramaları…

[İşin ilginç tarafı, aylık maaşı 2 milyon dolara yakın olan ve seçim öncesinde bütün gücüyle Trump’ı savunan Tucker Carlson’un, her şey olup bittikten sonra, eski başkandan nefret ettiğini yakınlarıyla paylaşması. Savunmuş ama içten içe nefret ediyormuş.]

Lafı uzattığımın farkındayım, ama seçimler öncesinde demokrasilerde kesinlikle ağza alınmaması gereken ‘darbe’ sözcüğünün nelere yol açabileceğine en güzel örnek olan ABD’de yaşananları ayrıntılarıyla aktarmasam olmazdı.

Orada yaşanan şuydu: Seçimi kaybedeceği ufukta göründüğünde, görevdeki başkan –Trump– karşısına çıkacak rakibe yönelik taaruzunu demokratik zeminin ötesine taşımaktan çekinmemiş, kendisinin devrilmek istendiği iddiasını ‘darbe’ (İngilizcesi: coup) sözcüğü eşliğinde tekrarlamaya başlamıştı.

ABD’de 2020’de yapılan başkanlık seçimi beklendiği gibi çok çekişmeli geçti ve sonuçta Biden az farkla kazanabildi. Trump rakibi Biden’in %51.3 oranındaki oyuna karşı %46.8 oy almayı başardı. 

[Ülkenin seçim sisteminde oy verenler aslında her eyaletin önceden belirlenmiş ikinci seçmenlerini seçiyor ve başkanı o ikinci seçmenler belirliyor. 2020 seçiminde, Biden 538 ikinci seçmenden 306’sının oyunu alarak başkan oldu.]

Seçimin ardından, Trump, çok önceden başlattığı kendisine karşı ‘darbe’ hazırlanıldığı iddiasını sürdürdü, halen de sürdürüyor. Ancak seçim sonrasında meydana gelen olaylarla, Trump’ın kendisinin seçimi kaybetmesi halinde bir kalkışma hareketini kışkırtarak başkanlıkta kalma hazırlığı içerisinde bulunduğu anlaşıldı.

Meğer ‘darbeci’ olan rakibini ‘darbecilik’ ile suçlayan Trump’ın kendisiymiş…

Çabuk unutma özelliğimiz bulunduğu için, fazla uzak olmayan bir dönemde -2019-2021 arasında- yabancımız olmayan bir ülkede -ABD’de- meydana gelen olayı hatırlatmakta yarar gördüm.

Konunun bizde de gündeme gelmesini siyasiler adına talihsizlik sayıyorum.

Sandık başına bizler gideceğiz, Amerikalılar değil. Oyumuzu Washington’a bakarak değil ülkemizin durumuna bakarak kullanacağız.

Oylar sayılıp kazanan belli olduğunda, kim kazanırsa, bundan önceki bütün seçimlerde olduğu gibi, ülkeyi o/onlar yönetecek.

[Konu üzerinde çalışırken farklı bir ülkenin uzun süre iktidarda kalmış -1924-1953 arasında- bir liderinin sözleriyle karşılaştım. Şöyle demiş Josef Stalin: “Oy kullananlar kullansınlar, onlar önemli değil ki, oyları kimin saydığı önemli.” Bu söz beni ürpertti. Bereket ülkemiz Stalin’in Sovyetler Birliği’ne benzemiyor.]

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Seçime gelince iktidar ABD ve dış güçler ipine sarılıyor. Böylece kendi beceriksiz ve yolsuz yönetimine bahane bulduğunu zannediyor. Milletin gözü açıldı artık. Bu numaraları yemiyor. ABD size betona yatırım yapın, borçlanın, eğitim ve adaletin üzerinden dümdüz geçin demiyor. Bunları siz yapıyorsunuz ve milleti gün be gün fakirleştirdiniz. Herşeyin bir tane sorumlusu var ve karnesi ortada. Şimdi hangi yüzle oy istiyor ve ne hakla aday oldu. Millet eline biletini verecek, Londra’ya değil ama.

  2. İçişleri bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’nun, önceki gün sarf ettiği, içinde ‘darbe’ sözcüğü geçen cümlesi, Türkiye’yi dünya seçim literatüründe sözcüğün en son kullanıldığı ülke yapıyor.
    😂daha apsürt ve garibinide ben deyim .cunki sayın yazar bunu yazamaz…milletin hür iradesi gizli oy açık tasnif sonucu olusacak seçim sonucunda eger erdogan kazanırsa demokrasi ortadan kalkacak, otokrasi ,monarşi ve tek adamcılık ortaya çıkacakmış..üstelik bu adam %51 oy almasına ramen…
    Sizce hangisi daha apsürt.ama muhalif kafalar soylunun bu beyinfırtınasını defe koyup çalarken ,muhalif zekaların bu keşiflerine hiç değinmezler.
    Milletin hür iradesi ile gizli oy açık tasnif usulune göre yapilacak secimde %51oy alarak erdoganin kazanmasininin otokrasi ,monarşi,tekadamlik olarak nitelenmesi de dünya seçim literatürüne geçebilecek bir ………………..sahip degilmi😂😂

  3. Sayın Koru’nun bu yazısı fuzuli bir yazı olmuş.Özellikle sonunu Stalin’le bağlaması çok yakışıksız kaçmış. Türkiye’nin 1950’den sonraki seçimlerinin hiç birine uymayan bir yazı bu.

    Türkiye’de sayımı partiler yapar.Her sandığın başında Ak Parti, CHP,İyi Parti,MHP temsilcileri muhakkak bulunacak.Her sandığın başında değişik partilerden 6 kişi olacak. Sandıktan çıkarılan zarf açılacak, zarfın içinden çıkan oy pusulasında hangi partiye mühür basıldığını bütün temsilciler görecek,birlikte hangi partiye oy verildiğine karar verecekler.2 tane katip,2 ayrı çizelgeye partilere oy çıktıkça ilgili partiye o oyu yazacaklar.Sonuçta o sandıktan hangi partiye kaç oy çıktığını hep birlikte tespit edecekler,sağlamasını yapacaklar, sonucu bir tutanağa yazacaklar,
    hep birlikte imzalayacaklar,her parti temsicisine o tutanaktan birer tane verecekler.Parti temsilcileri bu tutanakları kendi il,ilçe başkanlıklarına teslim edecekler. Sonuçta Türkiye’de örneğin 200 bin sandık varsa,her partinin elinde 200 bin tane tutanak bulunacak.Dolayısı ile her parti seçimin sonucunu kendisi hesaplama imkanına sahip olacak.

    Ayrıca sandık kurulunun tutanağının bir nüshasını sandık kurulu üyeleri birlikte Seçim Kuruluna teslim edecekler.Bir nüshasını da seçimin yağıldığı alana asacaklar vatandaşlar incelesin diye.Ayrıca oy sayımını isteyen vatandaşlar da izleyebilir.
    Dolayısı ile herhangi bir partinin aleyhine veya lehine hareket etmek hiç mümkün değil.Özellikle bu çağda.

    Ancak şu olabilir: Sandık kurulu üyeleri yeterli tecrübeye sahip değilse,bir partiye basılan mührün mürekkebi başka bir partinin alanına bulaşmışsa bunu geçerli olduğu halde geçersiz sayabilirler.Bunu telafi etmenin de yolu var:Partiler itiraz eder,her partiden tecrübeli üyelerin huzurunda oylar yeniden gözden geçirilir,varsa bir hata düzeltilir.
    Özellikle farkın çok az olduğu durumlarda partiler haklı olarak itiraz ederler,bu tür hatalar varsa düzeltilir.

    Bir kaç kez memur olarak (bir partinin temsilcisi olarak değil)
    sandık kurulunda bulunduğum için bunu biliyorum.

    Bütün sandıkların tutanağının her partide bulunduğunu söyledim. Dolayısı ile her parti sonucu kesin bir şekilde hesap etme imkanına sahiptir.Kendi hesapları ile seçim kurulunun ilan ettiği sonuç arasında fark çıkarsa,partiler itiraz etme hakkına sahiptirler ve itirazlar her partiden temsilcilerin bulunduğu bir sayımla sonuca ulaştırılır.

    Benim anlattığım bu durumu Fehmi bey de gayet iyi bilir.Ancak kendi desteklediği tarafın kaybedeceğini anlamış olmalı (zaten çok ümitli değildi) ki bu yazıyı yazma ihtiyacını duymuş sanırım.

    • Abdullah bey, Türkiye’nin her seçiminde, farklı siyasi odaklar tarafından seçim bölgelerine ve sandıklara yapılan gayrımeşru müdahaleleri tek tek sıralamaya başlarsak seçim gününe kadar aralıksız anlatmak gerekecektir.

      Ülkemizdeki son seçimde iktidar partisinin adayı olan bir şahsın akrabaları, rakip partinin sandık kurulu üyesini ve müşahidini silahla öldürmüştür. TAM OLARAK AYNI EYLEMİ, bir CHP adayının akrabasının, Kadıköy’de, Beşiktaş’ta veya Çankaya’da, iktidar partisi sandık kurulu üyesi ve müşahidine yapmış olması halinde yine aynı serinkanlılıkla yorum yapabilir miydiniz, merak ediyorum.

  4. meşhur meseldir;
    “Bektaşi’ye “Neden namaz kılmıyorsun?” diye sormuşlar, “Cenab-ı Allah Kur’an’da namaza yaklaşmayın buyuruyor” cevabını vermiş. “Ama o âyetin başında ‘İçkili iken…’ deniyor” diye hatırlattıkları zaman da, Bektaşi “Ben hafız değilim, o kadarını bilemem” demiş…”
    bazen kimin ne söylediği, niyeti, amacı kadar, kimin ne anladığı, niyeti, amacı da önemlidir. siyasilerin ama özellikle ülkeyi yönetenlerin karşılarında anlayışı, niyeti, amacı homojen olmayan bir topluluk olduğu sorumluluğuyla hareket etmeleri beklenir. siyasi amaç ve çıkar ve beka için rakiplere çeşitli eleştiri, suçlama, etiketleme getirilmesi belki olağandır ama bunun da bazı sonuçlarının olacağını ön görmek gerekir. sorumluluk duymak gerekir. coğrafyamızın hali ortada. herkesin kendi inancını tek gerçek, kendi milliyetçiliğini tek doğru sandığı ve sudan sebeplerle ulusal düşmanlarını değil, kendi kardeşlerini öldürmeye, doğramaya çalıştığı bir coğrafyada ayakta kalamaya çalışıyoruz. bizim dışımızda herkes hain, herkes ajan, herkesi dış güçtür, dinsizdir, imansızdır yaklaşımı kime ve neye hizmet eder?
    en çok dış güçlere değil mi?
    onlara sadece “din elden gidiyor” ya da “vatan elden gidiyor” diye bağırmak kalıyor ekonomik koşullarla bunalmış, kutuplaşma ve gerilimle yorulmuş insanlar birbirine saldırmaya başlıyor, defalarca aynı senaryoyu izlemedik mi?
    muhalefete oy veren milyonların evi, ailesi, sevdikleri, çocukları, torunları, iş, gücü, yakınları, malı, mülkü bu ülkede değil mi? her şeyi bu ülkede olan insanlar mı ülkeyi atacaklar-satacaklar diye muhalefete oy veriyorlar. hepimiz ülkemizi daha iyi yöneteceğine inandıklarımıza oy veriyoruz.
    eğer, iktidarın değişmesi gerektiğini düşünenler çoğunlukta olursa ve 14 mayısta iktidar değişince ne olacak?
    halkın büyük bir kısmının sandığa saygı göstereceğini ön görebiliriz peki ya cahil, bağnaz, eli palalı bir kesim ya birilerinin “din elden gidiyor” ya da “vatan elden gidiyor” diye bağırmasına uymaya kalkarsa. gelecek muhalefetin ülkeyi atacağına-satacağına gerçekten inanmışsa ve birileri de bu grupları kışkırtmayı düşünüyorsa o zaman ne olacak bu durumda?

    dün, iktidarın yanında, cemaat vardı. cemaate methiyeler vardı, cemaat eleştirildiğinde, burada bir sorun var denildiğinde şiddetle karşı çıkılıyor, yine dinsizlikle-imansızlıkla suçlanıyordu, bugün iktidarın önemli koltuklarında oturanlar hocaefendileriyle aynı kareye girmek için yarışıyor, icazet almayan yer bulamıyordu. cemaat ev ev akp iktidarı için oy topluyordu ama
    bugün durum değişti,
    dün, iktidarın yanında sedat pekerler vardı. emrine parasını halkın ödediği çakarlı arabalar veriliyor, parasını halkın ödediği korumalar sağlanıyor, mafya bozuntuları yine akp iktidarı için meydan meydan gezerek oy topluyordu ama
    bugün durum değişti,
    dün, iktidarın yanında öcalangiller vardı. devlet televizyonlarında boy gösteriyor, meydanlarda mektupları okutuluyor, kanlı terör örgütü kurucuları yine iktidar için oy topluyordu ama
    bugün durum değişti.
    dün, abd hapse girmiş erdoğanı ziyaret ediyor, destek açıklamaları yapıyordu, sayın erdoğan abd yi defalarca ziyaret ediyordu. batı, siyasal islamı destekleyeceğini söylüyordu. sayın erdoğan ırağa girmeye hazırlanan abd ye ellerinden gelen her yardıma hazır olduğunu söylüyor, suriyede eğit-donatta birlikte çalışıyordu,
    trump kankaydı, yakın dosttu, stratejik ortaktı ama
    bugün durum değişti.
    dün, iktidar için mısır düşmandı, bae düşmandı, suud veliahtı katildi ama
    bugün durum değişti
    yarın yine değişir,
    durumlar değişir,
    çıkarlar değişir,
    ve iktidarlar değişir.

  5. devran dönerken kasnağın yakın çevresinde olanların şöhret ve gücün etkisi ile sevmediklerini sever, kalben taraf olmadıklarına taraftar görünmeleri mutad olup, kasnağın dönüş hızı arttıkça merkezkaç kuvvetleri etkisi ile çekirdekten uzaklaştıkça savrulmanın şoku ile gerçeği görmeleri zoraki mümkün olur. Bu intibahlar tarihi tanıklıklar olarak ancak tarihçilerin ilgi alanına girdiklerinde sahih gerçeklik bir kenarından anlaşılır olacaktır. Stalin ve sır katibi Beria’ nın ölümlerinden sonra anlaşılabilmiş, Trump’ın durumu yüksek mahkemede açıklığa kavuşur. Türk yakın tarihi halen kayıp meclis oturum tutanaklarından anlaşılıp, İstiklal harbi ve Cumhuriyet’in kuruluş dönemi halen tam sarahati ile bilinemez iken değil istiklal mahkemeleri, Dersim katliamı, 6-7 Eylül olayları anlaşılsın. Bu eski defterleri neden karıştırdım? Kimse 15 Mayıs ile birlikte hemen her şey açıklığa kavuşur diye düşünüp son 10 yıla ait her türlü karmaşıklık anlaşılır olacak ümidine kapılmasın. İşi tarihçilere bırakmak da ülkemizde tarihçilerin mesleki namusu zayıf olduğu için çözüm olmayacaktır. Teemmel

  6. Sayın çok kıymetli yazarımızın Biden’ in Erdoğan ve Türkiye hakkındaki yorumlarını da bu köşede bir gün değerlendirmesini isterdim.( Belki de yazmıştır ben kaçırmışımdır.)

    Biden – Erdoğan’ı nasıl iktidardan uzaklaştırılacağını, Muhalefetin nasıl desteklenecegini ,Hava sistemimize sahip olmanın bir bedeli olacağını Darbe ile değil seçimle diye de özellikle belirtiyor. Bölgedeki gücümüzden ve doğu akdenizdeki konumumuzdan da bahsetmeyi unutmuyor.
    https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=77MLSqvzG_Y
    Sayın yazarımızın dediği gibi – Çabuk unutma özelliğimiz var. Nitekim Irak’ta ve Libya gibi ülkelerde desteklenecek muhalefet olmayınca demokrasiyi !! O ülkelere nasıl getirdiği belli Amerika’nın Allah’tan bizde destekleyecekleri muhalefet partileri var. Destekle destekleyebilecegin kadar. ( Milliyetçisi, demokratı, solcusu, dindarı, kindarı…) Yoksa vay halimize….

    • Biraz da İngiltere’yi MI6 başkanını takip edin. Amerika İngiltere küresel politikada biri iyi diğeri kötü rolünü çok iyi oynarlar. İngiltere Erdoğan’dan vazgeçmediği sürece Amerika Erdoğan’dan vazgeçmiş olmaz. Jeopolitik yakınlık bu konuda önemli rol oynar.

    • Bizimki de Trump’ı destekledi, hala da destekliyor. Bunun karşılığında Trump’dan aldığı özel (ve sonra genel) mektup da ortada.

    • Sn.Yavuz bey.
      Sizler nasil aynada kendi yüzünüze bakabiliyorsunuz.
      Bir kerece o konuşmayi kesip kırpip 7 ay sonra bir konuşma diye
      yayılayanda zerre kadar gazetecilik veya habercilik onuru yok.
      O konuşma ABD başkan aday adaylarıni ABD de bir gazetede yer vermek için yapilmiş ön görüşme. Badina ve diğer aday adaylarina erdoğanın muhaliferi susturduğunu ve kendini desteklemeyen her kesi hain ilan ettiğini tek tek sayarak, başkan olursan Erdoğan demokırasiden uzak ABD mütefiği olan Türkiye için ne yaparsın diye sorunca. Biden” Türkiyenin ortadoğudaki önemine vurgu yaparak, Erdoğan ile çalışmayi deneyeceğini anlatti gazetece peki bunda başarılı olmazsaniz neyaparsıniz diye sorunca muhakak bir çözüm yolu buluruz, dedi
      Gazateci darbemi yapacaksıniz? Diye sorunca oda hayir hayır darbe deyil Muhalefeti destekleriz dedi.
      O görüşmede bidini başarili bulmadıkları için, destek onayi vermediler.
      Basit hiç kimsenin gayla almadığı aday adaylari ile yapılan bir söyleşyi Havuz reklam yapmak için kırk takla atmiş. Yahu yalan ve iftira bu kadar kolay olmamalı Dinen yasak.

  7. “muhammet karadağ
    29 Nisan 2023 At 20:48
    tebrik ederim sorumlu bir vatandaş yorumu
    yeter söz milletin
    bunun dışında en ufak bir işe giren kişi kurum kuruluş ne varsa bedelini en ağır şekilde özder
    millet iradesine müdehale ettirmez.
    bende o kesimin yanında olurum.
    kim kazanırsa o işine bakar.
    istanbul belediye seçiminde şeytan devreye girdi millet şeytanı bile ters çevirdi.

    Yorumu Cevapla
    ddm
    29 Nisan 2023 At 23:22
    başlangıçlar bir süreç olduğu gibi, bitişlerde bir süreçtir. 2 yıldan fazladır bu iş bitmiştir diyorum pek çok yorumumda. değişim kaçınılmaz.
    selamlar, saygılar.

    Yorumu Cevapla”
    Didem hanım evet 20 yılı aşan bir süreç var ve aynı süreçte ha bugün ha yarın gitti gidiyorlar, uçtular kaçtılar, baharlar gelecek diye diye eyyamcılık yapan bir güruh da hep vardı zaten, öyle değil mi?

    • öyle arkadaşım, bu işin sefalet endekslerinde birinciliğe gideceğini gören, ülkenin yolsuzluk sorunlarının büyüyeceğini söyleyen, bu iş yasaklara, sansürlere, baskılara, otoriterleşmeye gidiyor diyen güruh hep vardı, ülke uçuyor, kaçıyor, sınırlarını aşıyor, dünya elimizi öpüyor martavallarına inanan güruh yüzünden baharlar bugüne kaldı,
      soğan alamaz hale geldin değil mi?
      geçenlerde biri soğan fiyatları düşer diye yazmış, sanki gerçekte soğanın fiyatı sorunmuş gibi. soğanın sadece ne kadar kötü yönetildiğimizin bir sembolü olduğunu anlamamış gibi. böyle bir güruh ta hep vardı ve hep çoktu zaten, öyle değil mi?

  8. Sayın yazar “Bereket ülkemiz Stalin’in Sovyetler Birliği’ne benzemiyor.” diyor ama aslında benziyordu!
    Çünkü o yıllarda -1924-1953 arasında- bizim ülkemizde de “açık oy gizli sayım” geçerliydi:)
    Demek ki koruyu ürperten bu yöntemi dönemin tekparti/chp iktidarı, yoldaş stalinden örnek almış…
    Ne kadar ürperseniz az!!!!!!

  9. ABD. dünyanın en büyük , en güçlü fakat bir o kadar da emperyalist, bencil, acımasız , hain bir ülkesidir ; kendi tarihi sayısız soykırımlarla dolu olduğu halde aklı sıra bizi suçluyor !
    Ama eğri oturup doğru konuşalım , gerçekten oradaki adalete şapka çıkarmamak , selam durmamak elde değil , adamlar , başkanı bile sorguya çekiyor, mahkemeye veriyor , yargılıyor !
    Bizde ise ne mümkün, en basit bir memurun bile dokunulmazlığı var , amiri izin vermezse yargılanamıyor !
    Beylik bir laf ama yeri geldi , söylemeden olmaz ; bizde hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku var !
    Yaşasın adalet !

    • Mucib bey “Ama eğri oturup doğru konuşalım” diyorsunuz ama yine eğri büğrü “beylik laflar” etmekten de geri durmuyorsunuz bakıyorum.
      “ABD. dünyanın en büyük , en güçlü bir ülkesidir” yargısına nasıl vardınız bilemiyorum ama
      “gerçekten oradaki adalete şapka çıkarmamak , selam durmamak elde değil , adamlar , başkanı bile sorguya çekiyor, mahkemeye veriyor , yargılıyor !
      Bizde ise ne mümkün, en basit bir memurun bile dokunulmazlığı var , amiri izin vermezse yargılanamıyor !” diyerek otoriteye saygınızı ifade etmeniz gayet yerinde olmuş!
      Evet bizde memur takımı dokunulmazdır ama milletin seçtiği başbakan ve iki bakanı pekala asılabilmiştir öyle değil mi?
      Eğer otoriteye saygılı olunacaksa bizimkine de şapka çıkarın, bizimkine de selam durun!
      Güneydeki sevdiğimiz küçük ülkenin otoritesi otorite de bizimkisi bostan korkuluğu mu?

    • Amerika da adaleti örnek verenlere çok gülüyorum…
      Evet adalet sadece kendilerine var.
      ırakta öldürülen ve ırzına geçilen binlerce kişiye de adalet getirdi .
      Afganistan da
      Libya da ve daha çok olan ornekleri sayabiliriz..
      Yaşasın Adalet….

  10. Çok güzel bir bakış açısı ve değerlendirme olmuş. Çok şükür ki hakikaten Stalin’in Sovyetler Birliğine benzemiyor, demokrasimiz olabildiğince gelişmiş, dünyada şeffaflık, hukukun üstünlüğü vs gibi endeksler sıralamasında son sırada değil biraz üstlerdeyiz. Eskiler derdi ki düşünü anlatırken oyn… anlatıyor, şimdi bunun farklı versiyonu subliminal mesaj oluyor. Yine eskiler der ki; birisine söylenen sözler sözün hedefindeki kişide o özellik yoksa yani hedefteki, o ithamı (kötü manada) hak etmiyorsa söz, sözü söyleyene geri döner.

  11. “Oy kullananlar kullansınlar, onlar önemli değil ki, oyları kimin saydığı önemli.” Bu söz beni ürpertti. Bereket ülkemiz Stalin’in Sovyetler Birliği’ne benzemiyor.”

    Sn. Koru! Bizde bundan çoook daha vahim olaylar yaşaniyor.

    • Ne kadar ön yargılı bir yaklaşım hangi seçimde ne oldu
      uzaktan ahkam kesmeyin oyu veren de oyu sayanda
      namuslu ve dürüsttür. Ama bu yorumla algı operasyonu yapan
      için aynı şey düşünülebilir mi bilmem

      • İstanbul seçiminde hiç bir şey olmasa da illa bir şey oldu diye zorla seçimi yenilediler mesela. Yada mühürsüz oyları son dakika saymaya karar verdiler. Daha başka. Çok.

  12. Sayın yazar öyle imalarda bulunuyorsunuz ki ,insanların aklına gelmeyecek şeyleri zihinlerine yerleştiriyorsunuz. Yapmayın tarafsız olun adil olun.ABD benzetmesiyle sanki AKP seçimi kaybedecek ,kaybedince tuşlarım varmıyor ama darbe ,karışıklık vs. vs YAPMAYIN
    Ülkemizde hiçbir zaman demokratik seçime karşı konulmamış ( olumlu yönde ) ama kendini demokrat zannedenler anti demokratik uygulamalara kalkışmışlar .
    Sonuçta halk herşeyi görüyor kimin doğru kimin yanlış olduğunu SİDEN BİLE DAHA İYİ ANALİZ EDİYOR.
    AKP kaybedebilir onun için iyi bir ders olur hukuğu 2. plana itmesi, müsriflik, adam kayırma , hileli ihaleler vs. bunların bedelini öder.
    CHP ye gelince seçimi kazanabilir ancak bu sıkıntıları çözemez ise ( ki hiç ihtimal vermiyorum ) oda bol keseden atmanın , plansız programsız ülke yönetimine talip olmanın bedelini ödeyerek , SÖZEN SONRASI neler yaşadıysa aynı akıbete uğrayabilir.
    Kim kazanırsa kazansın halk demokrasi yolundan ayrılmaz ve hem kazanana hem kaybedene cezasını verir.

    • Otakrat iktidarlardan her türlü tezgah beklenir. Darbe de yapar, savaş da çıkarır, karışıklık da. Bunların örnekleri çok. Burada da dünyada da. O yüzden yoğurdu üfleyerek yiyoruz.

  13. Evet aynen öyledir…
    “Ülkemiz Stalin’in Sovyetler Birliği’ne benzemiyor”!..
    Benzemiyor değil mi?..

Yoruma kapalı.