Hafızamda doğru mu kalmış diye kısa bir haber taraması yaptım, yanılmamışım: Tayyip Erdoğan devlet yönetiminde köklü değişiklikler yapma niyetiyle ilgili ‘müjdesini’ cumhurbaşkanı olduktan hemen sonra duyurmaya başlamıştı; muhalefet de niyetinin yanlışlığı konusunda onu uyarmaya koyulmuştu.
Devleti ‘anonim şirket’ gibi yönetmek niyetindeydi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Balıkesir’de yapılan ‘ekonomi ödülleri töreni’nde bu görüşünü ifade ettiğinde yıl 2015’ti.
“Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.”
Nasıl yapacaktı bunu?
Cevap aynı konuşmada var:
“Sizden benim istirhamım şudur: Yeni Türkiye’yi, başkanlık sistemini, yeni anayasayı her fırsatta milletimize anlatmanızıdır. Sizler bu ülkenin bir işadamı gibi yönetilmesini istemez misiniz?”
Anayasa değiştirilecek ve ülkenin işadamı mantığıyla yönetilmesini sağlayacak ‘başkanlık sistemi’ getirilecekti.
[Aynı konuşmada başka ilginç ifadeler de var. Şimdilerde iktidar ortağı MHP ile birlikte “HDP kapatılsın” propagandasını yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti kapatma konusuna farklı yaklaşıyor ve anayasaya “Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez” hükmünün konulması gerektiğini savunuyor. Kendisinin cumhurbaşkanı olmasından önce başlatılmış ‘çözüm süreci’ amaçlı girişimden vazgeçildiğinin işareti olan,“Kardeşim Kürt sorunu da ne; artık böyle bir şey yok” cümlesi de ilk o konuşmada Erdoğan tarafından sarf edilmişti.]
Ülkenin ‘işadamı mantığı’ ile bir ‘anonim şirket’ gibi yönetilmesi niyetine dair sonradan da literatüre katkıları olmaya devam etti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…
Muhalefet?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeyi anonim şirket gibi yönetme niyetini açıklamasının ardından, MHP lideri Devlet Bahçeli, o düşünceyi hedef alan çok sert açıklamalar yapmaya başlamıştı.
Birini okuyalım:
“Türk devleti işletme, şirket, holding değildir. Türk devlet geleneğinde kârı odak alan A. Ş. özelliği de yoktur, olmamıştır. Devlet şirket gibi yönetilmeyecektir.”
Konuşmanın içerisinde politikacı ağzından çıktığında bile kulağa hoş gelmeyecek tarzda olağanüstü sert ifadeler var; onları tekrarlamakta yarar yok. Bahçeli, o dönemde -2015 yılı mart ayında- sonradan kendi teklifiyle anayasa değişikliği yoluyla gerçekleştirilecek ‘başkanlık sistemi’ne şiddetle karşıdır ve aksine sözleri ‘zehir kusmak’ olarak görmektedir.
Türkiye’nin ‘anonim şirket’ anlayışıyla yönetilmesi için gerekli olan ‘yeni sistem’ sonunda AK Parti-MHP ortak girişimiyle anayasa değiştirilerek gerçekleşti. Önce, iki partinin 339 milletvekilinin oylarıyla değişiklik teklifinin referanduma gitmesi sağlandı (20 Ocak 2017). Birkaç ay sonra -16 Nisan 2017 tarihinde- yapılan referandumdan sonra da, yine AK Parti ve MHP’nin yürüttüğü kampanyalar sonucunda %51.41 oy oranıyla sandıktan onay alan ‘yeni sistem’ işlemeye başladı.
O zamandan beri devlet 2015’te ‘müjdesi’ verilen ‘anonim şirket’ anlayışıyla yönetiliyor.
Ekonomide yaşanan sıkıntılar ve dış politikada görülen aksamalarda kendini ilk belli etmeye başlamış ne kadar yanlışlık varsa, onların hemen hepsinin altında ‘anonim şirket’ anlayışı yatıyor. Depremler sonrasında yüksek sesle eleştirilen pek çok konu da aynı anlayışın ürünüdür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanına MHP lideri Bahçeli’yi de alarak çıktığı deprem bölgesi gezisinin Adıyaman durağında, depremi takip eden ilk birkaç gün ile ilgili olarak ‘helallik’ istedi ya, o dolaylı özrü getiren devletteki hantallığın sebebi de yine aynıdır.
Devlet ‘anonim şirket’ yönetir gibi yönetildiği için yaşandı-yaşanıyor yanlışlıklar…
Ekonomik bir faaliyet olarak anonim şirketler doğru yönetilirse başarılı olabilir, ortaklarına kâr getirisinde bulunabilir, nitekim bulunuyor da. Ancak, devlet aynı mantıkla yönetilmeye kalkıldığında, hep doğru işler yapılmak istense bile, başarı elde etmek mümkün olmuyor.
Olmadığı ortada.
İki yönetim alanı arasında ciddi farklar var:
Yönetim yüzünden şirket zarar ettiğinde ceremesini yalnızca sermayesine katılmış olanlar çekerken, devlette işler yolunda gitmez ve sorunlar yaşanırsa bundan sadece yönetici politik kadroya oylarıyla destek vermiş olanlar değil, bütün millet etkileniyor.
Anonim şirket başarısız olduğunda şirketin başındaki kişi ile yönetim kadrosu kolayca değiştirilebilirken, devlet yönetimi her beş yılda bir yapılan seçimlerle oluşuyor ve kadroyu değiştirmek için o sürenin tamamlanması beklenmek zorunda.
Şimdilerde “İstifa, istifa” sesleri yükseliyor, birileri “Neden kimse istifa etmiyor?” sorusu eşliğinde yönetici kadroda yer alanları suçluyorlar ya, bunun da sebebi ‘anonim şirket’ anlayışıyla yakından ilişkili.
İstifa etmesi beklenen kişiler yeni sistemde kendilerini tam değil sınırlı sorumlu görüyorlar çünkü.
Adında ‘anonim’ sıfatı var, ama ülke yönetimine o sistemi adapte ettiğinizde devlet aslında ‘sınırlı sorumlu’ birimlerden oluşmuş hale geliyor.
Yönetici kadro içerisinde yer alanlar, içlerinden istifa yoluyla görevden ayrılmak geçse bile, bunu yapma iradesinden yoksunlar.
Zaten bu yüzden dışarıdan bakınca ‘istifa’ gibi görünen ayrılmalar yeni sistemin jargonunda ifadesini ‘affını istedi’ şeklinde buluyor.
Şunu da kayda geçireyim de aradan öyle çekileyim: Cumhurbaşkanı olur olmaz devlet yönetimine farklı yaklaşımını ‘anonim şirket’ benzetmesiyle yapmaya başladığında, muhalefetin, AK Parti genel başkanı da olan Tayyip Erdoğan’a uyarı anlamına da gelecek eleştirileri, sonradan gelişen olaylarla doğrulanmış durumda.
Devlet Bahçeli “Sakın ha” anlamı taşıyan o zamanki konuşmalarında muhtemel yanlışlar konusunda ne uyarıda bulunmuşsa, onlar sonradan yaşandı, yaşanıyor.
Ancak MHP lideri o zaman şiddetle uyardığı yanlışlıkları bugün aynı şiddetle savunuyor.
ΩΩΩΩ
Sayın yazar
“İstifa etmesi beklenen kişiler yeni sistemde kendilerini tam değil sınırlı sorumlu görüyorlar çünkü.” demiş de;
yeni sistemde yürütmenin başı istifa ederse tbmm üyeleri de emekliye ayrılıyor ona göre:)
yazar depremin -sanirim- 5.gunu itibari ile yikintilar altinda kalanlarin tamaminin canli veya cansiz cikarilmasi gerektigini savunuyor idi..aksi bir durumu “beceriksizlik” olarak tanimliyor idi YAZAR VE diger muhalif bilesenler..
Peki olcusu ne idi bu istemezukcu muhaliflerin, herhangi bir bilgi veya tecrubeleri mi var idi izmirde sular altinda kalmalari disinda ? haklarini yemeyelim kentsel donusume karsi cikma tecrubeleri de var, temel atmama becerileri de ..
belediye baskani : “bariz bir sekilde ilk 48 saatte elimizde yeterli imkanlar yok idi ”
yanlis okumadiniz!
O belediye baskaninin itirafi 98 kisinin oldugu 13 katli bir binanin yikildigi zengin bir sehirden.. yazarinda cok sevdigi bir ulkeden; amerika!
ne olmus peki?
arama kurtarma calismalari sonunda – israilden de ozel ekip gelmesine-ragmen yikintilarindan sadece 3 kisi kurtarilabilmis ..yil 2021
peki kac gunde cikarmislar olu veya diri herkesi ? 32 gunde
muhaliflerin hesabina gore bi kac dakka olmali idi ama 🙁
muhaliflere tavsiye: desteksiz atmayin lutfen sonra..:))
sahi chp’nin arslanlari THK’na ucak mi alacak idi, tamir mi yapacaklar idi ne oldu duyan var mi ?
Şimdi burda sizin kafaya ne anlatsın hangi birini sıralasın bu millet?
Bu gidişle cehape gelecek tek başına, sayenizde olacak hükümet ZİLLET!
-Hava yağışlı, hatta kar yağıyor! soğuk sen duramıyorsun dışarda 1 saat!
45binin hepsi ölmüş olsa bile…
1 saat içinde!
yapmayın bunu artık yeter!
-Kızılay demek çadır demek! aş demek kan demek yaraların sarılması demek!
“tüm siparişlerini iptal eder yunan bile böyle durumda, çadırlar kurulur kazanlar kaynar ilk 6 saat içinde!”
-112 Afad vb kurumlar yeni yeni oluşuyor desen amenna.
Heyhaattt!…
amerikan zengininden!
Yazın olan orman yangınından bize ne?
Cehape den size ne???
Partilerden bize NE???
MİLLET DÜŞMÜŞ CANININ DERDİNE!
Bir anonim ṣirketin yönetiminde de uyulması gereken kanunlar, yönetmelikler, kurallar var. Iṣin bilimsel yönü var.
Faiz indirimini emirle indirecek yöneticiyi buluncaya kadar kaç tane merkez bankası baṣkanı değiṣtirildi.
Aynı durum Tüik için de geçerli.
Bütün kurumlarda liyakatli insanlar yerine biat eden insanlar tercih edildi.
Liyakatsiz insan için yaptığı iṣin cahili insanda diyebiliriz sanırım.
Büyük Alman düṣünür Goethe (1749-1832) “Eyleme geçmiş cehalet kadar korkunç bir şey yoktur“ derken, sanki bugün içine düṣtüğümüz durumu tasvir etmiṣ gibi.
Her şeyi ne çabuk da unutuyoruz. Bir siyasi bir şey söylediğinde hemen inanıyoruz, tersini söylüyor yine inanıyoruz. Artık Gelenek haline geldi, siyasiler dün söylediğinin tersini söylemek, söylediğinin tersini yapmak, bizlerde buna alışmış ve kabullenmiş durumdayız. Durum böyle olunca ben yaptım oldu mantığı da kabul görmüş durumda. Futbol sahalarındaki siyasi tezahüratlarda da yapılanlar ortada ben yaptım oldu. Adalet Rafa mı kalktı ne?
Bu Ülkenin Tek kurtuluş reçetesi ADALETTİR bu reçeteyi bulabilir miyiz, orası meçhul…
Devlet Sosyal Devlettir. Anonim Şirketi olursa O toplum yaşayamaz.
Devlet halkı için vardır. Yine Bir Alimin bahsettiği “Devlet var olması İçin Bir kişi feda Edilemez” Bir kişinin hukuku Devlet için feda edilemez diyor. Haklı, Eğer O devletin yaşamasında mahsur yoksa Allah yaşatır.
Türkler 16 Devlet kurmuş 16 Devlet yıkmıştır. Çürümüşlük ayyuka çıkarsa o devletin yaşamayaz Kolonları kırılır.
Devleti anonim şeklinde yönetirsek topluma kıyım yaşatırsın. Çanakkale Köprüsünden Ambulanslar Gitmiyor, Fefibotla gidiyor Geç Gidiyor Saniyelerle yarışırken Çok insanımız yolda ölüyor.
Sağlık bakanına soruyorlar Köprüden neden Ambulans Geçniyor diyorlar. Köprü Şirketi ile paralı geçer diye antlaşılmış Bizde maliyetlerden dolayı Feribotla Geçiyoruz diyor.
Devlet toplumun Menfaati için yeri gelir Para almaz. İstanbul ve Ankara Belediyelerin Mazot gideri için Milletten 30 -40 tl alması gerekir Bu belediyeler Halktan daha Düşük bedel alıyorlar.
Size Soruyorum Kızılay Halk için vardır, Çadır satması neymiş.
Kızılayı Anonim Şirketi yaptılar.
İyi de sscb de yaşayamadı????
Hayret artık hiç kimse yorum yapmıyor size, bari ben yapayım. bu millet istifa istifa diyenlerin önce kimolduğuna bakıyor, ondan sonra olaya bakıyor. Muhalefet bu memlekette sulandırmadığı hiçbir konu bırakmadı, Cumhuriyetin kuruluşundan beri halktan alamadıkları oyu bazı kuruluşları kendi küçük Cumhuriyetleri olarak ele geçirerek saltanatlarını bu günlere kadar sürdürdüler, ancak Erdoğan gibi sert bir kayaya çarpınca çılgına döndüler, artık Askerlere “baba bunları döv” diyemiyorlar. Sivil Savunma örgütleri de artık bir bir önemini kaybettikçe sırada Kızılayı yıpratmaya koyuldular, Kızılay’ın karşısına Ahbab Derneği gibi dernekleri çıkarmaya çalıştılar, 30 kişilik derneği 100 bin kişilik dev bir kuruluşla bir tutmaya kalkıştılar, Kızılay’ın yaptığı hatayı da köpürterek milleti Kızılay’dan soğutmaya kalkıyorlar ve ne yazık ki bunda da biraz da olsa başarı göstereceklerini zannediyorum. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar muhalefetin hiç bir inandırıcılığı olmadığından yine Erdoğan’a güveneceklerini tahmin ediyorum.
Muhalefetin inandırıcı olmadığı bir göz boyama. Muhalifler iktidarda değiller. Dolayısıyla test edilmediler. Bir tek Babacan test edildi. O da oldukça başarılı döneminde. Akşener de DYP devrinde denendi. O da içişleri bakanıydı. Pek bir başarı yok ama ortada bir performans var. Bu iktidar ise 20 yıldır deneniyor. Ortada bir başarı yok. Çocukları çok başarılı. Gemi filosu sahibi oldular. Ama ülke de batık her alanda. Bu karneye bakınca iktidar değişimi tek yol.
A.Ş. fikrinin babası benim.🤗 Unakıtan zamanında ortaya atmıştım. Böylece,
-Kızılay deterjan üretmeyecek!, çadır ve kavurma vb ürünler üretecek (kapasite sınırlı!) TMO gibi sürekli elinde stok bulundurma yöntemiyle TR’nin:
“AÇ VEYA AÇIKTA KALMASI” önlenecekti!
-İha siha uçak tren üretilecek, SAVAŞA GİRMİŞ HİÇBİR ÜLKEYE SATILMAYACAKTI (savaşmıyorsa caydırıcı güç veya güvenlik için alırsın).
-Halk piramidin dibini tavana döndürecekti!
-silik on vadileri yapılacak, vs vs vs…
NO’ldu?
ölünün körü oldu😡.
SONSÖZ:
AŞ. yönetim kurulu! ile yönetilir!!!! ceo ile değil!
A.Ş. yönetim kurulu ile yönetilir,
şahsım hükümetim pardon şahıs şirketleri ceo ile, patron diyebilirsiniz
hatta reis.
Hangi piramit yıkılmış??? Binlerce yıldır tüm piramitler ayakta, atmayalım!!!!
Senin kapısında beklediğin piramit beline kadar çamur tarlaya gömülmüş hayrettin.
Yani dibine çökmüş.
Hataydaki milemyum mütahitleri de öyle yapmış, uzay çağının binasını tarlaya dikip kazık çakmayı unutanlar gibi😡.
“Ancak MHP lideri o zaman şiddetle uyardığı yanlışlıkları bugün aynı şiddetle savunuyor.”.. Nedeeen?
Sahi neden?.. Bahçeli şiddetle karşı çıktığı başkanlık sistemini -hem de rafa kalkmışken/kaldırılmışken- savunma ve Türkiye siyasi yapısına girmesine vesile olma gayretine neden girdi. Başarılı da oldu..
Bahçeli gündeme getirmeyip destek vermeseydi şimdi nasıl bir sistem ve/veya kimbilir hangi siyasi partiler ile yönetiliyor olurduk? İçimizden bu soruya, “HDP’nin de ortak olduğu bir hükümet ile yönetiliyor olacaktık” diyenler çıkabilir elbette, lakin, bunun gerçekleşmemesi, değişen bakanlık sistemi ile de, AK Parti ideolojisiyle yakından uzaktan ilgisi olmayan -atanan bakan/lar- marifetiyle PKK terörünün sınır dışına itildiği tezi bu içimizden birilerini haklı çıkarır nitelikte.
Bu başarı, devletin bir anonim şirket gibi yönetilmesi ile ilgili olabilir mi ve bu başarıya giden yolda Bahçeli’yi 180 derece dönüşe razı/mecbur eden saik, hükümete rağmen bir devlet politikasının hayata geçirilmesi ve AK Parti ile kadrolarının da buna razı edilmesi ile ilgili olabilir mi?
Bu yönetim anlayışı, asrın felaketinde Kızılay’ın çadır satmasını gerektirecek kadar anonim şirket anlayışına evrilmiş ve kamu kurumları ile STK ‘ları da içerisine alacak kadar yaygınlaşan bu anlayış, adeleti tesis etme, adil gelir dağılımını sağlama, dış politika gereklerini zamana matuf yerine getirme, sosyal devlet anlayışı ve benzeri gibi kamunun asli görevlerini seçilmiş hükümetin elinden alıp, hükümete sadece akçeli işlerle uğraşma, “para ile konuşma” gibi bir görevi deruhte etmesi amaçlı ona bir aninim şirket statüsü vermiş olsa gerek.
Peki Ak Parti bütün bunlara neden razı oldu?
Bu sorunun cevabı belki de, başkanlık sisteminin gündeme alınacağı 2015 sonrası yakın süreçte gelişen ve ülkemizi derinden etkileyen gelişmeler ile Ak Parti treninden atlayanları/atılanları da göz önünde bulundurarak verilmelidir.
Yaklaşık iki ay sonra seçime gidilecek ülkemizde. Öyle ki, ya yeni sisteme devam edilecek ya da “güçlendirilmiş” ibaresi eklenmiş olan parlamenter sisteme geçilecek. Her iki durumda da umutlu bir halet-i ruhaniye milllete sirayet etmiş değil maalesef.
Üstüne, asrın feleketi deprem, çok şey alıp götürdü hepimizden; arkadan gelenleri olmasındır niyazımız. Geriye dönüp bakınca, çok uzunca sayılmayacak zaman diliminde onca doğal yıkıcı depremlerin yanında bir o kadar da siyasi depremlere maruz kalmış güzel ülkemiz. Hem siyasi hem de doğal olan en şiddetli ve yıkıcı depremleri son dört beş yılına sığ(dırıl)an ülkemizi daha beterlerinden Allah korusun!
Öyle de, hem yeni sistemin hem de asrın felaketi depremin enkazının altından ne ile, nasıl, kim/ler eliyle kalabileceğiz.
Ümitvarım, me’yus olmamak gerek.
“Zaman her şeyin ilacıdır” denir ama zamanı iyi okumak ve kullanmak gerekir.
Depremler -siyasi olanları da- doğanın gerekleridir ve yeni bakış açıları, yeni fırsatlar da sunmuş olurlar…
Bakabilene, alabilene.
“ zamanı iyi okumak ve kullanmak gerekir.”
Bahçeli de o zamanki şartlarda tamda dediğiniz gibi yaptı.
HDP partisi görünümlü başka maceralara açılan kucakları toprakla doldurdu!
Davulu başkası gemiciklerin üstünde omzunda asılı tutuyordu, başkası elinde tokmak; dan dun çat pat ensonunda kütürt!
İyimi oldu kötümü? ben bilemem.
Karadeniz kıyılarında da seller afetler oldu, Bahçelinin memleketi etrafında da!!!
Derenin yolunu değiştirip yatağa ev yapanıda gördük elhamdulillah,
Tarlayı arsaya çevirip çamurun içine 8-10 katlı bina yapanı-yaptıranıda!
Ne istediğini bilip!, istediği şeyin tersine hareket eden bir millet mi var karşımızda acaba? bunu dakimse bilmiyor, hatta anlamıyor malesef.
14 Mayısta son sözü halk – seçmen söyleyecek 🤗.
işin maddi bilanço kısmını her zaman yazıyoruz.
ülke ekonomik bir enkaza dönmüş durumda.
asıl manevi taraf daha sıkıntılı. yaşadığımız ahlak enkazı daha büyük bir sorun.
her gün birbirinden çirkin bir skandal çıkıyor, her gün bir rezalet yaşanıyor, her gün bir kepazelik seyrediyoruz, her gün bir yolsuzluk haberi okuyoruz. insanlar artık skandallara, rezaletlere, kepazeliklere, yolsuzluklara alıştı, kanıksadı, duyarsızlaştı. ahlaksızlık, aymazlık yaygınlaştı.
ahmet hamdi tanpınar mahur beste romanında şöyle diyor;
“Cahilsin okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır.
Fakat insan bozuldu mu,
bunun çaresi yoktur.”
kızılay.
6 şubat gecesi on binlerce binanın bir kum kalesinin yıkıldığı gibi yıkıldığı bir deprem felaketi yaşanmış. on binler ölmüş. milyonlar ayazda sokakta kalmış. çocuklar var. kızılayın pazartesi sabahı ödediğimiz paralarla aldığı çadırları yollamış olmasını beklersiniz değil mi?
ama kızılay deposu çadır dolu ama yollamıyor.
salı günü çadırlar hala depoda.
salı günü ahbapla çadır pazarlığı yapıyor.
çadırlar çarşamba günü deprem bölgesine “Biz o akşam herkes can derdinde soğuktan donarken ‘bu çadırları satın almalı mıyız ya da almamalı mıyız?’ lüksüne sahip değildik olamazdık da. ” diyen ve bu çadırların parasını ödeyen bir yardım kuruluşu sayesinde ulaşıyor.
işte şirket zihniyeti,
işte sıçrama.
herkesin kar düşündüğü bir ülke.
herkesin sadece kendi karını düşündüğü bir ülke.
bir mahur beste çalar,
müjganla ben ağlaşırız.
kızılay çalışanları gönüllü çalışıyorlar malum.
maaş almıyorlarmış.
medyada açıkladığına göre kızılayın şirketlerinden yönetim kurulu üyesi olarak 3’er asgari maaş karşılığı huzur hakkı parası alıyormuş.
kızılayın 12 şirketi var.
her şirkette yönetim kurulu başkanı olarak bulunuyor ve huzur hakkı olarak 3 asgari ücret tutarında maaş alıyor. yani 12 şirketten “huzur hakkı olarak toplamda 36 asgari ücret karşılığı 306 bin TL maaş aldığı anlamına geliyor.
doğru mu acaba???
değildir herhalde.
belki hepsinden almıyordur?
alıyor mudur?
kızılayın lüks araçları da medya da tartışılmaya başladı doğal olarak. bu yapılar halka açık değil, sayıştay denetlemiyor dolayısıyla gerçek nedir öğrenmek zor.
yine medyadan Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın, oğlu Muhammed Furkan Genç Kızılay’ başkan yardımcısı olduğu haberine prim vermiyorum ve doğru olmadığını düşünmek istiyorum.
CHP Zihniyeti faşisttir.
Kemalist diktatörlük peşindedir.
Amerikancıdir.
Küreselcidir.
Çözümden anlamadıkları halde
en doğruyu bildiklerine iman etmişlerdir.
Çözümden yana değil kaostan yanadırlar.
Kılıçdaroğlu’nu ve 6’lı masayı bu gözle takip ediniz…
ay sonra helallik isterler olur biter sayın sever
siz de duruma bu gözle bakınız…
Didem hanım “çalışan” mı “gönüllü” mü bir karar verin? Çalışansa maaşını alır, gönüllüyse almaz, hepsi bu.
gönüllü olmadığı kesin,
çalışan da diyemiyorum.
N’olacak şimdi?
DEMİŞSİN AMA:
“kızılay çalışanları gönüllü çalışıyorlar malum.”
huzur hakkı-lı diyelim, nasıl?
Dünyada herkes ve herşey değişir ama bir tek CHP zihniyeti ve CHPliler değişmez arkadaş.
Bunlardan şimdiye kadar bu ülkeye ve millete ne hayır gelmişte bundan sonra gelsin. 😀
chp den gelen hayırları 20 yıldır sata sata bitiremediniz sayın sever,
yeni dönemde de kura kura bitiremeyecekler bence.
aman değişmesinler zaten.
Bazı kusurlarına rağmen , dünyada bu güne kadar insanoğlunun bulduğu en uygun yönetim şekli demokratik parlamenter sistemidir .
Bu kusurlar da , demokrasinin vazgeçilmez bir özelliği olan karşılıklı anlayışla , uzlaşmayla çok rahat bir şekilde aşılabilmektedir ; bizde olmayan işte budur, bu anlayıştır , sistemin iyi işlememesinin yegane sebebi budur !
Evet , demokratik parlamenter sistemde devlet gerçekten biraz ağırdır, hatta hantaldır ; ancak bu aksaklık da alınacak bir takım önlemlerle çok rahat bir şekilde giderilebilir , çaresiz bir durum değildir .
Bu açıdan bakınca ‘devleti anonim şirket gibi yönetmek ‘ insana biraz cazip gelebilir ,ancak bu , şirketi keyfe keder yönetmek , şirketi iflas ettirmek anlamına da asla gelmez , gelmemeli !
Bir kere biz , demokratik parlamenter sistemden vazgeçerken hangi sisteme girdiğimiz belli değil ki !
‘CB.lığı hükümet sistemi ‘ diye dünyada eşi benzeri olan bir sistem yoktur , başkanlık veya yarı başkanlık sistemleri vardır , bunlardaki kurum ve kurallar da bellidir , bizimki hiç birine benzemez , ancak ‘kabile reisi hükümet sistemi’ denebilir !
Ne yazık ki bu sisteme biz, uzmanlar tarafından enine boyuna yapılan bir inceleme ve araştırma sonucunda girmedik , tam anlamıyla kervan yolda düzüldü !
Bu yüzden de altı seneden beri iki yakamız bir araya gelmiyor , hiç bir şey yolunda gitmiyor !
Bu meselenin ne zaman ve nasıl düzeltilebileceği hakkında da ne yazık ki tam bir belirsizlik vardır !
İşimiz gerçekten çok zor , bir deli kuyuya taş attı , kırk akıllı çıkaramaz !
Mucib bey “Bazı kusurlarına rağmen , dünyada bu güne kadar insanoğlunun bulduğu en uygun yönetim şekli demokratik parlamenter sistemidir .” bıyurmuşsunuz da;
sosyalizmin ne kusurunu gördünüz????
Gizli ortak, terör örgütünün siyasi kanadı HDP ve FETÖ Kılıçdaroğlu aday olsun istiyor. Şayet bir yanlışlık olur da kazanırsa yeniden hayat bulacakları ümidi ile destek verip, alkışlıyorlar.
Sekseninden sonra azan, kininden kuduran Karamollaoğlu, kendisini Meclise atmaktan başka bir hedefi olmayan Uysal, kendisini bulunmaz Bursa kumaşı zanneden Babacan ve kendi derinliğinde boğulan Davutoğlu, aday olmak için çıldıran Kılıçdaroğlu’ndan CHP listelerinden milletvekili kontenjanları alabilmek için destek verip eteğine yapışıyorlar.
Diğer kulvarda ise derinden gelen emir ile İmamoğlu’nu aday yapma uğraşıyla CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu karşısına alarak “kazanamayacak aday” ilan edip, bu söylemi canlı tutmak için oyun içinde oyun oynayan, CHP kulislerince “kadın kontrolden çıktı” yorumlarına duçar olan Milliyetçi! Akşener var.
Önceleri “CHP’nin iç işlerine karışıyor, rol çalıyor” iddiaları ile CHP’lileri bunaltan, şimdi ise CHP’li siyasileri hedef alarak “saçmalık, ahmaklık, geri zekâlılık, kurmay zekâ yoksunluğu” ithamları ile Atatürkçü CHP’yi yerle bir eden Akşener’e Kılıçdaroğlu’nun ne kadar daha tahammül edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Kılıçdaroğlu aday olmak istiyor, CHP’liler de istiyorlar fakat Akşener istemiyor. En acısı da artık millet yaşanan bu acılardan sonra bunların yaşatacağı acılara tahammülleri kalmadığı için sahte altılının hiçbirisini istemiyor.
“Erdoğan, kentsel dönüşüm diye yırtındı durdu. Karşı çıkan CHP idi. Hatay’da 6 mahalleyi riskli alan ilan eden Erdoğan idi. İptal ettiren ise CHP’nin kışkırttığı muhtarlar ve sol çevrelerdi. Bu durumda, halkın hayatına kasteden, Erdoğan mı, yoksa CHP zihniyeti mi” diye soruyorum.
istanbul havaalanına da karşı çıkan chp idi.
ama iktidar aklına koyduğu projeden geri adım atmamıştı, engellemelere izin vermemişti değil mi?
keşke, kentsel dönüşümü de aklına koysaydı,
karşı çıkacak projelerle halk oyalanmasaydı
ama havaalanı yapmak kadar rantable değil sonuçta…
erdoğan mı yoksa chp zihniyeti mi arasında kalsam chp yi seçerim doğal olarak.
Helallik istemekle alınsaydı herhalde her hatakar ölümüne yakın teşriki mesai yaptığı zevatı yanına çağırıp sözde helallik isterdi, elbette sureten ellerini göğsüne götürüp helal olsun diyenler dahi olurdu lakin her mazlum, karşı taraftan canı çok yanmış ise, sen hele bekle, daha teneşirde sana gösteririm deyip helalliği kendi içinde saklardı. Netekim bir kaç yıl önce tabutta yatan mevta için imam efendi sureten haklarınızı helal eder misiniz? sorusunu sorduğunda avazı çıktığı kadar hakkım helal olmasın! diyen cemaat aşikar zuhur etmezdi. II. Mahmut döneminin pek sevilmeyen devlet adamlarından, muasırları tarafından merhametsiz, kindar biri olarak nitelendirilen ve birçok rakip devlet adamının görevden alınmasına, sürgününe ve idamına sebep olan Mehmet Said Halet Efendi için ölümünün ardından söylenen anonim beyit devrin insanlarının hissiyatına tercüman olmuştur.
“Ne kendi eyledi rahat, ne âlem buldu huzur,
Yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehli kubur”
İSTİFA
Yunanistanda iki tren çarpışmış, bizde benzeri olunca bütün muhalifler basından siyasetçisine iktidarı suçlamıştı. Yunanistan açıklama yapmış, trendeki 250 insanın atinaya sevki halen devam ediyormuş, araçların altında kalanların ise çıkarılması devam ediyormuş.
Haberleri herkes okudu. İki tren kazası altından saatler geçmesine rağmen 250 yolcuyu tahliye edemeyen, araçların altında kalanları saatler geçmesine rağmen çıkaramayan yunanistanı takdirle ve anlayışla karşılayan muhalefet Türkiyenin yıkılan sadece şehirlerde 13 bin binanın önüne aynı anda arama kurtarma ekibi ve çadır, konteynir ve seyyar tuvalet istiyor. Bu da Türkiyenin kaderi galiba.
Neyse yarın Celal Şengörün deyimi ile tarihin en liyakatsiz cumhurbaşkanı adayı belli olacak. Güzel ve aydınlık günlere kavuşacağız. Benim anlamadığım Bayrampaşa eski cezaevi kentsel dönüşüm projesine defalarca iptal davası açan, seçimi kazanınca davaları çekip açılış yapan, ama seçimde daha fazla oy almak için riskli bölgedeki döküntü binaları güvenli alana 4 yıldır taşıyamayan imamoğlu chp sinden nasıl milyonlarca konutun dönüştürmesine bekliyorsunuz.
Sayın hd “Yunanistanda iki tren çarpışmış, bizde benzeri olunca bütün muhalifler basından siyasetçisine iktidarı suçlamıştı.” diyor ama istanbulda nerdeyse her gün kafa kafaya çarpışan metrobus ve tramway kazalarına tek laf ettiğinizi duymadık daha?
Yanlış düşünüyorsunuz Sn KORU ülkeyi hangi sistemle yonetirseniz yönetin uygulama hatalı ise sonuç hüsran oluyor.Problemimiz başkanlık sistemi değil.Guncel en somut bir örnek ; şuan ülkemizdeki Deprem yönetmelikleri en mükemmeli ama ne oldu yuzbinlerce bina yıkıldı ve onbinlerce canımız gitti neden ;çünkü kağıt üstünde kaldı yönetmelikleri uygulamadik >Demekki sistem ve yönetmelik yetmiyor,Başkanlık sisteminde de sisteme liyakatsiz ve kafatasci mantıkla eleman alir ve keyfi uygularsanız olacak olan budur.Parlementer sistem olsa daha mı iyi olacak .O sistem de olan deprem de onbinlerce insan ölmedi mi yuzbinlerce bina yıkılmadı mi, 3 -5 kez ekonomik kriz yaşanmadı mi hepsi yaşandi.
Demekki sorunumuz Sistem sorunu değil uygulama sorunu.İster parlementer sistem ister başkanlık sistemi bütün formül insan faktöründe
BASARİ=sistem X insan faktörü.
Çözüm bu.
Özel şirketlerde eğer çalışan işe yaramıyor ya da verimli çalışmıyorsa anında kapıya konur. Akraba, yeğen, arkadaş, tanıdık olmak, aynı parti veya ideolojiden olmak hiç de önemli değildir. Kadro asla gereksiz şişirilmez. Oysa 1.5 Milyon çalışan olarak elen alınan sistemde çalışanların sayısı 5 Milyona dayanmış durumda. Kimin ne yaptığı belli değil. Daha önce var olan değerlendirme sistemleri de ortadan kaldırıldı. Sadece yel değirmeni ile savaş yöntemi icat edildi. Başka da bir gelişme yok.
Bu hali ile şirket bile böyle yönetilmez.
ADİ ŞİRKET- ŞAHIS ŞİRKETİ
Evet yanlış okumadınız yasalarımızda böyle bir şirket türü var.
Adi Şirket, Borçlar Kanununun 620-645. maddelerinde düzenlenmiş bir ortaklık(şirket) türü.
Şirketlerde en temel ayrım Sermaye-Şahıs şirketidir.
Sermaye şirketlerinde ortaklar şirkete yatırdıkları sermaye ile sorumludur.
Şahıs şirketlerinde ise ortakların sorumlulukları sınırsızdır. Yani şirketin borçları nedeniyle şahsi malvarlıklarının tamamı haczedilebilir.
Adi şirket, aynı zamanda şahıs şirketidir.
Gelelim ülkemizdeki duruma.
Sayın KORU’nun yazısında bahsettiği ülkemizin Anonim Şirket gibi yönetilmek istendiği sözü üzerine 2015 yılında ilk olarak “Tımarhane AŞ” tabirini ben kullandım.
Şu anda da “Tımarhanede bu hafta ” isimli bir sosyal medya yayını var.
Bahsedilen 16 Nisan 2017 referandumunda 2,5 milyon oy sahtekârlığı yapılmıştır.
Normalde bu 2,5 milyon “sahte evet” oylarını düşersen Anayasa değişikliği reddedilmiş sayılmalıdır.
2,5 milyon sandık mühürsüz sahte oy geçerli sayılmıştır.
2,5 milyon sandık mühürsüz oyun tamamı “evet”
olur mu? Bir tane de “hayır” çıkmaz mı?
Bu sahtekârlığı ben organize etseydim, bir sandıkta bir tane sandık mühürsüz hayır oyu kullandırtıp tüm basını da toplar, “bakın burada sahtekârlık yok yanlışlıkla sandık mühürsüz oy kullanılabiliyormuş, hayır oyu da sandık mühürsüz” derdim.
Bu sahtekârlığı yapanların Anayasal düzeni cebren değiştirmekten bu yıl içinde yargılanacaklarını düşünüyorum.
Gelelim şirket olayına.
Anonim şirket demek ” en profesyonel” ticari faaliyet demektir. Sıkı bir kurallar ve kaideler demektir.
Ülkemizdeki Kabile Reisliği Hükümet Sistemini bu şirket türü ile hiçbir şekilde mukayese edemeyiz.
En son mukayese edebileceğimiz “Adi Şirket”e gelirsek.
Maalesef Adi şirket bile bizim sistemden çok daha iyi.
Zira Adi şirkette ortaklar şirket borçlarından sınırsız sorumlu.
Bu sistem ile ülkemizi yönetenler de ise sorumluluk sıfır(0).
Yani sınırsız sorumsuz.
Yada sorunlu sorumsuz.
Bir vasıtayı yönetmek için tecrübe ve ehliyet/diploma gerekli. Mesela herjes kaptan olamaz, olursa gemiyi batırır. Anonim şirketi yönetmek herkasin harcı değildir. Hangi anonim şirketi yönetniş, yada yönetilirken görmüş?
6’lı masadan beklenen yönetim şeklide bir nevi A.Şirket modeli idi lakin!…
“Ahh.. şu TBMM ye seçilecek vekil listeleri yok muu!.. o olmasydı🤔
KK. OKADAR GÜZEL YÖNETİRDİKİ ÜLKEYİ, TÜRKİYE UÇARDI”🤗.
Hayırlı çarşamba lar herkese😊.
6’lı masada ne aday netleşti, ne program belli.
Belli olan şu: Yüzlerce, belki binlerce kişi yerinden kovulacak.
FETÖ üyeleri hapisten çıkacaklar.
PKK üyeleri de…
Oy verecek misiniz?
müsülmanlara saldıracaklar,
FETÖ üyeleri hapisten çıkacaklar.
PKK üyeleri de,
ülkeyi satacaklar,
sınırları açacaklar,
hepimizi doğrayacaklar…
belki uzaylılarla anlaşmışlardır.
kobay olarak satılmış bile olabiliriz.
Kırk katıra kırk satır diyorsun yani. Bir tek sizde değil suç. Suçlular Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Hüseyin Çelik, Kadir Topbaş ve daha niceleri. Bu gazla devam yürü kim tutar sizi.
Muhalefetin derdi sizi germesin. Elbette biliyoruz, sizi yolsuz iktidarın beka sorunu geriyor. Ama demokrasi böyle bir şey. İlla bir hesap günü geliyor. Defterler açılıyor. Millet hesabı kesiyor. Bu olacak mutlaka, bundan kaçış yok. Ayrıca millet FETÖ’ya ne istedilerse verenleri de tespit etmiş durumda. PKK’yla Oslo’da görüşenleri, Habur’da davul zurnayla karşılayanları da. Hepsi defterde yazılı merak etmeyin.
Haklısınız! Fakat bir gün (Allah gecinden versin) Cb vefat ederse ne yapacaz?
Bahçeli arada hangi pazarlıkları yaptı kapalı kapılar arkasında bilmiyoruz. Ancak bu hükümet koalisyonunun ortağı olarak o ve partisi MHP bu felaketlerden birinci derece sorumludur. O yüzden stadyumlar istifa diye inlerken susturmaya kalkıyor. Ancak susturamayacak elbette. Bu koalisyonun da bileti kesilecek ilk seçimde.
Bir şirket böyle yönetilmez elbette. Böyle yönetilen şirket de batar. Bunu da tüm açıklığı ile görüyoruz. Bizim bazı şirketler aynen böyle yönetiliyor ve elbette batıyorlar. Çünkü profesyonel değiller. Kendi çocuklarını çoluklarını akrabalarını iş başına getiriyorlar. Ve en kısa sürede batıyorlar. Bu yolsuz iktidar da ülkeyi aynı aile şirketleri gibi yönetti ve batırdı. Siyasilerin çocukları yakınları her türlü pozisyondalar, akçeli işler yapıyorlar, çoğunun sıfırdan gemi filoları oldu ve daha neler. Böyle yönetilen şirketler ve ülke de batar elbette.
İstanbul’da Esenler Belediyesi TOKİ işbirliğiyle 60 bin konutluk kentsel dönüşüm yapıyor. İBB’nin başındaki Ekrem İmamoğlu ise, bu işe destek vereceğine ‘takoz’ olmaya çalışıyor. Kentsel dönüşümün durdurulması için mahkeme üstüne mahkeme açıyor.
Ekrem İmamoğlu, kentsel dönüşüm için parmak oynatmazken, bu yönde girişimde bulunan ilçe belediyelere engel olmaya çalışıyor.
İstanbul ve İzmir için olası depremlerden bahsediliyor. Bu kentlerimizin büyükşehir belediye başkanlarının kentsel dönüşüm konusunda adım attıklarını görmedik, görmüyoruz.
Her iki kentimizde de on binlerce çok riskli ve oturulamaz ve hatta deprem olmadan bile her an yıkılabilecek bina var.
Bu durumda, kimsenin keyfine bakılmaz; özellikle de, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana vb. gibi büyük şehirlerdeki belediyelerde görevde bulunan CHP’nin keyfine asla bırakılamaz, gereken yapılır, yapılmalıdır. Kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik çıkarılmalı ve hiç kimseye eyvallah edilmemelidir.
Fay hatlarının geçtiği tüm illerimizde “deprem seferberliği” ilan edilmeli ve gereği yapılmalıdır.
Üç ay sonra iktidara geldiğinizde o gün işsiz kalan akpartililer maçlarda hükümet istifa diye bağırınca istifa edecek misiniz?
kader diyecekler muhtemelen.
kaderle bi sorununuz mu var?
Eğer Millet İttifakı seçimi kazanırsa, Türkiye bir daha asla refah yüzü göremez. Böyle pazarlıklar içinde bir sistem yürür mü? Neymiş, Cumhurbaşkanı, yüzde 1 bile oyu olmayan Gültekin Uysal’ın bile ‘hayır’ diyeceği bir kanunu çıkartamayacakmış. Aynı oy oranlarına sahip Davutoğlu ve Babacan da bir konuya olumsuz bakarsa, yasalaşmayacakmış.
İyi Parti ile CHP kurmayları birbirlerine hakaretler ederken, ülkeyi yönetebileceklerine inanan var mı?
Onların tek derdi şu, ülkenin gücünü birkaç aylığına da olsa ele geçirelim.Sonrası ülke batsın.
Yoruma kapalı.