Son günlerde siyasilerin ağzından düşmeyen bir sözcük var. Kullanım tarihi hayli eski bir sözcük bu; ancak her derde deva olduğu için her dönemde sıklıkla yeniden devreye alınıyor.
Her derde deva sözcük ‘dava’…
Genellikle zora düşüldüğünde, başka savunma gerekçesi bulunamadığında hemen ona başvuruluyor.
Son günlerde yeniden tedavüle girmesinin sebebi, yeni kurulan partilerden birinin genel başkan yardımcısı ile üç gazeteciye saldırı. Güpegündüz, evlerinden çıkarken saldırıya uğradı insanlar. Kamuoyu ayağa kalkınca, birileri, içinde ‘dava’ sözcüğü geçen gerekçeyi hatırlattılar…
Yapanlar bunu ‘dava uğruna’ yapmaktaymışlar.
Gerekçe ‘dava’ olunca akan suların durması bekleniyor olmalı ki, saldırganları soruşturan savcı da tehditlere muhatap oldu.
Sonuç da ortada: Saldırı yapıldı, saldırıyı yapanlar tespit edildi, yakalandılar ve serbest bırakıldılar…
‘Dava’ böyle sihirli bir sözcük işte.
ABD ve dava
Her siyasi kadro iktidara gelmek ve mümkün olduğunca iktidarını sürdürmek ister. Yine de her iktidarın bir sonu olduğunu geçmiş örneklerden biliyoruz. Ya artık beğenilmediği veya millet her gün aynı yüzleri görmekten bıktığı için, seçmen farklı bir tercihte bulunuyor ve iktidarların sonu geliyor.
İktidarların ilelebet devam ettiği ülkelerin sistemine ‘demokrasi’ denmiyor zaten.
Bu gerçeği en son ABD’de Donald Trump yaşayarak öğrendi.
ABD’de bizdeki ‘dava’ sözcüğünün kullanıldığında insanlar üzerinde aynı etkiyi uyandıracak bir karşılığı bulunmadığı için, Trump, dört yıl boyunca ‘mission’ sözcüğünü kullanmak yerine, doğrudan karşı cepheyi itham altında bırakan bir söylem yağmurunu yeğlemişti.
Karşı cephe en kırıcı ifadelere Twitter mesajlarında muhatap edildi Trump tarafından.
Trump taraftarları, adı öyle konulmuş olmasa da ‘dava adına’, akla hayale sığmayacak fakat kitlelerin arkasına takılmakta zorlanmayacağı teorilerle radikalleştiler. Bir önceki seçim sırasında, Trump’ın karşısında aday olan Hillary Clinton ile onu destekleyen politikacıların, küçük çocukları cinsel köle olarak kullandıkları, çocukların bir pizzacının bodrum katında tutulduğu, başkanlığı elde ettikleri takdirde ülkeyi istenmeyen güçlere teslim edecekleri yalanını yaydılar.
[Komplo teorilerinden etkilenen biri, teorisyenlerin adresini verdiği pizzacıyı silahıyla basıp karşısına çıkanlara kurşun yağdırdı, fakat orada kurtarmayı umduğu köle sabiler bulamadığı gibi, pizzacı dükkanının bodrum katı da yoktu.]
Aday olana kadar kilisenin kapısından girdiği görülmemiş Trump bu inanışları körüklemek için elinden İncil’i düşürmemeye başladığı gibi, seçilince ilk yaptığı icraat da müslümanların yaşadığı yedi ülkeye ABD’ye seyahat yasağı getirmek oldu.
İşin nereye kadar vardığını 6 Ocak günü bütün dünyayla birlikte Amerikalılar da gördüler.
Yine de söylemin ve kullanılan malzemenin etkili olduğunu söyleyebilirim. Korona salgını çıkmasa ve kendisini takipçilerinin söylemine hapsettiği için ona önemsizmiş gibi yanaşmasa, Trump’ın seçimi yeniden kazanması işten bile değildi.
Joe Biden 81 milyon oy alarak kazandı, ancak Trump da genel oyda rakibinden fazla aşağıda kalmadı. Tam 74 milyon Amerikalı Trump’a oy verdi. O istedi diye onbinler Kongre ortak toplantı halindeyken Washington’a koştu, mitingte konuşan Trump’ın ve ailesi bireylerinin “Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz” mesajlarını “Gidin, günlerini gösterin” olarak algıladığı için Capitol binasını da bastı.
‘Dava uğruna’ oldu bütün bunlar…
[Bizde de, geçmişte, dava uğruna sokağa dökülen ve mensup oldukları sağ veya sol örgütler adına birbirleri üzerine kurşun yağdıranlar olmadı mı? Darbeler ve darbe girişimleri de ya dava uğruna veya başkalarının davasını başarısız kılmak adına girilen maceralar değil midir?]
Dava adamı çok, ama
Ne yazık ki, duyulduğunda insanların yüreklerini kıpırdatan ‘dava’ sözcüğünü iyi ve hayırlı maksatlar için kullanan pek çıkmıyor. Fukaralığı ortadan kaldırmak veya hiç değilse yeri geldiğinde insanların en temel ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olunan bir ‘dava’ göremiyoruz.
Dava adamı çok ortalıkta, ama ortalıkta dava adamıymış gibi dolaşanlara “Kendinize olumlu bir dava edinin” aklını veren bilge dava adamlarını ara ki bulasın.
Ortalıkta ne kadar olumsuzluk varsa, işler iyiye gitmiyorsa, formüller tutmuyor ve beklenenler gerçekleşmiyorsa, hepsine ‘dava’ adına katlanılması isteniyor.
Katlananlar ve katlanmak istemeyenleri, itiraza kalkışanları yola getirmek üzere harekete geçenler katlanmayanlardan fazla.
Ses çıkaranlara reva görülen muamele zor kullanılarak sindirmeye çalışmak oluyor.
Bunları ABD’de yaşananları yorumlamak amacıyla yazdığımı herhalde anlamışsınızdır.
ABD’de davası olan Trump gitti, dava adına ülkeyi karıştıranların davasını beğenmediği Biden başkanlığı üstlendi.
Demokrasilerde iktidarların ebedi olmadığını bir kez daha anlamış olduk.
ΩΩΩΩ