Muhalefet sıklıkla “Geliyor gelmekte olan” sloganını kullanıyor ya, hallerine bakıp, o sloganın düşündürmesi gerekeni en az düşünenlerin muhalefet cephesi olduğuna inanıyorum.
‘Baskın seçim’ kapıda ve muhalefet hala buna uyanamadı gibime geliyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), bugün, HaberTürkTV, FoxTV, HalkTV ve TELE1 kanallarına yönelik yaptırım dosyalarını değerlendirmek üzere toplanacakmış…
Sabah ilk iş olarak baktığım gazetelerin birinde en gözüme çarpan bu haber oldu.
Ardından da diğer haberler sökün etti.
Sırasıyla okuyalım:
TÜRK-İŞ’ten asgari ücret açıklaması – Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 3’üncü toplantısında uzlaşma sağlanamadı. Toplantının ardından TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay “Teklifimiz 9 bin lira. Verirlerse masaya oturup imzalarız, vermezlerse o meselenin içerisinde olmayız” dedi.
AA: Sağlık çalışanlarının banka promosyon ödemelerinde anlaşmaya varıldı – Sağlık Bakanlığı’nın Ziraat Bankasıyla yaptığı anlaşma çerçevesinde sağlık çalışanlarına toplam 29 bin lira promosyon ödemesi yapılacak.
MTV yeniden değerleme oranı belirlendi – Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 2023 yılında Motorlu Taşıtlar Vergisi tutarlarında uygulanacak yeniden değerlendirme oranı yüzde 61,5 oldu. [FK’nin notu: Daha önce %122.93 olarak belirlenmiş olan o oran Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yarıya indirilmiş oluyor.]
Ve şu haber:
AKP ve MHP istedi, Meclis tatil edildi – AKP’nin Meclis’in 3 gün tatil edilmesi önerisi MHP’lilerin desteğiyle kabul edilirken muhalefet tepki gösterdi.
Bu haberler kendi başlarına erken veya baskın bir seçim için yeterli gerekçe olmayabilirlerdi.
Ancak bu haberler, bir gün önce Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) başkanı Muharrem Akkaya’nın yaptığı açıklamalarla birlikte mütalaa edildiğinde tablonun tamamlandığı rahatça görülebiliyor.
Hiç değilse ben öyle görebiliyorum.
YSK başkanının ismini bu son açıklamasına kadar işitmiş miydiniz?
Sanmıyorum. YSK’dan bir ay sonra emekli olacak biri o ve iki gün üst üste gündemi belirleyecek iki açıklamayla birdenbire kamuoyu karşısına çıkıverdi.
İlkinde HaberTürk’ten Kübra Par’a, siyasi yasaklı hale gelmesine de yol açabilecek 2 yıl 7 ay ve 15 gün hapis cezası verilmiş İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde muhtemel adaylığına ilişkin görüşünü açıkladı YSK başkanı.
“Cezası onaylanırsa aday olup seçilse bile mazbatası verilmez” diyerek…
Ardından, yine YSK başkanı, bu defa, Deutsche Welle-Türkçe internet sitesinden Alican Uludağ’ın kendisine yönelttiği, Cumhur İttifakı tarafından yeniden aday gösterileceği ilan edilmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adaylığı önündeki anayasal engeli aşıp aşamayacağı sorusuna, ‘ihsas-ı rey’ olacağı için görüş açıklayamayacağı cevabını verdi.
‘İhsas-ı rey’, yani hakkında karar verilmesi için önlerine gelecek bir konuda önceden açıklama yapmama gerekçesi, bir gün önce İmamoğlu konusunda YSK başkanının aklına gelmemiş olabilir mi?
Gelmemiş görünüyor ama.
Dünkü yazıma göz atmış olanlar biliyor; YSK başkanı yine de bazı bilgiler vermekten geri durmamış. Uludağ’a, kurul üyeleriyle paylaşmadığı bir çalışma yaptırdığını, bu arada arkadaşı bir anayasa hukukçusuyla istişare ederek, araştırarak bir görüş oluşturduğunu da söylemiş…
Açıklamasının bence ‘baskın seçim’ beklentimle ilgisi de bulunan en ilginç cümlesi ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast ederek sarf ettiği bir sürpriz beklentisiyle ilgili.
“Belki aday olmaz, başka bir şey olur” cümlesi…
Ben bu cümlenin “Durun bakalım, belki önce başka bir şey olur” diye okunması gerektiği kanaatindeyim.
2014 ve 2018 yıllarında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanarak ‘iki defa’ cumhurbaşkanı olmuştu Tayyip Erdoğan; bu sebeple de anayasanın 101. maddesindeki “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralı yüzünden önümüzdeki seçime katılması mümkün değil.
Ancak bu kuralı aşmanın yolu anayasanın bir başka maddesinde (m. 116) yer alıyor.
Okuyalım:
“Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”
Yani?
TBMM’den çıkartılacak bir kararla seçim tarihinin erkene alınması halinde, iki defa seçilmiş ve bu yüzden yeniden aday olamayacak durumda bulunan cumhurbaşkanı, bir kez daha seçilebilme hakkı kazanabiliyor.
İstişare ettiği ‘anayasa hukukçusu’ arkadaşına ne dediğini bilmem elbette imkansız; ancak emekliliğinin hemen öncesinde, kamuoyu önüne, şu sıralarda gündemin birinci maddesi haline gelmiş bulunan cumhurbaşkanı adaylıkları hakkındaki görüşlerini açıklama ihtiyacı duyması, YSK başkanının kanaati hakkında yine de bir fikir veriyor.
Özellikle de “Belki aday olmaz, başka bir şey olur” cümlesi…
“Aday olmadan önce başka bir şey olur” diye okunduğu takdirde.
RTÜK’ün muhalif kanallarla ilgili karar vermek üzere toplanmasını, ekonomiye ilişkin en fazla şikayet eden kesimleri hedef alan iyileştirme girişimlerini, yeni yıla girilirken daha önce hiç düşünülmemiş milletvekillerine seçmenleriyle doğrudan haşır neşir olabilecekleri bir haftalık izni Meclis’ten geçirmeyi…
Bütün bu haberleri üst üste koyduğumda, AK Parti ile MHP’nin yeni yılla birlikte seçim tarihini erkene alma yolunda adımlar atabileceklerini öngörebiliyorum.
TÜRK-İŞ başkanının meydan okuması?
Asgari ücretin 9 bin TL olacağının kararlaştırıldığını sanıyorum.
Emekliler ile memurlara da bir parmak bal anlamına gelecek benzer iyilikler yapılabilir.
Hazır muhalefet cephesi, CHP-İYİ Parti takışması, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu çekişmesi gibi konularla meşgulken…
Müneccim değilim ama benim çay yapraklarını okuyarak vardığım sonuç budur efendim.
ΩΩΩΩ
“Bahçeli’nin bağışladığı Hacıbektaş’taki arsaya cemevi yapılacak
Horasan Erenleri Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Şahin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin federasyona hibe ettiği arsaya cemevi yapılacağını söyledi.
Şahin, AA muhabirine, Bahçeli’nin, federasyona hibe ettiği Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesindeki arsanın tapusunu bugün aldıklarını söyledi. Şahin, “Devlet Bey’in makamında aldık. Memurlar da oraya geldi, imzaladık.” dedi.
Arsaya cemevi yapılacağını belirten Şahin, şunları söyledi:
“Kendisine, ‘buraya ne yapalım’ diye sorduğumda ‘ne istiyorsanız onu yapın.’ dedi. ‘Biz orayı sizin isminize layık olacak şekilde bir cemevi yapalım.’ dedim. Cemevi olsun, misafirhanesi olsun, yemekhanesi olsun şeklinde bir öneri getirdik. ‘Benim ismimi koymayın, Horasan erenlerinden önemli bir zatımızın ismini koyarsanız memnun olurum.’ dedi.
Cemevi yapacağız. Hacıbektaş’a da en güzel o yakışır yani. ‘Genel Başkanımızın ismiyle yapalım’ demiştik ama öyle uygun görmedi. Dedi ki ‘ismimi siyaset konusu yapmasınlar.’ Saygı duyduk.”
ELHAMDÜLİLLAH, MAŞALLAH, SÜBHANALLAH!
NAPİM KIZIM, YAPACAK BİR ŞEY YOK
Yedi(7) yaşında okula giden kız çocuğuna babası üç(3) gün için 20TL veriyor.
Kız:
“–Meyve suyu 6 lira, poğaça 4 lira ikisi 10 lira ediyor.
kek 8 lira.Suya da yetmiyor.20 lira üç gün yeter mi?”
diyor.
Babası:
“–Napim kızım yapacak bir şey yok, diyor.
Suriyelilere milyarlarca dolar harcanırken.
4 uçakla Katar’a maç izlemeye gidilirken.
Erken seçim yoksa baskın seçim verelim derken normal seçim tarihi de geldi çattı zaten, zamanı geriye alamayacağımıza göre mecbur vaktinde seçim yapılacak demektir, ya da başka bir şey olur maazallah daha ileri bir tarihe ertelenir; salgın, kıtlık, doğal afet, savaş ne ararsanız var yani etrafta…
Ergün Atalay “Teklifimiz 9 bin lira. Verirlerse masaya oturup imzalarız, vermezlerse o meselenin içerisinde olmayız” de-miş.
daha önce de toplumu tebessüm ettirmeyecek asgari ücret kararının altına imza atmayacaklarını söyleyerek kırmızı çizgilerinin 7.786 TL olduğunu açıkla-mıştı.
ülkede;
MUTFAK ENFLASYONU AYLIK %4,87 ve SON ON İKİ AYLIK %137,38 ORANINDA ARTTI.
YOKSULLUK SINIRI (DÖRT KİŞİLİK AİLENİN YAPMASI GEREKEN TOPLAM HARCAMA) 25.365 TL!
BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 10.170 TL‘YE ULAŞTI!
çarpıklığa bakarmısınız
7,700 tl toplumu tebessüm ettirecek bir rakammış, iyi mi?
nasılsa rakam 9000 tlye yükselmiş,
kabul edilirse eğer, bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyetinin bile çok altında bir ücrete razı olacaklar. daha fazlasını sermaye kaldırmaz,
olan halka oluyor ve her geçen gün yoksullaşıyor;
dünya sefalet endeksi 93,3 puanla birincisi türkiye,
ikincisi 89,9 puanla arjantin.
dünya enflasyon sıralamasında da şampiyonluğa koşan türkiye arjantini geçmeyi bile başardı, türk lirası tarihinin en değersiz seviyesinde.
açık ara en başarısız dönem.
işte, seçim kazanmaya çalışan akp türkiyesinin hali.
sonuçta rakamlar makyajlanıyor,
halkın sevgisini ve takdirini ve seçimleri kazanan başarılı, değerli siyasetçilerimizin önü kesilmeye çalışılıyor,
kurumlar zorlanıyor.
enflasyonun % 80 olmadığı konusunda şüphesi olan yoktur herhalde, bağımsız kurumlar iki katından fazla ölçüyorlar, gerçek rakam ise çok daha fazla. her gün değişen fiyatlara şahit oluyoruz, temel gıdada enflasyon korkunç boyutlarda ama zam yapılırken gerçek olmayan rakamlar üzerinden yapılınca ne oluyor, iktidar halka hak ettiğini vermemiş oluyor değil mi?
sizi yoksullaştırmış oluyor.
keşke iktidar rakiplerimin önünü nasıl keserim, rakamları nasıl makyajlarım, kurumları nasıl zorlarım, seçimi kazanmak için ne yaparım yerine enerjisini ülkenin ekonomisine halkın rafahına harcasaydı değil mi?
görülmemiş israflar, debdebe, şatafat
adrese teslim ihaleler yerine halk öncelikli olsaydı.
akp kimse koltuğa yapışmasın diye 2 dönem kuralını getirdi.
işin aslı budur.
bir kez yapıştı mı artık kimse gitmek bilmiyor.
bunca başarısızlığa rağmen yine seçilmek istiyor.
efendim işin şekli değişmiş, görev tanımı değişmiş, geçiniz.
gitmiyorum demenin arapçası.
ülkede bazı dengeler açısından seçimi biraz öne almak herkesin hayrınadır, muhalefette buna yol vermelidir.
zaten rakamlar ortada,
anketler ortada.
açlık sınırı için ayrı bir yorum açayım istedim,
“TÜRK-İŞ Araştırmasının 2022 Kasım ayı sonucuna göre; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 7 bin 786 liraya yükseldi.”
türk-iş bakın ne diyor;
Toplumun tüm kesimleri ama başta iktisaden dar ve sabit gelirli kesimleri etkileyen, halkın bir numaralı sorunu olan enflasyon yaşama maliyetini arttırıyor. Başta gıda olmak üzere temel mal ve hizmetlerde devam eden fiyat artışları karşısında satın alma gücü giderek geriliyor, sosyal adaletsizlik artıyor, gelir dağılımı bozuluyor.
Dört kişilik bir ailenin sadece mutfak harcaması için yapması gereken zorunlu harcama tutarı geçen aya göre 361 lira artış gösterdi. Yılbaşına göre bu tutar 3.689 liraya ulaştı. Gıda yanı sıra halkın belini büken kira, ısınma, elektrik, su, ulaşım, vb. zorunlu harcamalar da dikkate alındığında haneye girmesi gereken gelir seviyesi ortaya çıkmaktadır.
şimdi bazı gerçeklere gelelim;
Süt, yoğurt, peynir grubunda;
Bu gruptaki tüm ürünlerin fiyatları yükseldi. Fiyatların yükselmesindeki en önemli sebep ise arz eksikliği. Resmi verilerle ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı, 2022 Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %4,4 ve Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %2,7 azaldı. Bu azalmanın en önemli nedeni ise süt alım fiyatının 8,5 TL’den yukarıya çıkarılmamasıdır.
Ancak serbest piyasada marketler, kesilen inekler ve zarar ettiklerinden dolayı üretimden çekilen aileler dolayısıyla mevcut sütleri 10 TL ve yukarısından almaya başladı. Yeniden bir hayvanın yetişip süt vermesi en az 1 yılı buluyor. Düşük tutulan resmi çiğ süt fiyatları sebebiyle daha çok üreticinin üretimden çekilmesi süt, süt ürünlerinin büyük oranda ithalatını gerektirebilir ve bu durum orta-uzun vadede çok daha pahalı olmalarına neden olabilir. Market markalı ucuz sütlerin fiyatı 15,5 TL’ye yükselirken genelde ortalama litre fiyatı bir ayda %8 artarak ilk kez 20 TL’yi aştı. Kasım ayında peynir %12, yoğurt %5 fiyat artışı yaşadı.
https://www.turkis.org.tr/kasim-2022-aclik-ve-yoksulluk-siniri/
linkini veriyorum temel gıdadaki artışı açıklıyorlar,
bunların temelinde ise tarım, hayvancılık politikalarındaki yanlış, hatalı politikalar var,
sürdürülebilir olmayan yanlışlar silsilesi var. üç harflilere savaş açmanın hiç bir anlam ve mantığı yoktur önce politikaların düzelmesi gerekir. peki amerikayı yeniden keşfetmeye gerek olmadığı gibi yanlış ve doğrunun da çok açık olduğu bir alanda sürekli yanlış politikalar neden tercih ediliyor?
şimdi açlık sınırının 8 bin tl olduğu
enflasyon ise hızının kesilemediği bir ülkede 9.000 tl asgari ücret ne anlama geliyor?
üstelik çalışan kesimin neredeyse yarısının asgari ücretli olduğu bir ülkede yaşıyoruz, bu oran almanya da % 14.
her harcamayı, her lüksü kendilerine caiz gören bir anlayışa sahip iktidarımız, halka gelince açlık sınırını mı caiz buluyor???
hukuken caiz mi?
peki ya dinen caiz mi?
ahlaken?
vicdanen?
Hayret yaa! Kısıtlı şartlar belli. Muhalefet takımı olsa bu şartlarda ne yapabilir acaba. Bi defada olabilene şükretseniz nasıl olur üstelik iyi konularda yokmu gabarda petrol çıkarımı filan. Çarşaf çarşaf hep eleştiri hep şikayet.
güzel ülkemiz doğal kaynaklar, genç işgücü nereden baksanız potansiyeli yüksek derya deniz,
kısıtlı şartlar belli-miş tüketim ve rant zihniyetinin değişmez bahanesi bir de saz arkadaşları dış güçler var.
muhalefet takımı ne yapabileceğini yakında hep birlikte göreceğiz, her şeyden önce ekonomi için olmazsa olmaz içeride ve dışarıda itibarı olacak, bir sıfırdan büyüktür, yeni yıpranmıştan iyidir ve böylesi israf ve adaletsiz paylaşım olmayacağını öngörebiliriz en azından biz öngörebiliriz, siz o zaman da yine hayret edersiniz,
bizim elimizde gerçek yaşanan sorunlar, rakamlar bunların nedeni olan yanlış politikalar var
sizin elinizde ise sadece zanlar var.
olabilen neyse artık,
siz 20 yıldır şükür ediyorsunuzdur,
N’oluyor?
her geçen gün şartlar daha kötüye gidiyor, ülke daha çok yolsuzluk ve yoksullukla boğuluyor, oysa şükür nimeti arttırır derler, demek şükrünüzde bir bereket yok işinizde olmadığı gibi, akıl vereceğinize nerede yanlış yapıyoruz mu deseniz acaba?
gabarda petrol çıksa iyi şey mi diyorsunuz?
halkın cebine mi girecek, yoksa yandaş şirketler sudan ucuz işletme hakkını devir mi alacak? elazığ da cumhuriyet tarihinin en büyük rezervi bulundu kime gitti, ne oldu, neler oldu, neden yayın yasağı geldi? neden yargıda? neden asrın yolsuzluğu olarak geçiyor? kim ne kazandı? millet ne kaybetti? bunca teşekkül satıldı, sizin payınıza ne düştü? borcunuz arttı sahi fikriniz var mı ne kadar arttı?
bu arada akdenizdeki sondaj arama gemimiz nerde?
seçim öncesi zengin altın madenleri de bulunursa şaşmayalım değil mi?
biz çarşaf çarşaf eleştiri yazıyorsak siz de oturun çarşaf çarşaf güzelleme yazın, sayfa sayfa ülkede iyi olan ne var yazın,
elinizi tutan,
size engel olan mı var???
Didem derya denizimiz çok ama yeraltı yerüstü kaynaklarımız kıt, o kadar bol değil yani, karadenizde biraz doğal gaz bulundu, libyayı karasularımıza kattık diye dünyanın en zengin ülkesi de olmadık, bilip bilmeden atıp tutmayalım, ok?
abartma yine gayret,
pinokyo falan mı okuyorsun bu ara?
Hayret yaa! gabarda petrol iyi şeymiymiş. ya bu ne biçim mantık halk bu işi kendi yapabilirmi? Tabiki işi göze alan bilen firmalar yapacak. Bölge halkına iş imkanları açılacak cebine para girecek.
elazığ da cumhuriyet tarihinin en büyük rezervi bulundu diyorum ama göze alan bilen firmalar yargıda yayın yasağı var gabarda petrol…………………………………….
sevinelim tabi.
hem çok……………………………………….
Hayret yaa! hep aynı! pedofili teşhisindeki yanlış mantık. Sapla samanı karıştırmaya devam edin. Vayy firmalar kimler olursa olsun bölgede fabrika kurup çalıştırmayacakmı işsizliğin giderilmesine katkısı olmayacakmı. iş bekleyen vatandaş kazanmayacakmı. İşin bu yününe sevinebilmek önemli değilmi.
sizin argümanlarınız dayanaksız çıktığına göre teşhis mantığım yanlış olabilir mi?
tabii ki hayır.
sap nedir, saman nedir öğrenin de akıl sonra verirsiniz.
iş bekleyen vatandaş için sevinmek yani
devenin kulağı ile yetinmek.
bu mantıkla işiniz zor sizin arkadaşım.
Hayret yaa! bilmediğin konularda bile nasıl inatçısın. Hanfendi işi alan firma A firması veya B firması olabilir. O işler ayrı konular. İşte bu konuda sapla samanı ayırmam lazım. A, B veya C firması kimse mutlak surette teknik eleman ve işçiye ihtiyacı olacak. Tabiki mesleki durumu uygun kişilere iş imkanıyla sevinenler olacak. Sen o mantığınla firmalar ham madeni sırtlayıp götürecekmi sandın. Firmalar madeni makinalarla çıkaracak işleyecek mamul hale getirecek. İşin her kademesinde eleman ve işçilere ihtiaç olacak. Bu iş böyle olur.
Türkiye dünyanın asgari ücretle en çok işçi çalıştıran ülkesi. 7 milyon kişi resmî rakam. 7 milyon asgari ücretli çalışan dünyada kaç ülkede var?
Bu nedenle asgari ücret 15 bin lira da olsa çok değil. Kimseye de dokunmaz. Binlerce çalışanı olan holding patronları asgari ücretin yüksekliğine ağlamıyorlar, onlar zam farkını devlete yüklemek için ağlıyorlar! Hükümet de ağlayan veli nimetlerini mutlu edecek bir yol her zaman bulmuştur.
Kişi başına düşen milli gelir 30-40 bin dolar olan ülkelerde asgari ücretin yüksekliğine itiraz edilebilir ama KBDM gelir 7000 dolar olan Türkiye’de asgari ücretin yüksek açıklanmasına itiraz edilmez, ayıp olur o çalışanlara!
Sermaye misalen “önceden 100 bin lira kazanıyordum şimdi 300 bin lira kazanıyorum” diyerek memnuniyetini her fırsatta dile getiriyor. Sermaye kaldırmaz lafı havada kalıyor.
yorumuma katkı sunmuşsun,
teşekkür ediyorum,
asgari ücretli çalışan oranında dünyada birinci miyiz bilmiyorum ama avrupa birincisiyiz, hemde açık ara, 2. ülke olan slovenyanın iki katı falan üstelik. kayıt dışılığı düşünürsek kesin bir asgari ücretli oranı şudur demek zor ama % 50 üstünde olduğunu ön görebiliriz. asgari ücretli oranı en yüksek ülkelerden biri aynı zamanda asgari ücrette ise en düşük ülkelerden biri.
işte erdoğan türkiyesi.
asgari ücret 15.000 olsa çok değil demişsin, elbette öyle.
9.000 tl korkunç bir rakam.
“sermaye kaldırmaz” ifademi açayım biraz, madem havada kalmış,
her şeyi uzun uzun anlatamıyoruz ki.
asgari ücretli kişi sayısının yüksek oluşunun altını çizmemin sebebi, ekonomi dengeleri açısından çok önemli bir yere sahip olmasından dolayı,
sermaye dediğimiz zaman aklına hep büyük işletmeler gelmesin, ücret artışı çok yüksek olursa, bazı küçük işletmeler bu yükü kaldıramayacağı için çalışanların sayısını azaltma yoluna gider. ücret maliyet demektir, bu maliyette fiyatlara yansır, işçi azaltmak işsizliği, fiyat arttırmak enflasyonu arttırır. üstelik hepsi bu fiyat artışını yansıtamayacağı için zarar eder ve kepenk kapatır. asgari ücretlinin ücreti artınca harcaması artar diye düşünebiliriz ama açlık ve yoksulluk sınırlarına bakarsak bunun piyasalara etkisi son derece düşük olur. yapısal reformlar olmadığı sürece durum parlak değil. o nedenle sermaye istemez demedim,
sermaye kaldırmaz dedim.
ekonomi ne yazık ki bütün zamanların en kötü, en karmaşık, en sorunlu süreçlerinden birini yaşıyor.
ülkenin başında biri olmasaydı bile bu denli kötü sonuçlar alınmayabilirdi.
başı boş bile olsak arjantini geçemezdik,
dünya liderimizin katkılarına bakar mısınız?
Adam doğru demiş , daha nasıl desin ki !
Evet , belki başka bir şey olur ?!
Muhalif kanallara gelince ; en iyisi hepsini kapatsınlar, okka buçuk niye uğraşıyorlar ki !
Vakti zamanında adamcağız ‘ Şu okullar olmasa milli eğitimi ne güzel idare ederim ‘ dememiş miydi !
‘ He de geç, git ‘
Bir muktedir alim ekonomiden dinden savaştan bilimum işlerden anlayan kişi eğer bir makama oturmak istiyor ise!
Ve çevresindeki ağaçlardan envai çeşit meyve yemiş yeniyorsa!!
Etraftaki konu komşu da, köyün delisine bravoo helal diye hergün alkış tutup,
Köyün efendisine (gerçi muhtar yada köy ağası da diyebilirmiyiz bilemedim ayıp omasın şimdi)
Bu gelinlik kızı çıtır oğlana niye vermesinler ki?!?
Benim de ☕️ içerken aklıma gelen,
2023 ün ilk haftasından itibaren🤗🤗🤗…
Birbirinin zıddıdır sayın koru!
Birşeylerin belirtecidir de, seçimin düğmesinin basılı olduğu düğme üzerinden el çekilmediği için görülmüyor muhalefet tarsundan belkide👽🤖
“Özellikle de “Belki aday olmaz, başka bir şey olur” cümlesi…
“Aday olmadan önce başka bir şey olur” diye okunduğu takdirde.”
Bu ifadeler; vaktiyle a.gül çankayaya çıkmaya kalkarsa yolda önüne bir kamyon çıkabilir ya da arabası filan bozulur gibisinden yapılan tehditlere benziyor, galiba o herif de bir anayasa profuydu.
Madem lafı erdoğana getirecektin niye dolandorıyorsunuz direk şunu desdekliyorum erdoğana şidetle karşıyım niye demiyorsunuz siyasetcininde yazarında yüreklisini sever bu millet.
Dün Chp grup toplantısında İmamoğlunun düştüğü durumu görünce Kılıçdaroğlunun adam nasıl çizilir konusunda Üstad olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Sonunda erken öten horozun başını acıtmadan kesiverdi. Gel bakalım Muharremden sonra benim esas Oğlum İmamoğludur dedi. Gel bakalım Ekremcim vari Biz baba ve oğul gibiyiz diyerek biraz haddini bildirmiş oldu.
İmamoğlu grup toplantısında kendisini konuşturmasını bekledi, konuşma için metin bile hazırlamıştı ki Kılıçdaroğlu Onu en öne oturturarak sadece kendisini alkışlatttırdı. Toplantıdaki tavırları ve toplantı çıkışı attığı tvit herşeyi anlattı zaten.
“Bugün CHP Grup Toplantısı için Ankara’dayım. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettim. Bu süreçte 16 milyon İstanbullunun iradesine sahip çıktığı için teşekkürler.”
Sürekli başka evin içindeki işlere karışmaya çalışan kaynana modundaki Akşenerin hamlesini bekliyoruz. Sıra Akşenerde
2 senedir yok baharda olacak yok sonbaharda olacak, önümüzde gelişmeler erken seçim öngörüyor diyen Fehmi Koru bir iki aydır baskın seçim moduna girdi. Kendisinden başka Erdoğanın Cumhurbaşkanı olamaz diyen yok. Seçime kaldı 5-6 ay Haziran da sınav takvimi ve Kurban bayramından dolayı Nisan veya Mayıs gibi düşünülüyor seçim anladığım kadarıyla. Hadi Fehmi bey kırılmasın bakınız seçim 1-2 ay öne alındı. Vay be Fehmi Bey haklı çıktı diyelim artık.
Yavaş gel, önümüzdeki hafta yeri bu kredi ödemelerine başlayacak bankalar. Turiste bile 5000 lira tüketici kredisi veren bankalar esnaf kredisi işveren kredisi iş kuran kredisi asgari ücret, memur maaş zammı, emekli maaş zammı derken millet kredilerini ve ilk maaşlarını daha cebine koymadan seçim takvimi başlar en geç ikinci maaşlarında zengin ve hür birer vatandaş edasıyla sandığa koşar. Sen hesabını buna göre yap üçüncü maaşı beklersen aval aval bakakalırsın:))
Ekrem İmamoğlu, Yunan Kathimerini Gazetesi’ne yine Türkiye’yi şikâyet etti!
Allah’ın bildiğini kuldan saklamanın gereği yok, Ekrem İmamoğlu biraz İngiliz, biraz ABD, biraz İsrail, biraz Kürt ve biraz da solcu kokar ama Türk kokmuyor!
Türkiye’yi Rumlara şikâyeti bundandır!
‘Cumhur İttifakı’nın küresele olan nefretini ABD çıkarlarına engel görüyor!
Türkiye’nin bölünmesi, LGBT gibi küresel projelerin hayata geçmesi için ABD’nin kuklaya ihtiyacı var, milli birine değil.
Bu iş için film setlerinde adam üretti.
Millet İttifakı’nda adaylık krizi çıkaran küreseller tercihini, İmamoğlu’ndan yana yaptı. Ondan da yeni bir Zelenski yaratacaklar.
Büyükelçilerin Ekrem’le buluşup poz vermesi, dış basının adama ilgisi bundan.
ABD Zelenski ile Rusya’yı bitireyim derken Ukrayna’yı bitirdi.
Binlerce Ukraynalı öldü, milyonlarcası da yerinden yurdundan oldu.
Aynı senaryo şimdi Türkiye için yazılıyor. ***
Valiye ‘it’, ona ‘yavşak’, buna ‘ahmak’ diyen, kimine de ‘kayak takımını’ sokan bir küfürbazı utanmadan dünya lideriyle bir tutuyorlar!
Dağlar kadar farka rağmen hem de…
Reis denizin altından yol yaptı, diğeri ise musluğu zor taktı. İstanbullu kara kışta yolda donarken Ekrem efendi İngiliz büyükelçiyle ‘rakı balık’ keyfi yapıyordu.
Elazığ depreminde kayağa, İstanbul’u sel alınca tatile giden birinden bu ülkeye hayır mı gelir?
Erdoğan ders kitaplarında olan bir şiiri okuduğu için mahkûm oldu, bu adam da küfrettiği için…
Ekrem antin-kuntini, Reis ise hizmeti sever.
Bir küfürbazdan kahraman yaratmaya çalışanlara bu millet oy değil zırnık vermez!
Adı geçen kişi İstanbul’un Büyük şehir Belediye Başganı!
İstanbul dünyanın ve mevcut yönetenlerin gözbebeği!
Dünyanın dörtbir yanından yabancılar arap rus ukraynalı dahil evsahpleri var!
Yunanlılar Rum değil! Rumlar Anadolu’nun 2000 yıldanda öncedir asli vatandaşları!
İsraillilerle emperyalist lerle hatta avrupalı ve asyalılarla iyi anlaşabilen!!!
yönetici lerimiz her zaman baştacıdır ve dünya lideridir! Herkes kıskanır!
Küfür anasını da al al gitten başlar .. bu tarihte
Sonra minarede şiiri okudu diye hapiste biter!
İmamoğlu adından da anlaşıldığı üzere müslüman ve cuma günü camide her daim görünür şahidim yıllardır!
Mü’min bir kul mudur?
İnsanoğlunun kim cennetlik kim cehennemlik olduğunu sadece Allah bilir!
(İmamoğlu nu da övdürdün ya bana sonunda aşkolsun sana)
Ülkemizde adam olamazsın diye bir laf vardır!
Aksine o bir yerlere gelir! Unutma!!!
BANA HERŞEY KAOS DİYOR
Sırasıyla gidelim.
1–Meclisin alacağı erken seçim kararı ile Erdoğan 3. kez aday olabiliyor. Yada 3. kez aday olabilmesi sadece Meclisin seçimleri normal tarihi olan
18 Haziran 2023 tarihinden öne alması ile mümkün.
Seçimlerin bir(1) hafta bile öne alınması ile bu mümkün.
Bahsettiğim adaylık şansı ve yolu konusunda hiçbir tartışma yok.
Ancak Meclisin seçimleri öne alabilmesi için nitelikli çoğunluk gerekiyor.Normal karar yeter sayısı yetmiyor. Muhalefetin de desteği gerekiyor. Şu anda bildiğimiz bu destek yok.
Bu saatten sonra muhalefetin bu konuda vereceği destek iktidarın “işbirlikçisi” olarak damgalanmak demektir.
2–Cuhurbaşkanının Meclis’i feshi halinde ise Anayasanın “açık” hükmüne göre Erdoğan aday olamıyor.
İşte burada ilk kez anayasa hukukçusu M.Ş. nin saçma sapan görüşleri tedavüle çıkıyor:
Neymiş 2017 yılındaki 2,5 milyon oy sahtekârlığının yapıldığı referandum sonucu gerçekleşen Anayasa değişikliği ile sistem değiştiği için önceki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sayılmazmış mış.
Önceki ve değişen her iki Anayasa metninde de devlet başkanlığı için “Cumhurbaşkanı” demiyor mu?
Diyor.
Harfiyen aynı değil mi?
Aynı.
Bu konuda, yani değişiklikten öncekilerin sayılmayacağına dair Anayasada hüküm mü var?
Yok.
Böyle bir zırvanın hukukî değil, mitoljik bir değeri var.
Zaten Bahçeli de bir kez ağzından kaçırmıştı” gerekli değişikliği yapabiliriz” diyerek.
Anayasaya en aykırı uygulama “Cumhurbaşkanınca Meclisin feshi ve YSK tarafından önceki CB. seçimleri sayılmayarak Erdoğan’ın 3. kez aday olabileceğine karar verilmesi” olacaktır.
Benim bir iddiam var:
“–İktidar ve bileşenleri her konuda en yanlışı yapmaya mecbur ve mahkûmlar.”
Yazımdaki birinci(1.) seçenek için muhalefet destek verse bile hukuka uygun olacağı için bunu yapamazlar.
Hukuka aykırı işlem yapma bağımlılıkları için Cumhurbaşkanı Meclisi feshedip Anayasaya tamamen aykırı şekilde adaylık açıklanacak.
Bir de çok önemli konu şu:
“Ne yaparlarsa yapsınlar 50+1 bulamıyorlar. Muhalefetin muhtemel tüm adaylarına karşı kaybediyorlar.”
Bu durumda nasıl mızıkçılık yapıp kaos çıkartabiliriz birinci ve biricik hedefleri.
Önce kendileri Anayasaya aykırı davranıp bu yönteme muhalefetin karşı çıkması üzerine bak muhalefet seçime hazır değilmiş diyebilmek.
Tabii ki, bu esnada kaosun diğer
olmazsa-olmazlarını da maharetle sahneye koymak.
“Seçimlerin yenilenmesi” tabiri Anayasa’nın 116. Maddesinde geçiyor. Birlikte okuyalım:
H. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi
Madde 116 – (Değişik: 21/1/2017-6771/11 md.)
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.
Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder.
Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş yıldır.”
116. Madde’nin 3. Paragrafına göre Cumhurbaşkanı’nın bir daha aday olabilmesi için Meclis’te 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesi için karar vermesi gerekiyor. Buna da iktidarın sayısı yeterli değil.
Bu durumda soru şu: muhalefet neden birkaç ay daha beklemek yerine, seçimlerin yenilenmesine karar vererek – senelerdir bir türlü anlaşamadığı – bir adaya iyilik yapmaya karar versin?
YSK (Yüksek Seçim Kurulu) Başkanı Muharrem Akkaya, kendi beyanına göre, yakında emekli olacakmış.
Akkaya’nın evvelki gün, sosyal medyaya düşen açıklaması ilginçti.
Erdoğan’ın üçüncü kez Cumhurbaşkanlığına -iki devreden fazla Cumhurbaşkanı olunamayacağı şeklindeki sınırlama gerekçesiyle- adaylığının mümkün olmayabileceği gibi eski tartışmaları yeniden gündeme getirmeye çalışan bir çağrışımı vardı. Halbuki Meclis Başkanı Mustafa Şentop Hoca o konuda hiç bir kanûnî problem olmadığını açıkça beyan etmişti. Çünkü ‘iki dönemden fazla Başkanlık olamayacağı’ şeklindeki hüküm, ‘Başkanlık Sistemi’nin getirildiği ve ’17 Nisan 2017 tarihli referandumla kabul edilen Anayasa değişikliği’nden sonrası için geçerlidir.
Akkaya’nın sözleriyle, şimdi, bu konu yeniden ısıtılmak eğiliminde olanları heyecanlandırabilir. Akkaya, ‘Şimdi sorulsa, görüşünü açıklamasının, ‘ihsas-i rey’ olacağı ve bunun da ‘redd-i hâkim’ gerekçesi olacağından görüşünü açıklamayacağını; ama kendisi henüz başkan iken gündeme gelirse, konuyu hukukçulara incelettiğini, ‘başta türlü’ bir karar çıkabileceği’nin sinyalini zımnen vermiş oldu.
Bir zamanlar Anayasa Mahkemesi’nde hukuk ve kanun adına ne gibi oyunlar oynandığı unutulmadı. ‘Mahallenin çocuğu’ olarak bilinen eski bir AYM Başkanı’nın, son demlerinde takındığı şaşırtıcı tavırları da hatırlayabiliriz.
Bu hakim vatandaşımızın seçime aylar kala bunları söylediğine göre CHP den millet vekilliği beklediği anlaşılıyor, CHP bu gibileri çok sever ve hemen millet vekili yapar, sabredip göreceğiz, daha bakalım neler söyleyecek. Sayın yazar da sanki CHP yi tanımıyormuş gibi davranıyor, CHP buna inansa şimdiye kadar yeri göğü inletirdi. Anayasa değişikliği ile 101 nci madde yeniden tanımlandı ve yürürlük tarihi de ilk seçimler olacağı belirtildi, bunun tartışılacak bir tarafı olmamasına rağmen sırf Erdoğan düşmanlığı yapabilmek için bunu fırına sürüyorlar. Bazı vatandaşlar da internete girip anayasa değişikliği diye yazıp değişikliğin 18 nci madde b fıkrasını okusalar zaten işin esasını anlayacaklar ancak ne yazıkkı kullanılmayı tercih ediyorlar.
Demekki önüne gelmeyen bir dosya için konuşmak problemi daha da dallandırıp budaklandırır mış!
Demekki kimsenin emekli olup olmayacağı kimseyi ilgilendirmez mil!
Demekki seçim ile ilgili konuların konuşulacağı yer TBMM ve konuşacak kişiler MV ve siyaset kurumu imiş!
Demekki geçmişte yaşandığı bilinen! Ve yanlış olduğu düşünülen konular konuşmalar diretmeler dayatmalar!!!
Halaa…
Anladığım kadarıyla borsa da sizin gibi düşünüyor 😉
Yoruma kapalı.