İstanbul’dan Bursa’ya günübirlik seyahatimiz

15
Reklam

Haberlere göre, bu bayram, İstanbul, yılın en kalabalık günlerini yaşıyormuş… Trafik yoğunluğu yüzde 60’ı aşmış, vapur iskeleleri ve metrobüs durakları dolup taşmış…

Bayramın ikinci günü İstanbul’un hali bu.

Oysa, her bayram İstanbul tenhalaşırdı. İstanbullu, bir haftadan uzun tatillerde, sahil illeri ve kasabalarına akın eder; öyle bilinir… 

Bu kez farklılık yaşandı ve ben bunun sebebini bilmiyorum. İstanbul bu bayram kalabalık ama İstanbul’dan kaçanlar da yok değil.

İstanbul’dan kaçan azınlık arasına dün biz de karıştık; çoluk-çocuk, köprü ve otoyollarla uzaklığı iki saate kısaltılmış Bursa’ya doğru yola çıktık.

O iki saatlik mesafe, araç yoğunluğu yüzünden, dört saate çıktı.

İstanbul’dan kaçanlar da az değilmiş, bunu anladık.

“Paralı köprüler ve otoyollar dokuz gün boyunca bedava” müjdesini gerçek sanmış olmalı insanlar; her geçtiğimiz yol ve Osman Gazi Köprüsü’ne yüklü meblağlar ödedik.

Reklam

İstanbul’dan bizler gibi günü birliğine gelenler yüzünden Bursa müthiş kalabalıktı.

Bursalıları şaşırtmış olmalıyız.

Yol boyu Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tamamını bu yazının altına eklediğim ‘Bursa’da Zaman’ şiirini okuyarak kendimizi beklentilerimize hazırladık.

Ne yapılabilir bir günde Bursa’da?

Erken yola çıkmamıza rağmen kente geç vardığımız için ilkin yemek sorununu aradan çıkartmak istedik.

Yemek? Bursa’da? İskender olmak zorunda doğal olarak…

İskender ama hangisi?

Dönerin domates soslu ve pideli olarak ikramı anlamını taşıyan ‘iskender’, adı İskender olan mucidinin ahfadı ailenin iki kolu olarak bugün de kentte ağızlara lezzet katmaya devam ediyor.

Reklam

Aİleyle ilgisi olmayan başka iskenderciler de var.

İzmir’den İstanbul’a otobüsle seyahat ettiğim uzun yıllar öncesinde, iki kent arasında kısa olmayan bir mola Bursa’da verilirdi ve ben de garajın biraz ilerisindeki küçük mekanda iskender yerdim. Lezzeti hala damağımdadır.

O mekan günümüzde de varlığını aynen sürdürüyor.

Bayramın ikinci günü, o mekanda iskender yiyebilmek için, önünde birkaç 100 metreye varan kuyrukta beklemeyi göze almanız gerekiyordu.

Kalabalığı doyurabilmenin yöntemini, komşu dükkanların masalarını kendi konuklarını ağırlamakta bulmuşlar. Bizim nasibimize hemen karşısındaki kestane şekeri dükkanı düştü.

Yediğimizden ve servisten memnun kaldık.

İpek üretmesiyle ünlü kentte, herbiri sanat eseri sayılan ipeklileri teşhir eden küçüklü büyüklü dükkanları bünyesinde barındıran Koza Han’a uğramadan olmaz. Biz de uğradık. Binlerce kişiyle köşe kapmaca oynar hissine kapıldık handa dolaşırken…

İngiltere’nin geçen yıl vefat eden kraliçesi Elizabeth eşi Prens Philip ile birlikte ülkemizi ziyaret ettiğinde, Bursa’ya da gelmiş ve Koza Han’a da uğramış. Oradayken Hacı Şerif’in dükkanında dondurmalı irmik helvasını da tatmışlar. 

Fena değildi, beğendik. 

Uzun Çarşı’nın dükkanları ise kapalıydı.

Fazla uzak olmayan minarelerden ikindi ezanı duyulunca Ulu Cami’ye yakın olduğumuzu hatırladık. Orhan Meydanı’ndan geçerek vardık Ulu Cami’ye…

Hac mevsiminde Mekke ve Medine’deki kutsal mekanlar ne kadar kalabalık oluyorsa, o vakitte Ulu Cami’nin etrafı ve içerisi de aynen öyleydi.

Son seçimde, Bursa halkının yarıya yakını, oylarını -%47.62- CHP adayına vererek, kentin 20 yılı aşkın süre devam etmiş AK Partili yönetimini sona erdirmişti. Yola çıkarken, Yeniçağ gazetesinde şu başlıkla karşılaştım:

“Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li yeni başkanı Mustafa Bozbey, her fırsatta soluğu camide alıyor.” 

İki yıl önce, kentin CHP il başkanı, AK Partili belediye başkanını, Ulu Cami’de çekilen bir TV Ramazan programına katıldığı için “Camiler ibadet yeridir, şov sahnesi değil” diye eleştirmişti oysa.

CHP değişiyor.

Geriye dönüşümüz başlamadan, “Herhalde Bursa kent merkezindeki tarihi ve dini abidelerden ibaret değildir” düşüncesiyle, bir de o havadan hayli uzak Çekirge semtine uğradık.

Çekirge Ankara’nın Çankaya’sı, İzmir’n Alsancak’ı gibi.

Ayaklarımın tabanlarını şişiren bir günlük Bursa ziyaretimizin kısa özeti bu.

ΩΩΩΩ

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’da Zaman şiiri:

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman.

Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde… Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin

ΩΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. siz ikindide camiye girerken, biz de ulu caminin havuz tarafında zar zor bulduğumuz bir masada çay içiyorduk. Aşırı izdiham nedeniyle bu berbat bayram tatilinde saatlerce gözlemlediğim en önemli konu, tamamı orta ve alt sınıf olan kalabalığın bu davranışının sosyolojik izahı…. ben mantıklı bir yere koyamadım. Bilen birinin bu çarpık sosyo ekonomik ivmeyi açıklaması faydalı olacak.. (buradan o akşam istanbula geçtik ki son yılların en ciddi pişmanlığını yaşadık. Eminönü’nde tablo şeytan taşlamadan farksızdı ve kaçarcasına manisaya döndük)

  2. …..
    Bursa’da zaman,
    Tarih ve mekan!

    Poz verip dursa,
    Güzeldir Bursa!

    Lakabı yeşil,
    İpeği çil çil!

    Dağı var ulu,
    Yokuştur yolu!

    Mevsimini bul,
    Sebze meyve bol….

    Ya o şeftali,
    En olgun hali?

    İştah aranır,
    Ağız sulanır!

    Ya o “iskender”,
    Kokusu yeter!

    Lezzeti çeker,
    Fiyatı iter!
    ….
    Bir ahbap gelir,
    Umut yükselir….

    “Ismarla” ahbap
    “Pahalı kebap!”..

    Ahbap aldırmaz,
    Piyango vurmaz!

    Kuyruk ta uzun,
    Mide, sen “kazın”!

    Bir başka sefer!
    Yenmez “iskender”!
    ….

  3. O cetlerin okadar güzel hayalleri, dolu dolu rüyaları vardı ki sayın yazar!…
    Otogarından çıkar çıkmaz sabah bir sahlep birde yanında simit; bana dünyanın en lezzetli en lüks en pahalı yiyeceğinden daha güzel gelmişti (o otogar yoktur yerinde evet, ama sanmaki salep te aynı salep😡)
    Salep diye nişastayı gömüyorlar kutunun içine😡😡… annayan annadı sonunu işte.
    Peki torunların hayalleri!… UMUTLARI!?!?
    Bu bayram hüzün lendim ben yine😔😔.

  4. Bu ne yaman çelişki?
    Bayramda ülkedeki 35 milyon kişi yer değiştirdi. Kimi sorsam tatilde. Sosyal medya, güney sahillerinden paylaşılan fotoğraflarla dolup taşıyor. Otellerde doluluk oranı sezon dışı olmasına rağmen yüzde 90’ı bulmuş.
    Peki ya seçimi Cumhur İttifakı’na kaybettirdiği söylenen aç, açıkta, fukara insanlar nerede? Trafik yoğunluğunun yüzde 9’lara düştüğü İstanbul’da sadece fakirler kaldı desem, o da değil. Çünkü sokak arasındaki kebapçıda iftar yapmak için iki gün öncesinden yer ayırtmamız gerekti.
    Seçim sonuçlarını tamamen ekonomik sıkıntılara bağlayanlar bu manzaraya bakıp ne söyleyecekler, doğrusu çok merak ediyorum.

    • Oysaki, bu insanlar niçin sultanahmet Süleymaniye tayyibiyye nuruosmaniye camileri değilde, koşturuyor adeta Ayasofya (bir kilise aslında!) yı görmeye!!!
      Konusunu irdeleyip sorgulamanızı beklerdim.
      Fakir fukara tamah ediyorlar bir kutu bakliyat bulgura ama fakat,
      maaile harcıyor bir kahvaltıya 2500 lira😯, hemde deniz kenarında..
      Ben 40 yıldır İstanbul da yaşıyorum, gittim boğazda tekne gezisine bir defa☹️.
      Not:italya ya, gidiyor parası olanlar İspanya ya.. peki ne var oralarda???
      MÜZELER!!! SANAT ESERLERİ!!! Ve belkide doğa (taksim meydanları vatikan meydanı şanzelize yada belkide deniz sahili lokanta..!!…)

    • Sn Muzaffer bey fikriniz Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler der gibi .
      Hesap kitap bilmeden yazmışsınız .Zaten neden AKP nin kaybettiği belli oluyor .
      Saysan 1 2 3 milyon insan iyi şartlarda yaşıyor olabilir. Restoranları cafe leri doldurmuş olabilir ama ezici çoğunluk sıkıntı çekiyor. Sermaye el değiştirmiş maaş ile çalışanlar geçmişte emekli olduklarında ev veya araba alabiliyordu şimdi bir tane gösterebilirmisiniz.İşte bun lar AKP nin kaybediş nedenlerinin bir kaçı.
      Onbinlerce masum insanı içeriye atıp ahını aldığı için kaybetti.
      Milyonlarca insanın kul hakkına girip devletin malını üç beş zengine peşkeş çektiği için kaybetti.İstanbul a ihanet ettiğini kendisi deşifre ettiği için kaybetti.
      İsrafın haram olduğunu bildiği halde yılda bir kere gittikleri Malazgirt e saraylar yaptırdığı için kaybetti.Daha sayayım mı .
      Halkımız oldukça sağ duyulu olup koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi dedi ve uyardı. AMA UNUTMAYIN BU HALK HEM KEÇİLERİ HEM KOYUNLARI BİRGÜN KURBAN EDEBİLİR.

    • Muzaffer beye katılıyorum, seçimleri akpartiye aç açıkta kalan insanlarımız kaybettirmedi, bence dış gucler desteklediği için akparti kaybetti, ben böyle inanıyorum ama akparti yöneticisi ve adalet eski bakanı Bekir Bozdağ benimle aynı fikirde değil. o seçimleri kendilerinin kaybettiğini söylüyor. dış güçleri ele vermek istemiyor anlaşılan:))

  5. Demek ki Fehmi Bey de bir günlüğüne de olsa evi kapatıp tatile gitmiş , ama tatilde dinlenmek yerine bir ton sopa yemişçesine yorgun argın eve dönmüş, bari inşallah memnun kalmıştır.
    Anlattığına göre Bursa’da Zamandan da pek eser kalmamış , aslında her yer öyle ya !
    Bu vesileyle ben de herkesin bayramını kutlar , sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

  6. ARAPÇA SOKAK TABELASI VE SURİYELİ ÇALIŞANLAR
    Sayın KORU Bursa ziyaretinden bahsetmiş.
    Anladığım kadarıyla şehir merkezinden sonra Çekirge semtine de gitmiş.
    Ulu camii görseli de paylaşmış.
    İçindeki şadırvanı ile cami içinde sanki bir nehir kenarında ibadet havası veren bir ortam.
    Ayrıca çevre ve doğa ile barışık ve uyumlu bir mimari.
    1299 yılındaki incelik ve sanat bir yanda, kupon arazi yağması ve soygun zihniyeti bir yanda.
    Çekirge deyince aklıma iki(2) şey geliyor:
    1–Arapça sokak tabelaları,
    2–Özellikle marketlerde yoğun olarak çalışan Suriyeliler.

  7. Sayın yazarda para bol galiba:
    ““Paralı köprüler ve otoyollar dokuz gün boyunca bedava” müjdesini gerçek sanmış olmalı insanlar; her geçtiğimiz yol ve Osman Gazi Köprüsü’ne yüklü meblağlar ödedik.”
    Biz bir kuruş ödemedik:))))))))))))))))))))

    • 3.364 TL.
      Yazıyla:
      Üç bin üçyüz altmış dört TL.
      Osmangazi köprüsünden
      “bir otomobilin gidiş-dönüş” ücreti.
      Köprüyü yapana ödenen ücret bu.
      Normal tek otomobil geçiş tarifesinuani geçenlerin ödediği ücret 290 TL gidiş -dönüş 580 TL.
      Geçmeyen “her bir otomobil ” için gidiş-dönüşe bizlerin ödediği fatura “2.784 TL”
      Bu sözleşmeyi İmralının meskunu vallahi de billahi de imzalamaz.

  8. bu ülkede iktidarın nasıl darbe yapıp darbe dili ile muhalefeti sindirmeye çalıştığını gördü CHP, nasıl değişmesin.

Yoruma kapalı.