Her yerde ‘kan’ var ve İslam Dünyası’nın insanları İslam’ı hak etmiyor…

29
Yemen'de savaşanlardan bir grup..
Reklam

Şu yakınlarda bir yabancı gazetecinin sütununda karşıma çıktı. Yazarı gazetenin yayın yönetmeni. Kendisi aktaracağı sözlerin sahibinin Almanya başbakanı Angela Merkel olduğunu biraz tereddütle belirtmiş. Araştırdım, sözlerle Merkel arasında bir irtibat bulamadım. “Sözlerin sahibi başkası olabilir mi?” merakım beni bir sonuca yine ulaştırmadı.

Aktaracağım sözler sahipsiz, ama bu durum tespitin değerini azaltmıyor.

Okuyalım (tercüme bana ait):

“Galiba Almanya şansölyesi Angela Merkel şöyle demiş: Hindistan ve Çin’de 150’den fazla ilah ve 800’den fazla inanç var. Böyle olduğu halde birbirleriyle barış içerisinde yaşıyorlar. Buna karşılık Müslümanların tek Tanrısı, tek peygamberi ve tek kitabı var, ama sokaklarında kandan geçilmiyor; katiller de maktuller de hep aynı şeyi söylüyor – Allah büyüktür. (Allahu ekber).”

Çarpıcı bir tespit değil mi?

Bir gerçek ancak bu kadar sarsıcı biçimde anlatılabilir.

Çok-tanrılı dinlerin var olduğu ve farklı inançlardan insanları bağırlarında barındıran coğrafyalar ve o coğrafyalardaki ülkelerin, bu durumlarına rağmen, hiç değilse genel hatlarıyla, çatışmacı bir ortamdan uzak oldukları yanlış bir tespit değil.  

[“Genel hatlarıyla” dememin sebebi, yukarıdaki alıntıda anıllan her iki ülkenin çok tanrılı veya tanrı tanımaz geniş kitlelerinin tek tanrılı Müslümanlar söz konusu olduğunda farklı davranmaları yüzünden. Hindistan’da kendilerini rahat ve güvende hissetmeyen Müslümanların bir bölümü çareyi kendilerine ait bir ülke oluşturmakta bulmuşlardı; Pakistan öyle kuruldu. Bugün de sorunlar var orada. Çin’de ise Müslüman Türklere -Uygurlar- reva görülen muamele bugünlerde dünyanın gündeminde. Ancak yine de yukarıdaki tespiti zayıflatmıyor bu durum. Müslümanlara çarpık baksalar da birbirlerinin kanını dökmüyor Hintliler ve Çinliler.]

Hintliler, Çinliler öyle, ya Avrupalılar

Merkel’in bir üyesi olduğu Avrupa’da durum tarihsel olarak biraz farklı.

Avrupa ülkeleri tarih boyunca birbirleriyle savaştılar. Aralarında ’30 Yıl Savaşları’, ‘100 Yüz Savaşları’ adlarını taşıyan hesaplaşmalar yaşandı. En son geçen yüzyılda iki çok kanlı savaşta karşı karşıya geldi Avrupalılar; toplam 60 milyondan fazla insan o savaşlarda hayatlarını kaybetti.

İtalyanlar ve Almanlar ile Fransızlar ve İngilizler arasına kan girdi.

Hepsi aynı dinin mensuplarıydı savaşanlar…

[Osmanlı’nın savaşan taraflardan biriyle birlikteliği yanlış zamanda yanlış yerde bulunma şaşkınlığı sayılabilir. İmparatorluk öyle çöktü.

Sonunda ‘Avrupa Birliği’ çatısı altında birleşebildi iki dünya savaşının tarafları…

Geçmişte Haçlı seferleriyle uzak coğrafyalara talana ve kan dökmeye giderdi Avrupalı; sonra kendi içlerindeki farklılıklar veya dünyaya hükümran olma arzuları onları kendi aralarındaki kanlı savaşlara sevk etti. Ancak bugün Avrupa -veya geniş anlamıyla Batı Dünyası– ihtilaflarını kan dökmeden, savaşsız çözmenin yolunu buldu.

Ve İslam Dünyası’nın insanları

İslam Dünyası genel olarak ve özelde de o dünyanın ülkeleri, kendi içlerinde henüz o olgunluğa ulaşmış değiller.

Müslümanların büyük çoğunluğunu teşkil ettiği ülkeler arasında samimi bir birlik oluşamadığı gibi, işbirliği de zayıf. Libya’da, Yemen’de, Suriye’de, Afganistan’da iç savaşlar var ve oralarda Müslüman Müslümanı gözünü kırpmadan öldürüyor.

Öldüren de öldürülen de savaşa bulaşmalarını ‘dava’ sözcüğü ile ifade ediyor.

[Oysa Kur’an farklı bir yaklaşımı tavsiye ediyor: “Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın; dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever.” (Hücurat suresi 9. ayet.) Tercüme Diyanet’in Meali’nden.

İslam Dünyası’nın içerisinde yer alan devletlerin veya devletleri yönetenlerin uzlaşmaz bağnazlar oluşundan kaynaklanmıyor bu durum; tam tersine, yöneticiler aynı dinden olmayan insanlar veya İslam Dünyası dışından ülkeler ve devletlerle kolayca samimi ilişkiler kurabiliyor.

En son örneğini Körfez ülkelerinin birbiri ardına İsrail ile diplomatik ilişki kurmalarında gördük. 

İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu bugün Birleşik Arap Emirlikleri’ne resmi ziyarette bulunacak; İsrail gazeteleri henüz diplomatik ilişki kuramadıkları Suudi Arabistan’ın güçlü adamı Muhammed bin Salman (MbS) ile Netanyahu’nun orada buluşacaklarını yazmakta. 

[Netanyahu MbS’yle görüşmeye giden bir Amerikan heyeti içerisinde daha önce de Suudi Arabistan’a gitmişti.

Garip değil mi?

Ülkelerin kendi içlerinde de barış aramayın. Herbirinin ‘düşman’ bellediği kendi ülke vatandaşları var çünkü. Mısır ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez ülkeleri Müslüman Kardeşler (MK) örgütü üyesi olmayı ‘terörist’ olmakla eş-değer ilan ettiler; yakaladıklarını uzun hapis cezalarına çarptırdıkları gibi liderlerini idam da ediyorlar.

Tek istisna Katar ve diğer Körfez ülkeleri bu yüzden ona ambargo uyguladılar.

İslam Dünyası içerisinde yer alan pek çok ülkede muhalif olmak cesaret işi.

[Oysa Kur’an o konuda da farklı bir yaklaşımı tavsiye edip tavsiyesine uyacakları övüyor: “Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte Allah’ın doğru yolu buldurduğu kimseler onlardır, asıl akıl iz‘an sahipleri de onlardır.” (Zümer suresi 18. Ayet) Diyanet Meali.]

Üzerinde düşünelim

Sözün sahibi ister Merkel olsun ister bir başkası, sonunda o sarsıcı tespit İslam Dünyası’nın haline bakıp bu gerçekleri akla getirmeye yaradı.

Tek tanrılı, tek peygamberli ve tek kitaplı milyarlarca insan, bu özelliklerinin kendilerine bahşetmesi gereken rahat, huzur ve gelişmişlikten uzak hayatlar geçiriyor.

Her yerde ‘kan’ var.

Neden böyle oluyor?

Galiba ne oluyorsa, bu soruyu yüksek sesle sormaktan kaçınmamızdan oluyor.

Üzerinde düşünmeye değer en önemli soru bu oysa.

ΩΩΩΩ

Reklam

29 YORUMLAR

  1. Sn Yahya Özal (14 Mart 2021 At 10:20), görünüşe göre güya Kur’an’ı küçük düşürmek için aradığın fırsatı ele geçirdiğini sanıyorsun. Yanlış yolda olduğun konusunu izah edeyim, sorumluluk benden gitsin; Gerisi senin bileceğin iş. Evrenin yaratılışına sahip çıkan ve DiN’in (tavhid) sahibi Allah’ın en seçkin kulları Peygamberleriyle yukarda aklın sıra anti-propaganda olsun diye aktardığın ayetlerde görülen diyalog türleri sadece Kuran’da değil daha önceki kitaplarda da vardır (keyfe göre veya başka sebeplerle değiştirilmiş olmasına rağmen yine vardır). Bu durum DiN (Tevhid) sahibi Allah’ın herşeyi kuşatması kapsamında gayet doğal olarak anlaşılacak bir konu. Hiç okul bitirmememiş milyonlarca kişi anlayabiliyorken bunu iki üniversite bitirdiğini iddia eden senin gibi tipler anlayamaz. Kuran’da sivri sinekten bile bahis vardır.

    “…. sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenene de!” (Hac, 73)

    Bunu Allah’ın şanına yakıştıramıyorsan kendi kendine bir tanrı yarattın demektir.

    Ankebut, 41 de Allah’tan başka veli, yani koruyucu kollayıcı bir Tanrı edinenlerin hali, Allah’ın yanında örümceğin yuvası gibi zayıf bir yapıdan medet ummak gibidir denir.
    Ayrıca, Allah’ın kendisini tanıyan, izafi herşeyi bu inanç kapsamında aklen yerli yerine oturtan insanları iyiye ve güzele doğru yola ilettiği, buna karşın kendisini tanımayan, yani Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinenlerin nasibine de sapıklık düşmüş oldu. Çünkü onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi anlamına gelen bir ayet de var (A’raf 30). Aynı ayet, işte bu ikinci grubun, yani Allah’ı bırakıp şeytanı dost ve rehber edinmiş olanların kendilerinin izafi olarak doğru yol üzere olduklarını sandıklarını ilave ediyor. Yani resimde gördüklerin, nasıl ki doğru yol üzerinde olduklarını sanıyorlarsa sen de doğru yol üzerinde olduğunu sanıyorsun. Yani, Kuran’daki anlamlar açısından senin resimdeki tayfadan pek bir farkın yok. Hadi onlar cahil, muhtemelen okul yüzü görmemiştir, ama sen iki universite bitirdiğini iddia etmiştin.

    Yahu, nereden nereye! demek ki herşey “ezberine” olunca senin gibiler de ortaya çıkabiliyormuş! Daha önce de ifade ettim, mekanistik teşhis açısından senin asıl sorunun “Şirk”. Allah’ın affetmeyeceği, Kuran’da en aşikar konulardan biri. Bu noktaya odaklan, belki diplomaların bir işe yarar, belki birgün kendini kurtarabilirsin…

  2. Tahrîm Suresi – 1-5 . Ayet Tefsiri
    ﴾1﴿ Ey peygamber! Allah’ın sana helâl kıldığını, eşlerini hoşnut etmek arzusuyla niçin kendine haram kılıyorsun? Bununla beraber Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
    ﴾2﴿ Allah size (belli durumlarda) yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır; O bilendir, hikmet sahibidir.
    ﴾3﴿ Hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. Eşi bunu başkalarına aktarıp Allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. Eşine konuyu anlatınca o, “Bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana bildirdi” diye cevap verdi.
    ﴾4﴿ İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrâil ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır.
    ﴾5﴿ Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir.

    Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesinden kopyala yapıştır bir metin okudunuz yukarıda.
    Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim.

    Sorun da bu zaten; alakayı kuramamak. Alakayı kurduğunuzda yazarımızın “Neden böyle oluyor?” sorusunun da yanıtını bulmuş olacaksınız.

    • Bu yaptığınız ilk olmadığı için şunu söylemek durumundayım;işiniz gücünüz dinde kusur aramak,bulduğunuzu sandığınızda çok büyük bir şey bulmuş gibi sevindirik olmak.Bu çabaları dini anlamaya vermiş olsaydınız şimdiye kadar birçok şeyi de anlamış olurdunuz zaten.Peşin hüküm,sabit kanaat;”musırrım,sabitim,Hakka inatta” diyorsunuz bu tutumunuzla.Konunun üzerinden iki gün geçtikten sonra bulup,yazabildikleriniz bunlar mı şimdi yani?

      Ve ayetlerin mealini yazmışsınız,oysa aynı sitede o meallerin altında konunun açıklaması mahiyetinde tefsiri de var.Onları iyiniyetle okursanız kuramadığınız alakayı da kurabilirsiniz,bizim kuramadığınız bir alaka yok yani burada;sizin alakasızlıklarınız hariç tabii ki.

      Yahya bey,inanmayabilirsiniz,öldükten sonra verecek bir hesabınızın olmadığını düşünebilirsiniz,bu sizin en tabii hakkınız.Ama sürekli dinde kusur bulduğunuzu gösterme çabalarınız,tahrik edici ve bu boyutuyla hiç hoş değil.Neticede “leküm diniküm veliyedîn” yani.

  3. Bu yazıya eşlik eden eli-silahlı müslküman kalabalıkları ötelemek cahil cühela sınıfına sokup kötülemek işin kolayına kaçmaktır (Madalyonun bir yüzünde hep bu kolaycılık vardır. Çerçöp kabilinden pislikleri halı altına süpürmek bunun bir örneğidir). Tercüme örneği alınan yazının hepsini okumasam da aynı yazının devamında bu manzaraların sebebinin Osmanlının çöküşüyle birlikte oluşan boşlukta dış güçlerin bölücü hareketlerine işaret ediliyor. Bu böl/parçala kolayca kontrol et, ele geçiremesen bile uzaktan yönet taktiği tuttu. Çünkü İslama inananların çoğu şuura ulaşmayan, ezberine inanan kitleler olarak arz-ı endam eyledi yeryüzünde. Bu yaklaşım tabiki etkisiz kalmağa mahkumdu. Aksi taktirde, müslümanın şuurla hem dünyayı ve hem de ahireti kazanma amacıyla (ki insan ancak bu komple yönüyle “eşref-i mahlukat”tır) tutarlı olarak İslamın tabii olarak müslümanlar arasında oluşturduğu kohezyon dış etkilere üstün gelecekti. Nefsi menfaat çelişkileriyle araları bozulan müslüman toplumlar ne yapıp yapıp birbirlerine silah çekemeyeceklerdi ve aralarında makul bir biçimde mutlaka anlaşacaklardı. Bunu kolaylaştırabilmek için lider vasfında ortaya çıkmış kişilere büyük sorumluluklar düşüyor(du).

    Bu resimde elleri havada silahlı insanlar bizim din kardeşlerimizdir. Sorumluluğunu idrak edemeyen kendi aralarından çıkmış olan liderler tarafından ihmal edilmişlerdir. Osmanlıdan TR C’ye geçişte aramızdan çıkmaş lider bizler için Mustafa Kemal Atatürk Paşamızdır. Ancak eline verilen eşsiz fırsatlarıı idrak edemediğinden kaçırmıştır. Kurtuluş Savaşında hepbirlikte elde edilen başarıda ilahi inayetin rolü büyükken, şükredilecek durumlar varken aynı köklere sadık kalarak şekillenen momentum fırsata dönüştürememiştir. Diğer birçoklarına göre dönüştürmüştür; imparatorluk artıklarından bir ulus meydana getirmiştir. “Şükretmek, ruhen aynı köklere sadık kalmak da neymiş” reaksiyonu bir ekol(dur). Bu ekolün “Halifelik” müessesinin önemini takdir etmesi pek mümkün değildi(r).

    O gün Mustafa Kemal Atatürk Paşamız “Halifelik” ofisini kaldırmasaydı; şimdilik sembolik bir değer olarak da olsa yedekte bulunsun şeklinde temkimli bir düşünceyle yaşatsaydı, gelişen ilk fırsatta Osmanlıdan sonraki müslüman topluluklarla temaslar kuru(lu)p toplantılar düzenle(t)seydi çok daha akılkâri ve ileri-görüşlü bir strateji olurdu. Zamanla bu müslüman toplumların arasında sivrilmiş “alim-bilim adamı” karakterleri rotasyonlu bir şekilde İstanbul’da bir araya getirip fikir teatisiyle bu kurumu canlı tutsaydı… İşte o zaman dünyada bugün yukarda görülen eli-silahlı (kendi açılarından izafi haklılık payları olsa da) tatsız manzaralar olmazdı. Yani dönüp dolaştırıp işi Mustafa Kemal Atatürk Paşamıza ve hatalarına getirdim.. Acep nedendir !? … “Giden gelmiyor, acep nedendir” ile bu konu bağlanabilir mi?…

  4. Emperyalist ülkeler iç barışı ve dış güvenliği sağladıkları için rahatlar.Bizim gibi ülkeleri gelecekte kendilerine rakip olmamaları için iç işlerine dolaylı yollardan müdahale ediyorlar.
    Ülkemizdeki etnik ve dini farklılıkları kaşıyıpterör örgütleri ile müdahale edebiliyorlar.
    vekalet savaşları ve ekonomık ambargolarla teslim almaya çalışıyorlar.
    İSLAM dünyasında hiristiyan dünyasına göre büyük çaplı din ve mezhep savaşları olmadı
    bunun sebebi ise İslam hukukunda diğer dinlerin haklarının tanınmış olması idi.
    Sovyetlerin dağılması sonrası NATO islamı yeni düşman yerine koydu.
    Medya sinema sektörüyle aterör=islam algısı oluşturuldu.Müslüman ülkelerde etnik dini gurupları kullandı. sorunları kaşıyarak istihbarat örgütleri darbe,terör ve ekonomik operasyonlarla çatışmalar çıkardı.Türkiye nin son 60 yıllık tarihi örnek bir labaratuar ortamıdır.ABD darbe yaptırmayıp artık muhalefeti örgütleyecekmiş.EMBEDDED yazarlar ve
    TSK lar fonlanarak meşru iktidarı değiştirecekmiş .Halkımız üzerinde bütün puştluklar son 60 yılda denendi,millet şerbetlendi.

    • emperyal ülkelerin adı bugün A, F, İ, ile başlıyorken yarın ç, h, j ile başlar. değişen sadece bu olur,
      didiklenenler hep arada kalanlar..
      islamdan önce yüzlerce yıl farkla mezhep farklılığını derinden yaşamaya başlamış olanlar, yarın mutlaka bu tecrübelerini acı bir şekilde biz acemilerin üzerinde denemekten çekinmeyecek lerdir.
      bugüne kadar olmadığı düşünülen çatışma kirli eller vasıtasıyla hemde bir y.yılda on katı pürtler şaşar kalırsın.
      çünkü, onların arabası pardon hocası vaar, bizim ise emperyallerin kankası!..
      Not:burdan, bizimde bir islami liderimiz olmalı, vatikan vebenzeri kurumlar kurmalıyz, ah muaviye vah humeyni o gelseydi bu gitseydi, şöyle böyle anlaşılmasın.
      İslamda:Kul direkt Allah’a ulaşabiliyor. Rehberi:Kur’an. sadece açıp okuyorsun. cennete girmek bedava.

  5. Osmanlı yıkıldıktan sonra Müslüman topluluklar oluşmuş, bunlarda küçük küçük ama Müslüman devletler olmuş mudur? Burada bir sıkıntı var. Bir de Müslümanlar’ a, peygamberimizi ve kitabımızı yani Kuran-ı Kerim-i tam anlamada ve tam anlatmada sıkıntı var. 1450 yılda İslam dini büyük ölçüde söz sahibi olmuş ama son yüzyılda bir aksaklık var. Bu da geçecek İnşallah ve İslam dini iyimserlerin dinidir, ümitsizliğe asla yer yoktur…

  6. Alimler peygamberlerin varisleridir. Hadis i şerifi var. diye biliyorum. Buna gore islam ulkelerinde alimler degil, alimler disinda menfaat sahipleri etkili oldugu icin. SONUC BU.

  7. esas mesele kimin hangi dinden olduğu değil.dinin toplumdaki yeridir.bugün maalesef islamiyet şahsi çıkarlara alet olarak kullanılıyor.öldürende ölen de, zulmeden de zulmedilende din uğruna hareket ediyor ama kullanıldıklarının farkında değiller.

  8. Dış güçler bu rahat bırakmıyorlarki içimizdeki sevgi ve merhamet açığa çıksın!
    Beşte bir ile başladık, daha sonra beşte birini millete bıraktık, daha doğrusu lütfedip bağışladık, tamamını götürmeye ramak kalmışken beka söylemleri ters tepmeye başladı.

  9. Trabzon’da trafik polisliği yapan Temel bir gün, bisikletiyle kırmızı ışıkta geçen bir papazı durdurur ve kendisine kural ihlali nedeniyle ceza yazacağını söyler , kimliğini ister .
    Papaz , durumu biraz yadırgar ve hemen aklına gelen bir cin fikirle itiraz edecek olur,
    – İyi de ben hem papazım , hem de sağ omuzumda İsa aleyhisselam , sol omuzumda da Meryem ana var !
    Temel bu duruma daha çok sevinir ve yüzü gülerek ,
    – Uyyy.. şincik daha çok ceza yazacağum daa..! Sen bi pisiklete demek ki üç kişi bineysun ha !
    Selamlar saygılar

    papaz

  10. Bütün yorumları dikkatle okumaya çalıştım ; hemen hemen hiç birinde önemli bir yanlışlık görmedim yani aşağıyukarı hepsi doğru sayılır.Durum böyle olunca haliyle İslamiyetteki problemin çözümünün bir tek sihirli formülle olmayacağı , yorumlardaki görüşlerin hemen hepsinin dikkate alınması gerçeği ortaya çıkıyor ! Dolayısıyla işimiz çok çok zor ve belki de çıkmazda hatta hiç mümkün değil gibi görünüyor !
    Dünyada bildiğim kadarıyla 57 müslüman ülke var ; hangi ülkenin hangisiyle ne kadar dost olduğunu bilmiyorum .Ancak hiç birindeki islamiyetin bir diğerine uymadığını biliyorum !
    Bu arada Türkiye’nin – Katar hariç – Ortadoğudaki hiç bir Arap/Müslüman ülkesiyle iyi ilişkiler içinde olmadığını hepimiz biliyoruz ; diğer müslüman ülkelerden de hangisiyle ne kadar iyi ve düzgün ilişkisi var , belli değil !
    Başka ülkelerle ilişkileri bir tarafa bırakalım da önce kendi içimize bir bakalım .Bu gün Diyanet İşleri Bşklığı ülkedeki bir çok din ve mezhep mensuplarından sadece sünnileri temsil etmektedir ; başta Aleviler olmak üzere hiç bir din/mezhep dikkate alınmamaktadır ( Olsam da fark etmez ancak ben Alevi değilim ). Yani biz ülke ve millet olarak henüz kendi içimizde din ve mezhep konusunda karşılıklı bir anlayış , saygı, sevgi sağlayamamışken , evrensel anlamda laikliği tesis edememişken başka ülkelerle nasıl bir islam birliğini veya uyumunu gerçekleştirebiliriz !
    Son bir konuya daha temas edip sözlerimi bitirmek istiyorum .Geçenlerde Taha Akyolun ,Prf.Mustafa Çağrıcı ile yaptığı bir sohbet yazında ; islamiyetin ve imanın şartları arasında ‘ahlak ‘ konusunun hiç bir şekilde yer almadığı , oysa bütün dinler gibi islamiyetin de temel hedefinin sağlam bir ahlak olduğu belirtilmekteydi ki bence de ve gerçekten çok çok doğru bir tespit idi !
    Herkese selamlar , saygılar ,iyi günler

    • bu haftanın ünlüsü Makro_Mikro. bizde inanç kelimesinin hep mikrosuna mikroskopla bakıp batıdaki gibi bin parçaya bölünebiliriz. yada makro bakışı keşfeder inancı doyasıya yaşarız.
      -yıllarca Kur’anın başka dillere çevrilmesi, hatta mezarlıkta kuran okuyan avına, başörtü hikayesine, bir ara ezanın hangi dilde okunacağına varıncaya kadar mikron mikron işlediler meşgul ettiler güzel insanımızı.
      -daha dinini dahi tam öğrenememiş, öğretilememiş insanımıza, inancını daha daha nasıl üst perdeden yaşayacağı, hatta cennete en kısa yoldan nasıl girileceği (hurileri falan karıştırmıyorum bak) tiyoları, geçtim,
      islam birliği kurup tüm dünyayı kendi inancından yapmaya bile inandırdılar.
      -Halbuki Allah’ın Kur’andaki ilk emri OKU. (okusa neleri anlayacak haberi yok!)
      -Makro’yu anlasak zaten, tüm dünya birgün islam olacak, şu diyanet varya diyanet, onlar zaten şii, alevi, önce şu inanç sistemini tesis etmek gerek azizim, filan yerde bir hoca varmış.. vesaire şeylerle
      bu güzelim yorum sayfalarını meşgul etmezdik.

  11. Dini ve dünyevi muktedirler işin kolayını bulmuşlar. Yüksek sesle sorgulanmasını istemedikleri konuları tabulaştırıyorlar veya yasaklıyorlar.

  12. çok tanrılı dinlerde de budizm ve benzeri tanrısız dinlerde de herkes birbiriyle savaşmıştır, onların birbirileriyle barış içinde yaşadıklarını söylemek mümkün değil.
    öte yandan müslümanların tek tanrı inancı var ama bu ortak olmaktan çok unique bir tanrı, personal, kişisel biraz.
    kiminin ki her türlü ahlaksızlığı, çalıp çırpmayı sorun etmiyor, kiminin ki başkasının karısına kocasına bakmaya göz yumuyor, kiminin ki ne yaparsan yap çiçek, böcek, sevgi, ışık herşeyi hoş görüyor. milyon insan, milyon tanrı, hatta ne kadar insan o kadar tanrı.
    buna ilahı mahluk deniyor, ilahı mecul, ilahı itikadi, en bilinen adıyla ilahı mu’tekad.
    insanoğlu nefsiyle bir ilah yaratıyor ve ona tapıyor. ilahı onun nefsiyle iyi geçindiğinden o da ilahı ile iyi geçiniyor, ne güzel işte.
    yeri göğü kim yarattı diye sorsan Allah yarattı derler. kimsenin el ilah ile sorunu yok yani. sorun peygamberlerde çıkıyor. ben size “Onu” tanıtayım, ” O” öyle değil böyle dediklerinde sorun çıkıyor. “O” şundan razı gelmez, buna izin vermez dendiği zaman fırtına kopuyor. o nedenle zaten peygamberleri aradan çıkarmaya çalışıyorlar. hatta lafı gelmişken parantez açalım dinler arası diyalog şarlatanlıkları da zaten tanımak istemediğimiz uymayı düşünmediğimiz peygamberleri toptan aradan çıkarmaya hizmet ediyor. bir ilah inancında birleşelim, bırakalım herkes dilediği gibi inansın, inancı üzerinden de savaşsın.
    Allah inancı yani gerçek olan O’nu tanımak sadece peygamberleri anlamak ve uymakla mümkün. kafasına göre takılmak, tanımak ve uymak istemeyenlerin hali de şekil 1A da görüldüğü üzere bugünkü müslümanların olduğu kanlı coğrafyayı oluşturuyor. inancı üzerinden, mezhebi üzerinden daha çok çıkarları üzerinden şavaşıyor, suçu da kendinde aramak yerine hain batıda, vahşi batıda arıyor. tıpkı kendi işlediğimiz günahın suçunu şeytanda aramak gibi.
    oysa korunanlar için onların bir gücü yoktur.
    inancın bileğini bükecek karşı bir güç yoktur.
    lakin zırlamak, ağlaşmak yerine korunmak bu coğrafya da kimsenin işine gelmiyor, mağdur olmak, kurban olmak tercih ediliyor, bir faydası olsa bari, o da yok, hiç bir faydası yok.

  13. Bazı rivayetlerde Hazreti Osman bazı rivayetlerde ise Hazreti Ali zamanında gecen bir hikâye:  ‘Çöl ortasında üç-beş devesi ile giden bir Arap bir de ne görsün, çölün ortasında susuzluktan ve açlıktan ölmek üzeri olan biri. Hemen devesinden iner, adamın yanına koşar, su içirtir, azık verir… Ne bilsin adamın numara yaptığını. Azık verdiği, su içirttiği adam koynuna sakladığı kılıcı çıkarır ve kendine yardım edeni etkisiz hale getirip bağlar. Adamın develerini ve eşyasını alıp gitmek üzere iken bağlanmış ölüme terk edilmiş kişi seslenir: “Bir dakika beni dinle!” Hırsız durur ve dinler. “Sakın ola ki bu bana yaptığını kimseye anlatma!” der. Hırsız adama “Yaa burada öleceksin, hala kibrin mi kabarıyor, utanacak mısın da bunu söylüyorsun?” deyince adam der ki “Hayır benim ölmem önemli değil, senin bu yaptığını sen anlatırsan bir daha kimse zorda kalana yardım etmez, kimse kimseye iyilik yapmaz! Biz Müslümanlardan yolda kalanlara, açlara, garip – gurebaya yardım etmeyi öğrendik” der. “Eğer anlatırsan bütün insanlık zarar görür” der.
    Bugün binlerce Müslümanın “Bunlar dine hizmet ediyor!” diyerek bu hainlere yardım ettiği belli ancak bunların vatan haini çıkması dünya üzerinde yaşayan bütün Müslümanlara zararı oldu. Artık toplum ‘inançlı nesil yetiştirilsin’ inancına yardım etmekten vazgeçti. Bu hainlerin yüzünden dünyada İslam’a bundan daha fazla zararı olabilir mi; devlete verdikleri maddi zarar, halka verdikleri maddi zarar karşılanabilir ya İslam’a verdikleri algı zararı!

     

    • Afferiiiiiiiiiiiiiiiiin! ünlemi iki şekilde kullanılıyor halk arasında, biri ironi içeriyor.

      iki parça halinde yazdıklarından ne anlamamız lazım? batı dünyası sömüreceği ülkenin insanlarını birbiriyle kırdırıyorsa, biz de kendi insanlarımız arasından düşman bulup onlarla savaşıyorsak batı dünyasının oyununa gelmiş olmuyormuyuz?

      çöl hikayesini de anlamadım ben kim kime koynunda sakladığı kılıcı saplıyor?

      neyse ben anlamasam da olur HAYRET-İ MUCİP anladıysa yeter.

  14. Fehmi bey “””Geçmişte Haçlı seferleriyle uzak coğrafyalara talana ve kan dökmeye giderdi Avrupalı; sonra kendi içlerindeki farklılıklar veya dünyaya hükümran olma arzuları onları kendi aralarındaki kanlı savaşlara sevk etti. Ancak bugün Avrupa -veya geniş anlamıyla Batı Dünyası– ihtilaflarını kan dökmeden, savaşsız çözmenin yolunu buldu.””” demiş.
    Dogru demiş de Batı dünyası sömüreceği ülkeleri kendi insanlarının kanını dökmeden hallediyor. Ülkenin insanını birbiriyle kırdırıyor. Desteklediği veya örgütlediği; kişi kurum, sivil toplum, parti, örgüt,cemaat kim olursa sonuna kadar arkasında duruyor.
    Uzağa bakmaya gerek yok.Türkiye yeter bize.
    PKK dersin, umursamazlar.
    FETÖ dersin, umursamazlar.
    Doğu Akdeniz dersin, umursamazlar.
    Suriye dersin, umursamazlar.
    Irak dersin, umursamazlar.
    İran dersin, umursamazlar.
    Ermenistan dersin, umursamazlar.
    Yunanistan dersin, umursamazlar.
    Dış tehdit dersin, üst akıl planları dersin, umursamazlar.
    Bu da yetmezmiş gibi, FETÖ’nün, PKK’nın ve casusların ürettiği yalanları sorgusuz sualsiz doğru kabul edip, üzerinde tepinir, siyasi malzeme yaparlar.
    “Diyelim ki amacınıza ulaştınız. Sonra ne yapacaksınız?” 
    5 yıllık sürece bakın…
    PKK’nın çukur-hendek olaylarıyla fiilî özerklik kalkışması…
    Akabinde FETÖ’nün 15 Temmuz işgal girişimi.
    Suriye-Irak sınırımız boyunca kurulmaya çalışılan PKK devleti…Ki, bu ileride İsrail ile komşu olmayı getirecek.
    Bu hükûmetin yazacağın hiç mi kabahati yok?
    Vatandaş ekonomik sıkıntıda, bunlara niye bir şey demiyorsun?Merak etmeyin, bunun da cevabı var.
    Türkiye’de ekonominin de, refahın da, üretimin de, istikrarın da, büyümenin de, bilim ve eğitim alanında gelişmenin de önündeki en büyük engel terör ve bu terör örgütlerine sahip çıkanlar.
    Büyük planlar bu çerçevede ilerliyor yarım asırdır.
    Birileri hiç boş durmuyor.
    Bu sebepledir ki, ülkemizdeki bütün terör örgütlerini bitirmeden Ali gider Veli gelir, aynı şeyleri konuşmaya devam ederiz.

    • Evet evet her şeyin sorumlusu dış güçler. Ama damadın hiç mi suçu yok? Nereye kayboldu bu damat, sen ondan haber ver. Uçmadı ya? İlla bir yerlerde saklanıyor. Hesap mı veremiyor? O zaman biz de hesabı dış güçlerden sorarız. Oh ne ala. Ye iç, saraylarda yuvarlan. Hazineyi tam takır bırak. Suçlusu dış güçler olsun. Bu hikayeyi zavallı halka yedirebilirsiniz, ama bana asla.

    • El bebek gül bebek besle cemaati, ne isterlerse ver, halkı da vermeye teşvik et, hesap sorma, hesap soranlardan hesap sor, hesaplarını kes, mahkemelerin savcısı yargıcı ol. Sonra a ben hata yapmışım, Allah affetsin, sen Ahmet Mehmet ne yaptınız böyle, terör örgütüne para vermişsiniz, buyurun içeri.

      Sonuç: kandırılmaya müsait bir zavallısın. İstihbaratın, ordun, emniyetin olsa da, dünyadan bir habersin (anlatılan hikaye bu, neyse enişte sağolsun). Kısaca aciz ve beceriksizsin. Dış güçlerle zavallı halkı kandırmaya devam et, yiyen çok nasıl olsa.

  15. Bence sorun Müslümanlığımızın ve İslam anlayışımızın iptidai oluşunda.Genel olarak şekillere takılan bir Müslüman görüntüsü var.Umumiyetle bazı şekillere tutundukları sonra ötesini aramayış durumu var.Bırakılan bir sakal,takılan bir başörtüsü veya sarık,belki kılınan namaz veya tutulan oruç,belki dindarlık atfedilen bir parti veya gruba aidiyet hissi ölçüsünde yeterli görülen bir Müslümanlık kabulü içerisinde çoğumuz.

    Kur’an’ın “Bedeviler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.) “Fakat boyun eğdik” deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Hucurat suresi 14-Diyanet meali.) gibi ayetlerini,Kur’an’ın indiği dönemdeki insanlara hitap ettiği şeklinde bir algılama yanlışlığı içerisindeyiz.Bu tür ayetler aslında hepimize hitap ediyor.

    İman ettik demekle iş bitmiyor;dinin sosyal hayata müessir adaleti tesis etme,iyiliği yayma,kötülükten sakındırma gibi emirlerini layıkıyla anlayıp bunları uygulamaya geçirmek,kul ve toplum haklarına riayet,insanlara karşı saygılı olmak,kötü söz ve davranışlardan uzak olmak gibi güzel ahlakın her türlü hükmünü yaşamak,dinin kötü dediği her türlü münkerattan uzak durmak …bunlar İslam dünyasının rağbet etmediği,hayata geçirmediği İslam’ın en temel dersleri.

    Bence gocunmadan,hiç te hakaret olarak algılamadan dinin müminlere yönelik ayetleri kadar,münafıklara hitap eden ayetlerini de bize hitap ettiği şeklinde üzerimize alınıp Müslümanlığımızı yeniden dizayn etmeliyiz.Bu dünyada kendimizi Müslüman sayarak gönül huzuruyla ömrümüzü geçirirken,öbür tarafta Münafık sayılma durumuyla karşılaşmaktan da endişe etmeliyiz.Orada o hale düşmektense burada bunu gözardı etmeksizin sosyal bir eğitimi uygulamalıyız.

    Gocunmadan kendimizle yüzleşmeliyiz.Müslümanlık insanı yüceltir.Bizim Müslümanlığımız bizi yüceltmiyorsa Müslümanlığımızda problem var demektir.

    İdrakine varmalıyız ki;parti,purti dünya hayatının sosyal hayat organizasyonlarıdır;insanın dindarlığını,Müslümanlığını belirleyen ölçüler değildir.

    Hastalığımızın dermanı da Kur’an’a dönmek ve öğretilerini anlayıp uygulamaya geçirmektedir.

  16. Müslümanların tek Tanrısı, tek peygamberi ve tek kitabı var, ama binlerce ideolojisi var ve İSLAM’dan uzaktalar, hatta çoğunun alakası kalmamış…

  17. Bir sürü şikayet ahlar vahlar haksızlıklar hukuksuzluklar..
    ama yinede gidip Yüce Tanrının Kitabından bir cümle arayıp buluyoruz.
    1500-2000 -4000 yıl önce Anayasa fransız kanunları vardıda insanlarmı alıp cebine koymadı?
    Yazarımız bile gidip Kur’andan örnekler le cevap verme yolunu tercih etmiş.
    Mesela benim aklımda kalan bir geçmişten ders: savaşı kazanmışlardı, ama tepedeki okçular tembihe rağmen yerlerini terkettiler ve…
    bundan sonrası için insanoğlu kendine birtakım kurallar, kanunlar oluşturmuş yazmış (uygularken ne olmuş benim işim değil).
    Ararsak devletler arasında, gayrimüslimlerle ilgili bir sürü kurallar buluruz Kur’anda veya diğer kitaplarda.
    Allah herşeyi düşünmüş kanun yerine kullanmaları için kitabı dahi göndermiş. sadece açıp okumak kalıyor aslında.
    Sonuç olarak, artık insanlar kendileri yaşam kuralları koyabilecek seviyedeler. yapabiliyorsan yap. ama uygulayacaksan yap.
    Akılda vermiş varsa birde vicdan. demiş al kullan. yine de beceremediysen rehberin: KUR’AN.
    Hiçbirini beceremediysen hiç olmazsa al eline OKU.

  18. Bazan birinin yada birilerinin iki taraftan o bir diğerinin yanında -safında yer alması (alıyor görünmesi), gerçekte o birinin lehine değil aleyhine, hatta mücadelesi haklı dahi olsa desteklediği tarafın kaybetmesine- zarara uğramasına bile sebep olabilir.
    Osmanlının işin içine dahil edilmesi konusunda, o günün kafası neydi, alişkemaller fetöler kkkliler daha kimler kimler hangi paraleldeydiler safhalarını birebir bilemediğimiz için ne ”X ülkenin oyunu” nede birkısım haçlıları müslümanların desteklemesi gibi bir değerlendirmede bulunabiliriz.
    hangi tarafa geçersek geçelim o taraf kaybedecekti belkide! yada,
    diğer tarafa geçseydik kazanacakları kesindi ama rakiplerine katılınca işte görüyorsunuz kimler kimlerle! yaa öylemi alın öylese kahrolun hepiniz durumları olmuştur nerden billim?
    işin garip tarafı 2021 de bile aynı benzer durum var gibime geliyor. daha dün beraber yeyip içtiğin insanlar ertesi gün hainlikle işbirliğiyle suçlanabiliyor. öyleyse kanun var hukuk var değilmi? git gereğini yap.
    bir tarafa katılır, destek çıkarsan senden iyisi yok,
    rakip tarafı destekler görünmen bile senide benide tu kaka ilan etmeye yeter de artar bile.

  19. Ilahi Dinler Orta Doguda ortaya cikmis, sadece Islamiyet bu cografyada yayilmis, digerleri baska cografyalarda zemin bulmus. Orta Dogu, col cografyasi hayat zor, olmemek icin oldurmenin kural oldugu bir cografya.
    Islam bu col toplumu sosyolojisine gore sekillenmis, uretimin neredeyse imkansiz oldugu bolgede zorunlu olarak “Ganimet Kulturu” egemen olmus. Bu kultur gunumuzde geri kalmisligin onde gelen nedenidir.
    Ulkemizde iki turlu Dindar var: Samimi didarlar, buyuk halk yiginlari. Digeri menfaat dindarlari, profesyonel dindarlar, gecimleri bu yoldadir.
    (Gavur) Bati Dini kamusal alandan cikarmis, sonuc: Sanayi devrimi, Laiklik, Demokrasi.(Gavur)Bati kendi icindi durust, adaletli, oldukca esitlikci, ozgurlukcu. Dis siyasete gelince hala orta cag zihniyetinde israr ediyor, menfaati icin yapamayacagi kotuluk yok, katliam, etnik temizlik, ganimet, akliniza ne gelirse… Ornek:Irak, Libya, Suriye.
    (Gavur) Bati icin Orta Dogunun geri kalmisligi buyuk bir nimet, islerine yarayabilecek insanlari ve gruplari kolayca bulup menfaatleri dogrultusunda kullanabiliyorlar, hem de bizzat kendi milletlerine karsi. Bunda fakirligin buyuk rolu var, insanlar caresizlikten herseye razi olabiliyorlar. Prafesyonel dindarlar farkli, onlarin bir kismi gonullu askerler olabiliyor, sevetine servet katabiliyor.
    Son Soz: Enerji kaynaklari tukenmeden Orta Doguya baris gelmez…

  20. KANA KANA KAN

    “Çarpıcı bir tespit değil mi?” diye soruyor yazar, hemen cevap vereyim; değil. Zira benzer cümleler sosyal medyada zibil gibi akıyor. Özellikle ateis, kominist, kemalist tayfa islam düşmanlığını ak parti üzerinden dillendirme merakında olanlar, müslümanlar aya gidemedi, koronaya aşı bulamadı, ilerleyemedi ve terörist yetiştiryor babından safsataları yayıp duruyor. Zannedersem yukarıdaki yazı da ak partiye zarar verebileceği iddiası ile yazıldı, yoksa yazar bu konuda cevap verebilecek donanım ve kapasiteye sahip.
    Bırakın daha dün 2. dünya savaşında 60 milyon insanı öldürmelerini, 80-90 lara kadar ingilterede, italya da ispanyada adını hepinizin bildiği terör örgütleri cirit atıyordu.
    Bilmem kaç yüz tanrısı varmış da barış içinde yaşıyormuş, hadi ordan. 250 yıl ingiltereye kölelik yaptıktan sonra Gandi denen dandinin “yumuşak güç” zırvası ile 20 yy. da 45 yıl daha köleliğe barışçı eylemlerle devam eden bu guruh pakistan ayrılırken bir gecede 5 bin toplmada milyona yakın müslümanı kesti. Kadınların uzuvlarını çuvallara doldurup trenlerle pakistana gönderdiler. Allah hepsinin belasını versin. Hala günümüzde barışçı dediğiniz budist sapıklar myanmar da kendi ırkından kardeşlerimizi katletmiyor mu? Çin hakeza. Olsun müslümanları öldürüyorlar kendi aralarında barış içinde yaşıyorlar denilebilir mi. Aman Allahım bu nasıl mantık.
    Unutmayın ki daha yüzyılımızın başında birbirini öldürüyor dediğiniz islam dünyasında bağımsız ülke yoktu. Merkez ve içinde bulunduğu avrupa canavarı sınırları, sistemleri kendilerine hizmet edecek bir aygıta dönüştürdükten sonra kendi çizdikleri sınırlarda nasıl barış içinde bir toplum bekliyorlar.
    Müslümanlar bu kısa sürede uyandı bağımsızlık savaşlarını verdi ve ülkelerini kurdu. İnşaallah bundan sonra birlik ve huzur gelecek.
    Bu karışık günler başlarındaki batı maşalarından kurtulma günleridir.
    Yukarıda ki ve bu bağlamdaki soruların cevabını veriyorum:
    İslam dünyasındaki terör ve karışıklıkların sebebi emperyalizmdir.

  21. Cehalet, din namına konuşan cahil, dinleyen cahil, istismar edip emellerine alet eden cahil, ‘yaşasın cahiller için islam’ halbuki İslam cehalete savaş açmış ve kendisine muaraza eden en azılı olana ‘Ebu Cehil’ cehaletin babası diyerek bariz bir hakikata savaş açmasıbnedeni ile istiskal etmiş iken, zahiren okumuş görünen cahilleri ile birlikte İslam coğrafyası ahir zamanda ” Yaşasın cahiller için cehennem” demekte ve bihakkın itiraza mahal bir durum bırakmamaktadır. Öne sürülecek hiç bir gerekçe ve bahane bu toplumlardan bir Yeni Zelanda kadın başbakanı Ardern gibi bir figür çıkmamasını bize açıklayamaz. “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” Bakara-67

Yoruma kapalı.